aofsorular.com
YYT102U

Yerel Ekonomik Kalkınmaya (YEK) Genel Bakış

1. Ünite 20 Soru
S

Ekonomik kalkınma nedir?

Gelişmiş ülkelere göre geride kalmış olanların; ekonomik, sosyal ve siyasal alanda gerçekleştirilecek dönüşümler sonucunda hem gelirlerini yükseltmeleri hem de hayatın her alanında daha yüksek yaşam standartlarına ulaşmalarına ekonomik kalkınma adı verilir.

S

Ülkelerin refah düzeyleri ekonomik gelir bağlamında nasıl sınıflandırılabilir?

Ülkelerin gelişmişlik ve refah düzeylerini karşılaştırmak açısından ekonomik gelir düzeylerine göre sınıflandırılması genel kabul gören bir yaklaşımdır. Bu şekilde yapılan sınıflamalarda ülkeler gelişmiş ülkeler; gelişmekte olan ülkeler veya yükselen ekonomiler ve geri kalmış veya yoksul ülkeler olarak ayrılabilirler. Daha basit bir sınıflandırma, gelişmiş ve gelişmekte olan şeklinde yapılmaktadır.

S

Dünya Bankası, ülkeleri gelir gruplarına göre nasıl ayırmaktadır? Bu ayrım için hangi veriden yararlanır?

Dünya Bankası, ülkeleri dört temel gelir grubuna ayırır: yüksek, üst orta, alt orta ve düşük. Bu sınıflandırma yapılırken Atlas yöntemine göre cari fiyatlarla hesaplanan kişi başı Gayrisafi Millî Gelir (GSMG) değerleri kullanılır.

S

Dünya Bankası tarafından belirlenen gelir gruplarına göre kişi başı GSMG değeri 12.695 doların üzerinde olan ülkeler hangi gelir grubunda gösterilmektedir?

Kişi başı GSMG değeri 12.695 doların üzerinde olan ülkeler yüksek gelir grubunda, kişi başı GSMG değeri 1.046 dolardan daha az olan ülkeler ise düşük gelir grubunda sayılır.

S

Atlas yöntemi ile ulusal para birimi olarak hesaplanan gelir belirlenirken hangi ölçütlere başvurulur?

Atlas yönteminde ulusal para birimi olarak hesaplanan gelir (GSMG), hesap yapılan yılın döviz kuru ile Amerikan dolarına çevrilmez. Atlas yönteminde son üç yılın döviz kuru ortalamaları kullanılır ve ayrıca ülke enflasyon oranı ile uluslararası enflasyon oranı farkına göre de düzeltme yapılır. Bu ayarlamanın
amacı enflasyonun neden olduğu döviz kuru değişimlerinin etkisini azaltmaktır.

S

Ekonomik büyüme ile ekonomik kalkınmanın farkı nedir?

Ekonomik büyüme her bir ülke için bir yıl ulaşılan kişi başı GSMG değerinin diğer yıl arttırılmasından ibarettir. Öte yandan hem gelir hem de yaşam standardı olarak gelişmişlik düzeyini yakalamak için yapılması gerekenler ekonomik kalkınma olarak tanımlanabilir. Yani ekonomik büyüme nicel bir kavramdır ve reel milli gelirde bir dönemden diğerine yaşanan artış oranını ölçer. Öte yandan ekonomik kalkınma ekonomik büyümeyi de içeren ama nitel boyutları da olan ve düşük yaşam standardının ekonomik, sosyal ve siyasi yapıdaki değişimler sonucu kalkınmış ülkeler düzeyine çıkarılması olarak tanımlanabilir.

Özetle ekonomik büyüme ölçülebilen bir büyüklük olan RGSYH’nin bir yıldan bir sonrakine değişimini oran olarak gösterir. Ekonomik kalkınma, daha geniş kapsamlı ve nitel boyutları da olan bir kavramdır. İstihdam, gelir, okur yazarlık oranı gibi nicel değişimlerin yanı sıra yaşam kalitesinin artışını sağlayacak olan ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi alanlarda yaşanan dönüşümleri de içerir.

S

Ekonomik büyüme nedir? Nasıl belirlenir?

Ekonomik büyüme bir ülkenin toplam üretiminin bir dönemden diğerine artış oranı olarak ifade edilir. Ülkenin toplam üretim düzeyi Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) veya biraz farklı olarak Gayrı Safi Millî Hasıla (GSMH) kavramları ile ölçülebilir. Burada kullanılan “hasıla” ve kullanılabilecek diğer kavram olarak “gelir” kavramları makro iktisatta aynı anlama gelmektedir. Bu değerlerin ölçümünde sabit fiyatlarla hesaplama yapıldığında elde edilen gelir ölçümü “reel” olarak adlandırılır. Reel GSYH değerinin bir yıldan diğerine değişim oranı yıllık ekonomik büyüme değeri olarak kullanılır.

S

Kişi başı gelir değeri nasıl hesaplanır?

Ülkeye ait gelir değerlerinin ülke nüfusuna bölünmesi ile “kişi başı” gelir değerleri hesaplanır.

S

Ekonomik kalkınmanın göstergeleri nelerdir?

Çok kısa olarak herkesin yaşam kalitesinin yükseltilmesi olarak tanımlanabilen ekonomik kalkınma, ekonomik büyümeye göre daha geniş kapsamlı bir kavramdır ve büyümeye ek olarak ülkenin ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel yapılarında da ek değişimleri gerektirir ve uzun vadede değerlendirilen bir olgudur. Kalkınma için ekonomik açıdan iki önemli ek gereklilik kişi başı gelir artışı yanı sıra ekonomik yapının modern bir yapıya doğru dönüşmesi ve de yoksulluğun azalarak gelir dağılımının düzelmesidir. Adalet sisteminin düzgün
çalışması, her alanda fırsat eşitliğinin sağlanması, demokrasi anlayışının tam olarak benimsenmesi, devlet yönetiminde şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkelerinin yerleşmesi, toplum olarak eğitim ve kültür düzeyinde yükseliş gibi diğer hususlar da kalkınma tanımında yer alabilecek diğer değişimler arasındadır.

S

Ekonomik büyümenin ele alınışı bağlamında Neo Klasik ve Politik ekonomi yaklaşımı nasıl ayrışmaktadır?

Saf Neo Klasik teorik yaklaşım, ekonomik büyümeyi istihdam ve gelir gibi makro göstergeler ile ölçer. Politik ekonomi yaklaşımı ise yaşam koşullarındaki niteliksel değişikliklere ve çalışma koşullarına da bakarak ekonomik kalkınmayı ekonomik büyümeden ayırt eder. K

S

Sürdürülebilirlik kavramının dikkat çekmesinde rol oynayan iki önemli olaydan birincisi Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden (MIT) bir grup bilim insanı tarafından hazırlanan ve “Büyümenin Sınırları” adı ile yayımlanan ünlü rapordur. Bu raporda ekonomik büyümenin önünde sınır teşkil ettiği belirtilen faktörler nelerdir?

Söz konusu raporda ekonomik büyüme önünde sınır teşkil edebilecek beş temel faktör tespit edilmiş ve incelenmiştir. Ekonomik büyümeyi belirleyen ve aralarındaki etkileşimlerle büyümeyi sınırlayabilen bu faktörler; nüfus artışı, tarımsal üretim, doğal kaynakların tükenmesi, endüstriyel üretim ve kirlilik düzeyidir.

S

Birleşmiş Milletlerin 1987 yılında toplanan Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu tarafından hazırlanan “Ortak Geleceğimiz” başlıklı raporunda belirlenen hedefler nelerdir?

Ortak Geleceğimiz adlı raporda sürdürülebilir ekonomik kalkınma “Gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneklerinden ödün vermeden günümüzün ihtiyaçlarını karşılayan gelişme” olarak tanımlanmıştır. Bu rapor insanlık açısından önemli olan yedi adet hedef tespit etmiştir. Bu hedefler şöyle sıralanmıştır:
1. Büyümeyi canlandırmak,
2. Büyümenin kalitesini değiştirmek,
3. İş bulma, yiyecek, enerji, su ve sağlık konularındaki temel ihtiyaçları karşılamak,
4. Sürdürülebilir bir nüfus düzeyini garanti altına almak,
5. Kaynak tabanını korumak ve zenginleştirmek,
6. Teknolojiyi yeniden yönlendirmek ve riskiyönetmek
7. Karar verme sürecinde çevre ve ekonomiyi birleştirmek.

S

Bölgesel ekonomik kalkınma nedir?

Bölgesel ekonomik kalkınmayı, ülkenin diğer bölgelerine göre geride kalmış olan bir bölgenin ekonomik, sosyal ve siyasal yapısını geliştirerek gelişmiş bölge düzeyini yakalamak için gerekli adımların atılması olarak tanımlayabiliriz. Taşcı, Akpınar ve Özsan (2011) ise bölgesel kalkınmayı; “Ülke bütününde yer alan bölgelerin, çevre bölgeler ve dünya ile karşılıklı etkileşimi ile oluşan bölge vizyonunu dikkate alan, katılımcılık ve sürdürülebilirliği temel ilke edinen ve insan kaynaklarının geliştirilmesi yoluyla bölge refahının yükseltilmesini amaçlayan çalışmalar bütünüdür.” şeklinde tanımlamıştır.

S

Yerel ekonomik kalkınma nedir?

Dünya Bankası kaynaklarında yerel ekonomik kalkınma, “Ekonomik büyüme ve istihdam yaratılması için daha iyi koşullar yaratmak üzere kamu, iş dünyası ve sivil toplum sektörü ortaklarının birlikte çalıştığı bir süreçtir. Amaç, herkes için yaşam kalitesini iyileştirmektir.” şeklinde bir tanım yer alır (Swinburn, Goga, and Murphy, 2006).

Yerel ekonomik kalkınma; tüm sektörlerden yerel halkın yerel ticari faaliyetleri geliştirmek için birlikte çalıştığı, dayanıklı ve sürdürülebilir bir ekonomi ile sonuçlanan katılımcı bir süreçtir. Yoksullar ve marjinaller de dahil olmak üzere herkes için insana yakışır işler yaratmaya ve yaşam kalitesini iyileştirmeye yardımcı olma yoludur (UNHSP, 2005).

S

Ekonomide tanımlayıcı veya analitik bakış açısı ile faaliyet odaklı veya siyasi bakış açısı ayrımı vardır. Bu iki farklı bakış açısına göre Yerel Ekonomik Kalkınma kavramları nasıl betimlenebilir?

Analitik açıdan YEK, yerel düzeyde gerçekleşen ve/veya o yerel düzeyde etkisi olan tüm ekonomik faaliyetleri kapsar. Bu açıdan yerellik başlı başına bir ekonomik aktör olarak görülmektedir. Geleneksel ekonomik düşüncede yerellik, işletmeler, endüstriler, yatırımcılar, yetkililer gibi ekonomik aktörlerin rekabet ettiği ve doğal ve insan kaynaklarını kullandığı bir yer veya alan olarak var olur. Siyasi açıdan YEK ise yerel düzeyde ekonomik kalkınmadan daha fazlasıdır. Ekonomik kalkınmanın özel bir yolu veya belirli bir türüdür ve diğer ekonomik kalkınma biçimlerinden veya türlerinden farklıdır. Bu farklılıkları anlamak için Birhölzer'in dört farklı yaklaşım senaryosu incelenebilir (Yukarıdan kalkınma, dışarıdan kalkınma, bekle ve gör, içeriden kalkınma?.

S

Geleneksel yukarıdan-aşağıya kalkınma ile aşağıdan-yukarıya yerel ekonomik kalkınma yaklaşımları arasındaki temel farklar nelerdir?

Geleneksel kalkınma politikalarında müdahale kararları merkezce alınan yukarıdan aşağıya bir yaklaşım varken yerel ekonomik kalkınmada tüm bölgelerin kalkınmasında genellikle aşağıdan başlatılan girişimler esastır.

Geleneksel kalkınma politikaları merkezi yönetimce yönetilirken yerel ekonomik kalkınma ademimerkeziyetçidir. Yani hükûmet kademeleri arasında dikey, kamu ve özel kesim arasında yatay iş birliği hâkimdir.

Geleneksel kalkınma politikalarında kalkınmaya sektörel yaklaşım vardır. Yerel ekonomik kalkınmada yerel yaklaşım vardır.

Geleneksel kalkınma politikalarında diğer ekonomik faaliyetleri harekete geçirmek için büyük endüstriyel projeler geliştirilir. Yerel ekonomik kalkınmada ise yerel ekonomik sistemin değişen şartlara kademeli uyumunu sağlamak için her alanın gelişme potansiyelini en üst düzeye çıkarmak esastır.

Son olarak geleneksel kalkınma politikalarında finansal destek, teşvik ve sübvansiyonlar bölgeye yatırım çekmek için kullanılır. Yerel ekonomik kalkınmada ise ekonomik faaliyetin gelişmesi için temel koşulların sağlanmasına çalışılır.

S

Neo Klasik iktisadi anlayışa göre rekabetçi piyasaların ekonomik işleyişi esnasında ortaya çıkabilecek problemler nasıl çözülür?

Neo Klasik iktisadi anlayış rekabetçi piyasaların ekonomik işleyiş esnasında ortaya çıkabilecek problemleri müdahalesiz çözebileceğine inanır. Modelde rekabetin tam ve üretim faktörlerinin hareketli olduğu varsayımı vardır. Bu teori farklı nedenlerle bölgeler arasında oluşabilecek kişi başı gelir farklılıkların uzun vadede serbest piyasa içinde var olan düzeltici mekanizmalar sayesinde kendiliğinden azalacağını söyler.

Modelde yer alan nedensellik mekanizmaları sonucunda bölgesel büyüme oranının bütün bölgeler için geçerli olan optimum bir denge oranına doğru yakınsayacağı öngörülür (Martin ve Sunley, 1998). Yani uzun vadede bütün bölgeler aynı büyüme oranına doğru ilerleyecek, farklılıklar ortadan kalkacak ve o denge oranında buluşacaklardır. Bu teori yakınsamanın nerede ve neden gerçekleşmediğine ve farklılıkların neden büyümeye devam ettiğini anlamaya odaklıdır.

S

Keynesyen teori, Neo Klasik teoriden hangi yönleri ile ayrışır?

Keynesyen teori Neo Klasik teoriden farklı olarak ekonominin toplam arz yönünden daha çok toplam talep yönünü öne çıkarır. Bilindiği gibi ekonominin toplam talep yönü özel tüketim harcamaları (C), özel yatırım harcamaları (I), hükûmet harcamaları (G) ve net ihracat olarak adlandırılan ihracat (X) eksi ithalat (M) kalemlerinde oluşur. Keynesyen teori dengenin serbest piyasa koşullarında özel sektör kesimince alınacak kararlar sonucu uzun dönemde otomatik olarak sağlanmasını beklemek yerine devletin müdahalesi ile toplam talep birleşenlerini kontrol edilerek orta vadede sağlanmasını savunur.

Öte yandan Keynesyen teorilerde de Neo Klasik yaklaşımda olduğu gibi, yerel ve bölgesel kalkınma bölgesel büyüme farklılıklarının azaltılması anlamına gelmektedir. Neo Klasik yaklaşımdan farklı olarak Keynesyen teorilerde bölgesel büyüme eşitsizliklerine yol açan şartların anlaşılması ve açıklanması başlangıç noktasını oluşturur. Keynesyen teoriler uzun vadeden ziyade orta vadeye vurgu yapar ve nedenleri belirlenmiş bölgesel kalkınma farklılıklarını ortadan kaldıracak kamu kesimi politikalarını yani devlet müdahalesini öngörür.

Keynesyen yaklaşım, Neo Klasik yaklaşımdan farklı olmak üzere serbest piyasa mekanizması değil devlet müdahalesi ideolojisi üzerine kurulu bir anlayışa sahiptir. Ekonomik farklılıkların arkasında devletin müdahalelerinden vazgeçmesi, yapısal zayıflıklar, düşük yatırım düzeyleri gibi hususları tespit ettiğinden kamunun altyapı yatırımlarını doğrudan yapması ve yerel düzeyde aktif bir şekilde kamu müdahalesinden yana tavır koymaktadır. Teorik açıdan Neo Klasik teorinin toplam arzı öne çıkaran yaklaşımının tam tersine toplam talep yönetimini ön plana alarak serbest piyasaların bölgesel farklılıkları çözme becerisine pek inanmadığını da ortaya koymaktadır.

S

Yerel ekonomik kalkınmanın potansiyel paydaşları kimlerdir?

YEK sürecinde rol oynayan paydaşlar üç başlık altında sınıflanabilir (Swinburn, Goga ve Murphy, 2006)

Kamu sektörü: Belediye/Yerel Hükûmet (teknik birimler dahil), sektör kurulları ve yetkilileri (sağlık, eğitim, ulaşım), imar kurulu, yüksek öğrenim ve araştırma kurumları, diğer kamu hizmetleri 

Özel sektör: Büyük şirketler, sendikalar, küçük, orta ve mikro boyutlu işletmeler, arazi ve gayrimenkul geliştiricileri, bankalar ve diğer finansal gruplar, ticaret odaları, medya, diğer iş destek grupları, mesleki dernekler, özel sektör hizmetleri, özel eğitim kuruluşları, düşünce kuruluşları

Topluluk sektörü: Topluluk liderleri, mahalle grupları, topluluk hizmet kurumları, yerel eğitim kurumları, diğer resmi olmayan kurum ve gruplar

S

Birikimli Nedensellik Teorisi bağlamında ekonomik büyüme süreci nasıl açıklanmaktadır?

Birikimli nedensellik teorisi Myrdal tarafından 1956’da geliştirildi. İsveçli bir ekonomist olan Gunnar Myrdal 1974’te Nobel Ekonomi Ödülü’nü almıştır. Dengesiz ekonomik büyümeyi ve bunun sonucunda ortaya çıkan yoksulluğu analiz etmiştir. Büyüme kutbu teorisi Myrdal’ın çalışmalarına temel olmuştur. Bu teoride dengeyi yeniden kuracak yerleşik bir ayarlama mekanizması yoktur ve aksine ekonomik büyüme yaşayan bölge büyük olasılıkla göreli avantajını sürdürecek ve büyüyüp güçlenmeye devam edecektir.

Büyüme sürecinin döngüsel ve birikimli bir şekilde kendi kendini beslemesi ve dengesiz bölgesel büyüme yaratma eğilimi Myrdal’ın (1957) birikimli nedensellik teorisinin merkezinde yer alır. Bu teori; sanayileşmeye ilk başlayan bölgeler açısından ölçeğe göre artan getiriler, dışsal ekonomiler ve olumlu büyüme etkilerine vurgu yapar. Gelişmiş bölgelerdeki büyüme, teknolojik yayılma ve ihraç pazarlarına dolaylı açılım sağlama gibi etkilerle geride kalan bölgelere fayda sağlayabilir. Az gelişmiş bölgelerin sunabilecekleri düşük iş gücü seçeneğine karşı güçlü bölgelerin oluşturacağı merkezcil çekim gücü daha baskın çıkabilir. Bu nedenle sermaye ve emek faktörleri geri kalmış bölgelerden gelişmiş bölgelere akmaya devam ederek eşitsizlikleri daha da güçlendirebilir. Bu nedenle, piyasa mekanizmasına dayalı olarak işlemesi beklenen süreç bölgesel eşitsizlikleri azaltmak yerine güçlendirebilir.