Siyaset Biliminde Bilimsel Kavramlaştırma ve Ölçüm
Kavramlaştırma nedir ve nasıl oluşur?
Kavramlaştırma gözlem yoluyla varlığını saptadığımız görgül dünya hakkında düşünmeye başladığımız noktada oluşur. Kavramlaştırma gözlemlediğimiz ya da ileride bir zamanda gözlemlemeyi hayal ettiğimiz bir olgunun (fenomenin) veya olayın (event) anlamlandırılması için zihnimizde yaptığımız bir canlandırmadır. Gözlem yoluyla ulaşabileceğimiz bir siyasal olgu veya olayın anlamını, karakteristik özelliklerini tanımlama ve zihnimizde biçimlendirerek adlandırma yoluyla yapılan kavramsallaştırma, siyaset hakkında soru sormak ve önermelerde bulunmak için atılan bir ilk adımdır.
Görgül dünya nedir ve bilimle ilişkisi nasıldır?
ampirik / empirical) dünya adını veriyoruz. Antik Çağ’dan günümüze kalan yazılı yapıtlardan anladığımız kadarıyla görgül dünyanın ötesinde, duyularımızla varlığına işaret edemediğimiz aşkın (transandantal / transcendental) bir dünyanın mevcudiyeti kadar bunun mükemmeliyeti de Sokrat ve öğrencisi Platon ve onları izleyenler tarafından öne sürülmüştür. Ancak, bilim sadece görgül olanı gözlemekle gerçeğin saptanabileceğini varsayar ve görgül olarak doğrudan veya dolaylı olarak saptanamayanı bilinebilir gerçek olarak kabul etmez.
Kavram nedir?
Kavramlar bizim düşünce yapı taşlarımızdır. Onlar olmadan hangi nesneden (object) veya özneden (subject) bahsettiğimizi anlamak, bilmek ve dolayısıyla bir konuyu anlatmak ve onunla ilgili toplumsal bir iletişimde bulunmak olanaksızdır. Kavramlar zihnimizde, etrafımızda gördüğümüz, duyduğumuz, kokladığımız, tattığımız ve dokunduğumuz, hatta sadece düş olarak gördüğümüz veya sadece hayal ettiğimiz her şeye yapıştırdığımız etiketlerdir.
Kavramlar ve görgül olgular/olaylar arasındaki fark nedir?
Kavramlar sadece bizim zihnimizde varlar; görgül olgu ve olaylar ise bizim zihnimizden bağımsız olarak etrafımızda ya kendiliklerinden ya da öznel aşırı (inter-subjective) etkileşimler hâlinde, yani bireylerin bir arada ve birbirleriyle etkileşimi içinde davranmasıyla ortaya çıkıyorlar. Kavramlar zihinsel kurgularımız olup soyut tanımlamalar, betimlemeler (tasvir / description) veya tasavvur ve hayallerden ibarettir. Etrafımızda gördüğümüz bitki, hayvan veya eşyaların üzerinde herhangi bir dilde onların türlerine ait adları yazmıyor. Biz onlara belirli adları yakıştırıp veriyoruz. Belirli nesne, özne ve olguları belirli bir biçimde tanımlıyoruz. Bu tanımlar genel kabul görürlerse o dile yerleşiyor ve ondan sonra da bir kuşaktan diğerine aktarılarak sürüyor.
Siyaset Bilimci Philip Shively tarafından öne sürülen bilimsel kavramların tek boyutlu olması hali nedir?
Bilimsel kavramlar olabildiğince muğlaklığa, anlaşılmazlık veya zihinsel bulanıklığa yol açmayacak bir sadelikte ifade edilebilmelidirler ki onları her duyan araştırmacı onlardan aynı ve değişmez tek bir şeyi anlayabilsin. Bilimsel kavramların bu özelliğine Siyaset Bilimci Philip Shively kavramların tek boyutlu olması (unidimensionality) keyfiyeti adını vermiştir. Örneğin “görece yoksunluk” kavramı veya “atıf grubu” kavramı sadece belirgin bir olguyu tanımlayan ve günlük yaşamda pek kullanılmayan toplumbilimi kavramıdırlar. Belirli bir ortamda yaşayan birey etrafındaki topluluklara atfen kendisini toplumda bir mevkiye koyar. Bu topluluklar aile, klan, kabile, aşiret olabileceği gibi okul, sınıf, çalışma mekânı da olabilir. Bir sınıfta her öğrenci kendi gözünde başkalarına göre kendisine bir mevki, konum veya sıra seçer. Bu topluluklar onun “atıf grupları” dır. Onun gözünde bazıları kendisine göre daha çalışkan, bazıları daha tembeldir, bazıları daha sportmen, bazıları daha az sportif başarıya sahiptir. Buna göre bir sınavda aldığı not kendisine göre daha tembel olarak kabul ettiği bir veya birkaç öğrencinin notundan daha düşükse bu durumda onlara göre bir ödülden daha az aldığını, öğretmenin kendisini geride bıraktığını, haksızlığa uğradığını düşünür. İşte bu duyguya “görece yoksunluk duygusu” adı verilmiştir.
Bilimde kullanılan kavramlar ile edebiyatta ve hitabette kullanılan kavramlar arasındaki fark nedir?
Bilimde kullanılan kavramlar edebiyatta ve hitabette olduğunun tam tersine olabildiğince yalın ve tekil anlama sahip olmak zorundadır. Aksi hâlde, bu kavramları kullanarak bilgi iletişimi olanaksız hâle gelir. Bilimde temel amaç kavramların atıfta bulunduğu görgül olgunun varlığını beş duyumuzu kullanarak saptamak, bu görgül gerçeğin başka görgül olgularla olan ilişkisini anlayabilmek, betimleyebilmek ve en önemlisi öngörebilmektir. Bu amaçla bilimde görgül gözlemlerle kavramlar arasındaki varsayılan ilişkilerin niteliği, biçimi, gücü vb. hakkında önermelerde bulunmak hedeflenir.
Kavramları değişken olarak algılamak ve araştırmalarda kullanılmak, onlarla bağlantılı olarak gördüğümüz siyasal olguların var olup olmadığının görgül olarak saptanmasını sağlar. Bu da ölçümü mümkün kılar. Peki ölçmek ile ifade edilen nedir?
Kavramları değişken olarak algılamak ve araştırmalarda kullanılmak, onlarla bağlantılı olarak gördüğümüz siyasal olguların var olup olmadığının görgül olarak saptanmasını sağlar. Ayrıca bu tür olguların ortaya çıkma sıklığının saptanmasına olanak tanır. Ölçme işlemi bir kavramın görgül göstergelerini saptayabildiğimiz anda başlar. Tanımlamak gerekirse ölçmek bir olgu, olay, eşya vb. bir rakam ile etiketleme işlemidir. Örneğin, başkanlık rejimi gördüğümüzde “1” rakamını (numeral) ona raptedersek, başkanlık rejimi dışındaki rejimler gördüğümüzde de “2” rakamını onlara raptedersek, o zaman nicel içerikten (miktar, ağrılık, büyüklük vb.) bağımsız olarak da rejimleri ölçüme tabi tutmuş oluruz. Bu durumda sadece bazı olguları diğerlerinden sistemli olarak ayırmış, adlandırmış ve gözlemlemiş olmaktayız.
Ölçeklerin geçerliliğini kanıtlamakta kullanılan kaç yol vardır ve bunlar nelerdir?
Ölçeklerin geçerliliğini kanıtlamakta kullanılan dört yol vardır. Bunlardan ilki yüzeyde geçerlilik (face validity) olarak ifade edilen mantık yürütmeye dayalıdır. İkincisi ölçeğin içerik geçerliliği, üçüncüsü ölçüte ilişkin geçerlilik ve dördüncüsü de yapılanma geçerliliğidir.
Oransal ölçeğe ulaşım nasıl mümkün olur?
Eğer bir de aralık ölçeğinin özelliklerine ek olarak gerçek sıfır “0” tanımını, yani bir kategoride belirli bir nitelikten hiçbir şey bulunmaması tanımını yapabiliyorsak, o zaman bir oransal ölçeğe (ratio scale) ulaşırız ki artık bu düzeyde dört aritmetik işlemi de her türlü matematiksel hesaplamayı da yapma olanağı buluruz. Nominal, sıralama veya aralık ölçeklerinde de sıfır rakamı kullanılabilir, ama bu gerçek sıfır olmayıp, keyfi olarak tanımlanmış bir rakamsal simgeden ibarettir. Bu ölçeklerde kullanılan sıfır sayısının anlam itibarıyla bir veya binden bir farkı yoktur. Oysa oran ölçeği kullandığımızda keyfi bir sıfırdan söz etmiyoruz; burada kullanılan gerçek sıfırdır. Örneğin, Kelvin ısı derecesindeki sıfır gerçek sıfır olup ısının bulunmadığı noktayı tanımlar, oysa Celsius veya Fahrenheit ısı derecelerinde sıfır keyfi olarak seçilmiş bir kategori olup ısının olmadığı noktaya işaret etmez. Deniz hizasında suyun donma noktası olarak Fahrenheit 32 dereceyi gösterir, aynı ısı Celsius için 0 olarak kabul edilmiştir. Her iki durumda da Kelvin derecesindekinden farklı bir sıfır tanımı söz konusudur. Toplumbilimlerinden bir örnek vermek gerekirse yaşanmış yıl olarak tanımladığımız “yaş” değişkeninde eğer bir kişi bir yıl yaşamamışsa onun yaşı gerçek anlamda (0) sıfırdır. Bebek olarak tanımlayacağımız bu kişilerin yaşını ifade etmek için yıl değil, daha küçük bir birim olarak hafta veya ay kullanılır. Oransal ölçekler aralık ölçeğinin tüm özelliklerine ek olarak bir de ölçülen nitelikten hiç bulunmama anlamında “0” tanımına sahip olan ölçeklerdir.
Oransal ölçek nedir?
Oransal ölçekler aralık ölçeğinin tüm özelliklerine ek olarak bir de ölçülen nitelikten hiç bulunmama anlamında “0” tanımına sahip olan ölçeklerdir. Bu ölçek düzeyinde tüm aritmetik hesaplar yapılabilir ve bu değişkenler kategorilerinin çokluğu yüzünden ya çocuk, ergenlik çağında, genç, orta yaşlı, yaşlı, ileri yaşlı gibi kategorilerde gruplandırılarak gösterilirler, ya da tüm aritmetik işlemler yapılmaya uygun oldukları için aritmetik ortalama alınarak gösterilirler. Örneğin, Türkiye’de ortalama seçmen yaşının 29,7 yıl olması gayet anlamlı bir bilgi mahiyetindedir. Bu durumda 2011 seçimlerinde oy kullanan seçmenlerin yarısının 1981 yılı ve sonrasında doğmuş gençler olduğu, ülkemizde büyük bir genç nüfusun bulunduğu ve bu genç nüfusun ülkemizin siyasal geleceğinde ağrılıklı bir rol oynadığı sonucu ortaya çıkar.
Kavramın işlemsel (operasyonel) hale gelmesi veya kısaca işlemselleştirilmesi (operationalization) nedir?
Değişken olarak araştırmaya dahil edilecek olan kavramlar her zaman kendiliklerinden ölçek hâline dönüştürülemezler. Siyaset biliminde kullanılan birçok kavram zihinsel olgulara, örneğin bireylerin bir durumla karşılaştıklarında başvuracakları davranışlar hakkındaki zihinsel hazırlıklar olarak tanımladığımız tutumlarla veya sahip olduğu değerlerle, inandıkları ideolojilerle ilgilidir. Bu zihinsel hazırlıklar doğrudan algılanamazlar. Onun için bu zihinsel özelliklerin var olup olmadığını saptayacak göstergelere ulaşılmaya çalışılır. Bu amaçla ölçüm sürecinde bir dizi, birbirini mantıken ve sistemli olarak izleyen işlem yapılarak dolaylı gözlem için gerekli ölçüm araçları geliştirilir. Bu sürece kavramın işlemsel (operasyonel) hale gelmesi veya kısaca işlemselleştirilmesi (operationalization) adı verilir. İşlemselleştirme ölçüm sırasında yapılan tüm işlemlerin tanımlanması ve betimlenmesi (tasviri) ile oluşur.
Ulusal Yetenekler Bileşik Indeksi (Composite Index of National Capabilities - CINC) kaç farklı ölçümün birleştirilmesinden oluşmaktadır?
CINC puanları altı farklı ölçümün birleştirilmesinden oluşmaktadır. Bu altı ölçü aşağıdaki gibidir: 1. Devletin kent nüfusu toplamı (nüfusu 100.000’den fazla olan mahallelerde yaşayan birey sayıları toplamı), 2. devletin toplam nüfusu, 3. devletin kömür ve demir üretimi toplamı, 4. devletin toplam enerji tüketimi, 5. devletin toplam askerî personel sayısı, 6. devletin toplam askerî harcaması.
Ölçeklerin geçerliliğini kanıtlamakta kullanılan kaç yol vardır?
Ölçeklerin geçerliliğini kanıtlamakta kullanılan dört yol vardır. Bunlardan ilki yüzeyde geçerlilik (face validity), ikincisi ölçeğin içerik geçerliliği (content validity), üçüncüsü ölçüte ilişkin geçerlilik (criterion-related validity) ve sonuncusu yapılanma geçerliliği (construct validity) olarak adlandırılmıştır.
Ölçek güvenilirliğini saptamak için ilk yapılması gereken nedir?
Güvenilirliğin saptanması için ilk yapılacak olan bir ölçeği aynı gözlem birimlerine iki kere tatbik etmektir. “Sınama ve yeniden sınama” (test - retest) yöntemi adı verilen bu güvenilirlik saptamasında aynı sorular aynı kişilere arada bu soruları tamamen anımsayamayacakları kadar bir zaman bırakarak sormaktır. Örneğin, bir gruba çeşitli tutum soruları, beklentiler, durum değerlendirmelerini içeren sorular ve bunların yanı sıra boy, kilo, sağlık durumu vb. kişisel özellikleri içeren sorular yılbaşında ve sonra yine aynı sorular yaz başında (altı ay kadar sonra) sorulur. Eğer ilk grup sorulara verilen yanıtlarla ikinci grup sorulara verilen yanıtlar arasında, özellikle yanlışlıkları aşikâr olan tutarsızlıklar ortaya çıkarsa, bu grup için o soru cetvelleri sorulmaz.
Denence (hipotez) nedir?
Bilimde kullanılan kavramlar edebiyatta ve hitabette olduğunun tam tersine olabildiğince yalın ve tekil anlama sahip olmak zorundadır. Aksi hâlde, bu kavramları kullanarak bilgi iletişimi olanaksız hâle gelir. Bilimde temel amaç kavramların atıfta bulunduğu görgül olgunun varlığını beş duyumuzu kullanarak saptamak, bu görgül gerçeğin başka görgül olgularla olan ilişkisini anlayabilmek, betimleyebilmek ve en önemlisi öngörebilmektir. Bu amaçla bilimde görgül gözlemlerle kavramlar arasındaki varsayılan ilişkilerin niteliği, biçimi, gücü vb. hakkında önermelerde bulunmak hedeflenir. Bu tür önermelere denence (hipotez) adını veriyoruz.
Bilimsel kuram (teori) nedir?
Bilimde görgül gözlemlerle kavramlar arasındaki varsayılan ilişkilerin niteliği, biçimi, gücü vb. hakkında önermelerde bulunmak hedeflenir. Bu tür önermelere denence (hipotez) adını veriyoruz. Bir veya birkaç denence yardımıyla bir görgül olgunun ortaya çıkış, değişim ve yok oluş nedenlerini ortaya koyan önermeler sistemine ise bilimsel kuram (teori) adını veriyoruz.Bilimde amacımız görgül gerçekliği açıklayan kuramlar oluşturmak ve bunların gözlemlerimizle yanlış olup olmadığını sınamaktır. Onun için denencelerin yapı taşları olankavramların son derece berrak olarak anlaşılabilir, her duyan bilim adamı için hem aynı hem tek bir anlama gelebilecek bir içerikte olması zorunludur.
Bağımlı ve bağımsız değişken nedir?
Sonuç durumundaki değişkenlere bağımlı değişken, neden konumundaki değişkenlere ise bağımsız değişken adını veriyoruz.
Nedensellik ilişkisi nedir?
Sonuç durumundaki değişkenlere bağımlı değişken, neden konumundaki değişkenlere ise bağımsız değişken adını veriyoruz. Bu iki değişken türü arasındaki ilişkiye ise neden - sonuç ilişkisi veya nedensellik ilişkisi (illiyet rabıtası / causal relationship) adını veriyoruz ve matematiksel olarak Y = f (X) olarak gösteriyoruz.
Nominal ölçüm düzeyinde karşılıklı olarak dışlanmış olması (mutual exclusivity) ve eldeki tüm gözlem birimlerinin bu ilkeye göre sadece tek bir kategoriye yerleştirilmiş (exhaustiveness) olması ilkelerinin kullanımı nasıl bir etki yaratır?
Rakamla etiketlenen her sınıftaki gözlem birimlerinin diğer sınıflardan karşılıklı olarak dışlanmış olması (mutual exclusivity) ve eldeki tüm gözlem birimlerinin bu ilkeye göre sadece tek bir kategoriye yerleştirilmiş (exhaustiveness) olması ilkeleri uygulanır. Bu tür bir etiketleme pek çok alanda kullanılmaktadır. Örneğin, takımların yarıştığı spor müsabakalarında her takımdan bir oyuncuya tek bir rakam tahsis olunur. Bu rakam o takımda sadece bir tane olur. Bu yolla bir takımdaki “1” numaranın veya “10” numaranın müsabaka sırasında hakem, gözlemciler, seyirciler ve takım yöneticileri tarafından izlenmesi kolaylaşır. Bir oyuncunun nasıl bir başarı gösterdiğini daha kolay gözleyebilir, değerlendirebilir ve onun daha ileriki müsabakalarda takımda yer alıp almamasına karar vermemiz de kolaylaşabilir.
Nominal ve sıralama ölçeklerinin aritmetik ortalamalarını hesaplamak ölçüm çalışmaları açısından nasıl bir etki yaratır?
Nominal ve sıralama ölçeklerinin aritmetik ortalamalarını hesaplamak, serinin değerlerinin toplanıp gözlem sayısına bölünmesi söz konusu olduğundan anlamsızdır. Örneğin bir nominal ölçek olan toplumdaki cinsiyet rollerinin kadınların 1 ve erkeklerin 2 rakamıyla gösterildiği bir seride aritmetik ortalamasını alıp 1,48 bulduğunuzda bu değerin neye tekabül ettiğini anlamlandırmak mümkün değildir.