İNGİLİZ OKULU
İngiliz Okulu hangi tarihte ortaya çıkmıştır?
İngiliz Okulu, 1950’lerde başlamış olup; daha çok London School of Economics (LSE) kökenli, temel çalışma konuları ağırlıklı olarak “uluslararası toplum” olan İngiliz ekolüne yakın araştırmacıları ve çalışmalarını kapsamaktadır.
"İngiliz Okulu" kavramı ilk kez kim tarafından kullanılmıştır?
Kavram ilk kez Roy E. Jones tarafından 1981 yılında Review of International Relations dergisinde yayımlanan “The English School of International Relations: A Case for Closure” adlı makalede kullanılmıştır.
İngiliz Okulu'nun başlıca temsilcileri kimlerdir?
Herbert Butterfield, Martin Wight ve Hedley Bull Okul’un kurucu ve öncüleri olarak kabul edilmektedir. Okul’un 1980’li yıllardaki başlıca temsilcileri ise Robert Jackson, John Vincent, Timothy Dunne ve Nicholas Wheeler olmuş, Okul 1990’lı yıllarda özellikle Barry Buzan ve Richard Little gibi araştırmacıların çalışmaları ile yeniden popüler hâle gelmiştir.
İngiliz Okulu’nun oluşum aşamasında öne çıkan üç özelliği nelerdir?
İngiliz Okulu öncelikle, tarih boyunca uluslararası ilişkilerde hakim olan farklı düşünsel yaklaşımları birleştirerek bir sentez yaratmaya çalışmıştır. Gerçekçilik, akılcılık ve devrimciliğin önemli varsayım ve görüşlerinden faydalanmış ancak gerçekçilik ve devrimcilik arasında “orta yol” olarak değerlendirilebilecek Grotiuscu geleneğe ait akılcılığa yakın durmuştur. İkinci olarak İngiliz Okulu devlet davranışlarının, uluslararası toplumu meydana getiren kurallar, değerler, kurumlar, gelenekler ve normlar dikkate alınmadan tam olarak analiz edilemeyeceğini öne sürmektedir. Uluslararası ilişkilerin genelde ayrı ve farklı bir oluşum olduğunu, dolayısıyla çalışmanın ana odağının uluslararası toplumun yapısı, niteliği ve dağınık devletler sistemi içinde düzen sağlayabilme kapasitesi olması gerektiğinin altını çizmektedir. Üçüncü olarak, İngiliz Okulu uluslararası toplumun varlığını sonsuza kadar sürdüreceğinin bir garantisi olmadığı, ancak var olduğu sürece de iyileştirilmesi için gerekenin yapılması gerektiği konusunda ısrarcı olmaktadır.
İngiliz Okulu'nun kurucularının eserlerinde gözlenen varsayımlar nelerdir?
Okul kurucularının temel eserlerinden yola çıkılarak yapılan değerlendirmede üç önemli varsayımın öncelikli olduğu görülmektedir.
Bunlardan ilki Okul’un uluslararası ilişkilerde temel aktör olarak egemen devleti kabul etmesi, ikincisi uluslararası sistemin anarşik yapıda olduğunu ileri sürmesi ve üçüncüsü de bu anarşik yapı (yüksek siyasi otoritenin olmadığı) içinde dahi, egemen devletlerin uluslararası toplum oluşturabileceği öngörüsüdür.
İngiliz Okulu’nun metodolojik açıdan çoğulcu olması ile ne kastedilmektedir?
İngiliz Okulu’nun metodolojik açıdan çoğulcu olması ile kastedilen Martin Wight’ın üçlü imgesi (gerçekçilik, akılcılık ve devrimcilik) ve Hedley Bull’un üçlü düşünsel geleneği (uluslararası sistem-Hobbescu, uluslararası toplum- Grotiuscu ve dünya toplumu-Kantçı)’dir.
İngiliz Okulu’nun tarih anlayışı nasıldır?
İngiliz Okulu kuramcılarının dünya tarihine ilgisi oldukça fazladır. Yine Okul uluslararası ilişkilerdeki gelişmelerin anlaşılabilmesi için daha fazla karşılaştırmalı ve tarihsel analiz yapılması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Özellikle Herbert Butterfield, Martin Wight ve Adam Watson’ın üzerinde önemle durduğu nokta İngiliz Okulu’nun Vestfelyacı ve Avrupa-merkezli tarih anlayışından kurtularak farklı özellikteki devlet sistemleri üzerine eğilmesinin gerekli olduğudur. Nitekim Watson “The Evolution of International Society” adlı eserinde oldukça geniş bir tarihsel süreci ve coğrafyayı kapsayacak biçimde devlet sistemleri ve bu sistemlerin uluslararası topluma dönüşme süreçlerini inceleyerek Avrupa-merkezli tarih anlayışından uzaklaşarak Avrupa sistemi dışında var olmuş devlet sistemlerine odaklanmıştır.
İngiliz Okulu’nun kuruluş ve gelişim dönemlerindeki temsilcileri kimlerdir?
İngiliz Okulu’nun kuruluş, gelişim ve dönüşüm olmak üzere üç farklı döneminden söz edilebilir. Martin Wight, Adam Watson ve Hedley Bull ile başlayan oluşum ve gelişim sürecinde daha çok devletler sistemi, uluslararası toplum, uluslararası toplumda düzen ve düzen-adalet ikilemi çalışılmıştır.
1980'lerde İngiliz Okulu'nun temsilcileri kimlerdir?
1980’lerde İngiliz Okulu’na dâhil olan Robert Jackson, John Vincent, Timothy Dunne ve Nicholas Wheeler gibi İngiliz Okulu kuramcıları vasıtasıyla, bireyin ve devletin haklarının birbirlerine karşı üstünlüğü, insan hakları ve insani müdahale konuları İngiliz Okulu’nun çalışma alanına girmiştir.
1990’lardan itibaren İngiliz Okulu'nun temsilcileri kimlerdir?
1990’lardan itibaren Barry Buzan gibi İngiliz Okulu temsilcileri daha çok İngiliz Okulu’nun temel kavramlarının yeniden gözden geçirilmesi sürecine odaklanmış ve İngiliz Okulu’nun inşacı ögeleri ile Alexander Wendt’in sosyal inşacılığını birleştirme çabası içinde olmuştur.
Martin Wight çalışmalarında daha çok hangi konulara odaklanmıştır?
Martin Wight çalışmalarında daha çok uluslararası toplumun (uluslararası sistem ve dünya toplumundan farkı) niteliği, devamlılığının sağlanma koşulları ve uluslararası toplum ile devletlerarası işbirliği arasındaki ilişkiye odaklanmıştır. Martin Wight çözümlemelerinde daha çok uluslararası toplumu ve uluslararası toplumu meydana getiren kuralları (uluslararası hukuk, güç dengesi vs.) odak noktası olarak görmüş ve kendisini etkilediğini öne sürdüğü gerçekçilik, akılcılık ve devrimcilik geleneklerinden uluslararası toplum kavramını kullanarak, akılcılığa daha yakın durmuştur.
Hedley Bull çalışmalarında hangi konulara odaklanmıştır?
Hedley Bull ise uluslararası toplum ve uluslararası sistem arasındaki farkı ortaya koyduktan sonra daha çok uluslararası sistemin anarşik niteliği, uluslararası sistemde düzeni belirleyen koşullar ve dünya politikasında düzen-adalet ikileminin yarattığı problemler üzerinde durmuştur. a Hedley Bull’un “The Anarchical Society” adlı kitabı yayımlandığı yıl olan 1977’den beri önemli bir kaynak niteliğindedir. Bull kitabının ilk bölümünde düzenin doğası üzerinde durmuş ve uluslararası sistem ve uluslararası toplum kavramlarını tanımlamıştır. Kitabının ikinci bölümünde ise dönemin güncel uluslararası sistemlerinin sahip oldukları düzenleri inceleyerek modern uluslararası düzene katkı sağlayan güçler dengesi, uluslararası hukuk, diplomasi, savaş ve büyük güçler gibi bazı kural ve kurumlara daha yakından bakmıştır. Kitabının üçüncü bölümünde ise Bull dünya düzenine ulaşmada alternatif yollar (silahlardan arındırılmış dünya, dünya hükûmeti ve yeni Orta Çağcılık) üzerine fikir yürütmüş ve bu tartışmalar sonucunda mevcut uluslararası toplumun en azından bir süre daha devam etmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Öte yandan Hedley Bull’un düzen-adalet ikilemi üzerine yapmış olduğu çalışmalar da, İngiliz Okulu’nun oluşum ve gelişim sürecinde etkili olmuştur. Bu bağlamda da Bull adaletin nasıl tanımlandığına bağlı olarak düzen ile adalet arasındaki ilişkinin niteliğinin anlaşılabileceğini belirtmiş ve ancak belli koşullarda (uluslararası adaletin sağlanması) adaletin düzenin sağlanmasına katkı sağlayabileceği fikrini ileri sürmüştür.
1990’lı yıllarda İngiliz Okulu'nda nasıl gelişmeler gözlenmiştir?
1990’lı yıllar İngiliz Okulu’nun kendisine yöneltilen eleştirileri cevaplamaya çalıştığı ve değişen uluslararası koşullar doğrultusunda dönüşüm yaşadığı bir dönem olarak görülebilir. Bu dönemde 1980’li yıllarda İngiliz Okulu’na dâhil araştırmacıların üzerinde durdukları normatif (olması gereken) nitelikli sorulara cevap aramak yerine, mevcut durum üzerine odaklanılmış ve Okul’un inşacı özellikleri ön plana çıkarılmaya çalışılmıştır. 1990’lı yıllarda İngiliz Okulu’na en büyük katkıyı, yaptığı çalışmalarla Barry Buzan sağlamıştır. Buzan İngiliz Okulu’na yönelttiği eleştirileri (kavramlaştırma sorunu, kavramlar arasındaki çizgilerin belirgin olmayışı, ekonominin ihmali gibi) bertaraf edecek biçimde İngiliz Okulu’nu yeni bir okumaya tabi tutmuştur.
Wight’a göre uluslararası toplumun temel kurumları nelerdir?
Martin Wight “Power Politics” adlı çalışmasının uluslararası toplum başlıklı bölümünde uluslar ailesi, devletler sistemi, uluslararası topluluk ve uluslararası toplum şeklinde farklı düzen tipolojileri ortaya koymuş ve hem bu çalışmasında hem de diğer bazı çalışmalarında devletler sistemi (karşılıklı etkileşim için zorlanan, karşılıklı bağımlı devletlerin birlikteliği, devletlerin arasındaki ilişkinin sürekli ve sistematik olması) ile uluslararası toplum (ortak amaçlar için belli bir işbirliği içinde belli ilişkiler sistemine dahil olması) arasındaki temel farkların üzerinde üstü kapalı da olsa durmuştur. Wight’a göre uluslararası toplumda güç politikalarının işleyişini zorlaştıran ya da onları değişime zorlayan diplomatik sistem, uluslararası hukuk ve kurumların varlığı önemli yer tutmaktadır. Bu bağlamda diplomasi (müzakere kurumu), ittifaklar (ortak çıkarın kurumu), tahkim (küçük farklılıkların giderilmesi kurumu) ve savaş (farklılıklar konusunda nihai karar kurumu) uluslararası toplumun temel kurumlarıdır.
Hedley Bull uluslararası sistem ve uluslararası toplum kavramlarını nasıl tanımlamıştır?
İngiliz Okulu’nun kurucularından kabul edilen Hedley Bull ise 1977 yılında yayınladığı “The Anarchical Society” adlı eserinin birinci bölümünde uluslararası sistem ve uluslararası toplum tanımı yapmıştır. Bull’a göre “eğer söz konusu devletlerin arasında düzenli bir etkileşim varsa ve bu etkileşim devletleri birbirlerini gözeterek karar almaya ya da davranmaya yöneltiyorsa” bu devletlerin bir uluslararası sistem oluşturduklarından söz edilebilir. Uluslararası toplum ise “aralarında bazı ortak çıkar ve ortak değerlerin farkında olan, birbirleri ile ilişkilerinde ortak kurallara, ortak kurumlara bağlı olduklarını bilen devletlerin bir araya gelmesi ile” oluşmaktadır. Uluslararası toplum, uluslararası sistemi gerektirir, ancak bunun tam tersi geçerli değildir.
Hedley Bull’un uluslararası toplum için öngördüğü kurumlar nelerdir?
Bull’un uluslararası toplum için öngördüğü kurumlar güçler dengesi, savaş, uluslararası hukuk, diplomasi ve büyük güçlerdir. Bull’a göre devletler aynı medeniyete ait olmasalar bile bir düzen oluşturabilirler.
Adam Watson uluslararası toplumu nasıl tanımlar?
Adam Watson, uluslararası toplumu “birbirlerini gözeterek karar almanın yanında, ilişkilerini yürütmek üzere aralarında diyalog ve onay ile ortak kurallar ve kurumlar oluşturan ve bu oluşumların devamının ortak çıkarlarına olduğunu kabul eden ülkeler (daha genel tanımıyla egemen siyasi topluluklar) grubu” olarak tanımlamaktadır.
Genel olarak İngiliz Okulu temsilcilerinin adalet ve düzen anlayışları nasıldır?
Genel bir bakışla İngiliz Okulu temsilcilerinin özellikle Soğuk Savaş yıllarında düzeni adalet ve refahın önünde gördükleri, 1980’li yıllardaki temsilcilerinin ise insan hakları, insani müdahale ve refah konusunda daha normatif yaklaşımları olduğu, 1990’lardan sonra ise adalet ve düzenin aslında birbirine zıt olmadığı fikrinden hareketle ikisinin aynı anda mümkün olabileceğini ileri sürmeye başladıkları değerlendirilebilir.
İngiliz Okulu’nun “orta yol” olma iddiası nasıl eleştirilmiştir?
İngiliz Okulu’na yapılan eleştirilerden biri Okul’un kendisini kutuplar (gerçekçilik ve devrimcilik; uluslararası sistem ve dünya toplumu) arasında “via media-orta yol” olarak görmesine yöneliktir. Bu eleştirilere göre tutarsız ve birbirleriyle bağdaşması zor görünen fikirlerin hakim olduğu İngiliz Okulu’nun kutuplar arasında yeterince etkin bir konumda olduğunu söylemek mümkün değildir. Dahası İngiliz Okulu bir taraftan kendisini gerçekçilikten uzak tutup onun öncüsü olduğu fikirlerden yararlanırken diğer taraftan da devrimciliğe uzak durduğu iddiasını sürdürerek onun düşüncelerinden istifade etmektedir. İşte tam da bu eklektik yapısı yüzünden İngiliz Okulu çoğu zaman karşıt iki yöne aynı anda bakmaya çalıştığı için yeterince etkin ve yetkin olamamaktadır.
İngiliz Okulu’nun tanımlanmasına ne gibi eleştiriler yöneltilmiştir?
İngiliz Okulu’na yapılan eleştirilerin başında Okul’un tanımlanmasında “İngiliz” kelimesinin kullanılıyor olması gelmektedir. Kurucularından biri olarak kabul edilen Hedley Bull’un bile Avustralya’lı olması sebebiyle Okul’un “İngilizliği” zaten ciddi bir tartışma konusuyken Okul belli konularda çok farklı görüşlere sahip ve çeşitli dönemlere ait çok sayıdaki araştırmacı ve akademisyeni bünyesinde barındırması dolayısıyla yeterince kapsayıcı da değildir. İngiliz Okulu’nun üyelerinin hiçbir zaman ortak bir yaklaşımı olmamıştır. Onları tek bir düşünce geleneği içine almak aynı çatı altında kaçınılmaz olarak tutarsız ve birbiriyle bağdaştırılamaz fikirlerin doğmasına sebep olmuştur.