SİVİL TOPLUM VE TOPLUMA HİZMET
Sivil topluma ilişkin kuramsal yaklaşımları tarihsel gelişim içinde sınıflandırınız.
Sivil topluma ilişkin kuramsal yaklaşımlarının tarihsel gelişim içinde dört farklı evre geçirdiği görülmektedir. Bu yaklaşımlar klasik, modern, liberal ve toplumcu, güncel ve postmodern yaklaşım biçimde sıralanabilir.
Klasik yaklaşımı açıklayınız.
Antik Yunan ve Roma uygarlıkları felsefesinden esinlenen yaklaşımdır. Bir bakıma sivil toplum yasalara uygun davranan, dostluk geliştiren, özgürlük ile otorite arasında denge sağlayan, insandaki erdemle devlete yararlı olan yurttaşlar kümesi anlamındadır. Nitekim on sekizinci yüzyıla kadar genelde tüm siyasal düşünürler sivil toplum terimini “mensuplarını kendi yasalarının nüfuzu altına sokan böylece barış düzeni ve yönetimi sağlama bağlayan bir siyasal birliktelik” bağlamında kullanmışlardır. Bu durum bir bakıma, sivil toplum kavramının devletle eşdeğer bir karşılık olarak kullanıldığını göstermektedir.
Modern yaklaşımı açıklayınız.
Bu anlayışa göre artık devlet ve sivil toplum ayrıktırlar. Sivil toplum devletle çelişmez ancak despotik yönetimle çelişir. Bu bağlamda sivil toplum anlayışı Batı’nın sivil anlayışındaki özle siyasi güçlerin sultasından kurtulmayı amaçlayan özgürlükçü bir anlayışa sahiptir. Modern dönemde sivil toplum anlayışına ilişkin bir başka yaklaşım ise Karl Marx’a ait olan yaklaşımdır. Karl Marx sivil toplum ile devleti ayrık tutmakta; sivil toplumun oluşmasını üretim ilişkilerinin farklılaşmasına kapitalizmin gelişip burjuvazinin oluşmasına bağlamaktadır. Buna karşılık yine modern dönemin bir başka düşünürü Antonio Gramsci ise sivil toplumun üst yapı kurumu olmayıp; bir sosyal grubun bütün toplum üzerinde hegemonyası olduğunu belirtir. Ralph Dahrendof ise sivil toplumu, yasaların egemen olduğu özerk kurumlardan oluşan, devlet ya da başka merkezi otorite tarafından yönetilmeyen halk iradesini temsil eden kurumlar biçiminde betimlemiştir.
Liberal ve toplumcu bakış yaklaşımını açıklayınız.
Bu yaklaşım, genelde devlet ile sivil toplum yapılarını ayrı görüp ilişkileri inceleyen bir yaklaşımdır. Liberal yaklaşıma göre devlet ve sivil toplum ayrık öğelerdir. Devlet görevleri buna karşılık halkın ise hak ve sorumlulukları bulunan akılcı ve ekonomik öğelerdir. Sosyo-ekonomik ve politik yapı, yurttaşların çıkar grupları olarak örgütlü olmasını, devletin de yurttaş hak, görev ve sorumluluklarının düzenleyicisi olmasını öngörmektedir. Buna karşılık toplumcu kurama göre yurttaşlar belirledikleri değerlere göre bir toplumun üyeleri olup; bireysel görevlerini yerine getirip davranışlarını toplumsal amaçlarla örtüştürmeye çalışmalıdır. Demokratik yaklaşıma göre yurttaşlar düşünsel birlik ve dayanışma ile kimi ölçütlere dayalı siyasi güç oluştururlar. Birleşme dayanışma giderek sivil toplumun oluşumunu sağlar. Bu bağlamda sivil toplum bir bakıma özgürlük ile toplumsal dayanışmanın sentezi gibi görülebilir.
Güncel ve postmodern yaklaşımı açıklayınız.
İnsanlık tarihi makro bir bakış açısıyla incelendiğinde sosyo-ekonomik bakımdan üç aşama geçirdiği söylenebilir: Birincisi ağırlıklı olarak toprak ve tarıma dayalı avcı-toplayıcı dönemdir. İkincisi sanayi devrimine kitle üretimi, kitle dağıtımı, kitle tüketimi ve kitle eğitiminin egemen olduğu endüstriyel gelişim evresidir. Üçüncü aşama ise iletişim-bilişim teknolojisinin geliştiği bilgi toplumunun oluşageldiği, ulusal devletin rolünün dönüştüğü ve demokrasinin sürekli geliştiği süper sanayi toplumudur. Toffler’ın betimlemeye çalıştığı sürekli dönüşüm sürecinde güncelde üç farklı sivil toplum kuruluşu ya da anlayışının ortaya çıktığını belirlemek olanaklıdır. Bunlar aktivist (etkinci) sivil toplum versiyonu, neo-liberallerin tanımladığı sivil toplum versiyonu ve postmodern sivil toplum versiyonudur. Tüm gelişmeler sivil toplum kuruluşlarının çağın ekonomik, siyasi ve sosyal açılardan itici gücü olduğunu göstermektedir. Sivil toplum kuruluşlarının özellikle yirminci yüzyılın dördüncü çeyreği ile birlikte gelişmelerini hızla artırdıkları görülmektedir. Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa ülkelerinde reel sosyalizmin yıkılışı, küreselleşmenin iktisadi ve siyasi etkileri ile dünya hızla yeni bir yapılanma yaşamakta ve değişim sürmektedir. Bu değişimin ekonomik yaşamda en temel belirtileri rekabet, özelleştirme, iş yaşamını kuralsızlaştırma ve küreselleşmedir. Siyasi alanda ise mikro milliyetçilik, demokratikleşme ve sivil toplum kuruluşlarının güç kazanmasıdır. Yirminci yüzyılın son çeyreği ile birlikte ekonomik, sosyal ve siyasal değişim eğilimleri sivil toplum ve sivil toplum kuruluşlarının güç kazanması biçiminde kendini göstermiştir. Ayrıca, bireyin güçlenmesi, ekonomide serbestleşme, özelleştirme öne çıkmaktadır. Yönetim bağlamında yerelleşme, gönüllüleştirme ve demokratikleşme baskın eğilimdir.
Sivil toplum kuruluşlarının genel özellikleri nelerdir?
Sivil toplum kuruluşlarının genel özellikleri üzerine genelde bir uzlaşının olduğu görülmektedir. Temel özellikleri, devlet ve hükümetten bağımsızlık, demokratik kurulum ve işleyiş, gönüllüğe dayalı örgütlenme ve çalışma biçimi, yerel, ulusal ve uluslararası dayanışma güç birliği, ekonomik karlılık
güdülmemesi biçimde özetlemek olanaklıdır.
Sivil toplum kuruluşlarının siyasal işlevini açıklayınız.
Siyaset boyutunda sivil toplumun işlevlerini farklı gruplandırmak olanaklıdır. Nitekim sivil toplum siyaset etkileşimine genel olarak bakıldığında, sivil toplum kuruluşlarının bizzat iktidarın ele geçirilmesi için “aktif” siyasetten, mesleki kazanımları korumak ve geliştirmeye oradan da kendilerinin çıkarına bir yasanın çıkarılmasına değin çok değişik alanlarda siyasetin öğesi oldukları görülür. Sivil toplum kuruluşları; siyasal alanda etkilerini partiler üstü konumda göstermeye çalışan gruplar ile gevşek örgütlenme ile kamu siyasetini etkilemeye çalışan gruplar biçiminde iki grupta toplanabilir. İç içe geçmişliği olan bu etkilemelerden birincisi için üyelerin çıkarları için “lobi oluşturma grupları da denilebilir. İkinci gruptakiler ise üyelerinin saygınlığı ya da zenginlik gibi niteliklerinden güç alarak baskı oluşturma işlevi yerine getiriler.
Sivil toplum kuruluşlarının siyasal işlevi olan yasama alanına etkisini açıklayınız.
Sivil toplum kuruluşlarının yasama alanına etkileri etkileşimsel nitelik göstermektedir. Bir bakıma
sivil toplum kuruluşları kendilerine uygun “yasa ve yasama” kararları çıkmasına etki ederken yasama
organı da “meşruiyet ve destek” için ilişki gerçekleştirmektedir. Yasama organı sivil toplum desteği ile
“yönetişim” oluşturarak katılımcı demokrasiyi güçlendirmekte; kendine güç katmaktadır. Öte yandan
sivil toplum kuruluşları ise etkileme yoluyla söz ve karar sahibi olma bir bakıma kendini gerçekleştirme
olanağı bulmaktadırlar.
Sivil toplum kuruluşlarının siyasal işlevi olan yürütme alanına etkilerini açıklayınız.
Sivil toplum kuruluşlarının yürütme organı ile ilişkileri karşılıklı etkileşimsel bir nitelik gösterir. Bir yandan yürütme organı kitleleri etkileme adına sivil toplum kuruluşları ile iyi ilişkiler geliştirmeye çalışırken diğer yandan sivil toplum yürütme organını ve tüm kamuoyunu istem ve çıkarları bağlamında etkilemeye çalışır. Sivil toplum kuruluşlarının yürütme
alanına etkilerini şu biçimde özetlemek olanaklıdır: Yürütmenin aldığı kararlar sivil toplum kuruluşları tarafından desteklenirse uygulaması kolaylaşır. Kararlara muhalefet edilerek kimi yaptırımlar uygulamadan kaldırılabilir. Sivil toplum kuruluşları kamuoyunu harekete geçirerek denetim işlevi görür. Hükümetler kendi politikalarına sivil toplumdan destek alarak “meşrulaştırma” olanağı bulabilirler. Sivil toplum kuruluşları pilot projeler üretmek, projelere kaynak bulmak ve projeleri uygulamaya koymak suretiyle eğitim, sosyal refah ve istihdam konularında hükümet politikalarına paralel ya da alternatif sorumluluklar alabilme işlevi yürütürler. Sivil toplum kuruluşları kamu politikalarının oluşturulması,
hizmetlerin sağlanması, programların uygulamaya konulması noktasında baskı grubu oluştururlar. Bir bakıma yürütmenin ilişkileri bağlamında sivil toplum kuruluşlarının işlevlerini yürütme açısından yürütmenin meşrulaştırılması, politikaların uygulanmasına destek ve kitle tabanı oluşturma biçiminde açıklanabilir. Bu bağlamda işlevler sivil toplum açısından ise baskı grubu oluşturma, proje üretme-yürütme, topluluk adına çıkar sağlama, muhalefet etme, alternatif yaratma ve yürütmeye destek olma biçiminde özetlenebilir.
Sivil toplum kuruluşlarının siyasal işlevi olan siyasi partilere etkilerini açıklayınız.
Sivil toplum kuruluşlarının siyasi partileri etkilemeleri grup çıkarlarını savunma ve güç edinme amaçlı yasal düzenleme ve uygulamalara etki istemi ile üyelerinin yoğunluğu,
düşünsel birlik ve kararlılığı biçimlerinde oluşur. Sivil toplum kuruluşlarının bu bağlamdaki etkilerinin oluşumu şu biçimlerde gerçekleşebilir. Bir bakıma baskı grupları niteliği taşıyan sivil toplum kuruluşları lobicilik, propaganda, tehdit, para yardımı, grev, boykot, gösteri gibi yol ve yöntemlerle siyasal parti ve kamuoyu üzerinde etkili olmaya çalışırlar.
Baskı grubu olarak sivil toplum kuruluşlarının siyasi partileri etkilemeleri siyaset biliminde doğrudan doğruya etkileme ve dolaylı etkileme biçiminde iki grupta toplanmaktadır. İngilizce hol, koridor veya kulis anlamına gelen “lobby” sözcüğünden türetilen lobicilik; Türkiye oluşan siyasal kültürde “kulisçilik” biçiminde kullanılmaktadır. Sivil toplum kuruluşları ideolojik yarar, haklılığın kanıtlanması, ulusal çıkar gibi temalarla siyasal partileri etkilemeye çalışırlar. Dolaylı etkileme ise sivil toplum kuruluşlarının siyasal karar organlarının bizzat kendilerini değil de kamuoyunu bilgilendirme yoluna yöneliktir. Bir bakıma çıkarların savunulması, istemlerin iletilmesi ve destek istemeye yönelik broşür
dağıtma, ilan verme, reklam yapma, yazılı ve görsel basında programlara çıkarak kamuoyu oluşturma gibi çalışmalar bu etkileme yoluna örnektir.
Sivil toplum kuruluşlarının siyasal işlevi olan kamuoyuna etkilerini açıklayınız.
Sivil toplum ile kamuoyu ilişkileri ve kamuoyu oluşturma karmaşık bir süreçtir. Bu bağlamda sivil toplum kuruluşlarının kamuoyuna etkileri, kamuoyunun oluşumu, yapısı ve niteliği ile onun içinde oluştuğu siyasal sistem ve toplumsal ortam arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Öncelikle totaliter siyasal sistemlerde tek yönlü biçimlendirme egemenlik kurar. Buna karşılık çoğulcu ve katılımcı demokrasi olarak nitelendirilen çağdaş demokrasilerde kamuoyu düşüncelerin, ideolojilerin, bireysel ve kitlesel iletişimin kısıtlanmadan işletilmesine olanak verir
Sivil toplum kuruluşlarının ekonomik işlevleri nelerdir?
Sivil toplum kuruluşlarının ekonomik boyutlu işlevleri iki ana temelde belirginleşmektedir. Birincisi üçüncü bir sektör olarak reel ekonomiye katkıdır. İkinci boyut ise gereksinim duyan toplumsal kesimlere ayni ve nakdi destektir. Sivil toplum kuruluşları ekonomide kamu ve özel sektörlerin olumsuzluklarından ötürü güç kazanmaktadır. Şöyle ki genel olarak ekonomide salt özel sektörcü anlayış gelir dağılımını ve olanak eşitliğini olumsuz etkileyebilir ve tekelcilik yaratabilir. Buna karşılık kamu işletmeciliğinin de etkililik ve verimlilik sorunu bulunabilir. Bu temel olumsuzluklar üçüncü bir sektör olarak sivil toplum kuruluşlarının ekonomide yer almasına neden olmaktadır. Sivil toplum kuruluşları ekonomik kurum olmamakla birlikte ekonomiye sosyo-politik güç verirler. Öncelikle sivil toplum kuruluşları ekonomik iş görerek sosyo-politik ve ekonomik dayanışma sağlarlar.
Ekonomideki hareketlilikleri şu niteliklerden kaynaklanır: Öncelikle sivil toplumun “kendiliğinden”, “informal” ve “gönüllü” karar ve oluşumundan ötürü adem-i merkeziyetçidirler. Böylece hem piyasacı nitelik gösterirken bölüşüm ve dağıtım nitelikleriyle de sosyal işlev görürler.
Sivil toplum kuruluşlarının kültürel işlevleri nelerdir?
Sivil toplum kuruluşlarının kültürel boyutlu işlevleri eğitsel ve demokratikleşme odaklı çalışmalardır. Bu kapsamda işlevler, genel olarak yerel ve ulusal düzeyde folklorik değerlerin aktarılması-yaşatılması, kültürel entegrasyonun sağlanması, siyasetle ilgili olmakla birlikte demokrasi kültürünün yerleşip yaygınlaşması, kültürel kaynaşma –bütünleşme şeklinde özetlenebilir.
Sivil toplum kuruluşlarının bireysel işlevleri nelerdir?
Sivil toplum kuruluşlarının bireysel işlevleri, bireylerin daha çok sosyo-psikolojik boyutlu kazanımlarını ifade eder. Bu boyutta sivil toplum kuruluşlarının işlevleri gereksinim karşılama ve güdülenme, iletişim ve çevrenin geliştirilmesi, sosyal dayanışma ve eğitim biçiminde üç alt başlıkta toplanabilir.
Sivil toplum kuruluşlarının toplumsal işlevleri nelerdir?
Sivil toplum kuruluşlarının toplumsal boyutlu işlevleri sosyalleştirme, kamu otoritesi ile halk kaynaşması sağlama, sosyo-ekonomik kalkınmaya katkı, sosyal seçeneklerin oluşturulması ve sosyo-ekonomik dayanışmanın oluşturulması biçiminde özetlenebilir.
Birer toplumsal kurum olarak sivil toplum kuruluşlarının olumlu ve olumsuz işlevleri nelerdir?
Birer toplumsal kurum olarak sivil toplum kuruluşlarının işlevlerini de olumlu ve olumsuz işlevler biçiminde iki grupta toplanması olanaklıdır. Kurumların olumlu işlevleri gruplarda bir bütünleşmeye, uyuma yol açar; kurumların temel amaçlarını yerine getirmesini sağlar. Kurumların olumsuz işlevleri ise temel görevlerini yerine getirmesini engelleyen, toplumsal değişimi sınırlayan, çatışmaya neden olan türdeki işlevlerdir.
Türkiyedeki sivil toplum kuruluşlarının türleri nelerdir?
Dernekler: Türk hukukuna göre dernekler, gerçek veya tüzel en az yedi kişinin kazanç paylaşma dışında belirli ve ortak amacı gerçekleştirmek üzere bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip topluluklardır. İşlevleri açısından dernekler çeşitlilik gösterir. Çevre güzelleştirmekten ibadet kurumları kurma ve yaşatmaya, politik örgütlenmeden köylere su getirmeye değin değişik örgütlenme örnekleri bulunmaktadır. Türkiye’de dernekler (Yücekök, 1998), amaçları açısından kültürel, sosyal-siyasal, spor ve şehir kulüpleri biçiminde gruplanabilir. Türkiye’de dernekler hukuksal dayanaklarını Türk Medeni Kanunu ve Dernekler Kanunu’ndan alır. Derneklerin kuruluş biçimleri, yönetimlerinin oluşturulması, üyelerinin edinilmesi, tutmakla yükümlü oldukları evraklar, yetki ve sorumluluklarına ilişkin tüm düzenlemeler 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nda belirtilmiştir.
Vakıflar: İşlevleri açısından vakıflar çeşitlilik gösterir. Eğitim kurumları kurma ve yaşatmadan çevre korumaya değin çeşitli vakıflar bulunmaktadır. Buna karşılık işleyişleri açısından vakıflar mazbut, mülhak, cemaat ve esnafa mahsus vakıflar biçiminde üç grupta toplanmaktadır. Mazbut vakıflar yönetenin soyu bitmiş olup on yıl yönetimsiz kalmış hukuken ve fiilen hayri hizmetli kalmayıp yönetimi Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlanan vakıflardır. Mülhak vakıflar soydan gelmişlere şart edilmiş mütevellilerince
yönetilen ve temsil edilen kamu tüzel kişiliğine sahip vakıflardır. Cemaat ve esnafa mahsus vakıflar, yönetimi üyeleri tarafından seçilen kişi ve kurullarca yönetilen vakıflardır (Resmi Gazete, 27. 2. 2008) Türkiye’de vakıflar hukuksal dayanaklarını 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’ndan alır. Kanunla vakıfların yönetimi, faaliyetleri ve denetimine yurt içi ve dışı taşınır ve taşınmaz vakıf kültür varlıklarının tescili muhafazası, onarımı ve yaşatılmasına vakıf varlıklarının ekonomik şekilde işletilmesi ve değerlendirilmesinin sağlanmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmiştir.
Sendikalar: İşlevleri açısından sendikalar iki grupta toplanabilir. İş ilişkilerinin devlet, işveren ve iş görenlerden oluşmasından ötürü bir yanda işveren sendikaları diğer yanda ise işgören sendikaları bulunmaktadır. Türkiye’de iş gören sendikaları işçi ve kamu görevlileri sendikaları biçiminde iki grupta toplanabilir. İşveren sendikaları örgütlenme alanı açısından ise kamu ve özel olmak üzere iki grupta toplanırken işkolu açısından madeni eşya, kimya, şeker sanayi gibi çeşitlilik gösterir. Türkiye’de sendikalar hukuksal dayanaklarını Sendika Kanunu ile Kamu Görevlileri Kanunu’ndan alır. İş gören sendikaların kuruluş koşulları, yönetimlerinin oluşturulması, üyelerinin edinilmesi, tutmakla yükümlü oldukları evraklar, yetki ve sorumlulukları ile işyerinde örgütlenme ve hak arayışlarına ilişkin tüm düzenlemeler 2821 sayılı Sendikalar Kanunu ile 4688 sayılı Kamu Görevlileri Kanunu’nda belirtilmiştir. İşveren sendikaları ile ilgili düzenlemeler ise 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nda belirtilmiştir.
Mesleki kuruluşlar: İşlevleri açısından mesleki kuruluşlar farklı gruplarda toplanabilir. Öncelikle mesleki konum bakımından avukatlar için barolar; avukatlar dışındakiler için odalar biçiminde iki tür örgütlenme söz konusudur. Mesleki kuruluşlar için bir başka sınıflama iş gören işveren örgütlenmeleri biçiminde yapılabilir. Örneğin Türk Mimar ve Mühendisleri Odaları Birliği örgütlenmesi genel olarak bir çalışan örgütlenmesi olarak nitelenebilir. Buna karşılık Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği ile Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği işveren kesiminin örgütlenmelerine örnektirler. Türkiye’de mesleki kuruluşlar hukuksal dayanaklarını odalar ve barolara ilişkin kanunlardan alır.
Mesleki kuruluşlara ilişkin kanunlar, 6235 sayılı Türk Mimar ve Mühendisler Odaları Birliği Kanunu, 5174 sayılı Odalar ve Borsalar Birliği Kanunu ve 6964 sayılı Ziraat Odaları ve Ziraat Odaları Birliği Kanunu’dur. Avukatların meslek kuruluşu olan barolara ilişkin hükümler ise 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nda belirtilmiştir.
Sivil toplum kuruluşlarının eğitim konusundaki topluma hizmet çalışmaları nelerdir?
Sivil toplum kuruluşlarının eğitim konusundaki topluma hizmet çalışmaları şu biçimde sıralanabilir:
• Kitle iletişim ve bilişim araçları yardımıyla halkın eğitim konusunda bilinçlendirilmesi,
• Eğitim çalışanlarının yaygın ve hizmet içi eğitim etkinlikleriyle eğitilmesi,
• Eğitim kurumlarına mali destek sağlanması,
• Okumazlık-yazmazlık ve temel eğitim başta olmak üzere genel olarak eğitim sorunları üzerine
kamuoyu oluşturulması,
• Yaygın, uzaktan ve açık öğretim sistemlerini kullanarak ilk, orta ve yükseköğretimin okul
dışından desteklenmesi çalışmalarının yapılması,
• Öğrencilerin okul dışı zamanlarının eğitsel etkinliklerle değerlendirilmesi için çalışma
yapılması,
• Eğitim politikalarının oluşturulmasında baskı grubu oluşturulması,
• Eğitim kurumları kurarak devletin mali yükünün azaltılmasına olanak sağlanması,
• Eğitim kurumlarının bakım onarım ve temizlik işlerinin yapılması,
• Proje geliştirerek kamu politikalarının geliştirilmesinin sağlanması.
Sivil toplum kuruluşlarının sağlık alanında topluma hizmet çalışmaları nelerdir?
Sivil toplum kuruluşlarının sağlık alanında topluma hizmet çalışmaları şu biçimde sıralanabilir:
• Kitle iletişim ve bilişim araçları yardımıyla halkın sağlık konusunda bilinçlendirilmesi,
• Sağlık çalışanları ile halkın yaygın ve hizmet içi eğitim etkinlikleriyle eğitilmesi,
• Sağlık kurumlarına mali destek sağlanması,
• Temel ve koruyucu sağlık konusunda kamuoyu oluşturulması,
• Sağlık politikalarının oluşturulmasında baskı grubu oluşturulması,
• Sağlık kurumları kurarak devletin mali yükünün azaltılmasına olanak sağlanması,
• Proje geliştirerek sağlık politikalarının geliştirilmesi sağlanması.
Sivil toplum kuruluşlarının çevre konusunda topluma hizmet çalışmaları nelerdir?
Sivil toplum kuruluşlarının çevre konusunda topluma hizmet çalışmaları şu biçimde sıralanabilir:
• Kitle iletişim ve bilişim araçları yardımıyla halkın çevre konusunda bilinçlendirilmesi,
• Çevre planlama, koruma, düzenlenme ve geliştirme konusunda çalışanlar ile halkın, yaygın ve
hizmet içi eğitim etkinlikleriyle eğitilmesi,
• Çevreci kurumlara mali destek sağlanması,
• Çevrenin korunması, düzenlenmesi ve geliştirilmesi ilişkin kamuoyu oluşturulması,
• Çevre koruma, düzenleme ve geliştirilme politikalarının oluşturulmasında baskı grubu
oluşturulması,
• Çevre koruma, düzenleme ve geliştirme ile ilgili kurumları kurarak devletin mali yükünün
azaltılmasına olanak sağlanması,
• Proje geliştirerek çevreye ilişkin kamu politikalarının oluşturulmasının sağlanması.
Sivil toplum kuruluşlarının siyasete ilişkin topluma hizmet boyutlu çalışmaları nelerdir?
Sivil toplum kuruluşlarının siyasete ilişkin topluma hizmet boyutlu çalışmaları şu biçimde sıralanabilir:
• Kitle iletişim araçları yardımıyla halkın siyaset, demokrasi ve insan hakları konularında
bilinçlendirilmesi,
• Siyaset, demokrasi, insan hakları konusunda çalışanlar ile halkın yaygın ve hizmet içi eğitim
etkinlikleriyle eğitilmesi,
• Siyaset, demokrasi, insan hakları konularında çalışan kurumlara mali destek sağlanması,
• Siyaset, demokrasi, insan hakları konularına ilişkin kamuoyu oluşturulması,
• Siyaset, demokrasi, insan hakları konularında politikalarının oluşturulmasında baskı grubu oluşturulması,
• Siyaset, demokrasi, insan hakları konularında ilgili kurumları kurarak devlet ve kamu otoritesi dışında “özerk-demokratik” kurumların varlığına olanak sağlanması,
• Proje geliştirerek siyaset, demokrasi, insan haklarına ilişkin kamu politikalarının geliştirilmesi ya da değiştirilmesinin sağlanması,
Parti ve dernekler dışında aktif siyaset dışı örgütlenmeler oluşturarak siyasette “objektif” bakış ve
referans çerçeveleri geliştirilmesi.