Toplumsal Cinsiyet Sosyolojisine Giriş
Feminist düşüncenin üstünde durduğu sorgular ve eleştiriler nelerdir?
Feminist düşünce, sosyal bilim kuramlarının erkek egemen bakış açısını sorgular ve araştırmaların kadınların toplumsal gerçekliğini, bilgi ve deneyimini içermediğini, ihmal ettiğini ya da marjinalleştirdiğini ortaya koyarak eleştirir. Bu bağlamda 19. yüzyılda bir bilim dalı olarak gelişen sosyolojinin, toplumu açıklayan kuramsal yaklaşımları, toplumsal cinsiyet ilişkilerini ve eşitsizliklerini dikkate almamış; kadınları görünmez kılmıştır. Ancak feministler, kadınların toplumsal yaşamda sorgulanmayan, geleneksel değerler temelinde doğal kabul edilen ikincil konumlarını, ezilme ve sömürü ilişkilerini sosyolojinin gündemine getirmişlerdir
Biyolojik determinizm kadın ve erkeği nasıl niteler?
Biyolojik yaklaşım, kadın ve erkeğin farklı davranışlarının kaynağını onların farklı kromozomlar, üreme organları ve hormonlarla belirlenen biyolojik özellikleriyle açıklar. Dişilik pasif/edilgen, bağımlı, duygusal, zayıf, nazik, yumuşak başlı vb. tanımlanırken erilliğe aktif/etkin, bağımsız, mantıksal, güçlü, sert, saldırgan vb. özellikler atfedilir. Biyolojik determinizm, aynı zamanda erkeğe atfedilen özelliklerin üstün, kadınınkilerin aşağı kabul edildiği hiyerarşik ikili bir sisteme işaret eder. Böylece kadın ve erkek arasındaki farklılıklar doğuştan, doğal, dolayısıyla değişmez kılınır. Bu sorgulanmaz kabul edilen unsurlarla toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri biyolojik özelliklere dayalı olarak meşrulaştırılır.
Ann Oakley tarafından geliştirilmiş toplumsal cinsiyet (gender) ve biyolojik cinsiyet (sex) arasındaki kavramsal ayrım nasıldır?
“Toplumsal cinsiyet (gender) ve biyolojik cinsi- yet (sex) arasındaki kavramsal ayrım”, Ann Oakley tarafından geliştirilmiş, “neredeyse evrensel olarak hemen hemen bütün feminist eserlerde ve tartışmalarda” kullanılmaya başlanmıştır (Mies, 2011, s.68). Bu ayrıma göre, cinsiyet biyolojiyle bağlantılıdır, toplumsal cinsiyet kavramı ise kadınlar ve erkekler arasındaki toplumsal ve kültürel olarak inşa edilmiş farklılıkları ifade eder.
İkinci dalga feminist kuramların toplumsal cinsiyet kavramsallaştırmasında Simone de Beauvoir’ın İkinci Cins (Second Sex, 1949) adlı eserinde dile getirdiği düşüncesi nasıldır?
İkinci dalga feminist kuramların toplumsal cinsiyet kavramsallaştırmasında Simone de Beauvoir’ın İkinci Cins (Second Sex, 1949) adlı eserinde dile getirdiği düşüncesi etkili olmuştur: “İnsan kadın doğmaz, sonradan olur. İnsan dişisinin toplum içerisindeki görünüşünü belirleyen biyolojik, ruhsal ve iktisadi bir yazgı yoktur. Ancak başkasının araya girişi, bir bireyi öteki varlık haline getirebilir” (Beauvoir, 1986, s.267).
Kadın ve erkeklerin farklı biyolojik özelliklere sahip olması, onların neden eşit olmadıklarını açıklamada yetersiz kalmaktadır?
Toplumsal cinsiyet kavramsallaştırması, kadın ile erkek arasındaki davranış farklılığının biyolojik cinsiyet özelliklerinden kaynaklanmadığını, toplumsal ve kültürel olarak inşa edildiğini ortaya koyar. Dolayısıyla cinsiyet eşitsizliği, doğuştan gelen, doğal olan ve değişmez değildir. Bu anlamda kadın ve erkeklerin farklı biyolojik özelliklere sahip olması, onların neden eşit olmadıklarını açıklamada yetersiz kalmaktadır. Eşitsizlik, toplumsal ve kültürel olarak üretilen bir güç ilişkisidir. Toplumsal cinsiyetin inşa sürecinin çözümlenmesi, güç ilişkilerinin ve eşitsizliğinin nasıl üretildiğinin anlaşılmasını sağlar.
Toplumsallaşma süreci ne zaman başlar?
Doğumla başlayan toplumsallaşma süreci, bilgi ve beceriler, yapılan işler, seçilen meslekler gibi ayrımlarla aile, eğitim, çalışma gibi yaşamın her alanında devam eder. Genellikle çocukluk döneminin vurgulandığı toplumsallaşma sürecinde, cinsiyet ayrımını belirleyici unsurlar; bebeklikten itibaren giysiler, oyuncaklar, oyunlar, bilgi ve beceriler aracılığıyla sürekli vurgulanır. Genellikle kız çocukları için narin, sevimli ve duygusal nitelikler içeren isimler seçilirken, oğlan çocukları için sertlik, cesaret ve gücü niteleyen isimler seçilir. Giysiler, cinsiyetleri ayırt eder. Örneğin, kız çocuklarına ağırlıklı olarak pembe ve süslü giysiler alınırken, erkek çocukların daha çok mavi renkli ve sade kıyafetler giymesine dikkat edilir.
Erkeklerin kadınlar üzerinde egemen olduğu, kadınları ezdiği ve sömürdüğü toplumsal yapılar sistemine ne ad verilir?
Ataerkillik, erkeklerin kadınlar üzerinde egemen olduğu, kadınları ezdiği ve sömürdüğü toplumsal yapılar sistemidir.
İlk dalga feminizm adıyla anılan, feminist düşüncenin kökeni neye dayanır?
Feminist düşüncenin kökeni olan ve ilk dalga feminizm adıyla anılan kadınların eşit hak ve fırsat taleplerine yönelik mücadeleleri, liberal eşitlikçi feminist kuramın temelini oluşturur. “Eşit haklar, bilinçli toplumsal ve politik bir hareket olarak feminizmin tarihi ile iç içe geçmiştir”
Liberal feminizme göre kadının ikincilliğinin nedenleri nelerdir?
Liberal feminizme göre kadının ikincilliği, kadının kamusal yaşama katılmasını engelleyen birtakım geleneksel veya yasal kısıtlamalardan kaynaklanmaktadır.
18. yüzyılda kadınların rasyonel varlıklar olarak kabul görülmemelerinin ardında yatan neden nedir?
18. yüzyılda toplumda, kadınların doğası gereği erkeklerden daha az entelektüel ve fiziksel beceriye sahip olduğu ve kadının eş ve anne olarak evine ait olduğuna dair önceki zamanlardan gelerek devam eden yaygın inanç, evrensel olarak kabul görmektedir. Aydınlanma düşüncesi, rasyonalitenin (akılcılık) insanları hayvanlardan ayıran bir özellik olduğunu ve sadece rasyonel (akılcı/akıl sahibi) varlıkların özgür olabileceğini kabul eder. Buna karşın kadınlar, erkeklerden daha aşağı entelektüel ve ahlaki niteliklere sahip oldukları inancıyla, rasyonel varlıklar olarak kabul edilmezler.
Radikal feminizme göre kadının ezilmesinin kaynağı nedir?
Radikal feminizme göre kadının ezilmesinin kaynağı, erkeklerin her alanda kadınlara kolektif ve sistematik baskı uyguladığı ataerkil sistemdir.
Radikal feminizmin temel tezleri nelerdir?
Radikal feminizmin temel tezleri, “kişisel olanın politik olduğu, ataerkillik ya da erkek egemenliğinin -kapitalizmin değil- kadınların baskı altına alınmasının kökeninde yer aldığı, kadınların kendilerini bastırılmış sınıf ya da kast olarak görmeleri ve enerjilerini diğer kadınlarla birlikte kendilerine baskı uygulayanlara –erkeklere- karşı mücadele eden bir harekete yöneltmeleri gerektiği, erkeklerin ve kadınların temelde farklı oldukları, farklı üsluplara ve kültürlere sahip oldukları ve kadınların tarzının gelecekteki herhangi bir toplumun temelini oluşturması gerektiği düşüncelerini içerir”.
"Özel/kişisel olan politiktir ifadesi" hangi feminist kuramın temel ilkesidir ve ne ifade etmektedir?
Özel/kişisel olan politiktir ifadesi, radikal feministlerin temel ilkesidir. MacKinnon (2015, s.142) bu ilkenin anlaşılmasının önemini vurgular: “Kişisel olanın politik olması, bir teşbih, bir benzetme, bir karşılaştırma değildir. Özel yaşamda karşılaşılan olayın, toplumsal arenada yaşananla benzer ya da karşılaştırılabilir olacağı anlamına gelmez. Bu yaklaşım toplum yaşamındaki kategorilerin özel yaşama uygulanması değildir.” Özel/kişisel olanın politik olması, “kadınların, kadınlar olarak yaşadıkları ayırt edici deneyimlerin –özel, duygusal, içe dönük, özgül, kişiselleştirilmiş, mahrem– kişisel olarak tanımlanan alanda yaşandığı anlamına gelir. ‘Kişisel olan politiktir’ demek, toplumsal cinsiyetin bir iktidar bölüşümü olduğu, cinsel açıdan nesnelleştirilen kadınların mahrem deneyimleri aracılığıyla fark edilebileceği anlamına gelir.” (2015, s.142-143).
Kadının ezilmişliğinin kaynağının kapitalist üretim tarzı olduğunu savunan feminist kuram hangisidir?
Marksist feministler, kadınların ezilmişliğinin kapitalist sistemle ilişkili olduğunu ileri sürer ve sınıf sistemini kadının ikincilleştirilmesinde en önemli belirleyici olarak görür. Bu nedenle kadınların sömürülmesiyle kapitalist üretim arasındaki ilişkinin açıklanması ve çözümlenmesi gerektiğini savunur. Bu anlamda, kadınların ezilmesinin nedeni olarak kapitalist sistemi görmesi ve ataerkilliğin bağımsız bir sistem olmadığını vurgulamasıyla radikal feminizmden ayrılırlar.
Bilinç yükseltme uygulamaları nedir?
Bilinç yükseltme uygulamaları, eleştiri ve değişime kolektif bir yaklaşım olarak, bir örgütlenme yapısı, uygulamaya yönelik bir yöntem ve kadın hareketinin toplumsal değişim kuramı olur. Erkek egemenliğinin etkileri somut ve açık bir şekilde ortaya konarak kadınların yaşadıkları deneyimler açısından incelenir. Özel/kişisel olan politik olana dönüşür, başka deyişle, kadınların ezilmesinin niteliği, özel deneyimlerin anlatılması aracılığıyla çözümlenebilir. Kendi kişisel deneyimleri ile başka kadınların deneyimleri arasında benzerlikleri keşfetmek ve yaşamlarının bu yönlerini kamusal (siyasal) bakımdan önemli bir duruma yükseltmek kadınlar açısından politik bir eylemdir.
Modern feminist kuramlar cinsiyet farklılıklarını nasıl ele almışlardır?
Modern feminist kuramlar, cinsiyet farklılıklarının gerçek bir dünyada var olduğunu iddia etmiştir. Başka deyişle, cinsiyet farklılıklarının bizim onları anlayışımızdan bağımsız biçimde nesnel bir varlıkları olduğunu öne sürmüştür. Buna karşın postmodern feministler, cinsiyet farklılıklarının ‘gerçekten’ var olmadığını; bir dil-öncesi gerçekliklerinin olmadığını savunurlar. (Abbott ve Wallace, 1990, s.236). Cinsiyet farklılıkları ancak dil aracılığıyla bilince taşındıktan sonra var olur, daha önce var olmamıştır.
Queer kuramın kurucusu olarak kabul edilen Judith Butler feminizme nasıl bir eleştiri getirmiştir?
Butler, feminizme yönelik eleştirisinde, feminizmin (kadın-erkek) ikili toplumsal cinsiyet ifadelerini idealleştirerek hiyerarşi ve dışlama biçimleri ürettiğini, bu anlamda diğer kimlik ve kimlik karşıtı konumları dışladığını belirtir.
Queer kuram ile genişletilen ve feminist kurama katkı sağlayan noktalar nelerdir?
Sonuç olarak queer kuram; toplumsal cinsiyet, etnisite, sınıf gibi aidiyetlere cinselliği ekleyerek kimlik temelli analizin sınırlarını genişletme olanağı sunmuştur. Böylece cinselliğin iki kutuplu kategoriler üzerinden ele alınmasıyla yeniden üretilen iktidar ilişkilerinin analiz edilmesini sağlar. (Berghan, 2011, s.148). Ayrıca feminist kuramları eleştirmesine karşın biyolojik cinsiyetin ve heteroseksüelliğin sorunsallaştırılması açısından feminist kurama katkı sağlar.
Sosyalist feminizme göre kadının ezilmişliğinin kaynağı nelerdir?
Sosyalist feminizme göre, kadının ezilmişliğinin kaynağı sınıf sistemi/kapitalist ilişkiler ve cinsiyet sistemi/ataerkil ilişkilerdir.
Sosyalist feminizmde ikili sistem olarak anılan kuramsal çalışmaların amacı nedir?
Sosyalist feminizm, ikili sistem olarak anılan kuramsal çalışmalarında ekonomi ve (toplumsal) cinsiyeti ele alan bir çözümleme geliştirmeye çalışır. Kapitalizm ve ataerkillik, iki ayrı sistem ve baskı biçimidir. Tarih boyunca bütün toplumlarda erkeklerin kadınlar üzerinde güç uyguladığı görülmektedir. Kapitalist toplumlarda ise ataerkilliğin, özgün bir biçim aldığı görülür. Sosyalist feministlerin amacı, kapitalizm ve ataerkillik arasındaki ilişkiyi; erkek egemen inşa edilen kapitalist sistemde ataerkilliğin özgün biçimlerini anlamayı mümkün kılan, kapitalist ataerkillik kuramını geliştirmektir.