Devlet, Toplum ve Siyaset
Siyaset nedir?
Toplum halinde yaşamak demek, herkesi bağlayan bir arada yaşamayı mümkün kılan ortak kuralları ve ortak karar alma mekanizmalarını kabul etmek demektir. En geniş anlamıyla siyaset, bu ortak kurallar ve karar alma mekanizmalarıyla ilgilenir. Kimlerin topluma ait sayılacakları yada toplumun sınırlarının ne olacağı, kimlerin nasıl yönetici olabilecekleri, yöneticilerin yönetilenlerle ilişkilerinin nasıl düzenleneceği bu kuralların başında gelir.
Siyaset ile ahlak ve örf kuralları arsındaki ilişki hakkında bilgi veriniz.
her toplumsal kural siyasetle ilgili değildir. Ahlak ve örf ve âdet kurallarının ihlali halinde devreye bir otorite girmez, toplumsal baskıya güvenilir. Siyaset; ahlak, örf ve âdet kurallarıyla değil, kalabalık yığını ya da insan kümesini toplum haline getiren, onu diğer toplumlardan ayıran, ortak kuralları belirleme ve gerektiğinde zor kullanarak uygulama yetkisine sahip olan siyasi/merkezi iktidarın ortaya çıkışı ve varlığını sürdürmesiyle ilgilidir.
Aristotales'e göre siyasi faaliyetlere katılımın insanlara kattığı değerler nelerdir?
Aristoteles’e göre, siyasal faaliyetlere katılım yoluyla insanlar, düşünme, fikir yürütme, kendilerini ifade etme, başkalarını etkileme gibi, siyaset olmasaydı kazanılması kolay olmayan yetenekler kazanabilmişlerdir. İnsanın kendi hayatını ilgilendiren konularda söz sahibi olduğunu düşünebilmesinin, özgüveni artırdığı gibi, insanın değerli hissetmesine de yol açan bir faktör olduğu vurgulanmıştır.
Devlet nedir?
En basit tanımıyla devlet belli bir coğrafi alan üzerinde zor kullanma tekeline sahip olduğunu iddia eden bir örgütlenmedir.
Egemenlik nedir?
Hukuki bir kavram olan egemenlik, ülke sınırları içinde herkesi bağlayan kararlar alabilen en üstün gücün devlet olduğunu ifade eder.
"Hayali cemaat" kavramı kime aittir ve ne anlam ifade etmektedir?
Benedict Anderson ulusu “hayali bir cemaat” olarak tanımlamıştır. Kendilerinin bir ulusa mensup olduğunu söyleyen kişiler, kökleri eskiye giden ve birebir tanımaları mümkün olmayacak kadar fazla kişiden oluşan çok daha büyük bir topluluğun parçası olarak kendilerini hissederler. Ortada, ulusa mensubiyet temelinde kavramlaştırılan bir topluluk söz konusudur. Bir ulusa ait olup olmama hissiyatının varlığı çoğunlukla subjektiftir.
Ulus inşasında kullanılan araçlar nelerdir?
Bir ulusun ortaya çıkışı/oluşumunun kendiliğinden doğal ve pürüzsüz bir şekilde cereyan etmekten çok, siyasal güç mücadelelerinin öne çıktığı karmaşık bir süreç olduğu çok açıktır. Tarih eğitimi ulus inşasının önemli araçlarından biridir. Keza, ulusal marşlar, ulusal bayramlar, ulusal mitler de ortaklık duygusunun yaratılması ve sürdürülmesinde hayati roller oynarlar. Bir ulusu tanımladığı düşünülen geleneklerin icadı da ulus inşasının temel özelliklerinden biridir.
Siyasal rejim nedir?
En basit tanımıyla siyasal rejim, yöneten ile yönetilen ilişkilerinin nasıl düzenleneceğine dair kurum, kural ve pratikler bütünüdür. Özü itibarıyla şiddet kullanma tekeline sahip bir örgüt olan devletin bu niteliği hiç değişmese de siyasi rejimin karakteri, diğer bir deyişle rejimin demokratik olup olmadığı devlet-toplum ilişkilerinin şekillenmesinde hayati bir rol oynar.
Otoriter rejimlerde yaşayan kişilerin kendilerini güvende hissedememe sebepleri nelerdir?
Devlet gücünü kullananlara karşı kurumsal şikâyet mekanizmaları ya sadece sözde kalır veya hiç yoktur. Kişilerin kaderleri devlet adına güç kullananların iyi niyetlerine bağlıdır. Tabii, insan hakları ve şeffaflık konusunda daha fazla hassasiyet gösteren otoriter devletler de vardır. Bir diktatör de insan hak ve hürriyetlerinin bir kısmına saygı gösterebilir. Ancak bu tür uygulamalar kurumsallaşmış değillerdir. En iyi ihtimalle yöneticinin ihsanı olarak her an vazgeçilebilecek bir ayrıcalık olarak sunulurlar. Bu yönleriyle de güvensizliği ortadan kaldıramazlar. En kötü demokrasinin bile, insan hak ve hürriyetleri açısından en iyi otoriter rejimden daha güvenceli bir hayat sağladığı söylenebilir.
Siyasal hayattaki temel değerlendirmenin ölçütünün dini ya da ahlaki ilkelere uygun davranmış olmak değil sonuç elde etmek olduğunu savunan İtalyan düşünür kimdir?
İtalyan düşünür Makyavel (1469-1527) siyasette sonuç almanın diğer bir deyişle –başarının- önemini vurgular. Herhangi bir siyasi aktör başarılı olursa bu başarıyı elde ederken yaptıkları ve yapmadıkları unutulacaktır. Siyasal hayattaki temel değerlendirme ölçütü dini ya da ahlaki ilkelere uygun davranmış olmak değil sonuç elde etmektir. Varlığını devam ettirmek için her şeyi yapan diğer biyolojik organizmalar gibi, devletler de ayakta kalmak için her şeyi yapabilirler, buna “hikmet-i hükümet” ya da “hükümet aklı” denir.
Siyasi partilerin ortaya çıkış süreci hakkında bilgi veriniz.
Siyasal partilerin ortaya çıkışı, hükümdarların danışmak için düzenli olmayan aralıklarla topladıkları parlamentolarda, çıkar ve ideoloji yakınlaşması temelinde ortaya çıkan gruplaşmalarla bağlantılıdır. Oy hakkının genişlemesi ile beraber, bu gruplar nasıl oy alabileceklerini düşünmüşler ve az ya da çok ortak bir platform ile bir araya gelinirse oy alınabileceğini hesaplamışlardır. İlk siyasi partiler 1820’lerde ABD’de ortaya çıkmıştır. 1840’ların sonunda Belçika ve İsviçre, 1850’lerden itibaren ise, Birleşik Krallık Liberal partisi yine dünyanın ilk modern siyasi partilerindendir.
Kadro partileri ile kitle partileri arasındaki farklar nelerdir?
Siyaset bilimi literatüründe siyasal partilerin, kadro partileri ve kitle partileri olarak ikiye ayrılması gelenek haline gelmiştir. Kadro partileri, dar bir kadro ile faaliyet gösteren seçmen tabanının genişletme ve dönüştürme işlevine öncelik vermeyen partilerdir. Üyelerle sıkı ilişkiler sürdürme, üyelerin parti yönetimi ve faaliyetlerine aktif bir biçimde katma, amaçları yoktur. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Demokrat Parti ve Cumhuriyetçi Parti kadro partilerinin en önde gelen örneklerindendir. Her iki partide de düzenli bir üyelik sistemi olmadığı gibi, seçim zamanları dışında aktif bir parti örgütünden söz edebilmek de kolay değildir.
Kitle partileri üye sayılarını artırmayı ve üyeler ile her zaman sıkı ilişki kurmayı hedefleyen partilerdir. Üye sayısını artırmaya çalışan, üyelerini aktif tutan parti daha çok sivil toplum örgütüne benzer özelliklere sahiptir. Sıradan üyeler, yerel parti kongrelerinde ve ulusal düzlemde parti içi hiyerarşinin oluşumunda önemli roller oynarlar. Parti politikalarının belirlenmesinde de üyelerin etkin olmasına özel gayret gösterilir, parti içi demokrasi öne çıkarılan bir değerdir.
Sivil toplum kuruluşlarını tanımlayınız.
Sivil toplum kuruluşları devletten bağımsız olarak kamusal alanı etkilemek isteyen bireyler tarafından oluşturulmuş, gönüllülük esasına dayalı örgütlenmeler olarak tanımlanabilirler
Sosyal medyanın gündelik siyasete etkisi nelerdir?
Sosyal medya bireyler arasındaki karşılıklı etkileşim ve diyaloga, geleneksel medyanın hiç yapamadığı kadar izin verir. Sosyal medya merkeziyetçilikten uzaktır, yereldir, daha az hiyerarşiktir, tek bir merkezden kontrol edilmesi zordur. Sosyal medyaya katkıda bulunmak sıradan insan için kolaydır. Keza, sosyal medyada haberler anında yayılabilirken, geleneksel medyada bu belli bir zaman almaktadır. Sosyal medyanın bilgi kirliliğine yol açtığı, sesi çok çıkanların diğerlerini bastırdığı, manipülasyonlara geleneksel medyadan daha açık olduğu eleştirileri yapılmaktadır.
kamuoyu kelimesi ne ifade etmektedir?
Kamuoyu kelime anlamı olarak halkın kanaatleri anlamına gelir. Kamuoyu böyle düşünüyor denildiğinde, ortak, herkesi ilgilendiren, kamuya ilişkin meselelerde hâkim olan fikirler akla gelir. Milyonlarca insanın benzer fikirde olması mümkün olmadığı gibi, bir toplumda yaşayan herkesin o topluma ilişkin sorunların tamamı hakkında fikir sahibi olmalarını da beklemek gerçekçi değildir. Kamuoyu, daha çok örgütlü ve sesini duyurabilen kesimlerin önemli gördükleri meseleler hakkında oluşturdukları ve diğerlerine benimsetmeye çalıştıkları fikirler bütünü olarak görülebilir.
Dördüncü güç olarak medyayı tanımlayınız.
Demokratik rejimlerde medyanın siyasi iktidarın kötüye kullanılması ihtimaline karşı bir denge ve kontrol unsuru olabileceği düşünülür. Medya yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü güç olarak da nitelendirilir. Medya, iktidarların bilinmesinin istemedikleri hak ihlallerini gündeme taşıma potansiyeline sahiptir. Medyanın çoğu zaman demokratik değerleri içselleştirme seviyesinin yüksek olmaması, iktidarlarla kurdukları özel ilişkiler ve medyanın kendi içinde şeffaf olmaktan uzak olması, bu rolün yerine getirilmesini güçleştiren faktörler arasında sayılmaktadır.
Demokratik rejimlerin temel özelliklerini belirtiniz.
Yönetilenlerin haklarının tanınması, kanun önünde eşitlik ve siyasi eşitlik prensiplerinin kabulü, özerk birey kavramıyla birlikte gönüllülük temelinde örgütlenmelerin öne çıkması, demokrasinin özelliklerindendir. Demokrasiler devletin hangi hallerde güç kullanacağını ve gücün sınırlarının ne olacağını açıkça belirtmeyi amaçlarlar. Demokrasilerde askeri/sivil bürokrasi, seçilmiş siyasiler tarafından belirlenmiş politikaları hayata geçirir. Seçimler, seçilmişleri denetim altında tutmanın temel aracıdır. Ancak demokrasi sadece seçimlerden ibaret değildir. Seçilmiş otoriteler bütün eylem ve işlemlerinde hukuka uygun davranmakla yükümlüdür.
Modern devlet ve milliyetçilik arasındaki ilişki nedir?
İster Avrupa’da ister Avrupa dışında olsun modern devletin oluşumu milliyetçilikten ayrı bir biçimde düşünülemez. Bu nedenle, modern dünyada devlet, ulus-devlet olarak da nitelendirilir. Modern devletler, genellikle kendilerini bir ulus ile özdeşleştirirler. Devlet, ulusun egemenliğinin somut tezahürü olarak görülür
Marksist devlet anlayışı hakkında bilgi veriniz.
Karl Marx (1818-1883) tarafından geliştirilen –Marksist- yaklaşıma göre devlet, egemen sınıfın sömürülen sınıfları baskı altında tutmak için kullandığı bir mekanizmadır. Marksist yaklaşıma göre, özel mülkiyete sahip olup olmama üzerinden tanımlanan sınıflar arasındaki mücadele, tarihin itici gücü ya da motorudur. İnsanlık tarihi, sınıf çatışmalarının tarihidir. İlk insanlar yaşamalarına yetecek olandan daha fazla ürün ürettikleri zaman, bu ürünün kim(ler) tarafından kontrol edileceği meselesi gündeme gelmiş ve tam da bu aşamada şiddeti tekeline alma iddiasını dile getiren devlet benzeri yapılar ortaya çıkmıştır.
Kapitalizm ve modern devlet ilişkisi hakkında bilgi veriniz.
Birçok Avrupa ülkesinde kapitalizmin gelişimi ile modern devletin gelişimi birbirine paralel cereyan etmiştir. Kapitalizmin yarattığı üretim artışı, üretimle uğraşmayan bir silahlı güç ve bürokrasinin ortaya çıkmasını kolaylaştırmıştır. Zira ancak fazla üretimin ortaya çıkmasıyla kol gücüyle çalışmayan dolayısıyla da diğerlerinin ürettiklerini tüketen bir bürokrasinin yeşereceği bir zemin hazırlanacaktır. Bu bürokrasi de üretim ve ticaretin daha da artmasını sağlayacak eylem ve işlemlere (mülkiyet haklarının korunması, sözleşmelerin yerine getirilmesinin sağlanması, bir örnek ölçü ve tartı sisteminin geliştirilmesi, muhasebe işlemlerinin yaygınlaşması vb.) imza atarak kapitalizmin gelişimini teşvik etmiştir.