aofsorular.com
ULİ201U

ULUSLARARASI POLİTİKADA ALTERNATİF YAKLAŞIMLAR

4. Ünite 20 Soru
S

Perpetual Peace (Daimi Barışı) adlı eseri ile Dünya barışının nasıl sağlanacağı konusunda sistematik bir yaklaşım geliştiren düşünür kimdir?

Dünya barışının nasıl sağlanacağı konusunda en sistematik yaklaşımı Perpetual Peace (Daimi Barış) adlı eseriyle Alman düşünür Immanuel Kant geliştirmiş ve Kantiyen düşünce Uluslararası İlişkiler disiplininde Liberalizmin gelişmesine önemli katkılarda bulunmuştur.

S

Liberal düşüncenin kökeni hangi yıllara dayanır?

Liberal düşüncenin köklerini, M.Ö. 300 yıllarında Eski Yunan’da ortaya çıkmış olan Stoacılık düşüncesine kadar götürmek mümkündür. Stoacılar, tüm insanların farklı siyasi topluluklarda yaşamalarına ve farklı kültürlere sahip olmalarına rağ men, daha büyük bir topluluğun parçası olduğunu savunmuşlardır. Stoacılıktaki bu evrensellik, daha sonraki liberal düşünürler Hugo Grotius ve Immanuel Kant’ın düşüncelerini derinden etkilemiştir (Viotti ve Kauppi, 2010: 120). 17. yy. dan itibaren ortaya çıkmaya başlayan Klasik Liberalizm, günümüz Liberal düşüncesinin atası olarak kabul edilebilir.

S

Immanuel Kant’ın Liberal yaklaşım üzerine düşünceleri nelerdir?

Liberal yaklaşım üzerinde etkili bir diğer düşünür de Immanuel Kant’tır (1724- 1804). Kant, Stoacı fikirlerden büyük ölçüde etkilenmiş ve evrensellik, dünya vatandaşlığı ve barışın bir aracı olarak devletler arasında bir federasyonun kurulması gibi konular üzerinde yoğunlaşmıştır. Kant, Perpetual Peace (Daimi Barış) adlı eserinde, daimi barışın adil olmayan bir dünyada gerçekleştirilemeyeceğini savunmuştur. Kant’a göre, Realistlerin doğa hâli olarak tanımladığı durumdan barış hâline geçilmesiyle daimi bir barış sağlanabilir. Realistlere göre doğa hâli, kanunların ve bir düzenin bulunmadığı, herkesin kendi başının çaresine baktığı bir ortamı belirtmektedir. Kant devletin kurgusal bir varlık olduğunu ve bu yüzden de hiçbir gerçekliğinin bulunmadığını savunmakta ve esas olan ve moral bir değer taşıyan varlığın insan olduğunu belirtmektedir. İnsanlık şu anda devletler hâlinde gruplanmış ve birbirlerinden ayrılmışlardır ancak bu geçici bir durumdur. Bir gün insanlar ortak bir topluluk altında birleşecek ve böylece daimi barış sağlanabilecektir (Yurdusev, 1996: 49-52). Burada Kant bir dünya devletinden çok, hukukun üstünlüğünün hüküm sürdüğü gevşek bir federasyondan bahsetmektedir. Kant’a göre böyle bir federasyonun kurulması zordur ve belli şartların yerine gelmesine bağlıdır. Bu şartların başında diktatörlükler ve monarşilerin ortadan kaldırılması, yerine cumhuriyetlerin kurulması gelmektedir. Çünkü Kant insanların doğuştan iyi olduğuna inanmakta ve ancak insanların kul değil özgür bir vatandaş olduğu medeni ülkelerin doğa hâlini aşabileceğine inanmaktadır

S

Modern Liberalizmin temel varsayımları nelerdir?

Liberaller, Realizmin uluslararası politikaya bakışını eleştirerek kendi varsayımlarını ortaya koymuşlardır. Bu varsayımları aşağıdaki başlıklar altında toplamak mümkündür:

  • Devletler, uluslararası politikanın tek aktörleri değillerdir.
  • Uluslararası sistem sadece güç açısından yapılandırılmamıştır. Liberaller, Realistlerin aksine, uluslararası sistemin sadece güç ilişkileri ve güç dağılımı açısından incelenmemesi gerektiğini savunmaktadırlar. 
  • Devletler yekpare aktörler değillerdir. 
  • Rasyonellik: Liberallere göre, bireyler içinde bulundukları toplumun uzun dönemli çıkarlarını korumak için, kendi kısa dönemli çıkarlarından vazgeçmeye muktedirler. 
  • Askeri güç:Liberaller, uluslararası politikada askeri gücün kullanılmasının maliyetinin giderek arttığını ve devletler için en son başvurulacak bir araç olduğunu savunmaktadırlar. 
S

Milletler Cemiyeti hangi amaçla kurulmuştur?

İki veya daha fazla devletin ittifaklar yoluyla bir araya gelerek birbirlerini koruma sözü vermesine dayanan kolektif savunmanın savaşların çıkmasını engellemediğini savunan idealistler, bu sistemin yerine kolektif güvenlik sistemi kurulmasını önermişlerdir. Kolektif güvenlik sistemi, sistemdeki büyük devletlerin bir araya gelerek sistemi saldırganlardan koruma ve potansiyel saldırganları caydırma amacı güden bir oluşumdur. Milletler Cemiyeti bu amaçla kurulmuştur.

S

Diplomasi nedir?

Diplomasi, çatışmaları güç kullanmadan çözme amacıyla devletler arasında yürütülen iletişim ve müzakere sürecidir. 

S

Liberalizmin etkilediği bir teori olan Demokratik (Liberal) Barış Teorisini açıklayınız. 

Liberalizmin etkilediği diğer bir teori de Demokratik (Liberal) Barış Teorisidir. Daha önce de belirtildiği gibi, Liberaller savaşların azaltılmasının bir yolunun da demokrasilerin yaygınlaştırılması olduğunu savunmuşlardır. Kant’ın görüşlerinden etkilenen Michael Doyle, Rudolph Rummel ve Bruce Russett gibi düşünürler, demokrasilerle yönetilen ülkelerin kendi aralarında daha barışçıl ilişkiler kurabildiklerini savunmuşlardır. Bu düşünürler iki sebepten dolayı demokrasilerin birbirleri ile savaşmadıklarını söylemektedirler. Birincisi, demokrasiler savaşı ve diğer şiddet türlerini dışlayan aynı liberal değerlere sahiptirler. İkincisi ise, demokrasilerde karar verme mekanizması tek bir lider ya da kurumun elinde değildir. Dış politika karar verme sürecinde pek çok aktör (devlet kurumları, baskı grupları, siyasi partiler, kamuoyu) rol oynamaktadır ve savaş gibi önemli konularda bütün bu aktörleri ikna etmek çok kolay değildir. Teori, demokrasilerin birbirleri ile savaşmayacağını söylemekle beraber, otoriter rejimlerle savaşabileceğini savunmaktadır (Viotti ve Kauppi, 2010: 139).

S

Göreceli kazanç nedir?

Göreceli Kazanç: Bir iş birliği durumunda bir devletin kazancının diğer devletin kazancına oranı.

S

Mutlak kazanç nedir?

Mutlak Kazanç: Bir iş birliği durumunda bir devletin net kazancı.

S

Liberal yaklaşıma yöneltilen eleştiriler nelerdir?

Realistler, Liberal yaklaşımın temel varsayımları pek çok açıdan eleştirmişlerdir. Realistler, II. Dünya Savaşı’nın hemen ertesinde Liberallere getirdikleri eleştirileri yinelemekte ve Liberallerin idealist olduklarını, dünyanın gerçekte nasıl olduğu ile değil nasıl olması gerektiği ile ilgilendiklerini belirtmektedirler. İkinci olarak, Liberallerin uluslararası barış ve iş birliğinin gerçekleşmesinde, uluslararası örgütlere atfettikleri rol de eleştirilere maruz kalmıştır. Eleştiriler uluslararası örgütlerin ekonomik, finansal ve çevre konularında sayıca daha fazla ve daha etkili olduğunu ancak yüksek politika olarak adlandırılan askeri ve güvenlik konularında etkilerinin minimal olduğunu söylemektedirler. Bu da iş birliğinin ekonomik, finans ve çevre gibi daha az önemli konularda ortaya çıktığını göstermektedir. Çünkü devletler hala güç ve güvenlik konularına önem vermekte ve bu konularda egemenliklerini kısıtlamak istememektedirler. Son olarak Realistler, Liberallerin uluslararası politikada ahlaki ve insancıl değerlerin önemini abarttıklarını söylemektedirler. Realistlere göre, kültürel olarak farklılaşmış bir dünya için standart ahlaki prensipleri bulmak ve uygulamak imkânsızdır. 

S

Marx’ın düşüncelerinin uluslararası alana uygulanması ilk olarak nasıl gerçekleşmiştir?

Marx’ın düşüncelerinin uluslararası alana uygulanması ilk kez Sovyetler Birli- ği’nin ilk lideri Vladimir Ilych Lenin’in (1870-1924) emperyalizm teorisi ile gerçekleşmiştir. 

S

Emperyalizm nedir? 

Emperyalizm:  Gelişmiş devletlerin, hammadde, ucuz işgücü ve pazar yaratmak amacıyla diğer ülkeleri sömürgeleştirme politikasına verilen ad. Lenin’e göre kapitalizmin en son aşamasıdır.

S

Bağımlılık Teorisini kısaca açıklayınız. 

Bağımlılık Teorisi 1960’lardan sonra liberal Modernleşme Teorisinin bir eleştirisi olarak geliştirilmiştir. Özellikle, Latin Amerikalı düşünürlerin, kendi ülkelerinin gelişmiş ülkelerin zenginliğine ulaşamamalarının sebeplerini araştırma gayretleri, teorinin ortaya çıkmasında önemli bir faktör olmuştur. Modernleşme Teorisi, toplumların ekonomik olarak gelişmesinin aynı zamanda sosyal, siyasi ve kültürel gelişmeye de yol açacağını belirterek modernleşme için kapitalist ekonomik sistemin gerekli olduğunu savunmaktadır. Fakat Modernleşme Teorisine karşı geliştirilen eleştiriler, bu durumun emperyalizmin yeni bir türü olan Neokolonyalizmin ortaya çıkmasına sebep olduğunu belirtmişlerdir.

S

Frankfurt Okulu olarak da anılan Eleştirel Teorinin temel varsayımları genel olarak nelerdir?

Çok farklı görüşleri içinde barındıran ve zaman zaman Frankfurt Okulu olarak anılan Eleştirel Teorinin temel varsayımları genel olarak şöyle özetlenebilir:

  • Dünyayı anlamamız için öncelikle kapitalizmin yarattığı temel ekonomik ve sosyal güçleri anlamamız gerekmektedir.
  • Devletler ve kurumlar, öncelikle evrensel kapitalizmi desteklemede yerine getirdikleri işlevler açısından incelenmelidir.
  • Gerçek dünya vardır ancak onu anlamamız eleştirel düşüncenin ve yansımanın ürünü olan fikirler, kavramlar ve teoriler aracılığı ile olur.
  • Tüm bilgi ideolojiktir. Bilgi belli sosyal grupların değerlerinin, fikirlerinin ve özellikle de çıkarlarının bir yansımasıdır.
  • Kültür ve ideoloji var olan ekonomik ve sosyal düzeni desteklemede ya da meydan okumada kullanılabilecek önemli ve güçlü araçlardır.
  • Uluslararası politika statükoyu destekleyen veya ona karşı çıkan farklı sosyal gruplar arasındaki bir mücadeledir.
  • Siyasi eylem yoluyla bireyler var olan yapılara meydan okuyabilirler
  • Teori değişimin önündeki engelleri ortaya çıkarmaya yönelik olmalıdır. Aynı şekilde bilgi de insanlığın kurtuluşuna adanmalıdır (Steans ve Pettiford, 2005: 107).
S

Gramsci'nin Hegemonya kavramını tanımlayınız. 

Gramsci’ye göre hegemonya, kapitalist sınıfın yönetimini çalışan sınıfa fikirler ve ideolojiler yoluyla benimseterek devam ettirmesidir.

S

Marksist yaklaşıma yöneltilen eleştiriler nelerdir?

Marksist yaklaşımlara yöneltilen en büyük eleştiri, uluslararası politikada sadece ekonomik faktörlerin önemine vurgu yapması diğer faktörleri görmezden gelmesidir. Uluslararası politika sadece ekonomik faktörlerin etkili olduğu bir alan değildir. Ekonomik faktörlerin yanında siyasi, sosyal ve kültürel faktörler de uluslararası politikayı etkileyen faktörlerdir. Örneğin, Feministler, Marksistleri cinsiyet faktörünü göz ardı ettiği gerekçesiyle eleştirmişlerdir. Marksizme yöneltilen diğer bir eleştiri de Marksistlerin, daha Soğuk Savaş bitmeden kapitalist ve sosyalist devletler arasında görülmeye başlanan iş birliğinin de sebebini açıklayamamasıdır. Ek olarak, Marksistler, kapitalist olamayan ülkeler arasındaki farklılıkları, Kore ve Tayvan gibi ülkelerin neden ve nasıl gelişerek bağımlılık konumundan kurtulduklarını açıklamada da yetersiz kalmaktadırlar.

S

Neokolonyalizm nedir?

Neokolonyalizm: Sömürgeciliğin doğrudan işgaller yoluyla değil, siyasi, ekonomik ve kültürel araçlarla dolaylı olarak yürütüldüğünü anlatmak için kullanılan kavram.

S

İnşacı Yaklaşım nedir?

Soğuk Savaşın sona ermesiyle birlikte, İnşacılar olarak adlandırılan bir grup teorisyen, Realizmin materyalist yaklaşımını eleştirmişler ve bu teorinin sistemde meydana gelen değişimi açıklamada yetersiz kaldığını ifade etmişlerdir. İnşacı yaklaşım içinde pek çok farklı düşünceyi barındırmaktadır. Birinci yaklaşım, Alexander Wendt’in geliştirdiği ve Sosyal İnşacılık olarak adlandırılan ve kolektif kimliklerin sistemik etkileşim yoluyla oluşabileceğini savunan yaklaşımdır. İlk olarak Sosyal İnşacılar, Neorealizmin aksine, uluslararası sistemin yapısının maddi değil, sosyal bir yapı olduğunu savunmaktadırlar

İnşacı Teori içindeki ikinci yaklaşım, Sosyal İnşacıların sistemik yaklaşımını eleştiren ve genel olarak Aktör-Temelli İnşacılık olarak adlandırılan yaklaşımdır (Kegley ve Blanton, 2011: 48). Bu yaklaşım, kimlik üzerindeki bireysel etkiler üzerinde durmaktadır.

S

İnşacı Yaklaşıma yöneltilen eleştiriler nelerdir?

İnşacı yaklaşıma yöneltilen eleştirilerin başında, İnşacıların devlet davranışlarındaki değişimi açıklama yöntemi gelmektedir. İnşacılara göre, sisteme hakim olan fikirler ve normlar zamanla, tartışma ve söylemlerle değişebilir ve bu da devlet davranışlarının değişmesine yol açar. Fakat İnşacılar fikirler ve söylemlerdeki değişimin kaynağını açıklamakta yetersiz kalmaktadırlar. Ayrıca İnşacılar, niye bazı fikirlerin ön plana çıkarken diğerlerinin geri planda kaldığını da açıklayamamaktadırlar.

İnşacılara yöneltilen diğer bir eleştiri de metodoloji konusundadır. Bu eleştiriler İnşacıların, bu teoriyi temel alan bir çalışmanın nasıl yapılacağı konusunda çok açık olmadıklarını belirtmektedirler. Son olarak, İnşacılara göre güç gibi objektif bir gerçeklik bulunmamaktadır. Her şey sübjektiftir ve aktörler için ifade ettiği anlam aktörlerin sahip olduğu kimliğe bağlıdır. Bu durumda, uluslararası politikada meydana gelen olayları açıklayan genel bir teori yaratmak mümkün olmamaktadır.

S

Feminist yaklaşımı açıklayınız. 

Feminist Teori içinde pek çok yaklaşımı barındırmaktadır. Bu yaklaşımların tümü genel olarak, uluslararası politikanın işleyişinde cinsiyetin önemli olduğu ancak şimdiye kadar yapılan çalışmalarda göz ardı edildiğini savunmaktadırlar. Uluslararası politikada Feminist yaklaşımın temel varsayımlarını aşağıdaki gibi özetlemek mümkündürFeministlere göre, geleneksel teorilerin evrensel gerçeklik olarak kabul ettikleri varsayımlar sadece erkekler için geçerli olan varsayımlardır. Özellikle Realizmin devlet, güç, anarşi, çıkar ve egemenlik gibi kavramları, erkeklerin birbirleri ile olan etkileşim yöntemlerini ve onların dünyaya bakışlarını yansıtmaktadır. Dolayısıyla Realistler dış politikada karar verme, devlet egemenliği veya askeri güç kullanımı gibi konuları tartışırken temel aktörlerin erkekler olduklarını varsaymaktadırlar. Dünyadaki çoğu ülkenin liderinin erkek olması Feministlerin neden kadınların bu süreçlerden dışlandıkları sorusunu da gündeme getirmelerine sebep olmuştur.