aofsorular.com
SOS111U

Toplumsal Değişme: Modernite ve Küreselleşme

2. Ünite 26 Soru
S

Sosyolojinin çalışma konuları nelerdir?

Değişim bütün varlıklar ve toplumsal dünyanın temel unsurlarından biridir. Sosyoloji toplumsal süreçleri, toplumsal ilişkileri ve olayları anlama ve açıklama amacıyla uğraş veren bir bilim dalıdır.

S

Toplumsal değişme ne demektir?

Değişme, belirli bir dönem içinde, toplumsal ve doğal yaşam ile insan tutum ve davranışlarında gerçekleşen farklılaşmayı ifade eden bir kavramdır. Toplumsal değişme ise sosyolojik açıdan toplumun yapısını oluşturan toplumsal ilişkiler ağının ve bunları belirleyen kurumların tarihsel bir süreç içerisinde değişmesini kapsamaktadır. Bu değişmeler birey ve grupların davranışlarına yansımakta, toplumsal norm ve değerlerin farklılaşmasına yol açar. Bu anlamda toplumsal değişme, toplumlar arası ilişki ve etkileşimlerin niteliğini ve içeriğini belirlemektedir

S

Toplumsal evrim kavramı ne zaman kullanılmaya başlanmıştır?

19. yüzyılda kullanılmaya başlayan toplumsal evrim kavramı biyolojik evrim kuramlarından esinlenerek kullanılan bir kavramdır. Doğadaki canlı organizmaların büyümesi ile toplumların büyümesi arasında bir benzerlik kurularak açıklama yapılmaya çalışılmıştır.

S

Toplumsal değişmeyi etkileyen faktörler nelerdir?

Toplumsal değişmeyi etkileyen faktörler çevresel, demografik, teknolojik ve kültürel faktörler olarak dört grupta toplanmaktadır.

Fiziksel çevre faktörleri: Toplumların içinde yaşadığı fiziksel çevre, toplumsal değişmeyi dolaylı olarak etkileyen faktörlerden biridir.

Demografik faktörler: Demografik yapı nüfusun hızla artması ya da bunun tersine doğum oranlarında yaşanan ciddi düşüşler sonucunda da değişim göstermektedir.

Teknoloji faktörü: Pusula, matbaa, buharlı makineler icadı, elektrik, telefon, bilgisayar kullanımı gibi teknolojik yenilikler toplumsal değişmeyi etkileyen faktörler arasında günümüzde etkileri ve sonuçları en belirgin gözlemlenebilen faktörlerdir.

Kültürel faktörler: Keşifler, icatlar, coğrafi yayılma ve din ise toplumsal değişmeyi etkileyen kültürel faktörler arasında yer almaktadırlar.

S

Marshall toplumsal değişmenin kaynağı olarak neleri göstermektedir?

Marshall toplumsal değişmenin kaynağı olarak “hükümetler (koydukları yasalar ve yürüttükleri politikalar), toplumsal hareketler-örgütlenmiş yurttaşlar (sendikalar, feminizm), yayılma ile bir kültürün başka kültürü etkilemesi (göçler, sömürgecilik), teknolojinin gelişimi, kuraklık, iklim değişimi gibi çevresel faktörler, uluslararası düzeyde yaşanan siyasal, iktisadi krizleri göstermektedir.

S

Bir bilim dalı olarak sosyolojinin ortaya çıkış nedeni nedir?

Bir bilim dalı olarak sosyolojinin ortaya çıkış nedeninin Batı Avrupa’da 17. ve 18. yüzyılda meydana gelen toplumsal değişim ve dönüşümü anlamaya ve açıklamaya çalışmak olduğu söylenebilir.

S

Fransız devrimi sayesinde hangi değerler gelişmiştir?

Fransız Devrimi ile modern ulus devlet anlayışı çerçevesinde özgürlük, eşitlik, demokrasi, vatandaşlık, yurttaşlık, insan hakları gibi evrensel değerler gelişmiştir.

S

Anthony Giddens günümüz toplumlarını nasıl sınıflandırmıştır?

Anthony Giddens günümüz toplumlarını ekonomik, siyasal ve toplumsal düzeyde şu şekilde sınıflandırmıştır:

Birinci Dünya Toplumları ya da Gelişmiş Ülkeler: 18. yüzyılda ortaya çıkan serbest girişimin hâkim olduğu, üretimleri sanayiye dayalı olan ulus devletler bu grupta yer almaktadır. Bu toplumlarda nüfusun büyük bölümü kentlerde yaşar ve sanayide istihdam edilir ve geleneksel toplumlarla karşılaştırıldığında sınıfsal eşitsizlikler daha az göze çarpar. Batı toplumları, Japonya, Avustralya ve Yeni Zelanda bu grupta yer almaktadır.

İkinci Dünya Toplumları: Doğu Bloğu ülkeleri olarak da adlandırılan bu toplumlar 1917 Rus Devrimi ile ortaya çıkmışlardır. 1990’ların başına kadar görülen bu toplumların üretimleri de sanayiye dayalı olmakla birlikte merkezi planlamanın hâkim olduğu bir ekonomik sistem içinde yer almışlardır. Bu toplumlarda tıpkı Birinci Dünya ülkelerinde olduğu gibi nüfusun büyük bölümü kentlerde yaşamaktaydı. 1990’lar sonrası Birinci Dünya ülkelerine dönüşecek biçimde merkezi planlamadan serbest girişime dayalı ekonomik sisteme geçiş yaşanmıştır.

Üçüncü Dünya Toplumları ya da Gelişmekte Olan Toplumlar: Çin, Hindistan, Afrika ve Güney Amerika gibi 18. yüzyıldan günümüze gelen ve çoğunlukla da sömürge haline getirilen bölgelerde bulunan toplumlar bu grupta yer almaktadır. Bu toplumların bir kısmında ekonomi serbest girişime dayalıyken bir kısmında merkezi planlama hakimdir. Birinci ve ikinci dünya ülkelerinin tersine üretimleri geleneksel yöntemlerin kullanıldığı tarımsal üretime dayalıdır ve nüfusun büyük bir kısmı kırsal alanlarda yaşamaktadır.

 Yeni Sanayileşen Ülkeler: Hong Kong, Güney Kore, Singapur, Tayvan, Brezilya ve Meksika 1970lere kadar Üçüncü Dünya ülkeleri arasında yer alırken daha sonrasında sanayi üretimi ve serbest girişim ile birlikte dönüşüm gerçekleştiren toplumlar olarak bu grupta yer almıştır. Birinci Dünya ülkelerine benzer şekilde nüfusun büyük bir kısmı kentlerde yaşar fakat daha keskin kır-kent, bölgesel ve sınıfsal eşitsizlikler mevcuttur.

S

Evrimci kuramın en önemli temsilcileri kimlerdir ve toplumsal değişmeyi nasıl açıklamaktadırlar?

Evrimci kuramın en önemli temsilcileri Auguste Comte, Herbert Spencer, Emile Durkheim’dır. Comte geliştirdiği “üç hal yasası” ile toplumların geçirdiği değişmeyi bir başka deyişle evrimin evrensel yasasını açıklamaya çalışmıştır.

Bir diğer evrimci kuramcı olan Durkheim toplumsal değişmeyi toplumların mekanik dayanışmadan organik dayanışmaya doğru geçirdiği evrim süreci olarak ele alır.

Spencer ise toplumsal değişmeyi biyolojik organizmaların geçirdiği evrim sürecine dayandırarak açıklamaktadır.

S

Etnosantrizm ne demektir?

Etnosantrizm, yanlı bir bakış açısıyla bir toplumun kendine özgü kültürel değerlerinden yola çıkılarak diğer toplumların incelenmesi ve bunun sonucunda belirli yargılarda bulunulmasıdır

S

Avrupamerkezcilik kavramını tanımlayınız?

Avrupamerkezcilik, sosyal bilimlerde yapılan çalışmalarda Avrupa’nın ideal bir model ya da ölçüt olarak ele alınıp Avrupa dışı toplumların bu bakış açısına göre analiz edilmesidir.

S

19. yüzyılda hâkim olan evrimci kuramın temel ilkeleri nelerdir?

19. yüzyılda hâkim olan evrimci kuramın temel ilkeleri şu şekilde sıralanmaktadır:

Evrensellik: Evrim süreci bütün toplumlarda görülen evrensel ve doğal bir süreçtir; evrimin evrensel yasalarına da ulaşmak mümkündür.

Potansiyel (gizil güç): Her toplumun kendi içinde değişme için bir potansiyeli, gizil gücü vardır ve bunun için dışarıdan bir müdahaleye ya da yardıma ihtiyacı yoktur.

Bütünlük: Toplum birbiriyle ilişkili parçalardan oluşan bir bütündür. Evrimsel süreci anlamak için bu bütünün tamamına bakılmalıdır.

Evrimin yönü: Evrimsel sürecin belirli bir yönü vardır ve değişme her zaman ileriye doğru gerçekleşir.

 Gerekircilik: Evrimsel süreçte, değişim zorunludur ve kaçınılmazdır. Toplumlar belirlenmiş aşamaları sırayla geçerler.

Aşamalı değişim: Evrimin evrensel yasaları çerçevesinde her toplum belirlenmiş aşamaları geçer, ani değişimler ve dönüşümler geçirmezler.

İndirgeme: Doğanın ve toplumların evrimsel süreci arasında benzerlikler vardır.

S

Modernleşme Okulu geleneksel toplumu nasıl tanımlamaktadır?

Modernleşme Okulu geleneksel toplumu geleneksel değerlerin hâkim olduğu; ekonominin basit teknolojinin kullanıldığı tarımsal üretime dayalı olduğu; eğitim seviyesinin düşük ve toplumsal hayatta birincil ilişkilerin hâkim olduğu toplum olarak tanımlar.

S

Modernleşme Okulu kuramcılarından Walt Whitman Rostow, 1960 yılında yazdığı İktisadi Gelişmenin Aşamaları adlı çalışmasında modern toplumların geçirdiği değişimi; ekonomik gelişme ve büyüme aşamalarını nasıl sıralamıştır?

Modernleşme Okulu kuramcılarından Walt Whitman Rostow, 1960 yılında yazdığı İktisadi Gelişmenin Aşamaları adlı çalışmasında modern toplumların geçirdiği değişimi; ekonomik gelişme ve büyüme aşamalarını sıralamıştır. Bu aşamalar

1. Geleneksel Toplum: Geleneksel toplumlar gelişmemiş teknoloji ile tarıma dayalı sınırlı üretim yaparlar. Toprak sahiplerinin gücüne dayalı hiyerarşik bir yapı vardır, toplumsal hareketlilik azdır. Gelenekler ve kadercilik anlayışı toplumsal yapıda belirleyicidir.

 2. Ekonomik Kalkınmanın Ön Koşulları: 18. yüzyılın başlarında Batı Avrupa’da İngiltere bu aşamaya gelmiştir. Bilimsel yeniliklerin endüstri ve tarımda kullanılmaya başlanması ve uluslararası yayılmacılık ilerlemeyi başlatmıştır.

3. Kalkış: Bu aşama büyümenin önündeki bütün engeller aşıldığı zaman başlar. Ekonomik gelişmenin en önemli aşamasıdır ve bunu ilk gerçekleştiren ülke İngiltere’dir. Kent merkezli endüstriyel faaliyetler artar, tarımda yeni teknoloji kullanımı ve girişimci sınıf yaygınlaşmaya başlar.

4. Olgunluk Aşaması: Kalkış aşamasından yaklaşık 60 yıl sonra bu aşamaya gelinir. Modern teknoloji ekonominin bütün alanlarında ve endüstriyel faaliyetlerde kullanılmaya başlamıştır.

5. Yaygın Tüketim Safhası: I. Dünya Savaşı sonrasında Amerika Birleşik Devletleri bu aşamaya ilk gelen ülke olmuştur. Endüstrinin diğer alanlarının yanı sıra hizmet sektörü gelişmeye başlamıştır. Reel ücretlerin artışı ve refah devleti politikaları, sosyal güvenliğe ayrılan kaynakların artışı insanları tüketime yöneltmiştir.

S

Üçüncü Dünya terimi hangi anlamda kullanılmaktadır?

Üçüncü Dünya, II. Dünya Savaşı sonrasında ABD ve SSCB’nin önderliğini yaptıkları kapitalist ve sosyalist blokların dışında kalan bütün azgelişmiş ülkeleri anlatan terimdir.

S

Karl Marx'a göre üretim biçimi kavramı neyi gösterir?

Karl Marx hem toplum hem de toplumsal değişme ve dönüşüm analizinde temel olarak üretim biçimi kavramını kullanır. Marx’a göre üretim biçimi kavramı mülkiyet ilişkilerini; hangi koşullarda ve hangi araçlar kullanılarak üretim yapıldığını; üretimin kimler tarafından nasıl yapıldığını yani toplumsal üretim ilişkilerini gösterir.

S

Bağımlılık Okulu'na göre azgelişmişlik durumunun kaynağı nedir?

Bağımlılık Okulu azgelişmişlik durumunun tamamen dışsal koşullardan yani başka toplumlarla kurulan bağımlılık ilişkisinden kaynaklandığını iddia eder. Bağımlılık Okulu bu bakış açısı ile toplumsal değişme yazınında önemli bir yere sahiptir. Ayrıca, Batı merkezli olmayan, Latin Amerika kökenli bir yaklaşım olarak da sosyal bilimler içinde ayrıcalıklı bir yere sahiptir.

S

Bağımlılık kavramını açıklayınız?

Bağımlılık kavramı ile bir ülke ekonomisinin başka bir ülke ekonomisinin ihtiyaçları ya da çıkarları doğrultusunda yönlendirilmesi ve biçimlendirilmesi kastedilmektedir. Emperyalist ülkeler ile onlara bağımlı ülkeler arasındaki ekonomik ilişkiler bu çerçevede tanımlanır.

S

Bağımlılık Okulu kuramcısı Samir Amin’e göre dünya ekonomik sistemi kaç sistemden oluşmaktadır?

Bir başka Bağımlılık Okulu kuramcısı Samir Amin’e göre ise dünya ekonomik sistemi, merkez ve çevre olmak üzere iki sistemden oluşmaktadır.

Amin, merkez sistemleri, “özmerkezli sistemler” olarak tanımlar. Buna göre merkez sistemler kendi sermaye birikim süreçlerini kendileri gerçekleştirebilen; ekonomi ve üretim alanlarını kendileri belirleyebilen sistemlerdir. İhtiyaçları olan ürünleri hem sermaye mallarını hem de tüketim mallarını kendileri üretirler, toplumsal sınıflar arasında keskin bir eşitsizlik yoktur.

Çevre sistemler ise “çarpık ya da bozuk gelişme”nin görüldüğü sistemlerdir. Çünkü hem üretilen artığı merkez sistemler tarafından el konulur hem de üretim alanı merkez sistemin ihtiyaçlarına göre belirlenir.

S

Immanuel Wallerstein, toplumsal değişmeyi hangi kuram ile açıklar?

Immanuel Wallerstein, toplumsal değişmeyi çok disiplinli ve makro ölçekli bir yaklaşım olan dünya sistemi kuramı ile açıklamaya çalışır. Dünya sistemi kuramı “kapitalizmin ulusal temelden ziyade artık küresel çapta örgütlenmiş olduğu, egemen olan merkezdeki bölgelerin ileri sanayi sistemlerini geliştirip periferi (çevre) ülkelerinin hammaddelerini sömürdüğü, modern dünyanın uluslararası bir ekonomik düzen ve değişik siyasal sistemlerle kök saldığı”nı iddia etmektedir.

S

Modernite ne demektir ve kuramsal boyutları nelerdir?

Modernite, geleneksel dünya görüşünden koparak nesnel bir bilim, ilerleme, evrensel bir ahlâk ve hukuk geliştirme amacı taşıyan Aydınlanma düşüncesine dayanan toplumsal değerler sistemi ve örgütlenmesidir.

 Modernitenin kurumsal boyutları kapitalizm, endüstrileşme, gözetim ve askeri iktidardır.

S

Postmodernite ne demektir?

Postmodernite, Aydınlanma projesine bir tepki olarak gelişen ve dünyayı kapsayıcı ve evrensel kuramlarla açıklayan söylemlere karşı çıkan bir düşünce biçimidir.

S

Küreselleşme kavramını tanımlayınız?

Küreselleşme, 20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren, uluslararası sermaye ve metaların dünya ölçeğinde kazandığı dolaşım miktarı, hızı ve niteliği ile ayırt edilen yeni bir evreye girildiği tezince, bu evreye verilen addır.

S

Held ve diğer arkadaşlarına göre, ‘kuşkucular’, ‘aşırı küreselleşmeciler’ (hiper-küreselciler) ve ‘dönüşümcüler’  arasında ne tür farklar vardır?

Held ve diğer arkadaşlarına göre, ‘kuşkucular’, ‘aşırı küreselleşmeciler’ (hiper-küreselciler) ve ‘dönüşümcüler’ ise küreselleşme sürecini ele alışları, küresel ve yerel olan arasındaki etkileşim ve küreselleşmenin sonuçları konusunda birbirlerinden farklılaşmaktadırlar:

Aşırı küreselleşmecilere göre küreselleşme dünya ticaretinin hızla gelişmesi nedeniyle pazarların güç kazanmaya başladığı ve bunun sonucunda da ulus devletlerin gücünü yitirmeye başladığı bir süreçtir. Avrupa Birliği, Dünya Ticaret Örgütü gibi yeni bölgesel ve uluslararası kuruluşlar, ulus-devletin zayıflayan konumuna destek olan kuruluşlardır.

Kuşkucular ise küreselleşme karşıtıdırlar ve dünya ekonomisinin küreselleştiği iddialarına eleştirel bakarlar. Onlara göre bölgeselleşme sonucunda dünya ekonomisi eskisinden daha az bütünleşmiş durumdadır çünkü iddia edildiğinin aksine ticaret yoğunluğu Avrupa, Asya-Pasifik ve Kuzey Amerika olmak üzere üç bölgede toplanmıştır.

Dönüşümcüler ise küreselleşmenin günümüzde modern toplumları biçimlendiren ekonomik, siyasal ve toplumsal değişimin kaynağı olduğunu iddia ederler. Bununla birlikte küresel düzeyde önemli değişimler yaşanmasına rağmen ulus-devletler varlıklarını korumaya devam etmektedir. Birleşmiş Milletler gibi bütünleştirici küresel yönetişim birimleri güçlenmesine rağmen devletler parçalanarak yeni ulus-devletlere dönüşmektedir

S

Roland Robertson küreselleşmenin tarihsel gelişim sürecini kaç aşamada açıklamıştır?

Roland Robertson küreselleşmeyi toplumsal ve kültürel süreçlerin işleyişine göre ele almıştır. Karmaşık görünen bu küreselleşme sürecinin 15. yüzyılda ortaya çıktığını ileri süren Robertson küreselleşmenin tarihsel gelişim sürecini beş aşamada açıklamıştır:

1. Oluşum aşaması (1400-1750): Küreselleşme sürecinin ilk aşaması olan bu aşama 1400’lü yıllarda Batı Avrupa’da ortaya çıkmıştır. Bu aşamanın temel özellikleri yeni ulusal toplulukların ortaya çıkışı, modern anlamda coğrafya ve takvimin doğuşu, bireyciliğin ve hümanizmin önem kazanmasıdır.

2. Başlangıç Aşaması (1750-1802): İkinci evrensel aşamanın temel özellikleri uluslararası ilişkilerin formalleşmeye başlaması, yurttaş ve insanlık kavramlarının belirginleşmesidir.

 3. Kalkış aşaması (1870-1920): Bu aşamada Avrupa dışındaki bazı toplumlar da uluslarası topluma dahil edilmiştir. Ulus devlet kavramı yerleşmiş, posta, telefon, telgraf vb. ile küresel iletişim hızlanmış, olimpiyat oyunları, Nobel ödülleri gibi uluslararası küresel organizasyonlar başlamıştır.

4. Hegemonya için mücadele aşaması (1920- 1960): Bu aşamanın en belirgin özelliği küresel düzeyde savaşlar ve çatışmaların ortaya çıkışıdır.

5. Belirsizlik Aşaması (1960-1990): Bireylerin ulusal, ırksal, etnik ve cinsiyete dayalı karmaşık oluşumlardan etkileniyor olması nedeniyle bu aşamanın en temel özelliği belirsizliktir. Ayrıca küresel kuruluşların sayıları artmış, kitle iletişim sistemleri küresel düzeyde yaygınlaşmış, dünya vatandaşlığı, insan hakları gibi kavramların yanı sıra etnik, ırka ve toplumsal cinsiyete dayalı yapılar gelişmiştir.

S

Giddens’a göre küreselleşme sürecinde kaç temel unsur bulunmaktadır?

Giddens’a göre küreselleşme sürecinde ekonomik, kültürel ve politik olmak üzere üç temel unsur bulunmaktadır. Bunlar:

Ekonomik- Küresel piyasaların gelişimi ve dünya çapında pazarlar ve fabrikalara sahip Sony ve Ford gibi modern çokuluslu şirketlerin gücünde artış;

Kültürel- Kitle iletişim araçları ve uydu yayınlarıyla yaratılan küresel fikirler, imgeler ve kimliklerin gelişimi;

Politik- Uluslararası diplomasiye geçiş, uluslar-üstü ve dünya çapındaki yönetim birimleri ve ağların yükselişiyle, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler Örgütü’nden Güney-Doğu Asya Ulusları Birliği’ne (ASEAN) doğru geçiş (Slattery, 2010: 420).