aofsorular.com
ULİ306U

Küreselleşme

3. Ünite 20 Soru
S

Küreselleşme kavramını açıklayınız?

Küreselleşme dünyada yaşayan tüm insanların tek bir toplum, tek bir piyasa, tek bir yönetim haline gelmesine yol açacak tüm süreçlerin ortak adı, dünya görüşlerinin, fikirlerin, ürünlerin, diğer kültürel değerlerin dünya çapında değişime konu olması, her türlü yerel piyasaların dünya piyasalarıyla bütünleşmesi süreçlerinin genel nitelemesidir. Bu yönüyle küreselleşme olumlu veya olumsuz içerikli normatif bir kavram değil, olup biteni betimleyen pozitif bir kavramdır.

20. yüzyılın ikinci yarısından sonra, özellikle de Sovyet Blokunun dağılmasıyla tek kutuplu bir dünyanın ortaya çıkmasına paralel biçimde, iletişim ve ulaşım teknolojilerinin de ucuzlayarak hızla yaygınlaşması, ulusal devlet sınırlarının eski dönemlere göre daha az önemli hale gelmesi sonucu, bilim, sanat, hukuk, siyaset, kültür ve iktisadi alanlarda dünyadaki bütün ülkelerin birbirine daha çok bağımlı hale gelmeleri, ortak değer, yaklaşım ve tavırlar benimsemeye başlamaları süreci.

S

Geçmiş dönemlerin küresel hareketliliğini kimler gerçekleştirmiştir?

Yüzyıllar boyu, yaşadıkları toplumlardan kaçan, iklim değişikliğine bağlı olarak yeni yurtlar arayan veya sadece meraklarını gidermek gibi birbirinden çok farklı saiklerle yeni dünyalara doğru yelken açan maceraperestler; inançlarını dünyaya yaymak için bir daha geri dönmemek için gidebildiği kadar uzaklara giden din adamları; mallarını satmak ve yeni mallar satın almak için yollara düşen tacirler ile yeni topraklar fethetmek isteyen savaşçılar bugün küreselleşme dediğimiz süreci adım adım şekillendirmişlerdir. Geçmiş dönemlerin küresel hareketlerini incelediğinizde ardında ağırlıklı olarak bu maceraperestler, din adamları, tacirler ve savaşçılar çıkar.

S

Benzeştirici küreselleşme ve farklılaştırıcı küreselleşme arasındaki farklar nasıl nitelendirilmiştir?

Benzeştirici Küreselleşme

Dünya ölçeğinde üretim yöntemleri ve ürünlerin, tüketim kalıplarının, yönetim biçimlerinin ve inanç, değer ve kültürlerin giderek birbirine benzer hale gelmesi.

Farklılaştırıcı Küreselleşme

Küreselleşmenin yerel unsurlarla karşılaştığında onları canlandırması, küresel ölçeğe taşıması, onlarla küresel eğilimlerden farklı yeni sentezler oluşturması veya küresel ve yerelden tümüyle farklı yeni oluşumlara sebep olması.

S

Küresel ölçekte denetlenmesi ve üretilmesiyle ortaya çıkan tektipleşmeye ne denir?

McDonaldlaşma

Küreselleşmenin bir sonucu olarak, bi- linen ve en yaygın şekliyle McDonald’s firması tarafından uygulanan, ancak başta eğitim, sağlık, ulaştırma, gıda, medya, eğlence, turizm, enerji olmak üzere, kitlesel tüketim talebi olan tüm alanlarda bazı mal ve hizmetlerin önceden belirlenmiş standartlara göre girdi ve çıktı özelliklerinin sıkı biçimde denetlendiği, küresel ölçekte üretilmesiyle ortaya çıkan tektipleşme.

S

Dışarıdan gelen kültür ile yerli kültürün biribiriyle etkileşimi sonucu hangi kültür ortaya çıkmıştır?

Küreselleşmeyle birlikte dışarıdan gelen ile yerli kültürün birbirini yok etmek yerine karşılıklı etkileşimi sonucu her ikisinden de farklı üçüncü bir kültürün oluşmasına da yol açılabilir. Buna da kültürlerin melezleşmesi diyebiliriz. Özellikle müzik, giyim ve yemek alanında görülen bu durumun iki farklı kültürün etkileşiminin, birinin diğerini dönüştürmesi şeklinde değil, her ikisinin de kendisine ait unsurları diğer kültürden aldıkları ile yeniden şekillendirip daha farklı ve yeni şeyler yaratması mümkündür.

S

Üretimin küreselleşmesinin şirketler ve ülkeler için faydası nelerdir?

Küreselleşen üretim küresel pazara, yani tüm dünyaya yönelik olarak gerçekleştirilir. Bu küresel firmalar için ülkeler arasındaki maliyet farkları bir avantaj olarak görülür. Bu maliyet farkları aynı marka ürünün farklı ülkelerde farklı fiyatlardan satılmasında esneklik ve kolaylık sağlar. Bu esneklik, üretim maliyetleri yüksek olan yerlerde aynı ürünü daha yüksek, düşük olan yerlerdeki piyasalarda ise daha düşük fiyattan satma imkanı verir. Böylece farklı pazarlar için optimum üretim imkanı oluşur. İşçilik maliyetleri düşük olan ülkelerin gelir düzeyi de düşük olduğu için aynı ürün o ülkelerde, o ülkeden dışarıya yeniden satılmamak kaydıyla, daha düşük fiyatlandırılır. Böylece firma fiyat farklılaştırması yaparak farklı piyasaları elinde tutma imkanı bulur.

Şirketler sınır ötesi sabit sermaye yatırımı, sınır ötesi iştirak ve fason imalat yaparak üretim faaliyetlerini uluslararası alana taşıdıklarında ülke risklerini de minimize ederler. Çünkü bütün yatırım tek bir ülkede ve o ülke kurallarına göre yapıldığında, firmanın değişime uyum sağlama esnekliği azalmakta, ülke odaklı siyasi olaylardan etkilenme riski artmaktadır.

S

Finansın küreselleşmesi kimleriçin yeni ve geniş imkanlar sunmaktadır?

Finansın küreselleşmesi hem tasarruf sahipleri hem de fon arayan girişimciler için yeni ve geniş imkanlar sunmaktadır. Ulusal finans sistemlerinin ekonomide devlet denetimini sağlamak için koydukları faiz veya döviz işlemlerinde kontrollerin kalkması sermaye hareketlerini kolaylaştırmaktadır. Ulusal piyasalarda yeterli sermaye bulamayan girişimciler veya elindeki tasarrufları değerlendirmek için uygun yer arayanlar için finans piyasasının liberalizasyonu büyük esneklik sağlamıştır. Girişimciler ulusal faizlerden daha uygun faizle dışardan borç alabilmek veya borsadaki şirketlerinin hisselerini yabancılara satarak kaynak temin etmek için uluslararası finans piyasalarına yönelmektedirler. Tasarrufları yatırımlara aktarmayı amaçlayan aracı kurumlardan oluşan finans sektörü, ekonomiler içinde finansmanı kolaylaştırıcı işlemlerin yanında binlerce insanın çalıştığı başlı başına bir hizmet sektörü yaratmaktadır.

S

Doğrudan yabancı yatırımcıların dünya ekonomisindeki küreselleşmeye etkileri nasıl gerçekleşmektedir?

Doğ- rudan yabancı yatırımlar dünya ekonomisinin küreselleşmesinde önemli işlev görür. Doğrudan yabancı yatırım, yabancıların hisse senedi veya tahvil alarak devlete veya şirketlere sıcak para akışıyla kısa dönemli finansman sağlamak şeklinde değil, üretim yapmak üzere şirket kurmak veya mevcut şirketlerin yönetimini devralmak şeklindeki yatırımlarıdır. DYY hem küreselleşmenin hem de gelecek için umut vadeden bir ekonomi olmanın çok önemli bir göstergesidir. Çünkü bir yabancının başka bir ülkede o ülkenin kurallarına göre faaliyette bulunan bir şirket kurması veya kurulmuş bir şirketi satın alması, sadece o ekonominin karlılığını değil aynı zamanda yabancıların o ülkeye uzun vadede güven duyduklarını da gösterir. Yatırım dostu olan ülkeler doğrudan yabancı sermaye yatırımı ile daha güvenli bir kalkınma stratejisi uygulayabilirler. Doğrudan yabancı sermaye girişi olan ülkelere baktığınızda bunu çok açık biçimde görebilirsiniz.

S

Uluslararası ticaret hacminin 1950’ lerden sonra 30 kat artmasının nedenleri nelerdir?

Uluslararası ticaret hacmi 1950 yılından itibaren yaklaşık 30 kat artışla (2005 27 kat) 10 trilyon (2005 8 trilyon) dolara ulaşmıştır. Bu ticaret artışında iki faktörün büyük etkisi olduğu söylenebilir. Birincisi ülkeler arasında ticareti kolaylaştıracak, malların serbest dolaşımını sağlayacak gümrük düzenlemelerinin yapılmış olmasıdır. Ülkeler arasındaki ticarete konu olan malların üzerine konan vergiler veya ülkeye girişlerde belirlenen miktar sınırlamaları hafifletildiğinde, firmalar karlı buldukları pazarlara doğru mal akımını hızlandırmışlardır.

Dünya ticaret hacminin artmasına yol açan ikinci önemli faktör ise teknolojik gelişmelerle taşıma ve haberleşme maliyetlerinin düşmesi, mal ve hizmet naklinin kolaylaşması ve ucuzlamasıdır. Dev nakliye gemileri, ürünlerin uzun süre bozulmadan muhafaza edilmesine imkan sağlayan soğutucu depolar, ucuzlayan karayolu, demiryolu, denizyolu ve havayolu taşımacılığı nakliye maliyetlerini büyük ölçüde düşürmüştür.

S

Küreselleşmenin siyasal alandaki en önemli etkisi olarak politik alanda hangi değişikliklere yol açmıştır?

Küreselleşmenin siyasal alandaki en önemli etkisi politik alana ilişkin talep ve algıların değişmesine yol açmasıdır. Hem devletlerin resmi olarak imzaladıkları uluslararası anlaşmaların hem de küresel medyanın sağladığı iletişim imkanlarının bir sonucu olarak ülke halkları, özellikle insan hakları ve siyasal özgürlükler konularında, uluslararası normlara uyulması konusundaki taleplerini daha yüksek sesle ve etkili biçimde dile getirmektedirler. Bu yüzden, zaman zaman bazı ulus devletler belirli bir toprak parçası üzerinde mutlak egemenlik sağlama gücünde kayıplar yaşamaktadırlar. Devletler için artık mutlak ulusal egemenlik, bir nevi uluslararası toplumdan olur alan ulusal egemenliğe doğru evrilmektedir

Küreselleşmenin siyasal alandaki ikinci etkisi, ülkeler arasındaki ikili, çok taraflı veya bölgesel diplomatik ilişkilerin hızla gelişmesidir. Dünya ölçeğinde ülkelerin birbirini tanımak, ilişkilerini geliştirmek için daha çok ülkede büyükelçilikler veya temsilcilikler açmaları söz konusudur. Ülkeler arası ilişkiler arttığı için bu ilişkilerin devlet ayağını yürütmek üzere çalıştırılan diplomatik insan sayısında da artışlar olmuştur. İşlem hacmi yüksek olan yerlerde bazı devletler, doğrudan diplomatik personel sayısını artırmak yanında maliyetleri düşürmek ve işlemlerin sonuçlanma sürelerini kısaltmak için vize işlemlerini bile özel firmalar aracılığı ile yapmaktadırlar.

S

Ekonomik ve siyasal küreselleşmenin gelişimi kültürel olarak nasıl bir yeniliğe yol açmıştır?

Ekonomik ve siyasal küreselleşme bir yandan da yeni bir uluslararası kültür oluşturmuştur. Uluslararası turizmin hızla artması, bütün toplumlarda giderek daha çok sayıda bireyin medya araçlarının yanı sıra aracısız olarak başka kültürlerden olan insanlarla tanışma imkanı oluşturmuştur. Bu tanıma ve tanışma süreci vatandaşların diğer ülke vatandaşları hakkındaki imajlarını yenilemiş ve öğrenci arkadaşlığı, internet arkadaşlığı, iş veya yolculuk arkadaşlığı gibi doğrudan tanışma biçimlerinde artışları beraberinde getirmiştir. Hatta ayrı milliyetten insanların bir araya geldiği uluslararası evlilikler de bu süreçte artmaya başlamıştır. Sadece gezme, görme eğlenme amaçlı değil, eğitim ve çalışma amaçlı olarak yurt dışı ziyaretlerde de büyük artışlar olmuştur.

S

Küreselleşme sürecinin etkisiyle yerel kültürlerin geleceğinin ne olacağını açıklayan görüşler nelerdir? 

Küreselleşme sürecinin etkisiyle yerel kültürlerin akıbetinin ne olacağı konusunda homojenleşme, kutuplaşma ve melezleşme olarak özetlenebilecek başlıca üç görüş vardır. Birincisi egemen uygarlığın kültürünün yerel kültürleri içinde eritip yok edeceğini, sonuçta ortaya tek boyutlu homojen bir kültürün çıkacağını öne sürmektedir. Buna göre, uluslararası markaların bütün büyük şehirlerde mağazalar açmaları bunun açık göstergesidir. Yerel olarak tutunarak direnen bazı firmalar da yüksek bedeller verilerek satın alınmakta, zamanla küresel zincirin bir parçası haline gelmektedirler.

İkinci görüş, farklı uygarlıkların özünde çatışma eğiliminde oldukları varsayımından hareketle küreselleşme sürecinin sonunda farklı uygarlıkların ortaya çıkardığı kültürlerin birbirine düşman olacağı ve dünyanın zorunlu bir kutuplaşmaya gideceğini ileri sürmektedir. Buna göre farklı medeniyetlerin kültürleri, eninde sonunda kimin kazanacağı şimdiden belli olmayan bir savaşa tutuşacaklardır. Dünyanın farklı yerlerinden gittikçe sayıları artan terör örgütleri ile farklı inanç, etnik köken ve kültürlerin sözcüsü rolüyle ortaya çıkan radikal gruplar bu çatışmaya işaret olarak alınabilir.

Bu konudaki üçüncü görüş ise küreselleşmenin farklı kültürlerden çeşitli unsurları bir araya getiren, tek başına hiçbir devlete veya uygarlığa ait olmayıp çeşitli uygarlıkların katkılarıyla ortaya çıkmış melez bir kültüre kapı aralayacağını öngörmektedir. Önceki iki yaklaşımda, küreselleşmenin sonuçları bakımından baskın özellik karamsarlık, bu son yaklaşımın ise iyimserlik hakimdir. Umarız gelişmeler üçüncü yaklaşımın öngördüğü istikamette seyreder.

S

Görünmeyen kıta nerededir?

Tarihte yeni kıtaların keşfi merak yanında yeni yerleşim yerlerinin, yeni ticaret yollarının, yeni doğal kaynakların bulunması amaçlıydı. İnsanlar daha önce keşfettikleri kıtaları büyütmek gibi bir işleme tabi tutmamışlardır. Bu yeni kıta, öncekilerden farklı olarak önce icat edilmiş ardından keşfedilmiş, her yeni kişi keşfe katıldıkça da kıtamız büyümeye başlamıştır. Keşfedildikten sonra büyümeye başlayan ve hala büyümeye devam eden bu 8. kıta bilgisayar teknolojisi ile yaratılan internet dünyasıdır. Buna Kenichi Ohmae görünmeyen kıta adını vermektedir. Hepimizin nerdeyse günlük olarak ulaştığı, bir şekilde işlem yaptığı ama diğer kıtalar gibi fiziksel varlığını, dağlarını denizlerini, bitkilerini göremediği, ucunu bucağını bilemediği bir kıta. Bu kıta üzerinde, aradığınız neredeyse her şeyin çevrim içi veya çevrimdışı olarak bulunduğu; zaman zaman ulusal otoriteler tarafından daraltılsa da sınırları tahayyüllerle çizilen sanal bir alem var. Dünyanın en büyük alışveriş merkezleri, bankaları, seyahat acenteleri, kütüphaneleri, müzeleri, müzik ve film arşivleri, eğlence salonları, eğitim kurumları, yardım kuruluşları, hobi bahçeleri daha aklınıza gelebilecek her şey orada bulunuyor. Üstelik ulaşımı kolay ve zahmetsiz isteyen herkese cep telefonu veya bilgisayar kadar yakın bir kıta.

S

Küresel değişimin dinamiklerini açıklamaya çalışırken sürecin aktörlerinin değişime etkisini nasıl  görmek gerekir?

Bu küresel değişim sürecinde bütün kurumlar hem birbirini etkilemekte, hem de birbirinden etkilenmektedir. Bu yüzden küresel değişimi, anlayış, kurum, kural ve aktörlerin karşılıklı etkileşimi sonucu ortaya çıkan çok yönlü bir süreç olarak görmek gerekir. Ancak burada küresel değişim sürecine, tüm aktörlerin (kurum, kişi, ülke, devlet) aynı yoğunlukta ve aynı seviyede katıldıklarını ve sonuçlarından eşit biçimde etkilendiklerini söylemek de mümkün değildir.

Bir toplumda ortaya çıkan değişim ya içsel ya da dışsal dinamiklerin baskısıyla meydana gelir. Değişimin sadece bu ikisinin birinden değil her ikisinin ortak etkisiyle de meydana gelmesi mümkündür.

S

Yaratıcı yıkım sürecinin etkileri nelerdir?

Değişim yavaş, aşamalı veya hızlı sıçramalı olabilir. Küreselleşmede olduğu gibi hızlı değişim ortamlarında, kurumlar, kurallar ve anlayışlar çok hızlı ve köklü biçimde dönüşür, yeni kurumlar oluşturulur, eskileri dönüştürülür veya terkedilir. Ancak böyle köklü ve hızlı değişim her zaman barışçıl biçimde gerçekleşmeyebilir, Çünkü değişim, Schumpeter’in nitelemesiyle, bir yaratıcı yıkım sürecidir. Schumpeter yaratıcı yıkım kavra- mıyla, yeniliklerin aynı zamanda yerine geçtikleri kurumları yıktıklarını dile getirmektedir. Köklü değişim, aynı toplumdaki bireylerin bir kısmına kazanımlar sağlarken bir kısmının da statülerini, gelirlerini ve sahip oldukları diğer imkanları kaybetmeleri veya bunların el değiştirmesi sonucunu doğurur. Böyle bir değişime karşı ciddi bir içsel direncin oluşması gayet normaldir. Bu yüzden bir toplumdaki tüm bireylerin onayını alan bir değişim talebine rastlamak pek mümkün değildir.

S

Değişimin dışssal dinamiklerini açıklayınız.

Değişimin dışsal dinamikleri ise bir toplumu içinde yer aldığı dünyanın diğer toplumlarının beklentilerine göre şekillendirme arzusunun sonucu olarak ortaya çıkar. Bu tür değişim baskısı, içsel taleplerle uyuşmuyorsa toplumlarda ciddi çatışmalara ve kurumsal meşruiyet krizlerine yol açabilir.

Değişim talebi, ülke insanının genel olarak arzulamadığı şeyleri yapma yükümlülüğü getirebileceği gibi, yönetici elitin konumunu ve imkanlarını değiştirmeyi de gerektirebilir. Ama her iki durumda da yönetici elitler, dışardan gelen değişim talebinin, toplumun tümü aleyhine sonuçlar doğuracağını ileri sürmeyi yeğler. Çünkü elitler konumlarının sorgulanmasını istemez, bu anlama gelebilecek tutum ve yorumlara karşı toplumun ortak hassasiyetlerini harekete geçirmekte hiçbir mahsur görmezler.

Ancak süreç tek yanlı işlememektedir. Daha iyi bir yaşam arzulayan ve bunun örneklerini yaygın iletişim araçları yoluyla gelişmiş ülkelerde gözleyebilen çevre ülkelerinde de, küresel eğilimlere yönelik bir içsel talep oluşmaktadır. Bu bağlamda vatandaşlar arasında, gerekliliklerini yerine getirip getiremeyeceğine bakmaksızın, gelişmiş dünyanın saygın bir üyesi olma arzusu hızla yayılmaktadır. Böylece dışsal olarak oluşan küresel değişim süreci içsel dinamiklerin de katkısıyla hem hız kazanmakta, hem de meşruiyet bulmaktadır.

S

Küreselleşmenin yararlı bir potansiyeli ifade edebilmesi için bu sürecin doğru bir şekilde yönetilebilmesi ve zaralarının azaltılmasını düşünen reformcuların önerileri nelerdir?

  • Dezavantajlıların lehine olacak küresel hareketlerin desteklenmesi

  • Rekabeti olumsuz etkileyecek tekelleşmeleri önleyici ve tüm ülkeleri bağlayıcı uluslararası düzenlemelerin yapılması

  • Sadece ulusal veya uluslararası aktörlerin değil, sıradan insanların da sesinin duyulmasına imkan sağlayan sosyal medya imkanlarının genişletilmesi

  • Çevrenin korunması

  • Üretilmiş küresel risklerin azaltılmasına yönelik tedbirlerin alınması

Reformcular, taraftarlar gibi şartsız destek yerine, küreselleşmenin eleştiri alan unsurlarının ayıklanmasını, geleceğe dair iyimser beklentilerin gerçekleşmesi yönünde örgütlenilmesini, karşıtlar gibi de gerçekçilikten uzaklaşılmaması yönünde tutum alan her kesimden taraftar bulan oldukça geniş bir gruptur.

S

Küreselleşmeyi destekleyenlerin temel tezi neyi savumaktadır?

Küreselleşmeyi destekleyenlerin temel tezi, insan, mal, hizmet ve fikirlerin serbest hareketinin her zaman insanlığını yararına olduğudur. Bunlara göre, modern dönemlerde oluşan ulus devlet sınırları, tüm insanlar için daha iyi olabilecek sonuçları engelleyici özellikler taşımaktadır. Küreselleşme bu yapay sınırları ortadan kaldırdığı için insanlığın yararına bir süreçtir

Küreselleşme taraftarları, karşı çıkanların ileri sürdüğü gibi, bireylerin, önüne geleni süpüren küresel kasırgalar önündeki saman çöpü konumunda olmadığı, küresel süreçler içinde birey, grup, kurum, örgüt veya ülkeler organize olup süreçlerin kendi aleyhlerine olmayacak biçimde seyretmesi için tedbir alma, kendi tercih ve gerekçelerini özendirme, savunma ve geliştirme konusunda önceki dönemlerden daha çok araçlara sahip olduğu görüşündedirler. Sonuçta, onlara göre, küreselleşme bu aktörlerin faaliyet ve çabalarına göre şekillenecektir ve özünde özgürleştirici ve zenginleştiricidir.

S

Küreselleşmeye karşı olanlar kimdir?

  • Ulus devletlerin sunduğu statü ve gelir imkanlarından memnun olanlar, dolayısıyla tekrar ulus devletlerin güçlü egemen ülkeler haline gelmesini arzu edenler

  • Ulus sınırları içinde sosyalist veya daha eşitlikçi, kolektivist politikaları hayata geçirmek isteyen sol siyasal eğilimliler

  • Kendi ülkesindeki şirketleri uluslararası rekabetten korumak gerektiğine, daha pahalı veya düşük kalitede de olsa ulusal mal tüketmenin daha doğru olduğuna inanalar

  • Korumacılığı savunan daha çok milliyetçi tonu ağır basan siyasal eğilimliler

  • Sosyal bütünleşme, dindarlık, ulusal bütünlük veya ulusal kültürün korunması açısından yabancı kültürleri tehdit olarak görenler

  • Yabancı firmalarla rekabet etmek istemeyen ulusal üreticiler

S

Küreselleşmeye karşı nasıl etkin bir direnç oluşturulabilir?

Küreselleşmeye karşı etkin bir direnç oluşturabilmenin yollarından biri, küreselleşmenin genel olarak toplumun çoğunluğu için “kötü” şeyler getirdiğine inanılmasını sağlamaktır. Bunun için de sürekli küreselleşmenin olumsuz sonuçlarına dikkat çekilir. Bu, yaygın başvurulan bir direnme stratejisidir.

Küreselleşmeye etkili direnç gösterebilmenin ikinci yolu, küreselleşmenin toplum bireylerine vadettiklerini, ondan daha iyi biçimde, üstelik küreselleşmenin olumsuz sonuçlarından etkilenmeden, yapabileceğini gösteren alternatifler sunmaktır. Böylece küreselleşme bireyler için cazip bir amaç olmaktan çıkarak, her toplum kendine özgü yöntemlerle başka ülkelerdekine özenmeden birlikteliğini sürdürme, güçlendirme imkanına kavuşacaktır.

Küreselleşmeye karşı direnç oluşturmada izlenebilecek üçüncü yol, toplumun bireylerinin isteklerinin denetlenmesi ve bu isteklerin küreselleşme sürecinin öne çıkardığının dışındaki amaçlara yönlendirilmesidir. Böylece toplumsal kurumlar dışsal değişim baskılarına karşı daha kolay direnir hale gelir ve bunun için yöneticiler de yaygın toplumsal destek bulurlar.