aofsorular.com
HUK222U

ULUSLARARASI MÜLTECİ HUKUKU

7. Ünite 20 Soru
S

Göçmen ve mülteci kavramları arasındaki farkı açıklayınız.

İnsan hareketliliği konusunda iki ana grubu birbirinden ayırmak gerekir. Bunlardan ilki, kendi devletlerindeki yaşam koşullarını beğenmeyerek daha iyi yaşam koşullarına ulaşmak için yani salt ekonomik nedenlerle başka ülkelere göç edenlerdir. Devletler göçmen kabulünü çoğunca belli koşullara bağlamışlardır. Ne var ki az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş devletlere yönelmiş göç talebi, devletlerin belirlediği koşul ve sınırların çok daha ötesindedir. Dolayısıyla ekonomik nedenlerle göç edenler, genellikle yasadışı olarak gelişmiş ülkelere girmeye çalışmakta, girmekte ve yaşamlarını sürdürmektedir. Yasa dışı olarak bir ülkeye girmiş göçmen, yakalandığı takdirde cezalandırılmakta, sınır dışı edilmekte veya ülkesine geri gönderilmektedir. Uluslararası insan hareketliliği konusunda göçmenler yanında belirlenmesi gereken diğer grup, mültecilerdir. Mülteciler de göçmenler gibi kendi ülkeleri dışında yaşamayı istemektedir. Ancak mültecilik, ağırlıklı olarak siyasi bir kavramdır. Mülteciler, kendi ülkelerinden ayrılmak zorunda kalmışlardır. Mülteci kendi ülkesinde ırkı, dinî, milliyeti, belirli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden zulme uğrayacağından korkmaktadır.

S

1951 Mülteci Sözleşmesi'ne göre mültecilik statüsünün varlığından bahsedebilmek için hangi koşulların bulunması gerekir?

1951 Mülteci Sözleşmesi 1A(2) maddesinin yaptığı tanım çerçevesinde, mültecilik statüsünün varlığından bahsedebilmek için şu koşulların bulunması gerekir:
1. Zulme uğramaktan haklı nedenlerle korkma
2. Zulme uğrama korkusunun ırk, din, tabiiyet (milliyet), belirli bir toplumsal gruba mensup olma veya siyasi düşüncelerden kaynaklanması
3. Ülkesi dışında bulunma
4. Kendi ülkesinin korumasından yoksun bulunma, yararlanmak istememe veya ülkesine göre dönememe, dönmek istememe

S

Zulme uğramaktan haklı nedenlerle korkma mültecilik statüsünün kazanılmasında ne şekilde değerlendirilir? Açıklayınız.

Zulme uğrama korkusu, öznel/subjektif bir hâldir. Dolayısıyla mültecilik statüsü verecek makamlar iltica talebinde bulunan kişinin ülkesindeki durumu, o kişinin algısı ve anlatımları çerçevesinde değerlendirmek durumundadır. Korku hâli öznel bir durum olsa bile, tümüyle kişinin algısına bağlı kalınarak karar verilmesini gerektirmez. Zira kişinin içinde bulunduğu korku hâlini destekleyen nesnel koşullar da bulunmalıdır ki bu da “haklı nedenlerle korkma” ifadesiyle dile getirilmiştir. Mültecilik statüsü verecek makamların talepte bulunanın ülkesinde koşullar hakkında resmî bir araştırma yapması zorunlu ve gerekli olmadığı gibi bazen böyle bir araştırma yanıltıcı da olabilir. Asıl olan talepte bulunanın içinde bulunduğu korkunun haklı nedenlere dayandığı yönünde inandırıcı bir anlatım yapabilmesidir. Bunun yanında talepte bulunan kişi, ülkesinde doğrudan zulme uğramış olduğunu göstermek zorunda değildir. Zira mültecilik çerçevesinde sağlanan koruma, zulme uğrama korkusuyla ilişkilendirilmiştir; yani zulme uğramadan önce ülkesinden ayrılmış kişiler, amaçlanan korumanın merkezindedir. Bununla birlikte, doğal olarak zulme uğramış ve yine zulme uğrayacağından korkan kişiler mültecilik tanımına dâhildir. Talepte bulunan kişi kendisiyle benzer durumda olan kişilerin ülkesinde maruz kaldığı zulmü, zulme uğrama korkusunun haklı nedeni olarak gösterebilir.

S

Mülteci tanımının dışında tutulan kişiler kimlerdir?

1951 Mülteci Sözleşmesi’nin 1F maddesi, anılan 1A(2)’de yapılan mülteci tanımının bazı kişiler hakkında uygulanmayacağını belirtir. Bunlar;
“(a)barışa karşı suç, savaş suçu veya insanlığa karşı suç gibi suçlar için hükümler koyan uluslararası belgelerde tanımlanan bir suç işlediğine,
(b) mülteci sıfatıyla kabul edildiği ülkeye sığınmadan önce, sığındığı ülkenin dışında ağır bir siyasi olmayan suç işlediğine,
(c) Birleşmiş Milletlerin amaç ve ilkelerine aykırı fiillerden suçlu olduğuna dair hakkında ciddi kanaat mevcut”
olan kişilerdir.

S

Mülteci hukukunun önemli ayaklarından biri olan geri göndermeme ilkesi ne anlam ifade etmektedir?

İlke, zulme uğrama tehdidi altında bulunanların ülkelerine gönderilmesini yasaklamaktadır. Böylece devletler, 1951 Mülteci Sözleşmesi’nin Sıradan ve siyasi hiçbir eylemi olmayan bir vatandaşın muhalif düşünceleri nedeniyle korku duyması, mültecilik
statüsü için yeterli değildir. tanımladığı mülteciler söz konusu olduğunda, kendi ulusal düzenlemeleri ne olursa olsun, bu kişileri zulme uğrayacakları ülkeye iade edemeyeceklerdir. 1951 Mülteci Sözleşmesi md. 33 (1), geri göndermeme ilkesini/geri gönderme
yasağını ifade eder: “Hiçbir taraf devlet; bir mülteciyi, ırkı, dinî, tabiiyeti, belirli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatı ya da özgürlüğü tehlike altında olacak ülkelerin sınırlarına, her ne şekilde olursa olsun geri göndermeyecek veya iade (“refouler”) etmeyecektir.” 

S

Geri göndermeme ilkesinin istisnası nedir? Açıklayınız.

1951 Mülteci Sözleşmesi 33 (1) maddesinin sağladığı koruma mutlak değildir. Aynı maddenin ikinci fıkrası, geri göndermeme ilkesinin istisnasını oluşturur. Madde 33 (2) şu şekildedir: “Bununla beraber, bulunduğu ülkenin güvenliği için tehlikeli sayılması yolunda ciddi sebepler bulunan veya özellikle ciddi bir adi suçtan dolayı kesinleşmiş bir hükümle mahkum olduğu için söz konusu ülkenin halkı açısından bir tehlike oluşturmaya devam eden bir mülteci, işbu hükümden yararlanmayı talep edemez.” 

S

Geri göndermeme ilkesinin istisnasını oluşturan ulusal güvenlik ve tehlike oluşturma kavramları nasıl yorumlanmalıdır?

‘Ulusal güvenlik’ ve ‘tehlike oluşturma’ ifadelerinin belirsizliği, söz konusu istisnanın uygulanması konusunda oldukça dikkatli olmayı gerektirir. Zira ifade ve kavramlara verilecek geniş anlamlar, Sözleşme’nin amacını ve işlerliğini ortadan kaldırabilecektir. ‘Ulusal güvenlik’ kavramı, devletin yapısına, bağımsızlığına, meşru hükûmetin işleyişine yönelik bir içeriğe sahiptir. Genel olarak bu tehlikenin muhatabının, kendisinden koruma talebinde bulunulan devlet olduğu kabul edilmektedir. Bunun yanında ulusal güvenlik ve toplum açısından ‘tehlike oluşturma’ kanaati, basit bir zan veya temelsiz bir korkuyla gerekçelendirilmemeli, değerlendirmeyi yapan devlet, bu konuda kanıtlara dayanmalı ve ‘tehlike oluşturma’ çıtası yüksek tutulmalıdır

S

Geri göndermeme ilkesinin istisnasının uygulanmasının şartları nelerdir?

İstisnaların uygulanması ile ilgili olarak uyulması gereken standartları şu şekilde sıralanabilir:
1. 33 (2). maddede düzenlenen ulusal güvenlik ve kamu güvenliği istisnaları Sözleşme’nin geri göndermeme ilkesine izin verdiği tek istisnalardır,
2. Bu istisnaların uygulanması işkence, zalimane, gayriinsani ya da aşağılayıcı muamele ya da cezaya ya da buna denk düşecek bir muameleye veya sınırlandırılması mümkün olmayan diğer insan hakları prensiplerine aykırılık oluşturmamalıdır,
3. İlkenin insani karakteri ve ihlalinde ortaya çıkacak ciddi sonuçlar dikkate alındığında, istisnalar dar yorumlanmalı ve özel dikkatle uygulanmalıdır,
4. Geri gönderilmeme ilkesine yönelik istisnaların uygulanmasında adil yargılama ilkesine sıkı bir şekilde bağlı kalınmalıdır,
5. İstisnaların uygulanması durumunda dahi, ilgili Devlet bireyin güvenli üçüncü bir ülkeye kabulünü sağlamaya yönelik bütün makul önlemleri almalıdır.

S

Kitlesel sığınma olaylarında yaşanan sıkıntılara çözüm olarak geliştirilen kavramlar nelerdir? Açıklayınız.

Kitlesel sığınma olaylarında gözlemlenen sorunların çözümü için iki önemli kavram geliştirilmiştir. Bunlardan ilki, külfet paylaşımıdır. Buna göre kitlesel sığınma olaylarında uluslararası topluluk, kitlesel sığınmanın getirdiği külfeti paylaşmalıdır. İkinci kavram ise geçici koruma kavramıdır. Geçici koruma, devletlerin kitlesel sığınma taleplerini ilk aşamada olumlu karşılamasını ancak sonrasında 1951 Mülteci Sözleşmesi’nin getirdiği yükümlülüklerle (yani mültecilik statüsü tanıma ve bu statünün gereklerinden yararlandırmayla) bağlı olmayarak farklı bir kalıcı çözüm bulma olanağına sahip olması anlamına gelir.

S

Geri göndermeme ilkesinin istisnası olan "ulusal güvenlik" ve "tehlike oluşturma" hallerinin değerlendirilmesinde dikkate alınan orantılılık ilkesi gereği hangi hususlara dikkat edilmelidir?

İstisnaların uygulanmasında bağlı kalınması gereken orantılılık ilkesi, aşağıdaki hususların dikkate alınmasını gerektirmektedir 
1. Ülke güvenliğine yönelik tehlikenin ciddiyeti,
2. Bu tehlikenin gerçekleşme olasılığı ve yakınlığı,
3. Ülke güvenliğine yönelik tehlikenin ilgili kişinin gönderilmesiyle giderilip giderilmeyeceği ya da önemli ölçüde azaltılıp azaltılmayacağı,
4. Gönderme işleminin birey için oluşturacağı riskin niteliği ve ciddiliği,
5. Geri gönderme yasağı ile uyumlu diğer alternatiflerin gerek iltica ülkesinde gerek güvenli üçüncü ülkede mevcut olup olmadığı ve bunların takip edilip edilemeyeceği.

S

“Hiçbir Taraf Devlet bir şahsı, işkenceye tabi tutulacağı tehlikesinde olduğuna dair esaslı sebeplerin bulunduğu kanaatini uyandıran başka devlete geri göndermeyecek, sınırdışı etmeyecek veya iade etmeyecektir.” kuralında yer verilen işkence kavramı  nasıl tanımlanabilir?

İşkenceye Karşı Sözleşme’nin 1 (1) maddesine göre işkence, “bir kimseye karşı, kendisinden itiraf almak veya üçüncü kişi hakkında bilgi edinmek, kendisinin veya üçüncü kişinin yaptığı veya yaptığından kuşkulanılan bir eylem nedeniyle cezalandırmak veya kendisini veya üçüncü kişiyi korkutmak veya zorlamak amacıyla veya ayrımcılığa dayanan herhangi bir sebeple, bir kamu görevlisi veya resmî sıfatla hareket eden bir başka kişi tarafından veya bu görevlinin veya kişinin teşviki veya rızası veya muvafakatiyle işlenen ve işlendiği kimseye fiziksel veya ruhsal olarak aşırı acı veya ıstırap veren her hangi bir fiildir. Kanuni yaptırımlardan kaynaklanan veya yaptırımın doğasında bulunan veya bu yaptırımlarla rastlaşan acı veya ıstırap, işkence sayılmaz”.

S

Mültecinin iradesine bağlı olarak mültecilik statüsünün sona erme halleri nelerdir?

Mültecinin iradesine bağlı olarak mültecilik statüsü, ilk olarak, vatandaşı olduğu ülkenin korumasından kendi isteği ile tekrar yararlanma durumunda ortaya çıkar. Mültecinin iradesine bağlı olarak mültecilik statüsünü sona erdiren başka bir neden, ilk nedene benzer bir şekilde, kişinin irade ve gönüllü olarak kaybettiği vatandaşlığını kazanması durumudur. Mülteci, kendi devleti dışında başka bir devletin vatandaşlığını kazanmış olabilir. Böyle bir durumda da mültecilik statüsünün getirdiği koruma, gereksiz hâle gelmiştir. Mültecilik statüsünü mültecinin iradesine bağlı olarak sona erdiren nedenlerin sonuncusu, mültecinin zulme uğrama korkusuyla ayrıldığı devletine, kendi rızasıyla yerleşmek üzere dönmesidir.

S

Mültecinin iradesi dışında mültecilik statüsünü sona erdiren haller nelerdir? 

Mültecilik statüsünün verilmesini gerekli kılan zulme uğrama korkusuna neden olan olayların, yeni mültecinin kendi ülkesinde
zulüm korkusunu doğuran uygulamaların ortadan kalkması, mültecilik statüsünü sona erdirir. Sözgelimi iç savaşın sona ermesi, ayrımcı politikalar güden yönetimin uygulamalarına son vermesi gibi olaylar, zulüm tehdidini de ortadan kaldırmış olabilir. Bu durumda mültecilik statüsü vererek koruma sağlayan devlet, bu statünün sona erdiğini beyan edebilir. Ancak dikkat edilmesi gereken nokta, her türlü değişikliğin yahut resmî beyanın mültecilik statüsünün verilmesini gerekli kılan hâlleri ortadan kaldırmayabileceğidir. Mültecinin kendi devletindeki değişiklikler, zulme uğrama korkusunu ortadan kaldırmamış olabilir yahut kişinin daha önceki deneyimleri böyle bir korkunun devam etmesini haklı gösteriyor olabilir.

S

Sığındığı ülkeye yasa dışı yollarla giriş yapmış ve henüz yasal bir statü verilmemiş olan kişilerin uluslararası düzenlemeler ışığında hakları nelerdir?

Bir mültecinin kendi ülkesinden başka ülkede bulunuşunun ilk boyutunu, fiziksel bulunuş oluşturur. Böyle bir durumda kişi sadece kendi devletinin sınırları dışında, başka bir ülkede bulunmaktadır. Mülteci olup olmadığı belli değildir; durumu resmî makamlarca incelenecektir. Bu kişilerin statüleri henüz kesinlik ve resmiyet kazanmaması, korunmayacakları anlamına gelmez. Bu kişilerin en önemli hakları şu şekilde sıralanabilir:

  • İzinsiz giriş nedeniyle cezalandırılmaması hakkı.
  • Fiziksel güvenliğin sağlanması: yaşama hakkı; işkenceye, zalimane, insanlık dışı ve onur kırıcı muameleye maruz kalmama kişisel özgürlük ve güvenlik hakkı.
  • Temel ihtiyaçlara ulaşma hakkı
  • Mülkiyet ve aşırı vergilendirilmeme hakkı
  • Aile birliği hakkı
  • Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü
  • Ücretsiz temel eğitimden yararlanma hakkı
  • Kimlik belgesi edinebilme hakkı
  • Mahkemelere ulaşabilme hakkı
S

Bir ülkede hukuka uygun olarak bulunan mülteci ve iltica edenlerin hakları nelerdir?

Bir mültecinin bir ülkede bulunuşu, sadece fiziksel bulunuşunun ötesinde bir resmiyet taşıyor olabilir. Sözgelimi, bir başka ülkede mülteci olarak yaşayan ancak geçici bir süre için 1951 Mülteci Sözleşmesi tarafı olan bir devlette bulunan mülteci, bu devletin koruma sağladığı bir mülteci olmamakla birlikte, mültecilik statüsü nedeniyle uluslararası korumanın kapsamındadır. Bunun yanında iltica talebinde bulunmuş ve taleplerinin sonucunu bekleyen hatta iltica talepleri kabul edilmemekle birlikte ret kararının temyiz sonucunu bekleyen kişilerin, aynı çerçevede, ülkede hukuka uygun bir şekilde bulundukları kabul edilir. Söz konusu devletin bu durumdaki kişilere, mülteci hukuku bağlamında sağlaması gereken ilave haklar bulunmaktadır. Bunlar;

  • Sınır dışı edilmeme hakkı
  • Seyahat ve ikamet özgürlüğü
  • Kendi işinde çalışma hakkı
S

Geçici yahut daimi oturma izni verilen kişilerin haklarından olan adil koşullarda çalışma hakkına yönelik ne şekilde bir düzenleme yapılmıştır?

Mültecilerin korumasız bir konumda olmaları, onları iş yaşamı koşullarında sömürüye ve istismara açık hâle getirmektedir. 1951 Mülteci Sözleşmesi bu noktayı dikkate alarak devlete, mültecilerin uygun koşullarda çalışmalarının sağlanması için yükümler getirmektedir. Sözleşme’nin 24. maddesi şu şekildedir:
“1. Taraf Devletler, ülkelerinde yasal olarak ikamet eden mültecilere, aşağıdaki konularda vatandaşlarına uyguladıkları muamelenin aynısını uygulayacaklardır: (a) Yasalarla düzenlendiği veya idari makamların yetkisine tabi oldukları ölçüde; ücretin bir parçası olduğu durumlarda aile yardımlarını da içerir şekilde ücretler, çalışma saatleri, fazla mesai düzenlemeleri, ücretli tatil, evde çalışmaya ilişkin sınırlamalar, asgari çalışma yaşı, çıraklık ve mesleki eğitim, kadınların ve küçüklerin çalışması, toplu iş sözleşmeleri ile sağlanan imkânlardan yararlanma."

S

Hukuka uygun olarak ülkede kalmakta olan mültecilerin sosyal güvenlik haklarıyla ilgili nasıl bir düzenleme yapılmıştır?

1951 Mülteci Sözleşmesi’nin 24. maddesinin 1. fıkrasının b bendi ile ikinci ve üçüncü fıkraları bu konuyla ilgilidir:
“1. Taraf Devletler, ülkelerinde yasal olarak ikamet eden mültecilere, aşağıdaki konularda vatandaşlarına uyguladıkları muamelenin aynısını uygulayacaklardır:
(b) Aşağıdaki sınırlamalara tabi olmak üzere, sosyal güvenlik (iş kazaları, meslek hastalıkları, analık, hastalık, sakatlık, yaşlılık, ölüm, işsizlik, ailevi yükümlülükler ile ulusal yasalara ve yönetmeliklere göre bir sosyal güvenlik programının kapsamına giren her hangi bir olağanüstü durum);
(i) Kazanılmış hakların ve kazanılmak üzere olan hakların korunması için uygun düzenlemeler mevcut olabilir;
(ii) Tamamen devlet fonlarından karşılanan ödenekler veya ödenek bölümleri ile normal bir emeklilik ödeneği için lüzumlu aidat koşullarını yerine getirmemiş kişilere yapılan yardımlar konusunda, ikamet edilen ülkenin ulusal yasaları ve yönetmelikleri hükümler içerebilir.”

S

Hukuka uygun olarak ülkede kalmakta olan mültecilere diğer mültecilerin sahip olduğu haklarının yanında hangi haklar tanınmıştır?

Mülteci statüsünün resmî olarak verilmesine bakılmaksızın geçici yahut daimi ikamet izni verilenlerin, ülkede hukuka uygun olarak kaldıkları kabul edilir. Hukuka uygun olarak ülkede kalmakta olan mülteciler, yukarıda sayılan haklardan yararlanacakları gibi ayrıca başka haklara da sahip olacaklardır.

  • çalışma hakkı
  • adil koşullarda çalışma hakkı
  • sosyal güvenlikten yararlanma hakkı
  • kamu bağış ve yardımlarından yararlanma hakkı
S

Mültecinin kendi devleti dışında başka bir devletin vatandaşlığını kazanması halinde mültecilik statüsünün kaybedilmesi için gereken şartlar nelerdir?

Mülteci, kendi devleti dışında başka bir devletin vatandaşlığını kazanmış olabilir. Böyle bir durumda da mültecilik statüsünün getirdiği koruma, gereksiz hâle gelmiştir. Ancak bu durumun mültecilik statüsünü sona erdirmesi için, salt vatandaşlığın kazanılmış olmasının yanında, söz konusu devletin koruma sağlıyor olması da gerekmektedir. Yeni bir vatandaşlığın kazanılması, genellikle mültecinin kendisine mültecilik statüsü vererek ikamet etmesine izin veren devletin vatandaşlığına kabul ile gerçekleşir. Ancak mülteciler ikamet ettikleri ülkenin dışında başka bir devletin vatandaşlığını da kazanabilirler.

S

Kitlesel sığınma talepleri ne anlama gelmektedir?

Kitlesel sığınma talepleri, özellikle iç savaş, iç savaş korkusu yahut baskıcı hükûmetlerin askerî yöntemlere başvurması veya tehdidinde bulunması durumunda komşu devletlere yönelen geniş insan topluluklarından gelmektedir. ‘Kitlesellik’in tanımı tam olarak yapılamazsa da kısa sürede gerçekleşen önemli sayıda insanın koruma talebiyle sınıra gelmesi ve koruma talep edilen devletin bu sayıdaki insana koruma sağlama kapasitesine sahip olamaması olarak betimlenebilir.