AK Parti’nin İkinci Dönemi Türk Dış Politikası: 2007-2011
AKP’nin ikinci döneminde AB’ye üyelik müzakereleri nasıl bir seyir izlemiştir?
Bu dönemin en belirgin özelliğini AB üyeliğinin Türkiye'nin arka plana düşmesi oluşturur. AB ile üyelik müzakerelerinin başlaması kısa zaman içinde büyük bir hayal kırıklığına dönüşmüş, 2006 yılı sonunda Kıbrıs sorunu gerekçe gösterilerek 8 müzakere başlığı askıya alınmış, ardından Fransa ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin 5'er müzakere başlığını veto etmesi ile bloke edilen başlık sayısı 18'e çıkmış, böylece ilişkiler donma noktasına gelmiştir.
Türk dış politikasında 2007 sonrasında en çok öne çıkan kavramların bir olan “Stratejik Derinlik” kavramı ile hangi unsurlar vurgulanmaktadır?
Stratejik derinlik ile vurgulanan, Türkiye'nin tarihsel ve coğrafi özelliği ile jeopolitik, jeokültürel ve jeoekonomik konumunun dünya siyaseti ve sisteminin dönüşümü açısından çok önemli bir derinliğe sahip olduğudur. Geçmişten getirilen mevcut durumu muhafaza anlayışından vazgeçilmeli; küresel ve bölgesel dengelerin dinamik şekilde değiştiği bu yeni dönemde Türkiye, dış politika stratejisini yeniden yorumlamalı ve uluslararası alanda kendine yeni bir yer kazanmalı; jeopolitik, jeokültürel ve jeoekonomik konumunun avantajları ile tarihsel ve coğrafi sorumluluğunu yerine getirerek bölgesel etkinliği küresel etkinliğe dönüştürmelidir.
Türkiye’nin dış politikasında “merkez ülke” kavramı ile vurgulanan düşünce nedir?
Bu kavram, uluslararası sistem içinde Türkiye'nin hareket kabiliyetini ifade etmek için kullanılmaktadır. Bu kavrama göre Türkiye, Batı ile Doğu arasında materyal ve kültürel olarak sadece bir köprü, bir "aktarım nesnesi" değil; sahip olduğu jeokültürel, jeoekonomik ve jeopolitik derinlikle uluslararası sistemde yapıcı ve düzen kurucu bir ülke olmalıdır.
Türkiye'nin dış politikasında "çok boyutlu-çok kulvarlı dış politika" kavramı ile vurgulanan düşünce nedir?
Türkiye'nin "çok boyutlu-çok kulvarlı dış politika” kavramı çerçevesinde dış politikada, farklı uluslararası aktörlerle eş zamanlı ve uyumlu bir ilişki sürdürmek, farklı dünya meselelerine karşı aynı temel anlayış ve felsefeyle yaklaşmak ilkesi ile hareket edeceği vurgulanmaktadır. Bu durum Türkiye'nin dış politikada artık durağan ve tek boyutlu bir yol izlemediğinin ve izlemeyeceğinin; tek bir ülke ya da bölge ile kendini sınırlamayacağı anlayışının da bir sonucudur.
Barack Obama’nın ABD başkanına seçilmesi ile ABD dış politikasında hangi değişimler yaşanmıştır?
Obama, dış politikasında Bush yönetiminin dünyaya düzen getirme amaçlı "neo-con" felsefesinden uzaklaşarak daha çok iç siyasete yönelmiş, İslam dünyası ve Orta Doğu ülkeleriyle geçmişten farklı ve "yumuşak güce" dayalı ilişkiler kurmayı amaçlamıştır. Neo-Con’ların ABD’nin gücüne ve saldırganlığına dayalı "Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi", Obama döneminde ciddi bir değişime uğramış ve yumuşak güç vurgusu ön plana çıkmıştır.
Obama’nın başkalığında ABD-Türkiye ilişkileri nasıl bir seyir izlemiştir?
Obama yönetiminde ABD-Türkiye ilişkileri gelişme göstermiş gerek ekonomi gerekse terörle mücadele ve siyasi alanda işbirlikleri gerçekleştirilmiştir. 2007 yılında Türkiye ve ABD, PKK terörüne karşı Irak’ın da katılımıyla üçlü bir koordinasyon mekanizması oluşturmuştur. Bu sayede ABD, PKK’ya karşı istihbarat desteğini arttırmıştır. Obama’nın Türkiye-ABD iş birliğini tanımlamak için kullandığı “model ortaklık” kavramı, iki ülke arasında başlayan yeni döneme dair önemli ipuçları vermiştir.
2007-2011 döneminde ABD ile Türkiye arasında yaşanan görüş ayrılıkları nelerdir?
2007-2011 dönemine baktığımızda ABD ile Türkiye arasında bazı görüş ayrılıklarının olduğu ve Obama’nın ABD politikalarına uygun beklentilerini Türkiye’nin karşılamadığını görülmektedir. Türkiye’nin Hamas’ı bir terör örgütü olarak görmeyip meşrulaştırması, İran’ın nükleer programına ilişkin sert yaptırımlar yerine diplomatik yolları tercih etmesi, Filistin-İsrail sorununda Filistin’i desteklemesi ve İsrail’i karşısına alması iki ülke arasındaki uyuşmazlıklara örnek olarak gösterilebilir.
2007-2011 döneminde Almanya-Türkiye ikili ilişkileri nasıl bir seyir izlemiştir?
Belirtilen dönemde Almanya’da iktidar olan Merkel, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine sıcak bakmamaktadır. Merkel'in Türkiye'ye önerdiği formül "imtiyazlı ortaklık"tır. Ayrıca Merkel Hükümeti yürütülen üyelik sürecini de "ucu açık" olarak nitelemekte, Türkiye'ye üyelik için bir tarih verilmesine karşı çıkmaktadır.
GKRY’nin AB üyesi olmasından Kıbrıs sorununu çözümüne yönelik GKRY’nin politikasında medyana gelen değişimler nelerdir?
GKRY’nin 2004 yılında AB’ye üyeliği olmasıyla birlikte KKTC üzerindeki ekonomik ve toplumsal baskıların artmış, Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerinin istenilen hızda ilerlemesine engel olunmuştur. AB’nin Annan Planı’nın reddi sonrası taahhütlerini yerine getirmemesi ve GKRY’nin Kıbrıs’ın tek temsilcisi olarak sorun çözülmeden tam üye olarak kabul edilmesi, meseleyi daha da içinden çıkılmaz hâle getirmiştir. GKRY bu sayede, Türkiye’nin AB üyeliği üzerinde ve KKTC halkının geleceği noktasında elde ettiği veto yetkisi sayesinde önemli bir pazarlık gücüne kavuşmuştur.
2007-2011 arası dönemde Rusya ile kurulan ilişkilerde yaşanan anlaşmazlıklar hangi konulardan kaynaklanmaktadır?
İki ülke arasındaki başlıca anlaşmazlık Suriye konusunda yaşanmıştır. Rusya, Suriye’de mevcut iktidarın sürmesini talep ederken Türkiye, Suriye devletine karşı muhalifleri desteklemiştir. İki ülkenin Balkanlar ve Kafkaslardaki bölgesel sorunlarda da farklı bakış çıkarları bulunmaktadır. Türkiye, Kosova’nın bağımsızlığını tanıyan ve bunu destekleyen bir ülke iken Rusya bağımsız bir Kosova’ya karşı çıkmıştır. Ayrıca Rusya, Güney Osetya ve Abhazya’yı bağımsız bir devlet olarak tanımakta iken Türkiye bu bölgeleri Gürcistan’ın bir parçası olarak kabul etmektedir.
Arap Baharı ilk olarak hangi ülkede başlayıp daha sonra hangi ülkelerde etkisi göstermiştir?
Diktatöryel rejimlere karşı ilk olarak Tunus’ta başlayan isyan giderek tüm Arap coğrafyasına yayılmış; Tunus’ta Zeynel Abidin Bin Ali ve Muhammed Gannuşi’nin, Mısırda Hüsnü Mübarek ve Ahmet Şefik’in, Libya’da Muamer Kaddafi’nin, Yemende Ali Abdullah Salih’in iktidardan devrilmesine neden olmuştur. Suriye’de ise Beşar Esed yönetimine karşı isyanlar devam etmekte, ülkede bir iç savaş yaşanmaktadır.
Arap Baharı’nın Suriye’de etkisini göstermesi sonucunda Beşşar Esad’ın isyanı ortadan kaldırmak için uygulamaya koyduğu eylemler nelerdir?
Esad yönetimi isyanı ortadan kaldırmak için açılımlar yapmış, Başbakan Muhammed Naci Otri başkanlığındaki hükümetin 29 Mart 2011 tarihinde istifasını kabul etmiştir. Ayrıca Esed yönetimi, olayların önüne geçebilmek amacıyla iki defa siyasi mahkûmları da kapsayan af kararları yayınlamış, 21 Nisan 2011 tarihinde ise 1963 yılından beri uygulanan olağanüstü hâl yasasını kaldırmış, Devlet Yüksek Güvenlik Mahkemesi’ni ilga etmiş ve barışçı gösterilere izin veren yeni bir yasayı kabul etmiştir. Ayrıca, kamu çalışanlarının ücretleri ile temel ihtiyaç maddelerine uygulanan sübvansiyonlar artırılmıştır.
Suriye ile Türkiye arasında yaşanan anlaşmazlıkların başlıca sebepleri nelerdir?
Türkiye-Suriye ilişkileri Hatay sorunundan dolayı yıllar boyu gerilim ve karşılıklı güvensizlik içinde geçmiştir. Suriye’nin Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği’ne yakın durması, su sorunu ve PKK ile mücadelede Suriye’nin örgütü himayeci tavrı bunun ana durumun başlıca sebepleri olmuştur. Daha sonraki süreçte ise Arap Baharı sırasında Türkiye’nin isyancılardan yana olan tavrı ikili ilişkiler kopma noktasına getirmiştir.
Birleşmiş Milletler’in en yetkili karar organı hangisidir, hangi ülkelerin üyelerinden oluşmaktadır?
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi beş daimi üye olan Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa, Çin ve Rusya ile on geçici üyeden oluşmaktadır. Birleşmiş Milletlerin en güçlü karar organı olan Güvenlik Konseyi'nin kararları tüm üye ülkeleri bağlayıcı niteliktedir. Dünya sorunlarına ilişkin kararların bu beş daimi üyenin kararlarına bırakılması başta Türkiye olmak üzere birçok devlet tarafında eleştirilmektedir.
Türkiye Tahran Antlaşması’nın imzalanmasında nasıl bir rol oynamıştır?
İran'ın nükleer programına yönelik Batı ülkelerinin artan baskısı karşısında Türkiye ve İran gerilimin azaltılmasında aktif bir oynamıştır. Türkiye İran ile bu programa karşı olan devletler arasında ara buluculuk üstlenmiş ve bir mekik diplomasisi uygulamıştır. Bu konuda, Brezilya da Türkiye'nin yanında yer almıştır. 17 Mayıs 2010'da Türkiye ve Brezilya, İran'ı nükleer enerji konusunda uluslararası toplumla iş birliği yapmasına ikna etmiş ve taraflar arasında "Tahran Anlaşması" imzalanmıştır.
AKP’nin ikinci dönemi göz önünde bulundurulduğunda AKP hükumetinin dış politikada en çok hangi ülke ile sorunlar yaşadığı öne sürülebilir?
AKP'nin ikinci döneminde İsrail ile yaşanan Davos krizi ve Mavi Marmara saldırısı sonrası İsrail ile ilişkileri iki ülkenin kurulduğundan beri en gerilimli ilişki dönemini oluşturmuştur.
Türkiye’nin Orta Asya politikasının temel hedefleri nelerdir?
Türkiye’nin Orta Asya politikasının temel hedeflerini şu şekilde özetleyebiliriz: Bölge ülkelerinin devletleşme süreçlerine katkı sağlamak; bölgenin siyasi ve ekonomik istikrarının korunması ve bölgesel iş birliğinin teşviki için gerekli desteği vermek; ekonomik ve siyasi reform süreçlerine katkı sağlamak; karşılıklı çıkarların korunarak ve egemen eşitlik ilkesi gözetilerek ikili ilişkileri her alanda geliştirmek ve bölge enerji kaynaklarının engelsiz bir şekilde dünya piyasasına akışının sağlanılmasına yardımcı olmaktır.
Türkiye’nin Orta Asya politikasındaki hedeflere ulaşmak için attığı adımlar nelerdir?
Bu hedeflerin gerçekleşmesi ve ilişkilerin kurumsallaştırılması için Türkiye; TİKA, TÜRKSOY, Yunus Emre Enstitüsü gibi kurumlar ekonomik, ticari, sağlık, eğitim ve kültür alanında ilişkileri geliştirmek için çalışmaktadır. Bu kurumlar yanında Türkiye'nin çok önem verdiği bir oluşum da Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirveleridir. Ayrıca 21 Kasım 2008 tarihinde İstanbul Antlaşması ile kurulan Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi de ilişkilerin geliştirilmesi için atılan kayda değer bir adım olmuştur.
Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'na göre Türkiye'nin Balkanlar'da kısa ve orta dönem dış politikasının hedefleri nelerdir?
Davutoğlu'na göre, Türkiye'nin Balkanlar'da iki önemli hedefi olmalıdır. Bunlar, Bosna ve Arnavutluk'un istikrarlı bir yapı içinde güçlendirilmesi ve bölgedeki etnik azınlıklara güvenlik şemsiyesinde bir uluslararası hukuk zemini oluşturulmasıdır.
AKP’nin ikinci döneminde Afrika ülkeleri ile hangi işbirlikleri gerçekleştirilirmiştir?
2008 yılında Addis Ababa’daki Afrika Birliği Zirvesi’nde, Türkiye’nin Birliğin stratejik ortağı ilan edilmiştir. Aynı yıl içinde ve 49 Afrika ülkesiyle birlikte aralarında BM, Afrika Kalkınma Bankası ve Arap Ligi’nin de bulunduğu 11 uluslararası ve bölgesel örgüt temsilcisinin katılımıyla İstanbul’da gerçekleştirilen Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi Türkiye için çok önemli bir prestij olmanın yanında Türkiye-Afrika Odası’nın kurulması da kararlaştırılmıştır.