aofsorular.com
ULİ405U

Realizm ve Neorealizm (Gerçekçilik ve Yeni Gerçekçilik)

1. Ünite 21 Soru
S

Realizmin ya da diğer adıyla siyasal gerçekçiliğin ilk ve temel varsayımı nedir?

Realizme göre, uluslararası politika, özünde güç ve çıkar mücadelesi olarak tanımlanabilecek bir siyasal süreçtir. Bu aynı zamanda realizmin ya da diğer adıyla siyasal gerçekçiliğin ilk ve temel varsayımıdır.

S

Realizmin ikinci varsayımı nedir?

Realizmin ikinci varsayımı, uluslararası ilişkilerin temel aktörünün egemen ulus devletler olarak görülmesidir. Yani uluslararası politika ya da uluslararası ilişkiler, esas olarak, devletler arasında gerçekleşen bir etkileşim ve mücadele sürecidir. Devletlerin dışında başka aktörlerin olup olmadığı üzerinde durulmaz. Bu anlamda devletlerin dışındaki uluslararası örgütler, ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşları, ulusal ve uluslararası medya kuruluşlarının rolü dikkate alınmaz.

S

Realizmin üçüncü varsayımı nedir?

Realizmin üçüncü temel varsayımı ise devletlerin dış politikada rasyonel karar veren birimler olarak kabul edilmesidir. Buna göre, her devlet gücü oranında çıkarlarını maksimum kılmayı amaçlayan bir politika takip eder. Devleti rasyonel aktörler olarak kabul eden realistlere göre, belli amaçlar doğrultusunda hareket eden devlet, mevcut kapasitesini dikkate alarak, bunlara uygun araçlarla amacına ulaşmaya çalışır.

S

Realistler "yüksek politika" ve "alçak politika" nitelemesini nasıl yaparlar?

Realistlere göre, uluslararası ilişkilerin ana gündemini ulusal güvenlik konuları oluşturmaktadır. Realistler için devletin varlığını sürdürmeye ilişkin olan ulusal güvenlik konusu yüksek politika (high politics) olarak; ticari, mali, parasal, sağlıkla vb. ilgili konularsa alçak politika (low politics) olarak nitelenmektedir.

S

Morgenthau ve Kenneth Waltz'a  göre güç kavramı neyi ifade eder?

Morgenthau'ya göre güç, politikanın temel amacını ve herhangi bir siyasal davranışın temel güdüsünü oluşturmaktadır. Kenneth Waltz ise (1992: 36) gücü, bir amaç olmaktan ziyade bir araç olarak, devletin varlığını sürdürmesinin ve güvenliğinin sağlamasının aracı olarak görmektedir. Waltz’a göre devletin nihai amacı güç değil güvenliktir ve bu noktada Morgenthau’dan farklı düşünmektedir. Waltz’a göre güç, devletin daha fazla güvenliğe sahip olmasının bir aracıdır.

S

Klasik realistler ve neorealistlerin güce bakış açısı arasındaki farklıklar nelerdir?

Klasik realistler gücü uluslararası politika ve dış politikanın başlıbaşına bir amacı olarak görmekteyken neorealistler gücü devletin temel amacı olan hayatta kalma ve varlığını sürdürme amacını gerçekleştirmeye yönelik bir araç olarak değerlendirmektedir.

S

Realizminin ortaya çıkışındaki felsefi geri plan dikkate alındığında realizmin ilk temsilcisi kimdir?

XX. yüzyıl realizminin ortaya çıkışındaki felsefi geri plan dikkate alındığında bunun eski Yunana kadar götürülebileceği görülmektedir. M.Ö 5. yüzyılda (MÖ 471-400), yaklaşık Platonla aynı dönemde yaşayan Thucydides, bu akımın ilk temsilcisidir. 

S

Machiavelli'nin güce bakış açısı nasıldır?

XX. yüzyıl realizminin ortaya çıkışındaki felsefi geri plan dikkate alındığında bunun eski Yunana kadar Machiavelli, tıpkı modern felsefeci Nietzche gibi, güce başlı başına bir amaç olarak hayranlık duydu ve onu ahlaksal ölçülere ya da etik unsurlara bakılmaksızın kazanılacak bir şey olarak gördü. Machiavelli’nin çalışmasında güç, güç dengesi, ittifak ve karşı ittifak oluşumu ve kent devletleri arasındaki çatışmaların nedenleri üzerine ilginç dersler bulunmaktadır. Machiavelli, prensin iktidarını sürdürebilmesi için, içten ve dıştan gelecek tehditlere karşı koyabilecek güce sahip olması gerektiğini ortaya koymaktadır.

 

S

Machiavelli’nin nasıl bir ahlak anlayışı vardır?

İki tür ahlak anlayışı üzerinde duran Machiavelli’ye göre, biri bireysel ahlak (bu kişinin kendini korumasına yöneliktir ve dinsel bir tarafı bulunmaktadır) diğeriyse prensin devletin çıkarlarını ve ulusal güvenliği korumasına ilişkin ahlaki sorumluluğudur. Bunlar arasında bir çatışma olduğunda prensin ikinciyi tercih etmesi sorumluluk ahlakının bir gereği olarak düşünülmektedir. Bu nedenle iyi yönetici, sorumluluk ahlakı doğrultusunda hareket eden, devletin bekasını sağlayan yöneticidir. Klasik anlamda iyi ve ahlaklı biri olsa bile, bu noktada becerikli değilse kötüdür Machiavelli’ye göre, devletin varlığını sürdürme ve hayatta kalma amacı diğer tüm amaçlarının önünde gelir. Moral, ideolojik ve diğer tüm amaçlar bu amaca göre ikinci derecededir.

S

Hobbes’un  insanın doğasına yaklaşımı nasıldır?

Hobbes’un insanın doğasına yaklaşımı olumsuzdur. Aslında Hobbes’un devlet öğretisine ilişkin görüşlerini ortaya koyarken Thucydides’ten de etkilendiği görülmektedir. ‹nsan yapısı olabildiğince çıkarcıdır. Bundan dolayı ister istemez insanlar birbirinin düşmanı olur ve “herkesin herkese karşı savaş durumu (Latince: bellum omnium contra omnes) başlar. Bu durumda “insan insanın kurdu”dur (Latince: homo homini lupus). Ancak genel bir güvensizlik
oluşturan bu durum, insanın ana güdüsü olan kendi varlığını korumayı istemesine aykırıdır, bu bakımdan çok tehlikelidir. Bu varlığını koruma güdüsü, insanları bir sözleşmeyle ellerinde bulunan güce başvurma yetkisinden bir devlet adına vazgeçmeleri ve onu bir egemene devretmelerine yol açmıştır. Böylece bir sözleşmeyle devlet kurulmuş ve doğa durumundan yurttaşlık durumuna geçilmiştir.

S

Realizme göre devlet adamını yönlendiren faktörler nelerdir?

Realizme göre devlet adamını yönlendiren faktörler korku, kuşku, güvensizlik, güvenlik ikilemi, üne kavuşma, saygınlık ve çıkar gibi unsurlardır. Özellikle bunlar arasında korku ve bunun yol açtığı güvenlik ikilemi devletleri savaşa zorlayan nedenlerin başında gelmektedir.

S

Realizme göre politikacıların davranış şekilleri nasıldır?

Realizme göre, politikacılar ahlaki ölçütlerden ziyade temelinde çıkar ve gücün maksimum kılınmasını öngören siyasal kriterlere göre davranırlar. İdealist yaklaşım politikanın ahlaki standartlara uyması gerektiği üzerinde dururken realistler, soyut nitelikli ahlaki standartların siyasal eylemlere uygulanamayacağını ileri sürerler. Çünkü; karar verici durumundaki devlet adamı, ulusal çevreden farklı olarak, gerek bir merkezi otoritenin, gerek tam anlamıyla devletleri bağlayıcı hukuki yaptırımların, gerekse bütün devletlerce kabul edilmiş ilkelerin bulunmadığı bir uluslararası çevrede faaliyet göstermektedir. Ayrıca uluslararası alanda geçerli olan standartlar, ulusal düzeyde bir bireyin davranışlarını yönlendiren standartlardan da oldukça farklıdır. Realistlere göre, devlet adamı, devletin çıkarını gözetmek zorunda olduğundan, bireysel ilişkilerinde uyduğu ahlaki standartlara çoğu zaman uymayabilir. Zira devlet adamı, öncelikle ulusal çıkarı gözetmek ve devleti dış tehditlerden ne pahasına olursa olsun korumak zorundadır. Çünkü; merkezi bir otoritenin bulunmadığı bir uluslararası ortamda, sonucu belirleyen her zaman devletin gücü olmaktadır. Bu nedenle devrimci, yayılmacı ya da revizyonist davranışlara sık sık rastlanan bir uluslararası sistemde devleti düşmanlarından korumak zorunda olması, devlet adamını uygar bir toplumda bireyler ve gruplar arasındaki ilişkilerde hakim olan ahlaka aykırı ya da çirkin olarak kabul edilen birtakım yöntemleri benimsemek durumunda bırakmaktadır.

S

Devletin herhangi bir politikası hakkında iktisatçı, hukukçu, ahlak bilimci ve realistin bakış açıları nasıldır?

Devletin herhangi bir politikası hakkında iktisatçı, söz konusu politikanın toplumun refahını nasıl etkilediğini, hukukçu hukuksal kurallara uygun olup olmadığını ve ahlâk bilimci moral ilkelere uyup uymadığını araştırırken realist (siyasal gerçekçi) aynı olayı güç olarak tanımlanan çıkar açısından düşünür. Yani bu politikanın, devletin gücünü ne yönde etkilediği konusu üzerinde durur.

S

Çıkarların uyumu doktrini neyi ifade eder?

Çıkarların uyumu doktrinine göre, birey kendi çıkarı için çalışırken toplum çıkarı için de çalışmış olur. Kendi çıkarı peşinde koşan devlet, uluslararası toplumun çıkarına da çalışmış olur.

S

XX. yüzyıl realizminin asıl babası sayılan yazar kimdir?

İdealizmi ütopya olarak niteleyerek ağır şekilde eleştiren Carr’ın açtığı yoldangiderek kendini bir realist teori geliştirmeye adamış olmasından dolayı XX. yüzyıl realizminin asıl babası sayılan yazar Hans J. Morgenthau’dur.

S

Waltz’a göre, iç siyasal sistem ile uluslararası sistemin ana ilkesi ne gibi bir farklılık gösterir?

İç siyasal sistemde, sistemin temel kuralı hiyerarşi olmasına karşılık uluslararası sistemin ana ilkesi anarşidir. Hiyerarşik bir yapıya sahip olan ulusal sistemde emir ve itaat ilişkisi hakimdir. Sistemdeki birimleri oluşturan bireyler karmaşık toplumsal yapı içindeki işbölümü çerçevesinde hangi alanda uzmanlaşacaklarına kendileri karar vermekte ve bu nedenle farklı alanlarda uzmanlaşabilmektedirler. Oysa uluslararası anarşik yapıda ast üst ilişkisi ya da itaat eden-edilen ilişkisi söz konusu değildir. Birimlerin fonksiyonlarında benzerlik bulunmaktadır. Hiyerarşik bir nitelikteki ulusal yapıda farklı kapasitelere sahip olan birimlerin fonsiyonları farklıyken anarşik bir niteliğe sahip olan uluslararası yapıda farklı yetenekteki devletlerin fonksiyonları büyük ölçüde benzerlik göstermektedir

S

Klasik realizm ve neorealizmin uluslararası politikaya getirdikleri açıklamalar hangi açıdan farklılık gösterir?

Klasik realizm uluslararası politikaya birim düzeyinde, devletlerin davranışlarına dayalı olarak açıklama getirirken, neorealizm ise sistem düzeyinde ve sistemin anarşik yapısına dayalı nedenlerle açıklama getirir.

S

Amaç-araç ekseninde, Neorealist düşünce okulunun güce yaklaşımı ne yönde olmuştur?

Neorealist düşünce okuluna göreyse “güç”, başlı başına bir “amaç” olmaktan ziyade, mümkün olduğunda ve gerektiğinde başvurulabilecek bir “araçtır”. Zayıf olmanın, güçlü devletlerin saldırısına davetiye çıkarması gibi, çok güçlü olmaya çalışmak da diğer devletleri silahlanmaya ya da ittifak ilişkisi içine girerek güçlerini birleştirmeye itmektedir. Dolayısıyla güç, ancak gerektiğinde kullanılacak bir araç olup, ne kadar güce sahip olmak gerektiğine aklıselim sahibi devlet adamı karar verir. Olağanüstü durumlarda devletlerin nihai endişesi “güç” değil “güvenlik”tir.

S

Neorealizme ve Klasik realizme göre, devletin davranışlarını ne belirler?

Devletin davranışlarını anarşi ile açıklayan neorealizme göre, bir devletin diğerleri tarafından egemenlik altına alınma korkusu devletlerin davranışlarını belirlemektedir. İnsan doğasına dayanan klasik realizme göreyse devletlerin dış politikalarını belirleyen ana unsur diğerlerine egemen olma arzusudur. Uluslararası güç mücadelesi, anarşi modeline göre sistemin eksikliklerinden kaynaklanırken insan doğası modelinde, insanın doğasındaki eksikliklerden kaynaklanmaktadır. Neorealist teoride anarşiden kaynaklanan başkaları tarafından egemenlik altına alınma korkusu, yani her devletin korktuğu ya da her devletin diğerlerini egemenlik altına alma isteğinde olduğu varsayımı genelleştirilmektedir. En kötü durum varsayımına dayanan ve mahkûmun ikilemi, güvenlik ikilemi gibi oyun teorisinin kavramlarını kullanan neorealizmde; korkunun yanlış anlamadan, ön yargıdan ya da eksik bilgilenmeden kaynaklanabileceği dikkate alınmamaktadır.

S

Klasik realizmde anarşi ne anlama gelmektedir?

Klasik realizmde anarşi, uluslararası alanda insanların ve dolayısıyla devletlerin diğerleri üzerinde hâkimiyet kurma çabalarına engel olacak bir üst otoritenin bulunmaması anlamına gelmektedir. 

S

Neorealistlerin anarşi olgusuna bakış açısı nasıldır?

neorealistler anarşi olgusuna bir neden olarak bakarak, devletlerin dış politikasını açıklamada önemli bir çıkış noktası olarak kabul etmektedirler. Buradan yola çıkarak güvenlik ikilemi (security dilemma) ve kendine güvenme (self help: kendine yardım) kavramları üzerinde duran neorealistlere göre, herhangi bir devletin güvenliğini sağlamaya dönük faaliyetleri, mevcut ya da potansiyel düşmanlarının güvenliğini tehlikeye sokmaktadır. Bir devletin mutlak güvenlik içinde olması, diğer devletlerin mutlak güvensizliği anlamına gelmekte ve bu durum, diğer devletleri silahlanmaya ya da başka türlü düşmanca davranışlara itmektedir.