Tüketim ve Toplumsal Tabakalaşma
Gösterişçi tüketim nedir?
Thornstein Veblen (1857-1929), 19. Yüzyıl sonu Amerikan toplumunda, kapitalist burjuva yaşantısına sahip ve zenginlik içinde bulunan, hem çalışmaya ihtiyacı olmayan hem emekten kaçan, “aylak sınıf” olarak tanımladığı bir toplumsal grubun, servetlerini sergileme, toplumsal statü bağlamında bireysel tatmin arama ve üst sınıftan olmanın getirdiği imtiyazlı yaşantılarının diğer sınıfları kıskandıracak şekilde kullanma amaçlı tüketimlerini “gösterişçi tüketim” olarak tanımlamaktadır.
Gösterişçi tüketimde aylaklık için en önemli prestij simgesi nedir?
Veblen’de söz konusu aylaklık için boş zaman etkinlikleri hayati bir öneme sahiptir, çünkü boş vakte sahip olma ve boş zaman aktiviteleri ile uğraşabilme, çalışmaya ihti- yaç duyulmadığının kanıtı olarak başlı başına bir gösterişçi tüketim biçimidir. Bir başka ifadeyle boş zaman, prestijin en büyük simgelerinden biri olarak görülmektedir. Dolayısıyla, gösterişçi tüketim ve gösterişçi boş zaman birbiri içine geçmiş olarak bulunup, zenginliğin ve statünün gösterilmesinde en etkin yollar olarak açığa çıkmıştır.
Tüketim toplumu kıskacında yeni yoksulluk kavramıyla mutlak yoksulluk arasındaki fark nedir?
Yeni yoksulluk, bireyin asgari düzeyde yaşamını sürdürmesi için gerekli besin ve barınma gibi ihtiyaçlarını karşılayamadığı durumları ifade etme amacıyla esasen açlık sınırı gibi yoksulluğun ontolojik yapısını rakam ve istatistiklerle açıklayan “mutlak yoksulluk” kavramından farklıdır. Daha ziyade, mutlak düzeyden farklı olarak ülkelerin politikalarına bağlı biçimde gelir dağılımında ulusal ortalamanın altında konumlanan seviyeleri ifade eden “göreli yoksulluk” ile yakından ilgilidir. Zira temel beslenme ihtiyaçlarının karşılanabildiği fakat tüketici yaşam standartları içerisinde çok sayıda alt düzeyde dahi sosyal beklentilerin karşılanamadığı durumlarda görülen bir yoksulluk biçimidir.
Zorunlu göç ile kentlere gelmiş olan bireylerin, bir hazırlık süreci yaşamadan, çok kısa bir sürede “üretici”den “tüketici”ye dönüşmek zorunda kalmaları hangi sorunlara yol açar?
Zorunlu göç ile kentlere gelmiş olan bireylerin, bir hazırlık süreci yaşamadan, çok kısa bir sürede “üretici”den “tüketici”ye dönüşmek zorunda kalarak başta yoksullukla mücadele olmak üzere, eğitime erişim, sosyal ağlardan yeterince yararlanamama, kötü mekânsal koşullarda yaşamak zorunda olma gibi sorunları en ağır biçimde yaşayan alt gruplardan biridir (Adaman ve Keyder, 2006, s. 130). Bu durumda, uzun süreli işsizlik başta olmak üzere kayıt-dışı ve güvencesiz istihdam gibi ekonomik sıkıntılarla birlikte, bireysel buhran, kolektif sinir, sürekli üzüntü hâli, hatta suça yöne- lim gibi bir dizi sosyo-psikolojik kaynaklı sosyal sorunlar kaçınılmaz olarak ortaya çıkmaktadır.
Beş basamaktan oluşan Abraham Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde, pramidin tepesinde yer alan iki temel ihtiyacın gerçekleştirilebilmesinde, tüketim toplumunun sunduğu seçeneklere yönelimin, anlaşılır sosyo-psikolojik süreçlerin sonucu ortaya çıktığı ileri sürülebilir. Bu iki temel ihtiyaç nedir?
Abraham Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde tabandan yukarıya doğru basamaklanan beş temel ihtiyaç (1. Fiziksel gereksinimler, 2. Güvenlik gereksinimi, 3. Aidiyet ve sevgi, 4. Saygı gereksinimi, 5. Kendini gerçekleştirme) vardır. Pramidin tepesinde yer alan iki ihtiyacın gerçekleştirilebilmesi için, tüketim toplumunun sunduğu seçeneklere yönelimin anlaşılır sosyo-psikolojik süreçlerin sonucu ortaya çıktığı ileri sürülebilir. Bu iki temel ihtiyaç Saygı gereksinimi ve kendini gerçekleştirme gereksinimidir.
“Habitus” kavramı ne demektir?
Pierre Bourdieu’nün (1930-2002) toplumsal sınıf ve tabakalaşmayı tüketim pratiklerinin de işin içinde yer aldığı tüm gündelik pratikler bakımından ele alıp, esasen yaşam biçimini ifade ettiği “habitus” kavramı, “ekonomik sermaye”, “sosyal sermaye” ve “kültürel sermaye” olmak üzere üç farklı sermaye türünü içermektedir.
Herbert Gans’ın, kültürel tabakalaşmanın tüketim pratikleriyle eşleştirilerek incelendiği kavram, “beğeni kamuları” ve onların kültürleri nasıl adlandırılır?
- Sözde-halk aşağı kültürü kamusu
- Aşağı kültür kamusu
- Alt-orta kültür kamusu
- Üst-orta kültür kamusu
- Yüksek kültür kamusu
Yüksek öğrenim görmüş bireyler, meslek sahipleri, uzman ve yöneticilerin yer aldığı, fakat sanat yaratıcısı ve eleştirmeni olarak yetiştirilmeyen ve kültürün yaratıcıya yönelik konularıyla ilgilenmeyen bir kültür grubuna işaret ettiği için kısmen tüketim toplumunun içinde konumlanan beğeni kamusunun yer aldığı tabaka nedir?
Üst-orta kültür yüksek öğrenim görmüş bireyler, meslek sahipleri, uzman ve yöneticilerin yer aldığı, fakat sanat yaratıcısı ve eleştirmeni olarak yetiştirilmeyen ve kültürün yaratıcıya yönelik konularıyla ilgilenmeyen bir kültür grubuna işaret ettiği için kısmen tüketim toplumunun içinde konumlanırlar.
Sosyolojik düşünce tarihinde özellikle etno-metodolojik ve sembolik etkileşimci yaklaşımlar nelerdir?
Sosolojik düşünce tarihinde özellikle etno-metodolojik ve sembolik etkileşimci yaklaşımlar, bireyin davranışlarının toplumsal çözümlemesine odaklanmıştır. 20. yüzyılın ilk yarısında Charles Cooley (1902) “ayna benlik” kuramıyla, diğer insanların bizim hakkımızdaki düşüncelerinin bireyin düşünme biçimi ve eylemlerini belirlediğini ileri sürmüştür. George Herbert Mead (1934) ise “özne ben” (I) ile “nesne ben” (me) arasındaki ayrımıyla, nesne benin kimlik oluşum sürecinde başkalarının düşünce ve tavırlarıyla nasıl şekillendiğine dikkat çekmiştir. 20. yüzyılın ikinci yarısında ise bu yaklaşımları bütünleyen ve toplumsal yaşamı sahne metaforu eşliğinde adeta sahne üzerinde performans olarak sergilenen kimlik ve benlik çözümlemesine Erving Goffman’ın (1973) kitabıyla aynı ismi taşıyan “günlük yaşamda benliğin sunumu” kavramında rastlamaktayız.
Bireylerin, -adeta sahne üzerinde performans sergileyen oyuncular gibi- etkileşime girdikleri insanların ekonomik, toplumsal ve kültürel niteliklerini ve beklentilerini göz önüne alarak kimlik, sosyal sınıf ve statülerini sergiledikleri, böylece benliklerini sunduklarını ifade eden sosyolog kimdir?
Erving Goffman’ın (1922-1982), bireylerin gündelik hayatta diğer insanlarla çeşitli biçim ve düzeylerde iletişim kurduklarında, tıpkı sahne üzerinde performans sergileyen oyuncular gibi, izleyicilerinin yani etkileşime girdikleri bireylerin, ekonomik, toplumsal ve kültürel niteliklerini ve beklentilerini göz önüne alarak kimlik, sosyal sınıf ve statülerini sergilediklerini, bu şekilde de benliklerini sunduklarını ortaya koyan yaklaşımın ilk kez 1956 yılında yayımladığı kitabının adı “Günlük Yaşamda Benliğin Sunumu”dur.
Butler’e göre toplumsal kimlik aşamaları nelerdir?
Sembolik etkileşimcilerden etkilenip fenomenolojk yaklaşımı benimseyen ve daha ziyade toplumsal cinsiyetin inşası üzerine yoğunlaşan Butler’a (1988, s. 520) göre öğrenme, kopyalama, temellük etme ve tekrar etme aşamalarıyla toplumsal kimlik bir “performatif başarı”dır, çünkü toplumsal kural, tabu ve normlarla kontrol altında tutulur ve yargılanır. Benzer biçimde, tıpkı toplumsal cinsiyet rollerinin temsili gibi kimliğin imleçlerinden biri olarak sosyal statü ve ait olunan toplumsal tabaka da, katı ve değişmez değil, aksine, ömür boyu devam eden bir yeniden inşa süreci boyunca dinamik ve performatif bir yapıdadır.
Tüketim sosyolojisinde kavramsal olarak en çok eleştirilen boyutlardan biri olan “tüketimle var olma” hâlinin olumsuz sonuçları nelerdir?
Tüketim sosyolojisinde kavramsal olarak en çok eleştirilen boyutlardan biri olarak benliği sosyal ve psikolojik açılardan zedeleyen “tüketimle var olma” hâli yüzünden, tüketimin bizatihi kendisi ontolojik olarak bir sınıflar-arası ve sınıf-içi çatışma unsuru hâline gelebilmektedir. Bu bağlamda gündelik dilde kullanılan “sonradan görme”, “olmamışlık hâli”, “eğreti durma”, “taşıyamama” ya da “çakma” ön atıflarıyla yakıştırılan sıfatlar veya nitelemeler, “tüketirken tükenen” bireyin, eylemleri ve dışavurumlarında “kimlik performansı”nın başarısız olduğuna delalet söz öbekleridir.
Gönüllü sadelik nedir?
Tüketim toplumunda yaşayan bireyin alabileceği bireysel önlemler bazında, 1980’li yıllarda gündeme gelmeye başlayan “gönüllü sadelik” kavramı, yaşamın sadeleştirilmesi, teknolojinin adeta bağımlı şekilde kullanılmasının azaltılıp doğaya dönüş ve içsel yaşantının zenginleştirilmesi gibi tüketim miktarının azaltılması ve tüketime bağımlılığı en aza indirmeyi hedefleyen oto kontrolü yükseltme hedefli bir yaşam biçimini ifade eder.
“Satın alma hiyerarşisi” ne demektir?
Kanadalı grafiker Sarah Lazarovic tarafından ortaya atılan Maslow’un “İhtiyaçlar Teorisi”nden yola çıkılarak geliştirilen “satın alma hiyerarşisi” (buyerarchy of needs) kavramıdır. “Satın almadığım bir takım güzel şeyler” (A bunch of pretty things I did not buy) adlı yayında bulunan bir anti-tüketici manifesto ile kendini ortaya koyan bir hareket olmuştur. Buna göre tüketim ve satın alma eylemi, sadece, ödünç alma, takas, ikinci el ürünlere yönelme, kendi kendine yapma gibi diğer tüm seçenekler bulunmadığında dikkate alınması gereken üst düzey bir ihtiyaç olarak belirtilmektedir.
Kimlik oluşturma sürecinde “ben ve öteki” arasındaki ilişki üzerine kurulu yaklaşım nedir?
Yalnızca eleştirel tartışmalarda değil, pazar ve tüketici davranışı araştırmaları kapsamında kullanılan ve kimlik oluşturma sürecinde “ben ve öteki” arasındaki ilişki üzerine kurulu yaklaşımlar da mevcuttur. Üç temel ayağı olan bu kavrayış biçiminde ilk aşamada “Kendim-için-ben” (I-for-myself) bireyin kendi benliğine ve bilincine nasıl gö- ründüğü ile ilgilidir. “Ötekiler-için-ben” (I-for-others) ise “dış dünyaya” nasıl “göründüğü” ile ilgili olup bunun tersinde “Benim-için-ötekiler” (The other-for-me) yer alır. Bu kurguyla, ötekini benliğin diyalektik eşi haline sokar.
Tüketim kültürü teorisinde Joy ve arkadaşlarının benlik kavramını oluşturan veçheler nelerdir?
Tüketim tercihlerini benlik oluşum süreci ve kimliğin yapılanmasından ayrı tutmayan Joy ve ark. (2010, s. 339) için, tüketim kültürü teorisinde “çekirdek benlik” (core self), “genişletilmiş benlik” (extended self), “merkezisizleştirilmiş benlik” (de-centered self) ve “boş benlik” (empty self) gibi kimliğin yapılanmasıyla ilgili stratejik olarak değişebilen veçheler bulunmaktadır. Buradan yola çıkarak gerçekleştirdikleri nitel bir araştırmada, benliğin göstergelerinden biri olarak bedenin nasıl daha güzel gösterilebileceğine yönelik, kozmetik, estetik cerrahi, spa merkezlerine gitme, vb. bir dizi kavramsal ve mekânsal olarak tüketim döngüsüne dahil edilme biçimleri açığa çıkmıştır.
Baudrillard, medya ve bireyin ihtiyaçları arasıda etkileşimi nasıl tanımlar?
Öncelikle, tüm medya söylemlerinin tüketimi artırıcı yönünü odağa alan Baudrillard’ın (2004, s. 154) belirttiği üzere, ihtiyaçlar başlığı altında modern insanın ihtiyacı olduğunu düşünmesi sağlanan nesneler ve şeyler, artık medya tarafından belirlenmektedir. Ardından refleksif bir yanıt üretemeden yalnızca evet ya da hayır yanıtı verecek kadar kısa bir zamana sıkıştırılmış bireyleri bilinçten yoksun eylemlere yöneltmektedir. Böylece gerçek ihtiyaçlar ile “sahte ihtiyaçlar” arasındaki ayrım kaldırılmaya çalışılıp hızla değişen moda ya da akımlar içinden tüketim amaçlı satın alınan mal veya metaların sergilenmesinin bir toplumsal prestij sağladığına yönelik bir algı yaratılmaktadır.
Guy Debord’un “Gösteri Toplumu” kavramı nedir?
Guy Debord (1931-1984), kitabının da adı olan “Gösteri Toplumu” kavramıyla, medya içeriklerinin, ihtiyacımız olduğu düşündürtülen ve çeşitlendirilmiş göz alıcı metalarla dolu bir gösteri olarak tezahür ettiğine işaret eder. Bu gösteri, tüketici hâline gelmiş bireyin içine düşeceği yanılsamaların devamlılık göstermesi üzerine kuruludur. Debord’un gösteri teriminin karşılığı yalnızca kapitalist kültürün meta ve malları değil, pazarlanan, duyumlar ve öznelliğe nüfuz eden bir gündelik hayattır.
Yeni medya (yeni iletişim sistemleri) nelerdir?
Günümüzde kullanılan mikroişlemciler, kablo televizyon, etkileşimli televizyon, cep telefonları, uydu yayıncılığı, kelime işlemci, elektronik posta, video konferans ve bunların birbirleriyle veri alışverişinde bulunabilmelerinden ortaya çıkan sistemler yeni medya ya da yeni iletişim sis- temleri olarak tanımlanmaktadır.
“Web 2.0” nedir?
Beğeni, yorum yazma, içerik paylaşma gibi sos- yal katılım olanağı sağlayan ara yüzlü programlar, yeni teknolojilerle güncellenen yazılımlar ve sosyal ağlar, temel olarak yeni medyanın Web 2.0 olarak tanımlanan sistem yapısını oluşturmaktadır.