aofsorular.com
ÖGK206U

SUÇ VE SUÇ ÖNLEME TEORİLERİ

1. Ünite 20 Soru
S

"Sapma" kavramı ne anlama gelmektedir?

Sapma sosyolojik bir kavramdır ve toplumsal normlardan kabul edilebilirlik sınırlarının ötesindeki ayrılmayı ifade eder.

S

"Suç" kavramı ne anlama gelmektedir?

Suç, hukuki olmadığı durumlarda, toplumun şiddetli tepki gösterdiği ve bir tür cezanın uygulandığı eylemlere karşılık gelir.

S

"Yaptırım (müeyyide)" kavramı ne anlama gelmektedir?

Bir birey ya da grubun davranışına, bu birey ya da grubun belirli bir norma uyum göstermesini sağlayacak biçimde gösterilen herhangi bir
tepkidir. Bu tepki, toplumsal hayatın en eski dönemlerine kadar izlenebilen bir olgudur.

S

"Klasik okul" ve "pozitivist okul"un varsayımları nelerdir?

Klasik okulun temel varsayımı, suçluların, eylemlerinin sonuçlarını hesapladıktan sonra suç işlemeyi seçtikleridir. Klasiklere göre, bireyler, istedikleri şeyi elde etmek için
yasal veya yasal olmayan araçları seçme konusunda özgür bir iradeye sahiptirler. Ceza korkusu suça karşı caydırıcı olabilir ve toplum suçtan elde edilecek olanın vereceği mutluluktan (hazdan) daha fazla acıyı ceza yoluyla vererek suçlu davranışını kontrol altında
tutabilir.
Pozitivist okul ise, insan davranışının, bireylerin kontrollerinin dışındaki kuvvetler tarafından belirlendiğini ve bu kuvvetleri ölçmenin mümkün olduğunu savunur. Klasiklerin tersine –ki onlar bilimsel sınamaya tabi tutmadan insanların suç işlerken rasyonel olarak tercihte bulunduklarını söylüyorlardı- pozitivistler suçlu davranışının biyolojik,
psikolojik ve toplumsal etkenlerden kaynaklandığını düşünmüşlerdir.

S

Lettres de cachet (Fransızcada “kaşeli mektup”) nedir?

Lettres de cachet (Fransızcada “kaşeli mektup”), Fransa’da Ancien Régime (eski rejim) döneminde, Fransa kralı ve bir bakan tarafından imzalanan ve kralın kaşesi (mührü) ile kapatılan mektuplardır. Doğrudan kral emirlerini içerir ve itiraz hakkı (makamı) yoktur. Özellikle bir kişinin tutuklanmasını sağlamak amacıyla kullanılıyor; 17. ve 18. yüzyıllarda yaygın biçimde kötüye kullanıldığından, 1789 États généraux’suna sunulan şikayet listesinde öne çıkan konular arasında yer almıştır.

S

Cesare Bonesana Marchese di Beccaria kimdir?

Cesare Bonesana Marchese di Beccaria (1738-1794), 1764’te yazdığı Dei delitti e delle pene (Suçlar ve Cezalar Üzerine) adlı kitapla tanınmıştır. Bu kitap onu aynı zamanda onu modern kriminolojinin babası da yapmıştır.

Beccaria, Rousseau’nun toplumsal sözleşme kuramını temel almış, bunun yanında, insanların özgür iradeye sahip akıllı yaratıklar olduğu inancını savunmuştur. Beccaria’ya göre, yasaları ihlal edenlerin cezalandırılması, doğanın bir kanunu olarak zorunludur. Eğer insanların düzenli bir topluluk halinde yaşamaları isteniyorsa, cezalandırma hakkının varlığını
kabul etmek gerekir. Bununla birlikte Beccaria, Montesquieu’yü takip ederek, gerekli olmayan yasaların bir baskı rejimi anlamı taşıdığını da savunmaktadır. Cezalandırma hakkına ancak devlet sahip olmalı ve bunu, toplumun diğer üyelerini tehdit eden bozgunculara karşı kullanmalıdır. 

S

Jeremy Bentham kimdir?

Jeremy Bentham’ın (1748-1832) cezalandırmaya ilişkin düşüncelerinin ana hatlarını Ahlâk ve Yasama İlkelerine Giriş (1780) isimli kitabında bulmak mümkündür. Bentham, potansiyel suçluların bilinçli olarak işleyecekleri suçun kârını ve zararını hesapladıklarını kabul etmiştir. Esasında mutluluklarının peşinde koşan, Bentham’ın deyimiyle “acı ve haz isimli efendilerin” emrindeki insanların, mutluluklarını tehlikeye düşürme olasılığı bulunan cezai eylemlerde bulunmalarının nedeni, bu kâr-zarar dengesinde, suç oluşturan eylemin ağır basmasıdır. Dolayısıyla yasa koyucular da suçları önlemek için yaptırımlar koyarken bunu dikkate almalıdırlar. Zira suç eyleminin karşısında yeteri kadar caydırıcı bir önlem olsa idi, bu eylemler yapılmazdı. Dolayısıyla Bentham’a göre suçlar olumlu (ödül) veya olumsuz (ceza) yaptırımlarla önlenebilir.

Cezanın nihai amacı tüm suçların önlenmesidir. Bentham ısrarla, ceza hukukunun amacının kesinlikle öç almak olamayacağını söyleyerek ceza hukukun rasyonelleşmesine
büyük katkıda bulunmuştur. Eğer toplumsal hayatı düzenleyen yeterli miktarda yaptırım uygulayan yasalar yoksa bazı insanların suç işleyecekleri açıktır. Yasaların iyi olabilmesi
için, kişinin çıkarları ile bir bütün olarak toplumun çıkarları iyi dengelenmelidir. Bentham’ın tasarladığı ve Panopticon (Yunanca ‘her şeyi gören’) ismini verdiği hapishane de aynı amaçları gözetir. Panopticon’un amacı, ıslah olmazı ıslah etmek, akıl hastasını gözaltında tutmak, huysuzu düzeltmek, şüphelileri kuşatmak, aylaklara iş vermek, yardıma muhtaçlara yardım etmek, hastaları iyileştirmek ve her tür sanayi ve eğitim kolunda eğitim vermektir. Dolayısıyla Panopticon sadece bir hapishane değil, aynı zamanda
bir işlek, fabrika, akıl hastanesi, hastane ve okuldur. Ve elbette suçlar da ortadan kaldırılacaktır.

S

"Tehlikeli sınıflar" kavramını açıklayınız.

Hukuka düzene karşı tehdit olarak görülen işçiler, işsizler, çalışamayacak durumda olanlar için kullanılan isim.

S

Cesare Lombroso kimdir?

Cesare Lombroso (1835-1909), Comte’un pozitivizmini ve Darwin’in evrimci kuramını suç araştırmaları alanına uygulamıştır. 1876 yılında yayınlanan Suçlu İnsan isimli kitabıyla, kriminoloji, yasama yoluyla suçlu kontrolünün soyut felsefesinden, olayların araştırılmasının modern bilimi biçimine dönüşmüştür. Lombroso, özgür irade kavramı yerine determinizmi koymuştur. Amacı, suçlu davranışının bilimsel gözlem ve araştırmayla açıklanmasıdır.

Lombroso’nun teorisi genel olarak, suçluların, suçlu olmayanlardan, atavistik veya dejeneratif kaynağa sahip pek çok fiziksel anomali ile ayrıldığını savunur.

S

"Atavizm" ne anlama gelmektedir?

Sözlükte organizmalarda evrimsel gelişim süresince ortadan kalkan bazı özelliklerin tekrar görülmesi; Lombroso’da insana benzer maymun fosillerinde ve bir dereceye kadar günümüz yabanlarında görülen, maymunları ve daha alt primatları hatırlatan, morfolojik özelliklerle fiziksel olarak karakterize edilen ilkel veya alt-insan tipine özgü özelliklerin günümüz insanlarında ortaya çıkışı.

S

"Öjeni" kavramı ne anlama gelmektedir?

Öjeni veya öjenik, insanların genetik açıdan kontrol altında tutularak ve ayıklanarak bir insan ırkının ıslah edilmesi anlamına gelir.

S

Sosyoloji temelli teorilerin kapsamı nedir?

Sosyoloji temelli teoriler, suç eyleminin toplum ve çevre temelli etkilerini inceler. Temel
varsayım, suç eyleminin toplumsal süreçler içerisinde ortaya çıktığı, suçluların bu eylemlerini toplumsal etkileşimler sonucu gerçekleştirdiğidir. Biyolojik temelli teorilerden varsayım ve yaklaşım farkını ortaya koyabilmek için aile üzerinde yapılan sosyolojik çalışmalar iyi bir örnek olabilir. Çünkü hem biyolojik hem de sosyolojik temelli teoriler ailenin
suç eylemine etkisini araştırabilir. Ancak birisinde varsayım suç eyleminin kalıtım yolu ile
aktarıldığı, diğerinde ise aileden ‘öğrenildiği’dir. Bu öğrenme de sadece ailede değil diğer
toplumsal gruplarda da meydana gelebilir. Her iki yaklaşımda da aile merkezli araştırmalar, diğer araştırmalarla karşılaştırılarak sonuca varılacaktır. Zira eğer suçlu ebeveynlerin
çocuklarının da suçlu olduğuna dair anlamlı bir veri elde edilmişse, bu tek başına ne kalıtımın ne de toplumsal öğrenmenin suçla bağlantısını kanıtlayacaktır. Biyolojik temelli
çalışmalar kalıtımla ilgili başka çalışmalarla, mesela ailelerinden ve /veya birbirlerinden
ayrı büyüyen ikizler üzerindeki çalışmalarla, sosyoloji temelli çalışmalar ise başka toplumsal gruplarla, söz gelimi okul arkadaşlığıyla ilgili çalışmalarla desteklenmelidir

S

Enrico Ferri kimdir?

Enrico Ferri (1856-1921), mevcut ceza kanununda gizli bulunan irade özgürlüğü kavramının bir kurmaca olduğunu ve varolduğu farzedilen suçlunun ahlâkî sorumluluğunun,
bu kurmacanın toplumsal yahut hukukî sorumluluk anlayışını doğuracağı düşüncesine dayandığını göstermeye çalışır. Ferri’ye göre, insanın doğal varlığı, bir toplumun üyesi
olarak eylemlerinden dolayı toplumsal olarak sorumlu olmasını gerektirmektedir ve suçlunun hukuka aykırı eylemi istemeye gücü ya da imkânının olup olmaması tartışma konusu değildir.

Ferri, suçun doğal bir zorunluluk olduğunu söyleyen ancak ahlâkî sorumluluk olmaksızın ceza vermenin mümkün olamayacağı şeklinde eleştirilen Lombroso’yu savunur. Ferri’ye göre Lombroso tamamen yanlış anlaşılmıştır. Suç, sosyal bir ihtiyaç değildir, ancak her toplumda mutlaka bulunur. Aynı şekilde hukuk kuralları da toplum açısından kaçınılmaz bir olgudur; zira toplum, kendisini korumak için cezalandırmanın zorunlu olduğuna inanır. Toplumun saldırılara karşı kendini koruma hakkı olduğu için cezalandırma hakkı da vardır. Adalet, mevcut kuralların gerekli olduğunu düşünen çoğunluğun iradesidir. Diğer bir ifade ile, adalet, sadece toplumun çoğunluğunun onu istemesi nedeniyle var olur.

Ferri’ye göre “suç, tüm diğer insan eylemleri gibi, araştırma amaçları çerçevesinde birbirlerinden ayrıştırılmaları güç pek çok nedene bağlıdır. Suçun faktörleri antropolojik
(ya da bireysel), fiziksel (ya da dünyevi) ve toplumsaldır. Antropolojik faktörler, suçlunun yaşı, cinsiyeti, medeni durumu, işi, ikamet ettiği yer, toplumsal sınıfı, eğitim düzeyi ve
organik ya da akli yapısıdır.

S

Ferri'nin suçluları nasıl sınıflandırdığını açıklayınız?

Ferri suçluları şu şekilde sınıflandırır:
1. Suçlu doğanlar (doğuştan suçlular): Kriminal antropolojinin özelliklerini belirlemiş olduğu suçlu türüdür. Bunlar Lombroso’nun yukarıda da verdiğimiz atavistik
tipine dâhildirler.
2. Akıl hastası (deli) suçlular: Kliniksel olarak belirlenmiş bir akıl hastalığına yakalanmış yahut nöropsikopatik bir durumda olan suçlulardır.
3. Alışkanlıklar sonucu suçlu olanlar: Ailenin terk etmesi, sosyal çevrenin etkisi, sefalet, kötü arkadaşlıklar gibi nedenlerle tesadüfî suçlu olarak suç işlemeye başlayan
ancak daha sonra bunu alışkanlık haline getiren suçlulardır. Aynı zamanda, hapishanelerin kötü işleyişi nedeniyle orada kötü alışkanlıklar edinen ve hapishaneden
çıkışta topluma adapte olamayan suçlular da bu gruba dahil olurlar.
4. İhtiras nedeniyle suçlu olanlar: Tutkuları (ihtirasları) ya da yoğun duyguları nedeniyle suç işleyenlerdir.
5. Tesadüfî suçlular: Lombroso’nun criminaloid dediği, antropolojik nedenleri göreceli olarak doğuştan suçlulara ve akıl hastası suçlulara göre daha az olan, özellikle
çevrenin etkisiyle uygun ortam olduğunda suç işleyen kişilerdir.

S

Toplumsal öğrenme teorisini açıklayınız?

Toplumsal öğrenme teorisi, eylemlerimiz için kendimize modeller seçtiğimizi söyler. Ödül ve cezada olduğu gibi bir öğrenmeden değil, örnek alma yoluyla yaşadığımız içsel
süreçlerden bahsedilir. Model alma en küçük ve çocuklukta karşılaşılan aile bireylerinden başlayarak girilen her grupta söz konusu olabileceği gibi popüler kültür ürünleriyle
ilgili de olabilir. Aile içinde ebeveynlerden biri veya büyük kardeş, okulda öğretmen ve bir arkadaş, mahallede bir akran, bir roman karakteri, bir dizi veya film karakteri veya
bir sanatçı, model olmak suretiyle hayatımıza etki eder. Hatta çoğu zaman farklı grup ve kaynaklarda birden fazla modele sahip oluruz.

S

Etiketleme teorisini açıklayınız?

Etiketleme teorisi, bireyin suçlu olarak tanımlanması ile suç işlemesi arasında yakın ilişki olduğunu iddia etmektedir.

Suç davranışını kişisel niteliklere ve eğilimlere bağlamaya meyilli psikoloji temelli yaklaşımların aksine etiketleme teorisi, ilk suç davranışını tesadüfi veya yine çevresel etkenlerle
açıklar. Yine Becker’e göre, “pek çok sapkın davranış, toplumsal olarak öğrenilen isteklerden doğar. Kişinin söz konusu davranışı az ya da çok düzenli bir şekilde yapmaya başlamadan önce, bu davranıştan duyacağı hazlara ilişkin hiçbir fikri yoktur.” (Becker 2013: 55)

S

Raffaele Garofolo kimdir?

Raffaele Garofolo’nun (1851-1934), 1885’de yazmış olduğu Criminologia (Kriminoloji) isimli eserinde, aynen Lomboroso ve Ferri’de olduğu gibi, Darwin’in evrim teorisinin ve
bu teorinin toplumsal hayata uygulanmasının (özellikle Herbert Spencer’ın yorumları) büyük etkisi görülmektedir. Sosyoloji temelli bir yaklaşım gibi durmakla birlikte Garofolo
suçun nedenlerini kişilikte arar. Garofolo’nun yaptığı suç tanımı, kendi deyimi ile ‘sosyolojik’tir ve suçun, salt yasa koyucunun yaptığı tanımla belirlenmesine açık bir şekilde karşı çıkar. Ona göre, yasakoyucunun yaptığı, toplumda belirmiş suç düşüncesini kelimelere dökerek yasa haline getirmekten ibarettir. Buna doğal suç adı veren Garofolo’ya göre doğal suç, iki temel ahlâkî duyguyu ihlal eden davranışları içerir. Bu duygular merhamet ve dürüstlüktür. Merhamet, başkalarının acı çekmesini istememek, doğruluk/dürüstlük ise başkalarının sahip olduklarına saygı göstermektir.

Garofolo’ya göre suçluluk, suçludaki ruhsal ya da başka bir deyişle ahlâkî anomalidir. Gerçek suçlu, özgecil duyguların normal gelişiminden yoksundur. Bu eksiklik, basit bir şekilde çevre şartlarına bağlanamaz. Ahlâkî anomali, delilikten ve akıl hastalığından farklıdır; patolojik bir durum değil, ruhsal bir farklılıktır ve daha sık görülmesi, bugünün
modern toplumlarından çok, bazı aşağı ırklarda söz konusudur.

S

Garofolo suçluları kaç grupta toplar?

Garofolo, suçluları dört grupta toplar. Bunlar, katiller, vahşi suçlular, hırsızlar ve şehvet düşkünü suçlulardır. Katiller özgecilik duygusundan tamamen yoksundurlar. Bu tip suçlularda merhamet ve dürüstlükten eser yoktur ve ne zaman fırsat bulsalar mutlaka hırsızlık yapar veya adam öldürürler. Suçluluk bakımından daha düşük bir seviyede bulunan suçlular ise iki grupta yer alır: merhamet duygusundan yoksun vahşi suçlular ve dürüstlük duygusundan yoksun hırsızlar. Vahşi suçlular genelde şahsa karşı işlenen suçların failleridir ve bunlar muhitlerine göre karakterize olurlar. Her ne kadar, çevreyi taklit önemli bir unsursa da, bir topluluğun sadece küçük bir kısmının bu suçları işliyor olması, suçluların psikolojik ve antropolojik olarak normal olmadıklarının ispatıdır. Hırsızlar söz konusu olduğunda ise, çevresel faktörler daha açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Kişiyi suçluluğa iten çevre “mahdut ve dar olup, bazen birkaç bedhah insandan, ve hatta bir tek tehlikeli dosttan ibarettir” (Garofalo 1957: 126). Ancak yine de, böyle bir çevrenin insan üzerindeki etkisi, bazı atavistik özelliklerin devam etmesine ya da ortaya çıkmasına neden olmaktan ibarettir.

S

Psikanalitik yaklaşımları açıklayınız

Psikoloji biliminin önemli düşünürlerden Freud’un suç ve suçluluk bakış açısı da önemlidir. Freud’un bizzat kendisi suçluluk üzerine ayrıntılı bir açıklama getirmediyse de, kurduğu psikanalitik yaklaşımı benimseyen araştırmacılar suç eylemine ilişkin bazı iddialarda bulunmuşlardır. Bir yaklaşıma göre, suçluluk ‘süper ego’nun oluşturulamamasıyla ilgilidir.
Her insan içgüdülerine karşılık gelen bir id’e sahiptir. İd insanları bencil ve saldırgan olmaya iter. Toplumsal yaşam içerisinde zamanla bu bencillik ve saldırganlık oluşturulan
süper ego ile dengelenir ve uyumlu bir kendi olma durumu, bir ego yaratılır. İşte suçlu insanlar, süper egosunu geliştirememiş insanlardır. Çocuksu arzular peşinde koşmakta,
eylemlerinin sonuçlarını hesaplayamamaktadırlar. Yine psikanalitik yaklaşımlardan yola çıkılarak yapılan ve yüceltme kavramını kullanan bir açıklamaya göre, suç eylemleri; gizli, bastırılmış ve doyuma ulaştırılamamış arzuların sonucudur. Bu arzuları başka türlü ifade edilememekte ve suç şeklinde dışa vurulmaktadır. Suçu anne-baba ilişkisindeki kopukluğa dayandıran psikanalitik açıklamalar ise suçluluk özellikle anne yoksunluğuna bağlıdır. Anne ile olan ilişkisinde yoksunluk yahut kesinti yaşamış olan birey, yetişkinliğinde suçlu olabilmektedir.

S

"Suç önleme"yi açıklayınız.

‘Suç önleme’, Dijk ve de Waard’a ait (1991) en fazla yinelenen tanımıyla, devletin suç kabul ettiği eylemlerin neden olduğu zararın azaltılmasını amaçlayan, bütün özel teşebbüsler ile ceza hukukunun uygulanması dışındaki devlet politikalarının toplamına verilen isimdir. Bununla birlikte cezaların infazında olduğu gibi, ceza hukukunun uygulanmasının bazı unsurları suçluların ıslahını/rehabilitasyonunu hedefleyerek bu suçluların yeni suçlar işlemesini engellemeye çalışır. Bunun yanında bazen cezalandırma sisteminin bizzat kendisi suç önlemenin bir aracı olarak düşünülür. Devlet otoritesini ve cezaların caydırıcılığını merkeze alan bu yaklaşım, suç anlamaya yönelik teorik yaklaşımlar arasında geleneksel yaklaşım olarak görülmektedir ve modern dönemde büyük oranda terk edilmiştir. Zira günümüzdeki şekliyle devletin yaklaşık üç yüz yıllık tarihinde sadece cezalandırma politikalarıyla suçların önlenemediği görülmüştür.