aofsorular.com
TAR304U

1980-1994: Yeni Dünya Düzeni ve Türkiye’de Liberal Ekonomiye Geçiş

7. Ünite 24 Soru
S

Bretton Woods sistemi neden ortaya çıkmıştır?

Günümüz global ekonomisinde fiziki sermayenin üretimden kaynaklanan gücünü finansal sermaye almıştır. Uluslararası finansal sistemin rolü globalleşmenin en önemli süreçlerinden biri olan sermaye akımlarının sınırlar arası hareketini mümkün olduğunca kolay ve hızlı kılmaktır. 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başlarında ülkeler arası sermaye akımları oldukça fazladır. İki Dünya Savaşı arası dönemde sermaye hareketleri oldukça spekülatif nedenlerle devam etmiştir. Bu dönem-de ayrıca döviz piyasalarında da yüksek oynaklık söz konusu idi. Döviz piyasalarındaki bu oynaklık, Bretton Woods sisteminin kurulmasına ilk kıvılcımı yakan nedendir.

S

Bretton Woods sistemi nedir?

Bretton Woods sistemi, ülkelerin Amerikan Doları dışında herhangi bir para birimini sadece istisnai durumlarda ve sınırlı oranda kullanabildikleri, karşılığında da ABD'nin bu ülkelerin ellerindeki doları, istedikleri zaman altına çevirmeyi taahhüt ettiği bir sistemdir.

S

Bretton Woods sistemi ne zaman çökmüştür ve sonuçları nelerdir?

Bretton Woods sistemi 1971 yılında çöktü. Bu sistemin çöküşü, gelişmiş dünya ülkelerinde sermaye kontrollerinin kalkmaya başlamasını beraberinde getirmiştir. Bu başlangıcı takiben tüm dünya büyük bir globalleşme dalgasının yayılmasını izlemeye başlamıştır. Bu dalgayla birlikte insanların ve ticari ürünlerin sınırlar arası geçişleri oldukça kolaylaşmış ve hızlı bir şekilde artmıştır. Bu süreç, dünya ekonomilerini daha en-tegre hale getirmeye başlamıştır

S

1980'lerden sonra Türkiye'de bankacılık sektöründeki gelişmeler nelerdir?

Türkiye'de 1980 öncesinde devlet kontrolünde olan bankacılık sektörü 24 Ocak 1980 Kararlarından sonra liberalleşme sürecine girmiş, bankacılığın daha da verimli hale gelmesi için bazı yapısal değişimlere gidilmiştir. Bu doğrultuda;

(1) Faiz oranları ve döviz kurları üzerindeki baskı kaldırılmış ve yeni bankaların piyasaya giriş çıkışları serbest hale getirilmiştir.

(2)Türkiye’de İslami bankacılık özel finans kuruluşları adı altında 1984 yılında faaliyete geçmiştir.

(3) Bankalar arası para piyasası da 1986 yılında bankacılık sektöründe likidite durumunu düzenlemek amacıyla kurulmuştur.

(4) Türkiye’de bankalara 1988’de faiz oranlarını belirleme, 1990’da ise döviz kurlarını belirleme izni verilmiştir.

(5) 1990 yılında elektronik bankacılık sistemi, 1992 yılında ise EFT sistemi kurulmuştur.

S

24 Ocak Kararları hangi amaçla alınmıştır?

24 Ocak 1980 yılında alınan ekonomik kararlar, ithal ikameci sanayileşme politika-sının terk edilerek ihracata dönük sanayileş-me politikasının benimsenmesini sağlamayı amaçlamıştır. Buna bağlı olarak Türkiye ekonomisinin dışa açılmasını kolaylaştırmak bir diğer hedef olarak belirlenmiştir.

S

Türkiye'de 1990'lı yılların başında alınan 5 Nisan kararlarının ortaya çıkmasının nedenleri nelerdir?

1990 yılında yaşanan Körfez Krizi ve 1991 yılında yaşanan erken seçimden dolayı daraltıcı para politikası uygulanamamıştır. Kamu açıkları yine artmış ve Körfez Savaşının getirdiği belirsizlikten dolayı bankalardan mevduat çıkışı hızlanmış bu durum bankacılık sektörünü krize sürüklemiştir.1993 yılında faiz oranları yükselmiş faiz oranı döviz kuru dengesi bozulmuş ve 1993 yılında iki büyük rating kuruluşu Türkiye’nin kredi notunu düşürmüştür. Bunun sonucu Türkiye’den büyük oranda sıcak para çıkışı olmuştur. Bu durum 5 Nisan kararlarına zemin hazırlamıştır.

S

McKinnon ve Shaw'e göre gelişmekte olan ülkelerin finans sistemindeki baskılar hangi şekillerde gerçekleştirilmektedir?

McKinnon ve Shaw, 1970’lere kadar dünya finans sisteminin baskılayıcı bir ruha sahip olduğu vurgusunu yaparak bu sektörün daha açık bir sektör olması gerekliliğini belirtmiştir. Gelişmekte olan ülkelerin finans sistemindeki baskıların altı değişik boyutundan söz eden McKinnon ve Shaw’a göre, birincisi piyasa yerine hükümetlerin kimin kredi alacağına karar vermesidir. Dahası, hükümetler faiz oranlarını da belirlemektedir. Fon piyasasına direkt müdahale anlamını içerir ki yine kötü kaynak dağılımına neden olacak bir durumdur. Finans sektörüne girişler hükümet kontrolü altındadır. İzin verilirse sektöre yeniler girebilir. Piyasanın işleyişine tamamen ters bir durumdur. Dördüncü baskı ise bankalar üzerinden yürür. Hükümetler bankaların iş alanlarına direkt müdahale ederler. Örneğin kimin sektörde ne kadar ücretle çalışacağına karar verebilirler. Beşincisi ve serbest piyasaya ihanet anlamında belki de en kötüsü, devletin finansal kurumu sahibi olmasıdır. Son, hükümet kimin yurtdışına borç vereceğine ve yurtdışından borç alacağına karar verir.

S

McKinnon ve Shaw'a göre, gelişmekte olan ülkelerin finans piyasalarındaki baskıların sonuçları nelerdir?

McKinnon ve Shaw bu tür baskıların gelişmekte olan ülkelere birçok maliyet getirdiğini de iddia etmiştir. Faiz oranları çoğunlukla piyasada olması gerekli olanın altında belirlendiği için tasarrufları ve dolayısıyla yatırımları olumsuz etkileyecektir. Kredilerin devlet tarafından yönlendirilmesi, bir kaynak israfı yaratacaktır. Faiz oranlarından ötürü zaten düşük olan tasarruflar da üretken ve karlı yatırımlara yönelemeyecektir. Hem düşük tasarruflar hem de kıt tasarrufların yanlış yatırımlara yönelmesi, ülke ekonomisinin büyümesini iki kere vurmaktadır.

S

Finansal liberalleşmeye şüpheyle yaklaşan Stiglitz'e göre liberalleşme hareketlerinin gelişmekte olan ülkelerdeki sonuçları nelerdir?

Stiglitz, özellikle sermaye piyasasındaki liberalleşmenin büyümeyi olumsuz etkileyebileceğine dair nedenler olduğunu iddia etmiştir. Sermaye hareketlerinde liberalleşme ile artacak istikrarsızlık ve krizler değişik kanallar ile büyümeye de yansıyacaktır. Gelişmekte olan ülke ekonomilerinde riski yönetme konusundaki yetersizlik yatırımcının yatırımları için bulmak zorunda olduğu fonlara ödeyeceği maliyetleri arttıracaktır. Ayrıca ekonomik krizler, firmaların varlık değerlerinde erozyona yol açacak ve onların yatırıma yönelik arzularının da azalmasına yol açacaktır. Özetle, gelişmekte olan ülkelerin kurumsal yapılarındaki sorunlardan ve sermaye piyasası liberalleşmesini takip eden krizlerden ötürü liberalleşme hareketleri büyüme üzerinde olumsuz etkiler de yaratabilecektir.

S

Noam Chomsky'e göre finansal liberalleşmenin kaçınılmaz sonucu nedir?

Chomsky'e göre, krizler finansal liberalizasyonun içerisine gömülüdür ve bu yapıdaki krizler hem sık sık meydana gelir hem de derin olurlar.

S

Chomsky'e göre, küresel finansal işlemlerin ölçeği ile finansal krizler arasında nasıl bir ilişki vardır?

Chomsky’ e göre global finansal sistemde finansal işlemlerin ölçeği ve aralığı arttıkça, finansal krizlerin sıklığı ve şiddeti de artmaktadır.

S

Chomsky neo-liberalizmi nasıl tanımlamaktadır?

Neoliberalizm ya da kapitalizm diye adlandırılan bugünkü sistemle ilgili Chomsky birkaç genel eleştiride de bulunmuştur. Bugünkü sistemi devlet kapitalizmi olarak nitelendirmektedir. Bu yaratılan sistemin maliyet ve risklerin tüm toplum tarafından paylaşıldığı ancak karların özelleştirildiği bir sistem olduğunu iddia etmektedir.

S

Türkiye'nin 1980 öncesi ekonomik yapısının özellikleri nelerdir?

Türkiye'de 1980 öncesinde ekonomik sistemin oldukça kapalı ve özel sektörün minimal pay aldığı bir yapıdan bahsetmek mümkündür. Bu tarihlerde bankacılık sektörü bile çok dar bir hacme sahipti ve genel anlamda finansal sistem için ancak zayıf değerlendirmesinde bulunulabilirdi. 1980’den önce, Türkiye’de;

(1) Devlet kontrolü altında düşük nominal faiz uygulaması yürütülmüştür. Yüksek enflasyon dönemlerinde de bu durum negatif reel faizle sonuçlanmıştır.

(2) Bankacılık sektöründe hem devlet payı oldukça yüksekti, hem de bankaların yüksek maliyetle çalışmalarına yol açan yüksek likidite ve rezerv tutma zorunlulukları vardı.

(3) Finansal kazançlar üzerinden yüksek vergiler alınmaktaydı.

(4) Sermaye piyasası kurumsallaşmasını tamamlayamamış ve bu da piyasanın gelişmesini engellemişti. Bankacılık sektörüne yeni girişler sıkı kontrol altında tutuluyor ve bu yüzden bankacılık piyasasında gerekli rekabet ortamı oluşamıyordu.

S

İkinci Dünya Savaşı sonrası Türkiye ekonomisinin yapısı nasıldı?

İkinci Dünya Savaşı sonrası dünyada ve Türkiye’de yaşanan sosyal ve politik gelişmelere bağlı olarak, Türkiye sanayileşme hareketine hız vermişti. Ancak, yurtiçi tasarruflar ve sermaye birikimindeki yetersizlikler, Türkiye’yi yurtdışından sermaye transferine yönlendirmiştir. Özellikle 1950-1960 döneminde Türkiye’ye gelen yabancı sermayenin önemli bir bölümü A.B.D. kaynaklı sermaye şeklinde gerçekleşmiştir.

S

Türkiye'de 1950'li yılların hangi ekonomi politikasını benimsemiştir?

Tüm dünyada 1950’ler daha ziyade iç taleple beslenen endüstrileşme politikalarının benimsendiği yıllardı. Bu süreci takiben Türkiye ve bazı diğer gelişmekte olan ülkeler, ithal ikameci stratejiyi kendilerine politika olarak belirlemiştir.

S

1970'lerde Türkiye ekonomisinin özellikleri nelerdir?

1970’lerde yaşanan yüksek enflasyon ve baskılayıcı finansal yapı Türkiye ekonomisinin yatırım ve büyüme alanlarında sorun yaşamasının önemli nedenlerindendir. Bunlara ek olarak döviz kazanmada yaşanılan darboğaz da yatırımları olumsuz etkilemekteydi. İmalat sektörünün ihtiyaç duyduğu yatırım malları ve hammaddenin temininde ithalata olan bağımlılık ve düşük ihracat rakamları büyümeyi hiçbir şekilde desteklememekteydi. Döviz darboğazının aşılabilmesi o dönemlerde Avrupa’da çalışan Türk işçilerinin kazançlarına bağlıydı. Türkiye’de gerçekleştirilmek istenilen endüstrileşme için yapılması gerekli yatırımlar ya bu işçilerin getireceği dövizlere ya da dış borçlanmaya bağlı idi.

S

Türkiye'de 1970'lerin ortalarında ekonomik büyümede oldukça ciddi rakamlara ulaşılmasının nedeni nedir?

Türkiye 1970’lerin ortalarında ekonomik büyümede oldukça ciddi rakamlara ulaşmıştır. Bu büyümenin arkasındaki temel etken kamu sektörü yatırım harcamalarıdır. İşçi dövizleri ve dış borçlanma bu yatırımların finansmanında kullanılmıştır. Özellikle kamu yatırımlarındaki bu artış 1978’e kadar sürmüş ve dolayısıyla yatırım malları ithalatı da bu tarihe kadar ciddi boyutlara ulaşmıştır.

S

Faiz oranlarındaki aşağı ya da yukarı yönlü hareketlerin beklenen etkileri yaratmasının koşulu nedir?

Finansal sistemin liberal bir yapısı olmadan, faiz oranlarındaki aşağı ya da yukarı yönlü hareketler beklenen etkileri yaratmaktan uzak kalacaktır. Finansal sistemin liberalleşmesi ile birlikte, piyasaya göre hareketlenecek faiz oranları ekonomik aktivitelerde istenilen tepkileri doğurabilir.

S

Liberal bir finansal sistem olmadan faiz oranlarının düşük ya da negatif düzeyde belirlenmesi hangi sonuçları ortaya çıkarır?

Finansal liberalleşme hareketlerinden önce, gelişmekte olan ülkeler genellikle nominal faiz oranlarını enflasyon oranlarının altında belirlemiştir. Reel faizleri çok düşük ve hatta negatif tutarak girişimcilerin daha ucuz maliyetle daha fazla yatırım kararı almaları desteklenmek istenmiştir. Ancak düşük ya da negatif reel faizler istenilmeyen ve hesaplanmayan iki sonuç doğurmuştur. Düşük reel faizler yeterince tasarruf çekememiş ve tasarruf eğilimleri giderek azalmıştır. Ucuz borçlanma, yatırımlar yerine tüketim harcamalarını cezbetmiş ve tüketimden gelen talep baskısı ile enflasyonist ortam açığa çıkmıştır.

S

Türkiye'de 1980'lerde hangi ekonomi politikaları uygulanmıştır?

Türkiye 1970’lere kadar uyguladığı ithal ikameci stratejiden adım adım ihracata dayalı büyüme stratejilerine doğru geçmeye başlamıştır. İlk önce ihracatı teşvik etmek amacıyla bir dizi sübvansiyon desteği sağlanmıştır. Bunu takiben, ithalat üzerindeki kısıtlayıcı tedbirler de kaldırılmaya başlanmıştır. Uluslararası ticaretin liberalleştirilmesini desteklemek amacıyla döviz kurunun aşamalı olarak serbest bırakılması ve sermaye hareketlerinin önündeki engellerin azaltılması politikaları da uygulamaya geçmiştir.

S

Türkiye'de 1980'lerin ortalarında finansal liberalleşmeye yönelik ilk adım hangi yönde olmuştur?

Finansal liberalleşmeye yönelik açık adımlar ise 80lerin ortasında atılmaya başlandı. Bu alandaki ilk adım döviz kuru sistemine yönelik olmuştur.

S

1980 öncesinde Türkiye'de nasıl bir döviz kuru politikası uygulanmaktaydı?

1980 öncesi dönemde sabit döviz kuru politikası ile hareket ediliyordu. Merkez Bankası’nın aslında ilgili dönemdeki hükümetlerin isteklerine uygun şekilde TL’nin değerini belirlemeleri söz konusu idi. Piyasada döviz kuru oranlarının belirlenmesi gibi bir durum kullanılan kalkınma stratejileri için uygun değildi ve bu yüzden de söz konusu değildi. Merkez Bankası çoğunlukla piyasanın değişen koşullarına göre değil, hükümetlerin değişen koşullarına göre döviz kuru oranlarını belirlemekteydi.

S

Türkiye'de 1980'lerde yapılan hangi düzenleme finansal liberalleşme adına en etkin adım niteliği taşımaktadır?

Türkiye’de 1980’lerin başında, döviz paranın önemli ikamelerinden biri kabul edilen altın ticareti ile ilgili adımlar atılmıştır. Döviz kuruyla ilgili yapılan düzenlemeler içerisinde bir de menkul kıymetlerle ilgili düzenleme var ki bu da finansal sistemin liberalleşmesi adına etkin bir adımdı. Her türden menkul kıymetin uluslararası alandaki ticareti serbest bırakılmıştır. Türkiye’de yabancıların gayrimenkul almalarına koşullu izin verilmiştir. Yabancılara, kendi para biriminden kullanmak istedikleri miktarı Türkiye’de TL’ye çevirip, transfer işlemlerini banka üzerinden yapmaları şartıyla bu izin verilmiştir. Yabancıların döviz cinsinden olması koşuluyla gerekli sermaye miktarını Türkiye’ye getirerek burada yatırım yapmalarına izin verilmiştir. Bunlara ek olarak yabancıların Türkiye’de ticari faaliyette bulunmalarına, hisse satın almalarına, ortaklık kurmalarına, şube ve temsilcilikler açmalarına izin verilmiştir.

S

Türkiye'de 1980'lerde faiz oranlarının serbest bırakılmasının sonuçları neler olmuştur?

Bankacılık sektöründeki liberalleşme ile temelde bu sektörün etkinliğinin arttırılması hedeflenmiştir. Ancak bu değişim süreci bazen toplum için arzu edilmeyen sonuçlar da getirebilirdi ve 1982-83’te aynen de böyle oldu. Bankacılık sektöründeki artan rekabetle mücadele etmek isteyen özellikle banker ve küçük bankalar faizin serbest bırakılmasını bir yarışa döndürdüler. Bankerlerin iflasıyla başlayan süreç bazı küçük bankaların iflasına kadar ilerlemiştir. Bankacılık sektöründe yapılan önemli değişikliklerden bir tanesi yarattığı sonuçlar açısından 1983 yılında kurulan Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu olmuştur. 1980-1983 arasında bankacılık sisteminde bankerlerin de etkisiyle oluşan kriz ile insanların bankalara ve genelde bu sektöre olan güvenlerinde sarsılma olmuştu. TMSF ile insanların tasarruflarını bankacılık sistemine yeniden güvenle aktarmaları sağlanmak istenmişti.