aofsorular.com
HUK107U

Yürütme ve Olağanüstü Yönetim

6. Ünite 21 Soru
S

Yürütme fonksiyonunun tanımı nedir?

Maddi kritere göre yürütme fonksiyonu, kişisel, somut ve subjektif işlemler yapılmasını ifade eder. Şeklî-organik kritere göre ise yürütme fonksiyonu, yürütme organı tarafından yapılan işlemlerdir. Türk Anayasa Hukuku bakımından yürütme fonksiyonunun da şeklî ve organik kritere göre tanımlanması gerekir. Çünkü, Anayasa, yürütme yetkisi ve görevini Anayasa’ya ve kanunlara uygun olarak yerine getirecek olan yürütme organına, bireysel ve somut işlemlerin yanı sıra Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ve yönetmelik gibi kural-işlem mahiyetinde olan düzenleyici işlemleri yapma yetkisini de tanımıştır. Buna göre Türk Anayasa Hukuku bakımından yürütme fonksiyonu, yürütme organı tarafından yapılan işlemleri ifade eder.

S

Yürütmenin temel görevi nedir? Bu görev dahilinde yapılacak düzenleyici ve bireysel işlemler nelerdir?

Yürütmenin temel görevi kanunların uygulanmasıdır. Yürütme organı kanunların uygulanması görevini düzenleyici ve bireysel işlemler yapmak suretiyle yerine getirir.


Yürütme organının düzenleyici işlemleri Anayasada Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ve yönetmelikler şeklinde düzenlenmiş olmakla birlikte, yürütme organının başka düzenleyici işlemler yapması mümkündür. Örneğin yürütme organı, Cumhurbaşkanı kararı, genelge, tebliğ gibi adlar altında da genel, soyut ve objektif kurallar içeren
düzenlemeler yapabilir.

Yürütme organı düzenleyici işlem yapma yetkisini, daha önce çıkarılmış bulunan kanunlara veya Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine dayanarak kullanacaktır.
Ancak doğrudan Anayasanın verdiği yetkiyle çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin, önceden var olan bir kanuna dayanma zorunluluğu yoktur. Anayasada münhasıran Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile düzenleneceği öngörülen konularda ise yürütme organının mahfuz (sadece yürütmeye ait) bir düzenleme yetkisi olduğundan, bu hususların kanun ile düzenlenebilmesi mümkün değildir. Öte yandan yürütme organının yaptığı bireysel işlemlerin ise Anayasaya, kanunlara ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine uygun olması şarttır. Ancak idare işlem yaparken, aynı konuda hem kanunda hem de Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde hüküm bulunması durumunda kanundaki hükümleri
uygulayacaktır.

S

Olağan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerin niteliği ve normlar hiyerarşisindeki yeri nedir?

Anayasaya göre (m.104/17), “Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir. Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenemez. Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde kanun hükümleri uygulanır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin aynı konuda kanun çıkarması durumunda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir.”

Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin yürütmenin diğer düzenleyici işlemlerinden farkı, kanuna dayanmak zorunda olmamasıdır. Cumhurbaşkanlığı kararnameleri, kural olarak kanunlara eşdeğer normlar olup, yürütme ve yargı bakımından uyulması zorunlu düzenlemelerdir. İdare işlem yaparken, mahkemeler de karar verirken ilgili kanunlara ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine dayanmak zorundadır. Ancak idare işlem yaparken, mahkemeler de karar verirken, aynı konuda hem kanunda hem de Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde hüküm bulunması durumunda kanundaki hükümleri uygulayacaklardır.

Cumhurbaşkanlığı kararnameleri kanunda açıkça düzenlenen konularda çıkarılamaz, başka bir ifade ile Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle kanunlarda değişiklik yapılamaz. Anayasa’ya göre, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunların çatışması yani aynı konuda farklı hükümler içermesi durumunda kanun hükümleri uygulanacaktır. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenen bir konuda, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir kanun çıkarması durumunda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelecektir. Anayasada münhasıran (yalnızca) kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda ise, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz.

Anayasanın bu hükümlerinden anlaşılacağı üzere, kanunlar ile Cumhurbaşkanlığı kararnameleri Türk pozitif hukukundaki “normlar hiyerarşisi” bakımından kural olarak aynı düzeydedirler.

S

Anayasa md. 104 hükmüne göre Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile kanunlar arasındaki norm çatışmasının özellikleri nelerdir?

Anayasa m.104 ile getirilen hükmün uygulanma şartları olarak şu hususlar belirlenebilir:

(1) Yürürlükte bulunan bir kanun ile bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde aynı konuyu düzenleyen farklı hükümlerin bulunması gerekir. “Farklı hüküm” deyimi, kararname hükmünün kanuna aykırılığı şeklinde değil, kanun hükümleriyle çatışması biçiminde anlaşılmalıdır. Çünkü, Anayasa hükmü, kararnamenin kanuna aykırılığı değil, düzenlemelerin aynı konuda farklı hükümler içermesi sorununun çözümüne yöneliktir. Başka bir ifadeyle, bu düzenleme, hukuk kurallarının uygulanmasında ortaya çıkan “aykırılık sorunu” ile değil, “çatışma (çelişme) sorunu” ile ilgilidir. Örneğin, kanunda belli bir kurula üye seçme işleminin Meclis tarafından, kararnamede ise Cumhurbaşkanı tarafından yapılacağı yazılı ise, işlem Meclis tarafından yapılacaktır. Kanun hükmünün çok genel, kararname hükmünün ise ayrıntılı ve somut olması durumunda kuralların çatışması söz konusu olmayabilir. Bu durumda mümkünse kanun ve kararname hükmü birbirini tamamlayan hükümler olarak birlikte uygulanmalıdır. Örneğin, kanunda bir işlemin “ilgili bakanlık”, kararnamede ise “içişleri bakanlığı” tarafından yapılacağı yazılıysa, bir çelişkinin olmadığı ve hükümlerin birbirini tamamladığı, dolayısıyla söz konusu işlemin içişleri bakanlığınca yapılacağı düşünülebilir. Öte yandan, kanun bir konuda genel bir prensip koymakta, kararname hükmü de bu prensiple çelişen daha ayrıntılı bir düzenleme yapmaktaysa, bu durumda da kararname hükmü uygulanamaz.

(2)  Kanun ve kararname hükümlerinin somut bir olayda uygulanması gerekir. Somut bir uygulama sorunu ortada yokken, herhangi bir merciin bu konuda tespit edici bir karar alması söz konusu olamaz.

(3)  Norm çatışmasının varlığı halinde kanun hükmünü uygulayacak olan merci, somut işlemi yapmaya yetkili idare organı ya da olayın yargıya intikal etmiş olması durumunda görevli yargı organıdır.

S

Hangi konular bilhassa Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile düzenlenmelidir?

Anayasada yer alan bu genel kararname yetkisinin dışında, belli konuların münhasıran Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenleneceği öngörülmüştür. Bu konular yalnızca Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenebilir ve “mahfuz yetki” olarak adlandırılabilecek bu hususlarda Meclis kanun çıkaramaz. Bu konular şunlardır:

1. Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görevleri ve yetkileri, teşkilat yapısı ile merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması (m. 106/11).

2. Devlet Denetleme Kurulu (m.108).

3. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin teşkilatı ve görevleri (m.118/6),

4. Üst kademe kamu yöneticilerinin atanmalarına ilişkin usul ve esaslar (m.104/9).

Anayasanın 123’üncü maddesine göre (f.3), “kamu tüzel kişiliği kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kurulur.” Bu hükümle, kamu tüzel kişiliği kurma yetkisi hem Meclise hem de Cumhurbaşkanına tanımıştır. Meclisin kanunla, Cumhurbaşkanının da kararnameyle kuracağı iktisadi kamu teşebbüsleri gibi bazı kuruluşlar kamu tüzel kişisi olarak varlık kazanacaktır.

S

Anayasa'da Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine konu bakımından koyduğu sınırlamalar nedir?

Anayasa, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine konu bakımından bazı sınırlamalar getirmiştir. Şu hususlarda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz (m.104/17):

(1) Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler.

Görüldüğü üzere sosyal haklarla ilgili olarak bir kısıtlama öngörülmemiştir. Bu nedenle Anayasanın ikinci kısmının üçüncü bölümünde düzenlenen sosyal ve ekonomik haklar, önceden bir kanunla düzenlenmemiş olmak kaydıyla Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenebilir. Buna karşılık bu haklar Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile sınırlanamaz. Zira Anayasaya göre, temel hak ve hürriyetler ancak kanunla sınırlanabilir (m.13).

(2) Anayasada münhasıran kanunla düzenleneceği belirtilmiş olan konular.

Meclis Anayasada kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda bugüne kadar yüzlerce kanun çıkarmış bulunmaktadır ve bunlar yürürlüktedir. Anayasanın herhangi bir maddesinde kanunla düzenleneceği öngörülmüş konularda Meclis henüz bir kanuni düzenleme yapmamış olsa bile, bu konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Anayasa yer alan maddelerin yarısından fazlasında çok sayıda konunun kanunla düzenleneceği yazılıdır. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılırken bakılacak hususların başında “kanunla düzenleme” şartının olup olmadığının tespit edilmesi gelmektedir.

(3) Anayasada kanunla düzenlenmesi şart koşulmamış olmakla birlikte, Meclisin kanun çıkararak açıkça düzenlemiş olduğu konular.

Yasama yetkisinin genelliği ilkesi uyarınca yasama organı (münhasıran Cumhurbaşkanı kararnamesi ile düzenlenecek mahfuz alan hariç) herhangi bir konuda kanun çıkarabilir. Nitekim mevzuatımızda bu şekilde çıkarılmış çok sayıda kanun mevcuttur.

S

Olağanüstü hal Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin usulü ve şekli nedir?

Anayasa’ya göre (m.119), olağanüstü hâl Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini çıkarma yetkisi, Cumhurbaşkanına aittir. Olağanüstü hâl Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin çıkarılmasına ilişkin usul ve şekil kuralları, esas itibarıyla olağan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile aynıdır. Ancak olağan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri, Cumhurbaşkanınca çıkarıldıktan sonra TBMM onayına sunulmazken, olağanüstü hâl Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin Resmî Gazetede yayımlandıkları gün Meclis onayına sunulmaları zorunludur (m.119/6). Bu kararnameler de Resmî Gazete’de yayımlandıkları gün yürürlüğe girerler.

S

Olağanüstü hal Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin yargısal denetimi nasıl gerçekleşmektedir?

Olağanüstü hâl Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin şekil ve esas bakımlarından anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz (AY.m.148/1).

Ancak, olağanüstü hâl Cumhurbaşkanlığı kararnameleri Meclisin onayından sonra kanuna dönüşeceğinden, bu safhada birer kanun olarak Anayasa Mahkemesinin yargısal denetimine tâbi olacaklardır. Çünkü yargısal denetim yasağı Meclis onayından önceki safha için geçerlidir.

S

Yönetmeliklerin yürütme işlemleri arasındaki yeri nedir?

Yönetmelik, yürütmenin en geniş uygulama alanına sahip işlem türüdür. Yönetmelik yürütme alanına ait bir işlemdir ve Anayasada belirtilen yürütme mercileri çıkarabilir. Bu sebeple yasama ve yargı organları tarafından yönetmelik çıkarılması mümkün değildir. Yönetmelikler kanunlara ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine uygun olmak zorundadır. Anayasa, kanun ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine aykırı yönetmeliklerin yargısal denetimi idari yargı tarafından gerçekleştirilir.

S

Cumhurbaşkanı kararları ve yürütme organının diğer düzenleyici işlemlerinin yürütmenin işlemleri arasındaki yeri nedir?

Anayasada yer alan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ve yönetmelikler dışında, Cumhurbaşkanının başka düzenleyici işlemler yapması mümkündür. Zira kanun altı düzenleyici işlem yapma yetkisi yürütme organının takdir yetkisinden kaynaklanmaktadır. Anayasada belirtilenlerle sınırlı değildir. Nitekim uygulamada Cumhurbaşkanı kararı ve genelge gibi adlar altında da genel, soyut ve objektif kurallar içeren düzenlemeler yapılmaktadır. Cumhurbaşkanı kararları genellikle bireysel işlemler niteliğinde olmakla birlikte, düzenleyici işlem şeklinde de çıkarılabilmektedir. Örneğin, “Sanayi İşbirliği Projelerinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar” hakkındaki Cumhurbaşkanı kararı düzenleyici işlem niteliğindeyken, Cumhurbaşkanınca alınan atama kararları bireysel işlem niteliğindedir.

Cumhurbaşkanının, yürütme yetkisini kullanırken, pek çok konuda karar çıkarması mümkündür. Cumhurbaşkanlığınca Resmî Gazete’de yayımlanması uygun görülen karar ve genelgeler, Resmi Gazetede yayımlanır (Resmî Gazete Hak- kında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, m.4/1-ç). Bunun dışında örneğin, Cumhurbaşkanı yardımcısı ile bakan atanması, görevine son verilmesi veya istifasına dair işlemler, Cumhurbaşkanına vekâlet etme işlemleri, yüksek yargı organlarının üyeliğine seçilme kararları, Cumhurbaşkanınca yapılan seçme ve atamalar ile göreve son vermeler Resmî Gazete’de yayımlanır (Resmî Gazete Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, m.4/1).

Cumhurbaşkanı kararlarına ve Cumhurbaşkanınca çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri dışındaki düzenleyici işlemlere karşı, ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da dava açılabilir (Danıştay Kanunu m.24/1-a,b).

S

Yürütme organının yapısı ne şekilde sınıflandırılmaktadır?

Yürütme organı yapısı bakımından monist (tekçi) yürütme ve düalist (ikici) yürütme olarak iki ana tipe ayrılmaktadır.

S

Monalist ve düalist yürütme nedir?

Monist yürütme tipinde, yürütme yetkisi bütünüyle tek bir organa aittir. Bu organ, Amerikan Başkanlık sisteminde olduğu gibi tek bir kişi ya da İsviçre modeli meclis hükûmeti sisteminde olduğu gibi bir kurul olabilir. Başkanlık sisteminde yürüt- me yetkisinin kaynağı tek kişi olmakla birlikte, başkanın “sekreter” adı verilen bakanları, danışmanları ve diğer görevliler yürütme yetkisinin kullanılmasına katılırlar. Meclis hükûmeti sisteminde ise yürütme yetkisi, yasama organının emri altındaki kolektif bir kurul tarafından kullanılır. İsviçre’de bu kurul, Federal Konsey olarak adlandırılmaktadır. Bu sistemde, devlet başkanlığı makamı bulunmayıp Konsey üyeleri eşit yetkiye sahiptirler.

Düalist yürütme tipinde ise yürütme yetkisi bir kişi (devlet başkanı) ile bir kurul (Bakanlar Kurulu) arasında paylaştırılmış durumdadır. Devlet başkanı, cumhuriyetlerde bir cumhurbaşkanı, monar- şilerde ise bir kraldır. Düalist yürütme, parlamenter hükûmet sistemlerinde görülür. Parlamenter hükûmet sistemlerinde, devlet başkanı siyasi açıdan sorumsuz iken, Bakanlar Kurulu yasama organına karşı siyasi sorumluluğa sahiptir. Düalist yürütmeye sahip sistemlerde, genellikle Bakanlar Kurulu üstünlüğe sahiptir. Bununla birlikte tipik örneğini Fransız modeli parlamenter hükûmet sisteminin (yarı-başkanlık sistemi) oluşturduğu sistemlerde ise Cumhurbaşkanı üstün durumdadır.

S

Cumhurbaşkanı seçilebilme yeterliliği için aranan şartlar nelerdir?

Anayasa, Cumhurbaşkanı seçilebilme yeterliliği için şu şartları aramaktadır (m.101,f.1):

  1. Türk vatandaşı olmak

  2. Kırk yaşını doldurmuş olmak

  3. Yüksek öğrenim yapmış olmak

  4. Milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olmak

S

Cumhurbaşkanlığı için aday gösterilme süreci ne şekilde ilerlemektedir?

Cumhurbaşkanlığına, a) siyasi parti grupları, b) en son yapılan genel seçimlerde toplam geçerli oyların tek başına veya birlikte en az yüzde beşini almış olan siyasi partiler c) en az yüz bin seçmen aday gösterebilir (m.101,f.3). Aday gösterilmek, kişinin yazılı muvafakatine bağlıdır. Bir kişiyi birden fazla siyasi parti grubu veya siyasi parti aday gösterebilir (Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu, m.7/2, m.8/2). Seçmenlerce aday gösterilmek isteyen kişi, Kanunda belirtilen belgelerle birlikte, Yüksek Seçim Kuruluna bizzat başvurur. Yüksek Seçim Kurulu, başvurusu kabul edilen kişileri ilân eder. Seçmenler, ancak bu ilânda belirtilen kişilerden sadece biri için bir kez teklifte bulunabilirler. Bu kişiler, Kanunda belirlenen süre içinde yüz bin seçmen tarafından teklif edildikleri takdirde, Cumhurbaşkanı adayı olabilirler (Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu, m.8/A).

S

Cumhurbaşkanının görev süresi ne kadardır?

Anayasa’ya göre (m.101/2), Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir. Ancak Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir (AY. m.116/3). Bu durum yalnızca Cumhurbaşkanının ikinci dönemi için söz konusudur. Dolayısıyla Cumhurbaşkanının birinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanının üçüncü bir defa daha aday olabilmesi mümkün değildir.

Yukarıda belirtildiği gibi, genel seçime bir yıldan fazla bir zaman varken, Cumhurbaşkanlığı makamı boşalırsa, yeni seçilen Cumhurbaşkanı kalan süreyi tamamlar. Örneğin, genel seçime iki yıl varken Cumhurbaşkanlığı makamı boşalırsa, yeni seçilen Cumhurbaşkanı iki yıl görev yapar ve bu sürenin sonunda TBMM seçimi ile Cumhurbaşkanı seçimi birlikte yapılır. Kalan süreyi tamamlayan Cumhurbaşkanı için, bu süre dönemden sayılmaz.

Cumhurbaşkanının görev süresinin dolması veya seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi ya da seçimlerin tamamlanamaması hâllerinde, yenisi göreve başlayıncaya kadar mevcut Cumhurbaşkanının görevi devam eder (Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu, m.4/4; AY. m.116/4, m.101/7).

S

Cumhurbaşkanın siyasi sorumluluğu nedir?

Yönetenlerin siyasi sorumluluğu, ekonomik, sosyal, kültürel, askerî, idari, mali konulardan, dış politikadan, kasaca yönetenlerin her türlü işlem ve eyleminden kaynaklanabilir. Siyasi sorumluluğun müeyyidesi, sorumluluk sahibi kişinin görevden uzaklaştırılmasıdır.

Başkanlık sisteminde başkan (Cumhurbaşkanı) doğrudan halk tarafından seçildiğinden, siyasi sorumluluğu da halka karşıdır ve ancak seçimler yoluyla ortaya çıkarılır. Anayasaya göre düzenli aralıklarla veya bazı durumlarda erken yapılan seçimlerde halk politikalarından memnun olmadığı Cumhurbaşkanını tekrar seçmemek suretiyle görevinden uzaklaştırabilir.

Başkanlık sistemin gereği olarak Cumhurbaşkanının TBMM karşısında bir siyasi sorumluluğu yoktur. Bu nedenle Cumhurbaşkanının Türkiye Büyük Millet Meclisi veya başka bir organ tarafından görevinden uzaklaştırılması mümkün değildir. Parlamenter sistemlerde, yasama organından güvenoyu alarak görev yapan başbakan ve bakanlar hakkında gensoru denetimi işletilerek bu kişilerin görevlerinden alınmaları mümkünken, başkanlık sisteminde başkanının siyasi sorumluluğu halka karşıdır. Ancak Anayasamızda düzenlenen hükümet sisteminde, yasama ve yürütme organları arasındaki çatışmadan kaynaklanacak gerilimleri çözmek için, her iki organdan birinin kararı ile seçimlerin yenilenebilmesi mümkündür. İşte TBMM her ne kadar Cumhurbaşkanının siyasi sorumluluğunu ortaya çıkararak görevine son veremiyorsa da Anayasadaki seçimleri yenileme yetkisini kullanarak, başarısız olduğunu düşündüğü Cumhurbaşkanının halk tarafından tekrar seçilmemesinin yolunu açabilir. Halk Cumhurbaşkanını başarısız bulduğu takdirde tekrar seçmeyebilir.

S

Cumhurbaşkanının hukuki sorumluluğu nedir?

Göreviyle İlgili Hukuki Sorumluluğu: Görevle ilgili hukuki sorumluluk, Cumhurbaşkanının görevini yerine getirirken yaptığı işlemlerden ve eylemlerden dolayı zarar görenlerin tazminat talep edip edemeyecekleriyle ilgilidir. Cumhurbaşkanı’nın, görevle ilgili işlem ve eylemlerden dolayı Devlete ve kişilere zarar vermesi durumunda bu zararın tazmin edilmesi mümkündür.

Cumhurbaşkanının göreviyle ilgili olarak işlediği suçlar (örneğin, görevi kötüye kullanma) veya yaptığı işlemler nedeniyle Devlet hazinesi bir zarar görmüşse, bu zararların tazmin edilmesi gerekir. Devletin uğradığı zararların tazmini, Cumhurbaşkanı aleyhine genel hukuk mahkemelerinde açılacak tazminat dâvaları yoluyla gerçekleştirilir. Bu tazminat dâvalarına Yüce Divanda bakılması mümkün değildir. Çünkü Yüce Divan, Anayasa gereğince sadece görevle ilgili suçlara bakmaya yetkilidir.

Cumhurbaşkanının göreviyle ilgili işlem ve eylemleri nedeniyle kişilere verdiği zararların da tazmin edilmesi gerekir. Bu sorumluluk, İdare Hukukundaki “idarenin sorumluluğu”yla ilgili kurallara tabidir. Buna göre, Cumhurbaşkanının hizmet kusuru ve kişisel kusur oluşturan işlem ve eylemleri nedeniyle kişilerin uğradığı zararlar, idare aleyhine idarî yargıda açılacak tam yargı dâvasıyla tazmin ettirilebilir (AY.m.125). Cumhurbaşkanı kararlarına ve Cumhurbaşkanınca çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri dışındaki düzenleyici işlemlere karşı açılacak tam yargı davaları, ilk derece mahkemesi olarak Danıştayca karara bağlanır (Danıştay Kanunu, m.23/1).

Kişisel İşlem ve Eylemleriyle İlgili Hukuki Sorumluluğu: Cumhurbaşkanının kişisel hukuki muame- le ve sözleşmelerinden dolayı hukuki sorumlulu- ğu vardır. Cumhurbaşkanı tıpkı diğer kişiler gibi Medeni Kanun, Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu ve özel hukuka ilişkin diğer mevzuat ile düzenlenmiş bulunan hukuki muamele, eylem ve sözleşmeleri yaptığı takdirde, bunlarla öngörülen sorumluluğu da üstlenmiş olur. Örneğin, Cumhurbaşkanı yapmış olduğu bir satış veya kira sözleşmesinden dolayı edimini ifa etmezse, sözleşmenin diğer tarafı hukuk mahkemesine başvurarak edimin ifasını talep edebilir.

S

Cumhurbaşkanının görevinin sona erme halleri nelerdir?

Aşağıdaki hâllerde Cumhurbaşkanının görevi sona ermiş olur:

  1. Cumhurbaşkanlığı süresi olan beş yılın dolması halinde yeni seçilen Cumhurbaşkanının göreve başlaması.

  2. Cumhurbaşkanının çekilmesi (istifa etmesi).

  3. Cumhurbaşkanının ölmesi.

  4. Cumhurbaşkanının sağlık nedeniyle görevini sürekli olarak yapamayacak durumda bulunması.

  5. Cumhurbaşkanının Meclis tarafından Yüce Divana sevk edildikten sonra seçilmeye engel bir suçtan mahkûm edilmesi.

  6. Seçimlerin yenilenmesi kararının alınması halinde yeni seçilen Cumhurbaşkanının göreve başlaması.

S

Olağanüstü hal ilanı sebepleri nelerdir?

Olağanüstü hâl ilan edilebilmesi için her şeyden önce Anayasanın belirttiği sebeplerin gerçekleşmesi gerekir. Çünkü bunlar sebebe bağlı işlemlerdir. Anayasa, olağanüstü hâl ilanı sebeplerini 119’uncu maddede düzenlemiştir.

Olağanüstü hâl ilanı sebepleri şunlardır:

  1. Savaş, savaşı gerektirecek bir durumun baş göstermesi

  2. Seferberlik

  3. Ayaklanma

  4. Vatan veya Cumhuriyete karşı kuvvetli ve eylemli bir kalkışma

  5. Ülkenin ve milletin bölünmezliğini içten veya dıştan tehlikeye düşüren şiddet hareketlerinin yaygınlaşması

  6. Anayasal düzeni veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerinin ortaya çıkması

  7. Şiddet olayları nedeniyle kamu düzeninin ciddî şekilde bozulması

  8. Tabiî afet veya tehlikeli salgın hastalık ya da ağır ekonomik bunalımın ortaya çıkması

S

Olağanüstü hal ilanının hukuki sonuçları nelerdir?

Olağanüstü hâl ilan edilmesiyle olağanüstü hâl rejimi uygulaması başlar. Olağanüstü hâl rejiminin hukuki sonuçları şunlardır;

(1) Vatandaşlar için para, mal ve çalışma yükümlülükleri getirilebilir: Anayasa’ya göre (m.119/5), Olağanüstü hallerde vatandaşlar için getirilecek para, mal ve çalışma yükümlülükleri getirilebilir.

(2) Temel hakların kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir: Anayasa (m.119/5), olağanüstü hâllerde temel hak ve hürriyetlerin Anayasa’nın 15’inci maddesindeki ilkeler doğrultusunda sınırlanabileceğini ve geçici olarak durdurulabileceğini öngörmektedir.

(3) Olağanüstü hâl Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılabilir: Anayasa’ya göre (m.119/6), Cumhurbaşkanı olağanüstü hâl süresince, olağanüstü hâlin gerekli kıldığı konularda, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir.

(4) Olağanüstü hâl rejiminde yöneticilerin yetkileri genişler: Olağanüstü hâl Kanunu’na göre, olağanüstü hâlin uygulanmasında görev ve yetki; olağanüstü hâl bir ili kapsıyorsa il valisine, bir bölge valiliğine bağlı birden çok ilde ilan edilmesi hâlinde bölge valisine, birden fazla bölge valisinin görev alanına giren illerde veya bütün yurtta ilan edilmesi hâlinde koordine ve iş birliği Cumhurbaşkanlığınca sağlanmak suretiyle bölge valilerine aittir (m.14). Bölge valiliği teşkilatı kurulup göreve başlayıncaya kadar bu Kanun’la bölge valilerine verilen görev ve yetkiler, il valilerince yerine getirilir (Geçici m.1).

(5) Olağanüstü hâl rejiminde genel mahkemelerin yargı yetkisi devam eder: Olağanüstü hâl kanununa göre, olağanüstü hâl ilan edilen yerlerde, devlet gü- venlik mahkemeleri ile askerî mahkemelerin görevlerine giren suçlar dışındaki davalara adli yargıda bakılır (m.24). O hâlde olağanüstü hâllerde kural olarak genel mahkemelerin yargı yetkisi etkilenmemektedir.

S

Olağanüstü hal ilanına ve olağanüstü halde yapılan işlemlerin yargısal denetimi nasıl gerçekleşir?

Olağanüstü hâl ilanında, birincisi olağanüstü hâl ilanına ilişkin Cumhurbaşkanı kararı (idari işlem), ikincisi de Cumhurbaşkanı kararının onaylanmasına dair Türkiye Büyük Millet Meclisi kararı (yasama işlemi) olmak üzere iki işlem bulunmaktadır.

Olağanüstü hâl ilanına ilişkin Cumhurbaşkanı kararı bir idari işlemdir. Bu nedenle Anayasa’nın (m.125/1), “idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır” hükmü gereğince bu işlem de yargı denetimine tâbidir. Cumhurbaşkanının olağanüstü hâl ilanına ilişkin kararına karşı, Danıştay Kanunu uyarınca (m.24/1-a) ilk derece mahkemesi olarak Danıştay’da iptal davası açılması mümkündür. Danıştay, olağanüstü hâl ilanı kararını işlemin bütün unsurları bakımından denetleyebilir. Ancak bu işlem sebebe bağlı bir işlem olduğundan, yargısal denetimin de sebep unsuru üzerinde yoğunlaşması ve olağanüstü hâl ilanına gerekçe olarak gösterilen sebeplerin gerçekten ortaya çıkıp çıkmadığı özellikle araştırılmalıdır. Bununla birlikte, Danıştayın denetimi sırasında, Cumhurbaşkanı kararı Meclis tarafından onaylandığı veya reddedildiği takdirde Cumhurbaşkanı kararının yerine Meclis kararı geçtiğinden, Danıştayın, konusuz kalan davanın düşmesine karar vermesi gerekir.

Olağanüstü hâlin yürürlüğe girmesinden sonra yetkili idari makamların yaptıkları düzenleyici veya bireysel işlemlerin, Anayasa’nın (m.125/1) “idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır” hükmü gereğince yargısal denetime tâbi olacağı kuşkusuzdur. Ancak Anayasa, olağanüstü hâllerde yürütmenin durdurulması kararı verilmesinin kanunla sınırlanabileceğini öngörmüştür (m.125/6). Anayasanın verdiği bu izne dayanılarak İdarî Yargılama Usulü Kanunu’na (m.10,11) konulan, olağanüstü hâl ilan edilen bölgelerde görevli olan kamu personeli hakkında yapılan idari işlemlere karşı açılacak iptal davalarında yürütmenin durdurulması kararı verilemeyeceğine ilişkin hükümler, daha sonra bu kanunda 10.6.1994 tarih ve 4001 sayılı kanunla yapılan değişiklikle kaldırılmıştır. Olağanüstü hâl Kanunu’ndaki (m.33) “yürütmenin durdurulması kararı verilmesini sınırlandıran” hüküm ise Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir (E.1990/25, K.1991/1, K.T. 10.1.1991, AMKD., Sayı 27, Cilt 1, s.65 vd.). Sonuç olarak, olağanüstü hâllerde yetkili idari makamlarca yapılan bütün işlemlere karşı iptal ve tam yargı davaları açılabilir ve bu davalarda yürütmenin durdurulması kararı verilebilir.

285 sayılı “Olağanüstü hâl Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”nin 425 sayılı KHK ile yeniden düzenlenen ve “Bu Kanun Hükmünde Kararname ile Olağanüstü hâl Bölge Valisine tanınan yetkilerin kullanılması ile ilgili idari işlemler hakkında iptal davası açılamaz” hükmünü getiren 7’nci maddesi de Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir (E. 2003/28, K. 2003/42, K.T. 22.5.2003).