aofsorular.com
ULİ404U

1989-1993 Dönemi Türk Dış Politikası

2. Ünite 20 Soru
S

Gerek Türkiye gerek Avrupa gerekse tüm dünya açısından 1989-1993 döneminin en önemli gelişmeleri nelerdir?

1989-1993 dönemi gerek Türkiye gerek Avrupa gerekse tüm dünya açısından büyük değişikliklerin yaşandığı bir dönemdir. Bu dönemin en önemli gelişmeleri kuşkusuz 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması, ardından 1990’da Doğu ve Batı Almanya’nın Federal Almanya Cumhuriyeti adı altında birleşmesi ve 1991’de SSCB’nin dağılmasıdır.

S

1987’de Türkiye’nin üyelik için başvurusuna “derinleşme” gerekçesiyle olumsuz cevap veren AT'nin yeni ortaya çıkan bağımsız devletlerin hızla AT üyeliğine yönelmeleri sonrasındaki tavrı ne olmuştur?

NATO ile güvenliklerini, AT ile refahlarını artırma çabası içindeki bu ülkelere Avrupa kucak açmıştır. Yeni dönemin gerçek cazibe merkezi AT, bir taraftan kendisine yönelen ilgiden son derece memnun olurken, öte taraftan aslında İspanya-Portekiz üyelikleri sonrasında yoğunlaştığı “derinleşme” politikasından tekrar “genişleme” politikasına geri dönmek zorunda kalmıştır. 

S

1989-1993 dönemi göz önüne alındığında Türkiye'nin güvenlik ve ekonomik açıdan önemi nasıl etkilenmiştir?

1989-1993 döneminde eskisine göre güvenlik açısından önemli olan Türkiye, bu önemini yitirmeye başlamış ancak ekonomik önemi artmaya başlamıştır. (Sönmezoğlu, 2006:514)

S

5 Şubat 1990’da, AT Genel İşler Konseyi'nin Türkiye ile ilişkilerin yeniden canlandırılması konusunda aldığı karara göre öncelikle öngörülen nedir?

5 Şubat 1990’da, AT Genel İşler Konseyi, Türkiye ile ilişkilerin yeniden canlandırılması konusunda önemli bir karar aldı. Bu karara göre, öncelikle Gümrük Birliği sürecinin tamamlanmasına yoğunlaşılması, sanayi ve teknoloji alanında iş birliğinin arttırılması, mali iş birliğinin canlandırılması ve siyasi iş birliğinin oluşturulması öngörülmüştü (Özen ve Yazgan, 2007:243).

S

26-27 Haziran 1992’deki Lizbon Zirvesi’nde AT'nin Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri ile Türkiye'ye yönelik tavrı nasıldı?

26-27 Haziran 1992’deki Lizbon Zirvesi’nde AT, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin tam üyeliğe hazırlamak için bu ülkelerle Topluluk arasındaki iş birliğinin arttırılmasını önerirken, Türkiye ile ilgili olarak tam üyelik konusuna hiç değinmemekte; ne var ki Körfez Savaşı’yla ortaya çıkan Türkiye’nin jeostratejik önemine vurgu yapmaktaydı. (Özen ve Yazgan, 2007: 243-244)

S

9 Kasım’da toplanan Ortaklık Konseyi'nin Türkiye-AT ilişkileri bakımından önemi nedir?

Gümrük Birliği’ne gidildiğine dair ilk açıklama 9 Kasım’da toplanan Ortaklık Konseyi’nden gelmiş ve yayınlanan ortak bildiride “Giderek güçlü bir ilişki kurulması ve bu çerçevede Gümrük Birliği’nin 1995 yılında tamamlanması” iradesi orataya konulmuştur. (Birand, 2000: 480-482)

S

Irak'ın 2 Ağustos 1990’da Kuveyt’i işgal etmesi neden uluslararası bir krize dönmüştür?

Irak, bu işgale girişmekle Orta Doğu’daki askerî, siyasi ve ekonomik dengeleri alt üst ederken ileride daha olumsuz sonuçlara yol açabilecek bir potansiyelin ortaya çıkması, daha da önemlisi bu durumun hem bölgesel hem de küresel aktörlerin çıkarlarına tehdit oluşturması bu işgali uluslararası bir krize çevirmiştir (Gözen, 2004: 276).

S

Irak’ın Kuveyt’i işgali ile başlayan süreçte hem Türk dış politikası niçin ve nasıl bir değişime uğramıştır?

Irak’ın Kuveyt’i işgali ile başlayan süreçte hem Türk dış politikası hem de Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler değişime uğramıştır. Bu tarihe kadar “yurtta sulh, dünyada sulh” parolası ile genelde bölgesine ve komşularına karşı “kayıtsızlık” olarak da eleştirilen “tarafsızlık” politikası yürütmüş olan Türkiye, Soğuk Savaş sonrasındaki yeni dünya düzenin oluşumunda kendine yer açmak amacıyla Körfez Savaşı’nda çok hızlı bir şekilde Irak’a karşı olan cepheye katılmış, Irak ile ilişkilerini dondurmuş, ambargo uygulamış ve askerî harekâta dolaylı katkıda bulunmuştur.

Birçok yazarın bu dönemin Türk dış politikasına ilişkin üzerinde uzlaştığı nokta özellikle Körfez Savaşı’yla birlikte, yalnızca tarafsızlık politikasının terk edilmediği; aynı zamanda “aktif” bir dış politikaya da karar verildiği şeklindedir.

S

Özal'ın Körfez Savaşı'nda ABD ile birlikte hareket etmesinin sebebi nedir?

Özal, ABD’nin domine edeceği belli olan yeni dünya düzeninde Türkiye’nin avantajlarını artırmak amacıyla ABD ile birlikte hareket etmeyi tercih etmiştir. Özal, Körfez Savaşı’nda ABD’ye açık destek vererek özünde ABD’den ticari ve ekonomik avantajların sağlanabileceğine, Körfez ülkelerinden Savaş’ın ardından ekonomik kazançların oluşturulabileceğine, Savaş sonrası Orta Doğu’daki yeni yapılanmada Türkiye’nin önemli bir aktör konumuna geleceğine ve AT’ye üyeliğinin kolaylaşacağına inanmıştır. 

S

Körfez Savaşı sırasında ABD'nin Türkiye'den karşılık bulmayan tek talebi nedir?

ABD’nin Savaş sırasında talep ettikleri Türk askerî birliklerinin Körfez’e gönderilmesi isteği dışında karşılık bulmuştur.

S

Mart 1991’de Körfez Savaşı biter bitmez Türkiye'nin ABD tarafından reddedilen ‘stratejik iş birliği’ önerisi, hangi sebeple 1992 yılında Başbakan Süleyman Demirel’e ‘güçlendirilmiş ortaklık’ adı altında teklif edilmiştir?

1991 yılında SSCB’nin dağılması ABD’nin Türkiye’ye uzak olan görüntüsünü birden değiştirmiş, Kafkaslar ve Orta Asya’da yeni devletlerin ortaya çıkmasıyla daha bir yıl önce reddedilen “stratejik iş birliği” 1992 yılında Başbakan Süleyman Demirel’e ‘güçlendirilmiş ortaklık’ adı altında teklif edilmiştir.

S

1991'de SSCB'nin dağılmasından sonra ABD açısından Türkiye'nin önemi nedir?

ABD açısından bakıldığında, 1991’de Türkiye, Kafkaslar ve Orta Asya’da SSCB’den kalan boşluğu doldurabilecek tek ülkedir. Avrasya’nın denetlenmesi için Türkiye’ye ihtiyaç vardır. Nitekim, ortaya çıkan yeni konjönktürde ABD’nin NATO’ya olan ihtiyacı ve Türkiye’nin bu noktadaki stratejik önemi de başka bir etkendir. (Oran, 2010:231)

S

 SSCB'nin dağılmasıyla NATO’nun varlık sebebi olan temel düşmanı ortadan kalksa da, NATO'nun varlığı niçin devam etmiştir?

NATO’nun varlık sebebi olan temel düşmanı ortadan kalksa da ittifak üyelerini tehdit etme potansiyeli olan pek çok yeni unsur ortaya çıkmıştı. Bunların en başında da SSCB’nin dağılmasıyla birlikte geride bıraktığı Kafkaslar, Balkanlar ve Orta Asya gibi bölgelerdeki istikrarsızlıklar, Orta Doğu ve Afrika gibi bölgelerin içinde bulunduğu durum yeni tehdit alanları olarak belirlenmiş, NATO’nun konjönktüre göre yeniden şekillendirilmesini gündeme getirmiştir (Sönmezoğlu, 2006: 498). Bu kapsamda NATO’nun 1990 Londra ve 1991 Roma zirve toplantılarında aldığı kararlar önemlidir. NATO bu toplantılarda öncelikle “alan içi-alan dışı” kavramları üzerinde durarak kendini yeniden tanımlamış, Batı dünyasının güvenliği için Avrupa dışındaki bölgelerde meydana gelen tehditlere dikkat çekmiş ve bu çerçevede Batı dünyasının huzuru bakımından Türkiye’nin stratejik önemini vurgulanmıştır.

S

Soğuk Savaş sonrası Güney Kafkasya Bölgesi’yle ilgili olarak Türkiye açısından belli başlı sıralanabilecek önemli faktörler nelerdir?

Güney Kafkasya Bölgesi’yle ilgili olarak Türkiye açısından belli başlı önemli dört faktör sıralanabilir. Bunlardan ilki bölgenin coğrafi konumu, yani Türkiye’ye sınır komşusu olmasıdır. Bununla birlikte Türkiye’nin bölgeye ilişkin tarihsel bir bağ hissetmesi ve bölgeden Türkiye’de yaşayan büyük bir nüfusun olması da teşvik edici olmuştur. Üçüncü olarak, yukarıda da belittiğimiz gibi gerek stratejik gerekse etnik bağlılık olarak Türkiye açısından önemli olan Orta Asya ile bağlantısının bu bölgeden geçmesi başka bir unsurdur. Son ve en önemli faktör olarak, batıya giden petrol hatlarının bu bölge üzerinden Türkiye’ye ulaşacak olması ve bölgenin bu kapsamda Batı için stratejik öneme sahip olması sayılabilir (Demir, 2004:717-718).

S

Azerbaycan, 18 Ekim 1991 yılında bağımsızlığını ilan ettiğinde Azerbaycan’ı tanıyan ilk ülke hangisi olmuştur?

Azerbaycan, 18 Ekim 1991 yılında bağımsızlığını ilan ettiğinde Türkiye, 9 Kasım 1991 yılında Azerbaycan’ı tanıyan ilk ülke olmuştur.

S

Türkiye, Türki Cumhuriyetler içinde ilk büyükelçiliğini hangi ülkede açmıştır?

Azerbaycan, 18 Ekim 1991 yılında bağımsızlığını ilan ettiğinde Türkiye, 9 Kasım 1991 yılında Azerbaycan’ı tanıyan ilk ülke olmuş ve Türki Cumhuriyetler içinde ilk büyükelçiliğini Azerbaycan’da açmıştır.

S

Türkiye’nin Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan ve Kazakistan gibi etnik ve kültürel yakınlığı bulunan Orta Asya ülkelerinde kurumsallaşma çabaları uzun vadede niçin sınırlı bir başarıyla sonuçlanmıştır?

Uzun vadede, gerek Türkiye’nin bu ülkelere verdiği sözleri yerine getirememesi gerekse Rusya etkisinin bölgede artması girişilen bu politikaların sınırlı bir başarı sağlamasıyla sonuçlanmıştır.

S

SSCB bölgesinde ortaya çıkan güç boşluğu kısa zamanda Rusya Federasyonu tarafından yeniden doldurulmaya başlaması ile birlikte ABD'nin "Önce Rusya" politikasına yönelmesinin nedeni nedir?

ABD’nin öncülük ettiği Batı dünyası hem Rusya’nın dışlanamayacağı gerçeği hem İran bölge ülkeleri üzerindeki etkisinin “radikal İslamlaşmaya” yol açabileceğine dair endişeleri Türkiye’nin heyecanı-hevesi olsa da buna uygun araçlarının eksikliği nedenleri ile ‘Önce Rusya’ olarak isimlendirilen politikaya geçiş yapmayı tercih etmişlerdir. ABD’nin “Russia First” politikasını belirlenmesinde, bölgede Rusya’nın varlığından daha büyük tehdidin, bölgesel istikrarsızlık ve İslamlaşma olduğu algısı birinci derecede rol oynamıştır.

S

Yugoslavya’nın dağılma sürecinde Türkiye nasıl bir tutum izlemiştir?

Başlangıçta, Yugoslavya’nın dağılma sürecinde Türkiye bu durumu Yugoslavya’nın iç meselesi olarak görmüş ve sorunun Yugoslavya’nın toprak bütünlüğü temelinde çözülmesi gerektiğini savunmuştur. Bu tutumunu 1992 yılına kadar sürdüren Türkiye, sürecin önüne geçilemez bir mecraya girdiğini fark edince aktif bir politika izlemeye karar vermiş 1992’de Hırvatistan, Slovenya, BosnaHersek ve Makedonya’yı aynı anda tanımıştır

S

Yunanistan’ın Makedonya’yı sıkıştırma politikası, Türkiye-Yunanistan ilişkisine nasıl etki etmiştir?

Yunanistan’ın Makedonya’yı sıkıştırma politikası bu ülkeye ciddi enerji kaybettirmiş, bu durum Yunanistan’la birçok konuda yoğun bir rekabet yaşayan Türkiye’nin işine yaramıştır. Nitekim, daha sonra Yunanistan’da iktidarın değişmesiyle başa geçen Simitis yönetimi Makedonya ve Türkiye’yle uğraşmanın yarattığı bu enerji kaybını fark ederek bu ülkelerle çatışmayı bırakmış ve AT politikarına önem vermeye başlamıştır.