aofsorular.com
EDB401U

Şeyh Galip’in Şiirlerinden Örnekler

5. Ünite 20 Soru
S

"Bahr-ı tavil" nedir?

Aruzun fe‘ilâtün, mefâ‘îlün, müstef‘ilün cüzlerinden her birinin istenildiği kadar
tekrarıyla yazılan şiirdir.

S

Şeyh Galip’in bahr-ı tavili, aruzun hangi kalıbına uygun yazılmıştır?

Şeyh Galip’in bahr-ı tavili, aruzun fe‘ilatün (fâ‘ilâtün) kalıbına uygun biçimde yazılmıştır.

S

"Gül âteş gül-bün âteş gülşen âteş cûybâr âteş
Semender-tıynetân-ı aşka besdir lâlezâr âteş"

Aşık verilen dizelerde neden Semender'i kullanmıştır?

Semender, ateşte yaşadığı ve oradan çıkınca öldüğü kabul edilen efsanevi bir hayvan türüdür. Âşık da, tıpkı semender gibi, kendisini sarıp sarmalayan aşk ateşinde yaşamaktadır. Bu nedenle o, her şeye aşkın gözüyle bakmaktadır. Aşk ateş olarak düşünüldüğünden, onun gözünde her şey kaçınılmaz olarak ateşe dönüşmektedir.

S

"Hemân ey sâkî bir sâgar tutuşdur dest-i dildâra
Gazabla bezme geldi şem‘-i meclis-veş yanar âteş"

Verilen dizelerde yapılan söz sanatları nelerdir?

Beyitte saki, sagar, bezm sözcükleri bir araya getirilerek içki meclisi ile ilgili bir tenasüp sanatı yapılmıştır. Şem (mum) ve ateş sözcükleri de bir başka tenasübü oluşturmaktadır. Tutuşturmak fiilinin burada kasdedilmeyen bir anlamı var: O da yakmaktır. Kasdedilmeyen bu anlam ile şem ve ateş sözcükleri arasında iham-ı tenasüp sanatı vardır. Beyitte, öfkeli sevgili yanan muma benzetilmiş, dolayısıyla teşbih sanatı yapılmıştır.

S

"Nesîm âteş çıkardı gonca-i çeşm-i ümîdimden
Bırakdı gülşen-i âmâlime berk-i bahâr âteş"

Verilen dizelerde hangi somutlaştırmalar yapılmıştır?

Şair, soyut birer kavram olan umudu gözle, emelleri ise gülşenle somutlaştırmıştır. Bu yolla teşhis sanatı yapılmıştır. Göz, kanlı olarak düşünüldüğü için goncaya teşbih edilmiştir. Goncayı açan, dolayısıyla onun kırmızı rengini açığa çıkaran ise sabah esintisidir. Ateş de üflenerek tutuşturulur. Sabah esintisinin umudun göz goncasından ateş çıkarması, âşığın umutlarının gerçekleşmeye başladığına işarettir. Kendi beklentilerini bir gül bahçesine benzeten şair, bahar şimşeğinin bu bahçeye ateş bıraktığını söylemektedir. Tasavvufta ‘berk’ yani şimşek, manevi yolculukta velilik makamının başlangıcındaki ilk nurun açığa çıkmasını ifade eder.

S

"Rü’yetullâh" nedir?

Hz. Muhammet’in “Kuşkusuz siz, on dördünde (dolunay halinde) ayı gördüğünüz
gibi, Rabbinizi göreceksiniz.” sözünün kaynaklık ettiği cennette Allah’ı görme olayı.

S

"Mürekkebdir vücûdu tâ ezel yek-pâre sûzişden
Anâsırdan meğer uşşâka olmuşdur dûçâr âteş"

Verilen dizelerden bahsedilen dûçâr âteş nedir?

Eski kabullere göre evrende dört ana element vardır: Hava, su, toprak ve ateş. Bütün varlıklar bunların farklı terkiplerinden oluşmuştur. Âşıkların vücudu da dört unsurdan meydana geldiği hâlde, başından beri aşk ateşinde yandığı için diğer unsurları yitirmişçesine bütünüyle ateşe dönüşmüştür. Nitekim yanan nesneler bir süre sonra tamamen ateşe dönüşür, kor hâline gelirler. Her şey dört unsurdan oluştuğu için şair, aşk ateşinde yanarak kor hâline gelen âşıklara dört unsurdan sadece ateşin düştüğünü gündeme getirerek kendi aşkını mübalağalı bir dille anlatmaktadır. Âşıkların aşk ateşi içinde çok fazla yanmaları,onların payına dört unsurdan sadece ateşin düşmesi gibi hayalî bir sebebe bağlanmış, sonra ‘meğer’ edatıyla buna şüphe karıştırılmış; böylece şibh-i hüsn-i talil sanatı yapılmıştır.

S

"Aşk bir şem‘-i ilâhîdir benim pervânesi
Şevk bir zencîrdir gönlüm anun dîvânesi"

Verilen dizelerde yapılan benzetmeler nelerdir?

Beyitte şair aşk kavramını şem-i ilahiye, kendini onun etrafında dönen bir pervaneye; şevk kavramını zincire, gönlünü o zincire vurulan bir deliye benzetmiştir. Benzetme edatı ve yönü bulunmadığı için burada yapılan benzetme, teşbih-i beliğdir. Şem ile pervane, zencir ile divane arasında ayrı ayrı tenasüp vardır.

S

"Âlem-i âbın sevâd-ı hâki hep pür-feyz olur
Çeşme-i hûrşîd-i hikmetdir hum-ı mey-hânesi"

Verilen dizelerde yapılan söz sanatları nedir?

Şarap suya benzetilmiş, benzeyen unsur zikredilmeyerek açık istiare yapılmıştır. Âlem söylenmiş ama onun içinde çok küçük bir parça olan şarap meclisi veya şarabın içildiği her türlü ortam kast edilmiş, böylece mecaz-ı mürsel sanatından yararlanılmıştır. Meyhane küpü, hikmet güneşinin pınarına benzetilmiş; benzetme yönü ve edatı kullanılmayarak teşbih-i beliğ sanatının ortaya çıkması sağlanmıştır. Soyut bir kavram olan ‘hikmet’ yine teşbih-i beliğ yoluyla güneşe benzetilerek somutlaştırılmış; daha sonra buna çeşme gibi karşıt anlamlı bir özellik verilerek tezat sanatı yapılmıştır. Âb (su) ile hâk (toprak) sözcükleri arasında da dört unsurla ilgili bir tenasüp vardır.

S

Şeyh Galip'in şiirlerini kimler bestelemiştir?

Bu gazel, Şeyh Galip’in bestelenmiş şiirlerinden biridir. Eser, Hacı Faik Bey tarafından “Acem-Aksaksemai”, Yavuz Tektay tarafından ise “Acemaşiran-Curcuna” tarzında bestelenmiştir.

S

"Ey dil ey dil niye bu rütbede pür-gamsın sen
Gerçi vîrâne isen genc-i mutalsamsın sen
Secde-fermâ-yı melek zât-ı mükerremsin sen
Bildiğin gibi değil cümleden akdemsin sen
Rûhsun nefha-i Cibrîl ile tev’emsin sen
Sırr-ı Haksın mesel-i Îsî-i Meryemsin sen
Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen"

Dizelerde kullanılan sen zamiriyle kim kastedilmektedir?

Galip, terci-bendin başından sonuna kadar “sen” zamirine seslenmekte ve onunla konuşmaktadır. İlk bentte redif olarak kullanılan “sen” zamiri, her bendin sonunda tekrar edilen vasıta beyti aracılığıyla bütün bentlere yayılmakta; böylece, şiirin tamamında ona seslenilmektedir. Başlangıçta “Ey gönül!” hitabı kullanılmışsa da, ‘sen’ zamiriyle kasdedilen gönlün kendisi değil, ona sahip olan insandır. Vasıta beytindeki “âdemsin sen” ifadesi bunun açık kanıtıdır. Âdem, insan türünün ilk atasının adı olduğu gibi, aynı zamanda türün de adı olup, insan demektir. Bazı değerlendirmelerde, “zât” sözcüğündeki saygınlık ifade eden anlam çağrışımlarından hareketle buradaki insanın “insan-ı kâmil” olduğu, şairin insan-ı kâmile seslendiği ileri sürülmüştür. Böyle bir yaklaşım, şiirin hem muhatap kitlesini daraltacak hem de değerini azaltacaktır. Çünkü tasavvufî eserlerde anlatıldığı biçimiyle insan-ı kâmil, neredeyse peygamberlerle eş değerdedir. Bu özellikte insan, hem sayıca azdır hem de öyle birinin bu kadar hatırlatmaya ihtiyacı yoktur. Şiirin bütünü göz önünde tutulduğunda, kendi varlığı üzerinde düşünmeye, tefekkür etmeye çağrılan “sen”
zamirinin, bizzat insan türünün her bir tekine karşılık geldiği anlaşılmaktadır.

S

Divan şiiri geleneğinde "ağyâr" kimdir?

Divan şiiri geleneğinde ‘ağyâr’, âşık ile sevgili arasında bozgunluk çıkarmaya çalışan
kişilere karşılık gelir.

S

"Berk-ı hâtif gibi bu kayd-ı sivâdan güzer et
Erişen hâr u hâsa âteş-i aşkı siper et
Dâmenin tutmaya âsâr-ı alâyık hazer et
Şems-veş hâhiş-i Monlâyile azm-i sefer et
Sâf kıl âyîneni kâbil-i aks-i suver et
Hele bir cem’-i havâs eyle de Gâlib nazar et
Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen"

Verilen bent'in konusu nedir?

Bu bentte Şeyh Galip, insanı, aşağıların aşağısı konumuna düşürecek işlerden uzak
durma konusunda uyarıyor. İnsan, kendisini sıkıntıya sokacak ve Tanrı’dan uzaklaştıracak şeylerden korunmalıdır. Bunlar ise takva kavramını gündeme getirmektedir. Bu bent, şiirin son bendidir. Şair, vasıta beytini son defa tekrar etmeden önce, muhatabından gönül aynasını silip temizlemesini, görüntüleri net biçimde yansıtacak hâle getirmesini; ayrıca, gerçeği kaçırmaması için duyularını derleyip toparlamasını istiyor. Galip’in, nazar etmek için duyuların toparlanmasını istemesi de ilginçtir. Çünkü nazar etmek sadece görme duyusuna ait bir eylemdir. Hâlbuki şair, nazar etmek için diğer duyuların da devreye sokulmasını istiyor. Böylece görme duyusu dışındaki duyulara da bakma ve görme özelliği verilerek “çoklu duyulama” yapılmıştır.

S

Âvîhten-i Câdû Aşk-râ (Cadının Aşk’ı Asması) hangi aruz ölçüsüyle yazılmıştır?

Mef ‘ûlü mefâ‘ilün fe‘ûlün

S

"fütâdegân" ne demektir?

fütâdegân: düşkün, çaresiz, âşık olanlar.

S

"ser-i dâr" ne demektir? 

ser-i dâr: darağacının başı, ağacın üstü.

S

"Kâm aldı bu çarhdan gedâlar
Ferdâlara kaldı âşnâlar
Durmaz mı o ahdler vefâlar
Geçmez mi bu etdiğim du‘âlar
Hâl-i dilin intizâmı yok mu"

Verilen dizelerde geçen "Kâm" ne demektir?

kâm: arzu, zevk

S

"Eylerdi hezâr-gûne efgân
Sanırdı gören hezâr-ı nâlân"

Verilen dizelerin anlamı nedir?

Bülbül gibi ağlayıp inliyordu. Görenler onu ağlayıp inleyen bülbül sanırdı.

S

"Hoş geldin eyâ berîd-i cânân
Bahş et bana bir nüvîd-i cânân
Cân ola fedâ-yı îd-i cânân
Bî-sûd ola mı ümîd-i cânân
Yârin bize bir selâmı yok mu"

Verilen dizelerde geçen berîd ne demektir?

berîd: haberci, posta

S

"Yâ Rabbi ne intizârdır bu
Geçmez niçe rûzgârdır bu
Hep gussa vü hârhârdır bu
Duysam ki ne şîve-kârdır bu
Vuslat gibi bir merâmı yok mu"

Verilen dizelerde geçen rüzgar ne demektir?

rûzgâr: zaman, felek