aofsorular.com
ULİ406U

SAVUNMACI VE SALDIRGAN REALİZM

3. Ünite 20 Soru
S

Bütün realistler tarafından savunulan ortak varsayımlar nelerdir?

Bu var- sayımlar, aslında realizmin çetin özünü oluşturmaktadır. Bu noktada öncelikle belirtilmesi gereken unsur, genel anlamda realistler için güvenliğin merkezî bir öneme sahip olmasıdır. Güvenlik ve güvenlikle ilgili konular realizmin ana konu- sunu oluşturmaktadır. Robert Gilpin, hangi tür realizmi savunurlarsa savunsun- lar, hemen hemen bütün realist yazarlar tarafından savunulan üç temel argüman olduğunu belirtmektedir (Gilpin, 1984: 290). Bunlardan birincisi, uluslararası sis- temin yapısının anarşik olduğudur. Uluslararası ilişkilerde anarşi bir kural; düzen, adalet ve moral ilkelere yer verilen durumlar ise birer istisna olarak görülmekte- dir. İkinci ortak özellik, devlet-merkezli olunmasıdır. İster yapısalcı ister klasik ol- sun bütün realist yaklaşımlarda devletler uluslararası ilişkilerin temel aktörü ola- rak kabul edilmektedir. Üçüncü ortak özellik ise bütün realist yaklaşımlarda güce ve güvenliğe verilen önemdir. Nitekim, güvenliğe dayalı güç ilişkileri kimi zaman amaç, kimi zaman araç olarak ele alınsa da gücün ve güvenliğin politikalar üze- rinde belirleyici olduğu ve doğrudan güvenlikle ilgili olduğu kabul edilmektedir.

S

Savunmacı ve saldırgan realizmi diğer realist yaklaşımlardan farklılaştıran unsur nedir?

Savunmacı ve saldırgan realizmi diğer realist yaklaşımlardan farklılaştıran un- sur, özellikle güç ve güvenliği ele alış biçimleridir. Nitekim her iki teori de güce ve güvenliğe önem vermekle birlikte güvenliğe ve bunu sağlamak için güce yükle- dikleri anlam ve misyon farklılaşmaktadır. Bir diğer ifadeyle her iki yaklaşımın da temel hareket noktası güç ve güvenlik olsa da izledikleri yol ve ulaştıkları sonuçlar oldukça farklıdır.

S

Savunmacı realizm neyi önemser?

Savunmacı realizm, devletlerin güç güdüsünden ziyade güvenlik güdüsüyle hareket etmelerine önem vermektedir.

S

Savunmacı realizmin temel varsayımları nelerdir?

Ön- celikle güvenlik ikilemi, sistemde kontrol edilemez durumda bulunan anarşinin bir özelliği olarak karşımıza çıkmaktadır. İkinci olarak bazı yapısal dönüştürücüler, belirli devletler arasındaki güvenlik ikileminin derecesini etkilemektedir. Üçüncü olarak devletlerin sahip olduğu fiziki kapasiteler, karar vericilerin öngörüleri ve al- gılamaları çerçevesinde devletlerin izledikleri dış politikaları yönlendirmektedir.

S

Savunmacı realizmin diğer realist yaklaşımlardan ayırt edici en önemli özelliği nedir?

Savunmacı realizmin diğer realist yaklaşımlardan ayırt edici en önemli özel- liği, uluslararası sistemin devletlerin genişlemesine sadece belirli koşullarda izin verdiği varsayımıdır. Normal şartlar altında bir devletin kendi güvenliğini art- tırmak için alacağı önlemler, diğer devletlerin güvenliklerini olumsuz etkiledi- ğinden, diğer devletler buna karşı çeşitli önlemler alarak kendi güvenliklerini sağlamaya çalışmaktaydı. Dolayısıyla güvenlik ikilemi, kaçınılmaz olarak bir kısır döngü hâlinde sorunlara yol açmaktaydı. Ancak savunmacı realizm, devletlerin yayılmacı politikalar izlemesinin, karar vericilerin “güvenliği sağlamanın en iyi yolu agresif politikalar izlemektir” şeklindeki yanlış inanışlarından kaynaklandı- ğını savunmaktadır.

S

Tehdit Dengesi Teorisi nedir?

Stephen Walt tarafından öne sürülen Tehdit Dengesi Teorisi, Kenneth Waltz’ın Güç Dengesi teorisine ve dolayısıyla neorealizme savunmacı anlamda bir alter- natif oluşturmaktadır. Walt, devletlerin ittifaka girişmelerinde güç yerine “tehdit” olgusunun temel etken olduğunu ileri sürmektedir. Bu bağlamda güç, ittifaklara girişmede önemli bir rol oynamakla beraber tek başına açıklayıcı değildir ve diğer değişkenlerle birlikte ele alınmalıdır.

S

Walt’a göre bir devletin algıladığı tehdidin dört kaynağı nedir?

Walt’a göre bir devletin algıladığı tehdidin dört kaynağı bulunmaktadır (Walt, 1990: 21-26): Bütünleştirilmiş güç, coğrafi yakınlık, saldırı nitelikli güç ve agresif niyetler.

S

Devletlerin bir tehdit algıladığında gittiği dengeleme politikası nasıldır?

Devletler boyun eğmeden ziyade dengeleme politikasına yönelmektedir. Bu bağlamda den- geleme politikasının seçilmesi, neredeyse genel bir kural olmakla beraber, tehdit algılanan devletin bütünleştirilmiş gücü belirgin bir şekilde rahatsız edici boyut- taysa, yakın bir coğrafyada yer almaktaysa, saldırı nitelikli gücü büyükse ve ag- resif niyetlere sahip olduğu algılanmışsa, dengeleme politikasının uygulanması kaçınılmaz hâle gelmektedir. Zira bu özelliklerden birkaçına veya tümüne sahip olan bir devlet, bundan tehdit algılayan diğer devletlerin bir araya gelerek savun- macı ittifaklar oluşturmasına neden olmaktadır.

S

Koşullu Realizm (Contingent Realism) yaklaşımı nedir?

Savunmacı realizme savunma-saldırı dengesi gibi farklı bir boyutla katkıda bulu- nan Charles L. Glaser, Koşullu Realizm (Contingent Realism) yaklaşımıyla anarşi ortamında da devletlerin güvenliklerini çatışmaya girmeden sağlayabileceklerini ileri sürmektedir. Birbirine rakip devletlerin, yapısal nedenlerle sürekli rekabet içinde olduğuna yönelik geleneksel görüşe karşı çıkan Glaser, belirli şartlar altın- da devletlerin güvenliklerini işbirliği yaparak da gerçekleştirebileceklerini ifade etmektedir. Ancak işbirliği, liberal yaklaşımlarda olduğu gibi her alanı kapsayabi- lecek bir girişim olarak ele alınmamaktadır. Bunun yerine, işbirliğini, başta silah- lanma yarışı olmak üzere rekabeti önleyici politikalar olarak değerlendiren Glaser, devletler arasında yaşanan rekabeti ise silahlanma yarışına ve karşı ittifaklara ne- den olan tek taraflı silahlanma şeklinde ele almaktadır.

S

Savunmacı realistler neorealizmin öne çıkardığı güç kavramı yerine hangi kavramı öne çıkarır?

Savunmacı realistler neorealizmin öne çıkardığı güç kavramı yerine “gücün niteliğine” vurgu yapmaktadır. Gücün niteliği ele alınırken “savunma-saldırı dengesi” ve “savunma-saldırı ayırt edilebilirliği” gibi perspektifler dikkate alınmaktadır.

S

Saldırgan realizmin uluslararası ilişkilerdeki duruşu ve savunmacı realizm gibi diğer perspektiflerden farkı nedir?

Saldırgan realizmin uluslararası ilişkilerdeki duruşu ve savunmacı realizm gibi diğer perspektiflerden farkı, güce yüklediği anlam, güç arayışı ve yayılmacılığa yönelik bakışıyla ilişkilidir.

S

Saldırgan ve savunmacı realizm arasındaki temel farklılık nedir?

Saldırgan ve savunmacı realizm arasındaki temel farklılık, anarşik bir uluslararası sistemde nasıl hareket edileceğine ilişkindir. Savunmacı realizme göre güç, bir amaç değildir; sadece güvenliği sağlamanın bir aracıdır. Bu nedenle güvenliği sağlayacak ölçüde güç yeterli görülmekte ve devletlerin anarşik yapıda ılımlı politikalar izleme- si savunulmaktadır. Saldırgan realizme göre ise güç hem bir amaç hem de güvenliği sağlamanın aracıdır ve devletler yaşamlarını sürdürmek için mümkün olduğunca fazla güç elde etmelidir.

S

Saldırgan realizmin temel varsayımları nelerdir?

Saldırgan realizmin temel varsayımlarını beş başlıkta ele almak mümkündür (Mearsheimer, 2003: 3). Buna göre saldırgan realizmin ilk varsayımı, uluslararası sistemin anarşik olduğudur.Ancak anarşiden kastedilen salt kaotik bir ortam veya düzensizlik değildir. Ak- sine anarşi, bağımsız siyasal birimlerden, yani devletlerden oluşan ve merkezî bir otoritenin bulunmadığı sistemde düzenleyici bir mekanizma olarak da değerlen- dirilmektedir. Bir diğer ifadeyle devletlerin yaşamlarını sürdürebilmesi için bir üst otorite olması gerekmemekte güçlü olmak, böylesi bir ortamda varlığı sür- dürmek için yeterli görülmektedir. Buradan hareketle devletlerin güç arayışında bulunmaları, saldırgan realizmde doğrudan uluslararası sistemin anarşik yapısına bağlanmaktadır (Lobell, 2009: 47).

İkinci olarak, saldırgan realizme göre devletler birbirlerine zarar vermek ve bir- birlerini yok etmek için gerekli olan saldırı nitelikli askerî kapasiteye kendiliğinden sahiptir. Bu noktada her ne kadar bir devletin askerî gücü genel anlamda spesifik silah sistemleri doğrultusunda tanımlansa da saldırgan realizme göre bir devletin herhangi bir sofistike silah sistemi yoksa bile yine de diğer bir devlet için tehlike oluşturabilmektedir. Çünkü hiçbir silah sistemine sahip olmayan bir devlet bile, nüfus unsurunun sağladığı kaba kuvvetiyle (kol gücüyle) diğer bir devlete saldıra- bilir (Mearsheimer, 1995:10).

Saldırgan realizmin üçüncü varsayımına göre hiçbir devlet bir diğerinin niye- tinden emin değildir. Buna göre hiçbir devlet, bir diğerinin sahip olduğu saldırı gücünü kendisine karşı kullanmayacağından emin olamamaktadır (Lemke, 2004: 52). Bu varsayım, devletlerin kötü niyetli hareket etmekte olduğu anlamına gel- memelidir. Zira karşıdaki devlet iyi niyetle hareket ediyor olsa bile, niyetleri yüzde yüz bir şekilde tahmin etmek imkânsızdır. Saldırganlığın çok sayıda olası nedeni bulunduğundan, hiçbir devlet karşıdakinin bu nedenlerden herhangi bir tanesiyle hareket edip etmediğinden emin olamamaktadır. Kaldı ki saldırgan realizme göre niyetler, kolaylıkla ve çabucak değişebilmektedir. Önceki gün iyi niyetle hareket eden bir devlet, bir sonraki gün kötü niyetle hareket ediyor olabilir. Dolayısıyla saldırgan realizme göre, niyetlerin tahmini söz konusu olduğunda belirsizlik ka- çınılmazdır.

Dördüncü olarak saldırgan realizme göre, devletlerin temel güdüsü hayatta kalmaktır.

S

Saldırgan Realizm'de devletlerin güç elde etme nedenleri nedir?

Anarşik yapıdaki uluslararası sistemde yaşamlarını sürdürebilmektir.

S

Bir strateji olan şantaj yapma hangi durumlarda yapılmalıdır?

Şantaj yapma, savaşa göre düşük maliyetli bir strateji olarak uygulandığı her durumda başarılı sonuçlar getiremeyebilir. Bu bağlamda şantaj, nispi olarak daha güçsüz ülkelere yönelik yapıldıysa bunun başarı şansı ve devletin güç kazanması ihtimali yükselmektedir. Tarihte, zayıf bir ülkenin güçlü bir ülkeyi tehdit ederek güç kazanmasına çok ender durumlarda rastlanmaktadır. Aksine ise sıklıkla rastlanabilmektedir (Toft, 2005: 383-384). Ancak tehdidin güç açısından denk veya nispi olarak daha güçlü bir ülkeye yapılması, devletin sadece güç kazanmasını engellemez; güç kaybetmesi sonucunu da doğurabilir. 1967 Ha- ziran’ında yaşanan Arap-İsrail Savaşı bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Zira bu savaşın yaşanması, büyük ölçüde Mısır’ın şantaj stratejisini başarısız bir şekilde uygulamasıyla yaşanmıştır. Mısır, 1967’ye gelindiğinde İsrail’in Filistin’de işgal et- tiği topraklardan çekilmesi için silahlanmasını arttırmış ancak savaş yoluna baş- vurmak yerine amacını şantaj stratejisini uygulayarak gerçekleştirmek istemişti.

S

Rakibe dolaylı zarar vermek ne şekilde uygulanır?

Güç elde etmenin bir diğer yolu olan rakibe dolaylı zarar vermek (bloodletting)ise yine savaşa göre daha az maliyetli bir stratejidir. Bu strateji, savaşmakta olan veya çatışma içinde olan bir rakip ülkenin karşısındaki tarafa yardım etmek şeklin- de uygulanmaktadır.

S

Devletlerin diğer devletlerin güçlenmesini engelleme yolları nelerdir?

Devletlerin diğer devletlerin güçlenmesini engelleme yollarına değinmek gerekirse, sorunu başkasına havale etme (buck passing) ve dengeleme şeklinde iki yöntemin olduğu görülmektedir. Bu noktada hatırlanacağı gibi neorealizmde ve sa- vunmacı realizmde herhangi bir dış tehditle karşı karşıya kalan devlet, bu tehdide karşı dengeleme veya boyun eğme şeklindeki iki politikadan birini uygulamaktaydı. Ancak saldırgan realizm, buna karşı çıkarak boyun eğme davranışının realizmin temel ilkelerine aykırı olduğunu belirtmektedir. Zira bir devletin boyun eğme dav- ranışını sergileyerek güçlü olan tarafın yanına geçmesi, saldırgan tarafın daha fazla güç kazanması anlamına gelmekte ve boyun eğen devlet her ne kadar mutlak ka- zanca sahip olsa da saldırgan devlet daha fazla kazanmaktadır.

S

Saldırgan Realizm'de rakiplerin güçlenmesini engelleme yolları nelerdir?

Dengeleme [İçsel (silahlanma) ve dışsal (ittifaklar)] veya sorunu başkasına havale etmedir.

S

Saldırgan realizm'de devletlerin dengelemeyi tercih etmesinin nedeni nedir?

Devletin algıladığı tehdidin artması (özellikle tehdit komşu bir devletten gelirse ve nispi kapasitesi artıyorsa)dır. 

S

Saldırgan realizmde savaşların nedenleri nedir?

Bir bölgede veya uluslararası alanda iki devlet arasındaki güç dengesinde büyük farklılıkların oluşmasıdır.