TÜRK DİLİ II
"Yaşamak” sözcüğüne çok geniş anlam verirsek “Her sanatçı yaşadığını yazar” diyebiliriz (1). Düşünmek, düş kurmak, okumak, başkalarının yaşadığından etkiler almak da yaşamaktır çünkü (2). Şapkanın içinden sözcükler çekmenin bile bir gerçek iş olduğu, yaşamakla sıkı bir ilgisi bulunduğu söylenebilir (3). Düşüncenin anlamlarla oynayışı önlenebilecek bir şey değil (4)."
Bizde hazin bir kaderi var dergilerin: Çoğu bir mevsim yaşar, çiçekler gibi. En talihlileri bir nesle seslenir. Eski dergiler, ziyaretçisi kalmayan bir mezarlık. Anahtarı kaybolmuş bir çekmece. Sayfalarına hangi hatıralar sinmiş, hangi ümitler, hangi heyecanlar gizlenmiş, merak eden yok.
(Milan Kundera, Kompozisyon Sanatı Üzerine Konuşma)
Yukarıdaki sözlü anlatımın konusu, aşağıdakilerden hangisidir?
(Berna Moran, Edebiyat Kuramları ve Eleştiri)
Yukarıdaki alıntı, Edebiyat Kuramları ve Eleştiri kitabının başlangıç sayfalarındandır. Verilen yazılı anlatımın konusu, aşağıdakilerden hangisidir?
Yukarıdaki paragraf aşağıdaki yazı türlerinden hangisine örnektir?
(Sabahattin Ali, Millet Yutmuyor)
2. Her yıldızın kendi yörüngesi vardır ve onunla en yakın komşusu arasında yalnız güçlü bir çekim değil, erişilmez bir uzaklık da bulunur. Çekimin gücü uzaklığa oranla artarsa, iki yıldız kucaklaşmayıp çarpışır ve yok olurlar. Bizim de onlar gibi yörüngemiz var ve acıklı bir çarpışmayı önleyebilmek için aramıza erişilmez bir uzaklık koymamız gerekir. Saygılı davranmanın tüm sırrı, birbirinden yeterince uzak durabilmektedir; saygının bulunmadığı toplumda yaşam ne çekilebilir ne de sürdürülebilir.
(Bernard Shaw, İnsan ve Üstün İnsan)
3. Yeni eşimle yan yana yüksekçe bir kayaya tünedik. Pek yorgun değildim; birkaç yerde, su kıyılarında dinlenmiştik. Kuzeydeki köyden sabahleyin gün doğarken çıkmıştık; sağlığım yerindeydi, sevinçliydim. Bir yaştan sonra duymadığım bir kıpırtı vardı içimde; yeni bir yaşam, bir serüven kıpırtısı: Dört günlük eşimle güneye gidiyordum. Yolda ona alıkça bir gösterişe bile kalktım. Öğle sonu yoğun havadan yukarlara, güneşe doğru, başım dönünceye dek yükseldim; o baş dönmesiyle yükseklerde uçtum bir süre; tüylerim bedenimden ayrılıyor gibiydi; sonra kanatlarımı, bacaklarımı koyverdim, kendi yelimin uğultusuyla iniyordum, bir nokta gibiydi eşim, yaklaştı, büyüdü, hızla geçtim önünden, yeryüzüne doğru, toplanıp döndüm, yanına geldim. Ne güzel! dedi. Yüreğim çarpıyordu.
(Yusuf Atılgan, Yük)
4. Hiçbir yazar kusursuz değildir ve pek çok sanatçıda bütünüyle eserlerinde dökemediği bir eleştiri gücü vardır. Bazı sanatçılar, bu gücü çeşitli etkinliklerde kullanarak büyük bir eserin yaratılmasını hazırlayabilirler; diğerleri ise, büyük bir eser yarattıktan sonra, bu eser üzerinde, konuşarak eleştirici etkinliklerine devam ederler. Bu konuda genel bir kural yok tur. İnsanlar birbirlerinden çok şey öğrendikleri gibi, bazı eser lerin de başka yazarlara faydalı olduğu görülmüştür.
(T. S. Eliot, Eleştirinin Görevi)
Yukarıdaki paragraflardan hangileri, olaya dayalıdır?
Az söz erin yüküdür
Çok söz hayvan yüküdür
Bilene bu söz yeter
Sende güher var ise.
(Vedat Günyol, Ağacını Silkmek)
Yukarıdaki paragrafta aşağıdaki anlatım biçimlerinden hangisi kullanılmıştır?
(Melih Cevdet Anday, Gelişen Komedya)
Yukarıdaki paragrafta aşağıdaki anlatım biçimlerinden hangisi kullanılmıştır?
(Jale Parla, Babalar ve Oğullar)
Yukarıdaki paragrafın konusu, aşağıdakilerden hangisidir?
(Engin Geçtan, Hayat)
Yukardaki paragrafın ana düşüncesi, aşağıdakilerden hangisidir?