aofsorular.com
SOS312U

Ziya Gökalp ve Prens Sabahattin

1. Ünite 34 Soru
S

Ziya Gökalp ne zaman ve nerede doğmuş ve ölmüştür?

Ziya Gökalp 23 Mart 1876 yılında Diyarbakır’da doğdu ve 25 Ekim 1924’te İstanbul’da öldü.

S

Ziya Gökalp'in eğitim durumu nedir?

İlk, orta ve lise eğitimini Diyarbakır’da tamamladı. Yüksek öğrenim için İstanbul’daki Baytar Mektebi’ne 1896 yılında kayıt yaptırdı. Ancak bu okuldan mezun olmadan ayrılmak zorunda kaldı.

S

Ziya Gökalp'in kendini sosyoloji alanında geliştirme süreci nedir?

Ziya Gökalp, 1900-1909 yılları arasında Diyarbakır’da yaşadı ve kendisini sosyal bilimler alanında yetiştirdi. 1909’da Selanik’te yapılan İttihat ve Terakki Partisi Kongresi’ne Doğu illerini temsilen katıldı. Selanik’te başladığı parti ve sosyoloji çalışmalarını 1912’den itibaren İstanbul’da sürdürdü. Bu sırada milletvekili oldu. 1914 yılında Sosyoloji Kürsüsü’nü kurarak üniversitede “İçtimaiyat” dersleri vermeye başladı.

S

Ziya Gökalp'in sosyolojik görüşlerinin alt yapısını kimlerden almıştır?

Ziya Gökalp ilk düşünsel etkileri ve sosyolojik görüşlerinin alt yapısını babası Tevfik Bey, amcası Hasip Bey, fen bilgisi hocası Yorgi Bey ve daha sonra tanıştığı Naim Bey’den almıştır.

S

Babası Tevfik Bey, amcası Hasip Bey, Yorgi Bey ve Naim Bey, Ziya Gökalp'in düşünce dünyasını nasıl etkilemiştir?

Babası Tevfik Bey, Batı tarzı bir eğitim almasını sağlayarak onun Batılı liberal görüşlerle vatanseverlik ve dini inançları uzlaştırmasında; amcası Hasip Bey, Arapça ve Farsça öğrenerek İslam felsefesi, İslam hukuku ve Doğu düşüncesiyle tanışmasında; Dr. Yorgi Bey, bir toplumda reform yapmadan, rejim değişikliğine gitmeden yapılanların kalıcı olması için o toplumun en iyi şekilde incelenmesi ve tanınması için bilgi sahibi olmanın gerekliliği konusunda; Naim Bey de hangi ilkelerin, görüşlerin bir milleti uygarlığa götürebileceğinin araştırılarak millete telkin edilmesinin gerekliği, açık bir program dahilinde elde edilen kazanımların ve meşrutiyet değerlerinin halk desteği sağlanarak korunması gerektiği noktasında Gökalp’in görüşlerinin oluşmasında, onun sosyolojiye, milliyetçi Doğu ve Batı düşüncesini birlikte değerlendirme anlayışına yönelmesine yol açmışlardır

S

Ziya Gökalp hangi sosyologum etkisinde kalmıştır?

Ziya Gökalp Diyarbakır ve Selanik’te bulunduğu yıllarda pek çok Avrupalı sosyolog, felsefeci ve düşünürü okumasına karşın, Fransız sosyologu Emile Durkheim’in görüşlerinin etkisinde kalmış ve onun görüşlerini Türkiye’ye aktararak temsilciliğini yapmıştır.

S

Ziya Gökalp Türkiye'ye hangi ekole dayalı sosyoloji anlayışını aktarır?

Ziya Gökalp de Türkiye’ye Sosyolojizm ekolüne dayalı bir sosyoloji anlayışı, yani E. Durkheim’in sosyoloji görüşlerini aktarır; toplumu, devlet kurumlarını bu görüşleri rehber alarak şekillendirmeye çalışır. Sosyolojizm ekolü doğrultusunda bir bilim anlayışı oluşturur ve bu anlayışı başta sosyoloji olmak üzere diğer bilim alanları ve devlet kurumlarında yaygınlaştırır.

S

Sosyolojizm ekolü nasıl açıklanabilir?

Pozitivist ve determinist bir anlayış üzerine kurgulanmış olan Sosyolojizm ekolünde toplumun birey üzerinde mutlak bir egemenliği vardır. Toplumun yaptığı her şey doğrudur. Toplumu mutlaklaştıran, ona yarı tanrısal bir kutsallık yükleyen Sosyolojizm ekolü; sosyal dayanışma, toplumsal bilinç ve iş bölümü gibi kavramlarla bireyi toplum karşısında etkisiz bir konuma taşımaktadır.

S

Ziya Gökalp'in sosyolog olarak özellikleri nedir?

Ziya Gökalp; toplumcu, dayanışmacı, ilerlemeci, milliyetçi, Batıcı ve laik bir sosyologtur. Bu özellikleri ile Batı tipi bir toplum modeli oluşturmaya çalışır.

S

Ziya Gökalp'e göre toplum hangi aşamalardan geçmiştir?

Ziya Gökalp’e göre toplumlar aşiret, kavim, ümmet aşamalarından geçtikten sonra millet aşamasına gelmişlerdir. Ziya Gökalp’e göre bir toplumsal aşamadan bir üst toplumsal aşamaya birdenbire geçilemez. Toplumlar bir aşamadan bir başka aşamaya geçerken bazı ara aşamalarda yaşarlar. Ziya Gökalp bir başka sınıflamasında insanlığın vahşilik ve göçebelik aşamalarından uygarlık aşamasına geçtiğini bildirir.

S

Evrensel sosyolojinin amacı nedir?

Evrensel sosyoloji, pozitivist anlayış doğrultusunda, toplumların yapısını, işleyişini ortaya çıkaracak, toplumların ilerlemesinde etkili olan genel geçer yasalara ulaşmayı amaçlar.

S

Milli (Ulusal) sosyolojinin amacı nedir?

Ulusal sosyolojinin amacı ise evrensel sosyoloji doğrultusunda, bu sefer, ulusların ortak özelliklerini, aynı uygarlık grubuna dahil olan kurumlar arasındaki gizli ve açık farklılıkları, aynı kökenden gelen ulusların ortak geleneğe ne oranda uydukları, bir ulus içerisinde yer alan grupların uygarlık ve kültür düzeyleri, Türk toplumunun kimliği ve temel özellikleri üzerinde durur. Türk toplumunun ulaşmak istediği hedefler doğrultusunda, yeni kimlik ve toplumsal ilerleme doğrultusunda çalışır.

S

Ziya Gökalp'e göre 'millet' ne anlama gelmektedir? 

Gökalp’e göre millet; soyla, budunla, coğrafya ile, siyasetle ilgili bir topluluk değildir. Millet; dil, din, ahlak ve estetik bakımdan ortak olan, yani ortak duygular taşıyan, aynı eğitimi almış bireylerden oluşan kültürel bir topluluktur. İnsanın kendisini bağlı saymadığı herhangi bir toplum onun ulusu olamaz. Önemli olan bir insanın hangi kanı taşıdığı, hangi ırka mensup olduğu değil, hangi kültüre bağlı olduğudur. Bir insan hangi eğitim sürecinden geçmişse, kendisini hangi ulusa bağlı hissediyorsa ve hangi ulusun ülküsünü taşıyorsa o millete mensuptur.

S

Ziya Gökalp kültür ve uygarlık ayrımını nasıl yapmaktadır?

Kültür ulusal, uygarlık uluslararasıdır. Kültür; çevreye, yerele; uygarlık merkeze aittir. Hisler, değerler, ülküler, gelenekler, töreler, güzel sanatlar, ahlak, sözlü ve yazılı edebiyat, dil, din, hukuk, iktisat ulusun kültürünü oluşturur. Kültürel değerler orijinalliği, sadeliği, doğallığı, derinliği ifade eder ve toplum şuuru altında gelişir. Kültür subjektiftir. Akıl, bilim, bilgi, yöntem ve teknoloji ise uygarlığın bileşenleridir. Uygarlığa ait değerler, bilinçli olarak doğar, gelişir. Uygarlık objektiftir. Uygarlık aynı gelişmişlik düzeyinde bulunan birçok ulusun toplumsal yaşayışının ortak toplamıdır. Öznel nitelik taşıyan unsurlar kültüre, nesnel nitelik taşıyan unsurlar uygarlığa aittir. Sanayileşmiş Batılı toplumlar uygarlık, sanayileşememiş Batı dışı toplumlar kültürel açıdan zengindir. Bir ulusun uygarlık düzeyi arttıkça, kültür düzeyi zayıflamakta, bozulmaktadır.

S

Halkçılık ilkesinin tanımı nedir?

Halkçılık; ırklar, uluslar, cinsler arasında eşitliği sağlamayı kendisine ilke edinmiştir. İnsanlar dünyaya eşit haklarla gelir. Hiçbir çocuk esir veya serf olarak doğmaz. Bunları daha sonra yapay şekilde edinmiş olur. Daha eşitlikçi, insancıl ve demokratik bir dünya kurulmalıdır. Aydınlar ile halk arasındaki yabancılaşma da yine halkçılık anlayışı ile ortadan kaldırılmalıdır. Halk ve aydın daha iyi bir gelecek adına, aynı hedefler etrafında birleşmelidir. Yine uluslararası arenadaki farklılıklar giderilmeli, eşitlikçi ve özgürlükçü bir dünya kurulmalıdır

S

Ziya Gökalp'e göre ulusalcı dil ne anlama gelmektedir?

1911’den itibaren dil sorununu ciddiye alan Ziya Gökalp, ulusalcı bir dil ve edebiyat anlayışına sahiptir. Ona göre, dil ulusun temelidir. Sanat, kültür, düşünce, hukuk, din gibi toplumsal bileşenler dil aracılığı ile ifade edilir. Ulusallaşma ancak Türk dilini yabancı dillerin etkisinden kurtarmakla gerçekleşebilir. Yeni Türk dili mutlaka sadeleştirilmelidir ki tüm yurttaşların anlayabileceği bir dil haline gelsin. Halkçılık ile dil arasında zorunlu bir etkileşim vardır. O nedenle dili yabancı dillerin işgalinden kurtarmak temel hedeflerden biri olmalıdır. Dilin sadeleştirilmesi ve ulusallaştırılması konusunda, Orta Asya Türk toplumlarını değil, İstanbul’da konuşulan Türk ağzını esas alan Gökalp, İstanbul ağzının milli dil sayılmasının Avrupa uygarlığı içinde bir Türk kültürü yaratmaya çalışan Türk ulusu açısından yararlı olacağını belirtir.

S

Ziya Gökalp'e göre ulusallığın en önemli bileşenleri nelerdir?

Ziya Gökalp’e göre dil ve din ulusallığın en büyük ve en önemli bileşenleridir. Dil toplulukları aynı zamanda devlet ve yurt kavramlarını da kapsar. Dil, toplumsal yaşamın tabanı, maneviyatın dokusu, kültür ve uygarlığın temelidir. Dilsel bağımsızlık siyasal bağımsızlığın başlangıcıdır. Dilini seven ve ulusal edebiyatını, ulusal dille oluşturmaya çalışan bir toplum kurtuluşa ulaşmış demektir. Bu nedenle Türkçe anlam bakımından çağdaşlaştırılmalı, terim açısından İslamlaştırılmalı, dilbilgisi, söz dizimi, yazım kuralları bakımından Türkçeleştirilmelidir

S

Ziya Gökalp'in din ve devlet işleri konusundaki düşünceleri nedir?

Bireyin ve kişiliğin gelişmesinde önemli bir yere sahip olan din aynı zamanda toplumların kaynaşmasında da etkili bir kurumdur. Din, toplumda bir yandan birleştirici ve kaynaştırıcı diğer yandan sosyal dönüşümü ve değişimi engelleyici özelliklere de sahiptir. Dinin bu olumsuz yanını gidermenin yolu onu reforma tabi tutmak ve millîleştirmektir. Bu amaçla, dinsel ibadetlerin dilini Türkçeleştirmek, dinsel mekânları yeniden düzenlemek gerekir. Ona göre din ulusal dile aktarılmalıdır. Dinin ulusal hayat şeklini almadığı ve laikliğin yaşam biçimine dönüşmediği toplumlarda ümmet hayatı devam eder. Oysa din ve devlet işleri mutlaka birbirinden ayrılmalıdır.

S

Ziya Gökalp'e göre bugünün eğitimi nasıldır?

Ziya Gökalp’e göre, ilkel toplumlardaki eğitim millî olmakla birlikte kısmi; bugünün eğitimi aşırı ölçüde uluslararasıdır. Okullarda millî kültür değil, uluslararası uygarlık verilmektedir. Türkiye’nin bir yanda kozmopolit, diğer yanda mektep ve medreseye dayalı eğitim sistemi, bireylerin ahlak ve özlerini bozmaktadır. Türkiye’de üç tip okul bulunmaktadır: Batı tipi okullar, medreseler ve yabancı okullar. Oysa tek bir eğitim sistemi olmalıdır. Uluslar arası uygarlık karşısında ulusal kültürün güçlendirilmesi gereklidir. Bunun için sosyolojinin yardımı ile millî kültür keşfedilmeli, millî eğitim dönemine geçilmelidir.

S

Ziya Gökalp'e göre eğitim nasıl olmalıdır?

Ziya Gökalp’e göre eğitim, bir toplumda yetişmiş neslin henüz yetişmekte olan nesile fikirlerini ve hislerini vermesidir. Milliyetçi bir eği-tim anlayışını esas alan Gökalp, bireyin kültüre uyumunun eğitim, teknolojiye uyumunun ise öğretimle olduğunu belirtir. Bu bağlamda kültür millî, teknoloji uluslararasıdır.

S

Ziya Gökalp'in ekonomi konusundaki düşünceleri nedir?

Ziya Gökalp milliyetçi, korumacı, devletçi ve dayanışmacı bir ekonomi anlayışını 1910’lardan itibaren oluşturmaya başlamıştır. II. Meşrutiyet döneminde devletçi bir ekonomi anlayışı benimsemiş ve Batılı anlamda “millî burjuva” oluşturulması için çaba harcamıştır. Bu bağlamda, ulusal burjuva yaratma adına devletçiliği ve millî ekonomi anlayışını kabul eden Gökalp, sosyalizme, sınıflı toplum yapısına, sınıfsal bilincin gelişmesine karşı çıkmıştır. Sınıfsal dayanışma yerine mesleki dayanışmayı ve mesleki temsil sistemini esas almıştır.

S

Ziya Gökalp'in ulusal bir toplum oluşturma yolunda kadın hakları konusundaki düşüncesi nedir?

Ziya Gökalp, ulusal bir toplum oluşturma yolunda kadın haklarına büyük önem verir ve bu anlayışını yerleştirmek için de eski Türklerdeki kadınların sahip oldukları haklara dikkat çeker. Günümüzün ileri toplumlarında bulunan özelliklerinin eski Türklerde de bulunduğunu belirtir. Ve özellikle kadın hakları konusunda örnekler verir. Buna göre, eski Türklerde sihir gücü kadınlara aittir. Şamanizm kadınlardaki kutsal güce dayanır. Şamanlar başarılı olmanın yolunu kadın kılığına girmekte görürler. Bu nedenle eski Türklerde ana soyu çok önemli, kadınların hukuku erkeklerden daha yüksektir. Kadınlar birer usta binici, iyi silah kullanıcıdırlar.

S

Ziya Gökalp'in Türk sosyolojisine katkıları nelerdir?

Sosyolojinin bilim olarak ülkemize yerleşmesinde Ziya Gökalp’in yeri ve çabaları tartışılmayacak kadar önemli ve nettir. Sosyoloji Gökalp aracılığı ile üniversiteye girmiş, üniversitede bir araştırma enstitüsüne ve süreli yayına kavuşarak kurumsallaşma yolunda önemli bir adım atmıştır. Yine Gökalp’in yetiştirdiği ve teşvik ettiği bilim insanları onun bilimsel eğilimleri doğrultusunda birçok sosyal bilim alanını üniversitede faal hale getirmişlerdir. Gökalp sosyoloji dışında, diğer sosyal bilim alanlarının kuruluşunu teşvik etmekle kalmamış, sosyolojide de önemli isimler yetiştirmiş, onlar aracılığı ile Sosyolojizm ekolünü çok uzun yıllar ülkede egemen kılmıştır. Bunların dışında, Gökalp’in düşünceleri başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Cumhuriyet tarihi boyunca pek çok üst düzey yönetici, aydın ve bürokrat olmak üzere geniş bir çevrede etkili olmuştur. Bu bağlamda, Ziya Gökalp bilim, düşün, siyasal ve sosyal alanlarda öne sürdüğü görüşleriyle Türk düşün ve siyasi tarihinin en önde gelen şahsiyeti olarak tarihdeki yerini almıştır.

S

Prens Sebahattin ne zaman ve nerede doğmuş ve ölmüştür?

Prens Sabahattin 1879’da İstanbul’da doğdu ve 1948 yılında Avrupa'da öldü.

S

Prens Sebahattin'in benimsediği Science Socialeyı hangi yöntem yaratmıştır?

Bugünkü bilimler deney ve gözlem yönteminden doğmaktadır. Bu bilimlerden bir kısmı yalnız gözleme, bir kısmı da her ikisine birden dayanmaktadır. Science Socialeyı yaratan gözlem yöntemidir. Ancak bilimsel gözlem, sıradan gözlemlerle karıştırılmamalıdır. Belirli bir konuyla ilgili gözlemlerin bilimsel olabilmesi için, o konuyu meydana getiren olayları ortalama olarak değil, kökten kavrayacak bir çözümleme yöntemi edinmek gerekir. Bu tür bir yönteme sahip olmaktan doğacak buluşlar, aynı yönde yürüyerek çoğalmakla bir sınıflama, bir bileşim yaratır. Bu sınıflama ve bileşimlerle de bir bilimin temeli atılmış olur. Science Sociale ekolü, daha çok aile monografisi yapan F. Le Play’ın çalışmalarından hareketle oluşturulmuştur.

S

Prens Sebahattin'e göre Türkiye'nin iki temel sorunu nedir ve nasıl çözümlenebilir?

Prens Sabahattin’e göre Türkiye’nin eğitim ve yönetim gibi iki temel sorunu bulunmaktadır. Türkiye’nin yönetim sorununun çözümü, ülkenin idari yapısının merkeziyetçi yapıdan ademimerkeziyetçi yapıya doğru değiştirilmesiyle çözülebilir. Türkiye’nin yönetim yapısı ile birlikte eğitim anlayışının da değişmesi gerekmektedir. Yurttaşlarımız Anglo-Sakson eğitim yöntemlerinin uygulandığı bir eğitim anlayışı doğrultusunda yetiştirildiğinde, giderilemeyecek sorun yoktur. Bu iki alanda bütüncü yapıdan bireyci yapıya doğru gerçekleştirilecek uygulamalar, toplumsal yapıyı da değiştirecek ve Türkiye’nin kurtuluşu gerçekleşecektir. Bir başka anlatımla, Prens Sabahattin, sorunların kaynağını mevcut toplumsal yapıda görmekte ve bu yapıyı değiştirmeyi hedeflemektedir. Kamucu toplumsal yapının bireycilik lehinde değiştirilmesi, mevcut tüm sorunların çözümü anlamına gelmektedir.

S

Prens Sebahattin'e göre bireyci yapının olumlu etkileri nedir?

Bireyci yapı, kişisel yükselmeye, bağımsızlığa doğru kesin bir gidişe yol açar. Kişisel bağımsızlık sosyal hayatın üstünlüğünü ortaya çıkarır.

S

Ademimerkziyetçi yönetimi nedir?

Bireyci toplumlarda ihtiyaçtan doğan ve halkın kendi kendini idare etmesi sonucuna ulaşan idare tarzına, ademimerkeziyetçi yönetim denilmektedir

S

Merkezi yönetim nedir?

İşlerin ayrılmadığı, birbirine bağlandığı, karıştırıldığı ve gevşek yürütüldüğü; iş sorumluluğunun tanımlanmadığı ve belli bir yetkiye bağlanmadığı, yetkilerin tümüyle hükümet merkezinde toplandığı; özel hayatın ve girişkenliğin baskı altında tutulduğu, memur sınıfının tahakkümüne dayalı yönetim biçimine de merkezi yönetim denilmektedir.

S

Prens Sebahattin'in ademimerkeziyetçi yönetim anlayışı nasıldır?

Ademimerkeziyetçilik anlayışı ile siyasi değil idari yerinden yönetimi savunduğunu sürekli olarak belirtme gereği duyan Prens Sabahattin, idari yönetim anlayışı ile yerel seçimlerle iş başına gelecek olan valilere daha fazla yetki verilmesini, il kurullarının oluşturulmasını, halkın vergilerinin nerelere harcandığını denetleyebilmesini talep ettiğini belirtir. Ademimerkeziyetçi anlayışın siyasi alanı kapsamadığını belirten Prens Sabahattin bu görüşü ile çelişecek şekilde idari yerinden yönetimin işleyebilmesi adına, bu yönetimlere ayrı bir hukuk, ayrı bir ekonomik özerklik, hatta yerel kolluk güçleri talep etmektedir.

S

Prens Sebahattin'in eğitim konusundaki görüşleri nedir?

Prens Sabahattin’e göre, bireyci-girişimci toplumsal yapıya geçmek için değiştirilmesi gereken alanlardan biri de eğitimdir. Felaketlerimizin kaynağı cahilliğimizdir. Eğitim alanında reformlar yapıp halkımızı aydınlatırsak, gelecek kuşaklar aydın insanlar olarak yetiştirilmiş olacaktır. Okullarımızda geçerli olan eğitim teorik ağırlıklı bilgilerden oluşmaktadır. Bunun kesinlikle değiştirilmesi ve öğrencilere gerçek yaşamda kullanacakları bilgiler verilmelidir. Bireyleri girişimci toplum yapısının istemlerini karşılayacak özelliklere sahip yurttaşlar haline getirmenin yolu, onları ademimerkeziyetçi ve uygulamalı eğitim anlayışına göre yetiştirmektir.

S

Prens Sebahattin'e göre ailenin toplumsal değişimdeki etkisi nedir?

Prens Sabahattin için aile; bireyci burjuva toplumunun temel taşıdır. Bütüncü yapıdan bireyci yapıya geçişi sağlayacak temel değişim birimi ailedir. O nedenle aile kurma gücünde olan kız ve erkekleri yetiştirecek okullar açmak, Anglo-Sakson eğitimi ile yetişmiş ailelerden, çiftlik gibi kuruluşlardan yararlanmak ve bu aşamalardan geçen öğrencileri tarımsal alanlarda girişimci faaliyetlere teşvik etmek sistemin başarısı açısından birinci koşuldur. Bu nedenle köylü ve kentli aileler çocuklarını bağımsız bir hayata hazırlamalı, onlara çalışma ve girişkenliklerine dayalı yaşama ve yükselme gücü vermelidirler. Kız ve erkek ayrımı yapılmadan tüm çocuklar eğitimden yararlandırılmalı, girişimci ruha sahip kız ve erkek çocuklar yetiştirecek, çocuklarına girişimci zihniyeti aşılayacak gençlerin aile kurmaları sağlanmalıdır.

S

Prens Sebahattin'in ekonomik konulara ilişkin görüşleri nedir?

Prens Sabahattin, sınıflı toplumsal yapı, özel yatırımların ve burjuva sınıfının teşviki, ademi merkeziyetçi bir ekonomi anlayışı yanında özel mülkiyete dayalı çiftliklere ve malikânelere dayalı büyük tarım işletmelerini esas alan liberal bir ekonomi anlayışının öncü savunucularından biridir. Yine Prens Sabahattin, ülkenin kalkınması için kızların da bireyci eğitimden geçirilerek üretim hayatına katılmalarını kalkınma açısından zorunlu görmektedir.

S

Prens Sebahattin'in din sosyolojisi üzerine görüşleri nedir?

Dinsel alanı da bireyci ve bütüncü yapıya göre değerlendiren Prens Sabahattin, dinin de topluma olumlu veya olumsuz yansımalarının toplumsal özelliklere bağlı olduğunu iddia eder. Prens Sabahattin’e göre dinin toplumsal yapı ile bağıntısını görmek için aynı dinin farklı toplumlardaki uygulamalarına bakmak gerekir. Örneğin, Protestanlık bütüncü toplumlarda baskıcı, bireyci toplumlarda özgürlükçüdür. Bütüncü yapılarda kötüye kullanıldığı için bir baskı aracı olma derecesine düşen ve zamanla aynı oranda güçlü tepkiler doğuran dinler, bireyci yapılarda kişisel bağımsızlığa saygı gösterdiği ve bu yapıyla birlikte geliştiği için büyük bir sosyal ihtiyacı karşılamakta, kamuoyunun saygısını kazanmaktadır. İslam dinini ilerlemeye engel sananlar da bu görüşlerinde bütünüyle aldanmaktadırlar. İlerlemeye engel olan İslamiyet değil, Müslüman toplumların bütüncü sosyal yapılarıdır.