aofsorular.com
HUK222U

ULUSLARARASI HUKUKTA DEVLETİN YETKİSİ

1. Ünite 20 Soru
S

Münhasır yetki ilkesini açıklayınız?

Uluslararası hukuk uyarınca egemenlik devlete kendi ülkesinde bulunan kişi ve şeyler (bunların içine o devlet ülkesinde kayıtlı olan deniz ve hava araçları ile o araçlarda çalışanlar da dâhildir) bakımından tek başına kural koyma (yasama) ve bunları uygulama (yürütme ve yargı) yetkisi verir. Bu yetkinin ülkeselliği ve münhasırlığı ilkesidir. Bu çerçevede devlet kendi ülkesinde bulunan kişiler ve şeyler hakkında kanunlar çıkarabilir, vatandaşlarının ve yabancıların hakları ve malları üzerinde tasarruf etme yoluna gidebilir. Yetkinin ülkeselliği ilkesi çerçevesinde
Uluslararası Daimi Adalet Divanı, devletin yetkilerini kural olarak sadece kendi ülkesinde kullanabileceğini ve uluslararası örf ve adette veya andlaşmalarda bulunan müsaade edici bir kural olmaksızın devletin yetkisini ülkesi dışında kullanamayacağını ifade etmiştir (UDAD’nın 1927 tarihli Lotus-Bozkurt Davası kararı).

S

Devletin kanun ve mahkemelerinin yetki alanı hakkında bilgi veriniz?

Her ne kadar uluslararası hukuk devletlere yetkilerini kendi ülkeleri içinde kullanma zorunluluğu getiriyorsa da bir devletin kanunlarının uygulama ve mahkemelerinin yetki alanını ülkesi dışında bulunan kişi, şey ve eylemlere teşmil etmesi kimi hâllerde mümkündür. Bu bakımdan devlet yabancı ülkede bulunan vatandaşları hakkında vatandaşlık prensibi uyarınca her zaman yetkisini kullanabilir. Bunun dışında devletler evrensel cezai yetki iddiası ile korsanlık, köle ticareti, uyuşturucu ticareti, terörizm, işkence, ırk ayrımcılığı, uçak ve gemi kaçırma, rehine alma, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve soykırım suçları gibi konularda yetkilerini ülke dışındaki olay ve şeyler üzerinde kullanmaktadır. Bu konuda değişik ülke mahkemelerinde verilmiş Filartiga, Noriega, Eichmann, Zardad ve Pinochet kararları zikredilebilir. 

S

Diplomatik himaye nedir?

Bir devletin ülkesinde yaşayan insanları bu devlete vatandaşlık bağı ile bağlayan
sürekli hukuki ilişkiye uyrukluk denmektedir. Bu çerçevede uluslararası hukuka
göre uyrukluk verilmesi her devletin münhasır yetkisi içinde olup bir devlet bu
bağa dayanarak kendi uyrukluğunda bulunan bir gerçek veya tüzel kişinin başka
devletlerde uğradığı haksızlıklar adına uluslararası alanda hak arama yetkisine
sahiptir. Buna uluslararası hukukta diplomatik himaye denir.

S

Bir devletin vatandaşı namına diplomatik himaye hakkını kullanabilmesi ile ilgili bilgi veriniz?

Bir devletin vatandaşı namına diplomatik himaye hakkını kullanabilmesi için o kişinin haksız fiilin vuku bulduğu anda ve bu hakkın kullanıldığı anda o devletin tabiiyetinde bulunuyor olması gerekir. Söz konusu kişinin o devletin tabiiyetinde bulunup bulunmadığı veya birden fazla devletin tabiiyetinde olması
(çif­te vatandaşlık) hâlinde hangi devletin bu hakkı kullanacağı sorun oluşturur.
Bu konuda uluslararası hukuk gerçek kişiler bakımından kişinin tabiiyetinin devlete diplomatik himaye hakkını verebilmesi için o kişi ile devlet arasında bir sosyal bağlılık vakıasının olması gerektiği, bunun da “gerçek ve etkin” bir ilişkiye dayanması gerektiği kuralını getirmiştir. Buna göre kişinin etkin tabiiyetle bağlı olduğu devlet diplomatik himayeye başvurabilecektir (BMAD’nın 1955 tarihli Nottebohm Davası kararı). Tüzel kişiler açısından tabiiyet iç hukuklarda kuruluş yeri esası, idare merkezi esası ve şirket faaliyetlerinin yoğunlaştığı yer esası gibi
farklı esaslara tabi kılınmakta bu ise diplomatik himayenin bunlardan hangisi tarafından başvurulacağı sorusunu ortaya çıkarmaktadır. Birden fazla ülkede faaliyet gösteren şirketlerle ilgili konuları düzenlemek üzere genellikle devletler kendi aralarında çok taraf­lı yatırımların korunması andlaşmaları yapma ve uluslararası
tahkime gitme yoluna başvurmaktadırlar.

S

Ülkesel yetkiye uluslararası hukuk uyarınca getirilebilecek istisnalar nelerdir?

Uluslararası hukuk, bir devletin yukarıda açıkladığımız ülkesel yetkisine kimi istisnaların getirilebileceğini de öngörmüş ve buna ilişkin kurallar getirmiştir. Bu kuralların bazıları uluslararası örf ve adet hukukunun parçası hâline gelmiştir: Her devletin başka bir devletten onun ülkesini diğerinin zararına olacak faaliyetlerde kullandırılmamasını isteme hakkı (Komşu devletten yayılan zehirli dumanların önlenmesine ilişkin 1941 tarihli Trail Smelter Hakemlik kararı), bir devletin kendi işlem ve malları, devlet başkanı, diplomatik temsilcisi, savaş gemileri ve silahlı güçleri adına başka bir devletin ülkesel yetkisinden muaf tutulmayı isteme hakkı ve bir devletin karasularından başka bir devlete ait gemilere geçme hakkı veren “zararsız geçiş” hakkı. Bir devletin ülkesinde tehdit veya kullanma amaçlı nükleer silah bulundurup bulunduramayacağına ilişkin BM Adalet Divanı’nın 1966 tarihli Nükleer Silahların Hukukiliğine ilişkin Danışma Görüşünde, Divan bu tür silahların kullanılmasının insancıl hukuka aykırı olsa da bulundurulmasının meşru müdafaa hakkına dayandırılabileceğini ifade etmiştir.
Bunun dışında bir devletin andlaşma yapmak suretiyle başka devletlere veya
uluslararası teşkilatlara kendi ülkesi üzerinde birtakım haklar ve muafiyetler sağlaması da mümkündür. r. Bunların dışında birtakım andlaşmalar yoluyla devletlerin başka devletler yararına ülkesini askersizleştirme ve tarafsızlaştırma yükümleri yüklendiği de uygulamada gözlenmektedir. Uluslararası Daimi Adalet Divanı bu tür andlaşmalarla devlet egemenliğine getirilen önemli sınırlamaların devletin egemenliğinin bir parçası olan anlaşma
yapma hakkına dayandığı için bunun egemenlikten vazgeçme olarak değerlendirilemeyeceğine hükmetmiştir

S

Bir devletin kendi ülkesi üzerinde yaşayanlar hakkında sahip olduğu münhasır yetkisinin uluslararası hukukça sınırlandığı en önemli alan insan hakları hukukudur. Bu konuyu ayrıntılı olarak ele alan belli başlı uluslararası andlaşmalar nelerdir?

Bu konuyu ayrıntılı olarak ele alan belli başlı uluslararası andlaşmalar arasında 1948 Jenosit Konvansiyonu, 1966 Her Türlü Irk Ayrımının Yasaklanmasına Dair Uluslararası Konvansiyon, 1966 Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Konvansiyonu, 1966 Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Konvansiyonu, 1979 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Yasaklanmasına Dair Konvansiyon, 1989 Çocuk Haklarına Dair Konvansiyon, 1989 İşkence ve Diğer İnsanlık Dışı Muamelelere Karşı Konvansiyon ile 2006 Özürlülerin Haklarına Dair Konvansiyon gelmektedir.

S

1923 Lozan Andlaşması hakkında bilgi veriniz?

Andlaşma’nın II. bölümünün III. kesiminde Türkiye’de yaşayan Müslüman olmayan azınlıkların statüsü ele alınmıştır. Buna göre bu gruplar dil ve dinlerini serbestçe kullanabilecek ve bu amaçla okul, hayır kurumu ve dinî mekân kurabileceklerdir. Bu azınlıklardan olan Rum Ortodoks ahali 1923 tarihli Mübadele Sözleşmesi ile zorunlu olarak Yunanistan’a buna karşın Yunanistan’da bulunan Müslüman ahali de Türkiye’ye göç ettirilmiş olup bundan sadece İstanbul’daki Rumlar ile Batı Trakya’daki Müslümanlar hariç tutulmuştur. Buna mükabil yine Lozan Andlaşması uyarınca Yunanistan’da yaşayan Batı Trakyalı Müslüman Türk azınlıkların benzer hakları da güvenceye alınmıştır.

S

Devletler arasında ekonomik iş birliğini sağlama amacıyla kurulmuş uluslararası örgütler arasında başlıcaları nelerdir?

Devletler arasında ekonomik iş birliğini sağlama amacıyla kurulmuş uluslararası örgütler arasında başlıcaları Dünya Ticaret Örgütü, AB, OECD, OAS, NAFTA, MERCOSUR, ASEAN, APEC, ECO, Avrasya Ekonomik Topluluğu, Afrika Birliği, İslam Konferansı Örgütü ve Arap Ligidir.

S

Devletlerin egemen eşitliği ve iç işlerine karışma yasağı hakkında bilgi veriniz?

Devletlerin yetkisinin ülkeselliği ilkesi uluslararası hukukta devletlerin egemen eşitliği ve iç işlerine karışma yasağı ile güvenceye alınmıştır. BM Şartı Madde 2/1 uyarınca tüm üye devletler hukuken eşittir. Buna göre devletler ayrım gözetilmeksizin uluslararası hukukun devletlere tanıdığı hak ve korumalardan yararlanabilirler. Yine bu eşitlik devletlere kendi aralarındaki ilişkileri mütekabiliyet yani ‘karşılıklılık’ ilkesi uyarınca düzenleme imkânı verir, yani hiç bir devlet başka bir devleti herhangi bir karşılığı olmayan bir hukuki ilişkiye girmeye zorlayamaz. Yetkinin
ülkeselliği ilkesini koruyan ikinci kural BM Şartı Madde 2/4’de yer alan devletlerin iç işlerine karışma yasağıdır. Buna göre bir devlet başka bir devletin kişiliğine, siyasi, ekonomik ve kültürel özelliklerine karşı ister silahlı ister başka şekilde olsun her türlü müdahale ve tehdit kullanmaktan kaçınmak zorundadır. Yine bu çerçevede BM Şartı Madde 2/6 uyarınca devletlerin özü itibarıyla millî yetkisine giren işler koruma altına alınmıştır.

S

Devletlerin egemen eşitliği ve birbirlerinin iç işlerine karışmasını yasaklayan
kurala uluslararası hukukta getirilen tek istisna nedir?

Devletlerin egemen eşitliği ve birbirlerinin iç işlerine karışmasını yasaklayan kurala uluslararası hukukta getirilen tek istisna BM Şartı Madde 51’de yer alan bir devletin kendisine silahlı saldırıda bulunan devlete karşı kullanabileceği meşru müdafaa hakkıdır.

S

BM Genel Kurulunun 1962 yılında aldığı 1803 Sayılı Karar ne ile ilgilidir?

Bir devletin ülkesinde bulunan yer üstü ve altı doğal kaynakları üzerinde daimi egemenlik hakkı mevcut olup bunlar üzerinde tek başına tasarruf yetkisine haizdir

S

1997 tarihli Uluslararası Su Yollarının Ulaşımdışı Kullanılması Hukuku Konvansiyonu hangi amaçla yapılmıştır?

Ulaşıma elverişli olmasa da birden fazla devletin ülkesinden geçen nehirlerin sularının kullanılması, idaresi ve korunmasını düzenlemek amacıyla 1997 tarihli Uluslararası Su Yollarının Ulaşımdışı Kullanılması Hukuku Konvansiyonu yapılmıştır.

S

Uluslararası Su Yollarının Ulaşımdışı Kullanılması Hukuku Konvansiyon'na göre her devlet ülkesinden geçen nehri hakça ve makul bir şekilde kullanmalı ve kullanım tarzını belirlerken hangi tedbirleri almalıdır?

Konvansiyona göre her devlet ülkesinden geçen nehri hakça ve makul bir şekilde kullanmalı ve kullanım tarzını belirlerken nehri kullanan diğer devletlerin aynı nehre dayalı menfaatlerini de dikkate almak ve onlara önemli bir zarar vermemek için gereken tedbirleri almak yükümü altındadır

S

1990’lı yıllardan itibaren devletler insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve soykırım suçlarına ilişkin evrensel yetkilerini uluslararası alanda kurulan hangi ceza mahkemeleri ile paylaşmaya başlamışlardır?

1993 ve 1994 yıllarında Güvenlik Konseyi kararları ile kurulan Eski Yugoslavya Ceza Mahkemesi ve Ruanda Ceza Mahkemesi ile 2002 ve 2003 yıllarında BM ile ilgili devlet arasında bir andlaşma ile kurulan Sierra Leone Mahkemesi ve Kamboçya Olağanüstü Mahkemesi başı çekmiştir. Yine 2002 yılında yürürlüğe giren Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü de söz konusu suçlarda devletlerin yargılamak istemediği veya yargılayamadığı suçluları yargılama yetkisine haizdir. Bunların dışında devletlere terörizm konusunda cezai yetki veren pek çok uluslararası andlaşma yapılmıştır: 1979 Rehine Almaya Karşı Konvansiyon, 1997 Terörist Bombalamaların Önlenmesi Konvansiyonu, 1999 Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Konvansiyonu, 2005 Nükleer Terörizmin Önlenmesi Konvansiyonu, 2005 Terörizmin Önlenmesi Hakkında Avrupa Konvansiyonu ve 1999 Terörizmle Mücadele Hakkında İslam
Konferansı Konvansiyonu. Bu andlaşmalar taraf devletlere ülkelerinde bulunan söz konusu suçu işlemiş kişileri yargılama ya da yargılamak isteyen devlete iade etme yükümü getirmektedir.

S

Yine bir devletin ülkesi içinde yaşayıp o devletin vatandaşı olmakla beraber toplumun baskın nüfusuna dahil olmayıp ondan ırk, dil ya da din bakımından farklılık gösteren gruplar da bulunabilir (Uluslararası Daimi Adalet Divanı’nın
1935 tarihli Arnavutluk’taki Yunan Azınlık Okulları Danışma Görüşü). Bunlara uluslararası hukukta azınlık adı verilmekte ve bu tür ulusal azınlıkların korunmasını amaçlayan andlaşmalar yapılmaktadır. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarından sonra yapılan bu tür andlaşmalarda hangi esaslar yer almaktadır?

a) Herkesin dil, din, ırk gibi ölçütlere dayalı ayrımcılığa uğramadan eşit haklardan yararlanması;
b) Azınlık gruplarının özelliklerini korumaya ve geliştirmeye yönelik düzenlemeler yapılması.

S

Günümüzde uluslararası hukukta azınlık gruplarının haklarının korunmasını amaçlayan belgelerin başlıcaları nelerdir?

Günümüzde uluslararası hukukta azınlık gruplarının haklarının korunmasını amaçlayan belgelerin başlıcaları BM Genel Kurulunun 1992 tarihli Ulusal ya da Etnik, Dini veya Dilsel Azınlıklara Mensup Kişilerin Haklarına İlişkin Bildiri ile Avrupa Konseyi’nin yaptığı 1995 tarihli Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme’dir.

S

Bulgaristan’da yaşayan Türk azınlığın hakları hangi andlaşmalarla güvenceye alınmaya çalışılmıştır?

Bulgaristan’da yaşayan Türk azınlığın hakları da 1919 tarihli Neuilly Andlaşması ile 1925 tarihli Bulgaristan ve Türkiye İkili Dostluk Andlaşması ile güvenceye alınmaya çalışılmıştır.

S

Özellikle yabancıların özel mülkiyetlerinin ve yatırımlarının korunması amacıyla devletler arasında çok sayıda çif­te vergilendirilmenin önlenmesi ve ikili (BIT) ve çok taraf­lı yatırımların korunması andlaşmaları yapılmıştır. Bunların  başlıcaları nelerdir?

Özellikle yabancıların özel mülkiyetlerinin ve yatırımlarının korunması amacıyla devletler arasında çok sayıda çif­te vergilendirilmenin önlenmesi ve ikili (BIT) ve çok taraf­lı yatırımların korunması andlaşmaları yapılmıştır. Bunların arasında başlıcaları 1965 tarihinde kurulan Uluslararası Yatırım Uyuşmazlıkları Çözüm Merkezi (ICSID), 1988’de kurulan MIGA ve 1994 tarihli Enerji Şartı Andlaşması’dır.

S

1951 tarihli Mültecilerin Statüsüne İlişkin Sözleşme ve 1967 tarihli Ek Protokol’le uluslararası hukuk tarafından korumaya alınmış olan mülteciler kimlerdir?

1951 tarihli Mültecilerin Statüsüne İlişkin Sözleşme ve 1967 tarihli Ek Protokol’le uluslararası hukuk tarafından korumaya alınmış olan mülteciler, vatandaşı olduğu devletin dışında yabancı bir ülkede bulunan ve ülkesine döndüğü takdirde ırki, dini, etnik veya belli bir sosyal gruba mensubiyeti yüzünden fiziki veya hukuki bakımdan zulme uğrayacağına dair ciddi korkusu olan ve bu nedenle vatandaşı olduğu ülkeye dönemeyen insanlardır.

S

Mülteci olmaktan kaynaklanan haklar nelerdir?

Ülkesinde bulundukları devletin de bunları ülkesine kabul etme, aralarında ayrımcılık yapmama, ülkesinde öğrenime devam etme, işe girme ve sosyal güvenlikten yararlanma gibi haklar tanıma ve ülkesinde kanuni olarak bulunan yabancılara yaptığı muamelenin aynısını yapma yükümü vardır.