İNSANCIL HUKUK
Uluslararası hukukta insancıl hukuk ne anlama gelir?
Savaş veya silahlı çatışma durumlarının etkilerini sınırlandırmak amacıyla insanlara yapılması gerekli olan asgari davranış ve yardıma dair kurallar bütünüdür. Savaş hukuku veya silahlı çatışma hukuku olarak da bilinir. Uluslararası hukukun parçasıdır. Kodlaştırılmasına 19. yy. da başlanmıştır. Pek çok hükmü teamül hukukudur. Münferit eylemleri kapsamına almaz. Bu çerçevede yalnızca bir haydutluk eylemi veya teşkilatlanmamış ve kısa süren ayaklanmalar bir avuç bireyin devlete karşı ayaklanması veya bir polis merkezine saldırı silahlı çatışma olarak nitelendirilmemiş ve insancıl hukuk kapsamına dahil edilmemiştir İnsancıl hukuk ve insan hakları hukuku arasında esas itibarıyla önemli farklar vardır. İnsancıl hukuk, devlet ile devlet arasındaki ilişkileri düzenler. Eşitlerarası ilişkiler söz konusudur. İnsan hakları hukuku, devlet ile bireyler, yani devlet ile tebaası arasındaki ilişkileri düzenler. Kural olarak, her zaman (barış zamanı veya savaş zamanı) uygulanır. Ancak, bazı andlaşmalar, hükümetlerin, savaş durumunda veya olağanüstü hal durumlarında bazı istisnalar dışında insan temel hak ve özgürlüklerini askıya alabilmesine izin verir.
İnsancıl hukukun düzenlediği hakların ise askıya alınması söz konusu değildir.
İnsancıl hukuk, savaş durumunda uygulanır. Savaş hukukunda, barış zamanında
olmayan yeni birtakım haklar devreye girer
Uluslararası insancıl hukukun başlıca kaynakları nelerdir?
Silahlı çatışma hukuku ve teamül kuralları, büyük ölçüde Lahey’de yapılan 1899
ve 1907 Lahey Sözleşmeleri dâhilindeki kodlaştırma çabalarının konusunu oluşturmuştur ve kısmen de 1874 tarihli Brüksel Konferansı’nın sonuçlarıyla, 1868 tarihli St. Petersburg Bildirisi’ne dayanır. Söz konusu Lahey kuralları ve özellikle, Kara Savaşındaki Kural ve Örflere Dair Düzenlemeler, savaşan tarafların harekât esnasındaki davranışları açısından geçerli olan hak ve yükümlülükleri düzenler ve uluslararası bir silahlı çatışma sırasında, düşmana zarar veren araç ve yöntemlerin seçimine dair sınırlamalar getirir. Bunlara, Cenevre kuralları da ilave edilmelidir. Bunlara 1864, 1906 ve 1929 tarihli Savaş Alanındaki Ordularda Bulunan Hasta ve Yaralıların Durumunun İyileştirilmesine dair Cenevre Sözleşmeleri ile 1949 tarihli Cenevre Sözleşmeleri’nde içerilen kurallar ilave edilmelidir. Uluslararası insancıl hukukun önemli bir kısmını oluşturan 1949 tarihli dört Cenevre Sözleşmesi, dünyadaki hemen her devletin bağlanmayı kabul ettiği andlaşmalardır. Birleşmiş Milletler (BM) üyesi devletlerin tamamı dahil olmak üzere birçok devlet bu andlaşmaların tarafı olmuştur. Bu andlaşmalar, konusu itibarıyla savaş mağdurlarını korur, savaş mağduru olmayan sakat silahlı kuvvet personeline ve düşmanca davranış içinde olmayan kişilere garanti sağlar ve 1977 tarihli Ek Protokoller’le geliştirilmişlerdir. Bütün bunlar, askerî harekât esnasındaki davranışların bir hukuki düzenlemeler bütününe tabi olduğunu gösterir.
Jus ad bellum nedir?
BM Şartı’nda zikredilen ve uluslararası hukukun ayrı ama önemli bir kısmını
oluşturan devletlerin güç kullanıp kullanamayacağı meselesi ya da başka deyişle
silahlı güç kullanımının meşru olup olmadığı, uluslararası hukukun güç kullanımını meşru saydığı hâllerle ilgili kurallar (jus ad bellum, savaş yapma hakkı) dır.
Jus in bello nedir?
Çatışmalar süresince uygulanacak hukuki rejimi düzenleyen kurallar (jus in bello, savaş içindeki haklar, yükümlülükler) dır.
İnsancıl hukukun amacını açıklayınız?
Savaş meşru olsun olmasın, insancıl hukukun amacı, bir savaş durumunda asgari bir uygarlık standardının gerçekleştirilmesini sağlamak, değerlerin gereksiz tahribini önlemektir. Böylelikle, bu hukukun gayrımeşru savaşlarda da geçerli olduğu ileri sürülebilir.
Birleşmiş Milletler Barış Güçleri ile ilgili bilgi veriniz?
Birleşmiş Milletler Gücü’nün amaçları, çatışma tehlikelerini teşhis etme ve
kaynaklarını diplomasi yoluyla ortadan kaldırma, çatışma ortaya çıktığında buna
yol açan meseleleri çözmek amacıyla barışı kurma, barışı korumak için yapılan
anlaşmaların icrasına yardımcı olma, barışın tesisine yardımcı olmak için hazır
bulunma, iç savaş ve çatışma nedeniyle bozulan altyapı ve kurumları yeniden inşa etme ve uluslararası barışçıl menfaat bağlarını inşa etme, çatışmanın altında yatan temel sebepleri ortaya koymadır. Bu amaçlar, uluslararası hukuk kurallarında ifadesini bulan ortak ahlak anlayışını artan şekilde idrak ederek mümkün olabilir. Önleyici diplomasi, barışı kurma, barışı koruma ve barışı uygulama bu amaçları
gerçekleştirmek için kullanılan tekniklerdir. Barışı uygulama amacıyla göre yapılması için ilgili ülkenin iznine gerek yokken barışı kurma veya barışı koruma için ilgili ülkenin iznine gerek vardır.
Birleşmiş Milletler haricindeki barış gücü uygulamaları ile ilgili bilgi veriniz?
Birleşmiş Milletler haricindeki barış gücü uygulamaları da vardır. Amerikan
Devletleri Teşkilatınca Dominik Cumhuriyeti’ne gönderilen Amerikalılararası
Barış Gücü, Arap Birliği’nce Lübnan’a gönderilen Arap Caydırıcı Gücü ve Güney
Rodezya’da görevlendirilen barış güçleri bunlara örnek gösterilebilir. Normalde ev
sahibi ülkenin izni ile aksi hâlde davetiye ile tek uluslu barış güçleri oluşturulmuştur.
Dünyanın çeşitli kısımlarında gözlemcilik görevi yapan güçler hakkında bilgi veriniz?
Dünyanın çeşitli kısımlarında gözlemcilik görevi yapan güçler de vardır. Mesela, Pakistan-Hindistan arasındaki ateşkesi izlemek üzere görevlendirilen Gözetim Grubu, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Cumhuriyeti arasındaki andlaşmanın gözlenmesi ve riayetsizliğin belirlenmesi için kurulan Yemen Gözlemci Görevleri, 1991’de Kuveyt’ten Irak güçlerinin zorla çekilmesini müteakiben Irak-Kuveyt sınırındaki askersizleştirilmiş bölgeyi gözlemlemek üzere oluşturulan BM Irak-Kuveyt Gözlemci Görevi bu görev çatısı altında ilgili ülkede bulunmuşlardır.
Muharip statüsü ile ilgili bilgi veriniz?
Meşru bir hükûmetin devrilmesi veya devletten ayrılmak için çıkarılan iç karışıklıklar devletin iç işidir ve karışılmaz. İsyancılar suçlu sayılırsa sorun devletin yetkisindedir. De Facto tanımadan önce devletlerce isyancılara savaşan veya asi sıfatı tanınabilir. Üçüncü devletlerin asilerle pazarlığa girmesi durumunda asilik sıfatı tanınmış olur. Muharip (savaşan) statüsü resmî bir statüdür. Savaş hukukunun savaşanlara tanıdığı barış zamanında sahip olunmayan birtakım yetkilerin uygulanması imkânını verir.
Asilik sıfatının etkileri nelerdir?
Asilik sıfatının etkileri, savaşan sıfatına göre daha sınırlıdır. Üçüncü devletler bu sıfatı tanımakla isyancılara sınırlı savaşan olma hakkı tanır. İsyancılar, açık denizde başka devletlerin gemilerini durdurup arayamazlar, bunu ancak etkin oldukları karasularındaki gemilerine yapabilirler. Üçüncü devletler, asilik sıfatını tanıdıkları zaman, savaşanlara karşı tarafsız davranmak zorundadır.
Terör hakkında bilgi veriniz?
Terör son yıllarda belirli siyasi sonuçlara ulaşmak için yoğun olarak kullanılmaktadır. Pek çok örnekte teröristler, çatışma içinde olduğu devleti ve muhtemel veya farazi müttefiklerini baskı altına almak için masum üçüncü bir devleti hedef olarak seçer. Uluslararası hukuk açısından bu konuda belirlenebilecek pek çok sorun vardır. Öncelik, terörizmin tanımlanması konusundadır. Yine tanımın kapsamı konusu, yani üstlenilecek eylemler meselesi, diğer bir sorunu oluşturur. İnsanlara olduğu kadar mallara karşı saldırıların da kapsam dâhilinde sayılıp sayılmayacağı belirli değildir. Suçluların suça yönelmesinde, yalnızca suç saiki ile siyasi saiki birbirinden ayırdetmek de önem taşır. Bazı devletler terörist faaliyetleri desteklediği için, üzerinde anlaşmaya varılan uluslararası kuralların uygulanması açısından
yaşanan zorluklar da mevcuttur.
Vaşington Bildirisi hakkında bilgi veriniz?
NATO’nun 1999 tarihli Vaşington Toplantısı’nda kabul edilen Vaşington
Bildirisi’nde hayati kaynakların kullanımının engellenmesi, hayati ihtiyaç maddelerin naklinin durdurulmasını önlemek için harekete geçilmesi ve terör eylemleri, NATO çerçevesinde ittifakın güvenlik çıkarlarını etkileyen riskler arasında kabul edilmiş fakat terörle mücadele için ittifak içi dayanışma ve iş birliği süreci yeterli görülmüştür. Bu noktada terör riskinin, uluslararası insancıl hukukla ilişkisinin olup olmadığı hususunun incelenmesi uygun olacaktır.
Savaş hukukunun temel ilkeleri nelerdir?
Savaş ve tarafsızlık hukukunun 19. yy.ın ikinci yarısı ve 20. yy.ın başında gerçekleşen gelişimi ve kısmen kodlaştırılması, uluslararası savaş hukuku düzeninin temelini teşkil eden belirli ilkelerin oluşmasına yol açmıştır. Bunlardan öncelikle, savaşanların davranışlarının hukuka tâbi olduğu ilkesini belirterek başlamak gerekir. Savaştaki askerî zorunluluk ilkesi, savaş hukuku ve tarafsızlıktan kaynaklanan yüküm ve yasakları geçersiz kılmaz. Askerî zorunluluk
uyarınca yapılan eylem, düşmanı yenmek için zorunlu olan fakat aynı zamanda
hukuk ve teamül kurallarının ışığında kabul edilebilir olan birtakım önlemlerin
alınmasını ihtiva etmelidir.
Hukukun gelişmesi ve kodlaştırılması teknolojik gelişme ve yeni silahların
keşfinin gerisinde kalır. Ancak bu olgu, düzenlenmemiş kabul edilen durumlarda
savaşanların, tam bir hareket serbestîsini haiz olduğu ilkesi olarak yorumlanamaz. İnsaniyet ilkesi sonuçları katlanarak artan diğer bir ilkedir. Çarpışanların, gereksiz acıya neden olan silah, mermi veya maddeleri kullanmaları yasaklanmıştır.
Silahlı çatışma kavramı ile ilgili bilgi veriniz?
Silahlı çatışma, BM Şartı uyarınca de facto bir durum olarak değerlendirilmektedir. Pozitif hukuk da savaş hukuku terimi yine de varlığını sürdürmektedir. Bugün, silahlı çatışma varsa eski savaş hukuku kuralları devreye girer. Bu noktadaki değişimin başlangıcı, yukarıda da değindiğimiz üzere BM Şartı’nın kabulüdür. Günümüzde savaş ve silahlı çatışma tabirleri açısından bir kavram kargaşası mevcuttur. Barış ve savaş durumu arasındaki ayrılık açık bir şekilde seçilmekle beraber, barış ve silahlı çatışma arasında bu derece kesin bir ayrılık olmayabilir. Savaş durumunda taraflar arasındaki normal ilişkiler tamamıyla ortadan kalkarken bugün bir silahlı çatışmanın başlaması, taraflar arasındaki hasmane olmayan ilişkilere zorunlu olarak ara verilmesi anlamına gelmez. Yani, taraflar arasındaki diplomatik ilişkiler zorunlu olarak sona
ermez veya ertelenmez.
Uluslararası nitelikte olan silahlı çatışmalar ile ilgili bilgi veriniz?
Uluslararası nitelikte olan silahlı çatışmalar, en az iki devletin dahil olduğu
çatışmalardır. Bu tür çatışmalar, Cenevre Sözleşmeleri Ek Protokol I’deki kurallar
dahil, geniş kapsamlı kurallara tabidir. Ek Protokol halkların sömürge tahakkümüne, yabancı işgale, ırkçı rejimlere karşı savaştığı, self-determinasyon haklarını kullandıkları silahlı çatışmaları kapsamakta olup Cenevre Sözleşmeleri’ni tamamlayıcı nitelik taşır.
Si Omnes kuralı nedir?
Si Omnes kuralı, herkes katılırsa, herkes uygularsa anlamındadır. Bütün ilgililer için andlaşma bağlayıcı olmadıkça andlaşma hiçbiri için bağlayıcı olmayacak kuralı.
Tarafsız ve savaşan ayrımı ile ilgili bilgi veriniz?
Klasik uluslararası hukukta savaş ve savaşa katılıp katılmama devletler için bir
haktır. Ancak tarafsızlık bir hak değildir. Tarafsız olduğunu söyleyen bir devlete
diğer devletlerin rıza göstermeleri beklenmemektedir. Tarafsızlık, bir devletin iki veya daha çok devlet arasında çıkmış olan bir savaşta, kendisini fiilî ve hukuki bakımdan savaş hâli dışında tutması ve savaşan devletlerin de öyle saymalarıdır. 1907 V nolu ve XIII nolu Lahey Sözleşmeleri’nde kodlaştırılmıştır. İki ana ilkede belirginleşmiştir. İlki olan çekimser kalma ilkesi, savaş eylemlerine katılmamadır. Tarafsız devlet ülkesinin bir savaşan devlete karşı üs olarak kullanılmasına izin veremez. Diğeri olan fark gözetmeme ilkesi ise savaşanlardan birine tanıdığı hakkı diğerine de tanımaktır. Tarafsızlık hukuku, tarafsızların savaşanlarla ticari faaliyete girmesini yasaklamaz. Ancak savaşana silah ve malzeme tedarik edilemez. Tarafsız devlet vatandaşlarına da bu konuda yasak getirebilir ancak mecbur tutulamaz.
Çarpışan kavramı ile ilgili bilgi veriniz?
Çarpışanlar, savaş eylemlerini yapma yetkisini haizdir. Savaş esiri muamelesine tabi tutulurlar. 1949 III. Cenevre Sözleşmesi savaş esirlerine ilişkindir. İşgal
altındaki ülkede çarpışmayanlar için 1949 IV. Cenevre Sözleşmesi m. 4 uygulanır.
Çarpışmayanlar, savaş eylemlerinin hedefi olamazlar. Savaş yetkisi kullanmaya
haiz değildirler. Çarpışan, normal olarak bir savaşta çarpışan kişiler, savaşanların düzenli silahlı kuvvetleridir. Bu kuvvetlere kimlerin dâhil olduğu her bir ülkenin iç hukukuna tâbi olacaktır. Bu tanınmış silahlı kuvvetlere ilave olarak düzenli olmayan birlikler de görülebilir. Bu gruplar, bir savaşan tarafından yetkilendirilebilir veya özel girişimden kaynaklanmış olabilir ya da özel bir yetkeye bağlı olmaksızın kendi teşebbüsleriyle hareket ediyor olabilirler. Yakın zamanlara kadar savaş hukuku, düzenli olmayan birliklerin özel çeşitlerine hiçbir hukuki statü tanımamıştır
Savaş halinde işgal ile ilgili bilgi veriniz?
Temeli, Lieber Kodu ile 1899 ve 1907 tarihli Lahey Sözleşmeleri’yle atılmıştır. 1899 tarihli Kara Savaşındaki Kural ve Örflere Dair Sözleşme, savaş zamanında askerî işgale dair bugünkü kuralların çoğunu içermektedir. 1907 tarihli IV. Lahey Sözleşme ve 1949 tarihli IV. Cenevre Sözleşmesi, konuyla ilgili önemli belgelerdir. Sadece ilan edilmiş savaşlar için değil, iki veya daha fazla âkit devlet arasındaki ihtilaflara savaş durumu birince tanınmasa da uygulanacağını belirtir. Bir ülke, 1907 tarihli Lahey Düzenlemeleri’nin 42. maddesi uyarınca, hasım ordunun yetkisi altına girdiğinde işgal edilmiş sayılır. İstila eden, kendi yetkisini, meşrû egemenin yerine kullanır. İşgal altındaki topraklarda üç ayrı hukuk sistemi uygulanır: Meşrû egemenin yerel hukuku, işgal edenin hukuku, uluslararası hukukun uygulanabilir teamül ve ahdî kuralları. İşgal, de facto temelde tesis edilir. Varlığı sürdürülmesine bağlıdır. İşgal edilen topraklarda egemenlik sona ermez. Uluslararası hukuk, işgalin geçerli olması için resmî bir ilanı gerekli görmez.
Misilleme ne anlama gelir?
Karşılıklılık ilkesine dayanır. Barış zamanında yasak olmakla birlikte,
savaş hukukunda yeri vardır. Uluslararası Hukuk Komisyonu “karşı önlemler” terimini kullanır. Amaç, düşmanı hukuka aykırı faaliyeti durdurması için ikna etmek ve silahlı çatışma hukukuna uymasını sağlamaktır. Misilleme, savaşan hükûmetin yetkili temsilcisi tarafından emredilmelidir. Her misilleme, ilk ihlalle orantılı olmalıdır. Misilleme eylemi, düşman, hukuka aykırı faaliyetlerinden vazgeçmesi ve silahlı çatışma hukukuna uyması için ikna edilir edilmez durdurulmalıdır.