Ceza Savunması ve Süjeleri
Ceza muhakemesinde, savunma faaliyetinin, maddi gerçeğin bulunması ve kamusal menfaat bakımından önemi nedir?
Savunma, sadece şüpheli veya sanık bakımından değil, devlet ve toplum bakımından da büyük önem taşımaktadır. Suçlu olduğu belirsiz olan ve masumiyet karinesinden yararlanan şüpheli veya sanığın en temek hakkı, hakkındaki iddialara karşı kendisini savunma imkânına sahip olmasıdır. Şüpheli veya sanık hakkında iddia makamının ortaya koyduğu şüphenin yenilmesi, ancak savunmayla mümkündür. Nitekim şüpheli veya sanık bakımından savunma, iç hukukta ve uluslararası belgelerde bir hak olarak nitelendirilmiştir. Şüpheli veya sanığın bu hakkı kullanarak, iddia edilen suçu işlemediğini veya iddia edilenden daha az ceza alması gerektiğini karşı-tez olarak ileri sürebilmesi, ceza muhakemesi bakımından bir zorunluluktur. Muhakeme de savunma hakkının sağlanması, maddi hakikatin bulunması bakımında da büyük önem taşıdığından, adaletin sağlanması görevi bulunan devlet bakımından da savunma büyük önem taşımaktadır. Zira ceza muhakemesinin temel amacı, suçlu ve suçsuzların ayrılarak, masumların cezalandırılmasının önlenmesi ve suçluların da hak ettikleri kadar ceza almalarının sağlanmasıdır. Bunun sağlanması durumunda, toplumsal barış ve düzen bakımından zorunlu olan toplumun adalete olan güveni sağlanacaktır.
Müdafi kime denir?
Müdafi; şüpheli veya sanığın ceza muhakemesinde savunmasını yapan avukatı ifade etmektedir.
Ceza muhakemesinde savunma neyi ifade eder?
Savunma, suçlamaya karşı sanığın yararına yürütülen; onu hukuki ve fiilî açıdan korumayı amaçlayan bir faaliyettir.
Zorunlu müdafilik neyi ifade eder?
Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanığa, şüpheli veya sanığın istemi olup olmadığına bakılmaksızın, soruşturma evresinde, ifadeyi alan merciin veya sorguyu yapan hâkimin istemi üzerine; kovuşturma evresinde ise mahkemenin istemi üzerine, baro tarafından avukat görevlendirilmesine zorunlu müdafilik adı verilmektedir.
CMK’da hükme bağlanan zorunlu müdafilik halleri nelerdir?
CMK’da hükme bağlanan zorunlu müdafilik halleri şunlardır;
- Şüpheli veya sanığın, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan etmesi (CMK m. 150/1).
- Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanığın, çocuk, kendini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz olması (CMK m. 150/2).
- Soruşturma veya kovuşturma konusu suçun cezasının alt sınırının beş yıldan fazla hapis cezasını gerektirmesi (CMK m. 150/3).
- Resmî bir kurumda kusur yeteneğinin araştırılması için gözlem altına alınmasına karar verilecek olması (CMK m. 74/2).
- Tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilmesi (CMK m. 101/3).
- Davranışları nedeniyle, hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşılan sanığın yokluğunda duruşma yapılması (CMK m. 204/1).
- Kaçak sanık hakkında duruşma yapılması (CMK m. 247/4).
- Seri muhakeme usulünün uygulanması (CMK m. 250/3-9).
CMK’ya göre şüpheli veya sanık ile müdafi hangi koşullar altında görüştürülür?
Şüpheli veya sanık, vekâletname aranmaksızın müdafii ile her zaman ve konuşulanları başkalarının duyamayacağı bir ortamda görüşebilecektir. Ayrıca bu kişilerin müdafii ile yazışmaları denetime tâbi tutulamayacaktır.
Müdafiin dosya inceleme yetkisinin kapsamı nedir?
CMK’nin 153. maddesinin birinci fıkrasında müdafiin, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebileceği ve istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabileceği düzenlenmiştir. CMK m.153, müdafiin soruşturma safhasında da dosya içeriğini inceleyebilmesini kural hâline getirmektedir ki bu savunmanın hazırlanabilmesi bakımından son derece olumlu bir düzenlemedir. Ancak maddenin ikinci fıkrasına göre, müdafiin dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisi, fıkrada sayılan suçlarla sınırlı olmak üzere, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim kararıyla kısıtlanabilecektir. Bununla birlikte, üçüncü fıkraya göre, yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adli işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında, kısıtlama kararı verilmesi mümkün değildir. Söz konusu kısıtlama soruşturma evresiyle sınırlı olduğundan dördüncü fıkraya göre, müdafi, iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiği tarihten itibaren dosya içeriğini ve muhafaza altına alınmış delilleri inceleyebilecek; bütün tutanak ve belgelerin örneklerini harçsız olarak alabilecektir. Buna göre iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiği anda, gizlilik tam anlamıyla kalkacaktır ve müdafi hiçbir kısıtlama olmadan dosya içeriğini inceleyebilecek ve istediği belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilecektir. Buna göre, müdafi soruşturma evresinin başından sonuna kadar kural olarak dosyayı inceleme hakkına sahip olmakla birlikte, bu hak, iddianamenin kabulünden sonra mutlak hâle gelmektedir.
Müdafi hangi sınırlar kapsamında kanunyoluna başvurabilir?
Kural olarak müdafi, müdafiliğini üstlendiği kişilerin açık arzusuna aykırı olmamak koşuluyla kanunyoluna başvurabilir.
Müdafi şüpheli veya sanığın aleyhine kanunyoluna başvurabilir mi?
Müdafiin savunma görevi, müdafiin, şüpheli veya sanığa zarar verecek veya onların aleyhine olacak açıklama ve davranışlardan kaçınmasını da gerektirdiğinden, müdafii şüpheli veya sanığın aleyhine kanun yoluna gidemeyecektir. Yani müdafii ancak şüpheli veya sanık lehine kanun yoluna gidebilir.
Müdafiin sır saklama yükümlülüğünün nedeni nedir?
Müdafiin, savunma görevini hakkıyla yapabilmesi için, şüpheli veya sanığın bildiklerini müdafie çekinmeden anlatabilmesi gerekir. Şüpheli veya sanığın hakikati, müdafie anlatabilmeleri için de müdafiin bu anlatılanları açıklamayacaklarına güvenmeleri gerekmektedir. Bu nedenle müdafiin sır saklama ödevi kabul edilmiştir.
CMK’ya göre şüpheli ve sanık kime denir?
CMK’ye göre, şüpheli, soruşturma evresinde, suç şüphesi altında bulunan kişiyi; sanık, kovuşturmanın başlamasından itibaren hükmün kesinleşmesine kadar, suç şüphesi altında bulunan kişiyi ifade eder.
Tüzel kişiler şüpheli veya sanık olabilir mi?
Ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesinin sonucu olarak, tüzel kişilerin cezai sorumluluğu kabul edilmemiş ve tüzel kişinin organ ve temsilcisinin fiil ve tasarrufları dolayısıyla tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanamayacağı düzenlenmiştir. Tüzel kişi belli bir amaca yönelik, gaî olarak hareket edemeyeceğinden, tüzel kişinin bir normun muhatabı olarak telakki edilmesi mümkün değildir. Sadece bir insan tarafından gerçekleştirilebilecek gaî hareketten ibaret olan fiil, suçun esasını teşkil etmektedir. Bu nedenle tüzel kişi, suç faili olarak kabul edilemez. Dolayısıyla tüzelkişilerin şüpheli veya sanık olması mümkün değildir.
Sanığın adil yargılanma hakkı neyi ifade eder?
Anayasa m. 36’da adil yargılama hakkı anayasal bir hak olarak açıkça teminat altına alınmıştır. Adil yargılanma ilkesinden maksat, ceza muhakemesi işlemlerinin kandırma, yanıltma veya zorlama gibi irade serbestisini engelleyen veya savunmayı kısıtlayan yollara sapılmaksızın, hukuk devleti ilkesine uygun olarak, önceden kanunla öngörülmüş bulunan esaslar çerçevesinde yapılmasıdır. Buna göre, şüpheli veya sanığın adil yargılanmış sayılabilmesi için muhakemenin usul kurallarından kaynaklanan belli ilke ve haklara uygun olarak yürütülmesi gerekmektedir. Bu ilke ve haklar genel olarak, silahların eşitliği ilkesi, bağımsız ve tarafsız hakim tarafından yargılanma hakkı, kanuni (olağan) hakim ilkesi, duruşmada bulunma hakkı, duruşmanın açıklığı ilkesi, meram anlatma hakkı, savunma hakkı, müdafi yardımından yararlanma hakkı, isnadı öğrenme hakkı, savunmayı hazırlamak için gerekli zamana sahip olma hakkı, tercüman yardımından yararlanma hakkı, makul sürede yargılanma hakkı, denetim muhakemesine başvuru hakkı ile masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı gibi hak ve ilkelerden oluşmaktadır.
Silahların eşitliği ilkesinin kapsamı nedir?
Silahların eşitliği, hukuk devleti ve genel eşitlik ilkesinin bir sonucudur. Bütün muhakeme süreci boyunca gözetilmesi gereken silahların eşitliği ilkesi, her iki tarafın yargılama sırasında usul açısından eşit konuma sahip olmalarını sağlayacak tarzda muamele görmeleri ve davaya hazırlanırken eşit konumda bulunmaları anlamına gelir. Bu her iki tarafa da, karşı taraf karşısında kendisini esaslı bir surette dezavantajlı konuma sokmayan şartlarda görüşlerini sunmak için makul imkanların verilmesi anlamına gelir.
Ceza muhakemesinde bağımsız ve tarafsız bir yargı organı tarafından yargılanma hakkının istisnası var mıdır?
Bireylerin bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından şüpheli veya sanığa tanınan haklar gözetilerek yargılanma hakkı, adil yargılamanın can damarıdır. Bağımsız ve tarafsız bir yargı yeri tarafından yargılanma hakkı istisna kabul etmeyen mutlak bir haktır.
En yalın haliyle hakimin bağımsızlığı ve tarafsızlığı neyi ifade eder?
Bağımsızlık, kimseden emir almamak; tarafsızlık ise iddia ve savunma makamları bakımından objektif davranmak, birini veya diğerini kayırmamak demektir.
"Tabii" veya "olağan mahkeme ilkesi" neyi ifade etmektedir?
“Olağan” veya “tabii mahkeme”, somut bir olay veya olaylarla bağlantılı bir biçimde kurulmamış, önceden mevcut mahkemelerdir. Bu mahkemeler, suçtan sonra kurulmuş “olağanüstü” mahkemelerin zıddıdır. Olağan mahkeme hakimine “tabii hakim” denilmektedir. Olağanüstü mahkemeler, suç işlendikten sonra kuruldukları için, aynı zamanda tabii hakim ilkesine de aykırı düşmektedir. Tabii hakim ilkesinin gereği, bir uyuşmazlık ancak uyuşmazlığın doğumu anında görevli ve yetkili olan mahkeme tarafından yargılanabilecektir. Böylece bu ilkeyle, belli bir davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla, bu dava için özel olarak kurulacak bir mahkeme tarafından yargılanması yasaklanmakta, yani kişiye veya olaya özgü mahkeme kurma imkanı ortadan kaldırılmaktadır.
CMK’ya göre duruşma hangi hallerde kapalı yapılır?
Anayasa m. 141/1 ve CMK m. 182’ye göre de, mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Bu ilkenin ihlâlinin mutlak bozma sebebi sayılacağı açıklanmıştır (CMK m. 182 vd., m. 289/1-f ). Ancak duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına, genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde mahkemece karar verilebilecektir (takdiri gizlilik). Bununla birlikte duruşmanın kapalı yapılması konusundaki gerekçeli karar ile hüküm açık duruşmada açıklanmalıdır (CMK m. 182). Görüldüğü gibi kural, duruşmaların herkese açık olmasıdır. Gizli duruşma ise istisnadır. Gizlilik kararı talep üzerine verilebileceği gibi, resen de verilebilir. Ancak duruşmanın gizli olması kararı ve sebepleri aleni olarak tefhim olunacağı gibi hüküm dahi herhalde aleni açıklanır. Ancak sanık, on sekiz yaşını doldurmamış ise duruşma kapalı yapılacak (zorunlu gizlilik); hüküm de kapalı duruşmada açıklanacaktır (CMK m. 185).
Şüpheli veya sanığın tercümandan faydalanma hakkının kapsamı nedir?
“Tercüman bulundurulacak hâller” başlıklı CMK m. 202/1’e göre, sanık meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilmiyorsa; mahkeme tarafından atanan tercüman aracılığıyla duruşmadaki iddia ve savunmaya ilişkin esaslı noktalar tercüme edilecektir. Maddenin üçüncü fıkrasına göre, bu hüküm, soruşturma evresinde dinlenen şüpheli hakkında da uygulanacaktır. CMK m. 324/5’e göre, Türkçe bilmeyen ya da engelli olan şüpheli, sanık, mağdur veya tanık için görevlendirilen tercümanın giderleri, yargılama gideri sayılmayacak ve bu giderler Devlet Hazinesince karşılanacaktır. Maddenin dördüncü fıkrasında, maddenin birinci fıkrasında sağlanan tercüman hakkı daha da genişletilmiştir. Buna göre, sanık, meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilse dahi, iddianamenin anlatılması veya esas hakkındaki mütalaanın verilmesi üzerine sözlü savunmasını, kendisini daha iyi ifade edebileceğini beyan ettiği başka bir dilde yapabilecektir.
Suçsuzluk karinesi neyi ifade eder?
Anayasa’da m. 38/4’de açıkça ifade edilen bu hak bir kimsenin suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar suçlu sayılmasına engel olur. Buna göre, kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmadıkça, adli veya idari bir makam tarafından bir kimsenin suçlu olduğuna ilişkin açıklama yapılması, masumiyet karinesinin bir sonucu olarak “lekelenmeme hakkını” ihlal eder.