aofsorular.com
HUK221U

Uluslararası Antlaşmalar

3. Ünite 20 Soru
S

Ad referandum imza nedir?

Ad referandum imza, hükümete danışma koşullu imza anlamına gelmektedir.

S

Andlaşmalara hazırlık aşamasının temel özellikleri nelerdir?

Hazırlık aşaması, bir antlaşma metninin yazılı hâle getirilmesi süreci ile bu metnin taraflarca imzalanarak resmileştirilmesi, genel olarak kullanılan şekliyle tevsik edilmesi anlamına gelir. Antlaşma metninin yazılı hâle getirilmesi süreci açısından, uluslararası hukukun belirlediği özel bir yöntem ve şekil yoktur. Antlaşmanın tarafları metnin hazırlanması yönteminin belirlenmesi konusunda serbesttir. İki taraflı antlaşmalarda genellikle taraf devletlerin dışişleri ve antlaşmanın konusuyla ilgili bürokratlarının imza aşamasından önce yaptıkları toplantılarla metni hazırladıkları gözlemlenmektedir. Çok taraflı antlaşmalar söz konusu olduğunda ise, birkaç devletin öncülüğünde veya bir uluslararası örgütün girişimiyle, antlaşmanın konusu ve kapsamı çerçevesinde ilgili devletlere çağrı yapılmakta ve konferans adı verilen, katılımcı devletlerin yetkilendirilmiş temsilcilerinin katıldığı toplantılar çerçevesindeki tartışmalarla antlaşma metinleri hazırlanmaktadır. Bunun yanında, uluslararası bir örgüt bünyesinde, üye devletlerle yazışmalar yürütülmek suretiyle de antlaşma metinleri hazırlanabilmektedir.

S

Bağlanma süreci nedir, genel olarak açıklayınız?

Devletler arasında hazırlanmış ve yetkili kişilerce resmileştirilmiş bir antlaşma metninin varlığı, yürürlüğe girmiş, dolayısıyla hak ve yükümlülük doğuran bir antlaşmanın ortaya çıktığı anlamına gelmez. Bağlayıcı bir metin olarak antlaşmanın varolabilmesi için, ‘bağlanma’ adı verilen bir sürecin daha sonuçlanması gerekir. Bu süreç, devletlerin, metni tevsik edenler devlet başkanı veya hükümet başkanı gibi meşru ve en üst düzey temsilcileri bile olsa, uluslararası yükümlülükler altına girmeyi, genelde, iç hukuklarında farklı şekillerde denetlemeye tabi tutmak istemelerinden kaynaklanmaktadır

Değinilmesi gereken önemli bir nokta, imzalanmış ancak henüz bağlayıcı hâle gelmemiş bir metnin, imzalayan devlet açısından tamamen hükümsüz olmadığıdır. Yani yetkili bir devlet temsilcisi bir uluslararası antlaşmayı imzalamış ancak henüz bağlanma süreci tamamlanmamış ise bu devlet söz konusu antlaşmanın henüz tarafı olmadığı hâlde, bu antlaşmanın konu ve amacını ortadan kaldıracak hareketlerden kaçınmak zorundadır (Viyana
Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi, md. 18).

S

Basit usulle bağlanma nedir, açıklayınız?

Bazı durumlarda devletler imza aşamasından başka bir onay işlemini gerekli görmemiş olabilirler. Böyle bir durumda yetkili temsilcilerin antlaşmayı imzalamış olması, aynı zamanda bağlanma anlamına gelir. Ancak imzanın bağlanma etkisi doğurması için, bizzat antlaşmanın imzanın bağlayıcılığını içermesi, antlaşma konusunda görüşen devletlerin imzanın bağlayıcılık etkisi üzerinde anlaşmış olmaları veya temsilcilerin yetki belgesinin böyle bir hüküm içermesi gerekir (Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi, md. 12.)

Basit usulle bağlanmanın başka bir örneği, yapılan antlaşmanın devletler arasında değiş-tokuş edilen belgelerle oluşturulmasıdır. Bu durumda, belgelerin değiş-tokuş edilmesiyle antlaşma bağlayıcılık kazanmış olur. Böyle bir sonuç için de, antlaşmayı oluşturan belgelerin böyle bir etkiyi öngörüyor olması veya devletlerin böyle bir etki üzerinde anlaşmış olmaları gerekir (Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi, md. 13).

Devletler imza ve belge değiş-tokuşu dışında kendi belirleyecekleri başka yöntemlerle de başkaca bir onaya gerek olmaksızın bağlayıcılık kazanacak antlaşmalar yapmakta serbesttirler (Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi, md. 11).

S

Depo mercii kavramını açıklayınız?

Depo mercii, Çok taraflı uluslararası antlaşmalarda usulü işlemleri yerine getiren merciidir. Antlaşma metninde belirlenir.

İkili antlaşmalar söz konusu olduğunda, genellikle, antlaşmanın iç hukukta onaylandığını gösterir onay belgeleri belli bir yerde yahut gönderilerek değiş-tokuş edilir. Çok taraflı antlaşmalarda ise, antlaşma metninde veya antlaşma görüşmeleri sırasında, bir veya birkaç devletin depoziter (depo mercii) olarak devletlerin onayla ilgili durumlarını bildiren onay belgelerini toplayacağı ve ilgili yazışmaları ve bildirimleri yapacağı belirlenir. Antlaşmayla bağlanmak isteyen imzacı devletler onay belgelerini yine antlaşmayla belirlenen süre çerçevesinde bu depo mercii devletlere gönderirler.

S

Hangi durumlarda katılmayla bağlanmadan söz edilebilir, açıklayınız?

Çok taraflı antlaşmalar,  pek çok devletin katıldığı görüşmeler çerçevesindeki tartışmalar sonucu hazırlanır. Hazırlanan antlaşma metninin görüşmelere katılan devletler tarafından imzalanması beklenir. Ancak görüşmelere katılan bir devlet, istediği takdirde, pekâlâ antlaşmayı imzalamayabilir. Bunun yanında görüşmeye katılan bazı devletler antlaşmayı imzalamakla birlikte, onaylama aşamasında belirlenen süre içerisinde onay belgesini depoziter devlete iletmeyebilir. Son bir ihtimal olarak, antlaşma görüşmelerine katılmamış bir devlet, antlaşmanın tarafı olmak isteyebilir. Bu durumlarda devletlerin daha sonra antlaşmanın tarafı olabilmesine, katılmayla bağlanma ismi verilir. Böyle bir olanağın bulunabilmesi için ya antlaşma metninin antlaşmaya katılma yoluyla bağlanılabileceğini açıkça belirtmesi yahut da antlaşmanın tarafı devletlerin daha sonra oybirliğiyle alacakları bir kararla bu olanağı kabul etmeleri gerekir.

S

Andlaşmalarda bağlanma tarihi nasıl belirlenir?

Bağlanma tarihi, kural olarak, bir tarafın bağlanma iradesinin diğer taraf veya taraflarca resmi olarak bilindiği andır. Basit imza ile bağlanma usulü kabul edilmişse, imzaların atılarak imzalı antlaşma nüshasının diğer tarafa teslim edildiği an; belge değişimi kabul edilmişse, ilgili belgelerin değiş-tokuş edildiği an, bağlanma anıdır. Onaylama yoluyla bağlanma söz konusu olduğunda, devletin onay belgesini diğer taraflara veya varsa depo merciine teslim ettiği an, kendisi açısından antlaşmanın bağlayıcı olduğu andır. Katılma yolunda da katılma iradesini gösteren belgenin diğer taraflara veya varsa depo merciine teslim edilmesiyle bağlanılmış olunur.

S

Andlaşmaların tescil ve ilanı yükümlülüğünü açıklayınız?

Klasik antlaşmalar hukukunda antlaşmaların tescil ve ilan edilmesiyle ilgili bir zorunluluk yoktur. Ancak ilk defa Milletler Cemiyeti Misakı’nın 8. maddesinde daha sonra Birleşmiş Milletler Antlaşmasının 102. maddesinde buna ilişkin düzenleme yapılmıştır. Bu düzenlemeler gizli antlaşmaların yapılmasını engellemek içindir.

BM Şartı md. 102’ye göre üye devletlerin Şartın yürürlüğe girmesinden sonra akdedecekleri her antlaşma veya uluslararası taahhüt BM Genel Sekreterliği’ne tescil edilecektir. Sekreterlik bu tescil edilen antlaşmaları ilan ile yükümlüdür. Bu madde uyarınca tescil edilmeden yapılan antlaşmalar hiçbir şekilde BM’nin herhangi bir organı önünde ileri sürülemez. Bu durum BM’ye özgüdür. Gizli antlaşmaların yapılmasının önüne geçmek için getirilmiş bir usuldür. 1969 Viyana Konvansiyonunda BM üyesi olup olmadığına bakılmaksızın tüm devletlerin antlaşmaları tescil yükümlülüğü olduğu ve bu yükümlülüğün ise depo merciinin işlevlerinden olduğunu belirtmiştir. Ancak tescil ettirmeme bir geçersizlik nedeni olarak sayılmamıştır.

S

Çatışma normlarını tanımlayınız?

Çatışma normları, Aynı konuyu düzenleyen farklı kuralların aynı anda yürürlükte bulunması durumunda, bunlardan hangisine öncelik verileceğini söyleyen ilkelerdir.

S

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na göre andlaşmalar hangi makam tarafından onaylanır?

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına göre antlaşmaları Cumhurbaşkanı onaylar (md. 104). Ancak Cumhurbaşkanı’nın onaylamasından önce tamamlanması gereken bazı aşamalar vardır. Üstelik uluslararası antlaşmaların onaylanması usulü, antlaşmanın türüne göre farklılık gösterir.

1982 Anayasası madde 90 şu şekildedir;
“Milletlerarası antlaşmaları uygun bulma

MADDE 90.- Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarl yapılacak antlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır.

Ekonomik, ticarî veya teknik ilişkileri düzenleyen ve süresi bir yılı aşmayan antlaşmalar, Devlet Maliyesi bakımından bir yüklenme getirmemek, kişi hâllerine ve Türklerin yabancı memleketlerdeki mülkiyet haklarına dokunmamak şartıyla, yayımlanma ile yürürlüğe konabilir. Bu takdirde bu antlaşmalar, yayımlarından başlayarak iki ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulur.

Milletlerarası bir antlaşmaya dayanan uygulama antlaşmaları ile kanunun verdiği yetkiye dayanılarak yapılan ekonomik, ticarî, teknik veya idarî antlaşma-ların Türkiye Büyük Millet Meclisince uygun bulunması zorunluğu yoktur; ancak, bu fıkraya göre yapılan ekonomik, ticarî veya özel kişilerin haklarını ilgilendiren antlaşmalar, yayımlanmadan yürürlüğe konulamaz.

Türk kanunlarına değişiklik getiren her türlü antlaşmaların yapılmasında birinci fıkra hükmü uygulanır.

Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek: 7.5.2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.”

Maddeye incelediğimizde Anayasanın onaylanma usulü açısından antlaşmaları iki gruba ayırdığını görmekteyiz. Birinci grup antlaşma için önce TBMM’nin uygun bulma kanunu çıkartması gerekmektedir. Anayasa md, 90(1)’e göre olağan yol budur. İkinci grupta belirlenen istisnai durumlar dışında uluslararası antlaşmalar, TBMM’ye sunulur ve TBMM uygun görürse bu durumu bir ‘Uygun Bulma Kanunu’ ile karara bağlar.

S

Hukuk sistemimizde yer alan ve TBMM tarafından ihdas edilecek olan uygun bulma kanununun temel özellikleri nelerdir?

Uygun Bulma Kanunu, kısa bir metindir ve onaylanması uygun bulunan antlaşmanın sadece ismini içerir. Uygun bulma kanunu ile onaylanması uygun bulunan antlaşmanın iç hukukta yürürlüğe girebilmesi ve antlaşmanın diğer taraflarına iç hukuktaki onaylama sürecinin tamamlandığını ve devletin bağlanması iradesini gösteren belgenin hazırlanabilmesi için, uygun bulma kanununa dayanılarak hazırlanan Bakanlar Kurulu Kararnamesi, antlaşma metnini de içerir ve bu Kararname Resmi Gazete’de yayımlanır. Antlaşma Bakanlar Kurulu Kararanamesi’nin yürürlüğe girdiği tarihte iç hukukta yürürlüğe girer.

S

Andlaşmaların yetkisiz kişilerce yapılması durumunda doğacak hukuki sonuçları açıklayınız?

Bir antlaşmanın geçerli olabilmesi için, antlaşma yapmaya yetkili kişilerce oluşturulması gerekir. Bu konuda kimlerin yetkili olduğunu yukarıda görmüştük. Antlaşmaların yapılmasında ortaya çıkması olası bir durum, bir antlaşmanın uluslararası hukukun yetkili saydığı kişilerce yapılmasına rağmen, bu kişilerin temsil ettikleri devletin iç hukukunca yetkilendirilmemiş olmalarıdır. Sözgelimi bir devletin iç hukuku her türlü antlaşmanın ancak yasama organının onayı ile bağlayıcılık kazanacağını öngörmesine rağmen, bir devlet temsilcisi, mesela devlet başkanı, imzayla bağlayıcılık kazanacağı öngörülmüş bir antlaşmayı imzalamış olabilir.

Antlaşmaların yetkili kişilerce yapılmaması durumu Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi md. 46’de düzenlenmektedir. Maddeye şu şekildedir;

“Madde 46- İç hukukunun antlaşma akdetme yetkisiyle ilgili hükümleri

1. Bir Devlet, bir antlaşmayla bağlanma rızasının iç hukukunun antlaşma akdetme yetkisiyle ilgili hükümlerini ihlal etmek suretiyle açıklandığı vakıasına rızasını geçersiz kılan bir gerekçe olarak başvuramaz, meğer ki ihlal aşikar ve iç hukukunun temel önemi haiz bir kuralı ile ilgili olsun.

2. Bir ihlal, söz konusu meselede normal uygulamaya göre ve iyi niyetle hareket eden herhangi bir Devlet için objektif olarak açık görünüyorsa, aşikârdır.”

Madde uluslararası düzeydeki bağlayıcılık ile iç hukuk hükümlerini birbirinden ayırır. Bu hükme göre, bir devlet, antlaşmanın yetkisiz kişilerce yapıldığını iddia ederken iç hukukuna dayanamaz. Devletin böyle bir durumda iç hukukuna dayanabilmesi, yani kendi hukuki düzenlemelerinin ihlal edilmiş olmasını antlaşmanın geçersizliği için gerekçe olarak gösterebilmesi için, ihlalin açıkça belli olması ve ihlal edilen iç hukuk kuralının temel öneme sahip olması gerekir.

Geçersizlik iddiasının devlet temsilcinin yetkisini aşmasına dayanması durumunda, böyle bir iddianın kabul edilebilmesi için, temsilcinin yetkilerinin sınırının antlaşmanın diğer taraf veya taraflarına bildirilmiş olması gerekir (Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi md. 47).

S

Jus Cogens'e (emredici kurallar) aykırılık nedeniyle geçersizliği açıklayınız?

Sonuçlandırıldığı anda uluslararası hukukun emredici kurallarından birine aykırılık taşıyan bir antlaşmanın da, geçersiz olduğu kabul edilmektedir. Konuyu düzenleyen Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi md. 53 şu şekildedir;

“Madde 53- Bir milletleraras emredici hukuk normu ile çatışan antlaşmalar

Bir antlaşma yapılması sırasında milletlerarası genel hukukun emredici bir normu ile çatışıyorsa batıldır. Bu sözleşme bakımından milletlerarası genel hukukun emreredici bir normu, bir bütün olarak Devletlerin milletlerarası toplumunun, kendisinden hiçbir surette sapmaya müsaade edilmeyen ve ancak aynı nitelikte olan daha sonraki bir milletlerarası genel hukuk normu ile değiştirilebilecek olan bir norm olarak kabul ettiği ve tanıdığı bir normdur.”

S

Andlaşmaların çatışması nedir, açıklayınız?

Devletler, aynı anda tarafları farklı devletlerden oluşan pek çok antlaşmanın tarafı olurlar. Zaman içerisinde taraf olunan bazı antlaşmalar, eski antlaşmalarla aynı konu ve kapsamda olabilir. Aynı konuda, taraflarından en az birini aynı devletin oluşturduğu birden fazla antlaşma bulunması, antlaşmaların çatışması olarak adlandırılır. Zira böyle bir durumda devlet aynı anda, aynı konuda farklı yükümlülükler altına girmiş demektir.

S

Andlaşmalar hangi durumlarda üçüncü kişiler nezdinde hukuki etki yaratırlar?

Antlaşmalar, kural olarak, sadece tarafları için hak ve yükümlülük yaratır (pacta tertiis ilkesi); üçüncü kişiler, antlaşma hükümlerinden etkilenmez. Bununla birlikte bazı antlaşmalar, antlaşmanın tarafı olmayan devletlerle ilgili hak ve yükümlülüklerden bahsediyor olabilir. Böyle bir antlaşmanın söz konusu hükümlerinin hukuki etkisinin bulunabilmesi için, yükümlülük yaratıldığı durumlarda ilgili devletin bunu açıkça kabul etmiş olması, hak yaratıldığı durumlarda ise duruma rıza göstermiş olması gerekir (Viyana Sözleşmesi, md. 34-6).

İstisnai bazı durumlarda, antlaşmaların, kabul veya rıza aranmaksızın da üçüncü kişiler açısından da hukuki etki yaratabileceği kabul edilmektedir. Bu tür etki yaratan antlaşmalara ‘objektif durum yaratan antlaşmalar’ denir. Yani bu antlaşmalar sadece tarafları ilgilendirmek açısından subjektif olmalarının yanında, herkesi ilgilendiren, dolayısıyla başka devletlere de yükümlülük getiren objektif nitelikte antlaşmalardır. ‘Herkese karşı’ anlamına gelen ‘erga omnes’ ifadesiyle de anılan bu etkiye sahip antlaşmalar, devletlerin siyasal statüleriyle, devletlerin silahsızlandırılması ve askersizleştirilmeleriyle, uluslararası önem ve niteliğe sahip akarsularla veya bazı uluslararası örgütlerin hukuk kişiliğiyle ilgili olmaları açısından uluslararası kamu düzeniyle ilişkilendirilir.

S

Çekince nedir, açıklayınız?

Uluslararası bir antlaşmaya taraf olmak isteyen bir devlet, antlaşmanın bazı hükümlerinin kendisi için uygulanmamasını veya farklı uygulamasını isteyebilir. Devletin bu yöndeki isteği, çekince olarak adlandırılır.

Çekince, çok taraflı antlaşmalar söz konusu olduğunda gündeme gelir. Bazı antlaşmalar, antlaşmaya çekince konulmasına izin vermezken, bazıları antlaşmanın bir kısım hükmünü çekinceye kapatır. Mümkün olduğunca çok devletin taraf olmasını hedefleyen antlaşmalar ise çekince koyulmasına açıktır. Bir antlaşmada çekince beyanına ilişkin yasak veya sınırlama yoksa bile, antlaşmanın diğer tarafları açıkça kabul etmedikçe, antlaşmanın konusu ve amacıyla uyumsuz çekinceler geçersizdir.

Çekince, antlaşmanın imza, onay veya katılma aşamasında bildirilir ve yazılı bildirim zorunludur. Antlaşmayla bağlandıktan sonra çekince beyan edilemez.

Çekincenin diğer devletler tarafından kabul edilmesi veya çekinceye itiraz edilmesi mümkündür. Bu durumlar Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. 

S

Bir antlaşmanın antlaşma hükmüyle sona ermesini açıklayınız?

Antlaşmalar, kendi içlerinde sona ermeyle ilgili hükümler içerebilir. Sözgelimi antlaşmanın belli bir zamana kadar geçerli olduğu veya belli bir olayın gerçekleşmesiyle sona ereceği zaten daha baştan taraflarca belirlenmiş olabilir. Bunun yanında antlaşmalar tarafların -genellikle belli bir ihbar süresini takiben- çekilme haklarının olduğu hükmünü de içeriyor olabilir. Böylece, antlaşmada belirlenen sürenin dolması, olayın gerçekleşmesi veya taraflara tanınan çekilme hakkının kullanılmasıyla, antlaşma sona erer yahut çekilme hakkını kullanan devlet açısından bağlayıcılığını kaybeder.

S

Antlaşmaların tarafların iradesi ile sona ermesini açıklayınız?

Bir antlaşmanın, taraflarının hepsi aynı yönde karar verdiği takdirde, tamamen veya kısmen sona erdirilmesi yahut yeni bir antlaşmayla eski antlaşmanın bazı hükümlerinin geçersiz kılınması mümkündür. Tarafların iradesiyle sona erme nedenleri sübjektif sona erme nedenleri denilmektedir.

S

Antlaşmaların, uygulanmalarının imkansız hale gelmesi nedeniyle sona ermelerini açıklayınız?

Bir antlaşmanın yürütülmesinin temelini oluşturan konunun kaybolması veya tahrip olması, antlaşmanın sona erdirilmesi veya kaybolma yahut tahrip olma geçici ise, askıya alınması için haklı bir sebep oluşturur. Ayrıca böyle bir imkânsızlığa neden olan taraf, imkânsızlık sebebiyle sona erdirme veya askıya alma hakkına sahip değildir.

Konuyla ilgili düzenleme yapan Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi, md. 61 şu şekildedir;

“Madde 61- Sonraki imkansızlık

1. Bir tarafın bir antlaşmayı ifa etme imkansızlığını antlaşmayı sona erdirme veya ondan çekilme gerekçesi yapabilmesi için, imkansızlığın antlaşmanın ifası için kaçınılmaz olan bir nesnenin daimi olarak ortadan kalkması veya tahrip olmasından ileri gelmesi gerekir. İmkansızlık geçici ise, ancak antlaşmanın yürürlüğünü askıya alma
sebebi yapılabilir.

2. İfa imkansızlığı, bir tarafın gerek anlaşmadan doğan bir yükümlülüğünü, gerekse antlaşmanın diğer herhangi bir tarafına karşı borçlu olunan diğer herhangi bir yükümlülüğünü ihlal etmesi neticesi meydana gelmişse, o taraf, antlaşmayı sona erdirme, antlaşmadan çekilme veya yürürlüğünü askıya alma gerekçesi olarak bu imkansızlığa dayanamaz.”

S

Sonradan çıkan Jus Cogens kurallara aykırılık nedeniyle sona erme mefhumunu açıklayınız?

Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesine göre, uluslararası hukukun yeni bir jus cogens kuralının (emredici kuralın) ortaya çıkması durumunda, bu normla çatışan mevcut antlaşmaların geçersiz hâle geleceğini ve sona ereceğini belirtir.

Konuyla ilgili Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesinde madde 64 şu şekildedir;

“Madde 64- Milletlerarası genel hukukunun yeni bir emredici normunun ortaya çıkması Eğer milletlerarası genel hukukun yeni bir emredici normu ortaya çıkarsa, bu normla çatışan mevcut herhangi bir antlaşma batıl hâle gelir ve sona erer.”