Toplumsal Gruplar ve Ağlar
Taifel ve Marshall "toplumsal grup" kavramını nasıl tanımlamaktadır?
Tajfel, toplumsal grubu kendilerini aynı kategorinin üyeleri olarak algılayan, kendilerine ait bu ortak tarif içerisinde duygusal bağlılığı paylaşan, bir ölçüde sosyal bir sözbirliğini sağlamış bireyler topluluğu olarak tanımlar (Akt. Arkonanç, 1999, s. 19). Bu anlamda, toplumsal grup, resmî ya da gayriresmî üyelik ölçütleriyle tanımlanan, görece istikrarlı bir karşılıklı ilişkiler modeliyle birlikte olma duygusunu paylaşan ya da kendilerini birbirlerine bağlı hisseden çok sayıdaki kişinin oluşturduğu kümedir (Marshall, 1999). Aileler, çiftler, arkadaş grupları, dini kuruluşlar, kulüpler, komşular ve büyük örgütler farklı gruplar oluşturabilir.
Toplumsal gruplara özelliğini veren temel unsurlar nelerdir?
• Grup olarak adlandırılan sosyal birim, hem üyelerince, hem de dışarıdaki gözlemciler tarafından tanınabilmelidir.
• Her grup içinde bir tabakalaşma ve statü dağılımı mevcuttur.
• Gruptaki her üye kendi sosyal rolünü oynar.
• Grubun sürekliliği için karşılıklı ilişkiler son derece önemlidir. Sosyal süreç birlikte ve karşılıklı olmalıdır.
• Her grup kendi içinde davranış normlarına sahiptir.
• Grup üyeleri belirli ortak ilgi, çıkar ve değerleri paylaşırlar.
• Her grup farklı derecelerde olmakla birlikte yine de bir veya birkaç amaca sahiptir.
• Bir grubun göreli de olsa bir sürekliliği olmalıdır.
George Simmel boyutları açısından toplumsal grupları kaça ayırmaktadır? Açıklayınız.
İkili (Dyad) ve Üçlü (Triad) olarak iki gruba ayırmaktadır.
Simmel, iki kişiden oluşan sosyal grup için ikili (dyad) kavramını kullanmıştır. İkili içerisindeki toplumsal etkileşimin geniş gruplara nazaran daha yoğun olduğunu, çünkü hiç bir üyenin diğerine gösterdiği dikkati başkalarına göstermediğini açıklamıştır. Aşk ilişkileri, evlilikler ve yakın arkadaşlıklar tipik olarak ikili toplumsal gruba örnek verilebilir. Ancak, iki ayaklı sehpa gibi, ikililer istikrarsız ve dengesizdir. İkililerin her bir üyesi de ilişkinin yürümesi için çaba göstermek zorundadır; eğer iki kişiden birisi çıkarsa, grup ortadan kalkar.
Üç kişiden oluşan üçlü gruplar, genellikle küçük gruplar içinde ikili gruplara göre daha dayanıklı görünse bile, üçlü gruplarda başka bazı problemler yaşanmaktadır. Çünkü üçlülerde her zaman bir ikili, bir de yalnız kalan bir kişi şeklinde bölünme eğilimi ortaya çıkar. Daha güçlü olan iki kişi daha güçsüz üçüncüye karşı bir koalisyon oluşturabilir, ya da en zayıf kişi diğer iki kişi arasında bir bölünme yaratarak üstünlüğü ele alabilir (Marshall, 1999). Bir grupta yer alan insan sayısı arttıkça, bunları bağlayan ilişkilerin sayısı daha da büyük hızla artar.
"Asabiye" kavramı nedir?
Bir grup ya da topluluk olarak bir arada dayanışma içinde yaşamayı ifade eder. Asabiye, köken ve ortak çıkarlarla birbirine bağlı olduklarını düşünen ve bu dayanışmadan başka bir amacı olmayan kişiler arasındaki her türden dayanışma grubunu anlatmaktadır. Asabiye kavramı grup duygusu, toplumsal dayanışma duygusu ve bilinci veya yakınlık bağı olarak da ifade edilmektedir. Asabiye herşeyden önce bir grubun üyelerini bir arada tutan, birbirlerine yaklaştıran ve “biz” bilinci veren bir unsurdur.
İbn-i Haldun’un asabiye kavramına bağlı olarak ortaya koyduğu "bedevi" ve "hazari" kavramlarını açıklayınız.
Bedevi (göçebe) hayat tarzının ekonomik dayanağı, belirli üretim biçimlerine bağlı olmak biçiminde kendini göstermektedir. Bedevilikte, tarım ve çobanlık faaliyetlerinden herhangi biriyle ya da her ikisiyle birlikte uğraşmak esastır. Bedevilerin, tarım ya da çobanlık üretiminde bulunmalarında, belirli coğrafi konumlarda olmaları, kavimlerinin gelenek-göreneklerine göre gelişme farklılıkları ve dereceleri belirleyici olmaktadır. İbn-Haldun, bedeviliğin sadece göçebe hayat tarzı olmadığını, uygar hayat tarzından önce gelen toplum biçimlerinin tümünü kapsadığını belirtmektedir. Ona göre, bedevilik, uygar hayatın aslıdır ve bütün toplumların hazari hayat yaşamadan önce yaşadıkları ve geçirdikleri bir devredir. Bedeviliğin genel toplumsal karakterinin, dayanışma, birlik duygusu, kolektif hareket, eşitlik, kardeşlik gibi özellikler olduğu ileri sürülmüştür.
Hazarilikte (yerleşik/kentli) ise şehir yaşamı temeldir. Üretim düzeyi niteliksel ve niceliksel olarak yüksektir; bolluk ve refah hüküm sürer. Üretimin organizasyonu karmaşıktır. Bolluk ve refah üretimin çokluğundan ileri gelir. Hazarilikte sosyal hayatı da düzenleyen siyasal iktidar, bedevilikteki dayanışma rollerinin yerini almış olur (Hassan, 1982, s. 195 ve s. 204).
İbn-i Haldun'a göre kaç tür asabiye vardır ve bunlar nelerdir?
İbn-i Haldun’a göre iki tür asabiye vardır: İlki nesep asabiyesidir. Aynı soydan gelme, kandaş olma, ortak bir şecereye bağlı olmayı ifade eden ve irade dışı oluşan bu asabiye türünde aslolan soy kütüğüne mensubiyettir. Bu asabiye türü, ilk topluluklarda ve bedevilerde yaygın, kuvvetli ve etkili olmuştur. Göçebe kabilelerin büyümesi hâlinde, kabilenin ayakta durmasını nesep asabiyeti sağlayamaz. Zira, artık kabile büyümüştür ve kabiledeki tüm bireyler aynı soydan gelmemiştir. Bu durumda asabiyenin gücünü koruyabilmesi için sebep asabiyetine dönüşmesi gerekir (Azarkan, 2003).
Sebep asabiyesi, hazari tarzda yaşanan toplumsal gruplarda kentleşmenin ve karmaşık ekonomik ilişkilerin etkisiyle daha karmaşık ve ileri bir aşamada ortaya çıkar. Bu aşamada, kentleşme ile birlikte toplum karmaşık bir boyut aldığından, bedevi gruplardan daha kuşatıcı bir aidiyet duygusuna ihtiyaç vardır. Kentlileşmiş hazari toplulukların soy birliğine dayalı bir aidiyet duygusuyla ayakta durması mümkün değildir. Toplumsal hayatta görülen her türlü ortak dini, siyasi, gayri siyasi ideolojilerden oluşan birlik duygusu sonucu, idare ve isteğe dayalı olarak oluşmaktadır. Sebep asabiyesi türü, hazari-uygar topluluklar tarafından benimsenmiştir (Bursalıoğlu, 2007).
Cooley’e göre "birincil gruplar" hangileridir?
Üyelerinin birbirini yakından tanıdığı ve çok fazla birlikte zaman geçirdiği, kişisel ve kalıcı ilişkileri paylaştığı grup, birincil gruplardır.
Birincil grupların karakteristiği olan yakın birlikteliklerin en fazla gelişme şansı olduğu en önemli gruplar aile, çocukların oyun grupları ve komşuluktur. Bu grupların içinde kişiler kendi avantajlarını en üst düzeye yükseltmek için bireyci eğilimlerinden vazgeçerler ve grup üyeleriyle sürekli olarak sempati ve şefkat bağı ile bağlıdırlar.
Birey, birincil gruplar içinde toplumsal bir varlık hâline gelir. Temelde, birincil grup içinde, ayna-benlik ortaya çıkar ve ben-merkezli çocuk, başkalarını hesaba katmayı öğrenerek topluma katılan bir üye haline gelir (Ritzer, 2011).
Cooley’e göre "ikincil gruplar" hangileridir?
İkincil gruplarda ise, kişilerden her biri bu karşılıklı değişim ve etkileşimden özel bir çıkar elde ettikleri için birbirleri ile ilişki kurarlar. Böyle gruplarda başka insanlara yalnızca benlik için çıkar kaynağı olarak dışsal bir şekilde değer verilebilir.
İkincil gruplar, birincil gruplara nazaran daha resmî yapıdadır. Bu gruplarda ilişkiler daha yüzeyseldir, belli bir amaca yönelik olarak kurulur. Üyeler arasındaki ilişkilerde duygusal bağlılık ve samimiyet çok düşük düzeydedir hatta bazen hiç yoktur. Rollerinin gereği olarak yapmak zorunda oldukları davranışlar resmî kurallarla oldukça kesin sınırlarla belirlenmiştir.
Tönnies’e göre endüstri öncesi ile endüstriyel toplumların temel örgütlenme biçimi ve toplumsal grup formu ne şekildedir?
Tönnies’e göre toplumlar tarihsel olarak endüstrileşme öncesinde ve sonrasında farklı toplumsal grup formlarına sahip olmuştur. Endüstri öncesi toplumların temel örgütlenme biçimi ve toplumsal grup formu cemaat (gemeinschaft) iken, endüstriyel toplumlar cemiyet (gesellschaft) tarzı toplumsal grup formuna sahip olmuştur.
Tönnies "cemaat" kavramını nasıl tanımlamaktadır?
Tönnies, cemaat (gemeinschaft) kavramını, yakın ve sürekli ilişkileri anlatmak için kullanmıştır; bu ilişkiler içindeki bireyler tıpkı ailede olduğu gibi, tamamen değilse de, büyük ölçüde gerçek dostlar grubuna veya sıkıca birbirine bağlı bir gruba katılmaktadırlar. Tönnies, bu komünal bağları, herkesin yerini bildiği, toplumsal ve coğrafi hareketliliğin sınırlı olduğu, tüm hayat tarzının homojen bir kültüre dayandığı, kesin bir değerler ve ahlak kuralları tarafından düzenlenen geleneksel köy topluluklarıyla ilişkilendirmeye çalışır. Cemaat tarzı küçük topluluklarda herkes birbirini tanır ve kan bağıyla veya evlilikle birbirine bağlanır. Cemaat içinde ilişkiler daha yakın ve organik görünür (Slattery, 2011, s. 60). Cemaat tipi gruplarda sosyal ilişkiler samimidir. Toplumsal grup olarak aile önemlidir ve gerçekte cemaat kendisini büyük bir aile gibi hisseder. Doğuştan getirilen statüler toplumsal ilişkilerin yapısını büyük ölçüde belirler. Toplumsal farklılık ve değişim oldukça sınırlıdır. Dayanışma ruhu ve ortak irade toplumsal gruba egemendir.
Tönnies "cemiyet" kavramını nasıl tanımlamaktadır?
Tönnies’e göre cemiyet (gesellschaft) ise modern kent hayatının bir görünümü olarak kişisel ve yakın ilişkilerden uzak, yapay, soğuk ve geçici ilişkilerin egemen olduğu bir grup hâlidir. Cemiyet tipi gruplarda hukuk, sözleşme, kamuoyu, para ekonomisi ve rasyonellik ön plandadır. Mekâna ve toplumsal gruba bağlılık azalır ve kişisel çıkarlar önceliklidir. Bireysel farklılıklar, özel yaşam, tercihler değerlidir. Bireyin üzerindeki grubun sosyal kontrolü zayıflamıştır.
Tönnies, "cemaat" ve "cemiyet" gruplarını hangi açılardan ve ne şekilde karşılaştırır?
Tönnies, cemaat ve cemiyet gruplarını köy ve kent ilişkileri üzerinden ve bir tezatlık şeklinde anlatır. Genelde köyde insanların dostça, sade, basit ilişkiler içinde olduğunu, kentlerin ise karmaşa, mesafe ve uzaklık olarak tarif edildiğini görürüz (Slattery, 2011). Aynı şekilde, Tönnies, doğal irade ve rasyonel irade ayrımı yaparak bir tezatlık kurar. Cemaat tarzı ilişkilerin bireylerin doğal iradesinin (yani içgüdülerinin) bir sonucu olduğunu ancak cemiyet tarzı ilişkilerin ise rasyonel iradenin yansıması olarak ortaya çıktığını savunur.
Tönnies, sanayileşmenin ortaya çıkardığı sonuçlar konusunda karamsardır ve bu sürecin cemaat tarzı grupların temellerini sarsarak yıktığını düşünür ve sanayileşme ile birlikte cemaat tarzı ilişkilerin ortadan kalkmasına romantik bir özlem duyar.
Öte yandan Tönnies, her ne kadar kırsal toplumu cemaat, kentsel toplumu ise cemiyet gruplarının toplum biçimleri olarak kavramsallaştırmış olsa da, kırsal toplumda cemiyet tarzı ilişkiler de bulunabileceği gibi, kentsel toplumların içinde de cemaat tarzı gruplar hayat bulabilir.
"İç grup" ve "dış grup" kavramlarını ilk kez kullanan sosyolog kimdir ve söz konusu kavramlar ne anlama gelmektedir?
İç ve dış grup kavramlarını ilk kez William Graham Sumner, insanların kendi gruplarını (iç grup), rekabet hâlindeki ya da karşıt gruplardan (dış grup) daha çok sevmeye eğilimli olduğunu göstermek için kullanmıştır (Marshall, 1999). İç grup (biz) üyelerinin birbirlerine karşı saygı ve sadakat hisleri beslediği sosyal gruptur. Dış grup (onlar) ise, bir kişinin kendini diğerlerine karşı rekabet içinde ve karşıtlık içinde hissettiği gruptur. İç grup güçlü bir şekilde var edebilmek için kendisini mutlaka bir ya da birden fazla dış gruba karşı olarak tanımlar. Diğer bir ifadeyle iç grup olarak tanımladığımız “biz”, dışarıdaki bize benzemediğini düşündüğümüz dış gruba yani “onlar”a göre kendisini konumlandırır. Biz ve onlar arasındaki gerilimler, gruplar arasındaki sınırları keskinleştirir ve insanların kimlik duygularını aşırılaştırarak pekiştirir.
Gruplar arasındaki ilişkilerin içeriğini belirleyen temel unsurlardan en önemlisi nedir? Açıklayınız.
Gruplar arasındaki ilişkilerin içeriğini belirleyen temel unsurlardan en önemlisi toplumda var olan güç ilişkileridir. Toplumda her grup aynı ölçüde güç ve fırsatlara sahip değildir. Toplumda politik nüfuza sahip ve ekonomik olarak gücü elinde bulunduran gruplar, kendi dışındaki gruplara eşitsiz bir şekilde egemenlik kurmak eğilimine girebilmektedir. Bu açıdan, iç (biz) ve dış gruplar (onlar) çok keskin bir hâl aldığında ve radikal bir biçimde kutuplaştığında her iki grubun üyeleri için sadakat ve aidiyet her zamankinden daha önemli hâle gelir. Bu durum öte yandan çatışma da yaratır (Macionis, 2012).
Bürokrasi nedir?
Modern resmî örgütlerden en gelişkini olan bürokrasi, belli amaçlara ulaşmak için oluşturulmuştur.
Bürokrasi, görevlerini verimli bir şekilde yerine getirmek için rasyonel bir şekilde tasarlanan örgütsel bir ilişkiler ağı olarak tanımlanabilir.
Max Weber'e göre ideal bir bürokratik örgütün altı anahtarı nelerdir?
Max Weber ideal bir bürokratik örgütün altı anahtar unsurundan söz etmektedir: Uzmanlaşma, hiyerarşik yapı, kurallar ve düzenlemeler, teknik yetenek, gayrişahsi ilişkiler (kişisel olmayan ilişkiler), resmî ve yazılı iletişim.
Weber'in bürokratik kurumlara yönelik eleştirisi ne şekildedir?
Weber’e göre modern resmî örgütleri temsil eden bürokrasi, insanları sürekli olarak dönen bir çarkın içindeki dişliye indirgeyerek bireylerin insanlıktan uzaklaşması, robotlaşması ve yabancılaşmasına neden olmaktadır. Bürokrasinin muhatap olduğu bütün bireylere standart kurallar uygulaması ve bu kuralların esnetilememesi, birçok bireyi mağdur edebilmekte ve zorlamaktadır. Bu yönüyle bürokrasi demokrasiyi zedeleyen özelliklere sahip görünmektedir. İnsanlara böyle standart bir şekilde yaklaşması nedeniyle verimsizlik ve şekilcilik bürokrasinin neredeyse ayrılmaz bir parçası olabilmektedir.
"Ağ toplumu terimi" ne anlama gelmektedir?
Ağ toplumu terimi, elektronik iletişim aracılığıyla bir veya birden fazla toplumsal ilişkiyle birbirine bağlanmış, dolayısıyla toplumsal bir ağ oluşturan bireylere, ortaklıklara ve rollere gönderme yapmak için kullanılmaktadır.
Castells küreselleşen dünyada cemaate dayalı radikal kimliklerin yükselişe geçmesini nasıl açıklamaktadır?
Bilişim teknolojisinin gelişimi ve küreselleşme süreçleri radikal bir bireycileşme ortaya çıkarmıştır. Bu yüzden, küreselleşme süreci, aynı zamanda bu bireycileşmeye karşı çıkan yeni cemaat kimliklerinin gelişmesine de olanak yaratmıştır. Bireycileşmeye karşı direnen cemaat kimlikleri önemli bir güç kazanmıştır. Cemaat kimlikleri, toplumsal dönüşümler karşısında bireyin kendini koruma ve kurtuluşunu sağlamak adına bir tür sığınak işlevi görmektedir. Castells, geleceğin belirsizliklerine ve ağ toplumunun karmaşasına bir direnç olarak, dinlere dayalı cemaat kimliklerinin güç kazandığını öne sürmektedir. Cemaat kimlikleri, belirsiz ve karmaşık görünen toplumsal dönüşümlere karşı bir tür direniş kimliği olarak ön plana çıkmaktadır.
"Sanal cemaat" terimi ne anlama gelmektedir ve ilk kez kim tarafından kullanılmıştır?
Genel olarak bakıldığında, fiziki mekân olmaksızın bireylerin internet ortamlarında geçici veya kalıcı düzeylerde ilişkiler ve ağlar oluşturduğu gruplara sanal cemaat adı verilebilir. Sanal cemaat terimini ilk kez Howard Rheingold kullanmıştır. Rheingold (1998) sanal cemaatleri, siber-uzayda yeterli sayıda insanın başkaları ile ilişki kurmak üzere insani duygularla kamusal tartışmalara yeterince uzun bir süre katılmasıyla ağda oluşan toplumsal kümelenmeler şeklinde tanımlamaktadır. Sanal cemaat bu anlamda, birbirinden bağımsız bireylerin, belirli bir zaman dilimi içerisinde farklı duygular ve motivasyonlarla internet ortamında gerçekleştirdikleri sosyal iletişimdir.