Türkiye’de Tarımsal Üretim ve Tarımsal Dış Ticaret
Son yıllarda ülkemizdeki tarımı yakından ilgilendiren üç önemli gelişme bulunmaktadır. Bu gelişmeler nelerdir?
Son yıllarda ülkemizdeki tarımı yakından ilgilendiren üç süreç (gelişme) bulunmaktadır. Birinci süreç, Türkiye’nin 2000 yılından bu yana iç pazara dönük uyguladığı Tarım Reformu uygulaması, ikinci süreç, Dünya Ticaret Örgütü̈ Tarım Anlaşması müzakerelerinin devam etmesi ve üçüncü süreç ise Türkiye’nin AB Ortak Tarım Politikasına uyum çabaları içine girmiş olmasıdır. Bu üç süreç Türk tarım sektörünü, tarımsal üretimi ve üreticileri doğrudan etkilemekte, tarımsal yapıda üreticilerin üretim kararlarında ve planlamalarında etkili olmaktadır.
Genel olarak bakıldığında ülkemizde tarımsal ürün üretimi ne durumdadır?
Genel olarak ülkemizde tarımsal ürün üretimi, bazı istisnalar dışında, iç talebi karşılayabilecek durumdadır. Son dönemlerdeki gelişmelere rağmen tarım sektörü ulusal ekonomideki önemini, özellikle istihdam ettiği nüfus bakımından korumaktadır. Dolayısıyla, ülke, tarım ürünleri ticaretine duyarlı bir yapıdadır. Tarımsal üretimde verim, henüz arzulanan düzeye ulaşmamış ve gerek iç gerekse dış pazarlama organizasyonunda etkinliği azaltıcı unsurlar bulunmaktadır. Pazarlama organizasyonundaki yetersizlik, tarımsal üretimin gelişmesini yavaşlatan faktörlerden biridir. Oysa Türkiye’nin dünya pazarına daha fazla ve daha iyi koşullarla tarımsal ürün satması, satışlarını zaman içinde ham maddelerden işlenmiş ürünlere doğru kaydırarak artırması ve böylece dünya pazarındaki payını büyütmesi gerekmektedir.
Türkiye’deki tarım sektörünün başlıca temel düzenlemelere ihtiyacı vardır. Bu temel düzenlemeler neler olabilir?
Türkiye’deki tarım sektörde yapılması gereken başlıca temel düzenlemeler şunlardır:
- İç ve dış piyasa koşulları dikkate alınarak tarımsal üretim politikası oluşturulmalıdır.
- Üretimde verim ve kaliteyi artıracak stratejiler belirlenmelidir.
- Pazarlama alt yapısı iyileştirilmelidir.
- Üreticiler arasında pazarlama kuruluşları arasında ve üreticilerle pazarlamacılar ve işleme sanayi arasında yatay ve dikey entegrasyonu sağlamak için örgütlenme teşvik edilmelidir.
- İç ve dış pazarlama organizasyonunda kurumsal yapı, görev ve yetki dağılımının yeniden düzenlenmesi ve arz konsantrasyonunun artırılması suretiyle iyileştirilmelidir.
- Dış ticaret politikası oluşturularak buna uygun stratejiler belirlenmelidir.
- Pazarlamada vergi kayıplarını ve haksız rekabeti önleyecek ve piyasanın şeffaflığını sağlayacak düzenlemeler (ürün borsaları, zorunlu standardizasyon uygulamaları vb.) yapılmalıdır.
- Tarıma dayalı sanayilerin gelişmesi teşvik edilmelidir.
Teorik olarak ulusal ekonomiler güçlendikçe büyüyen GSMH içerisinde tarımın payı göreli olarak neden azalmaktadır?
Teorik olarak ulusal ekonomiler güçlendikçe büyüyen GSMH içerisinde tarımın payı göreli olarak azalır. Bu durum, tarımda yaratılan katma değerin diğer sektörlere oranla daha düşük olması ve gelir arttıkça tüketim harcamalarının sınai mallara ve hizmetler sektörüne kayması ile açıklanmaktadır. Ekonomik kalkınma ile birlikte millî gelirin artması ve gıda maddeleri talebinin giderek küçülmesi, tarım dışı sektörlerin büyüme hızının tarım sektörünün büyüme hızının üzerine çıkması, tarım sektörünün millî gelir içindeki payının zamanla azalması sonucunu doğurmaktadır.
Tarımın ekonomi içindeki payının azalması neyi gösterir?
Bugün gelişmişliğin göstergelerinden biri, tarımın ekonomi içerisindeki payının küçüklüğüdür. Bu payın küçüklüğü, bir yandan tarım toplumu olmaktan çıkmışlığın veya sanayi ve hizmetlerin büyüklüğünün bir işaretidir. Bu bağlamda dikkat edilmesi gereken göstergeler arasında kırsal nüfusun yüksekliği, tarımsal istihdamın toplam istihdamdaki payı ve tarımın GSYİH içindeki payının yanı sıra, destekleme ödemelerinin mutlak ve göreli payı da bulunmaktadır.
Organik tarım ne demektir?
Organik tarım, üretimde kimyasal girdi kullanmadan, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimidir. Organik tarımın amacı, toprak ve su kaynakları ile havayı kirletmeden çevre, bitki, hayvan ve insan sağlığını korumaktır. Organik tarımın geçmişi 20.yüzyıla dayanmaktadır. Zira çevre bilinci ve ozon tabakasındaki incelme ve dünya geleceğinin tehlikeye girmesi gibi konular gündeme gelmiştir.
Organik tarım için yapılan mevzuatlar ne zaman uygulamaya geçmiştir?
1991 yılından sonra Avrupa Topluluğunun 24 Haziran 1991 tarihli ve organik tarım faaliyetlerini düzenleyen yönetmeliği doğrultusunda devam edilmiştir. Daha sonra 2092/ 91 sayılı yönetmeliğin 14 Ocak 1992 tarihinde yayımlanan 94 /92 sayılı ekinde; Avrupa Topluluğuna organik ürün ihraç edecek ülkelerin uymak zorunda olduğu hususlar ayrıntıları ile belirtilmiş ve ülkelerin kendi mevzuatlarını uygulamaya koymaları ve bu mevzuatın da dâhil olduğu çeşitli teknik ve idari konuları içeren bir dosya ile Avrupa Topluluğuna başvurmaları zorunluluğu getirilmiştir.
Türkiye’deki organik ürün ihracatı nasıl gelişmiştir?
Dış pazarlarca talep edilen çeşitlerin talep edilen miktarlarda üretilmesiyle 1985 yılında başlayan organik tarım ürünleri üretimi, 2000’li yıllara gelindiğinde yeni bir boyut kazanmıştır. Kuru incir, kuru üzüm ve kuru kayısı ile başlayan organik tarım ürünleri üretimi, bitkisel ürünler, işlenmiş gıda ürünleri ve diğer tarım ve gıda ürünleri olarak sınıflandırabileceğimiz sektör el yelpazeye ulaşmıştır. İlk yıllarda sadece 8 ürün organik olarak üretilirken 2008 yılında üretilen ürün çeşidi 247’ye ulaşmış, 9.384 üretici 141.752 hektar alanda 415.380 ton ürün elde etmiştir. 2017 yılında üretilen ürün çeşidi 214’e ulaşmış, 543.033 hektar alanda 2.406.606 ton ürün elde edilmiştir. İhracatımızın yöneldiği ülke sayısı 33 olup AB ülkeleri en önemli ihraç pazarlarımızı oluşturmaktadır. AB ülkeleri dışında, Kuzey Avrupa ülkeleri, ABD, Kanada, Güney Kore, Tayvan, Yeni Zelanda ve Japonya dikkat çeken potansiyel pazar görünümündedir.
Türkiye’nin tarımsal dış ticareti nasıldır?
Türkiye, Avrupa Birliği ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere birçok ülkeye fındık, kuru incir, çekirdeksiz kuru üzüm, Antep fıstığı, kuru kayısı, tütün, zeytinyağı, pamuk, baklagiller, yaş meyve-sebze ihracatı yapmaktadır. Türkiye bu ürünlerin ihracatında dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer almaktadır. İthal edilen tarımsal ürünlerin başında ise; buğday, mısır, pirinç, yağlı tohumlar, pamuk, canlı hayvan ve et gelmektedir.
Türkiye’nin hububat dış ticaretinin görünümü nasıldır?
Beslenmede taşıdığı büyük önem nedeniyle dünyanın en stratejik ürün grubunu oluşturan hububat, dış ticarette ülkemiz için büyük önem taşımaktadır. 1980’li yıllara gelinceye kadar tüm hububat ürünlerinde net ihracatçı olan ülkemiz daha sonraki yıllarda üretim artışının nüfus ve tüketimde görülen artışa paralel bir seyir izlememesi neticesinde, arpada net ihracatçı pozisyonunu korurken pirinç mısır ve darılarda da önemli bir ithalatçı, buğdayda ise bazı yıllar net ithalatçı, bazı yıllar ise net ihracatçı durumuna girmiştir. Ancak ülkemiz, üretim miktarında görülen artış neticesinde 2006 yılı itibariyle mısır dış ticaretinde de uzun yıllar ilk kez net ihracatçı konumuna gelmiştir. Net ihracatçı olduğumuz arpada en büyük ihraç pazarlarımız Suriye, Suudi Arabistan, Tunus ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olup buğday ihracatında ise İtalya, Yemen, Kenya, Bangladeş, Cezayir ve Irak en önemli yeri tutmaktadır. 2006 yılına kadar net ithalatçı olduğumuz mısırda ithalatımızın önemli bir kısmı Arjantin, ABD, Fransa ve Romanya’dan gerçekleştirilmiş olup pirinç ithalatımız ise büyük ölçüde Mısır, ABD ve İtalya’dan gerçekleştirilmektedir. 2006 yılında önemli ölçüde artış gösteren mısır ihracatımız özellikle Suriye, İtalya, İspanya, Fransa ve İsrail’e yönelmiş bulunmaktadır.
Tarım ürünleri dış ticareti ile uğraşan işletmeler beli başlı sorunları nelerdir?
Tarım ürünleri dış ticareti ile uğraşan işletmeler, yüksek maliyet ve düşük getiri gibi sorunlar ile karşılaşmaktadırlar. Tarım sektörünün karşılaştığı sorunlar işletmeler arası farklılık gösterebilmekte ve her sorun her işletme için aynı oranda önem arz etmemektedir. Söz konusu sorunlar genel olarak, dünya piyasalarındaki belirsizlik ve istikrarsızlık, haksız rekabet, tarife dışı engeller, yüksek nakliye, işlem ve vergi maliyeti, yüksek ham madde ve ara mal maliyeti, talebe uygun ve rekabetçi fiyattan ürün sunamama, pazarlama sorunları, finansman sorunları ve teşviklerin yetersizliği olarak sayılabilir.
Tarımsal işletmeler dağınık ve küçük olması hangi sorunları da beraberinde getirmektedir?
Tarımsal işletmeler dağınık ve küçük olduklarından ekonomik çıkarlarını korumaları güç olmakta, verimliliği artırma ve ürünü değerlendirmede sermaye olanaklarından yoksun olduklarından ürünlerin satışında da pazarda etkili olamamaktadırlar. Bu işletmelerin ekonomik ve sosyal gelişimlerinin sağlanması, üreticilerin iyi örgütlenmesi ile mümkün olmaktadır. Kırsal alanda üretimi daha iyi yönlendirmek, özellikle küçük aile işletmelerinin üretim gücünü ve gelirini artırmak, dolayısıyla hayat seviyelerini yükseltmek açısından da örgütlenme önemli olup tarım ürünlerinin fiyat talep esnekliğinin düşük olması nedeniyle fiyat dalgalanmalarından geniş ölçüde etkilenen tarım sektörü, ürünün üretiminden pazarlanmasına kadar geçen tüm aşamalarda örgütlenmeye diğer sektörlerden daha çok gereksinim göstermektedir. Bu nedenle ekonomileri az ya da çok tarımsal ürün ticaretine bağımlı (duyarlı) ülkelerde, tarım sektörünün iç ve dış pazarlarda rekabet edebilecek güçlü bir yapıya kavuşturulması, büyük önem taşımaktadır. Böyle bir yapının tesisi ancak üretim aşamasından başlayıp pazarlamanın son aşamasına kadar geçen süreçteki tüm unsurlarda sağlam temellere dayalı güçlü yapıların oluşturulmasıyla olanaklıdır.
Tarımsal ticaretin serbestleşmesinin belirtileri nelerdir?
Tarımsal ticaretin serbestleşmesi üç şekilde kendini gösterir. Birincisi, tarım piyasalarında kamu müdahalelerinden uzaklaşılarak tam rekabet piyasasına doğru geçiştir. Bir ülkede kamu müdahalesi ile rekabetçi piyasaların oluşturacağı denge durumunda bir değişiklik yaratılması ile kaynak dağılımı etkilenmekte ve piyasa açısından optimal (ya da etkin) olmayan bir denge noktasına doğru hareket başlamaktadır. Bu durum ticaret yapan ülkelerin herhangi birisinde gerçekleştiğinde diğer ülke piyasalarının etkin çalışmasını da engelleyecektir. Bu çerçevede kaynakların etkin kullanımı için müdahalenin önlenmesi gerekir. İkinci gösterge, ortalama gümrük tarifeleri ve sektöre yönelik yurt içi destek oranlarının azaltılmasıdır. Gümrük tarifelerinden ve yurt içi desteklerden yararlanan ülkeler diğer ülkeler karşısında haksız bir rekabet üstünlüğü sağlamaktadır. Bu tür uygulamalar, serbest dış ticaret politikalarının özünü oluşturan “karşılaştırmalı üstünlük” olgusunu anlamsız kılmaktadır. Serbestleşmenin bir diğer göstergesi ise reel kurun ve reel efektif sektörel kurların zaman içinde görece istikrarlı olduğu, büyük dalgalanmaların yaşanmadığı bir ortamın varlığıdır. Reel kurların istikrarlılığı yine ticaret yapan ülkeler arası mal ticaretinde fiyat oynaklıklarının ve dolayısıyla rekabet edebilirlikte değişkenliğin bulunmadığı, karşılaştırmalı üstünlük esasına göre yürütülen ticari ilişkileri garanti edecektir.
Türkiye’de tarım hâlen genel ekonomiye ve ülke sanayine önemli katkılar yapan, nüfusun önemli bir bölümünün (%32) yaşadığı ve toprağa bağlı olduğu bir sektördür. Türkiye tarımının birçok yapısal sorunu bulunmaktadır. Bu sorunların başlıcaları nelerdir?
Türkiye tarımının birçok yapısal sorunu bulunmaktadır. Bunlar;
- 4,5 milyon tarım işletmesi başına ortalama 55 dekar arazi düşmektedir ve bu araziler en az 5-6 parçadır. Miras hukukunun düzenlenmemesinden kaynaklanan bu sorun işletmelerin “ticari tarım” yerine “geçimlik tarım” yapmasına neden olmaktadır. Bu işletmeler geçimlik tarım yaptıklarından bir ölçüde toprağa bağlı kalıp genel ekonomiye yeterince katkı yapmamaktadırlar.
- Tarımsal girdi kullanımı (tohumluk, gübre, ilaç) ve bilgi edinimi Ziraat Mühendisine ya da Tarım teşkilatlarına danışarak değil, günü̈ kurtarabilmek için başta komşudan, akrabadan ya da girdileri satan kişi veya kurumlara danışılarak yapılmaktadır.
- Tarıma girdi sağlayan, tarımsal ürünleri üreticilerden satın alıp bir ölçüde pazar garantisi sağlayan kurum ve kuruluşlar can çekişmektedir. Bunun en önemli nedeni 1980 sonrası uygulanan yanlış politikalardır. Bu dönemle birlikte SEK, YEMSAN, EBK gibi tarımsal KİT’ler plansız bir şekilde özelleştirilmiştir. Özellikle 1990’ların ikinci yarısından sonra Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri (Tariş, Çukobirlik, Trakya Birlik, Fiskobirlik gibi) destekleme alımlarından vazgeçildiğinden devlet desteğinden yoksun kalmış ve piyasaları düzenleme görevlerini yapma olanakları kalmamıştır.
- TMO, TEKEL ve ÇAYKUR gibi kuruluşlar özerk olmadıklarından popülist politikalardan ötürü̈ verimli çalıştırılamamış ve tarımsal desteklemede görevini yapamaz duruma getirilmişlerdir. Hatta TEKEL’in birçok işletmesi özel sektöre devredilmiştir.
Türkiye’de tarımsal üretim azlığı ve fazlalığı sorunun sebepleri nelerdir?
Tarımsal arzı kontrol altına alacak yol gösterici bir üretim planlaması yapılmamasından dolayı birçok üründe “üretim açığı” bazı ürünlerde de gereksiz stoklar oluşmuştur. Bazı tarım ürünlerinde fazlalıklar (fındık, çay, tütün vb.) ve diğerlerinde açıklar (pirinç, ayçiçeği vb.) maalesef popülist ve hatalı politikalar sonucu meydana gelmiştir.
Tarımda yaşanan en önemli temel sorunlar nelerdir?
Tarımda yaşanan en önemli temel sorunlar kısaca girdi fiyatlarının çok yüksek, desteklerin yetersiz olması ve etkin bir tarım politikasının uygulanmamasıdır. Türkiye’de iç göç yönünün tersine çevrilmesi, tarımda istihdamın arttırılması, kendi kendine yeten tarım ülkesi hüviyetinin yeniden kazanılması ve uluslararası rekabet avantajının elde edilebilmesi için tarımda verimliliğin maksimum seviyeye çıkartılması gerekmektedir.
Türkiye’de tarımsal verimliliğin arttırılması için neler yapılmalıdır?
Tarımsal verimliliğin artırılması için:
- Tarımsal işletmelere finansal performans analizi uygulamasının yerleştirilmesi ve bu konuda çiftçilerin eğitilmesi çiftçileri maliyetler ve kaynak kullanımı konusunda daha dikkatli davranmaya teşvik edecektir.
- Tarım sektörüyle bağlantılı tarımsal sanayilere yatırım yapılması hem tarımda üretkenliğin hem de tarım dışı sektörlerde istihdamın artırılması açısından etkin olacaktır.
- Tarımın rekabetçi bir yapıya kavuşması ve devletin korumacı-müdahaleci yapıdan ziyade piyasa mekanizmasının işlemesine olanak verecek verimliliği teşvik edecek ve piyasaları rekabete açacak politikaları uygulaması gerekmektedir.
- Bölgesel kalkınma planlarının hazırlanması ve istikrarlı bir biçimde uygulamaya dönüştürülmesi verimliliğin artırılmasına ve iç göçün azaltılmasına önemli katkılar sağlayacaktır.
Tarımsal ürün fiyatları ve üretim maliyetleri dünya piyasalarında ağırlık taşıyan ülkelerle karşılaştırıldığında yüksek kalmıştır. Bunun nedeni neler olabilir?
Tarımsal ürün fiyatları ve üretim maliyetleri Dünya piyasalarında ağırlık taşıyan ülkelerle karşılaştırıldığında yüksek kalmıştır. Bunun en önemli nedenleri Türkiye’deki tarımsal girdi fiyatlarının ve özellikle akaryakıt, tohumluk, gübre, ilaç gibi girdilerin fiyatlarının çok yüksek olması ve aynı zamanda arazilerin dağınık, parçalı ve küçük olmasından ötürü̈ verimlilik düzeyinin düşük oluşudur.
Tarımsal kooperatifçilik neden önemlidir?
Tarımsal kooperatifçilik gelişmemiştir. Üreticiler ürettikleri ürünü tek başına pazarlamak durumunda kalmakta ve bundan dolayı da piyasayı etkileyebilecek bir güçten mahrum kalabilmektedirler.
Tarımsal nüfusun yoğun olması ve bu sektörde çalışanların gelirlerinde belli bir seviyenin korunması gerekliliği, destekleme ödemelerinin kısa vadede azaltılmasına olanak vermemektedir. Bu noktada öne çıkan husus ne olabilir?
Bu noktada öne çıkan sorun ise daha uzun vadeli ve tutarlı politikalar ile bu sektörde çalışanların daha profesyonelce üretim yapmalarına imkân verecek ürün standardizasyonuna gidilmesi, ihracat olanaklarının artırılması ve uzun dönemde ortalama maliyetleri düşürücü etkisinden dolayı tarımsal işletmelerin ölçek büyüklüğünün artırılmasıdır. Diğer taraftan çiftçilerin organik tarıma yönlendirilmesi ve ürün farklılaştırmasına gitmeleri üreticilerin gelir kanallarını çeşitlendirerek tek veya birkaç üründe meydana gelecek fiyat değişmelerine karşı onları daha korunaklı hâle getirecektir. Destekleme ödemelerinin birincil amacı gelirde telafi edici artışlar yaratmaktır. Çiftçilerin gelirlerini başka yollarla gelirlerini artırma olanaklarına kavuşmaları ve gelirlerin çeşitlenerek istikrar kazanması, hükûmet bütçesinden yapılacak destekleme ödemelerinin azaltılmasına imkân verecektir.