Yatırımcı İlişkilerinde Sürdürülebilirlik
Rekabetin çok keskinleşmiş olduğu küresel ekonomilerde sürdürebilirlik kavramını açıklayınız.
Sürdürülebilirlik, rekabetin çok keskinleşmiş olduğu küresel ekonomilerde özellikle doğal kaynaklar, çevresel koşullar ve topluma dönük hizmetlerin yetersizliği açısından ciddi bir sorun olarak kendini göstermektedir. Sürdürülebilirlik ile şirketlerin ekonomik ve kâr odaklı hedefleri korunurken,
çıkarlarının toplumsal çıkarlarla çatışmadığı bir çevrede, sosyal ve çevresel konuları da şirketlerin sorumluluğu haline getirmek hedeflenmektedir.
Şirketlerin geçmiş performanslarını gelecekte de sürdürebilmesi esastır. 1970’lerden sonra ülkelerin ve şirketlerin endüstriyel gelişmesine devam
edebilmeleri ve gelişimlerini sürdürebilmeleri için, finansal konuların yanı sıra, sosyal, çevresel ve toplumsal konulara da önem göstermeleri gerekmiştir.
Bunun sonucunda daha sorumlu davranmaya özen gösteren şirketler, paydaşlar tarafından da dikkatle izlenir olmuştur.
Burada yatırımcı ilişkilerine önemli görevler düşmektedir. Yatırımcı ilişkileri vasıtası ile şirketlerin, sürdürülebilirlik için yaptıkları faaliyetleri başta yatırımcılar olmak üzere tüm paydaşlara anlatabilmesi gereklidir. Sürdürülebilirlik konusunda çevreye ve topluma dönük başarılı faaliyetler göstermeleri, kurumsal yönetime uygun hareket etmeleri, paydaşların şirkete güvenini artırıp kurumsal itibarlarını yükseltir. Bu da şirketin sermaye maliyetini düşürerek değerinin artması yönünde önemli katkılar sağlar.
1970’li yıllardan itibaren ülkelerin ve şirketlerin endüstriyel gelişmesine devam edebilmeleri ve gelişimlerini sürdürebilmeleri için, finansal konularının yanı sıra, sosyal, çevresel ve toplumsal konulara da özen göstermeleri gerekmiştir, bunun nedeni nedir?, açıklayınız.
Bir yandan üretim arttırılırken, diğer yandan üretim kaynaklarının yok edilmemesi gereklidir. Ayrıca performansın her anlamda tekrarlanabilmesi
de önemlidir. Çevreye, doğaya zarar vererek yüksek başarımlar elde etmekten çok, var olan başarımların sürdürülebilmesi esastır. Toplumların ve şirketlerin modernleşmesiyle birlikte, ortaya yeni sorunlar çıkmış, başarıların tekrarlanması zorlaşmıştır. Ekonomik odaklı ilerleme, geride yoksulluk, gelir dağılımında adaletsizlik, sağlıkla ilgili sorunlar, teknolojik ve çevre ile ilgili problemler ve birçok hasar bırakmıştır. Böylece modernleşme ile ortaya çıkan endüstri toplumu, çevreyi, sağlığı, sosyal hayatı tehdit eder duruma gelmiştir. 1970’li yıllardan itibaren ülkelerin ve şirketlerin endüstriyel gelişmesine devam edebilmeleri ve gelişimlerini sürdürebilmeleri için, finansal konularının yanı sıra, sosyal, çevresel ve toplumsal konulara da özen göstermeleri gerekmiştir. Ayrıca şirketler olaylara, daha bütünsel bakış açısıyla basiretli, bağlantılı, adil, hesap verebilir ve şeffaf
olarak bakmak zorunda kalmışlardır. Faaliyetlerin basiretli, çevresel etmenlerle bağlantılı yürütülmesi, şirketin dar ve geniş çevresine karşı yıkıcı davranışlardan kaçınması gerekmiştir.20.yüzyıl sonlarından itibaren, kurumlar, finansal içerikli hedeflerinin yanı sıra, sosyal içerikli, çevreyi ve toplumu gözeten beklentilerini de içeren bir yapıya kavuşmuştur. Artık şirketler gelişen dünyada “sürdürülebilir” olmak zorundadır. Bugüne kadar doğal kaynaklar ülkeler ve şirketler tarafından savurganca kullanılmış ve eko sistem önemsenmeden doğa zarar görmüştür. 1970’li yıllardan itibaren dünyanın birçok ülkesinde dünya nüfusunun hızlı artışı ile birlikte, hava, su, toprak gibi yok olmaya yüz tutan doğal kaynaklar, çevrenin geri dönülemez şekilde kirlenmesi ve iklim değişiklikleri ülkeleri birlikte hareket
etmeye yönlendirmiştir. İlk olarak 1972 Stockholm Çevre ve İnsan Konferansı’nda “sürdürülebilir kalkınma” kavramı gündeme getirilmiştir.
Ülkeler de kalkınma ve büyüme hedeflerinin sürdürülebilir olmasını isterler, bunun nedenini açıklayınız.
Ülkeler de kalkınma ve büyüme hedeflerinin sürdürülebilir olmasını isterler.Yaratmak ve uygulamak istedikleri yapıların kalıcı veya sürdürülebilir olabilmesi için, politikalarını ekonomik, çevresel ve sosyal boyutlarla tutarlı oluşturmaları gerekir.
Şirketler gelişen dünyada “sürdürülebilir” olmak zorundadır. Bu cümledeki sürdürülebilir kelimesiyle kastedilen nedir, açıklayınız.
Sürdürülebilirlik kavramı en basit şekliyle, bir durumun veya bir sürecin süresiz olarak devam ettirilebilmesidir. Başka bir deyişle sürdürülebilirlik, şirketlerin gelecekte ulaşmak istedikleri kâr hedefinin yanı sıra, içinde bulunulan çevre ve topluma dair amaçlar da belirleyerek, kurumlarının devamlılığını sağlamalarıdır.
Sürdürülebilirlik ile şirketlerin ekonomik ve kâr odaklı hedefleri korunurken, çıkarlarının toplumsal çıkarlarla çatışmadığı bir çevrede, sosyal ve çevresel konuları da şirketlerin sorumluluğu haline getirmek hedeflenmektedir.
Bugüne kadar doğal kaynaklar ülkeler ve şirketler tarafından savurganca kullanılmış ve eko sistem önemsenmeden doğa zarar görmüştür. 1970’li yıllardan itibaren dünyanın birçok ülkesinde dünya nüfusunun hızlı artışı ile birlikte,
hava, su, toprak gibi yok olmaya yüz tutan doğal kaynaklar, çevrenin geri dönülemez şekilde kirlenmesi ve iklim değişiklikleri ülkeleri birlikte hareket
etmeye yönlendirmiştir. İlk olarak 1972 Stockholm Çevre ve İnsan Konferansı’nda “sürdürülebilir kalkınma” kavramı gündeme getirilmiştir.
Geleneksel yönetim anlayışındaki örgütsel yapıyla yeni yönetim anlayışındaki örgütsel yapı arasındaki farklılıkları açıklayınız.
Geleneksel yönetim anlayışı
Hiyerarşik yapı
Yukarıdan aşağıya karar alma
Merkezi otorite
Gelirler arasındaki büyük farklılık
Yeni yönetim anlayışı
Hiyerarşik olmayan yapı
Katılımcı karar alma
Merkezi olmayan otorite
Gelirler arasındaki büyük olmayan farklılık
Geleneksel yönetim anlayışının bir kolu olan işletme fonksiyonları yeni yönetim anlayışında ne tür farklılıklar göstermiştir?
Geleneksel yönetim anlayışı
Tüketimi artırmaya yönelik pazarlama
Kısa dönemde kar maksimizasyonuna yönelik finanslama
Geleneksel maliyetlere odaklı muhasebe
İş gücü üretkenliğine yönelik insan kaynakları yönetimi
Yeni yönetim anlayışı
Tüketicilerin bilinçlendirilmesine yönelik pazarlama
Uzun dönemli sürdürülebilir büyümeye yönelik finanslama
Çevresel maliyetlere odaklı muhasebe
İşi anlamlı kılmayı ve iş yerinde güvenlik ve sağlığı gözeten insan kaynakları yönetimi
Sürdürülebilir kalkınma kavramını açıklayınız.
Sürdürülebilir kalkınma; insan ve doğa arasında denge kurarak, doğal kaynaklara zarar vermeden, kaynakların bilinçli olarak tüketilmesini sağlayarak gelecek
nesillerin ihtiyaçlarının karşılanmasına ve kalkınmasına imkân verecek şekilde bugünün ve geleceğin yaşamının ve kalkınmasının planlanmasıdır.
Kurumsal sürdürülebilirlik kavramını açıklayınız.
Kurumsal sürdürülebilirliğin altında “sürdürülebilir kalkınma” anlayışı yatmaktadır. Sürdürülebilir kalkınma (gelişme); ekonomik büyüme ihtiyacını, çevrenin korunması ve sosyal eşitliğin sağlanmasını dengeleyen geniş bir kavram olup, ekonomi bilimi, sosyal adalet, çevre bilimi ve yönetimi, işletme, siyaset bilimi, hukuk gibi bilim alanlarında konu edilmektedir. Yukarıda da bahsedildiği gibi, doğada yaratılan tahribat, ekosistemdeki aksamalar, 20. yüzyılın başından itibaren ulusların gündeminde sürdürülebilir kalkınma konusu yer almaya başlamıştır.
Bugün dünya küresel ısınma, doğal kaynakların hızla tükenmesi, açlık, insan hakları ihlalleri, insanların kıtlığa dayalı yer değişimi, çevre problemleri, hava kirliliği, yolsuzluk gibi sorunlar ile karşı karşıyadır. Sürdürülebilir bir kalkınma için ekonomik bakış açısı ile kısa vadeli kâr odaklı çözümler yerine, sosyal, çevre gibi konuları da içine alan ve tüm coğrafyayı etkileyebilecek uzun vadeli yaklaşımlar gerekmektedir.
Sürdürülebilir kalkınma; ilk olarak 1987 yılında “Ortak Geleceğimiz” raporu (Brundtland Komisyonu Raporu olarak da bilinir) ile ortaya konmuştur. Rapor sürdürülebilir kalkınmaya ilişkin ilk yorumlar ve tanımlamalar içermektedir. Buna
göre; “sürdürülebilir kalkınma, günümüz ihtiyaçlarının, gelecek neslin ihtiyaçlarını karşılamalarına zarar vermeyecek şekilde gerçekleştirilmesidir”. Daha sonraları yapılan toplantı ve zirvelerde, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak için, ekonomik gelişme, sosyal gelişme ve çevrenin korunması konularının bütünleşik olarak ele alınması benimsenmiştir.
Kurumsal sürdürülebilirlik, sürdürülebilir kalkınma prensiplerinin sadece ticari işletme (özellikle de üretimden sorumlu olanların) düzeyinde ele alınması ile ilgili olan bir kavramdır. Böylece kurumsal sürdürülebilirlik, şirketleri sosyal adalet,
eşitlik, çevreyi koruma ve ekonomik gelişme gibi sürdürülebilir kalkınma ile ilişkili toplumsal ve çevre ile ilgili hedefleri yerine getirmeye zorlar. Sürdürülebilir kalkınmanın, kurumsal sürdürülebilirliğin gelişimine katkısı iki aşamalı olmuştur. İlk aşama olarak, sürdürülebilir kalkınma işletmelere, ekonomik, sosyal ve çevre olmak üzere odaklanmaları gereken konuları göstermiştir. Başka deyişle, kurumsal sürdürülebilirliği sağlamak için şirketlerin hangi alanlara yoğunlaşması gerektiğini ortaya koymuştur. İkinci aşamada ise; şirketlerin, hükümetlerin ve sivil toplumun çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirliğin gerçekleştirilmesinde ortak bir toplumsal hedef belirlemiştir.
Kurumsal sosyal sorumluluk kavramını açıklayınız.
Kurumsal sosyal sorumluluk; işletmelerin paydaşlarına karşı sorumluluklarında gönüllü bir şekilde çalışması, işletme ve paydaşlarının ortak bir amaç için bir araya gelmesidir.
Kurumsal sosyal sorumluluk genel olarak işletmelerin hem iç hem de dış paydaşlara karşı etik ve sorumlu davranması ve bu yönde kararlar alması, çeşitli uygulamalar yaparak bu kararları hayata geçirmesi olarak tanımlanabilir.
Bu anlamda kurumsal sosyal sorumluluk, işletme yöneticilerinin “neden sürdürülebilir kalkınmaya yönelik olarak çalışmalar yapması” konusunda etik gerekçeler sağlayarak, kurumsal sürdürülebilirliğe katkı sağlar.
“Sürdürülebilir Kalkınma İçin Dünya İş Konseyi” tarafından yapılan KSS tanımı; “KSS, işletmelerin, çalışanlarının ve onların ailelerinin olduğu kadar, kurumların bulunduğu yerel toplumun ve genel olarak tüm toplumun yaşam kalitesini
geliştirerek işletmenin etik davranışlarının ve ekonomiye katkılarının kesintisiz süreceğine dair taahhüt etmesidir”. KSS, çevre ile ilgili unsurlar, toplum ile ilgili
ilişkiler, kurumun hayırseverliği, yasal ve ekonomik sorumluluk, insan kaynakları hakkında oldukça çok sayıda kavramı bir şemsiye altında toplamıştır.
Yandaki şekilde, şirketlerin sorumluluk projelerine bakış açısı görülmektedir. Önceleri kâr amaçlı görülen ve bu amaçla iştirak edilen sosyal sorumluluk projeleri, şirketlerin ilerleyen zamanlarında sosyal sorumluluk anlayışları yasal yönü ağır basan, yasalara uygun hareket etmek endişesi ile yapılan bir boyuta ulaşmıştır. Büyümeye ve olgunlaşmaya başlayan şirketler artık, sosyal sorumluluk projelerinde, daha çok dürüstlüğü ve adilliği ortaya çıkaran sosyal sorumluluk anlayışına geçiş yaparlar. Son aşamasında ise şirketler açısından kurumsal sosyal sorumluluk projelerinin gerçekleşme sebebi hayırseverlik olmuştur. Artık şirket ekonomik amaçları yanında toplumsal ve çevresel faydayı önemseyen kurumsal ve sürdürülebilir bir varlıktır.
Kurumsal Sosyal Sorumluluğun şirketlere faydaları nelerdir?
Kurum kültürü içinde sosyal sorumluluğa ağırlık verilmesi, çağdaş bir yönetim anlayışını yansıtmakta olup, bu yaklaşım şirketlere birçok açıdan
fayda sağlar. Özetle;
• iyi niyeti geliştirir,
• müşteri sadakatini artırır,
• bağlantılı kurumlar için fayda sağlar,
• çalışan sadakatini artırır,
• perakende satışları artırır,
• paydaşlarla ilişki kurmaya yardımcı olur,
• kurumsal itibarın oluşmasına ve gelişmesine yardımcı olur,
• rakiplere karşı avantajlı konuma getirir.
Günümüzde çeşitli paydaş grupları, kurumları sosyal sorumluluk konusunda zorlamakta hatta onları bu tür yatırımlar yapma konusunda teşvik etmektedir. Örneğin; kurumsal sosyal sorumluluk projelerine önem vermeyen, çevre çıkarlarını düşünmeyen şirketlerin pay senetlerini almamakta, onlardan alışveriş yapmamaktadır.
Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Yatırımcı İlişkilerini açıklayınız.
Kurumsal sosyal sorumluluk çalışmalarının başarısı iletişime bağlıdır. Özellikle paydaşlara şirketin kurumsal sosyal sorumluluk anlayışı ve bu konuda
destek verdiği projelerin anlatılmasında yatırımcı ilişkilerinin rolü büyüktür. Çünkü yatırımcılar sosyal sorumluluk projelerine önem veren şirketleri
kendilerine yakın bulurlar. Başka bir deyişle, yatırımcıların gözünde, sosyal sorumluluk projelerine yönelen şirketlerin itibarları yüksektir.
Şirketlerin özellikle kurumsal etik ve sosyal sorumluluk projeleri ve uygulamaları paydaşlar tarafından olumlu karşılanmakta ve şirkete pozitif geri dönüşler sağlamaktadır. Günümüzde paydaş nezdinde, toplum ve çevre için çalışan şirketler daha öne çıkmaktadır. Çünkü paydaşlar söz konusu şirketlerin toplumun faydası için çalıştığını düşünürler. Kurumlar paydaşlara, toplumu ve çevreyi düşünen bir kurum olduğunu ve ekonomik fayda dışında amaçları da benimsediğini, kurumsal sosyal sorumluluk projeleri ile anlatır.
Nihayetinde kurumsal sosyal sorumluluk, yatırımcı ilişkilerinden ve dolayısıyla onların yatırımcı ve diğer paydaşlarla kurdukları iletişim faaliyetlerinden ayrı düşünülemez. Yatırımcı ilişkileri, yaptığı tanıtımlar ve kurumun web sitesi aracılığı ile şirketin yaptığı KSS projelerini geniş kesimlere duyurmaktadır. Yatırımcı ilişkileri şirketin finansal yapısı yanında KSS ile ilgili sürdürülebilirliğe dair
çalışmalarını paydaşlara iletmede aracılık vazifesi görerek, şirket ve paydaşlar arasında köprü görevini üstlenmiştir.
Böylece uzun dönemde paydaşlarla kurulan etkin iletişim ile kurumsal itibarın güçlenmesi, şirketin pay senetlerine talebin artması ve bunun sonucunda da finansal performansının artırılması beklenir.
Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Kurumsal İtibar kavramlarını açıklayınız.
Kurumsal sürdürülebilirlik ile kurumların ekonomik faydanın yanında çevresel ve toplumsal faydaya da odaklandığı görülmektedir. Kurumlar, kurumsal sosyal sorumluluk projeleri aracılığı ile toplum ve çevre refahına katkı sağlamaya çalışırlar. Paydaşlar gözünde toplum ve çevreye dair projeler geliştiren toplum ve çevre faydasını önemseyen şirketler diğerlerinden büyük oranda ayrışacaktır.
Başka bir deyişle, paydaşlar kurumsal itibarı ve şirketin imajını olumlu yönde etkileyecektir. Çok sayıda araştırma, kurumsal sosyal sorumluluk projeleri ile topluma ve çevreye fayda sağlayan kurumların, iyi itibara sahip olduğu yönündedir. Başka bir deyişle, sosyal sorumluluk projeleri, kurumun yatırımcı veya müşteri sadakatinin ve itibarının artırılmasında önemli rol üstlenmektedir. Aksi de doğrudur. Kurumlar toplum ve çevreye sorumsuz bir şekilde davranırsa, kurumsal itibarları sarsılmakta, azalmakta ve nihayetinde bu durum şirketin finansal performansına yansımaktadır.
Sürdürülebilir yatırım kavramını açıklayınız.
Sürdürülebilir yatırım; yatırım kararlarında finansal kazanca ilave olarak çevresel, sosyal, etik kaygıları da gözeten, getiri ve sosyal faydayı birlikte maksimize etmeyi hedefleyen yatırım modelidir.
Küresel finansal krizler ve şirket skandalları ile tespit edilen kurumsal yönetim uygulamalarındaki eksiklikler ve sosyal, çevresel tahribatlar, bu konuların birbiri ile ilişkilendirilmesi gereğini doğurmuştur. Başka bir deyişle; kurumsal yönetim
ve kurumların ekonomik, sosyal ve çevresel performansının etkin bir şekilde birbirleriyle ilişkilendirilmesi gerekmiştir. Sosyal ve çevresel sonuçları dikkate almaksızın kâr elde etmeyi amaçlayan geleneksel işletme yapısının aksine, yeni tarzda bir yatırım olan sürdürülebilir yatırım, gittikçe daha fazla dikkat çekmekte ve tüm dünyada hız kazanmaktadır. Bu durum, kurumsal sorumluluk (çevresel ve sosyal sorumlulukları içeren) ile yatırım kavramını bağdaştıran yeni bir oluşumdur.
Başka bir deyişle, sürdürülebilir yatırım, yatırım kararlarında finansal kazanca ilave olarak çevresel, sosyal, etik kaygıları da gözeten, getiri ve sosyal faydayı birlikte maksimize etmeyi hedefleyen bir yatırım modelidir. Yatırımcılar şirketlere yatırım yaparken ahlaki sorumluluk duygusu ile şirketlerin sadece finansal
performanslarını değil, aynı zamanda sosyal ve çevresel performanslarını da dikkate alırlar. Bundan dolayı yatırımcılar, ortalamanın üzerinde bir değer
yaratmak için, sadece yatırım yaptıkları şirketlerde pay sahiplerinin çıkarlarının maksimize edilmesi ile ilgilenmeyip aynı zamanda tüm menfaat sahiplerinin refahlarını maksimize edecek şirketleri tercih ederler.
Yatırımcıların bu tür beklentileri doğrultusunda bugünün işletmeleri de, kısa vadeli volatilite ve riskin yerine uzun vadeli, sürdürülebilirliği dikkate
alan çabalar göstermeleri gerekir.
Yukarıdakilerden anlaşılacağı üzere sürdürülebilir yatırım hem çevresel, hem sosyal faktörlere duyarlı ve saygılı hem de kurumsal yönetim uygulama
ve ilkelerini ön planda tutan yatırımlardır. Sorumlu Yatırım Prensipleri, Birleşmiş Milletler Sorumlu Yatırım Prensipleri Girişimi tarafından oluşturularak
maddeler haline getirilmiştir. Bu girişime imza atanlar, aşağıda sayılacak ilkeler çerçevesinde yatırımlarını yapacaklarını taahhüt etmişlerdir.
1. Çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim (ÇSKY) konularının, yatırım analizlerinde ve karar alma süreçlerinde dikkate alınması,
2. Yatırımcıların ÇSKY konularına aktif olarak sahip çıkması ve bu hususları kendi
ortaklıklarının politika ve uygulamalarına dâhil etmesi,
3. Yatırım yapılan kuruluşlardan ÇSKY konuları ile ilgili olarak kamuya yaptıkları açıklamalarda şeffaf olmalarını talep etmeleri,
4. Söz konusu prensiplerin uygulanmasının teşvik edilmesi,
5. Prensipleri uygulamadaki etkinliğin artırılabilmesi için diğer katılımcılarla işbirliği yapılması,
6. Yatırımcıların prensipleri uygulama ile ilgili olarak yaptıkları çalışmaları ve kaydettikleri ilerlemeyi raporlamaları beklenmektedir.
Sürdürülebilirlik Endeksi kavramını açıklayınız.
Sürdürülebilirlik kavramı gerek ülkeler ve kurumlar gerekse de paydaşlar arasında farkındalık yaratan bir kavram olarak ortaya çıktığından itibaren, menkul kıymet borsaları da şirketlerin sürdürülebilirlik uygulamalarını kamu ile paylaşmak için bazı çabalar gösterdiler. Böylece borsalar, kotasyon kuralları içine sürdürülebilirlik ile ilgili değişkenleri de koyarak, sürdürülebilir yatırımlar alanında
“sürdürülebilirlik endeksleri” oluşturdular.
Dow Jones (1999) ve FTSE (2001) tarafından sürdürülebilirlik endeksleri oluşturulmuş ve finansal piyasaların, yatırımcıların ve şirketlerin bu konuda ilgilerini çekmiş, sürdürülebilirlik endeksi ile şirketlerin finansal performansı arasında ilişki araştırılmaya başlanmıştır. Ardından Londra, Nasdaq, Euronext borsalarında sürdürülebilirlik endeksleri hesaplanmıştır. Son yıllarda da Almanya, İspanya,Avusturya, Danimarka, İsveç, Norveç gibi ülkelerin borsalarında da sürdürülebilirlik endeksi bulunmaktadır. Diğer yandan gelişmekte olan piyasalarda da sürdürülebilirlik endeksleri hesaplanmıştır. Güney Afrika (Johannesburg Borsası), Brezilya (BM and BOVESPA Borsası), Çin (Şangay Borsası), Endonezya (Endonezya Borsası), Kore (Kore Borsası), Mısır (Mısır Borsası) sürdürülebilirlik endeksini hesaplayan borsalardır. Borsa
İstanbul’da Sürdürülebilirlik Endeksi 4 Kasım 2014 tarihinden itibaren hesaplanmaya başlamıştır. Sürdürülebilirlik endeksi, yatırımcılara ve potansiyel müşterilerine şirketlerin kurumsal sürdürülebilirlikleri ve kurumsal sosyal
sorumluluk konusundaki davranışları hakkında diğer şirketlerle (endekste yer alan – almayan) bir karşılaştırma imkânı verir. Ayrıca varlık yöneticileri
içinse sürdürülebilirlik ilkelerine dayalı fonlar, borsa yatırım fonları ve yapılandırılmış ürünler gibi çeşitli finansal ürünler çıkarmaları için bir gösterge oluşturacaktır. Sürdürülebilirlik endeksinde yer alan şirketlerin bilinirlikleri ve itibarları artacaktır.
Sürdürülebilirlik Raporu ve Entegre Raporlama kavramlarını açıklayınız.
Şirketler yasal zorunluluk nedeniyle düzenleyip yayımladıkları finansal raporların yanı sıra, gönüllü olarak da sürdürülebilirlik raporları yayımlamaktadır. Sürdürülebilirlik kavramının öneminin anlaşılmasıyla birlikte, finansal raporların şirketlerin tüm performansını ve risklerini yeterince yansıtamadığının farkına varılmış, böylece şirketler zorunlu olmadan sürdürülebilirlik raporları da yayımlamaya başlamışlardır. Şirketler sürdürülebilirlik raporlarında, çevre ile ilgili sorumluluklarını ön plana çıkararak faaliyetlerinde kullandıkları doğal
kaynaklardan, faaliyetlerinin çevreye etkisine, kurumsal yönetimden, çalışan haklarına kadar çok çeşitli çevre ve toplum unsurlarını dikkate alırlar.
Sürdürülebilirlik raporu yayımlayan şirket sayısı gün geçtikçe artmaktadır.
Fakat sürdürülebilirlik raporlarının finansal raporlardan bağımsız yayınlanması, bu raporları değerleyen ve okuyan paydaşlar tarafından iki rapor arasında ilişki kurmakta zorluklar yaşanması, sürdürülebilirlik faaliyetlerinin, finansal performansa nasıl yansıdığını anlamakta zorlanılması; kurumları raporlamada başka bir yöne çekmiştir. Ayrıca sürdürülebilirlik raporlarındaki çevre ve topluma
yönelik bilgiler ile şirketin finansalları arasındaki bağın kurulamaması ve finansal raporlardaki bilgilerin genellikle geçmiş performansa yönelik olması yeni bir raporlama sistemine ihtiyacı ortaya çıkarmıştır.
Bu yeni raporlama sisteminin adı; entegre raporlamadır. Entegre rapor, kuruluşların yatırımcılarına ve diğer paydaşlarına yarattıkları değeri daha iyi
anlatabilme ihtiyacından ortaya çıkmıştır. Entegre raporlama ile, kurumlar, başta yatırımcılar olmak üzere tüm paydaşlarına, kurumuna ilişkin bilgileri
bütüncül bir bakış açısı ile sunarak, paydaşların yerinde kararlar almalarına yardımcı olmayı hedefler. Böylece entegre raporlar, sunulan bilgilerle şirketin
değer yaratma kapasitesini ortaya koyar. Özellikle Entegre Raporlama çalışmalarına, 2010 yılında Uluslararası Entegre Raporlama Konseyi’nin
(IIRC)’nin kurulması ile hız verilmiştir. Henüz ülkemizde entegre raporlama hazırlayan şirket yoktur. Fakat şirketler, dünyadaki gelişmeleri çok sıkı takip etmektedir. Dünyada da entegre raporlama sistemi yeni yeni yaygınlaşmakta, bazı ülkelerde uygulanmaya başlanmıştır. Güney Afrika, Brezilya, İngiltere, Avustralya, Finlandiya Hollanda, İsviçre, İspanya, ABD, İsveç, Kanada, Almanya entegre raporlama yapılan ülkeler arasındadır. Singapur, Japonya, Malezya, Yeni Zelanda gibi ülkeler de entegre raporlama için hazırlık yapmaktadır. Entegre raporlamaya ilişkin tüm katılımcılar tarafından kabul gören bir standart ve format
yoktur. Fakat oluşturulan çerçeve doğrultusunda uygulamalar hız kazanmıştır. Entegre raporda geleceğe yönelik hedefler, tahminler, projeksiyonlar ve analizler yer alır.
Paydaş Yaklaşımı kavramını açıklayınız.
Şirketler faaliyetlerini sürdürürken birçok paydaş grubu ile ilişki içindedir. Şirketlerin başarıları sadece pay sahipleri ve yatırımcıları tarafından değerlendirilmez. Diğer paydaşlar olan çalışanlarından, tedarikçilerine, sivil toplum kuruluşlarından topluma kadar geniş bir paydaş grubu tarafından
izlenir ve değerlendirilir. Paydaş kuramına göre, bir şirketin paydaşlarıyla ilişkisi ne kadar güçlü olursa, şirketin hedeflerine varması o derecede kolay olacaktır. Şirketlerin, kurumsal sürdürülebilirlik çerçevesinde çevre ve topluma dair hedeflerinin olması ve bunların gerçekleştirilmesi yönünde hareket edilmesi, paydaşlar tarafından destek görecek, aralarındaki ilişkiyi güçlendirecektir.
Hesap Verebilirlik Yaklaşımı kavramını açıklayınız.
Geleneksel anlayışta, şirketin yöneticilerinin sadece pay sahiplerine şirketin finansal performansına dair hesap vermesi beklenir. Sürdürülebilirlik
anlayışında ise şirketlerin sadece finansal performansı değil, ayrıca sosyal ve çevresel performansları hakkında tüm paydaşlara hesap vermesi ve yapılanları raporlaması söz konusudur. Hesap verebilirlik yaklaşımı ile şirketlerin finansal amaçlarına sosyal ve çevresel amaçlar da dâhil edilmiştir. Kurumsal yönetim ilkelerinde olduğu gibi, hesap verilecek kesim de tüm menfaat sahiplerine başka
bir deyişle tüm paydaşlara kadar genişlemiştir.
Şirketlerde üçlü sorumluluk yaklaşımı kavramını açıklayınız.
Şirketlerde üçlü sorumluluk yaklaşımı olan ekonomik, sosyal ve çevresel
performansın dikkate alınması, kurumsal sürdürülebilirliğe katkı sağlarken,
aynı zamanda kurumsal yönetimin gerekliliğini de ön plana çıkarmıştır. Çünkü tüm menfaat sahiplerine karşı sorumlulukları ve hesap verebilirliği düzenleyen kurumsal yönetim ile kurumsal sürdürülebilirliğe katkı sağlanacaktır.
Sürdürülebilirlik ve yatırımcı ilişkileri konusunu açıklayınız.
Kurumsal yönetim, şirketlerin, daha şeffaf, hesap verebilir, dürüst, sorumlu
ve verimli olmalarına katkı sağladığı için, sürdürülebilirliklerinde de önemli rol oynamaktadır. Kurumsal yönetim ilkelerine uygun hareket eden şirketler sürdürülebilirdir. Sürdürülebilir olan şirketlerin finansal performansları da olumlu gelişmeler sergiler. Başka bir deyişle, kurumsal yönetim ile sürdürülebilir olması, şirket değerinin maksimum yapılması sonucuna götürür.
Kurumsal yönetim ile kurumsal sosyal sorumluluk ilişkili kavramlardır. Kurumsal yönetim ilkelerine dayanarak, paydaşlarına karşı dürüst ve adil olma
sorumluluğu, şeffaf olma ve hesap verme sorumluluğu bulunmaktadır. İşletmeler kurumsal yönetim doğrultusunda paydaşlarına sorumlu davranırlar.
Bu durumda kurumsal sosyal sorumluluk, hem iç hem de dış paydaşlara olan sorumluluklardır. İşletmeler her iki tarafın da isteklerini ve beklentilerini
karşılamaya çalışır veya çalışmalıdır.
Yatırımcı ilişkileri, kurumsal yönetime dair gelişmeleri takip ederek, şirketin kurumsal yönetim mevzuatına uyumu ile üst yönetimi koordine eder.
Kurumsal yönetim ilkelerine uygun hareket edildiğinin paydaşlara aktarılması ve bunun şirketin değerine katkısının olacağı iletilmelidir. Kurumsal sosyal sorumluluk projeleri hakkında paydaşların bilgilendirilmesi gerekir.Yatırımcılar ve diğer paydaşların işletmede yapılan hem çevreye hem topluma ve nihayetinde şirketin değerine olumlu etkiler sağlayan gelişmeler, güven ve etik konuları ile desteklenmelidir. Çünkü yatırımcılar ve diğer paydaşlar şirketle ilişkilerini
güven unsuru üzerine kurar. Yatırımcı ilişkileri de bu güvenin oluşturulmasında en önemli faktördür.
Şirketlerin tüm paydaşları ile ilişkisinde güven önemli faktörlerden birisidir. Paydaşlar ile şirket arasında kurulacak güven, şirketlerin sermayeye ulaşımını kolaylaştıracağı gibi, sermaye maliyetinin de düşürülmesini sağlar. Uygun koşullarda sermaye piyasalarından sağlanacak fonlar ile şirketin piyasa değeri yükselecektir. Özellikle güven, paydaşların zamanında, doğru, sürekli, etkin bilgilendirilmesi ile artacaktır. Yatırımcı ilişkilerinin kamunun aydınlatılması ve kurumsal yönetime dair fonksiyonunu yerine getirirken, paydaşların algısını şekillendirmedeki rolü çok önemlidir. Çünkü şirket ile paydaşlar arasında ve paydaşların kendi aralarında asimetrik bilgi söz konusudur. Yatırımcı ilişkilerinin görevi paydaşların sürekli ve zamanında doğru bilgilerle donatılması ve şirkete dair güvenlerinin oluşturulmasıdır. Böylece şirketin kurumsal imajı
olumlu etkilenir, kurumsal itibarı güçlenir. Paydaşlar tarafından şirkete olan güven artar, herhangi bir iç veya dış risklerden oluşacak problemler, şirkete duyulan güven sayesinde atlatılabilir. Bu da şirketin performansına olumlu yansır.
Şirketlerin etik olmayı benimsemeleri, en iyi çalışanların şirkette kalmasını veya piyasanın en iyilerinin şirkete gelmesini sağlayacağı gibi, ayrıca paydaşlarla ilişkilerin uzun süreli ve pozitif olmasını da sağlayacaktır. Güçlü kurumsal yönetimin olduğu sistemlerde şirketlerin performansları yüksek iken kurumsal yönetimin ilkelerine uygun hareket etmeyen şirketlerin düşük performanslı olacağı belirgindir. Bundan dolayı etik sadece işletmelerde ahlaki bir konu olmayıp paydaşlarla ilişkileri başarmada güçlü bir araçtır.
Sürdürülebilir (etik) yatırımlar, hem kurumsal hem de kurumsal olmayan şirketlerde artan bir şekilde iyi yönetişimin ana elemanı olarak algılanmaktadır. Sonuçta da iyi yönetişim (kurumsal yönetim), şirketlerin finansal performansını olumlu yönde etkiler. Bu nedenle dünyada özellikle İngiltere ve ABD’de sürdürülebilir (etik) yatırımlara ilgi gün geçtikçe artmaktadır. 2012 yılı ABD’de profesyonel olarak yönetilen her 9 ABD dolarının 1 doları sürdürülebilir yatırım stratejilerine göre yatırıma yönlendirilmektedir.