AK Parti İktidarının Başlangıç Yıllarında Türk Dış Politikası (2002-2007)
3 Kasım 2002 seçimlerinin ardından AKP genel başkanı olan R. Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin AB’ye üyeliği konusunda hangi mesajları vermiştir?
T. Erdoğan seçim sonuçlarının belli olmasının ardından yaptığı ilk açıklamada kendileri için önceliğin AB üyeliği olduğunu ifade etmiştir. Bu açıklama aynı zamanda yeni hükümet döneminde de Türkiye’nin dış politikada izlediği yönün “Batı” olduğunun belirtilmesi anlamına gelmektedir.
Kopenhag Zirvesi öncesinde AB Konvansiyonu Başkanı, Valery Giscard d’Estaingden’in Türkiye’nin AB üyesi olmayacağı yönelik ileri sürdüğü tezler nelerdir?
d’Estaingden, Türkiye’nin coğrafi konumu, demografik ve kültürel yapısı itibarıyla "Avrupalı olmadığını" ileri sürmüştür. Ona göre Türkiye’nin AB’ye üyeliğini destekleyenlerin aslında Birliği zayıflatmayı amaçlamaktadır. Bu sebeple AB Konseyi’nin büyük çoğunluğu Türkiye’nin AB’ye katılımına karşı olmasına rağmen bunu ifade etmemektedirler. Türkiye, AB’ye 2002 yılında üye olan 15 ülkeye benzemediği gibi üye olmaya davet edilecek 10 ülkeye de benzememektedir. Türkiye’nin başkenti bile Avrupa’da olmadığı gibi, nüfusunun %95’i Asya’da yaşamaktadır gibi iddialar ile Estaingden Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkmıştır.
Medeniyetler çatışması kavramı ile ne ifade edilmektedir?
Samuel P. Huntington tarafından 1993 yılında ileri sürülen bir tezdir. Bu teze göre Soğuk Savaş sonrasına tekabül eden 1990'lı yıllarla birlikte uluslararası ihtilaflarda belirleyici olan unsur politik ya da ekonomik ideolojiler değildir. Artık uluslararası ilişkilerde ve ihtilaflarda belirleyici unsur medeniyetler, kültürel farklılıklardır. Bu medeniyetler Doğu, Batı, Hint, Çin vb. biçiminde sayılabilir ve çatışma potansiyeli taşımaktadır.
Kıbrıs sorunun çözümü için ortaya konulan Kofi Annan planı nasıl bir çözüm önerisi sunmuştur?
Kofi Annan planında, Kıbrıs sorununun çözümü için “İsviçre-Belçika (ve bir ölçüde de Finlandiya) modellerinin karışımı niteliğinde bir yönetsel yapılanma, Kıbrıs’ta “United Cyprus Republic” adında yeni ve tek devlet ve tek vatandaşlık. Bunun yanı sıra iki kurucu devlet, iki yönetim, iki ayrı millî kimlik, iki dil, üç garantörün bulunması da planda yer alıyordu. Planda ayrıca Türkiye ve Yunanistan’ın askerlerini azaltması ve çok uluslu barış gücünden söz edilmektedir. Plan, Birleşik Kıbrıs Devleti’nin AB üyesi olacağını da öngörürken bunun şartlarını da içermektedir.
Kıbrıs sorunun çözümüne yönelik AKP’nin attığı adımlarda iç politikanın rolü nedir?
AKP tek başına iktidara gelse de iç politikadaki gerginlik ve belirsizlik, Kıbrıs politikasında kilit bir rol oynamıştır. AKP bu dönemde AB ile yakın ilişkinin hem partinin geleceği hem de Türkiye için önemli ve hatta gerekli olduğu görüşüyle hareket ederken, muhalefet de tam bu noktadan, yani AKP’nin ülke çıkarlarını yeterince koruyamadığından söz ederek, Türk toplumunda son derece duygusal bir yeri olan Kıbrıs üzerinden eleştirilerini yoğunlaştırmıştır.
Dönemin KKTC Cumhurbaşkanı R. Denktaş, AKP’nın ve AB’nin uygulamak istediği Annan planına yönelik eleştirileri nelerdir?
Denktaş özellikle 1974’ten sonra adaya yerleştirilen Türklerin durumu ve harita konusu eleştirmiştir. Ayrıca Annan’ın planın uygulanmasına ilişkin verdiği tarihlere uyulması konusunu da “gırtlağımıza basarak çözüm olmaz” diyerek rahatsızlığını belirtmiş, AB ve yeni hükûmetle görüş ayrılığını dile getirmişti.
Kopenhag Zirvesi öncesi AKP’nin AB üyeliği için iç politikada yaptığı değişikler nelerdir?
Kasım 2002’de Abdullah Gül Hükûmeti’nin TBMM’de okunan Hükümet Programı’nda Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğinin Hükümetin hedeflerinin başında geldiği belirtilerek, Kopenhag Kriterleri’ni tam olarak yerine getirme için programa aldığı 36 maddelik Anayasa değişiklik paketinin hazırlandığı belirtiliyordu. Bu pakette Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) sanık lehine aldığı yeniden yargılama kararlarının iç hukukta uygulanmasını sağlama, siyasal partilerin kapatılmasının zorlaştırılması, işkencede zaman aşımı süresinin kaldırılarak, bu tür suç işleyenlere yönelik “sıfır tolerans” ilkesinin getirilmesi ve Erdoğan’ın milletvekili seçilmesini de engelleyen siyasi yasaklarla ilgili düzenlemeler de bulunuyordu ve söz konusu tasarı kısa bir süre içinde muhalefetin de katkıları ile yasalaştı.
2002 Kopenhag Zirvesinde Türkiye’nin üyeliği konusunda hangi kararlar alınmıştır?
Türkiye zirveden üyelik için istediği tarihi alamamış, aralık 2004’te AB Komisyonunun rapor ve tavsiyesine dayanarak Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirdiğine karar verdiği takdirde, Türkiye’yle katılım müzakerelerini gecikmeksizin başlanılacağı belirtilmiştir.
Kopenhag Zirvesinde Türkiye’ye tarih verilmesi konusunda hangi ülkeler olumlu yönde görüş bildirmiştir?
İngiltere, İtalya, Portekiz ve Yunanistan açık bir biçimde Türkiye'ye tarih verilmesinden yana tavır belirlemişlerdi. İspanya, İrlanda, Lüksemburg, Finlandiya ve Belçika, net bir tavır belirlememişlerdi. Fransa, Almanya, İsveç, Danimarka, Hollanda, Avusturya'daki eğilim ise "güçlü bir sinyal ama tarih verilmemeli" yönünde olmuştur.
ABD’nin 11 Eylül saldırıları sonrası uygulamaya koyduğu güvenlik stratejisinin genel hatları nelerden oluşmaktadır?
ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi, ülkenin korunması için tehlikenin ortaya çıkmasını beklemeksizin erken davranarak, nükleer silah kullanımı ve rejim değişikliği sağlama da dahil olmak üzere her alanda “önalıcı saldırı” (pre-emptive strike) ilkesi ile tanımlanmıştır. Yani bu strateji önleyici savaş ve önceden vurma mantığını taşımakta, rakibin saldırı kapasitesini yok etmeyi içermektedir. Bu yeni strateji, aynı zamanda ABD politikalarına herhangi bir anlaşma ya da örgütün de askerî, siyasi ve ekonomik yönden engel olmasının reddi anlamına gelmekteydi.
AKP’nin hazırlayıp TBMM’de oylamaya sunduğu 1 Mart 2003 tarihli tezkerenin oylanmasında partiler hangi yönde karar almışlardır?
Tezkereyi AKP hükûmeti hazırlamasına rağmen partinin grup toplantısında oylama için bağlayıcı bir karar alınmamış, konu milletvekillerinin kendi inisiyatifine bırakılmıştır. TBMM’deki bir diğer parti olan CHP’li milletvekilleri ise red yönünde oy kullanmışlardır.
1 Mart Tezkeresi’nin reddedilmesine ABD’nin tepkisi ne olmuştur?
1 Mart Tezkeresi’nin Meclis’te reddedilmesinden sonra ABD, Türkiye ile "stratejik iş birliği"nin sona erdiğini duyurmuştur.
Annan planına yönelik 24 Nisan 2004 yılında yapılan referandumda ada halkı hangi yönde oy kullanmış, referandum Kıbrıs sorunu üzerinde sonuçları neler olmuştur?
Referandumda Kıbrıs Rum kesiminin %24.17’si plana "evet" derken %75.83"ü planı reddetmiştir. Kıbrıs Türk halkının ise % 64.90 planı kabul ederken % 35.09"u planı reddetmiştir. Kıbrıs"ta yapılan referandum adaya bir çözüm getirmemiş olsa da referandumda Kıbrıs Türklerinin "evet" oyu kullanması ve Türkiye'nin de buna destek olması Türkiye üzerindeki "çözümden yana değil" imajının kalkmasını sağlamıştır. Bu durum ise Türkiye AB ilişkilerine olumlu bir biçimde yansımıştır.
Referandum sonrasında BM'nin Kıbrıs sorununa yönelik tavrı ne olmuştur?
BM Genel Sekreteri Kofi Annan, Güvenlik Konseyi'ne sunduğu Kıbrıs raporunda, Kıbrıslı Rumların "planı" değil de herhangi bir çözümü ve anlaşmayı reddettiğini vurgulamış, referandum sonuçlarının Kıbrıslı Türklere baskı ve izolasyon uygulamak için tüm nedenleri ortadan kaldırdığını söylemiş ve BM Güvenlik Konseyi üyelerinin dikkatlerini Kıbrıslı Türklere çevirerek ikili ilişkiler kurmalarını ve ekonomik izolasyona son vermeleri çağrısında bulunmuştu. Ancak Genel Sekreter’in bu raporu, Rum-Yunan ikilisinin baskıları sonucu Güvenlik Konseyi tarafından onaylanmamıştır.
17 Aralık 2004 tarihinde Brüksel’de toplanan AB Konseyi Türkiye ile müzakerelere başlanılması için "Gümrük Birliği'nin 10 yeni üyeye genişletilmesini öngören Ankara Anlaşmasının ek protokolünün imzalanması" şartını öne sürmüştür. Türkiye hangi çekince ile bu şartı kabul etmemiştir?
Yeni üyeleri kapsayacak şekilde gümrük birliğinin genişletilmesi, GKRY’nin Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanınması anlamına geleceğinden Türkiye Ankara Anlaşmasının ek protokolünün imzalamamıştır.
Türkiye'nin AB'ye katılım müzakereleri hangi tarihte başlamıştır?
Avrupa Birliği devlet ve hükumet başkanlarının 16-17 Aralık 2004 tarihli zirvede aldığı karar doğrultusunda 3 Ekim 2005 tarihinde Lüksemburg’ta yapılan hükumetler arası Konferans ile Türkiye resmen AB’ye katılım müzakerelerine başlamıştır.
Türkiye ile üyelik müzakerelerinin hangi usul ve esaslar çerçevesinde yürütüleceğini düzenleyen "Müzakere Çerçeve Belgesi"ne göre müzakereler hangi temel unsurlar üzerinden yürütülecektir?
Söz konusu belge incelendiğinde, müzakerelerin 3 temel unsur üzerinden yürütüleceği görülmektedir. Bunlar:
- Kopenhag siyasi kriterlerinin istisnasız olarak uygulanması, siyasi reformların derinleştirilmesi ve içselleştirilmesi,
- AB Müktesebatının üstlenilmesi ve uygulanması,
- Sivil toplum diyaloğunun güçlendirilmesi ve bu çerçevede hem AB ülkelerinin kamuoylarına hem de Türkiye kamuoyuna yönelik olarak bir iletişim stratejisinin yürütülmesi.
AB müktesebatı ve müktesebatın katılım müzakerelerindeki işlevi nedir?
AB hukuk sistemine verilen addır. AB müktesebatı denilen mevzuat, yaklaşık 120 bin sayfadan oluşmaktadır. AB'yi kuran ve daha sonra değişikliğe uğrayan antlaşmaları, aday ülkelerin AB’ye katılırken imzaladıkları katılım antlaşmalarını, Konsey, Komisyon, Avrupa Toplulukları Adalet Divanı gibi topluluk organlarının çıkardıkları tüm mevzuatı ifade etmektedir. Söz konusu müktesebat, Katılım Müzakereleri Fasılları çerçevesinde 35 başlık altında sınıflandırılmıştır.
Türkiye'nin müzakere süreci hangi aşamalardan geçmiştir?
Müzakereler, sürecin ilk aşaması olan "tarama" ile başlamıştır. Bu doğrultuda ilk süreç bilim ve araştırma alanında düzenlenen "tanıtıcı tarama" toplantısı ile başlayarak eğitim ve kültür başlığındaki tarama toplantısı ile devam etmiştir. Tarama süreci devam ederken, 12 Haziran 2006'da hükumetler arası konferansta, "Bilim ve Araştırma" faslı için müzakereler açılmış ve fasıl geçici olarak kapanmıştır. Müzakerelere açılan ilk fasıl Bilim ve Araştırma faslı olmakla birlikte 2011'e kadar toplam 13 Fasıl müzakerelere açılmıştır. Son olarak, Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı faslının açılış kriterleri karşılanmış olup, 30 Haziran 2010 tarihindeki HAK’ta İspanya Dönem Başkanlığında fasıl müzakerelere açılmıştır.
1980 sonraki dönemde hangi parti ya da partiler tek başına iktidara gelebilmiştir?
1980 sonrası dönemde Turgut Özal liderliğindeki ANAP ile 2002 seçimlerinde AKP tek başına iktidar gelmiştir.