ULUSLARARASI TEKNOLOJİ VE İŞ GüCü AKIMLARI
Teknoloji kavramı neyi ifade etmektedir?
Teknoloji, yeni bir mal ortaya çıkartan veya mevcut malların daha ucuz ve kaliteli biçimde üretimine olanak sağlayan her türlü bilgi, beceri ve süreçlerdir. Mal ve hizmet üretiminin yanında yönetim, pazarlama ve benzeri hizmet ve bilgi konularıyla da ilgili olabilir.
Gelişmiş ülkelerde AR-GE sonuçlarının mal ve hizmet üretimine dönüştürülmesinde en önemli rolü hangi sektör üstlenmektedir?
Gelişmiş ülkelerde, AR-GE sonuçlarının mal ve hizmet üretimine dönüştürülmesinde ve AR-GE’nin rekabet gücünü yükselten bir etken olarak kullanılmasında en önemli rolü özel kesim üstlenmektedir. Türkiye’de de özel kesim AR-GE çalışmalarının rekabet gücünde doğurduğu artışın daha fazla bilincine varılmış olup bu alana daha fazla kaynak harcaması yapılmaya başlanmıştır.
Hangi harcamalar "maddi olmayan sermaye"nin kapsamına girer?
Bilgi ve teknoloji üretmeye yönelik harcamalar bir tür sermaye girdisi olarak kabul edilir ve buna maddi olmayan (gayrimaddi) ya da dokunulmaz (intangible) sermaye adı verilir. Maddi olmayan sermayenin kapsamına eğitim, öğretim, AR-GE harcamaları vs. girer. Yapılan araştırmalar, ABD’de maddi olmayan sermayenin miktar olarak 1970’lerin ortalarında fiziki sermaye stokuna eşit düzeye geldiğini, 1990’da ise fiziki sermaye stokunu %15 oranında geçtiğini ortaya koymaktadır.
Teknoloji hangi yönlerden uluslararası ticaretin konusu olabilir?
Teknoloji, iki yönden uluslararası ticarete konu olabilir. Bunlardan birincisi mal ticaretini geliştirici etkisidir. Teknoloji yeni malların bulunmasına veya mevcut olanların daha ucuz ve daha kaliteli biçimde üretilmesine olanak vererek dış ticaret akımlarını geliştirici sonuçlar doğurur. İkincisi de doğrudan doğruya teknolojinin kendisi uluslararası ticarete konu olabilir. Teknoloji, dar anlamda maddi varlığı olan bir faktör değildir. Bir işin nasıl yapılacağıyla ilgili bilgi, beceri veya know how’lardan oluşur. Bu anlamda teknoloji, yabancı firmadan örneğin patent satın almak veya lisans anlaşması yapmak yoluyla ithal edilebilir. Bazı durumlarda ise teknoloji, üretiminde kullanıldığı mallara dönüşmüş durumdadır. Yenilikler içeren bu gibi mallara örnek olarak makine, donatım veya genel olarak sermaye mallarını gösterilebilir.
Bir firmanın yeni teknolojilere ulaşabileceği yollar nelerdir?
Bir firmanın yeni teknolojilere ulaşabileceği yollardan birincisi, yeniliklerin doğrudan doğruya o firmanın kendisi tarafından icat edilmesidir. İkinci yol ise başkaları tarafından geliştirilen teknolojilerin elde edilip kullanılması veya taklit edilmesidir. Yeni teknoloji icadı, ülkeler ve firmalar arası teknoloji açığını büyültür, birinden diğerlerine yayılması ise bu açığı kapayıcı yönde etki yapar. Teknoloji transferi, ülkeler arasındaki asırlık teknoloji açığının kısa bir süre içinde kapanmasına olanak sağlayan etkin bir yoldur.
Başlıca teknoloji transferi kanalları nelerdir?
Teknoloji, ya sermaye mallarına dönüşmüş olarak (embodied) ya da yalın (disembodied) biçimde ithal edilir. Buna göre başlıca teknoloji transferi kanalları şu şekildedir:
- Sermaye malları ithaliyle sağlanan teknoloji
- Dolaysız yabancı sermaye yatırımları
- Yalın biçimde teknoloji ithali
- Bilimsel konferanslar, teknik bültenler ve yabancı bilim adamı değişimi programları
- Teknik yardım programları
Henüz bir sermaye malına dönüşmüş olmayan teknolojinin ithal edilmesi hangi teknoloji transfer kanalına dahildir?
Henüz bir sermaye malına dönüşmüş olmayan (disembodied) teknolojinin ithal edilmesi yalın biçimde teknoloji ithali grubuna girer. Örneğin, yabancı teknolojinin patentini satın almak, lisans anlaşmaları ile teknoloji kiralamak veya ücretli danışmanlık hizmetlerinden yararlanmak gibi yollar bunlar arasındadır.
Makine ve donatım ithaliyle sağlanan teknoloji transfer yolu hangisidir?
Makine ve donatım ithali, sermaye malları ithaliyle sağlanan bir teknoloji transferi yoludur. Bu gibi malları üreten bir ülke, bunlara aynı zamanda kendi teknolojilerini de katmış olur. Az gelişmiş ülkeler bu malları ithal ettiklerinde söz konusu ileri teknikler adı geçen ülkelere girmiş olur. Ancak farklı ülkelerin teknik özellikleri de farklı olduğu için bir malın çeşitli kaynaklardan ithali, teknoloji uyuşmazlığı gibi bazı sorunlar da doğurabilir.
Bağlı ticaret yoluyla teknoloji transferinin en açık yöntemi nedir?
Bağlı ticaret yoluyla teknoloji transferinin en açık şekli "geri satınalım" (buy-back) anlaşmalarıdır. Bu yönteme göre, ülke kendi teknolojisini kullanarak yabancı ülkede bir sanayi tesisi (örneğin anahtar teslimi bir fabrika) kurar ve bunun bedelini ev sahibi ülkeden, o tesisin ürünlerini satın alarak tahsil eder. Finansal kiralamada ise ileri teknoloji içeren yabancı sermaye mallarının taksit öder gibi bir yöntemle ülkeye girişi sağlanmaktadır.
Az gelişmiş ülkelere teknoloji transferiyle ilgili bir "davranış kodu" belirlenmesinin amacı nedir?
1964 yılında UNCTAD (Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı)'nın kurulmasından sonra, az gelişmiş ülkeler diğer kalkınma konularında olduğu gibi teknoloji transferi konusunda da görüşlerini bu örgüt aracılığıyla savunma olanağı elde ettiler. Nitekim UNCTAD’ın çabaları sonucunda, az gelişmiş ülkelere teknoloji transferiyle ilgili bir "davranış kodu" (Code of Conduct) belirlemek için çalışmalara girişilmişti. Bu girişimin amaçları, teknoloji transferi konusunda ilgili tarafların ve hükümetlerin uymaları gereken genel ve eşit standartlar koymak ve az gelişmiş ülkelerin kalkınma ihtiyaçlarına öncelik vermek biçiminde özetlenebilir.
İşgücü kıtlığının başlıca nedenleri nelerdir?
İş gücü kıtlığı, nüfustaki artışın büyümenin gerektirdiği işçi talebini karşılayamaması, emeğin işe katılma oranının düşüklüğü, ülke içi işçi hareketliliğinin yetersiz olması vs. gibi nedenlere bağlıdır. Öte yandan iş gücü yetersizliği, bütün ekonomiyi ilgilendiren bir olay olabildiği gibi yalnız belirli faaliyet kollarına özgü veya mevsimlik nitelikte de olabilmektedir. Bir ülkede genel olarak iş gücü açığı olmamasına karşın, bazı işlerde çalışacak insan gücü bulunmasında güçlük çekilebilir. Bu durumda karşılaşılan sorun, çalışmaya hazır yeterli sayıda insan yokluğu değil fakat bunların belirli işleri yapmaktan kaçınmaları veya bu işleri yapacak uzmanlık ve beceriye sahip bulunmamalarıdır.
Uluslararası iş gücü akımlarının, ilgili ülkelerin nüfus yapıları üzerindeki etkileri nelerdir?
Uluslararası iş gücü akımlarının ilk ve en açık sonucu ilgili ülkelerin nüfus yapıları üzerinde görülür. Göçler, insangücü ihraç eden ülkenin nüfusunu azaltırken, ithalatçı ülkenin nüfusunu artırır. Nüfustaki değişmeler de öte yandan ekonomik ve sosyal yaşamda önemli etkiler doğurur. İş gücü akımları yalnız nüfusun toplamını değiştirmekle kalmaz, aynı zamanda yaş ve cinsiyet bileşimini de etkiler. Genellikle çalışmak için yabancı ülkelere gidenler, nüfusun genç ve erkek kesimidir. Diğer bir deyişle uluslararası iş gücü göçleri, işçi gönderen ülkede genç ve erkek nüfusu azaltıcı, işçi ithal eden ülkede ise artırıcı etkide bulunur. Göçler faal nüfusun toplam nüfusa oranını da değiştirir. Bu daha çok yerleşmek amacı taşımayan, geçici nitelikteki göçlerde görülür. Kısa süreler içinde dışarıda çalışmaya gidenler, genellikle ailelerindeki çalışmayan bireyleri (çocuk, ihtiyar vb.) yanlarında götürmezler. O bakımdan gittikleri yerlerde faal nüfus artar. Orta Doğu ülkelerinde ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra kurulan cumhuriyetlerde çalışan yabancı işçiler genellikle bu niteliktedir. Oysa, geçmişte Amerika Kıtası’na veya Avustralya’ya yapılan göçler sürekli yerleşme şeklinde olmuştur. Göç edenler çoğunlukla bütün aile bireyleriyle birlikte gitmişlerdir. Aradan geçen zaman dolayısıyla bugün Batı Avrupa ülkelerinde çalışan Türk işçileri de artık o ülkelerde yalnız değil, aileleriyle birlikte oturmaktadır.
İş gücü göçünün işçi gönderen ülke üzerindeki olumlu etkileri nelerdir?
Göç olayının, gönderen ülke bakımından başlıca olumlu etkilerinden biri işsizliği azaltıcı etkidir. Yaygın işsizlik içinde bulunan ülkelerin dışarıya iş gücü göndermeleri işsizlik sorununu hafifleterek emek piyasasındaki dengesizliği bir derecede giderebilir. İkinci olumlu etki iç tasarrufu artırıcı etkidir. Göçmen işçilerin ana yurda gönderdikleri birikimler, ülkenin toplam tasarruf açığını giderici ve yatırımlarını artırıcı etki doğurur. Yurt dışında çalışan işçiler, yüksek bir gelir elde ettiklerinden ve tasarruf eğilimleri de yüksek olduğundan, ana ülkelerindeki ile karşılaştırılamayacak kadar önemli bir tasarruf gücüne sahiptirler. Yurda gönderilen birikimler, iktisadi kalkınma için kayda değer bir finansman kaynağı oluşturabilir. Göç olayının dış ödemeler bilançosunu iyileştirici etkisi de bulunmaktadır. Dışarıda çalışan işçilerin tasarruf olarak veya geride bıraktıkları aile bireylerinin geçimlerini sağlamak için gönderdikleri paralar, ana ülke ekonomisi için önemli bir döviz kaynağıdır. Son olarak göçle birlikte ileri bir toplum içerisinde çalışmaya giden işçiler, dış dünya ile kuracakları ilişki sonucunda bilgi ve görgülerini artırarak ekonomik bakımdan daha yararlı elemanlar durumuna gelirler. Bu konuda, mesleki eğitim üzerinde özellikle durmak gerekir. Yabancı ülkeye düz işçi olarak gidenler, döndüklerinde eğitilmiş, nitelikli insangücü olabilirler.
Uluslararası iş gücü akımlarının olumsuz etkileri nelerdir?
Uluslararası iş gücü akımlarının, gönderen ülke ekonomisi üzerinde doğurabileceği bazı olumsuz etkilerden birisi nitelikli iş gücü kaybıdır. Giden işçilerin tamamı düz işçi olmayıp bir bölümü belirli işleri olan beceri sahibi kimselerdir. Sahip oldukları mesleki deneyim ve uzmanlık dolayısıyla bazan yurt dışına giden bu insanların yerleri doldurulamaz. İşçi akımlarıyla ilgili diğer bir sorun da işçi gönderen ülkelerin bu kanaldan dışarıya bir tür sermaye ihraç etmiş olmalarıdır. Ana ülke, doğuştan itibaren işçiyi besler, giydirir, eğitir ve onun üretici duruma geçmesini sağlar. İşçinin üretken çağa gelmesine kadar yapılan harcamalar bir tür sermaye yatırımı niteliğindedir. Bunlara ekonomik terimle "beşeri sermaye" (human capital) denmektedir. Yabancı ülkeye giden bir işçi, sırtındaki bu beşerî sermayeyi de birlikte götürür. Gönderen ülke için bu bir kayıptır. Diğer bir sorun beyin göçüdür. Ülkelerarası emek hareketlerinin dikkate değer bir yönü az gelişmiş ülkelerden doktor, mühendis, bilim adamı gibi yüksek derecede eğitilmiş insanların gelişmiş ülkelere doğru göç etmeleridir. Bu tür insangücü akımlarına alışılmış deyimle "beyin göçü" denir. Son olarak göç eden kişiler, farklı bir toplumda uzun süre yaşadıktan sonra anayurda döndükten sonra önemli toplumsal uyumsuzluk ve kültürel farklılaşma sorunları yaratabilirler.
İş gücü göçünün işçi ithal eden ülke üzerindeki etkileri nelerdir?
Yabancı işçi çalıştıran ülkeler genellikle sermaye ve doğal kaynaklar yönünden zengin, iş gücü bakımından fakirdirler. Dışarıdan emek ithali, mesleki iş gücü darboğazını kırarak sermayenin tam kapasite ile çalışmasını, yatırım hızının artmasını ve dolayısıyla ekonomik refahın yükselmesini sağlar. İş gücü ithali, sanayi ülkelerinde ücretlerin yükselmesini önler. Böylece de üretim maliyetlerinin ucuzlamasına ve ülkenin dünya piyasalarındaki rekabet gücünün artmasına yol açabilir. Bu nokta, özellikle ekonomileri ihracata dayalı ülkeler için büyük önem taşır. Ücretlerdeki yükselmeyi engellediği için genellikle ulusal işçi sendikaları yabancı işçi çalıştırılmasına karşı çıkarlar. Fakat yabancı işçi ithali dolayısıyla reel ulusal gelirde sağlanan artış, yalnız bir sınıfın değil, tüm toplumun refahını yükseltir. Diğer bir etki yabancı işçilerin niteliği ölçüsünde ev sahibi ülkenin kazancının da o kadar artmasıdır. Bu sayede işçi ithal eden ülke, hiçbir yetiştirme masrafına katlanmadan, üretken durumdaki yabancı işçi emeğinden yararlanmış olmaktadırlar.
Diğer yandan yabancı işçi çalıştırmak ev sahibi ülkeye bazı külfetler de yükler. Örneğin, artan nüfus dolayısıyla konut, okul, yol, hastane vs. gibi sosyal sabit sermaye tesislerine talep yükselir. Ayrıca kendi yurttaşlarının işsizlik sorunlarını artırabilir. Yabancı işçi sayısının yerli nüfusun önemli bir payına ulaşması, ülkede bazı toplumsal ve kültürel uyumsuzluk sorunları doğurabilir.
Beyin göçünün başlıca nedeni nedir?
Beyin göçünün temel nedeni, gelişmiş ülkelerdeki yüksek ücretler ve ileri yaşam koşullarıdır. Fakat az gelişmiş ülkelerde bu insanların emeklerine ve yaratıcı güçlerine de ihtiyaç çok büyüktür. Öte yandan, onları yetiştirmek için yapılan önemli ölçüde eğitim harcamaları vardır. Bu insanların yurtdışına göç etmeleri ile az gelişmiş ülkeler hem onların emeğinden yoksun kalmakta hem de taşıdıkları beşeri sermayeyi yabancı ülkelere kaçırmış olmaktadırlar.
Liberal görüşü benimseyen iktisat teorisyenlerinin beyin göçü hakkındaki görüşü ne yöndedir?
İktisat literatürüne bakıldığında, genellikle liberal görüşü benimseyen iktisatçıların, ileri derecede teknik iş gücünün serbestçe göç etmesinden yana oldukları görülür. Bu yazarlar, gelişmiş ülkelerde bu tür emeğin marjinal veriminin daha yüksek olduğunu, nitekim ana ülkeye göre çok daha fazla gelir kazanmalarının da bunu kanıtladığını belirtirler. Böylece, göçlerin dünya kaynaklarının ortalama verimliliğini artıracağını ve dolayısıyla dünya refahını yükselteceğini öne sürerler.
Türkiye’nin ilk ve en fazla işçi gönderdiği bölge neresidir?
Türkiye’nin ilk ve en fazla işçi gönderdiği bölge Avrupa Ekonomik Topluluğu ülkeleri ve özellikle Almanya’dır. Devlet Planlama Teşkilatı'nın tahminlerine göre halen, ülke dışında yaşayan yurttaşlarımız 3,5 milyon dolayında olup yabancı ülkelerde çalışan işçilerimizin sayısı da bir milyonun üzerinde bulunmaktadır. Oturmak veya çalışmak üzere yurt dışında Türklerin en fazla bulundukları yer Batı Avrupa ülkeleri, özellikle de Almanya’dır. Yurt dışında çalışan işçilerimizin %70 dolayındaki kısmı bu ülkededir. Almanya’yı Fransa, Avusturya, Hollanda ve İngiltere gibi ülkeler izlemektedir.
1970'lerin ortalarından itibaren Türkiye'den yurtdışına iş gücü akımı hangi bölgede yoğunlaşmıştır?
Batı Avrupa’ya işçi akımının durmasından sonra Türkiye’den Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki petrol zengini ülkelere işçi gönderildi. Artan petrol gelirleri dolayısıyla Suudi Arabistan, Irak, Libya ve Körfez ülkeleri özellikle altyapı yatırımlarının tamamlanması amacıyla büyük inşaat faaliyetine girişmişlerdi. Bu faaliyetler; Güney Kore, Hindistan, Japonya ve Türkiye gibi ülkelerin müteahhitlik firmaları tarafından yürütülüyordu. Türk müteahhit firmaları aldıkları işlerde çalıştırdıkları işçileri genellikle Türkiye’den getirtiyorlardı. Alt yapı yatırımlarının tamamlanması, petrol fiyatlarının düşmesi ve döviz gelirlerinin azalması gibi nedenlerle Orta Doğu’ya işçi gönderilmesi de zamanla yavaşlamıştır. Körfez Krizi’nden sonra Kuveyt’in onarımı nedeniyle yeni işçi talebi bir miktar artmışsa da bunun fazlaca bir önemi olmamıştır.
Merkez Bankası'nın bir dönem yurtdışındaki Türk işçilere tanımış olduğu "Kredi Mektuplu Döviz Tevdiat Hesabı" imkanının amacı nedir?
Yurt dışında çalışan işçilerimizin o ülke bankalarına yatırdıkları tasarrufların Türkiye’ye aktarılması ve Türk ekonomisinin yararına kullanılması amacıyla geçmişte birçok planlar yapılmış ve çeşitli tasarılar ortaya atılmıştır. Ülkenin döviz darboğazına girdiği dönemlerde, Merkez Bankası'nda "Kredi Mektuplu Döviz Tevdiat Hesabı-KMDTH" adlı hesaplar açtırma olanağı tanınması bunlardan biridir. Bu hesaplara, yurt dışında çalışan işçiler (ve Türkiye’de oturanlar) yurda getirmek zorunda olmadıkları döviz tasarrufları ile para yatırabilmekteydiler. Ayrıca bir Alman Bankası olan Dresdner Bank ile TCMB arasında yapılan anlaşma sonucu, işçiler tasarruflarını TCMB adına bu bankaya yatırabilmekteydiler. Yapılan bütün bu düzenlemelerle yüksek faizler ödenerek işçi dövizleri ana yurda çekilmeye çalışılmıştır.