XXI. Yüzyıla Doğru: Küreselleşme ve Dijital Çağ
SSCB'nin 1985 yılında iktidara gelen politikacısının adı ve en bilinen politikalarının isimleri nelerdir?
1985 yılında iktidara gelen Mihail Gorbacov, Glasnost (açıklık-şeffaflık) ve Perestroika (yeniden yapılandırma) politikalarıyla hızlı bir reform sürecini başlatır. Ancak Gorbacov’un bu politikaları, karmaşıklaşan ve geçmişin ağır yükünü taşıyan sorunların üstesinden gelemez. 1989’a gelindiğinde Doğu Avrupa’da komünist iktidarlar ardı ardına yıkılır. Eski Halk Cumhuriyetleri çoğul demokratik seçim sistemini benimserler.
Sovyetler Birliği'nin dağılması Avrupa'da nasıl büyük bir değişime yol açmıştır?
Topluluk, Soğuk Savaşın sona ermesiyle Avrupa Birliği şeklinde çokuluslu oluşuma gider, 1985’te Schengen Antlaşması’yla üye ülkeler arasında sınırlar kalkar, bir yıl sonra Avrupa bayrağı kullanılmaya başlanır ve 2002’de de 12 üye ülke ortak para birimi olarak Avro’ya geçer. Üye sayısı, 1990 sonrası eski Doğu Bloğundan doğan ülkelerin de kabul edilmesiyle 27’ye ulaşmıştır.
'Çöl Fırtınası' nedir ve Baudrillard'a göre Çöl Fırtınası'nın toplumsal etkisi nedir?
Irak’ın Küveyt üzerinde hak iddia etmesini ve işgalini gerekçe gösteren ABD ve çok uluslu koalisyon, 27 Eylül 1991’de ‘Çöl Fırtınası’ harekatını başlattı. Bu harekat boyunca 120.000 sortiyle, 84.000 ton barut, 7.400 smart bombası, kullanılarak Irak Küveyt’ten çıkarıldı. Dünya televizyonlarından naklen yayınlanan bu savaşta, gece uçan uçaklar ve bombalamalar ışık saçıyormuş gibi büyük patlama sesleriyle ilk kez canlı olarak izlendi. Baudrillard bu savaş için “Hepimiz televizyonların karşısında sanal bir savaş izledik. Körfez Savaşı bize, televizyonlar üstünden, bütün anlamından soyutlanmış olarak taşınıyordu. Acısı, tozu, dumanı
yoktu. İzlenen, eğlencelik bir şeydi” diyerek bu savaşın kendi gerçekliğinden sıyrılarak eğlencelik bir seyre dönüştürüldüğünü, hatta bu anlamda savaşın olmadığını söyleyerek paradoksal bir tespitte bulunmuştu.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin kaç daimi üyesi vardır ve hangileridir?
1944 yılında kurulan Birleşmiş Milletler (BM) uluslararası barış ve güvenliğin korunmasından sorumludur. Bütün üye ülkelerin katılımıyla Genel Kurul oluşur. Bünyesindeki en önemli Konsey olan Güvenlik Konseyi, beş daimi üyesi (her kararı veto etme hakları vardır) olan ABD, Çin, Fransa, İngiltere ve Rusya ve on geçiçi üyeden (Genel Kurulda seçimle ve coğrafi denge gözetilerek) oluşur. Güvenlik Konseyi kararları üyeler için bağlayıcıdır ve BM, gerektiğinde ilgili maddelerin verdiği yetkiyle BM silah gücü kullanabilir.
Ruanda'daki 90'larda ırk kökenli çatışma kimler arasında olmuştur?
...ırk kökenli çatışmalar devam eder. Bunların en acımasızı kuşku yok ki, Ruanda’da yaşanmıştır. Hutu’lar ile Tutsi’ler arasında 1994’te yaşanan katliamda radikal Hutu’lar ve Hutu milisleri, 800 bin Tutsi’yi (ayrıca ılımlı Hutu’lar da) yüz gün gibi kısa bir sürede, hunharca katleder.
Küreselleşme nedir?
Globalisation terimi ise 1960 yıllarında ilk kez modernizasyon sürecinin bir parçası olarak, Doğu Bloğu'na rağmen dünyanın somut bir biçimde tek bir bütün olarak yapılaşması süreci anlamında kullanılıyordu. Doğu Bloğu'nun yıkılmasından sonra, küreselleşme, bütün dünyayı kuşatan çok geniş kapsamlı bir enformasyon sisteminin varlığı ve etkisi, kitlesel tüketim modellerinin tüm dünyayı sarmalaması, kozmopolit yaşam tarzlarının gelişimi ve uluslararası spor, sanat, fuar etkinlikleri, dünya turizminin yayılması, ulus devletlerin egemenliğinin zayıflaması, bütün bir gezegeni tehdit eden ekolojik krizin farkına varılması, sınır tanımayan ekonomik ve ticari etkileşimin hızlanması, Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB), Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ticaret Örgütü (WTO), vb. teşkilat ve örgütlerin tüm dünyayı etkileyen siyasal sistemleri ve tutumları, kültürler arasındaki karşılıklı ilişkilerin bütün dünyayı sarmalayan boyutlara varması olarak tanımlanır. O halde küreselleşme, ekonomik, teknoloji ve kültür alanında da cereyan etmektedir ve haliyle bir ideoloji gibi görülmesi, karşı durulması doğaldır
Marshall McLuhan küreselleşmeyi ne şekilde tanımlamıştır?
...ticaretin, sermayenin, kültürün, teknolojinin, bilginin ve neredeyse her şeyin yerküredeki hareketliliği, ulaşılabilirliği; sosyal, ekonomik, kültürel, teknolojik, politik, ekolojik ve benzeri birçok alanda global bütünleşme ve dayanışma anlamına geldiği söylenebilir. Küreselleşme, dünyanın mekânsal olarak küçülmesi, Marshall McLuhan’ın deyişiyle küresel köy’e dönüşmesidir.
Küresellik karşıtı eylemlere hangi örnekler verilebilir?
Küresel politikalar aynı zamanda kendi karşıtlarını da beraberinde getirmiştir. Anti-küreselci (küresellik karşıtı) eylemler olarak bilinen bu hareketlere 1999 yılında Seattle’daki Dünya Ticaret Örgütünün toplantısında, dünyanın metalaştırılmasına karşı yapılan protestolar ve Üçüncü Dünya ülkelerinin borçlarının iptal edilmesini talep eden kampanyalar örnek gösterilebilir. Eylemler daha sonra başka kentlerde de devam etmiştir. Büyük küresel aktörler olarak görülen Dünya Ticaret Örgütü, Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası gibi kuruluşlar, Körfez savaşı başta olmak üzere birçok önemli olay, kitlesel katılımlarla protesto edilmiş ve geniş yankılar uyandırmıştır.
IMF nedir?
1944’de kurulan Uluslararası Para Fonu, (International Monetary Fund yani IMF) bütün Birleşmiş Milletler üye devletlerinin katılmak durumunda olduğu, (Kuzey Kore, Küba, vb. birkaç devlet hariç), doğrudan küresel finans düzenini takip eden, dünya borsaları, döviz ve ödemeler konusunda düzenlemeler yapan bir kuruluştur.
Küresel Isınma'nın etkilerine örnekler nelerdir?
dünyanın bazı bölgelerinde kasırgalar, seller ve taşkınlar yaşanırken, bazı bölgelerde, kuraklıklar ve çölleşme meydana gelmekte; kışlar sıcak geçmekte, ilkbahar erken sonbahar geç gelmekte, bu da doğadaki bitkilerin ve canlıların yapılarını ve verimliliğini doğrudan etkilemektedir. Bu değişikliğe uyum sağlayamayan bitki ve hayvan türleri ya azalmakta ya da yok olmaktadır. Bilim adamlarının tespitlerine göre, Kuzey Yarım Kürede 1960’dan bu yana kar yağışında %10 azalma olmuş; 20. yy. boyunca denizlerin su seviyesinde 10 ile 25 cm arasında yükselme meydana gelmiş; ayrıca yine 1960 yılından bu yana sıcaklığın ortalama 0.5 ile 0.8 arasında artış gösterdiği ve önlem alınmadığı takdirde yaşadığımız yüzyılın sonunda bu artışın 2 dereceyi bulacağı belirtilmektedir. Bütün bunlar, doğanın dengesini bozduğu gibi, doğrudan veya dolaylı olarak insan hayatını tehdit etmektedir. İnsanlarda yeni hastalıklar oluşturmaktadır.
Jean Baudrillard'a göre yeni gerçeklik nedir?
Baudrillard’a göre gerçek artık var olan bir şey değil, sürekli üretilen bir şeydir. Bir kökene bağlı rasyonel ya da referansa bağlı olması gerekmez. Günümüzde gerçek, işlemsel bir şekilde modeller aracılığıyla yeniden üretilen şeydir. Bunu da Baudrillard ‘hipergerçek’ yada ‘simülasyon’ (benzetim) olarak adlandırır. Simülasyonu tanımlarken Baudrillard hasta örneğinden hareket eder ve şöyle der. “Hastaymış gibi yapan bir insan, yatağa uzanıp bizi hasta olduğuna inandırmaya çalışır. Ama hastalık simülasyonu yapan kişi kendisinde semptomlar görmeye başlar”. Günümüzde pek çok insanın sanal ortamı gerçek yaşammış gibi algılayıp tutkuyla ona bağlanmasını bu şekilde açıklayabiliriz.
'Balkan Barok' nedir?
Marina Abramoviç 1997 yılında Venedik Bienalinde gerçekleştirdiği “Balkan Barok” isimli bir performansta, üç gün boyunca yüzlerce kanlı kemikten et sıyırır. Bu süre içinde, bienali gezmeye gelenler leş kokan bir manzarayla karşılaşır. Bu yapıt Soğuk Savaş sonrası Balkanlardaki vahşete duyarsız kalanlara eleştiriyi amaçlamaktadır.
Plastik sanatlardaki performans sanatını nedir?
60’lı yıllardan sonra beden sanatı, happening, aksiyon, gösteri sanatı olarak ortaya çıkan ancak bugün performans adı altında değerlendirilen, çoğu zaman izleyici önünde gerçekleşen sanat türü yeni bir anlayış olarak dikkat çeker. Viyana Eylemcileri olarak bilinen Herman Nitsch, Rudolf Schwarzkogler, Gunter Brus başta olmak üzere sanatçılar kışkırtıcı, sansasyonel ve bedene yönelik sadomazoşistik eylemlerle gündeme oturur. Öte taraftan performans sanatının babaannesi olarak bilinen Marina Abramoviç, Sterlach ve Orlan da en etkili yapıtlarını bu yıllarda gerçekleştirir.
1980 sonrası edebiyat sanatındaki değişimler nelerdir?
...büyük ölçüde postyapısalcı felsefenin dile dair ortaya koyduğu kuramsal çalışmalar etkili olmuştur. Dilin temsiliyetinin sorunsala dönüştürüldüğü yapıtlarda dil, gerçekliği temsil eden değil, onu yeniden kuran, çok anlamlılığa gönderme yapan, metaforik olana açık ve olanak tanıyacak şekilde kullanılır. Bu açıklıktan yararlanması beklenen okur, birçok anlatıdan oluşan, kurmaca ağırlığı olan romanın anlamını adeta kendisi üretir. Bu bağlamda, ‘anlamı üreten okur’, dolayısıyla da yorum önem kazanır. Metin, yazar tarafından bitirildiğinde, anlamının da tamamlanıp bitirildiği anlamına gelmez, tersine o hiçbir zaman tüketilip bitirilemeyen, her okumada yeniden üretilen, yeniden anlamlandırılan bir dil yapısına sahiptir. Yazarlar, çoğunlukla kendilerinden önceki anlatıların izini sürerler, onların parodisi sıklıkla yapılır. Böylece metinler arası göndermeler söz konusu olur ki, bu da postmodern romanı, kapalı tek bir anlatıdan uzaklaştırarak farklı anlam dokusunun ve katmanlarının olduğu, yoruma açık bir yapıt haline getirir.
1980 sonrası mimari anlayışlar ne yönde şekilenmiştir?
Michael Graves ve Frank Gehry gibi mimarların bu paralelde eleştirileri ve postmodern yapılar yapmaları, bu yeni mimari algının yayılmasını sağlamıştır. Bu mimari, eklektik bir anlayışı, önceki dönem üslup ve anlayışları aynı anda alıntılanması esasına dayanır. Bu mimarinin modern olandan ayrıksılaşan önemli yönlerinden biri de binaların kullanım amaçlarının ve bağlamının öne çıkmasıdır. İnsanın beklentisi, konforu ve rahatlığı önemsenmiştir.
Böylece mimari de geleneksel biçimin sınırları zorlanmış; organik formlar daha çok kullanılmış; akışkan, yuvarlak ve devinim gücü yüksek mekânlar tasarlanmıştır.
Andy ve Larry Wachowsky kardeşlerin 1999 yılında çektiği film hangisidir?
Diğer birçok alanda olduğu gibi sinemada da gerçeklikle ilişkimiz sorgulanmaya başlandı. Gerçeklik sorununu 1999 yılında Andy ve Larry Wachowsky kardeşlerin üçleme olarak çektikleri Matrix gündeme getirdi. Filmde, insana yapay uyarılarla gerçek olmayan bir dünya gerçek gibi gösteriliyordu. Aslında bu film Baudrillard’ın simülasyon kavramının tam karşılığını oluşturuyordu.
12 Eylül sonrası Türkiye'nin siyasi ve sosyal eğilimleri nelerdir?
Darbenin hemen ardından uygulanan liberal politikalar dönemin özelliğini belirleyen bir diğer önemli etkendir. Bu politikaların günlük hayata yansımasında, neredeyse tüm alanlarda, özellikle gençler başta olmak üzere siyasal olandan uzaklaşılarak mesleki ve günlük hayatın gerekliliklerine kayılması analiz edilmeye değer ayrı bir sosyolojik ve tarihsel fenomendir. Ama gerçek olan şudur: Bireyin yaşama alanı daralmıştır; özgürlükler gerektiği biçimde kullanılamamaktadır. Hep değiştirilmesi gerektiğinden söz edilen Anayasa, kısmi değişiklikler dışında, büyük ölçüde yürürlükte kalmaya devam eder.
8o sonrası Türkiye'nin tüketim alışkanlıkları nasıl şekillenmiştir?
1983 seçimleriyle iktidara gelen Turgut Özal döneminde Türkiye, rekabete dayalı serbest piyasa ekonomisiyle tanışır. Uygulanan politikalar günlük yaşamı hızlı bir şekilde değişime uğratır: Birçok ünlü yabancı marka, ürün ülkeye giriş yapar. Bu ürünlerin çeşitliliği, kısa zamanda, tüketim arzusunu ve eğilimini artırarak tüketim kültürü ve alışkanlıklarını popülerleştirir. TRT’nin yanı sıra özel televizyon kanallarına ve radyolara izin verilir. Yabancı diziler, eğlence, yemek, sağlık ve “show” programları büyük ilgi çeker ve yeni yaşam alışkanlıkları kazandırır.
90'lı yıllardan sonraki plastik sanatların yönelimleri ne yönde olmuştur?
...özellikle 1990’lı yıllar, resim ve heykeli ötekileştiren video, fotoğraf, yerleştirme, performans ve disiplinler arası sanatın öne çıktığı yıllar olmuştur. Bugün ise, disiplin sorunu yerine, dil sorunu, anlam ve kavramsal yaklaşımların öne çıkarak eleştirel bakışların önemsendiği görülmektedir. Bu anlamda öne çıkan sanatçılar şöyle sıralanabilir: Burhan Doğançay, Bedri Baykam, Ömer Uluç, Adnan Çoker, Halil Akdeniz, Sarkis, Ayşe Erkmen.
90 sonrası Türkiye'de çekilen sanat filmlerinde ne tarz temalar öne çıkmaktadır?
Bu dönemde ticari filmlerden ayrışan sanat filmlerinde bir zenginlik görülmüş; şiddetten korkuya, minimalist sinemadan deneysele birçok tarzda fil çekilmiştir. Çekilen bu filmlerde, eşcinsellik, milliyetçilik, etnik ve dinsel kimlikler, kadın ve erkek temsilleri, Doğu-Batı, aydın kimliği, askeri darbeler en çok işlenilen konulardır.