Enderunlu Şairler
Enderun Mektebindeki eğitim kademeleri nelerdir?
Topkapı Sarayı içinde yer alan Enderundaki eğitim Büyük ve Küçük Odalar, Doğancı Koğuşu, Seferli Koğuşu, Kiler Odası, Hazine Odası ve Has Oda olmak Üzere altı kademeden oluşur.
Enderun Mektebindeki hazırlık sınıfında nasıl bir eğitim sürdürülmekteydi?
Enderunun ilk kademesi olan Büyük ve Küçük Odalar, Topkapı Sarayı’nın girişinde yer alırdı. Burada ilkin Türkçe, Arapça, Farsça ve Kur’an öğretilirdi. Büyük ve Küçük Odadakiler sadece okur ve yazarlardı. Bunlar Enderun Mektebinin hazırlık sınıflarıdır. Derslere daha sonra güreş, atlama, koşu, ok atma gibi spor faaliyetleri eklenirdi.
Enderun Mektebinde kimlere “dolamalı” denilirdi? Bu kişilerin özellikleri ve eğitimleri nelerdi?
Büyük ve Küçük Odalarda bulunan yaklaşık 15 yaşlarında olan gençler dolama biçiminde bir cübbe giydiklerinden bunlara “dolamalı” denilmekteydi.
Büyük ve Küçük Odadakiler sadece okur ve yazarlardı. Burada ilkin Türkçe, Arapça, Farsça ve Kur’an öğretilirdi. Derslere daha sonra güreş, atlama, koşu, ok atma gibi spor faaliyetleri eklenirdi. Bunlar Enderun Mektebinin hazırlık sınıflarıdır.
Enderun Mektebinde IV. Murat zamanında kurulan koğuş hangisiydi? Görevleri nelerdi?
IV. Murat zamanında Seferli Koğuşu kurulmuştur. Hükümdarın çamaşırlarının yıkanması ve katlanması görevi için kurulan koğuş, daha sonra sanat faaliyetlerine başlamıştır. Koğuştan birçok şair, kemankeş, hanende çıkmıştır. Padişahın çok yakınında görev yapan saray dilsiz ve cüceleri bu koğuşta eğitilmekteydiler.
Enderun Mektebinde sarayın dilsiz ve cüceleri hangi koğuşta eğitilmekteydi?
Enderun Mektebinde padişahın çok yakınında görev yapan saray dilsiz ve cüceleri Seferli Koğuşunda eğitilmekteydiler.
Yazdığı Enderun tarihi ile ilgili eserin bir cildini Enderunlu şairlere ayıran yazar kimdir? Eserinde şairlerle ilgili hangi bilgiler yer almıştır?
Enderun Tarihi yazarı Tayyarzade Ata’dır. Beş ciltlik eserinin dördüncü cildini şairlere ayırmıştır. İlkin padişah ve şehzadelerin şiirlerinden, daha sonra yaklaşık iki yüz Enderunlu şairden örnekler veren eser, şiir seçkisi niteliği taşımaktadır. Şairlerin yaşam öyküsü veya şiirleri hakkında herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır.
Akif tarafından Enderunlu şairler için yazılan eserin adı nedir? Eserde hangi bilgiler yer almıştır?
Akif tarafından Enderunlu şairler için yazılan Mirat-ı Şiir adlı eser yirmi üç Enderunlu şairi anlatması yönüyle diğer tezkirelerden ayrılır. Eserde bahsi geçen şairler, yeteneklerine veya adlarına göre değil, Enderun Mektebinde yetiştikleri odalara göre sıralanmıştır.
XVIII. yüzyılın sonu ile XIX. yüzyılda yetişmiş olan Enderunlu şairler kaç başlıkta ele alınmıştır? Bu başlıklar nelerdir?
Kitabınızda bu şairler dört başlık altında değerlendirilmiştir. Bunlar;
- Hane-i Hassa Şairleri
- Hazine-i Hümayun Şairleri
- Kilar-ı Hassa Şairleri
- Hane-i Seferli Şairleri
Hane-i Hassa Şairlerinden divanı olan ve sosyal konularla ilgili şiirler yazan şair kimdir? Kendisi ile ilgili bilgiler hangi kaynaktan alınmıştır? Şairin divanı ile ilgili neler biliyorsunuz?
Bu şair Hasan Yaver’dir. Divanı vardır. Şairle ilgili bilgiler Akif’in Tezkiresinden alınmıştır. Yaver Divanı’nda 8 kaside, 203 gazel, bir terkib-bend, 3 tahmis, bir murabba ve iki kıta bulunmaktadır. Şair israf, kanaatsizlik, rüşvet ve insanlar arasındaki güvensizliğin yayılması gibi sosyal konuları şiirlerinde işlemiştir.
Hane-i Hassa Şairleri kimlerdir?
Bu başlık altında alt şair yer almaktadır. Bunlar; Hasan Yaver, Tüfenkçibaşı Mehmet Arif, Nazif, Rifat, Naşit ve Raik’tir.
Hane-i Hassa Şairlerinden olup Nedim’e benzerliği söz konusu olan şair kimdir?
Enderunda yetişmiş şairlerin güçlü isimlerinden biri olan Naşit’tir. Sünbülzade Vehbi’yi üstad kabul etmiş ve daha çok hikemî şiirler yazmıştır. Nedim’i hatırlatan gazellerine de rastlamak mümkün. Kolay, akıcı, pürüzsüz şiirler söyleyen, nazım tekniği güçlü bir şair olan Naşit, ikilemeler ve söz tekrarlarıyla örülü gazeller söylemiştir.
Hazine-i Hümayun Şairleri kimlerdir?
Bu başlık altında yedi şair yer almaktadır. Bunlar; Şakir, İbadî, Nedim, İbrahim Ferit, Nısfet, Esat ve Reşit’tir.
Kilar-ı Hassa Şairleri kimlerdir?
Bu başlık altında altı şair yer almaktadır. Bunlar; Hamit, Fennî, Feyzî, Arif-i Diger Mehmet Ağa, Raif ve Hamid-i Diger’dir.
Kilar-ı Hassa Şairlerinden Hamid-i Diger’in özellikleri nelerdir?
1738 yılında İstanbul’da doğmuştur. Asıl adı Mehmet’tir. Babası Abddullah Kâmil Efendi’dir. Babasının ölümünden sonra Sultan Mustafa’nın isteğiyle Enderuna alındı. Divanı bulunan şair aynı zamanda musiki üstadıdır. Besteleri bulunan şairin ünü Irak’tan Hicaz’a Acem’den İsfahan’a kadar ulaşmıştır. Hamit Divanı ölümünden sonra Cavit Ahmet Bey tarafından toplanmıştır. Eserde iki kaside, bir tahmis, bir tarih, on kıta, yüz elli altı gazel, dokuz nazm ve sekiz beyit bulunmaktadır. Naşit ile aynı dönemde yaşamış olan Hamit, onun gibi yeni bir tarz yaratma peşindedir. Nüktedan bir kişiliğe sahip olan Hamit, mahallîleşme cereyanının temsilcisi olmanın ötesine gidememiştir.
Nedim’in etkisi altında kalan Enderunlu Vasıf’la nedim arasındaki yakınlık ve ayrılıklar nelerdir?
Nedim ile Vasıf arasındaki bu yakınlık tesadüfi değildir. İkisi de İstanbulludur. Vasıf da Nedim gibi zekâsı, neşesi, konuştuğu dile kadar şehir çocuğudur. Divanında İstanbul ağzı, giyim kuşamı, mesire yerleri ve Boğaziçi önemli bir yer tutar. Nedim ile Vasıf arasında önemli farklar da bulunmaktadır. Nedim, klasik medrese öğrenimi görmüş, aruzu bütün incelikleriyle bilen, divan şiirinin kaynaklarına vâkıf, sanatını, yaşayan halktan ve dilden olduğu kadar bu kültürün kaynaklarından da besleyen bir şairdir. Vasıf ’ta bu kültür zenginliği ve şiir zevki yoktur. O Enderun’da, bu kurumun da Osmanlı Devleti’nin diğer kurumları gibi zayıfladığı bir dönemde yetişmiştir. Öğrenimi hakkında çok fazla bilgimiz olmamasına rağmen, büyük kaynaklara kadar gitmediği, divanındaki şiirlere bakıldığında yerli kaynaklarla yetindiği anlaşılıyor. Vasıf eski şiirin sanatına ve lügatine ancak dış tarafından hâkimdir. Derinlik yoktur. Onda kendinden önceki şairlerde yer alan mazmunlara çok rastlanmaz. Diğer yandan Enderun’da almış olduğu eğitim sonucu güzel yazı ve musiki ile meşgul olduğunu, cirit ve ok atma gibi sporları iyi bildiğini divanından anlamaktayız. O, eski terbiye sisteminin yetiştirdiği orta seviye bir insandır.
Enderunlu Vasıf’ın şiirlerini özellikleri nelerdir?
V
asıf ’ın şiirleri eski şiir açısından bakıldığında bir zevk çöküşünün habercisidir. Realist tavrı, bayağılıktan dahi çekinmeyen mizacı, gerçek aşkı anlatan gazelleri ve şarkıları bizde geleneği devam ettirmekten çok, yıkmayı düşündüğü hissini uyandırır. Sevimliliği de buradan gelir. O yeni bir şairdir. Yeniliği, doğrudan doğruya şiire getirdiği yenilik değildir. Vasıf ’ın gerçek aşkı, halk ifadesine ve halk hayatına merakı, halk tiplerini yakalamaya çalışması, gündelik hayat ve duygular üzerine ısrarla durması çok da geleneksel değildir. Vasıf, hayatın kendisine mahsus sözcüklerini şiire sokmaya çalışan adamdır. Devrinin binicilik, cirit, ok atma gibi tabirlerini onun kadar kullanan yoktur. Ancak asıl merakı halk ifadesi üzerinedir. Kadın ve erkek giyimleri de ilgisini çeker. Osmanlı şiiri açısından bakıldığında çok az şiir günlük hayata bu kadar bakabilir. Bunun en güzel örneği bir anne-kız arasında geçen diyaloğun şiirleştirilmesidir. Anne-kız anlaşmazlığı etrafında dönen şiir, Vasıf’ın keskin bir gözlemci olduğunun ispatıdır. Annenin kızına öğütleri ve kızın anneye cevabı biçiminde gelişen şiirin bir mahalle ve bir kesime ait bütün bir terbiye ve hayat unsurlarını içerdiği gözlenir. Hemen tüm şarkılarında, gazellerinde halk söyleyişine yaklaşma gayretleri görülür. Vasıf, söyleyiş güzelliği ve şiir bütünlüğü açısından başarısız bir şairdir. O, bulduklarını devam ettiremez. Bir şarkıda tek bir mısraının veya bir gazelde tek bir beytin güzelliğinden söz etmek mümkündür. Şairin kimi söyleyişleri bir türküden alınmış izlenimi uyandırır. Bu türden söyleyişler şiirin tümüne yayılmaz. Çoğunlukla mısralar şeklindedir: Vasıf kendinden önce yetişen Sünbülzade Vehbî, Enderunlu Fazıl ve Sürurî gibi tanınmış şairlerin yaygınlaştırdığı açık saçık şiir söyleme modasına uymuştur. Bu tür şiirlerinde ve sıradan insanın günlük konuşmalarını şiire sokmaya çalıştığı beyit ve mısralarında bayağılığa düştüğü görülmektedir. Vasıf’ın şiirlerinin iki ayrı kişinin elinden çıkmışçasına farklılık arz ettiğini söylemek mümkündür. Aslında bu, sanat hayatı uzun olan tüm şairlerde görülmektedir. Vasıf’ın geleneğe bağlı kalarak söylediği şiirler daha ziyade, III. Selim için söylediği kaside ve manzumeleridir.
Tâ o rütbe bî-mecâl oldum ki sarınca belin
Ol nihâl-i mû-miyânı görmeyen görsün beni
Yukarıdaki beyitte açık istiare ve mecaz-ı mürsel yapılan bölümler hangileridir?
Önce diliçi çevirisi yapılmalıdır. “Sevgilinin belini sarınca o kadar mecalsiz kaldım ki o kıl gibi ince belli, fidan boylu sevgiliyi görmeyen beni görsün. Sevgilinin beli kıl kadar incedir” Bu çeviriye bakarak ve bilgilerinizi tartarak; boy söylenmeyip onun benzetildiği fidan (nihâl) söylenerek açık istiare; sevgili yerine nihâl-i mû miyân denilerek mecaz-ı mürsel yapılmıştır sonucuna ulaşmak mümkündür.
Sözlerim yârân-ı aşkadır lisân-ı hâl ile
Vâsıfâ âteş-zebânı görmeyen görsün beni
Yukarıdaki makta beyitte şair ne söylemektedir?
Önce diliçi çevirisi yapılmalıdır. Sözlerim hâl diliyle âşık dostlara söylenmiştir. Ey Vasıf! Ateş dilli bir şair görmeyen beni görsün. Gazelde makta beyti şairin yeteneğiyle övündüğü kısımdır. Sözlerinin yakıcılığını ima etmektedir. Vasıf, şairliğiyle yerinde ve hâl dilini de kullanarak muhatabının anlayacağı sözler sarf etmekle övünürken böyle bir şair görmeyen bana baksın demektedir. Aşk, sözle anlatılmaya müsait değildir; bireysel tecrübe başka dile tam olarak aktarılamaz. Kelimelerle anlatılan ise hissedilenlerin tam karşılığı değildir. Ancak, kelimelerle sözsüz iletişim aracı olan ‘hâl dili’ bir araya gelince mesaj muhataba ulaşır. Bu dili, hâl dilini de ancak aşkı yaşamış olanlar bilir, anlar. Bu sebeple şairin muhatabının, âşık dostlar olduğu vurgulanıyor.
Şol kadar giryânıyam bir zâlimin kim sû-be-sû
Cûşiş-i şâd-ı revânı görmeyen görsün beni
Yukarıdaki beyitte altı çizili/kalın olan sözcüklerin anlamı nedir?
giryân: ağlayıcı, ağlayan
sû-be-sû: taraf taraf, her tarafa, her yana, her tarafta, her yanda
cûşiş: coşma, kaynama
şâd-ı revan: şadırvan, en çok cami avlularında bulunan, etrafı çok musluklu duvarla çevrili su haznesi
I
Ey benim nevres nihâlim
Söyleyem gel sana hâlim
Kalmadı sabra mecâlim
Rûz u şeb sensin hayâlim
II
Hiç gönül olur mu kâ’il
Vaslına gayr ola nâ’il
Olalı ben sana mâ’il
Rûz u şeb sensin hayâlim
III
Müşk erir reşk-i beninle
Gül solar derd-i teninle
Edeli ülfet seninle
Rûz u şeb sensin hayâlim
IV
Ey benim cilve-nihâdım
Ben senin aşkınla şâdım
Elde gayrı yok murâdım
Rûz u şeb sensin hayâlim
Yukarıda yer alan şarkının III. ve IV. bölümlerinin diliçi çevirisini yapınız.
Bu soru ve sorunun cevabı kitabınızın Sıra Sizde bölümünde yer almaktadır.
III-Yüzündeki benin kıskançlığından misk erir. Teninin pembeliğinden dertlenip gül solar. Seninle tanışıp dostluk kuralı gece gündüz hayalimde hep sen varsın.
IV-Ey benim cilveli sevdiğim! Ben senin aşkınla mutluyum, sevinçliyim. Elimde başka isteğim yok: Hayalimde gece gündüz hep sen varsın.