aofsorular.com
FEL402U

ÇAĞDAŞ TARİH FELSEFESİ VE SORUNLARI

8. Ünite 20 Soru
S

Tarihselcilik sözcüğünü ilk kullanan kimdir?

Romantiklerden Novalis tarihselcilik sözcüğünü terime olumlu bir anlam yükleyerek
ilk kez kullanan kişidir.

S

Tarihsicilik sözcüğünü ilk kullanan kimdir? 

19. yüzyılda Alman İdealizmi, Tarihsel Materyalizm ve Pozitivizm tarihi bü-
tününde bir ya da birkaç ilkeden hareketle açıklamaya çalışmışlardır. Nietzsche bu tür tarih felsefelerini “tarihsici” diye adlandırarak eleştirmiştir. 

S

Croce’ye göre tarih felsefesi nasıl olmalıdır?

Bir tarihselci olan Croce’ye göre her tarih felsefesi kendi çağının bilgisiyle sınırlı olmak zorundadır, o asla bütün çağları bilemez. Çünkü kendi çağının tiniyle sınırlanmıştır; bu da her tarih felsefesinin kendisinin de tarihsel olduğunu gösterir. Tarihselciliğin tarih felsefesine yönelik bu eleştirisi
epistemolojik bir eleştiridir. Croce’ye göre de tarihin belirli bir anında yaşayan insan tarihin tümü üsüne bir şey söyleme hak ve olanağına sahip değildir. Bu yüzde de tarihin tümü üstüne konuşan bir tarih felsefesini epistemolojik olarak olanaksız görmüştür.

S

Tarihsel görecilik nedir?

Dilthey’ın felsefesi de tarihselci felsefeler arasında görülür. Dilthey ve Dilthey Okulu’nun tarihselciliğine tarihsel görecilik adı verilir. Dilthey’ın felsefesinde bir görelilik (relativizm) anlayışı vardır. Çünkü Dilthey geçmişin bugünden hareketle yorumlanabileceğini söylemişti. Tinselliğin kendisinin mutlak
değil, tarihsel göreli olduğunu ileri sürmüştü. Aslında Dilthey’ın tin bilimleri için önerdiği tarihsel düşünme yöntemine 20. yüzyılda tarihselcilik adı verilmiştir.

S

Günümüzde tarihselcilik teriminin açıklaması nedir?

Günümüzde tarihselcilik terimi hem tarihsel görelilik anlamında kullanılırken hem de Hegel ve Marx’da olduğu gibi tarihe tarih dışından bir ilkeyle bakarak tarihi mutlaklaştıran ve tarihsel süreci belirli ilke ve yasalarla açıklamaya çalışan bir tarih metafiziğinin adı olarak da kullanılmaktadır. Tarihsel görelilik anlamıyla tarihselciliğe olumlu bir anlam yüklenirken tarih metafiziği olan aşkıncı tarih anlayışı
anlamıyla tarihselliğe olumsuz bir anlam yüklenmektedir. Kimi düşünürler olumsuz anlamda tarihselciliği olumlu anlamda olan tarihselcilikten ayırmak için tarihsicilik terimini kullanmışlardır.

S

Popper’e göre tarihsicilik nedir?

Popper’e göre tarihsici bir kader anlayışı düpedüz hurafedir ve insanlık tarihinin akış yönünü ne bilimsel
ne de başka bir yolla tahmin etmek olanaksızdır. Bu akış yönünü tahmin etmenin olanaksızlığının mantıksal nedenleri vardır.  Tarihte genel geçer ilkeler, yasalar yoktur ve buna bağlı olarak da öndeyide bulunmak olanaksızdır.

S

Spengler’e göre tarih nedir?

Spengler’e göre tarih kör bir doğa oyununa benzer ve kendisinde hiçbir erek taşımaz. Spengler’e göre tarih bir bilim değildir çünkü tarihte doğru ya da yanlış diye bir şey yoktur. Olsa olsa ilgi ve beklentilerimize göre önemlidir, çünkü insan tarihe hep kendi ilgi ve beklentileri açısından bakar. Bu
yüzden de tarihe kuramsal olarak bakılamaz. Tarihte bir gelişigüzellik vardır ve bu yüzden de tarih bir erek taşımaz.

S

Spengler'a göre  tarihte üç gelişme basamağı nedir?

Spengler tarihte üç değişik gelişme basamağı olduğunu söyler: 1. Metafizikdinsel yüksek kültürler, 2. Simgeci erken kültürler, 3. Sivil geç kültürler. Ama bu gelişme basamakları çizgiselliği akla getirse de aslında değildir. Çünkü her kültür bu üç basamaktan geçer ve her kültürü sonunda çöküş bekler. Bu anlamda tarihte döngüsellik vardır. Spengler’e göre tarih bu üç basamaktan geçen kültürlerin art
arda gelişidir. Her bir kültürün kendine özgü özellikleri ve yapısı vardır. Her bir kültürün bir organizmanın olduğu gibi bir yaşam dönemi vardır. Spengler’e göre bu aşamaların döngüleri değişmez; aldıkları zaman da değişmez. Böylece her bir kültürün hangi aşamada olduğu saptanabilir.

S

Toynbee’ye göre tarih nasıl açıklanır?

Toynbee’ye göre tarihte ortaya çıkan kültürlerin anlaşılabilir çalışma alanları olmaları dışında hiçbir ortak karakteristiği yoktur. Kültürlerin birbirlerine bağlı olması Toynbee’nin görüşünün temelidir. Toynbee tarihi yasa-koyucu bilimler ile şiir arasında bir yerde görür. Tarih kültürleri karşılaştırmalı olarak ele alan bir bilimdir. Tarihin nesnesi olan kültürler de dinamik yapılardır. Kültürlere bu dinamik yapıyı veren ise her kültürün içindeki yaratıcı kişilerdir. Toynbee’ye göre bütün kültürler belirli aşamalardan geçerler. Bütün uygarlıklar doğarlar, gelişirler ve yıkılırlar. Dolayısıyla tarihte bir döngüsellik vardır.

S

Toynbee kültürlerin gelişimini nasıl açıklamıştır?

Toynbee bir toplumun yaşamını tinsel bir yaşam olarak değil, doğal bir yaşam olarak görmüştür. Toynbee kültürlerin gelişimini ise meydan okuma ve bu meydan okumaya yanıt verme girişimi ile açıklar. İlk olarak doğaya meydan okuyan kültürler doğaya egemen olmakla ortaya çıkarlar;
daha sonra ise başka kültürlere meydan okumakla gelişirler.

S

Toynbee’ye göre kültürlerin gelişimlerinde yaratıcı kişilerin rolü nedir?

Kültürlerin meydan okumaya yanıt vermeleri ise toplumun içindeki yaratıcı kişilerce olur. Bu yüzden de kültürlerin gelişimlerinde yaratıcı kişilerin rolü vardır. Bir uygarlık ortaya çıktıktan sonra, bunu gelişme dönemi izler, sonra bir kırılma yaşanır ve o uygarlık dağılmaya, parçalanmaya başlar. Toynbee’ye göre bir uygarlığın ortaya çıkışı, doğuşu onun çevresine, doğal, coğrafi ve siyasi toplumsal çevresine meydan okumakla olacaktır.Sonrasında Toynbee bir uygarlığın gelişme ve yükselmesini analiz ederek bunu bir toplumun içindeki yaratıcı bir azınlığın ya da tek tek yaratıcı bireylerin başarısına bağlar.

S

Carr “Kleopatra’nın burnu” örneğini eleştirir nasıl?

Carr tarihte rastlantıların ve talihin belirleyici olduğuna ilişkin verilen “Kleopatra’nın burnu” örneğini de eleştirir. Carr’a göre Actium savaşının sonucunun Antonius’un Kleoptra’ya duyduğu aşktan etkilendiğini söylemek tarihte neden ve etkinin rol oynamadığı anlamına gelmez. Başka bir deyişle Carr’a göre “Kleopatra’nın burnu” türünden etkenler tarihin olguların rastgele bir akışı olduğu savı için yeterli gelmez. Ne Antonius’un Kleopatra’ya aşkı ne de Actium savaşının sonucu rastlantıyla ortaya çıkmış şeylerdir.

S

Postmodern tarih anlayış nedir?

Modern sonrası dönemde ortaya çıkan ve modern tarih anlayışını eleştiren çağdaş tarih eleştirileri postmodern tarih anlayışlarıdır.

S

Yapısalcılara göre tarih nedir?

Yapısalcılara göre tarih geçmişte kalmış dilbilimsel ve etnografik yapıların
saptanması için başvurulabilecek bir malzeme deposudur; bu yüzden tarihten
herhangi bir yöntemle genel açıklamalar yapmamızı sağlayabilecek bir süreklilik
ve düzenlilik çıkarılamaz. Çünkü tarihte tarihin tümüne yayılmış ne genel olgular bulunabilir ne de tarih süreklilik gösteren ve çizgisel bir süreç olarak görülebilir.

S

Michel Foucault modern tarih anlayışını nasıl eleştirmiştir?

Ona göre çizgisel tarih anlayışı nedenselci düşüncenin bir ütopyasıdır; bu yüzden insanın ilgi ve yönelimleri ile tarih kavramı ayrılmalıdır. Yapısalcılığa göre tarihi insan eylemlerini önceden belirleyen büyük yapıların dönüşümü olarak görmek gerekir.

S

Hermeneutik tarih anlayışı nedir?

Hermeneutik tarih anlayışı ise daha çok Dilthey Okulunun etkisinde ortaya
çıkmış bir düşünce akımıdır. Buna göre Tin bilimleri dilsel ürünlere, yazılı metinlere
yönelmelidir, çünkü onlar yaşamayı anlamaya çalışan bilimlerdir ve yaşama,
tinsellik kendisini dilsel olarak nesneleştirir. Geçmişe ait tarihsel bir yazılı metin
bugünkü tinselliğin içinden bize verilebileceğinden her yorumlama ve anlama tarihsel olarak görelidir. Hermeneutik tarih anlayışı geçmişin ancak bugünden hareketle, bugünün tinselliği içinde yorumlanabileceğini söyler.

S

Gadamer’e göre tarih nedir?

Hans Georg Gadamer’e göre ise tarih bizi önceden belirleyen şeydir. Ona göre
tarih olmuş ve olmakta olduğumuz her şey olarak bizi belirleyen şeydir. İnsan varlığı kendisi saran tinsellikten, dolayısıyla tarihten bağımsız olabilecek bir varlık
değildir. Bununla birlikte tarihin ve tinselliğin bütününe ilişkin açıklamalar yapmak
yine insan tinselliğinin doğasında vardır. Bu insanın dogmatik bir olanağıdır.
Bu olanaktan yoksun olsaydık tarihin bütünü hakkında konuşamazdık, eğer konuşabiliyorsak böyle bir olanağa sahibiz demektir. Tarihi anlamak da bir bakıma
bu olanağın kendisini ve bizi tarihe ait kılan şeyi anlamaktır.

S

Frankfurt Okulu’nun tarihsellik eleştirisini nasıl özetleyebiliriz?

Tarihi tarihin dışına çıkarak bütününde bir ilerleme süreci olarak tasarımlamak olanaksızdır. Tarihe gerçekçi bakılırsa böyle bir iyimserlikten vaz geçmek gerektiği anlaşılacaktır. Adorno’ya göre tarihin tin gibi ya da akıl gibi evrensel bir öznesi olmamıştır. Üstelik içinde bulunulan çağda dünyanın savaş gibi felaketler geçirmiş olması tarihe ilerleyen bir süreç olarak iyimser bir bakışla yaklaşmamızı engeller. Daha gerçekçi bir bakış altında görülecektir ki tarih aslında insanın dünyaya ve başka insanlara egemen olma sürecidir. Dolayısıyla tarihte akıl değil, akıl dışı tutkular egemendir. Bu yüzden bu akılcı tarih anlayışlarının eleştirisi üzerinden daha gerçekçi bir tarih anlayışına gitmek gereklidir. Bu akılcı tarih anlayışı akılcı toplum tasarımının doğmasına yol açmıştır ve bu da modern insanı aklın baskısı altında yaşamaya maruz bırakmıştır. Başka bir deyişle toplum akılcı bir anlayışa göre belirlenmeye başlamıştır. Bunu şöylede dile getirmek mümkündür:
modern toplumda tarih insanın insan üzerinde egemen olması aşamasından
aklın herkes üzerinde egemen olma aşamasına geçmiştir.

S

Frankfurt Okulu'nun önde gelen temsilcileri kimlerdir?

20. yüzyıl düşünce akımlarından birisi de Frankfurt Okuludur.Frankfurt Okulu’ndan Jürgen Habermas varoluşçu hermeneutiği Hegel’in yaptığı anlamda tarihsici bir tarih felsefesi anlayışına dönüş olarak görerek eleştirmiştir. Bu akımın önde gelen temsilcileri Max Horkheimer, Theodor Adorno ve Herbert Marcuse’dir.

S

Varoluşçu hermeneutik nedir?

Varoluşçu hermeneutik kendi çıkış noktalarının dogmatik varsayımlar olduğunu kabul etmiştir. Bu yüzden tarihin bütününe ilişkin felsefi bir yorumu olanaklı kabul etmişlerdir. Varoluşçu hermeneutik anlayışta halının bir kenarına basıldığında halının bütününe bir adım atılmış olacağı varsayımından hareketle tarihin bütünü üzerine konuşmak olanaklı kabul edilmiştir.