aofsorular.com
TÜR202U

TÜRK DİLİ II - Deneme Sınavı - 24

Ara Sınav 65497
Soru 1
1. Büyük rakamların okunuşunu kolaylaştırmak için rakamlar basamaklara ayrılarak aralarına konulmaktadır.

2. Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur.

3. Konuşma bölümlerinde, duraksama veya kekelemeyi göstermek için kullanılır.

Yukarıda kullanım yerleri açıklanan noktalama işaretleri hangi seçenekte doğru olarak verilmiştir?

Soru 2
Toplumun yozlaşmaya ve her şeyin parayla ölçüldüğü() bilgi ve kültüre duyulan saygının() kredi kartlarına() görselliğe yönelmeye başladığı yıllarda() edebiyat ()Bir işlevi yok()()düşüncesiyle gazetelerden kovuldu() 

Boşluklara gelmesi gereken noktalama işaretleri hangi seçenekte doğru olarak verilmiştir?

Soru 3
Ne zaman bir roman yazsam birileri() en çok da annem, ()Şöyle bir aşk romanı yazsana()''derdi.

Yukarıdaki boşluklara gelmesi gereken noktalama işaretleri hangi seçenekte doğru olarak verilmiştir?

Soru 4
Alıntı yapıldığında atlanan yeri belirtmek için hangi noktalama işareti kullanılır?
Soru 5
Mevlânâ()nın oğlu Sultan Veled ()1226-1312() Anadolu’da Türkçe’nin ilk ses bayraklarından biridir ()(Mustafa İsen vd., Eski Türk Edebiyatı El Kitabı)

Yukarıda verilen boşluklara hangi noktalama işaretleri kullanmalıdır?

Soru 6
Ayraç içinde ayraç açılacağı zaman, yay ayraçtan önce  hangi noktalama işareti kullanılır?
Soru 7
Düz yazıda yapılan şiir alıntılarında mısraları birbirinden ayırmak için hangi noktalama işareti kullanılır?
Soru 8
Roman, hikâye, masal, tiyatro gibi türlerde kişilerin konuşmaları verilirken hangi noktalama işareti kullanılır?
Soru 9
Aşağıdakilerden hangisi, kompozisyona ilişkin geçersiz bir bilgidir?
Soru 10
Bana göre modern dünyada varo­luşun karmaşıklığını yakalamak eksiltiye, silmeye, yoğunlaşmaya dayanan bir teknik gerektiriyor. Yoksa sonu gelmeyen bir uzunluğun tuzağına düşersiniz. Niteliksiz Adam benim en çok sevdiğim iki-üç romandan biridir. Ama o tamamlanmamış uçsuz bucaksız genişliğine hay­ran olmamı istemeyin benden. Bir bakışta kucaklayamayacağınız muazzam bir şato düşünün. Dokuz saat süren bir kuartet düşünün. Aşılmaması gereken antropolojik sınırlar vardır, sözgelimi belleğin sınırları. Okumanız bittiğinde başlangıcı hatırlayacak durumda olmalısınız. Yoksa roman şekilsizleşir, "yapısal açıklığı" bulanıklaşır.

(Milan Kundera, Kompozisyon Sanatı Üzerine Konuşma)

Yukarıdaki sözlü anlatımın konusu, aşağıdakilerden hangisidir?

Soru 11
Sanatla ilgili sorunlara ilk kez ciddiyetle eğilen Platon’un sanat kuramı tutarlı bir sistem değildi, lon, Şölen, Devlet, Phaidros, Sofist, Kratylos ve Kanunlar gibi diyaloglarında sanat hakkında bazen birbirini tutmayan fikirlere rastlamamızın bir nedeni de herhalde Platon’un fikirlerini zamanla değiştirmiş olmasıdır. Ne ki biz burada edebiyat ile ilgili görüşlerini inceleyeceğimizden tartışmalara sebep olmuş, müzik, heykel, mimari ile güzellik arasındaki bağlara değinen bazı sorunları bir yana bırakacağız. Bizi ilgilendiren edebiyat olduğu içindir ki bu kitapta Platon’un kuramını, yansıtılanın görüngü dünyası olduğunu ileri süren bir kuram olarak inceliyoruz.

(Berna Moran, Edebiyat Kuramları ve Eleştiri)

Yukarıdaki alıntı, Edebiyat Kuramları ve Eleştiri kitabının başlangıç sayfalarındandır. Verilen yazılı anlatımın konusu, aşağıdakilerden hangisidir?

Soru 12
"Büyük şehirlerimizden birinin parkında her sene kurulan bir panayırda çeşit çeşit eğlence yerlerinin arasında geziyordum. Koskocaman dönme dolaplar, atlı karıncalar, esrarlı mağaralar, motosikletle dolaşılan ölüm silindirleri, bira, şarap büfeleri, nişan atma yerleri, türlü türlü piyangolar, vücutsuz başlar, elli santimlik cüceler, görülmemiş varyeteler, altı ayaklı danalar, burnuna kadar bütün vücudu kıllı yaradılış cilveleri, güldüren aynalar insanı önlerinde durmaya, içeri girmeye zorluyordu. Her salaşın önünde, kah iskemle üstünde, kah kerevete çıkarak bağıran sırmalı fistanlı, kafkas elbiseli, sarıklı, silindir şapkalı, kalpaklı, fesli kadınlar, erkekler, çocuklar cırlak sesleriyle sanki yolu kapıyordu."

Yukarıdaki paragraf aşağıdaki yazı türlerinden hangisine örnektir?

Soru 13
1. Büyük şehirlerimizden birinin parkında her sene kurulan bir panayırda çeşit çeşit eğlence yerlerinin arasında geziyordum. Koskocaman dönme dolaplar, atlı karıncalar, esrarlı mağaralar, motosikletle dolaşılan ölüm silindirleri, bira, şarap büfeleri, nişan atma yerleri, türlü türlü piyangolar, vücutsuz başlar, elli santimlik cüceler, görülmemiş varyeteler, altı ayaklı danalar, burnuna kadar bütün vücudu kıllı yaradılış cilveleri, güldüren aynalar insanı önlerinde durmaya, içeri girmeye zorluyordu. Her salaşın önünde, kah iskemle üstünde, kah kerevete çıkarak bağıran sırmalı fistanlı, kafkas elbiseli, sarıklı, silindir şapkalı, kalpaklı, fesli kadınlar, erkekler, çocuklar cırlak sesleriyle sanki yolu kapıyordu.

(Sabahattin Ali, Millet Yutmuyor)

2. Her yıldızın kendi yörüngesi vardır ve onunla en yakın komşusu arasında yalnız güçlü bir çekim değil, erişilmez bir uzaklık da bulunur. Çekimin gücü uzaklığa oranla artarsa, iki yıldız kucaklaşmayıp çarpışır ve yok olurlar. Bizim de onlar gibi yörüngemiz var ve acıklı bir çarpışmayı önleyebilmek için aramıza erişilmez bir uzaklık koymamız gerekir. Saygılı davranmanın tüm sırrı, birbirinden yeterince uzak durabilmektedir; saygının bulunmadığı toplumda yaşam ne çekilebilir ne de sürdürülebilir.

(Bernard Shaw, İnsan ve Üstün İnsan)

3. Yeni eşimle yan yana yüksekçe bir kayaya tünedik. Pek yorgun değildim;  birkaç yerde, su kıyılarında dinlenmiştik. Kuzeydeki köyden sabahleyin gün  doğarken çıkmıştık; sağlığım yerindeydi, sevinçliydim. Bir yaştan sonra  duymadığım bir kıpırtı vardı içimde; yeni bir yaşam, bir serüven kıpırtısı:  Dört günlük eşimle güneye gidiyordum. Yolda ona alıkça bir gösterişe bile  kalktım. Öğle sonu yoğun havadan yukarlara, güneşe doğru, başım dönünceye  dek yükseldim; o baş dönmesiyle yükseklerde uçtum bir süre; tüylerim  bedenimden ayrılıyor gibiydi; sonra kanatlarımı, bacaklarımı koyverdim,  kendi yelimin uğultusuyla iniyordum, bir nokta gibiydi eşim, yaklaştı,  büyüdü, hızla geçtim önünden, yeryüzüne doğru, toplanıp döndüm, yanına  geldim. Ne güzel! dedi. Yüreğim çarpıyordu.

(Yusuf Atılgan, Yük)

4. Hiçbir yazar kusursuz değildir ve pek çok sanatçıda bütünüyle eserlerinde dökemediği bir eleştiri gücü vardır. Bazı sanatçılar, bu gücü çeşitli etkinliklerde kullanarak büyük bir eserin yaratılmasını hazırlayabilirler; diğerleri ise, büyük bir eser yarattıktan sonra, bu eser üzerinde, konuşarak eleştirici etkinliklerine devam ederler. Bu konuda genel bir kural yok tur. İnsanlar birbirlerinden çok şey öğrendikleri gibi, bazı eser lerin de başka yazarlara faydalı olduğu görülmüştür.

(T. S. Eliot, Eleştirinin Görevi)

Yukarıdaki paragraflardan hangileri, olaya dayalıdır?

Soru 14
Ağacını silkmek, Türkçemizin «az ve öz» deyimini karşılar bir bakıma. Düşüncelerin ve duyguların canevine en kestirme yoldan gitmesini bilen koca Yunus şöyle diyor:

Az söz erin yüküdür
Çok söz hayvan yüküdür

Bilene bu söz yeter

Sende güher var ise.

(Vedat Günyol, Ağacını Silkmek)

Yukarıdaki paragrafta aşağıdaki anlatım biçimlerinden hangisi kullanılmıştır?

Soru 15
“Devlet» adlı ünlü yapıtında, tiyatro için, «Bu başıboş sanatı devletimizden atmakta haklıydık; aklın gereğine uymak ödevimizdi,» diyen Eflâtun, yaman bir tiyatro düşmanı olarak karşımıza çıkıyor. Gerçi Eflâtun'un bu düşmanlığı, tiyatro teriminin sınırladığı dar bir alanda kalmıyor, bütün taklit sanatlarını, bu arada ve en başta destanları da içine alıyor. Bilindiği gibi, destanlarda ozan hem kendi konuşmakta, hem de ele aldığı kişileri konuşturmaktadır.

(Melih Cevdet Anday, Gelişen Komedya)

Yukarıdaki paragrafta aşağıdaki anlatım biçimlerinden hangisi kullanılmıştır?

Soru 16
Roman Osmanlı kültürüne 19. yüzyılın son otuz yılında, 1870-1890 yıllan arasında girdi. Roman kuramcılarına göre, romanın Batı’da ortaya çıkışı Batı’nın burjuvalaşmasıyla eş zamanlıdır ve yeni bir ideolojinin (liberalizmin) ve yeni bir epistemolojinin (ampirik pozitivizmin) temel ilkelerini yansıtır. Ayrıca, roman türünün, belki de bütün diğer türlerden daha fazla, döneminin ikonoklastik gerilimlerini taşıdığı kabul edilir. Ne var ki, yeni bir epistemolojiye yaslanmış olmakla birlikte kültürel değişim amaçlayan toplumsal süreçler içinde ortaya çıkan ve farklı bir düzeydeki gerilimleri ve anakronizmleri sergileyen başka bir roman türü, bu kuramsal incelemelere konu olmamıştır. O da yansıttığı toplumsal gerilimlere rağmen olanca gücüyle eski bir epistemolojiye bağlı olarak ortaya çıkan Türk romanıdır. Yalnız burada çok belirli bir dönemden, 1870-1890 yılları arasında yazılan ilk Türk romanlarının döneminden sözediyoruz.

 (Jale Parla, Babalar ve Oğullar)

Yukarıdaki paragrafın konusu, aşağıdakilerden hangisidir?

 

Soru 17
İlk edinilen iletişim becerisi aşağıdakilerden hangisidir?
Soru 18
Küçük çocuk fiziksel gelişimi doğrultusunda evin içinde bir yerden diğerine gitmeye başlayıp zaman zaman yalnız kalmayı seçtiği ya da tek başına oyun oynamaya başladığı dönemde bir yandan kendi dünyasını yaşarken, diğer yandan annesinin evin neresinde olduğunu aralıklarla kontrol eder. İçgüdüsel güvenlik dürtüsü gereği bunu bilmek ihtiyacındadır. Çağdaş iletişim teknolojisi, günümüzde özellikle iş hayatının hızlı dinamizminde ya da bazı acil durumlarda harikalar yaratıyor, ancak cep telefonlarını neredeyse kendi beden imgelerinin bir parçası durumuna getirmiş olan bir kesim, bu teknolojiyi yalnız olmadıklarına ilişkin güvence aracı haline getirmiş bir halde. "Annem yerinde mi?" tarzı haberleşme ağı sayesinde herkes birbirinin o anda nerede, kimle ne yaptığından haberdar olabiliyor. Bir araya geldiklerinde de birbirleriyle paylaşacak hikâyeleri kalmamış oluyor.

(Engin Geçtan, Hayat)

 

Yukardaki paragrafın ana düşüncesi, aşağıdakilerden hangisidir?

 

Soru 19
Aşağıdakilerden hangisi kompozisyon kelimesinin Latince kökenindeki anlamıdır?
Soru 20
Aşağıdakilerden hangisi okul öncesinde gelişen ilk beceridir?