Realist Güvenlik Çalışmaları
Realist güvenlik çalışmaları nedir?
Realist Güvenlik Çalışmaları, 1940’larda realist teorinin varsayımlarını kullanarak Stratejik Çalışmalar adıyla doğan ve 1980’lerde güvenliğin realist perspektiften analizine getirilen eleştirilerle çeşitlenerek dallara ayrılan Güvenlik Çalışmalarının günümüzdeki alt kollarından birisidir. Güvenliğin realist okulu olarak da adlandırılan, Realist Güvenlik Çalışmaları, Uluslararası İlişkilerin realist paradigmasından farklı bir analiz çerçevesine sahip olmayıp, güvenliğin kavramsallaştırılmasında realist teorilerin temel varsayımlardan yararlanır.
Realist Güvenlik çalışmalarında devletin yeri nedir?
Realist Güvenlik Çalışmalarında realizmin genelinde olduğu gibi “devlet” uluslararası politikanın temel aktörü olarak kabul edilir. Devletler arasındaki ilişkilerin, uluslararası sistemi yöneten ve ülkeleri birbirinden koruyan hiyerarşik bir otoritenin bulunmayışı ile ifade edilen anarşi gölgesinde devam ettiği varsayılır. Bu anarşik ortamda devletlerin, self-help düzeni içerisinde ya bekâlarını/güvenliklerini sağlamak ya da güçlerini artırmak üzere güç mücadelesine giriştikleri iddia edilir. Ayrıca, devletlerin, bu hedeflerini gerçekleştirirken kuvvet kullanmaya ya da kullanımına dair tehditlere başvurmaya meyilli oldukları düşünülür.
Realizmde kimin güvenliğinden bahsedilmektedir?
Güvenlik Çalışmaları alanında “kimin güvenliği” sorusuna verilen cevap güvenlik özneleri/aktörlerinin tespit edilmesi açısından önemlidir. Realist güvenlik anlayışında, realizmin içinde ne tür ayrışmalar olursa olsun, bu soruya verilebilecek tek bir cevap vardır: Devlet. Realistler, devleti uluslararası politikada oynadığı merkezî rol nedeniyle güvenliğin temel öznesi olarak görürler.
Thomas Hobbes'a göre Leviathan'ın önemi nedir?
Thomas Hobbes’a göre insanları içinde bulundukları “doğa hali”nden kurtaracak ve aralarındaki çatışmaları engelleyecek güç Leviathan’dır. Bu üst ve yetkin otorite, bireyler ve gruplar arasındaki çatışmaları çözümleyeceği gibi, toplumu da karşıtlarına karşı koruyacaktır. Bireylerin kendilerine ait yetki ve kuvvet kullanma otoritesini Leviathan’a devretmeleriyle insan doğası değişmeyecektir; fakat insan doğasında kavgaya neden olan kötü özellikler kontrol altına alınacaktır.
Barry Buzan'a göre, devlet hangi kurucu unsurları itibarıyla güvenlik öznesidir?
Barry Buzan, devletin üç kurucu unsuru itibarıyla güvenlik öznesi olduğunu vurgular: Ulus ve ideoloji gibi düşünsel unsurları; yasama, yürütme, yargı birimleri ve normları, yani devletin işleyişine dair unsurları; ve son olarak da fiziksel bileşkeleri, yani nüfusu ve ülkesi bakımından devletler güvenlik tehditleri ile karşı karşıya kalabilir
Realistlere göre hangi durumda güvenlik sorunu olduğundan bahsedilebilir?
Siyasal bir sorunun taraflarından biri ya da hepsi amaçlarına ulaşmak için kuvvet kullanımına veya bu yönde bir tehdide başvurduğunda güvenlik sorunu vardır.
Realistlere göreve güvenlik tehditlerinin kaynağı nedir?
Realist teori ailesi, güvenlik tehditlerinin kaynağı üzerinde genel olarak ikiye bölünmüştür. Bir tarafta güvenlik tehditlerinin devletlerin bilinçli iradesiyle ortaya çıktığını iddia eden iradî, diğer tarafta devletlerin iradesi dışında sistemin dayattığı dinamikler sonucunda güvenliğin sorun haline dönüştüğünü öngören yapısal görüş bulunmaktadır. Uluslararası politikayı insan doğası analojisi ile tanımlayıp, devletlerin davranışlarının insan davranışlarına benzediğini ve uluslararası politika çıktılarının da devletlerin iradesiyle şekillendiğini ifade eden klasik/siyasi realistler birinci görüşü benimserken; devlet davranışlarını sistem düzeyinde açıklayan yapısal realistler güvenlik tehditlerinin kaynağına dair ikinci görüşü öne çıkartırlar.
Devlet iradesinden kaynaklanan güvenlik tehditlerinin sebebi nedir?
Devletlerin tümü güç peşinde koşan egoist varlıklardır ve yayılma şeklindeki saldırgan eğilimlerini engelleyebilecek bir üst otorite yoktur. Bu şartlar altında herkes için şiddete maruz kalma ve yok olma tehlikesi mevcuttur. Bu tehlikeyi unutan ve güç artışıyla ilgilenmeyen devletler yok olur. Bu noktada devletler hem güce duydukları karşı konulmaz arzu ve saldırgan eğilimleri ile, hem de buna karşılık tüm devletlerin sahip olduğu bu eğilimin yaratacağı kendini koruma güdüsü çerçevesinde her an şiddete/savaşa dönüşme olasılığı bulunan maksimum güce erişme mücadelesine girişeceklerdir. Kısaca, bu iki güdünün iç içe geçmesiyle şiddet, uluslararası ilişkiler arenasına damgasını vuracaktır.
Neorealizmde güvenlik tehdidinin sebebi nedir?
Neorealizmde güvenlik tehdidi devletlerin güç arzusuna dayalı revizyonist iradelerinden değil, uluslararası sistemin anarşik yapısı ve bu yapıdan doğan self-help düzeninden kaynaklanır.
Self-help sistemi nedir?
Self-help sisteminde herkes başına buyruk olduğundan, yani devletleri diğerlerine karşı kuvvet kullanımından imtina ettirebilecek merkezi bir otorite bulunmadığından, bir devletin diğerine karşı kuvvet kullanması ihtimali her zaman mevcuttur.
Güvenlik ikilemi kavramı nedir ilk kez ne zaman kullanılmıştır?
Güvenlik ikilemi kavramı, Waltz tarafından da benimsendiği şekliyle ilk kez 1950’lerde Amerikalı siyaset bilimci John Herz ve İngiliz tarihçi Herbert Butterfield tarafından kullanılmış, daha sonra başta Robert Jervis ve Charles L. Glaser olmak üzere pek çok realist yazar tarafından geliştirilmiştir. Tüm bu yazarlar için güvenlik ikilemi, genel olarak “bir devletin güvenliğindeki artışın diğerinin güvenliğini azaltması” anlamını taşımaktadır.
İki kutuplu ve çok kutuplu düzen çatışma noktaları bakımından nasıl farklılıklar gösterir?

İki kutuplu ve çok kutuplu düzen, güç dengesi ve caydırıcılık bakımından nasıl farklılıklar gösterir?

İki kutuplu ve çok kutuplu düzen, karşı tarafın gücünü ve niyetini algılama durumu bakımından nasıl farklılıklar gösterir?

Realist yazarlar güç dengesizliğini nasıl yorumlarlar?
Tüm realist yazarlara göre, kaynağı ve nedeni ne olursa olsun bir devletin güç artırması diğeri için güvenlik tehdididir. Artan güç hegemonyanın ve kuvvet kullanımı ihtimalinin habercisidir; bu nedenle bekâ sağlamaya çalışan devletlerce bu güce karşı tedbirler alınmalıdır. Bir başka deyişle, realizmde bir devlet güç artırdığında diğer devletler buna karşı güvenlik politikaları benimseyecektir. Güvenlik tehditleri ile karşılaşan ve güvenliğini sağlamak isteyen devletlerin gizlenme, tarafsızlık, dengeleme, güçlünün yanında yer alma, anlaşma, ateşkes, emperyal hâkimiyet ve hatta etnik temizlik gibi yöntemlere başvurabilecekleri kabul edilse de, realist yazında bu politikalar arasında en fazla yer tutan davranış biçimi dengelemedir.
Gün dengesi neyi ifade eder?
Neredeyse tüm realist yazarlar anarşik dünyadaki güvenlik sorunlarının çözümü için, devletleri sürekli olarak birbirine saldırmaktan men edecek yöntem olarak dengelemeden bahsederler. Realistlere göre, bir devlet ya da devletler grubu sistemde tamamen ya da kısmen hâkimiyet sağlayacak şekilde orantısız güç artırırsa, diğer devletler bir araya gelip, kabiliyetlerini birleştireceklerdir.
Dengelemenin amacı nedir?
Dengelemenin amacı yükselen bir gücün hegemonya kurmasını engellemektir; bu engelleme başarılı olursa güç dengesi doğar. Bir başka deyişle, devletlerin güvenlik tehditleri karşısında dengeleme stratejileri izlemeleri sonucunda güç dengesi kurulamayabilir.
Dengeleme nedir?
Dengeleme, bir devleti caydırmak ya da yenmek üzere, askeri görevlerin yerine getirilmesini sağlayacak kabiliyetleri geliştirmek için tasarlanan politikadır.
Realistlere göre, dengeleme stratejisi hangi şekillerde potansiyel hegemonlar üzerinde etki doğurur?
Realistlere göre, dengeleme stratejisi üç ayrı şekilde potansiyel hegemonlar üzerinde etki doğurur: Potansiyel hegemon, yani güç artıran devlet kendisine karşı bir koalisyon oluşacağına inandığı ya da karşı taraftan güç artırma eylemlerine karşı dengeleme stratejisi izleneceğine dair sinyaller aldığı için muhtemel saldırgan davranışından cayacaktır. Caydırıcılık etkisi yaratan bu dengeleme olasılığı Mearsheimer’a göre Soğuk Savaş sırasında ABD-SSCB ilişkilerinde belirleyici olmuştur. İkinci olarak, saldırgan eğilimlerde bulunan potansiyel hegemon, bu eğilimlerinin karşısında bir koalisyon veya silahlanma yarışı olduğunu gördüğünde geri çekilecektir. Üçüncü olarak ise, caydırıcılık etkisi yaratan ve ilkinden farklı olarak dengelemenin bir ihtimal değil gerçek olduğu dengeleme modeline rağmen saldırgan eğilimlerinde ısrar eden devlete karşı savaş başlayacaktır. Sonuçta, bu üç aşamalı dengeleme modelinde potansiyel hegemon kuvvet kullanılarak ya da kullanılmadan engellenecek; dolayısıyla dengeleme stratejisi amacına ulaşmış olacaktır.
Büyük devletlerin hangi yöntem ve araçlar eliyle dengeleme politikası izler?
Devletler, bir yandan kendi askeri kabiliyetlerini artırarak, diğer yandan da ittifaklar kurarak ya da mevcut ittifakları güçlendirerek yükselen bir gücü durdurmaya çalışacaklardır. Devletlerin potansiyel hegemon karşısında askeri kabiliyetlerini geliştirip, bu doğrultuda ekonomik ve sınaî altyapılarını güçlendirmeye dayalı faaliyetlerine iç dengeleme yöntemleri adı verilmektedir. İttifaklar eliyle gerçekleştirilen faaliyetler ise dış dengeleme yöntemleri olarak adlandırılmaktadır. Waltz’a göre, devletler güç dağılımındaki değişimler karşısında bekâ sağlamak için self-help prensibi ışığında ekonomik kabiliyetlerin ve askeri gücün artırılmasına dair iç ve mevcut ittifakın genişletilip, büyütülmesi ile karşı ittifakın zayıflatılıp, küçültülmesini sağlayacak dış dengeleme araçlarına sahiptirler.