Aydınlanma Çağı (18. Yüzyıl)
Aydınlanma Felsefesi ne anlama gelmektedir?
Aydınlanma Felsefesi Avrupa’da 17. yüzyıl ortalarından 19. yüzyılın ilk yarısına kadar süren Rönesans, Reform, Hümanizma akımlarıyla bağlantılı bir fikir hareketidir. Aydınlanma Çağı’nın, siyaset bilimine önemli katkısı, siyasi iktidarın kaynağının Tanrısal kökenli olmayıp halka ait olduğunun kabul edilmesidir.
Kant’ın “Aklını kendin kullanma cesaretini göster!” sözü Aydınlanma Felsefesi'nin hangi yönünü vurgulamaktadır?
Aydınlanma Çağı, toplumsal yaşamın ve düşünüşün aklın rehberliğinde yeniden düzenlendiği bir çağ olmuştur. Kant’ın “Aklını kendin kullanma cesaretini göster!” sözü, Aydınlanma Felsefesinin bu yönüne vurgu yapmaktadır. Nitekim insanın aklını kullanma cesareti bu dönemin parolası olmuştur. Aklın kullanılması da bilimin gelişmesinin önünü açmış; doğa bilimleri, deney ve gözlemin, aklın uygulama aracı olarak kullanılması sonucunda büyük bir gelişme göstermiştir. Newton ve Kopernik ile insanın evrene ilişkin görüşleri köklü bir değişime uğramış; Decartes ve Kant ile bu değişimin felsefi yönü oluşturmuştur.
Aydınlanma Felsefesinden en çok burjuvaznin yararlanmış olmasının nedenleri nelerdir?
Aydınlanma Felsefesi ile akılcı ve ilerlemeye açık, insanların mutluluğunu hedefleyen bir dünya görüşü hâkim olmaya başladı. Öte dünya mutluluğu ile avutulan insanların bu dünyada mutlu olabilecekleri, herkesin eşit ve özgür olduğu düşüncesi, bütün insanlığın ihtiyaçlarına cevap veriyordu. Ama bundan en çok burjuvazi yararlandı. Bu akılcı dünya görüşünü, özgürlük fikrini, bir yandan eşitliği sağlamada, bir yandan da ticaret hacmini genişletmede kullandı. Sonuçta özel mülkiyetin dokunulmazlığı, üretimin artması, üretim araçlarının sahibi olan ve ticareti elinde tutan burjuvazinin gücüne güç kattı. Aydınlanma Dönemi’nde ileri sürülen düşünceler de burjuvazinin siyasal iktidarını meşrulaştırmış oldu. Sonuçta Aydınlanma Felsefesi bir burjuva felsefesi oldu.
Aydınlanma Çağı'nda bilimde hangi gelişmeler görülmüştür?
Bilim her alanda gelişme içindedir. Aynı zamanda bilimsel anlamda yeni denemeler devam ettirilmektedir. Bu dönem astronomi, fizik ve kimya alanlarında bilimsel gelişmelerin olduğu bir dönemdir. Örneğin, Newton’un çekim kuramı, düşünceye yenilik getirir; Lagrange ve Laplace gök mekaniği ile ilgili önemli veriler elde ederler; Lavoisier kimya alan›nda önemli atılımlar yapar; Buffon (1707-1788) ise doğa bilimleriyle ilgili pozitif ve laik görüşler ileri sürer.
Aydınlanma Felsefesinin ilkeleri nelerdir?
Aydınlanma Felsefesinin ilkeleri:
1. Bilim, doğa ve felsefe
2. Akıl
3. Laiklik
4. Mutluluk
5. Özgürlük
6. Kendine güven
7. Hukuk
Descartes ve Newton'un doğa yasası ile ilgili görüşleri nelerdir?
Rasyonalizmin babası sayılan Descartes, bilgiyi doğadan öğrenmenin gerekliliğine dikkat çekmişti. Bunun için rasyonel bir yöntem izlemiş; her şeyden şüphe ederek ve her şeyi sorgulayarak kesin bilgiye ulaşmaya çalışmıştır. Bunu da Descartes, “Düşünüyorum o halde varım!” söylemiyle ifade etmiştir.
Sonuç olarak doğadaki hiçbir şeyin keyfî olmadığını ve doğanın evrensel matematik kanunlarına bağlı olduğunu savunan Descartes’ın bu görüşleri Newton’un düşüncelerine temel olacaktır. Nitekim Newton da genel çekim yasasını bularak tüm evreni tek bir çekim yasasının hâkim olduğu dev bir makine olarak görecektir. Birbirine yakın iki cismin ağılıklarıyla doğru orantılı olarak birbirini çektiğini ileri süren Newton, böylece gezegenlerin güneş etrafında sabit bir yörünge ile dönme nedenine de açıklık getirecektir.
Fizyokratlar nasıl bir ilke geliştirmişlerdir?
Newton’un doğa yasasına ilişkin düşüncelerinin ekonomik yaşama uygulanmasıyla yeni bir toplum bilim dalı olarak politik ekonomi gelişmeye başlamıştır. Bu alanda görüş ileri süren düşünürler, ekonomik yaşamın da kendine özgü kuralları olduğunu savunmuşlardır. Görüşlerinin temelini, her türlü müdahaleden uzak bir ekonomik yaşam biçimi oluşturuyordu. Fizyokratlar olarak anılan bu düşünürler, ekonomide “Laissez-faire” (bırakınız yapsınlar) ilkesini geliştirdiler. Fizyokratlara göre ekonomik, toplumsal ve siyasal tüm kurumlar, doğal yasalara bağlı bulunuyordu. Bu durumda ekonomiye dışarıdan yapılan herhangi bir müdahale, bu düzeni bozacağından insanların mutsuz olmasına neden olacaktı. Bu nedenle yapılacak düzenlemelerin doğal düzene uygun olması gerekliydi ve devlet ancak özel mülkiyeti korumak için ve kamuyla ilgili bazı konularda müdahalede bulunabilirdi. Ayrıca fizyokratlar bir ulusun zenginliğinin kaynağı olarak doğayı görüyorlardı.
Adam Smith doğa yasasıyla ilgili hangi düşünceleri savunmuştur?
Adam Smith (1727-1790) de ekonomik yaşamın doğal yasalara bağlı bulunduğunu savunmuş ancak ulusların zenginliğinin kaynağının doğa değil emek olduğunu ileri sürmüştür. Nitekim 1776’da yayınlanan Ulusların Zenginliği adlı ünlü eseri kapitalizmin temel kitabı olacaktır. Ona göre ülke çıkarlarının korunması için serbest dolaşımın sağlanması ve gümrük duvarlarının kaldırılması gerekiyordu.
18. yüzyıl Fransız edebiyatında hangi isimler öne çıkmaktadır?
18. yüzyıl Fransız edebiyatında Voltaire, Condorcet ve Rousseau öne çıkan isimler arasındadır.
Voltaire Candide adlı romanında hangi konuyu işler?
Voltaire, Candide adlı romanında insanlğın sorunlarının bilimsel ilerleme ile çözümlenebileceğine duyulan inancı eleştirerek, teknolojik gelişmelere bel bağlamak yerine insanın kendi kendisini geliştirmesi yani “kendi bahçesini ekmesi” zorunluluğunu vurgular.
Aydınlanma Çağı'nda İngiltere'de yergi alanında hangi isimler öne çıkmaktadır?
Aydınlanma Çağı’nda İngiltere’de özellikle yergi alanında Jonathan Swift (1667-1745)’in ve Samuel Johnson (1709-1784)’ın ismi geçmektedir.
Aydınlanma Çağı'nda Alman edebiyatında öne çıkan isim kimdir?
Bu yüzyılda Alman edebiyatında öne çıkan isim ise Gotthold Lessing (1739- 1781)’dir. Alman tiyatro türünün babası sayılan Lessing, eserlerinde akıl çağı konularını ele almıştır.
Aydınlanma Çağı'nda sanat anlayışı nasıl ilerlemiştir?
Ayd›nlanma Çağı’nın sanat anlayışının hazırlık evresi Rönesans Dönemi olmuştur. Ancak bu yüzyılda aklın egemenliği sanat anlayışına da yansımış ve resim sanatı daha demokratik bir içerik kazanmıştır. Heykelde ise daha duygusal ve hareketli figürler öne çıkmıştır.
Mimaride klasik Rönesans mimarisi ile barok üslubun birleştirilerek yeni bir tarzın oluşturulduğu görülür. Versailles Sarayı bu mimarinin en güzel örneklerinden biridir.
18. yüzyılda müzik alanında hangi Alman besteciler öne çıkmıştır?
Rönesans Dönemi’nde İtalya’da din dışı müziğin ilk örneği olarak ortaya ç›kan opera, 18. yüzyılda da egemenliğini sürdürmüştür. Ancak bu dönemde Georg Friedrich Handel (1685-1759), Christoph Gluck (1714-1787) ve Wolfgang Amedeus Mozart (1756-1791) gibi daha çok Alman sanatçılar öne çıkmıştır. Handel aynı zamanda oratoryo müziğinin de ilk bestecisidir. Ayrıca Johann Sebastian Bach (1685-1750) da orkestra, oda müziği ve sonat gibi müziğin pek çok türüne katkıda bulunmuştur.
J. Locke Hükümet Üzerine İki Deneme adlı eserinde hangi düşünceleri dile getirmiştir?
Locke, Hükümet Üzerine İki Deneme adlı eserini 1690 yılında, yani burjuva devriminin zaferle sonuçlandığı tarihte kaleme almış ve burjuvazinin ideallerini dile getirmiştir. Bunlar arasında hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması, özellikle mülkiyet hakkının tanınması ve mutlak iktidarın sınırlandırılması başta gelmektedir. Gerçekte ihtiyaç duyulan, değişen ekonomik yapıya uygun bir siyasal yapılanmayı sağlamaktır. Bir başka deyişle kapitalist sistemin devamı için ihtiyaç duyulan kurumların oluşturulması gerekiyordu.
Locke'un Hobbes'tan ayrı düştüğü nokta nedir?
Locke da Hobbes gibi devletin oluşumunu bir sözleşmeye dayandırır. Ancak Hobbes’tan ayrıldığı nokta, insanların doğal yaşama halinde yani devlet kurulmadan önce tam bir eşitlik ve özgürlük içinde olduğu ve insanların temelde iyi olduğu görüşüdür. Yani Hobbes’taki gibi “insan insanın kurdu” değildir. Toplum sözleşmesine duyulan ihtiyaç ise herkesin eşit ve özgür olduğu bir ortamda, herhangi bir suçu cezalandırma hakkının da yine herkeste bulunmasının neden olacağı karışıklıktır.
Montesquieu Yasaların Ruhu adlı eserinde hangi görüşleri savunmaktadır?
Aristokrat bir aileden gelen Montesquieu, aristokratik libaralizmi savunur. “Yasaların Ruhu” adlı eserinde, yasaların her yerde farklı olduğuna dikkat çekerek bu farklılığın nedenini, ülkelerin coğrafi konumuna ve iklim yapısına bağlar. Pek çok sorunu çözmeye çalıştığı bu eserinde, iklimler kuramı, yönetim biçimleri kuramı ve kuvvetler ayrılığı üzerinde durmuştur.
Rousseau “Toplum Sözleşmesi”nde neyi savunur?
Rousseau da toplumu bir sözleşmeye dayandırmaktadır. O, insanların doğal yaşama halinde mutlu, eşit ve özgür olduğu düşüncesinden hareket eder. Toplum hayatında da insanların doğal yaşama hâlindeki kadar özgür kalabileceği bir sistem kurmayı hedefler. Kurulan devlet tarafından herkesin özgürlüğünün güvence altına alınmasını ister.
Rousseau, “Toplum Sözleşmesi”nde halk egemenliğinin sonucu olarak doğrudan doğruya demokrasiyi savunur. Yasalar yasa koyucular tarafından hazırlansa bile bunları onaylayan halk meclisleri olduğuna göre, yasama yetkisi halkın elindedir ve son söz halka aittir.
Rousseau burjuvazi için neden tehlikeli bir düşünürdü?
Öte yandan eşitlikçi demokratik bir toplum özlemi içinde olan Rousseau, burjuvazi için tehlikeli bir düşünürdü. Çünkü onun amacı; ya halkın, iktidarı doğrudan kullanmasını sağlamaktı ya da halkı kendisi adına iktidarı kullanacak olan memur durumundaki vekilleri azledebilme yetkisine sahip kılmaktı. Böylece sınıfsal bilinçlenme devlet yönetimine yansıyabilecekti. Burjuvazinin çıkarlarına uygun düşen rejim ise daha çok milletin bütününü bağımsız milletvekillerinin temsil ettiği temsilî rejimdir.
Voltaire'nin burjuvaziye karşı yaklaşımı nasıldı?
Voltaire, siyasal özgürlüğünü elde etmek isteyen burjuvazinin en etkili temsilcilerinden biri olmuştur. Özellikle düşünce özgürlüğünü sağlamak için büyük mücadele vermiştir. Şu sözleri onun düşünce ve ifade özgürlüğüne bakış açısını çok iyi yansıtmaktadır: “Söylediklerinizin hiçbirinde sizinle aynı düşüncede değilim; ancak onları söyleme hakkınızı ölünceye değin savunacağım.”