BECERİKLİ F@REYLE UZAKLARA: İNTERNET
Enformasyon kavramını açıklayınız
Enformasyon: Enformasyon (information) terimi genellikle bilgi (knowledge) ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Ancak enformasyon (ya da malumat) ile bilgi arasında önemli bir farklılık söz konusudur. Enformasyon terimi ‘çiğ’, özgül ve Pratik olanı anlatmak için kullanılan bir terimdir. Bilgi ise ‘pişmiş’, işlenmiş ve düşünce ile sistemleştirilmiş olanı ifade etmektedir.
Yeni medya kavramını ve günlük hayattaki yerini açıklayınız.
Yeni Medya: Gazete, televizyon ve radyo gibi ‘geleneksel’ medyadan farklı olarak dijital kodlama sistemine sahip olan ve kullanıcılarına etkileşim olanağı sağlayan cep telefonları, tablet ve avuç içi bilgisayarlar, oyun konsolları vb internet erişimli iletişim araçları olarak tanımlanmaktadır. Yeni medya günlük hayatta, özellikle sosyal medya platformları üzerinden yoğun bir ilgi görmektedir.İ‹nternete erişerek e-posta ile iletişim kurmak, MSN’de sohbet etmek, internet üzerinden alışveriş (e-alışveriş) yapmak, çevrimiçi veya çevrimdışı dijital oyun oynamak, mp çalar kullanmak vb. sanal uzamda gerçekleşen edimlerle yeni medya -geleneksel medyanın kapladığı yeri ve zamanı alarak- yaşamın akışının doğal bir parçası haline gelmiştir.
"Ağ toplumu" Nedir? Açıklayınız.
“Ağ toplumu” ya da “ağlar toplumu” (network society) kavramı, Bireysel, toplumsal, yerel ve küresel ağların, iletişim düzeylerinin iç içe olduğu ve birbirlerini eşzamanlı, sınırsız bir düzlemde kestiği yeni toplumsal örgütlenme modelini ifade etmektedir. Günümüzde enformasyon ve iletişim teknolojileri alanında yaşanan baş döndürücü gelişmelerin toplumsal alanı ve ilişkileri dönüştürücü etkisine işaret ediyor. Enformasyonu, bilgiyi, gösterge ve iletileri üretme ve paylaşma yollarımızın değişmesi, iletişim kurma, kimlik oluştuma pratiklerimizin farklılaşması vurgulanmaktadır.
İnterneti ve çalışma sistemini açıklayınız?
Basit ve teknik bir tanımlamayla, internet, dünya üzerindeki yüz milyonlarca bilgisayar ağını birbirine bağlayan çok büyük bir bilgisayar ağıdır, yani, bir ağlar ağıdır. Kaynakları ve enformasyonu birbirleriyle paylaşmak üzere birleştirilmiş bilgisayar (ya da donanımı) grubuna “ağ” adı verilmektedir. Örneğin, bir gazetedeki bilgisayarlar, çalışanların aynı sistemi ve dosyaları kullanabilmeleri için bir ağ şeklinde birbirleriyle bağlantılıdır. İki tür bilgisayar ağı söz konusudur. Gazete örneğindeki gibi, yani kısa mesafelerde iletişim için kullanılan ve birkaç kilometreyle sınırlı olan ağlara “yerel ağlar” adı verilmektedir. Çok uzak mesafeler arasındaki iletişimi mümkün kılan ve on binlerce kilometrelik bir coğrafyaya uzanan ağlara ise “geniş alanlı ağlar” denilmektedir. Kamu kurumları, üniversiteler ve şirketler gibi büyük organizasyonlar ağa doğrudan bağlantı sağlarlarken, evlerinden ve kişisel ofislerinden ağa girmek isteyen kullanıcılar önceleri internete telefon hatları ve analog modemler aracılığıyla bağlanırken, günümüzde analog modemlerin yerini daha hızlı dijital (ADSL) modemler almıştır. Özetle, giderek karmaşıklaşan bilgisayarların gelişmesi ve bunların uluslararası noktaları birbirine bağlayan otomatikleşmiş ve dijitalleşmiş bir telekomünikasyonlar sistemiyle birleştirilmesi sonucunda internet ortaya çıkmıştır.
Web 2.0 kavramı ne anlama gelmektedir?
İkinci nesil internet hizmetlerinin, yani Web 2.0 tabanlı etkileşimli uygulamanın ortaya çıkmasıyla birlikte sosyal paylaşım ağları olağanüstü bir şekilde yaygınlaşmıştır. Henüz 2004 yılında geliştirilen Web 2.0 internet kullanıcılarının ortaklaşa ve paylaşarak yarattıkları bir mecrayı mümkün kılmıştır. Kendisi de bir Web 2.0 olan Vikipedi’nin tanımı ile Web 2.0, “ikinci nesil internet hizmetlerini, toplumsal iletişim sitelerini, vikileri, iletişim araçlarını, folksonomileri yani internet kullanıcılarının ortaklaşa ve paylaşarak yarattığı sistemi tanımlar.” “Twitter, Facebook ve diğer sosyal paylaşım ağlarının kendi üreticilerini yine tüketicileri arasından oluşturabilmesine olanak sağlayan internet teknolojisinin temelinde Web 2.0 tabanlı, etkileşimli uygulama yatar. Web 2.0’ın etkileşimli tabanı sosyal paylaşım ağlarında yer alan ziyaretçileri hem kullanıcı hem de içeriği ve akışı oluşturan özneler olarak tek bir ağda toplar”
Teknik olarak sosya paylaşım ağlarının çalışma prensibi nasıldır? Açıklayınız.
Sosyal paylaşım ağları, kullanıcıların bir ağ ya da site içinde bütün internet kullanıcılarına açık ya da yarı açık bir profil oluşturmalarına, aynı ağ/site içerisinde bağlantı içinde oldukları diğer kullanıcıların profillerini karşılıklı etkileşim içinde takip etmelerine imkan veren web tabanlı servislerdir. Kullanıcılarının medya içeriğini oluşturmasına imkân veren, medya içeriğinin tüketicisinin aynı zamanda üreticisi olabilmesini mümkün kılan, kullanıcılarına karşılıklı paylaşım imkânı sağlayan Web 2.0 uygulamasıyla birlikte herkesin Facebook, Twitter, Friendfeed, Google+ gibi platformlar ve bloglar (web günlüğü) aracılığıyla kolaylıkla bilgi ve görüşlerini paylaşmasıyla sosyal medya ortaya çıkmıştır. Başlangıçta Web 2.0 olarak anılan bu ortamlar bugün yaygın bir şekilde sosyal medya olarak anılmaktalar. Farklı bir ifadeyle, Web 2.0 geleneksel medya yerine yeni bir medya kavramını, yani sosyal medyayı milyarlarca insanın hayatının “olmazsa olmaz”ı haline getirdi. İçlerinde en popüleri olan Facebook 2004 yılında okulun öğrencilerinden 20 yaşındaki Mark Zuckerberg tarafından Harvard Üniversitesi öğrencilerinin kendi aralarında iletişim kurmaları ve ileti paylaşmaları için kurulmuştu. 2011 sonu itibarıyla 800 milyondan fazla üyesi olan bu sosyal paylaşım ağı bugün Dünya’da en çok ziyaret edilen 2. sitedir. 2012 sonunda 1 milyar üyeye/kullanıcıya ulaşacağı öngörülen Facebook’un, 2011 sonu itibarıyla ABD’de 157 milyon kullanıcısı varken, yaklaşık 35 milyon internet kullanıcısının olduğu Türkiye’de bu sitenin 30 milyon üyesi bulunmaktadır. Diğer bir deyişle, Türkiye’deki internet kullanıcılarının % 85’i bu ağın üyesidir.
Yıllara göre internet kullanımında ne gibi değişiklikler olmuştur? Açıklayınız.
Çok eskiden değil, henüz 1995 yılında Dünya’da evlerinden internete erişim imkânına sahip kullanıcı sayısı 1 milyonken, bu sayı 2002 yılında yaklaşık 550 milyon, 2007 yılında da 1.1 milyara ulaşmıştır. Haziran 2011 itibarıyla Dünya’da internet kullanıcı sayısı 2,1 milyarı geçmiştir.
Dünya üzerinde internet kullanımında ülkelere göre farklılılar nelerdir? BU farklılıkların kaynağı nedir?
Yine 2011 yılı verilerine göre, Dünya’daki toplam internet kullanıcılarının % 12’si ABD’de bulunmaktadır. ABD nüfusunun % 78’i (yaklaşık 240 milyon ABD’li) İnternete evlerinden erişime sahiptir. 18 yıllık internet geçmişi olan Türkiye’de ise, Haziran 2011 itibarıyla 11 milyon ADSL abonesi ve yaklaşık 35 milyon internet kullanıcısı olduğu, yani Türkiye nüfusunun % 44,4’ünün internet erişimine sahip olduğu bilinmektedir. Tablo 6.2’de de görüldüğü gibi, Türkiye Dünya’da en çok internet kullanıcısı olan 12. ülke konumundadır. ABD nüfusunun % 78’i internet kullanıcısı durumundayken, 420 milyon internet kullanıcıyla Dünya’da en çok internet kullanıcısının olduğu Çin’de nüfusun ancak % 36,3’ü internet erişimine sahiptir. Bu oran Japonya’da % 78,4, Kanada’da % 80, İngiltere’de ise % 82’dir. Avrupa Birliği nüfusunun ise % 67,3’ü doğrudan internet erişimine sahiptir. Dünya’da en çok internet kullanıcısı olan ilk 15 ülke içinde olmasına rağmen, bu oran, Hindistan’da ise % 8,4, Endonezya’da % 18.6 dur. Görüldüğü gibi, gelişmiş ülkeler ile azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki eşitsizlik durumu internet kullanımında da açık bir şekilde kendini göstermektedir.
İnternetin ortaya çıkış süreci ve kısa tarihçesini açıklayınız.
Diğer birçok iletişim teknolojisinde olduğu gibi internetin ortaya çıkışında da askeri hedefler ve amaçlar belirleyici olmuştur. Soğuk savaş döneminin bir ürünü olan internet, ilk kez Amerika Birleşik Devletleri’nde ve esas olarak askeri amaçlar doğrultusunda kullanılmak üzere geliştirilmiş, 1969’da “İleri Araştırma Projeleri Yerel Ağı” (ARPANET) olarak başlamıştır. ABD Savunma Bakanlığı’nca çeşitli askerî birimler ve üniversitelerin işbirliğiyle geliştirilen ve bugün ilkel bir iletişim ağı olarak hatırlanan bu yerel ağ, savaş ve hatta nükleer saldırı koşullarında yok olmayacak bir sistem oluşturma ihtiyacına yönelik planlanmıştır. Yani, internet gibi teknolojik bir devrimin ortaya çıkmasında ABD’nin milli güvenlik, savunma ve küresel hâkimiyet kaygılarının belirleyici olduğu söylenebilir. 1970’lerde özellikle elektronik posta, uzak veri tabanlarına erişim ya da dosya transferi gibi çeşitli amaçlar için kullanılan internet, 1982 yılında bütün ağların bir araya gelerek bir “ağlarağı” inşa etmelerini öngören İletim Denetim Protokolü/İnternet Protokolünün (TCP/IP) imzalanmasıyla ana şeklini kazanmıştır. 1984’de Alan ‹sim Sistemi (DNS) kullanılmaya başlanmış, böylece dört rakam grubuyla değil, doğrudan isimle/adresle bağlantı kurulmuştur. 1992’de ise “Dünya Çapında Ağ” anlamındaki www ile birlikte internet bugünkü şeklini almış ve ticari şirketler ile kişisel kullanıcıları da içerecek şekilde milyonlarca insanın kullanımına açılmıştır. Dünya Çapında Ağ sayesinde internetin hem kullanımı kolaylaşmıştır hem de gelişimi hızlanarak kullanıcı sayısı olağanüstü artmıştır.
Siber alan/Sİber uzam kavramlarını açıklayınız.
Siber alan/uzam: İlk kez ünlü bilim kurgu yazarı William Gibson’ın 1984 tarihli Neuromancer adlı romanında kullandığı bir terimdir. Günümüzde yaygın olarak dünya çapındaki internetin yarattığı ve sayıları yüz milyonları bulan internet kullanıcılarının dâhil olduğu yer anlamında kullanılmaktadır.
Web 2.0 öncesi kullanıcılar İnterneti hangi amaçla kullanmaktaydılar? Açıklayınız.
2004 yılında Web 2.0 tabanlı etkileşimli uygulamaya geçilene kadar internet üzerinde kullanıcıların büyük çoğunluğunun yararlandığı hizmetler dört kategoride toplanmaktaydı.
- E-posta (e-mail) servisleri diğer internet kullanıcılarına ve çeşitli kurumlara çok ucuz ve hızlı bir şekilde mesaj gönderilmesini sağlar.
- İnternetten yararlanmanın bir diğer yolu da dosya aktarımlarıdır. İnternet küresel düzeyde bir multimedya, yani çoklu ortam kütüphanesine dönüşmüştür ve bu kütüphane internet erişimine sahip herkesin kullanımına 24 saat açıktır. Bunlar, bağlantılı metin bağları olarak bilinir. www sayfaları bir kitaptaki sayfalara benzese de dikkatle bakıldığında bazı sözcüklerin ya da resimlerin altı çizili ya da vurgulanmış olduğu görülür. Bilindiği gibi, internet üzerinden yazılı metinlerden resimlere, yazılımlardan müzik kliplerine kadar bilgisayarınıza kopyalayabileceğiniz dosyalar içeren milyonlarca site vardır. Ağ üzerinden bu dosyaları aktarmanın yoluna Dosya Aktarma Protokolü (TFP) denir.
- Üçüncüsü, enformasyon aramaya ve kaynaklara erişmeye yardım eden etkileşimli seyrüsefer hizmetleridir.
- Dördüncü kategori ise, laflama (chat), forum ve haber grupları (newsgroup) hizmetleridir.
Bu hizmetler kapsamında iletişim iki farklı şekilde gerçekleşmektedir:
- Bir kişiden diğer bir kişiye/siteye ya da birden çok sayıdaki kişiye ileti göndermek şeklindeki eş zamanlı olmayan (asenkronik) iletişim (e-posta, egrup, haber grupları, blog vb).
- Bir kişi ile diğer bir kişi ya da kişiler arasında eş zamanlı (senkronik) olarak gerçekleşen iletişim.
Temel internet kavramlarından olan çoklu ortam, bağlantılı metin, site ve blog kavramlarını açıklaynız.
Çoklu ortam: Yazılı metin, resim, grafik, müzik, hareketli görüntü gibi birçok ortamın bir arada sunumuna ve bağlantılı metin uygulamalarına olanak tanıyan ve böylelikle ayrı bir ortam yaratan teknolojik yeniliğe çoklu ortam adı verilmektedir.
Bağlantılı metin: Bir bölüme ya da resme bir tıklamayla ulaşmayı sağlayan bağlantılarla donatılmış metinlere bağlantılı metin denilmektedir.
Site: Bir kişi veya kurum tarafından belirli bir adres içinde bir araya getirilen tüm www sayfaları.
Blog: Kişisel sayfa. Hiçbir bilgisayar dili bilmeden bir kaç kutunun içini doldurarak kolayla yayınlanabilen kişisel sayfalar verilen ad.
Web 2.0 sonrası internet kullanımında ne tür değişiklikler olmuştur?
‹kinci nesil internet hizmetlerinin, yani Web 2.0’ın 2004 yılından itibaren yaygınlaşmasıyla, web hizmetlerinde sadece kullanıcıların katılımı sağlanmamış, aynı zamanda site ve kullanıcıların işbirliği yapması da mümkün hale gelmiştir. Facebook, Wikipedi, YouTube, Flickr, Ekşi Sözlük vb. siteler ikinci nesil internet hizmetlerine örnek oluşturur. Dolayısıyla, internet hem kişiler arası hem de kitle iletişimine imkân veren yeni medya ortamıdır ve bu özelliğiyle geleneksel medyadan önemli bir şekilde farklılaşmaktadır. İnternette ilgi alanlarınızın ortak olduğu insanlarla ilişki kurmak ve görüş alış-verişinde bulunmak için katılabileceğiniz çok çeşitli sosyal medya ortamları, sosyal paylaşım ağları vardır. Cazdan deniz kaplumbağalarına, ekolojiden migrene, küreselleşmeden modaya, astronomiden müziğe, matematikten siyasete kadar binlerce konu etrafında yoğunlaşmış tartışma grupları bulunmaktadır. Bu gruplarda her grubun kendi moderatörünün denetimi söz konusudur. Bunun dışında, grup üyelerinin bir çeşit özdenetim ilkeleri çerçevesinde iletişim kurmaları beklenir ki buna internet etiği (Netiquette) adı verilir. Başlı başına bir evren oluşturan bu laflama odalarının ve haber gruplarının sayısının çok hızla artması ve bu ortamlara, yani, sanal cemaatlere dâhil olan kullanıcı sayısının inanılmaz bir ölçüde çoğalması başlı başına bir ilgi alanı oluşturmaktadır.
Sanal cemaat kavramını açıklayınız.
Post-endüstriyel çağın teknolojik altyapısını oluşturan enformasyon ve iletişim teknolojilerinden en önemlisi olan internet, daha önceki dönemden farklı bir şekilde yeni/sosyal medyayı, sosyal paylaşım ağlarını, yeni “kimlik stratejilerini,” yeni “ilişkileri” ve sanal cemaatleri gündeme getirmiş durumdadır. Sanal cemaat İnternet ortamında kişilerarası ilişkiler ağının yaratılması için yeterli sayıda insanın, tartışma gruplarında ya da sohbet odalarında olduğu gibi bir araya gelerek oluşturduğu sosyal gruplara denilmektedir.
Sosyal medyanın günümüz toplum hayatındaki yerini açıklayınız.
Sosyal medyanın ya da sosyal paylaşım ağlarının en popülerleri kuşkusuz Facebook ve Twitter olmakla birlikte, bunların dışında çeşitli ilgi alanları ve hobilere hitap eden sosyal paylaşım siteleri her geçen gün üye sayısını arttırıyor. Sosyal paylaşım ağları sadece bir ülke bazında ve ülkenin resmi dilinde hizmet vereninden küresel düzeyde onlarca farklı dilde faaliyet gösteren ve yüzlerce ülkeden milyonlarca üyesi olan örneklere kadar kültürel olarak farklılaşabiliyor. Facebook, Twitter, FriendFeed, Linkedin gibi sosyal paylaşım ağları yüzlerce farklı ülkeden, onlarca farklı din ve dilden milyonlarca kullanıcıyla son derece kozmopolit bir üye yapısına sahip iken bazıları ise sadece tek bir dilde, aynı ‘ırk’ ve/veya aynı ulusal kimlik gibi ortak bir paydayı paylaşan insanlara hitap ediyor. Kimileri belirli bir cinsel kimliği, örneğin eşcinselleri hedef kitle olarak görürken bazıları da sadece belirli bir dinin inançlı nüfusuna sesleniyor. Örneğin sadece Dünya’daki dini bütün Müslüman nüfusa hizmet eden sosyal paylaşım siteleri olduğu gibi farklı ülkelerde dini bütün insanların arkadaş ve eş bulmalarını amaç edinen ağlar da yaygınlaşmaktadır. Diğer taraftan sosyal paylaşım ağlarının bazıları daha önceden birbirini tanıyan insanlar arasındaki bağların korunmasını ve ilişkinin sürmesini sağlarken bazıları da birbirini tanımayan insanların ortak ilgi/hobi alanları, zevkler, politik görüşler ve aktiviteler çerçevesinde iletişim kurmasını ve etkileşime geçmesini sağlıyor. Sosyal paylaşım siteleri üzerinde kurulan arkadaşlık ilişkileri (arkadaş listesine ‘eklemeler’ ya da ‘takip etmeler’) genellikle şu veya bu şekilde birbirlerini tanıyan insanlar arasında oluşmaktadır. Gerçek hayatta birbirini tanıyan ancak uzun zamandır görüşmeyen insanlar birbirleriyle fiziksel olarak yine sık görüşmeseler de sosyal paylaşım ağları ya da sanal cemaatler vesilesiyle iletişime geçebilmektedir. Sosyal paylaşım siteleri aracılığıyla yeni arkadaşlıklar ve ilişkiler kuruluyor olsa da, kullanıcıların genellikle yabancılarla ya da yeni insanlarla tanışm(a)dığı ve yeni bir çevre oluşturmadığı bilinmektedir. Özellikle Facebook ve LinkedIn gibi sosyal ağlar üzerinde kurulan arkadaşlık bağlantılarının çoğunluğu kullanıcıların gerçek hayatta tanıştıkları kişilerden oluşmaktadır.
Sanal cemaatlerle ilgili olarak ortaya çıkan temel sorunlar nelerdir? Açıklayınız.
Sanal cemaatler, sosyal ağlar gerçek yaşamdaki ve toplumsal ilişkilerdeki kimi tehlikeli ya da istenmeyen durumlardan korunma imkânı verirler. Böylelikle, alternatif ilişki ve toplumsallaşma imkânları sunarlar. Şüphesiz, bu yeni ve alternatif ortamı benimseyenler için içe kapanma ve dışarıdaki gerçek yaşamı yok sayma tehlikesi de söz konusudur. Yine de, sanal cemaatleri çekici kılan unsurlardan birisi, modern toplumsal hayatın getirdiği tüm “maske”leri, başka maskeler takma pahasına, bir tarafa bırakmayı kolaylaştırmasıdır. Anonim bir karaktere sahip olan sanal cemaatlerde, bazı sosyal paylaşım ağlarında insanlar bir takma ad (nickname) arkasına gizlenebilirler. Farklı kıyafetleri dener gibi, gerçek yaşam da denenmesi neredeyse imkânsız olan farklı kimlikler içinde kendilerini konumlandırabilir. Örneğin, yaygın olarak gözlendiği üzere, karşısındakini yanıltarak olduğunun aksi cinsiyete sahipmiş gibi davranabilirler. Bu aşamada, siber alanın her üyesi için yoğun hayal kırıklığı yaşama tehlikesi söz konusudur. Toplumsal kontrol mekanizmalarının işlemediği bu ortamlarda “üstben”den gelen toplumsal baskıları bir tarafa bırakarak, “ben”lerini serbest bırakmanın verdiği hazzı ve keyfi yaşayabilirler. Bir patron, bir ev kadını, bir müdür ya da bir işçi olmanın getirdiği kısıtlamalardan siber alanda kolaylıkla sıyrılabilinir. Gerçek yaşamlarında/ilişkilerinde çekingen ve içe dönük olanların, bazı sosyal paylaşım ağları içinde daha rahat hareketleri belirtilmektedir. Ayrıca, “takma ad” arkasında inşa edilen yeni kimlikle, insanlar birer fantezi olarak içlerinde yaşattıkları birçok duyguyu kolayca ifade edebilmekte ve bir tür rahatlamayı yaşamaktadır. Günümüzün önemli düşünürlerinden Baudrillard, Amerika’yı anlatırken, insanlar arasında hiçbir bağın kalmadığına dikkat çekerek, “burada sokaklarda tek başına şarkı söyleyen, tek başına yiyip kendi kendine konuşan insanların sayısı ürkütücü” demektedir. Belki de sanal cemaatlerin en önemli işlevi, bir insan için katlanılması en zor duygu olan ve modern toplumsal yaşamda milyonlarca insanın yaşadığı yalnızlık duygusunu hafifletebilmesidir. Laflama, sohbet odalarına olan yoğun ilgi farklı bir düzeyde de olsa internetin bireyselliği değil, toplumsal ilişkileri beslediğini ve yeni aidiyet alanları yarattığını göstermektedir. Peki, bu şekilde gerçekleşen yeni ilişki ve aidiyet biçimleri gerçek yaşamdaki gerçek ilişkilere alternatif midir? Sanal sohbetler ve ilişkilerin yüz yüze ilişkilerin yerini alma tehlikesi söz konusu mudur? Bu sorulara şimdilik “evet” diyerek karamsar bir tablo oluşturmak zor. Zira yapılan araştırmalar birçok insanın sohbet odalarını yüz yüze ilişkiye girmek ve fiziksel olarak bir arada olmak istedikleriyle tanışma yeri olarak gördüklerini ortaya çıkarıyor.
Kamusal alan kavramını internet bağlamında değerlendiriniz.
Milyarlarca insanın binlerce konu etrafında lafladığı, fikir, duygu, haber, resim, müzik parçası vb. alışverişinde bulunduğu internetin yeni bir kamusal alan olarak kendisini tarihsel olarak önceleyen diğer kamusallıklardan ne gibi farklılıkları vardır? İnternet ortamı, sosyal ağlar kamusal alanda niteliksel bir gelişmeyi mi yoksa niceliksel bir genişlemeyi mi ifade etmektedir? Yeni bir iletişim, enformasyon, kültür ve siyaset alanı olarak internetin yeni ve alternatif bir kamusal alan olarak işlev görme ve demokratik süreci daha fazla besleme potansiyeli var mıdır? Bu sorulara yanıt vermeden önce kamusal alanın internetle birlikte yaşadığı bir dizi dönüşüm olduğunu belirtmek gerekir. Tarihsel olarak kamusal alana ev sahipliği yapmış olan mekânların -günümüzde varlıklarını devam ettiriyor olmalarına rağmen esas işlevlerinin büyük ölçüde yazılı ve sözlü basın tarafından devralınmasıyla başlayan süreç artık internetle birlikte bambaşka bir biçim almıştır. Dolayısıyla, Habermas’ın kamusal alan için öngörmüş olduğu Aydınlanmacı, akılcı ve eleştirel tartışma ideallerinin internet ortamında hayat bulamadığı dair eleştiriler söz konusudur. İnternet’in yarattığı kamusal alan, ataerkilliğin kısmen daha az olduğu, katılımın burjuvalarla sınırlı kalmadığı ama aynı zamanda eleştirel ve rasyonel aklın her zaman egemen ol(a)madığı bir alan olarak nitelendirilmektedir.
Nettaş kavramını açıklayınız.
Her gün biraz daha siber alanı ifade eder hale gelen internet ortamının yeri yurdu yoktur. İnternette fiziki mesafeler ortadan kalkmış, ulus-devlet sınırlarının önemi ve etkisi silinmiştir. Aslında ulus-devletlerin sınırları ortadan kalkmasa da siber alanda bu sınırların, hudutların, gümrüklerin, pasaportların, vizelerin hiçbir önemi yoktur. Belirli bir ülkede ikamet etmeksizin o ülkenin içindeki kaynaklara veya insanlara erişim olanaklı hale gelmiştir. Hem ulus ötesi hem de uluslararası bir bağlam yaratan internet, küreselleşmeye paralel olarak yurttaşlığın da tanımını genişletmektedir. Aynı ülkede yaşayan insanlar için ülkesel bir tanım olan “yurttaşlık” (citizen) yerine aynı ağı paylaşıyor olma, küresel internet uzamının bir üyesi olma durumuna işaret eden “nettaşlık” (netizen) kavramı gündeme gelmiştir. 1992 yılında nettaş terimini ilk defa kullanan Michael Hauben bu yeni olguyu şöyle tanımlamıştır: “21. yüzyıla hoş geldin. Sen bir nettaş’sın ve Net’in mümkün kıldığı global bağlar sayesinde bu dünyanın bir yurttaşısın. Herkesi hemşehrin olarak kabul ediyorsun. Fiziki olarak bir ülkede yaşıyorsun ancak global bilgisayar ağı yoluyla dünyanın büyük kısmıyla temas halindesin. Sanki Dünya’daki diğer nettaşlarla kapı komşusu olarak yaşıyorsun. Coğrafi ayrılıklar [artık] aynı sanal uzamın varlığıyla ortadan kalkıyor” (Hauben, 1992’den aktaran Kılıçbay, 2005: 27). Artık aynı ağı paylaşan insanlar, zaman ve mekân kısıtlamalarının varolmadığı ya da bu boyutların etkili olmadığı bir üst kültür oluşturabilme imkânına sahiptir. Farklı kültürlerle tanışma ve etkileşim içine girmenin çok kültürcü bir duyarlılığın oluşmasında oynayacağı rol, çok kültürlülüğün de demokratik idealler açısından taşıdığı önem son derece açıktır.
"Enformasyon toplumu" kavramı ekseninde internete yöneltilen eleştirileri değerlendiriniz.
Günümüzde çok sayıda insan interneti hükümet politikalarını ve uygulamalarını takip etmek, çeşitli kamusal sorunları tartışmak, belirli resmi kurum ve kişilerle bağlantı kurmak vb amacıyla da kullanmaktadır. İnternet, siyasetle ilgili enformasyona ulaşma imkânlarını kayda değer biçimde arttırmakta ve yurttaşlara demokratik siyasi katılım ve temsille ilgili yeni imkânlar sunmaktadır. Bu anlamda, internetin, sosyal medya ağlarının enformasyona erişimi, bu enformasyonun dağıtımını ve paylaşımını daha kolaylaştırdığı ve belirli düzeyde demokratikleştirdiği belirtilebilir. Gelgelelim, daha çok “enformasyon toplumu” yaklaşımı içerisinde, enformasyonun çoğalması ve erişiminin kolaylaşmasının mevcut eşitsizlikleri giderici bir işlev göreceği öne sürülmektedir. Enformasyonun çoğalması ve herkesin istediği enformasyona daha kolay ulaşabilmesi durumuna hayati önem atfeden bu yaklaşıma göre, televizyon ile bilgisayar gücü birbirine tamamen bağlandığı zaman kablolu ve dijital yayınlardan herkesin yararlanması, bilgi zenginleri ile bilgi yoksulları arasındaki uçurumu en sonunda ortadan kaldıracaktır. İnsanlar enformasyona erişmek, sorunları tartışmak, seçimlere katılmak ve belki de fiilen oy kullanmak için bilgisayar kullandıkça demokrasi de serpilip gelişecek, merkezi yönetimin otoritesi ve kemikleşmiş bürokrasiler zayıflayacaktır. Böylelikle, internetin egemen olduğu bir Dünya’da, internet sayesinde eşitlik idealinin gerçekleştiği bir demokrasi ortaya çıkacaktır. Ancak, küreselleşme söylemi içerisinde giderek artan bir güce sahip olan bu gibi göz kamaştırıcı söylemlerin çizdiği “güllük gülistanlık” tabloya karşı bir soru işareti koyan, internetin “kendiliğinden” demokratikleştirici ya da kendiliğinden “iyi” olamayacağına dikkat çeken sosyal bilimciler kayda değer çekinceler öne sürmektedir. Hatta söz konusu eleştirilerin odak noktasında, iletişim teknolojilerine ve internete yönelik “sihirli değnek” yakıştırmasının iletişim teknolojilerinin ve internetin asıl demokratik potansiyelinden yararlanılmasını engellediği düşüncesi vardır. Teknolojik yenilikler ile ekonomik ve toplumsal alan doğrudan ilişkili olmakla beraber, bu tespit teknolojik belirleyicilik durumuna yol açmamalıdır. Teknolojik gelişmenin kendine özgü bir mantıkla hareket ederek, tüm toplumsal kurumları/ilişkileri belirlediği ve toplumsal ilerlemeyi sağladığı görüşü olan teknolojik belirleyicilik toplumsal değişmeyi sadece teknoloji değişkenine indirgeyerek açıklamaya çalışmaktadır. Bundan dolayı, oldukça indirgemeci ve gerçek dışı bir bakış açısı olarak nitelendirilmekte ve yaygın olarak kabul görmemektedir. Zira teknoloji özerk bir konuma sahip değildir. Toplumsal değişim ve ilerlemenin tek başına teknolojik yeniliklerin bir sonucu olmadığı ve olamayacağı ise tarihsel olarak kuşku götürmemektedir
İnternetin sosyo-ekonomik etkileri nelerdir?
İnternetle birlikte meydana gelen oldukça önemli bir dizi sosyo-ekonomik etki söz konusudur. Bunlardan ilki ev ve işyeri arasındaki tarihsel ayrımın kimi işler açısından artık ortadan kalkıyor olması ve “tele-çalışma” olgusunun yavaş da olsa yaşama geçmeye başlamasıdır. Artık pek çok büro işi için iş yerinde bulunmak gerekmemektedir. Böylelikle, günümüzde giderek artan sayıda ücretli, iş yerine gitmeksizin, “işini” işverenin bilgisayarına doğrudan ya da ağ aracılığıyla bağlı bir kişisel bilgisayar sayesinde evden yürütebilmektedir. Bu durum, orta vadede ülke emek piyasalarını önemli ölçüde esnekleştirerek ülke ekonomilerinin işleyişini kayda değer düzeyde değiştirme potansiyeli içermektedir. Kaldı ki, kimi küresel ölçekli büyük şirketlerin rutin işlerini 3. dünya ülkelerindeki temsilcilikleri aracılığıyla bu ülkelerdeki ucuz emek piyasalarına havale etmeye başlamış olmaları sürpriz değildir. Diğer taraftan, ticaretin ve ekonominin niteliği önemli ölçüde değişmeye başlamıştır. Elektronik ticaret (e-ticaret) son yılların en gözde konularından biri olmuştur. Dünya’da ve Türkiye’de elektronik ortamda ticaret yapmak isteyen firma sayısı her geçen gün artmaktadır. Şirketler dünyanın her köşesinde bulunan tüketicilere, bir başka deyişle daha fazla tüketiciye ulaşabildikleri ve mevcut işletme maliyetlerinde dönem içinde belirgin bir şekilde düşüş elde edebildikleri için internet üzerinde yapılan ticaret yönünde yatırımlarını arttırmaktadırlar. Dünya’daki e-ticaret hacmi 2011 yılı itibarıyla 10 trilyon Doları geçmiştir. İnternet uygulamaları ticari tanıtım ve pazarlama etkinlikleri açısından çeşitli yenilikler sunmaktadır. İnternetle birlikte e-pazarlamanın giderek ivme kazandığı, mevcut pazarlama ve reklamcılık anlayışının ise oldukça değiştiği açıktır. İnternette sörf yaparken karşılaştığımız reklamlar bu durumun, yani ticarileşmenin bir boyutudur. İnternet sitelerindeki reklamların anında başka sunuculardaki reklamın kaynağına bağlanabilme özelliği, bu reklamların anında alış-verişe dönüşebilmesini mümkün kılmaktadır. Diğer taraftan, kaç kişinin internet sitesini tıkladığını gösteren sayaçlar aynı zamanda o siteye verilen reklamın miktarını da belirlemektedir. Golding ve Murdock (1991)’a göre bu durum internet kullanıcılarını tüketici olarak algılamanın ötesinde onları birer metaya dönüştürmektedir (Akt, Başaran, 2005:41). İnternet ortamında alışveriş yapma oranı gün be gün yükselmektedir. Komisyoncuların ve dağıtımcıların devre dışı kalmasıyla ticari işlemler ucuzlamaktadır. Özellikle, internet üzerinden alışverişte tam güvenliğin sağlanması ile parakende ve diğer piyasalar önemli bir dönüşüm geçirmektedir. Örneğin Amazon ve benzeri siteler müşterilerine, günün 24 saati, tarayabilecekleri devasa kataloglar, kitap tanıtım yazıları ve kitap içeriklerinin yanı sıra kitapları cezbedici indirimlerle satın alma imkânı sunmaktadır. Gelgelelim, kitap okuruna oldukça cazip gelecek bu örnekteki gibi internetle alış verişin yaygınlaşmasında ödenecek gizli bir bedel de söz konusudur: Kitabı ve okumayı sevenlerin bir araya geldikleri bir mekân olarak geleneksel kitapçıların zaman içerisinde yok olması. Kitapçılar ve diğer yerel dükkânlar toplumsallaşmanın yaşandığı, kent kültürünün önemli ve vazgeçilmez mekânlarıdır. Dolayısıyla, alışveriş pratiğinin giderek internet üzerinden gerçekleşmesi kent kültürüne yönelik önemli bir tehdit oluşturacaktır. Unutulmamalı ki, internetin sağladığı kolaylıklar giderek alışkanlıklara dönüşecek ve önemsiz görünen bu alışkanlıkların önemli toplumsal sonuçları olabilecektir. İnternetle birlikte elektronik ekonomi adı verilen yeni bir düzene geçileceği ve bu yeni ekonomik düzenin hem üretim hem de tüketim süreçlerine önemli etkileri olacağı tahmin edilmektedir. Ayrıca, elektronik ekonominin bir takım yeni ve eşitlikçi imkânlar sunduğu ifade edilmekte, buna örnek olarak küçük girişimcilerin küçük sermayeleriyle büyük başarılar sağladığı kimi başarı öyküleri gösterilmektedir. Egemen sektör ilişkileri nedeniyle ürettikleri ürünleri kamusal dolaşıma sokamayanlar için de önemli imkânlar söz konusudur. Örneğin mp3 teknolojisi ki mevcut müzik endüstrisine tehdit olarak da değerlendirilmektedir, bir çok genç müzisyenin bestelerinin çok sayıda kişiye ulaşmasını ve kimilerinin kısa sürede önemli başarılar sağlamasını olanaklı kılmıştır. Diğer taraftan, sosyal medyanın hayatımızın vazgeçilmezi olmasıyla birlikte “sosyal medya uzmanı’ gibi bir iş tanımı meslekler sözlüğüne girmekle kalmamış, Dünya’da yüzbinlerce kişiye istihdam sağlayan yeni bir işkolu haline gelmiştir. Kariyer sitelerinin “sosyal medya uzmanı” ilanları ile dolu olduğu günümüz dünyasında sosyal medya uzmanlığı sadece Türkiye’de artık 100’den fazla ajansın hizmet verdiği ve 2000’den fazla kişiye istihdam sağlayan yeni bir işkolu haline gelmiştir (Radikal Gazetesi - 29 Ocak 2012) Ancak, elektronik ticaretin mevcut ekonomik düzenin giderek artan eşitsizliklerini devam ettirecek şekilde kurumsallaştığı da gözlenmektedir. Kaldı ki, bu yeni düzenin, sermaye birikimi, emeğin ücretlendirilmesi ve bölüşüm ilişkileri gibi kritik konularda önemli bir farka sahip olmayacağı bugünden rahatlıkla görülebilmektedir.