Toplumsal Eşitsizlik
Toplumsal tabakalaşma nedir?
Toplumsal tabakalaşma ırk, etnisite, cinsiyet ve sınıf özelliklerine göre insanların ya da grupların derecelenmesi durumudur.
İnsanlık tarihi boyunca eşitsizlik üzerine kurulmuş farklı toplumsal tabakalaşma biçimleri nelerdir?
İnsanlık tarihi boyunca eşitsizlik üzerine kurulmuş farklı toplumsal tabakalaşma biçimleri yaşanmıştır. İlkel komünal dönem hariç olmak üzere kölelik, kast sistemi, feodalizm ve sınıf (kapitalizm) sistemlerinde farklı düzeylerde farklı gruplar arasında eşitsizlikler tecrübe edilmiştir. Bu dört temel tabakalaşma biçiminden kölelik, kast sistemi ve feodalizmde eşitsizlikler doğal kabul edilmiş ve yasal olarak bazı kurallarla dayatılmıştır. Sınıf sisteminde ise toplumsal eşitsizlikler yasalara dayanmaz; doğal ve değiştirilemez değildir. Ancak sınıf sisteminde, toplumsal eşitsizlikler, ekonomik ilişkilerin işleyişi gereği güçlü bir şekilde varlığını sürdürür.
Kast sistemi nedir?
Geleneksel toplumlarda ve tarım toplumlarında yaygın olan kast sistemi bireylerin doğumlarıyla beraber kazandıkları nitelikler üzerine dayalı ve sınıflar arası geçişliliklere kapalı bir hiyerarşik toplum biçimidir. Kast sistemi, tamamen kapalı bir sistemdir çünkü kişinin tüm geleceğini içine doğduğu kast ya da sınıf belirler. Bireysel çabalara dayalı toplumsal hareketlilik ya hiç yoktur ya da çok azdır. Kast sistemi gruplar arasında katı bir hiyerarşi yaratır ve bireylerin hayat tarzını, statüsünü ve meslek seçimini belirler.
Hindistan’da 2000’li yıllardan itibaren kast sistemi yasal olarak yasaklanmış olmasına rağmen kırsal bölgelerde yaşamaya devam etmektedir. Bu tabakalaşma sistemi hangi "kastlara" ayrılır ve ne şekildedir?
Hindistan’da 2000’li yıllardan itibaren kast sistemi yasal olarak yasaklanmış olmasına rağmen kırsal bölgelerde yaşamaya devam etmektedir. Bu tabakalaşma sistemi dört kasta dayanmaktadır: Brahman (elitler), Kshatriya (savaşçılar), Vaishya (tüccarlar) ve Sudra (hizmetçiler) (Macionis, 2012). Bireyler doğuştan bu kastların birinde yer alırlar ve bu kastın sorumluluklarıyla tüm yaşamlarını sürdürürler. Kişinin tüm hayatını içinde olduğu kast belirlemektedir. Her kast sisteminde bireylerin sahip olduğu haklar açıkça belirlenmiştir. Hindistan’da “dokunulmazlar” kast sistemindeki en alttaki bireylerden oluşur ve yasa gereği, üst kastlardaki insanların onlardan uzak durmaları gerekir. Yüksek kastlardaki bireyler, düşük kasttaki bireylerle temas ettiklerinde kirleneceklerini düşünürler. Gelenekler ve kültürel formlar, hâlen bireyleri ana-babasının mesleğini yapmaya ve kendi kastından bireylerle evlenmeye zorlamaktadır (Newman, 2013).
Hindistan’da kast sistemi, yeniden doğuşa inanan Hindu inancı ile sıkı sıkıya bağlıdır; kendi kastının ayin ve ödevlerini yerine getirmekte başarısız olan kişilerin, yeniden doğduklarında daha düşük bir konumda olacaklarına inanılır.
Güney Afrika'daki kast sisteminin özellikleri nelerdir?
Güney Afrika’daki beyazların üstünlüğüne dayalı kast sistemi ırk eşitsizliklerine dayalı toplumsal tabakalaşma biçimine güçlü bir örnek teşkil eder.
Feodalizm nedir ve kast sisteminden farkı nedir?
Feodalizm, üretimin tarıma dayalı olarak yapıldığı ve toprağa bağlı köylülerin (serf), soylu sınıftan gelen ayrıcalıklı toprak sahiplerinin topraklarını işleyerek geçimlerini sağladığı bir toplumsal sistemdir. Feodalizmin toplumsal yapısını, soylular ve serfler arasındaki tarıma dayalı eşitsiz üretim ilişkilerinin çerçevesi belirler. Feodalizm, doğuştan soylu ve toprak sahibi olan bireylerin oluşturduğu grupların toplumda daha güçlü ve daha yüksek statüye sahip olduğu bir tabakalaşma sistemine sahiptir (Newman, 2013).
Kast sisteminden farklı olarak feodal sistemde tabakalar arasındaki farklı statüdeki bireylerin evliliklerine ya da bireysel hareketliliklerine kısmen izin verilmekteydi. Örneğin, monark’a (feodal derebeyi) yapılan özel hizmetler karşılığında ortakçılara şövalyelik verilebilir; tüccarlar kimi zaman unvanlar satın alabilirlerdi.
Feodalizm hangi süreç neticesinde sona ermiştir?
Fransız Devrimi ve toplumsal sınıf mücadeleri sonucu, feodalizm tasviye edilmiştir. Fransız Devrimi, tümüyle olmasa da daha eşitlikçi bir toplum ve siyaset biçiminin gelişmesine katkıda bulunmuştur.
Toplumsal sınıf sistemi nedir?
Toplumsal sınıf sistemi, sanayileşmiş kapitalist toplumlara özgü bir tabakalaşma sistemidir. Toplumsal sınıf, ekonomik ilişkilerdeki eşitsizliklere dayanan bir tabakalaşma biçimidir. Bu sistemde insanlar sahip oldukları ekonomik güce göre, toplum içinde belli konumlar edinmektedir. Ekonomik ilişkilerdeki eşitsizlikler, toplumdaki ekonomik açıdan dezavantajlı grupların kaynaklara ve fırsatlara ulaşmalarını büyük ölçüde engellemektedir. Sınıflı toplumlarda, bazı insanlar açısından sınıflar arası hareket oldukça sınırlı ve zordur.
Meritokrasi nedir?
Meritokrasi (liyakate dayalı toplum) sosyal mevkilerin çoğunlukla eğitimsel başarı, beceri ve yetenek gibi niteliklerle hak edilerek kazanıldığı bir toplumdur (Browne, 2014).
İşlevselci yaklaşıma göre toplumsal eşitsizlik ne şekildedir?
İşlevselci yaklaşıma göre bütün toplumlar eşitsiz bir tabakalaşma sistemini bünyesinde barındırmaktadır. İşlevselci kurama göre, farklı toplumsal tabakalar arası toplumsal eşitsizlik, toplumun devamı ve korunması açısından olumlu bir işlev görür; ama aynı zamanda, toplumsal rol farklılaşmasının olduğu bütün toplumlarda toplumsal tabakalaşma ve eşitsizlik kaçınılmazdır (Turner, 2013, s. 41). İşlevselci kurama göre, toplumsal eşitsizlik her toplumda kaçınılmaz olduğu gibi gereklidir de.
İşlevselci yaklaşıma göre toplumsal sistemin bazı meslekleri daha fazla ödüllendirmesi doğaldır, çünkü bu mesleklere gelen kişilerin bu mesleği edinebilmek için harcadıkları emek, para ve külfet çok fazladır.
Marksist yaklaşıma göre tabakalaşmanın sebebi ve toplumdaki çatışmanın temel kaynağı nedir?
Çatışmacı yaklaşım olarak da bilinen Marksist yaklaşıma göre, toplumda gücün ve servetin eşit olmayan dağılımı nedeniyle tabakalaşma ortaya çıkmaktadır. Toplumdaki çatışmanın temel kaynağı ise kapitalist sistemin yarattığı eşitsiz ekonomik ve siyasal ilişkilerdir. Kapitalist toplumsal sistemde üretim araçlarına sahip olan burjuvazi sınıfı, işçi sınıfının emeğini sömürerek ayakta kalabilmektedir. Üretim araçlarına sahip olmayan işçi sınıfının üyeleri ise emeklerini satarak geçimlerini sağlamaktadır. Bu kurama göre, kapitalizm kendi iç işleyişi gereği sınıflı bir toplumdur ve toplum birbiriyle çatışma ve mücadele hâlinde olan sınıflardan (burjuvazi ve proletarya) meydana gelir. Bu anlamda tabakalaşma, kapitalist sınıfın yararlandığı ama işçi sınıfının da zarar gördüğü şekilde toplumsal ve ekonomik kaynakların eşitsiz dağıtılmasına dayanmaktadır.
Marksist yaklaşıma göre "artı değer" nedir?
Marx’ın akıl yürütmesine göre, işçiler bir iş günü boyunca, işverenlerin onların ücretlerini ödemesi için gereken miktardan daha fazla üretim yaparlar. Kapitalistler kendi kârlarını arttırmak için işçilerin ürettiği bu fazla üretime el koyarlar. Kapitalistlerin kendi kullanımları için el koydukları bu fazla üretime artı değer adı verilir. Örneğin, bir elbise fabrikasındaki bir grup işçi, günde yüz elbiseyi üretebiliyor olsun. Bu elbiselerin bir kısmını satmak, işveren için işçilerin ücretlerini ödemesine yetecek kadar gelir getirmektedir. Geri kalan elbiselerin satışından elde edilen geliri, işveren kendi kârı olarak alıkoyar (Giddens, 2000).
Küçük burjuva sınıfı nasıl tanımlanmaktadır?
Küçük burjuva sınıfı, ara bir sınıf olup ekonomik olarak kendi kendine yeterli olan serbest meslek sahiplerinden, iş adamlarından ve kendi işletmesinde başka personele ihtiyaç duymadan kendi işini yapan vasıflı çalışanlardan oluşur (Newman, 2013). Küçük burjuvazi, Marx’a göre, zaman içinde ya mülkiyetini kaybedip işçi sınıfına dâhil olacak ya da daha zenginleşip büyük sermaye sınıfının yani burjuvazinin bir üyesi hâline gelecektir.
Marksist yaklaşımda "alt-yapı-üst-yapı" nedir ve aralarındaki ilişkiler nasıl şekillenmektedir?
Marx’ın toplumsal tabakalaşma ve eşitsizlik konusunda önemli analizlerinden birisi de toplumdaki altyapı-üstyapı alanlarındaki yakın bağlantılar üzerinedir. Marx, toplumun ekonomik ilişkilerinin gerçekleştiği alana, temel yapı (altyapı da denilmektedir) demektedir. Ekonomi dışında kalan diğer tüm toplumsal alanlar ise (hukuk, eğitim, siyaset, devlet, sağlık vb.) üstyapı olarak tanımlanmaktadır. Marx, toplumsal alandaki eşitsizliklerin büyük ölçüde ekonomik alanda gerçekleşse de bu eşitsizliklerin ekonomi dışında kalan hukuk, medya, siyaset, eğitim vb. toplumsal yapıyı da doğrudan etkilediğine işaret etmektedir. Marx’a göre, toplumsal eşitsizlikler konusunda altyapıda ne tür bir eşitsizlik hâkimse bu eşitsiz ilişkiler üstyapıdaki toplumsal alanlarda da belirleyici olmaktadır.
Özetle Marx’a göre toplumdaki egemen fikirler ve kültürel değerler, egemen sınıfın fikirleri ve kültürel değerleridir ve toplumdaki üstyapısal kurumlarda bu fikirler temsil edilir.
Dahrendorf'a göre toplumsal tabakalaşma nasıl gerçekleşmektedir?
Ralph Dahrendorf, Marx’tan farklı olarak analizini üretim araçlarının mülkiyetine sahip olma ve olmama üzerine değil, güce ve özelde otorite konumlarına katılma ve bu konumlardan dışlanma üzerine kurar. Dahrendorf ’a göre, modern sanayi toplumunda sınıflar arası uzlaşmazlık esas olarak kaynakların ve fırsatların adaletsiz dağılımından değil, emredenler (otorite) ve itaat edenler (yönetilenler) arasındaki çıkar çatışmasından doğmaktadır (Parkin, 1997, s. 607). Demokratik toplumlarda bile, otorite sahibi olan yöneticiler ile otoriteyi elinde bulundurmayanlar arasında sürekli bir mücadele vardır. Sonuç olarakDahrendorf çatışma teorisini, mülkiyet ve gelir dağılımı üzerinden değil, otorite konumunda bulunanlar ve bulunmayanlar arasında bir mücadele üzerinden oluşturmuştur. Bu anlamda, Dahrendorf otorite kavramını öne çıkararak tabakalaşmanın ekonomik değil, siyasi bir olgu olduğunu ve farklı derecelerde güce sahip insanlar arasındaki toplumsal ilişkilerin ürünü olduğunu ileri sürer.
Max Weber de toplumsal tabakalaşmanın en önemli belirleyici faktörünün toplumsal sınıflar olduğu konusunda Marx ile aynı düşüncededir. Weber bu konuda hangi noktada Marx'tan ayrılmaktadır?
Max Weber de toplumsal tabakalaşmanın en önemli belirleyici faktörünün toplumsal sınıflar olduğu konusunda Marx ile aynı düşüncededir. Bununla birlikte Weber’e göre, insanlar yalnızca ekonomik eşitsizlik temelinde derecelendirilemez. Weber, sosyoekonomik statü kavramını kullandığı kendi tabakalaşma modelinde buna iki boyut daha ekler: statü (prestij) ve güç (iktidar). Weber’in tabakalaşma modelinde sınıfları toplumsal eşitsizliklere göre tanımlamanın ötesinde prestij, onur ve saygı toplumdaki farklı sınıflarla ilişkilendirilir (Newman, 2013, s. 155). Bu bakış açısına göre, tabakalaşma yalnızca zengin ve fakir arasında yaşanan ekonomik bir eşitsizlik değildir. Tabakalaşma bundan daha karmaşık ve çok faktörlü bir durumdur.
Weber’in ortaya koyduğu tabakalaşma modeli, statü, prestij, hayat tarzları ve tüketim kalıpları gibi değişkenleri de analize dâhil ettiği için, sadece sınıflar arasındaki ekonomik tabakalaşmaya odaklanan Marksist tabakalaşma modelinden daha çoğulcu bir tabakalaşma modelidir.
Weber'e göre toplumsal eşitsizlikler hangi sebeplere dayanmaktadır?
Weber, toplumda yaşanan eşitsizliklerin sadece ekonomiye dayanmadığını iddia etmiştir. Ekonomik eşitsizlik çoğu kez toplumda önde gelen bir rol oynamasına rağmen, diğer eşitsizlik biçimlerinden sadece birisidir. Weber’e göre eşitsizlikler, güç eşitsizliklerine dayanır. Gücün üç boyutu şunlardır: 1) Ekonomik güç; 2) Prestij; 3) Çıplak güç.
Weber, modern kapitalist toplumlarda kişinin toplumsal tabakalaşmadaki yerini belirleyen şeyin, sadece emek piyasasındaki sınıf pozisyonları olmadığını, siyasi iktidara yakınlık, parti üyeliği ve statü gruplarına yakınlık gibi çeşitli değişkenler olduğunu belirtir.
Weber'e göre "statü grubu" nedir?
Weber’de sınıflar, ekonomik açıdan birbirinden ayrılan gruplardır ancak statü grupları birbirinden prestij, yani hem grubun kendi üyelerinin hem de başkalarının atfettikleri saygınlık düzeyi bakımından ayrılırlar. Bir statü grubu, kendilerini eşitler, aynı değerde varlıklar olarak gören ve başka toplumsal grupların üstünde veya altında algılayan bir insanlar kümesidir. Sınıflar, üretim ilişkilerindeki yerlerine göre tanımlanırken (mülkiyet sahibi olanlar sermaye sınıfı, emeklerinden başka satacak hiçbir şeyi olmayan mülksüzler ise işçi sınıfı olarak tanımlanır), statü grupları üretime değil tüketime göre tanımlanırlar. Bir statü grubu üyelerini birleştiren ve yakınlaştıran temel unsur hayat tarzlarıdır.
Pierre Bourdieu'nün ortaya koyduğu toplumsal tabakalaşma yaklaşımı ne şekildedir?
Pierre Bourdieu (1930-2002), günümüz toplumlarında bireylerin toplumsal sınıflarının belirlenmesinde yaşam tarzı, tüketim, zevkler, hobiler, boş zaman alışkanlıkları gibi farklılıklarından hareket etmek gerektiği üzerinde durmakta ve ekonomik sermaye, sosyal sermaye, kültürel sermaye, simgesel sermaye gibi dört yeni değişkenin eski sınıf analizlerindeki meslek, gelir, eğitim değişkenlerinin yerini alması gerektiğini savunmaktadır (Ünal, 2011). Bourdieu’nun tabakalaşma anlayışında, Marksist üretim ilişkilerine dayalı sınıf analiziyle Weber’in hayat tarzı, beğeni ve prestije dayalı statü grupları analizi birleşmiştir. Hatta, tabakalaşmanın çok boyutlu kaynaklarını gösterme konusundaki analizleriyle Weber’in sosyolojisine daha yakın olduğu söylenebilir.
Pierre Bourdieu tarafından ortaya konulan dört sermaye tarzı nelerdir?
1. Ekonomik sermaye: Ekonomik kaynaklara erişim ve sahip olmayı ifade eder. Marksist sınıf yaklaşımının temel çatışması, burjuvazi ve proletarya şeklinde ekonomik sermayeye sahip olanlar ve olmayanlar arasındaki eşitsizliğe dayanır.
2. Sosyal sermaye: Bireyin sahip olduğu akraba, arkadaş, sosyal ve siyasal çevresi ve ağları ölçüsünde güç ilişkilerine ve fırsatlara yakın olmasını anlatır.
3. Kültürel sermaye: Öncelikle ailede sonra da okullarda kazanılan çok geniş kapsamlı bir entelektüel ve bilgi sermayesi biçimidir. Eğitim yoluyla öğrenilmiş tüm kabulleri, davranış kalıplarını, kısacası toplumun özünü içerir.
4. Simgesel sermaye: Kişilerin ve grupların “diğerlerinin gözündeki” konumu ve değeridir.
T. H. Marshall'ın toplumsal tabakalaşma hakkındaki görüşleri ne şekildedir?
Modern demokrasilerde vatandaşların yasa önünde siyasal eşitlik içerisinde olması otomatik olarak sosyal ve ekonomik alanlarda bir eşitlik tesis etmeyi sağlamaz. Yasada siyasal düzeyde eşitlik durumu ile ekonomik eşitsizlik arasında sürekli bir tutarsızlık ve gerilim söz konusudur. T. H. Marshall 1950 yılında yazdığı “Vatandaşlık ve Toplumsal Sınıf ” adlı ünlü makalesinde piyasanın yarattığı eşitsizliklerin ve gerilimin, vatandaşların sosyal, siyasal ve sivil haklarında mutlak bir eşitliğin tesis edilmesi yoluyla nasıl aşılacağı üzerine açıklamalar yapmıştır. Marshall, sınıfsal eşitsizliklere ve serbest piyasaya dayalı kapitalizm ile eşitlik idealine dayalı demokratik, sosyal ve ekonomik haklarla güçlendirilmiş bir vatandaşlık anlayışını esas alan refah devleti arasında bir uzlaştırma arayışının temsilcisi olarak görülebilir.