TURİSTİK ALANLARDA MEKAN TASARIMI - Deneme Sınavı - 18

İkinci olarak nesnelerin hareketliliğiyle birlikte simgelerin hareketliliği dikkate alınmalıdır. Örneğin; küresel uydu yayınları milyonlarca insanın eş zamanlı olarak haber alabilmesi için görsel imgeleri ve sesleri yayınlamaktadır.

Manilla bildirgesi 1980 yılında hazırlanmıştır.

UNESCO sözleşmesi 1970 yılında imzalanmıştır.

Katılımcılığı zayıflatan uygulamalar sürdürülebilir kalkınma konusundaki örneklerden biri değildir.

Sürdürülebilir tüketimi özendirmeyen durum  turistik mekanlarda sürdürülebilirlik prensiplerinden biri değildir.

Göçe ilişkin vurgulanması gereken bir nokta da göçün gönüllü olup olmadığıdır. Toplumlar ve bireyler gönüllü bir şekilde coğrafi olarak yer değiştirebilecekleri gibi zorunlu olarak göç etmek durumunda kalabilirler.

Almanya’nın Berlin şehrindeki Kreuzberg semti gösterilebilir. Kreuzberg, orada yaşayan yoğun Türk nüfusuna bağlı olarak ‘Küçük İstanbul’ diye adlandırılmaktadır.

Hareketlilik ve mekan ilişkisinde yanlış verilen ifadeler şu şekilde düzeltilebilir:

Şehirleşme sürecini ilk ve en yoğun yaşayan İngiltere’de 19. Yüzyılın başında toplumun %85’i kırsal kesimde yaşamaktadır. 1850’ye kadar şehirli nüfus kır nüfusunu aşmış ve nüfusun üçte biri 50 bin ve üzeri nüfusa sahip şehirlerde yaşamaya başlamıştır.

Endüstri sonrası dönemde hareketlilik özgürlüğü otomobil ile simgeleştirilmiştir. Otomobili olanlar daha uzak yerlere daha sık gidebilme özgürlüğüne sahiptir. Ancak post-modern çağda hareketliliğin simgesi bilgisayarlar ve cep telefonlarıdır.

Genellikle kültürel uzaklık arttıkça kişinin o varış noktasına gitme isteğinin de azaldığı gözlemlenmektedir. Bireylerin aşina oldukları toplumlarda ve ortamlarda zaman geçirme eğiliminde olduğu bilinmektedir.

Göçebelik ve yer değiştirme hareketleri ile ilgili bilim dalı,  NOMADOLOJİ'dir.

Mekan, “insanı çevreden belli bir ölçüde ayıran ve içinde faaliyetlerini sürdürmesine elverişli olan boşluk” ve “sınırları gözlemci(ler) tarafından algılanabilen uzay parçası” olarak tanımlanmaktadır.

Mekânlar üzerinde meydana gelen zararların azaltılması ve mekânların korunması temel amaçtır. Bu kapsamda alınması gereken önlemler şunlardır:
• Turizm mekânlarının korunması amacıyla güvenlik bulundurulması ve hırsızlığın, tahribatın ve bu mekânlara verilen zararların önüne geçilmesinin sağlanması,
• Koruma bölgeleri ilân edilerek, alan kullanımının kısıtlanması, örneğin; bölgeyi güvenlik çemberine alma, girişleri kapatma, yeniden yapılanmaya izin verme gibi (Bozulmaya başlayan mekânlar için yeniden yapılanma topyekün değişimi ifade etmektedir).
• Mekânlara verilen zararların azaltılmas amacıyla alınan önlemler, örneğin; galoş giyilmesi gibi.
• Kültürel mekânlarda yer alan bazı eserlerin replikalarının yapılmasıdır.

Anıtlar, köy evleri, gecekondular ve sarayların her biri beşeri çevreyi oluşturan mekânlar olarak nitelendirilebilir.

Ekolojik bozulmalar: Turizmde plansız ve uygunsuz bir şekilde yapılan gelişmeler ve kolayca bozulabilen çevrelerin turistler tarafından aşırı kullanımları sonucu çeşitli ekolojik problemler ve hasarlar oluşabilmektedir. Örneğin; hayvanların kontrolsüz şekilde fotoğraflarının çekilmesi ve beslenmesi, hayvanların davranışları üzerinde olumsuz etkilere yol açabilmektedir. Yine doğal mekânların bu ekolojik ozulmalardan etkileneceği aşikârdır.

Biyolojik Taşıma Kapasitesi: Eko-sistem üzerinde doğal tahribat yapılmaksızın tahammül edilebilecek düzey olarak ifade edilmektedir. Çevresel bir tahribat ya da kabul edilemeyecek boyutlarda bir rahatsızlık verme durumu söz konusu olduğunda bir yerin biyolojik kapasitesi aşılmış olur

Toplumsal değişme süreci içinde bireylerin konumlarını, coğrafi, mesleki ve mensup oldukları toplumsal sınıflarını mal, gelir ve sosyo ekonomik statü bağlamında değiştirmesine hareketlilik adı verilir.

Düzensiz göç yasal olmayan yollardan giriş, çıkış ve ikamet durumlarını ifade eder.

İnsanların hem kendi kişisel dünyalarından hem de içinde bulundukları dışsal ortamdan kaçmak istemelerini İsa-Ahola alarak ifade etmiştir.