SÖZLÜ VE SÖZSÜZ İLETİŞİM - Deneme Sınavı - 3

Sözlü iletişim, ses ve dil ile oluşan söylemler, kavramlar, anlamlar ve mesajlar bütünü olarak insanın çevresini oluşturan tüm ögelerle iletişimini düzenlemede etkin bir rol oynamaktadır. Bu nedenle ses ve dil sözel ileitişimin olmazsa olmaz nesneleridir.

Sesin ve dilin birlikte iletişim için kullanımı fiziksel duyu organlarımız olan ağız ve kulak dışında soyut olarak düşünce yapımızı da etkiler. Bunun sebebi ise, düşüncenin dil yoluyla oluşmasıdır

Günümüzde bir çok disiplin tarafından incelenen sözlü iletişimin, her disiplin içerisinde incelenmesini zor kılan durum, sözlü iletişimin durağan olmamasıdır. Sözlü iletişim ve beslendiği kültür sürekli akar ve değişir, kendisi değişirken hem bireyin kültürünü etkiler hem de ondan etkilenir. Bu nedenle de düşünce yapısını zaman içerisinde değiştirecek güce sahiptir.

Sosyal yapı ile sözlü iletişim arasında iki taraflı bir ilişki vardır. Bu ilişkinin dilbilim içerisindeki terim karşılığı ise dönüşlülük (reflexivity)’tür

Sözlü iletişim en önemli ve karmaşık olan kısımlarından biri anlam kavramıdır. Bunu sebebi ise iletişimin oluştuğu ortama ve zamana göre anlam değişmektedir

Sözlü iletişimin öneminin bu kadar vurgulanmasının nedeni, bireyin günlük hayatı içerisinde bilgi verme ve alma amaçlı bir çok etkileşimi sırasındaki kullanım yoğunluğudur.

Kitle ortamında bir çok göndericiyle aynı anda ve hızlı bir biçimde iletişime geçer.

Bulunduğu sosyal ortamlarda kendine bir konum edinmek için birey en hızlı şekilde kendisini ifade etmelidir ve bu da ancak sözel iletişimin yardımıyla gerçekleşir.

Çağdaş dilbilimin kurucusu Saussure’e göre, “Dil kendi başına bir bütündür, bir sınıflandırma ilkesidir”. Doğru cevap C seçeneğidir.

Semiology ve semiotics terimleri aynı alanı kapsamaktadır ancak Avrupalılar daha çok semiology’yi, Anglosaksonlar ise semiotics’i tercih etmektedir. 1970’li yıllardan beri Avrupalıların da semiotics terimini kullanmaya başladığı görülmektedir. Doğru cevap C seçeneğidir.

Etnolenguistik: Dil ile kültür, dil ile toplum arasındaki ilişkileri inceler. Doğru cevap E seçeneğidir.

Britannica Ansiklopedisi’nin 1911 baskısında, dünyadaki dillerin 1000 olduğu belirtilmiş; yıllar geçtikçe bu sayı, daha yüksek verilmiştir. Dünyanın dört bir yanında, dille ilgili sayısız araştırma sürdürülmesine karşın, dünya dillerinin sayısı hakkında kesin bir bilgi yoktur.  Hindu ve Urdu dili, temelde aynı dizgeye sahip olduğu halde farklı ülkelerde (Hindistan ve Pakistan) konuşulmaktadır. Sırpça, Hırvatça ve Boşnakça, birbirlerinden çok az farklılık göstermektedir. Doğru cevap B seçeneğidir.

Ayrışkan ya da Çözümleyici Diller: Söz yapılarının, cümledeki konumlarına göre anlam kazandığı çekimsiz dillerdir. En tipik örneği Çince’dir. Doğru cevap A seçeneğidir.

Cümlelerden ilki, kurallı yazı diline; ikincisi, konuşma diline; üçüncüsü ise bir yerel ağza aittir. Doğru cevap B seçeneğidir.

Yüzyıllar boyunca çeşitli değişimlerle günümüze gelen dil sistemi bugün, eskiye oranla daha hızlı bir değişim geçirmektedir. Uluslararası diller arasında ikinci sırayı Fransızca almaktadır. Çince’nin ise, anadili olarak ele alındığında, dünyada en çok konuşulan dil olma konumunu sürdüreceğe benzemektedir. Amerika’da da İngilizce’nin yerini Çince’nin alacağına ilişkin görüşler bulunmaktadır. Doğru cevap D seçeneğidir.

Lev Semenovich Vygotsky'nin ünlü eseri Düşünce ve Dil, ölümünden birkaç ay sonra 1934 yılında yayımlanmıştır. Doğru cevap A seçeneğidir.

Bu deyiş A. Manguel'e aittir.

Vendrys, “Dil, insanın gereksinimlerine göre kurduğu ve geliştirdiği toplumsal bir kurumdur”  demektedir. Ayrıca Vendrys’e göre “İnsanlığa hemen hemen sonsuz bir ilerlemenin yollarını açan dil, sözlü dildi”. Doğru cevap Vendrys'dir.

"Dil, Tanrı tarafından hazır olarak verilmiştir" sözü teolojik görüşe aittir.

Humboldt ise dili, kültür bağlantısı içinde ele alan ilk düşünürdür. Ona göre dil, “bir ulusun kültür düzeyini gösteren en iyi araçtır. Ancak kendi diline dayanan, kendi dilinde ilerlemeler yapan bir ulus gerçek bir kültürün de yaratıcısı olabilir. Dil, insanın gelişmesinin her basamağı ile birlikte değişip gelişen bir tarihsel süreçtir”