aofsorular.com
ULİ406U

ULUSLARARASI REJİM KURAMLARI

2. Ünite 20 Soru
S

Rejim teorileri neye odaklanır?

Rejim teorileri, uluslararası ilişkilerin en temel sorunu olan güvenliğin sağlanması ve barışın korunmasında çok önemli bir işlevi olan işbirliğinin anarşik bir ortam- da da mümkün olduğunu göstermeye odaklanmaktadır.

S

İşbirliği sorunsalı nedir?

Uluslararası sistemin anarşik yapısı devletlerin birbiriyle kurala dayalı işbirliğine girmesine olanak ta- nır mı? Diğer bir ifadeyle kural koyucu ve uygulayıcı merkezî bir otoritenin bu- lunmadığı uluslararası sistemde devletler arası işbirliği mümkün müdür? Bu soru uluslararası ilişkilerde işbirliği sorunsalı olarak tanımlanagelmiştir. Uluslararası İlişkiler disiplininde uzun dönem baskın statüsünü korumuş olan Realizm (Ger- çekçilik) kuramı bu sorunsala olumsuz yaklaşarak devletler arasında işbirliğinden çok çatışmayı öngörürken, başta Neoliberal Kurumsalcılık olmak üzere diğer bazı teoriler ise bu öngörüyü sorgulayarak işbirliği potansiyeli ve şartlarını analiz eden olumlu yaklaşımlar ortaya koymuşlardır.

S

Rejim nedir hangi ögelerden oluşur?

Rejim, devletler arasındaki ilişkilere uygulanabilecek ilkeler, normlar, kurallar ve ka- rar alma prosedürleri olarak tanımlanmakta ve dolayısıyla dört ögeden oluşmaktadır.

S

Bir rejimin varlığından söz edebilmek için üye devletlerin rejim unsurlarına uyumlu hareket etmesi ne ölçüde önemlidir?

Kimi rejim kuramcılarına göre, bir rejimin varlığından söz edebilmek için üye- lerin rejim kurallarına uygun hareket etmesi gerekmektedir. Yani kuralların çiğ- nendiği veya göz ardı edildiği bir rejim her ne kadar Young veya Krasner’ın be- lirttiği ögeleri içerse de gerçek bir rejim olarak kabul edilemez (Rittberger, 1995: 9-10). Özellikle kimi Alman akademisyenlerin benimsediği bu anlayış, Young ta- rafından paylaşılmamıştır. Young, bütün sosyal kurumlarda olduğu gibi ulusla- rarası rejimlerde de hak ve kural ihlâllerinin olabileceğini ve daha da önemlisi söz konusu hak ve kuralları meşru kabul etmeyip bunları sorgulayan ve değiştir- meye çalışan aktörler olabileceğini belirtmiştir. Burada önemli olan, söz konusu ihlallerin yaygın olup olmadığıdır (Young, 1989: 70-71). Young, devletlerin her- hangi bir denetleme ve yaptırım mekanizmasına gerek kalmadan daha önce rıza gösterdikleri normlara uygun hareket ettiğini ve bu durumun yaygın olduğunu, ihlalin ise istisna teşkil ettiğini savunmaktadır (Young, 1989: 71). Kognitif (bi- lişsel) yaklaşımın temsilcileri ise ihlal durumlarında rejimin varlığını sürdürüp sürdürmediğini anlamak için, tarafların kullandığı dili incelemek gerektiğini, re- jim normlarına gönderme yaparak yapılan özür ve açıklamaların, ihlal süreklilik arzetmedikçe rejimin varlığını tehlikeye atmayacağını öne sürmüşlerdir.

S

Uluslararası rejim ve örgütler arasındaki fark nedir?

Uluslararası rejim veya kurumlar, yukarıda da belirtildiği gibi uluslararası ilişki- lerin herhangi bir alanına yönelik olarak roller, haklar, sorumluluklar ve bunla- rı düzenleyen ilke, norm ve kurallardan oluşmaktadır. Diğer taraftan örgütler ise kendilerine ait konuşlanma yeri, ofisi, personeli, araç-gereci ve bütçesi olan maddi varlıklardır. Ayrıca, örgütlerin, kurumlardan farklı olarak, sözleşme yapma, mül- kiyete sahip olma, dava açma veya açılma gibi hukuki şahsiyete sahip olduklarını gösteren yetkileri mevcuttur. Diğer önemli bir fark ise rejimler belli bir alana yö- nelik düzenlemeler yaparken örgütler, Birleşmiş Milletler örneğinde olduğu gibi, birden fazla alan ve sorunla ilgilenebilirler.

S

Uluslararası rejim ve örgütlerin ilişkisi nasıldır?

Uluslararası rejim ve örgütler her ne kadar farklı anlamlar taşısalar da birbi- riyle ilişkili olagelmişlerdir. En azından uluslararası pratik bunun böyle olduğunu göstermektedir. Uluslararası arenada kurulmuş çok sayıda örgüt, farklı amaçlar için oluşturulmuş rejimlere, ya bu rejimlerin bir parçası olarak ya da dışardan bağımsız kuruluşlar olarak hizmet vermektedir (Young, 1989: 36-37). Her ne ka- dar hiçbir örgütten destek almadan işlevlerini yürüten rejimler mevcut olsa da (örneğin, Norveç’in kuzey kıyısındaki Svalbard takımadalarını düzenleyen reji- min kendine ait bir örgütü olmayıp bu rejimin tüm idari sorumluluğu Norveç hükûmetine bırakılmıştır), rejimlerin çoğu örgütlere çeşitli sebeplerle ihtiyaç duyarlar.

S

Neoliberal Kurumsalcılık nedir?

Neoliberal Kurumsalcılık, Realist kuramın uluslararası sistemin anarşik yapıya sahip olması ve ana aktörlerin devletler olması gibi bazı temel varsayımlarını pay- laşsa da bu kuramdan rejimlerin uluslararası politikada oynadığı rol ve öneme dair görüşleriyle ayrılır. Neoliberallere göre uluslararası rejim ve örgütler dev- letlerin ortak çıkarlarını gerçekleştirmede önemli bir rol oynarlar. Onlara göre, devletlerin, çıkarlarına hizmet edeceğini bildikleri hâlde bir araya gelip işbirli- ği yapmalarını engelleyen çok önemli bir faktör vardır ve rejimler bu faktörün geriletilmesine veya giderilmesine yardımcı olarak işbirliğini kolaylaştırırlar. Söz konusu faktör, devletlerin niyet ve motivasyonlarından tam olarak emin olamama hâline bağlı olarak ortaya çıkan aldatılma korkusudur.

S

Neoliberal düşünürler, uluslararası sistemde devletler arası işbirliğinin önün- deki engelleri açıklamada hangi teorileri kullanırlar?

Ekonomi teorisinde kullanılan Pareto verimliliği (Pareto efficient) veya Pareto optimumu kavramı, bireysel değil kollektif (topluluk) çin optimum refah noktasını belirtir. Eğer en az bir oyuncunun kazancını arttırmak diğer oyuncuların kazancında bir eksilmeye yol açmadan mümkün olmuyorsa Pareto verimliliği noktasına ulaşıldığı söylenir. Neoliberal düşünürler, uluslararası sistemde devletler arası işbirliğinin önün- deki engelleri açıklamada “oyun teori”lerine başvurmaktadırlar. Bu oyunların uluslararası ilişkilere uyarlanmış olanlarından başlıcası “Mahkûmun İkilemi”dir.

S

“Mahkûmun İkilemi” neyi anlatır?

Bu oyunda, aynı suçu işlediği (örneğin adam öldürme) şüphesiyle tutuklanmış iki mahkûmun iletişim imkânı bulamadığı şartlarda bir- birine güvenip ortak hareket etmeleri veya güvenmeyip tek başına hareket etme- leri durumlarında karşı karşıya kalacakları seçenekler yer almaktadır. Mahkûmlar ayrı ayrı sorguya alındıklarında kendilerine çeşitli seçenekler sunulur: (a) birisi- nin suçu itiraf edip diğerinin bunu reddetmesi ve itiraf edenin diğerini suça or- tak etmesi durumunda, itiraf eden serbest kalacak, etmeyen uzun hapis cezası alacaktır (örneğin 20 yıl); (b) eğer ikisi de itiraf ederse ikisinin de cezası uzun hapis cezası olmasa da yine uzun sayılabilecek bir süre hapiste kalacaklar (örne- ğin, 5 yıl); ve (c) her ikisi de itiraf etmezse ceza kanıtlanamadığı için ikisi de en düşük cezaya (örneğin, 1 ay) çarptırılacaktır. 

S

Pareto verimliliği (Pareto efficient) veya Pareto optimumu kavramı nedir buna nasıl ulaşılır?

Ekonomi teorisinde kullanılan Pareto verimliliği (Pareto efficient) veya Pareto optimumu kavramı, bireysel değil kollektif (topluluk) için optimum refah noktasını belirtir. Eğer en az bir oyuncunun kazancını arttırmak diğer oyuncuların kazancında bir eksilmeye yol açmadan mümkün olmuyorsa Pareto verimliliği noktasına ulaşıldığı söylenir.

S

Neoliberallere göre, aldatılma korkusunun aşılmasında uluslararası rejimler nasıl bir rol oynarlar?

Neoliberallere göre, aldatılma korkusunun aşılmasında uluslararası rejimler önemli bir rol oynarlar. Şöyle ki, uluslararası rejimler kontrol, denetim ve hatta yap- tırım mekanizmaları oluşturarak rejim norm ve kurallarına uyulmasını sağlarlar. Her ne kadar bu tip mekanizmalar, söz konusu endişeyi tam olarak yok edemese de “şöhret faktörü”’nü birebir etkileyerek devletlerin tercih ve motivasyonlarına dair belirsizliğin azaltılmasında yardımcı olurlar. Mahkûmun İkilemi’ne benzer durum- ların gerçek hayatta sadece bir defaya mahsus değil, çeşitli kereler oynandığı hesaba katılacak olursa bu durum daha iyi anlaşılabilir.

S

Sözleşme maliyetleri nelerdir?

Sözleşme maliyetleri (transaction costs) anlaşmaların müzakere edilmesi, izlenmesi ve uygulanmasından doğan maliyetlerdir.

S

Robert Keohane’e göre, uluslararası rejimlerin işbirliğini kolaylaştırıcı sebeplerinden önemli olanı nedir?

Neoliberal kuramın önde gelen öğrencilerinden Robert Keohane’e göre, ulus- lararası rejimlerin işbirliğini kolaylaştırıcı sebeplerinden birisi de sözleşme mali- yetlerini azaltmasıdır. Ancak Keohane’e göre, rejimlerin kurulması da başlıbaşına maliyetli bir iştir. Fakat bu maliyet, hem yukarda açıklanan aldatılma korkusu hem de sözleşme maliyetleri göz önüne alındığında, ortak kazanç peşinde koşan devletlerin katlanmaya razı olduğu bir maliyettir. Aynı zamanda bu durum, re- jimlerin de dirençli (resilient) olmalarını, yani uzun zaman varlıklarını sürdür- melerini sağlar. Diğer bir ifadeyle devletler ortak kazançlarını gerçekleştirmek üzere maddi ve manevi olarak ciddi bir yatırım yaptıkları rejimlerin zayıflamasını veya yıkılmasını arzu etmezler.

S

Neoliberallere göre, rejimlerin kurulmasında uluslararası sistemin hegemonik gücü veya güçleri nasıl bir rol oynar?

Neoliberallere göre, rejimlerin kurulmasında uluslararası sistemin hegemonik gücü veya güçleri kilit bir rol oynarlar. Yani rejimler, uluslararası sistemdeki güç dağılı- mından bağımsız olarak ortaya çıkmazlar; tam tersine bu sistemdeki güç ve çıkar dağılımını yansıtırlar. İkinci Dünya Savaşı sonrasında, sistemin hegemonik güçle- rinden olan Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) savunduğu serbest pazar eko- nomisinin ilkeleri, bu devlet tarafından oluşturulmuş uluslararası ticaret ve finans rejimlerinde hayat bulmuştur. Bu argüman ilk bakışta, realistler tarafından ortaya konan Hegemonik İstikrar (Hegemonic Stability) kuramıyla örtüşmektedir. Bu ku- rama göre, uluslararası düzenin sağlanmasında ve bu düzenin hangi ilkeler üzerine oturacağının belirlenmesinde sistemin hegemonik güçleri kilit rol oynarlar.

S

Realist yaklaşım uluslararası işbirliği sorununa nasıl yaklaşır?

Uluslararası işbirliği sorunsalına, yukarıda da bahsedildiği üzere, en çekimser ve hatta kötümser yaklaşan uluslararası ilişkiler kuramı Realizmdir (Gerçekçilik). Neoliberal kuram, ana aktörleri devlet ve yapısı anarşik olan uluslararası sistemde işbirliğinin rejimler sayesinde mümkün olabileceğini savunurken Realist düşü- nürler aynı şartlar altında rejimlerin oluşmasının ya çok zor ya da oluşsa bile, işlevlerinin farklı olacağını iddia etmişlerdir. Güç bazlı bir kuram olan realizm okulunda rejimlere farklı açılardan yaklaşan düşünürler olsa da hepsinin analiz- lerinin ortak noktası, devletlerin güç kazanımı ve kaybıyla ilgili hesaplarının ve bununla ilgili olarak, uluslararası sistemdeki güç dağılımının rejimlerle ilgili ko- nularda belirleyici rol oynadığıdır.

S

Devletler Grieco tarafından uluslararası sistemde ne tür davranış sergileye aktörlerdir?

Neoliberallerin rasyonel egoist olarak gördükleri devletler Grieco tarafından ulusla- rarası güç dağılımındaki göreceli pozisyonlarını korumaya ve hatta geliştirmeye çalı- şan aktörler olarak nitelendirilmiştir. Yani devletler, güçlü olup olmadıklarını sadece sahip oldukları çeşitli güç kaynaklarına bakarak değerlendirmezler; bu değerlendir- meyi başkalarının sahip olduğu gücü de hesaba katarak yaparlar. Böyle bir değerlen- dirme şekli kaçınılmaz olarak devletleri rekabete ve özellikle silahlanma yarışına iter ve bu yarışta bir devletin kazancı diğerinin kaybıyla sonuçlanmak durumundadır.

S

Koordinasyon sorunlarını çözüme kavuşturmak amacıyla kurulmuş rejimler realistlere göre ne tür rejimlerdir?

Hâlihazırda kurulmuş kimi rejimleri inceleyen kimi realist düşünürler, bu re- jimlerin, neoliberallerin iddia ettiğinin aksine, devletlerin bireysel suboptimum kazançlarını kollektif olarak optimum kazanca dönüştürmek amacıyla değil, ço- ğunlukla bölüşüm sorunu doğuran koordinasyon sorunlarını güçlü aktörlerin çıkarları doğrultusunda çözüme kavuşturmak için (bu aktörler tarafından) kurul- duğunu savunmaktadır (Krasner, 1991: 337). Koordinasyon sorunlarını çözüme kavuşturmak amacıyla kurulmuş rejimlere, komünikasyon ve ulaşım rejmleri ile sanayi, sağlık ve işçi güvenliği standartlarını belirlemek üzere kurulmuş rejimler örnek olarak verilmektedir.

Bir tür komünikasyon rejimi olan uluslararası elektromanyetik alan rejimini inceleyen Stephen D. Krasner, bu rejimi kurma ihtiyacının devletlerin bu alandaki farklı uygulamalarını koordine etme zorunluluğundan kaynaklandığını belirtip, söz konusu koordinasyon sorununu yine bir oyun teorisi olan Cinsiyetler Savaşı (Battle of the Sexes) ile açıklamıştır.

S

Cinsiyetler Savaşı neyi ifade eder?

Cinsiyetler Savaşı’nda, birlikte vakit geçirmek isteyen, ancak bu konuda farklı tercihleri olan (örneğin, deniz kıyısında mı yok- sa yaylada mı tatil yapsak?) aktörlerin karşı karşıya kaldığı koordinasyon sorunu söz konusudur. Bu oyunla kurgulanan durumda, aktörlerin tercihlerinin birbirin- den üstün bir tarafı yoktur, ancak birisinin seçilmesi durumunda diğer tercih sa- hiplerinin arzusu tam olarak yerine getirilememiş olacaktır. Aktörlerin bağımsız olarak tercihlerini yerine getirmelerinde ise ana amaç olan birlikte hareket etmek mümkün olmayacaktır (Krasner, 1991: 337-340).

S

Bilgi bazlı kognitif (bi- lişsel) rejim kuramlarının ilgi ve araştırma alanına giren soru ve cevaplar nelerdir?

Uluslararası rejimlerin kurulmasında ve/veya etkili olmasında sadece güç ve çıkar faktörleri mi etkilidir? Fikir (idea) ve dünya görüşü (world view) olarak bilginin (knowledge) etkisinden söz edilebilir mi? Devletlerin kimlikleri ve çıkarları hep aynı mı kalır, değişime uğramazlar mı? Eğer değişime uğrarlarsa bunda bilginin (knowledge) ve bilgi topluluklarının (epistemic communities) rolü var mıdır, var- sa nedir? Uluslararası rejimler devletlerin kimlik ve çıkarlarında zaman içinde bir değişime yol açarlar mı? Yani rejimler, onları oluşturan devletlerden bağımsız bir etki gücüne sahip midir?

S

Sosyal bilimlerde neyin (geçerli) ‘bilgi’ olarak kabul edilmesi gerektiğine dair birbiri ile rekabet hâlinde olan iki temel paradigma nedir?

Sosyal bilimlerde neyin (geçerli) ‘bilgi’ olarak kabul edilmesi gerektiğine dair birbiri ile rekabet hâlinde olan iki temel paradigma vardır: bunlardan biri Pozitif diğeri ise Yorumsamacı (hermenötik) paradigmadır. Pozitif paradigma, sosyal dünyanın doğal âlemden farksız olarak sadece gözlemlenebilene odaklanarak, sosyal olgunun sebep-sonuç ilişkilerini keşfetmeye
yönelik olarak kontrol, standartlaştırma ve objektiflik içeren bilimsel yöntem ve metodlarla araştırılması gerektiğini savunurken, yorumsamacı paradigma sosyal ve doğa bilimleri arasında ayırım yaparak ikisinin benzer yöntemlerle incelenemeyecegini öne sürer. (Henn, Weinstein ve Foard, 2006: 10-15).