Anthony Giddens: Modernlik/Geç Modernlik ve Yapılaşma Kuramı
Anthony Giddens'ın sosyolojideki yeri ve önemi nedir?
Giddens, modernliğin sonuçlarının tartışıldığı günümüze nispeten özgün kabul edebileceğimiz düşüncelere sahip olarak bizlere serimlediği düşünceleri ile sosyolojide yeni bir ufuk açmıştır. Toplumsal kuramını epistomolojik ve ontolojik yaklaşımlardan yola çıkarak değerlendirmiş ve toplumsal ilişkilerin analizini anlamak için ontolojik yaklaşımın önemli olduğunu belirtmiştir. Bu çerçevede günümüz sosyolojisinde önemli bir konuma sahip olan Giddens, hem bir teori oluşturma hem de bir eylem adamı olma çabası içinde olmuştur. Onun üç temel kuramını modernlik/geç modernlik, küreselleşme ve yapılaşma meseleleri olarak sıralamak mümkündür.
Anthony Giddens sosyolojiye nasıl bir bakış açısıyla yaklaşmaktadır?
Giddens makro ve mikro kuramcıların yöntemlerinden farklılaşmış, geleneksel ve dualist yaklaşımlardan uzaklaşmaya çalışmıştır. Sosyolojide kökleşmiş karşıtlıkları reddeden bir çaba içinde olmuştur. Böylece yorumsamacı sosyolojinin bazı yönlerini daha geleneksel yapısalcı sosyolojinin unsurları ile uzlaştırma denemesinde bulunmuştur. O, toplumsal yaşamın evrensel yasalarının bulunmadığını, yapının dışsal olarak ve tek faktörlü olarak davranışlarımızı belirlemediğini kabul etmekte ve aynı zamanda Parsonscu bakışın işlevselliğini de reddetmektedir. Giddens, birey-toplum düalizmine karşı çıkan ve yeniden üretilen pratikler üzerine yoğunlaşan bir sosyolog olmuştur.
Giddens sosyolojide kuramını oluştururken nasıl bir yaklaşım sergilemiştir?
Giddens sosyolojide kuramını oluştururken bir yandan işlevselcilik ve yapısalcılık, diğer yandan yorumsamacı yaklaşımları birbirleri arasındaki farklılıklar ve benzerlikler üzerinden giderek oluşturmaya çalışmıştır. Böylece toplumların, hem kurumsal işlevler düzeyini hem de tarihsel ve anlamsal değişimler alanını bir araya getirerek kapsayıcı bir metodik deneme yaparak kuramını oluşturmuştur. Sosyolojinin metodik olarak yeniden üretilen pratikler üzerine odaklanması gerektiğinden söz eder.
Modern öncesi ve modern kültürleri karşılaştırmada “Güven önemli midir?” sorusuna Giddens ne yanıt vermiştir?
Modern öncesi ve modern kültürleri karşılaştırmada “Güven önemli midir?” sorusuna Giddens’ın verdiği yanıt şöyledir: Kişinin kendini dünyada güvende hissetmesini anlatan ve diğer insanlarla bir arada yaşamasını olanaklı kılan güven odaklı “ontolojik/varlıksal güvenlik” olgusu, insani varoluşun temel bir özelliğidir.
Giddens'a göre modern öncesi dönemin güven ortamının belirleyicileri nelerdir?
Giddens (1994:93), modern öncesi dönemin genel özelliklerini güven ortamı ve risk ortamı bakımından analiz eder. Güven ortamının belirleyicilerini 4 faktörle açıklar. Bunlar;
-
Zaman-uzam içindeki toplumsal bağları istikrarlı kılmada akrabalık ilişkileri düzenleyici bir rol üstlenir.
-
Tanıdık bir çevre sağlayan bir yer olarak yerel toplulukların varlığına/ağırlığına dikkat çeker.
-
İnsan yaşamının ve doğanın tanrısal bir yorumunu sağlayan inanç ve ritüel uygulama tarzları olarak dinsel kozmolojiler önemli bir yer tutar.
-
Bugün ile geleceği birbirine bağlayan geleneğin çevrilebilir bir özelliğe sahip olmasından dolayı geçmişe yönelik bir bağlantının söz konusu olduğunu vurgular. Bu dört faktör modern öncesi dönemin temel güvenlik durumunu sağlayan toplumsal ilişki biçimleridir.
Giddens, modern öncesi dönemin risk ortamını nasıl değerlendirmektedir?
Giddens, modern öncesi dönemin risk ortamını ise şöyle değerlendirir
- Bulaşıcı hastalığın yaygınlığı, iklimin güvenilmezliği ve sel baskınları gibi doğal felaketler başta olmak üzere doğadan kaynaklanan tehdit ve tehlikeler mevcuttur.
-
Yağmacı ordular, yerel beyler, haydutlar ve hırsızlardan kaynaklanan insan şiddeti tehdidinin bulunmasıdır.
-
Dinsel kayradan yoksun kalma ya da kötü bir büyünün etkisine girme riskinin varlığıdır. Bu riskleri azaltmanın yollarının başında akrabalık ilişkileri, yerelleşmiş ilişkilerin önemi, dinî inançlar ve bir rutin olan gelenekler gelmektedir. Dolayısıyla bu açıklamalar, modern öncesi dönemde toplumların nasıl bir risk içinde olduklarını gösterir.
Giddens modern dönemde güven ilişkilerini nasıl değerlendirmektedir?
Giddens, modernite ya da gelenek-ötesi (post-traditional) toplumu, gelenek ve alışkanlığa ait kesinliklere ilişkin rasyonel bilginin yer aldığı bir düzen olarak tanımlamaktadır. Bu bağlamda modern dönemde yerinden çıkarma/yerinden edilme kavramı ile ifade ettiği soyut sistemlere yönelik güven ilişkilerinin nasıl olduğunu üç kategoride değerlendirir:
1. Toplumsal bağları istikrarlı kılma aracı olarak dostluk ya da cinsel (akrabalık) yakınlıkla ilgili kişisel ilişkiler, 2. Belirsiz zaman aralıklarındaki ilişkileri istikrarlı kılma yolu olarak soyut sistemler (açılımlı mekanizmalar), 3. Geçmiş ile geleceği bağlantılandırma tarzı olarak karşı-olgusal, geleceğe yönelik düşünce.
Giddens'ın modernliğin süreksizliği konusundaki düşünceleri nelerdir?
Giddens’ın modernliğin süreksizlikleri (the discontinuities of modernity) konusunda söylemek istediği, modern toplumsal kurumların birçok bakımdan benzersiz oldukları, diğer bir ifade ile geleneksel toplum düzeni anlayışını yansıtmadığıdır. İnsanlık tarihinin süreksizlikler ile belirlendiği ve doğrusal bir gelişim çizgisine sahip olmadığı bilinen bir gerçekliktir. Giddens burada insanlık tarihini süreksizlik bağlamında bir bütün olarak açıklamaya ve analize girişmez, onu ilgilendiren daha çok modern dönemle ilişkili olan süreksizlik ya da süreksizlikler toplamıdır. Toplumlardaki gelişmelerinin kesintiye uğramışlık ile varlığını sürdürdüğünü ifade eder.
Giddens ve Pierson, modern toplumu endüstriyel uygarlıkla ilişkili olarak hangi kategorilerde değerlendirmektedirler?
Giddens & Pierson, modern toplumu endüstriyel uygarlıkla ilişkili olarak üç kategoride değerlendirmektedirler: i. İnsan ilişkileri tarafından dünya düşüncesinin dönüşümüne açık davranışlar seti, ii. Ekonomik kurumların karmaşıklığı, endüstri üretimi ve pazar ekonomisi ve iii. Kitle demokrasisi ve ulus devleti de içine alan politik kurumlar.
Giddens modern toplumsal kurumları geleneksel toplumsal düzenlerden ayıran süreksizlikleri nasıl açıklamaktadır?
Giddens modern toplumsal kurumları geleneksel toplumsal düzenlerden ayıran süreksizlikleri üç kategoride değerlendirerek açıklamaktadır:
-
Değişim hızı: Geleneksel düzenlerin (toplumlar) kendi içlerinde devingen oldukları söylenebilir. Fakat modernliğin koşulları içinde değişimin hızı had safhadadır. Bunun önemli bir yönünü teknoloji oluştursa bile, bu hız diğer toplumsal ilişkilerde de kendini gösterir.
-
Değişim alanı: Dünyanın farklı bölgeleri birbiri ile bağlantılı hâle geldikçe toplumsal dönüşümün dalgaları yerkürenin tüm yüzeyini kapsamaktadır.
-
Modern kurumların doğası: Ekonomik üretim sisteminin piyasa koşulları ve metalaşması, ulus-devletlerin sisyasal sistemi gibi ekonomi-politik güç ilişkilerinin birlikteliği, daha önceki dönemlerde hiç görülmediği kadar iç içe geçmiştir. Dolayısıyla modern kurumlar doğaları gereği yeni dönemin ihtiyaçlarını karşılayan bir özellik göstermektedirler.
Modernliğin dinamizmini oluşturan unsurlar nelerdir?
Giddens’a göre toplum yapılandırılmamıştır, yani bağımsız bir varlığa sahip sert/katı ve değişmez bir nesne olarak var olmaz. Burada önemli olan husus, toplumun doğası gereği sürekli olarak bozulmaya ya da değişime açık olduğudur. Bu sabit olasılık şüphesiz insanların toplumun gerçekliği hakkında hissettiği yaygın ve bilinçdışı güvensizlik duygusunu yaratandır. Fakat bu olasılık aynı zamanda modernliği hem yapılaşma süreci hem de birey açısından önemli bir mesele kılar (Allan, 2006: 273). Bu bağlamda modernliğin dinamizmini yaratan dört farklı unsur vardır. Bunlar: zaman ve uzamın birbirinden ayrılması, yerinden çıkarma/edilme ve açılımlı mekanizmalar, radikal düşünümsellik ve küreselleşmedir.
Giddens'ın küreselleşme ile ilgili düşünceleri nelerdir?
Giddens düşünce ve eylemlerinde ne küreselleşme taraftarı ne de küresellemeşe karşıtı olmuştur. Daha çok küreselleşemenin günümüz gerçekliği içinde bir süreç olduğunu ancak yarattığı tehlike ve risklere müdahale edilmediği takdirde eko-yaşam adına olumsuzluklar yaratacağını kabul etmiş ve bu sürecin toplumların çıkarlarına uygun hâle getirilmesi için nasıl dönüştürülebileceğini anlatmaya çalışmıştır. Kaleme aldığı, Elimizden Kaçıp Giden Dünya başlıklı eserinde Giddens neo-liberal söylemle refah hakları düşüncesinden yola çıkarak demokratikleşme ile minimal devleti özdeşleştiren bir yol sunar. Dolayısıyla Held ve diğerlerinin tanımına göre literatürde Giddens ve onun gibi düşünenler, düşünümselciler/şüpheciler olarak adlandırılır. Modernliğin yapısal olarak küreselleştirici özelliği bulunduğuna değinen Giddens bu süreçte bilhassa dört kurumun modernliğin dinamizmini ve zaman periyodunu biçimlendirdiğini öne sürer. Bunlar: kapitalizm, endüstrileşme, şiddet tekeli/zorlayıcı güç ve gözetimdir. Böylece modernliğin dinamiği ile küreselleşmenin boyutlarını birbirine denk düşecek biçimde bağlantılandırarak açıklar. Modernliğin dinamiği açısından kapitalizme dikkat çeker. Kapitalizm içsel olarak yayılmacıdır. Kapitalizm kâra duyulan ihtiyaç tarafından yönlendirilir ve bunun sonucunda pazarların, teknolojilerin ve metalaştırmanın yayılımını yönlendirir
Giddens'ın modernlik konusundaki görüşleri nelerdir?
Giddens, modernliği şu sözleri ile değerlendirmektedir. “Modernlik terimini kullananların çoğu, ben dâhil, onu evrensellik iddiaları sorgulanabilir nitelikte olan, tarihsel olarak özgül bir sosyo-ekonomik ve kültürel oluşum olarak görüyorlar. Benim anlayışıma göre modernlik tarihin sonu değildir; ama modern olan şekilsiz, parçalı, çizgisel olmayan bir post-modernlik hâlinde çözülmüş de değildir. Dolayısıyla “post- modern” fikri yalnızca “modernliğin aklının başına gelmesini” ya da kendi sınırları ile yüzleşmek zorunda kalmasını değil, aynı zamanda bunu aşmayı da içerir”
Giddens modernliği hız treni ile nasıl bir bağlantı kurarak açıklar?
Giddens’ın verdiği örneğe baktığımızda “Hiç hız trenine bindiniz mi?” diye sorarak şu açıkmayı yapar. Bir hız trenini eğlenceli kılan şey, tehlikenin ve güvenin bir arada bulunmasıdır. Hız trenini güvenli bulmasak ona binmeyiz ancak tehlikeye meyilli bir yapımız olmazsa hız treni eğlenceli olmaktan çıkar. Yüzlerce metre yükseklikten kavisler çizerek hızlı bir şekilde trenle aşağıya inmek, bize ölüm olasılığını düşündürür ama trene ve onu inşa eden uzmanlara duyduğumuz güven, bu olasılığın yaratacağı gerilimi ortadan kaldırır. Anthony Giddens modernliği tıpkı bu şekilde resmeder, fakat bazı önemli farklılar ortaya koyar.
Giddens geç modernlik konusunda nasıl bir bakış açısına sahiptir?
Geç modernlik, Giddens’ın 1990’ların başından itibaren en büyük ilgi alanını oluşturmuştur. Giddens modernlik ile öncelikle post-feodal Avrupa’da kurulmuş olan fakat etkileri bakımından yirminci yüzyılda giderek dünya tarihine yerleşen kurumlara ve davranış biçimlerine atıfta bulunmaktadır. Giddens, post modernistlerin iddia ettiği gibi post modern bir döneme girildiği konusunu tartışmaktan çok, modernliğin sonuçlarının nasıl bir dönüşüm geçirdiğine bakmak gerektiğinden söz eder. Kuşkusuz modernliğin ötesinde oluşmakta olan yeni ve farklı bir düzenin varlığı inkâr edilemez olduğuna, bunu “post modern” olarak niteleyebileceğimize, ancak birçok sosyal bilimcinin yaptığı gibi bunu “post modernlik” olarak değerlendirmenin uygun olmayacağına işaret eder. Dile getirilmesi gereken önemli bir husus da Giddens’ın post modern toplum ya da endüstri-sonrası toplumu değil, geç modern toplumu ele aldığıdır. Bu kavram aracılığıyla Giddens, tarihsel süreklilik ve değişimi birlikte vurgular
Giddens, geç modern topluma özgü hangi risklerden bahsetmektedir?
Giddens, geç modern topluma özgü dört tip riskten bahseder: (1) Devlet eliyle ya da başka yollarla yapılan ve hiç kimsenin kaçmasının mümkün olmadığı gözetim, (2) Türlerin yaşamını sürdürememe riskiyle birlikte artan askerî güç, (3) Kapitalizmin istikrarsız nitelikleri sebebiyle ekonomik büyümenin çökme ihtimali ve (4) Kapitalizmi sınırlayan ekolojik ve çevresel kısıtlamalar.
Çevresel sorunlarla ilgili olarak Giddens’ın açıklayıcı söylemi nasıldır?
Çevresel sorunlarla ilgili olarak Giddens’ın açıklayıcı söylemi ise şöyledir: “Gerçekleşme olasılığı düşük ama sonuçları tehlikeli olan riskler, modern dünyada hiçbir zaman ortadan kalkmayacaktır; bununla birlikte en iyi ihtimalle en aza indirgenebilirler... Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan atom bombaları ya da Three Mile Island veya Çernobil’de meydana gelen kazalar gibi görece olarak küçük çaplı olaylar, ne olabileceği konusunda bir fikir verirler”
Giddens yapılaşma kuramında ne gibi düşüncelerden bahsetmektedir?
En basit hâliyle yapılaşma kuramında Giddens, sembolik etkileşimcilik, fenomenoloji ve dramaturjinin öngörüleriyle klasik sosyolojinin yapı kavramını bir araya getirir. Giddens’a göre özne-nesne ya da fail-yapı ayrımı yanlış bir dikotomidir ve insan eyleminin karmaşıklığına makul bir açıklama getirmek için yaratılmıştır. Giddens’a göre insani toplumsal aktiviteler geri dönüşlüdür (recursive) ve yaratılan bu dikotomi tavuk-yumurta problemine benzemektedir. Hem nesne hem de özne ya da hem yapı hem de fail, sadece farklı safhalarda olmakla birlikte birdir. Dolayısıyla toplumsal aktörler, toplumsal gerçekliği üretirler, fakat bu aktörlerin toplumsallığından bahsetmek hâlihazırda varolan toplumsal bir dünyayı kabul etmek anlamına gelir. Yapı ve failliği bir ikicilik/düalizm, karşılıklı olarak birbirlerinin dışında öğeler olarak görmek yerine Giddens bir ikilik/düalite, yani aynı şeyin analitik olarak birbirlerinden ayırt edilemez iki parçası gibi görür. Yapının ikiliği, yapının dönüşümlü olarak düzenlediği toplumsal eylem ya da davranışın hem aracı hem de sonucu olduğu anlamına gelir. Yapı ve fail ikili bir doğaya sahiptir ve doğaları gereği karşılıklı ilişki içindedir. Yapı ile eylem arasındaki bağlantı ise toplumsal pratikler aracılığı ile kurulur. Bu ise yapının ikiliğinin bir parçası olarak değerlendirilir
Toplumsal pratiğin yasalaştırılmasının bileşenleri nelerdir?
Toplumsal pratiğin yasalaştırılmasının üç bileşeni bulunur. Bunlar;
1. Anlamlı iletişim üretimi (anlamın iletişimi)
2. Güç (gücün kullanımı) ve
3. Ahlaktır (davranışın değerlendirici bir yargılamasıdır)
Giddens’a göre etkileşimler dâhilinde bulunan üç önemli şey nedir?
Giddens’a göre etkileşimler dâhilinde bulunan üç önemli şey vardır: I.eylemin düşünümsel gözetimi, II. eylemin rasyonelleştirilmesi ve III. eylem motivasyonu. Giddens’a göre bu üç görev tabakalaşmıştır ya da farklı “farkındalık seviyelerine” sahiptir.
Giddens'a yönelik ne tür eleştiriler yapılmaktadır?
Bazı eleştirmenlere göre Giddens’ın yapı kadar failliğe de önem vermesi günümüz teorik çerçevesi açısından oldukça katkı vericidir. Bununla birlikte Giddens hakkındaki değerlendirmelerin tümü bu şekilde olumlu değildir. Stjepan Mestrovic, Giddens’ın teorisi üzerine yazdığı kitabında oldukça eleştireldir ve Giddens’ın kadınlar ve modern dünya hakkındaki görüşleri üzerine getirdiği eleştirilerin bir kısmı fazla abartılıdır. Bununla birlikte Giddens hakkında yapılan eleştirilerden ikisi dikkat çekicidir. Birincisi Giddens’ın insan failliğine yaptığı vurgu ve ikincisi de modern dünya hakkındaki optimist bakış açısıdır.