Sosyal Güvenlik ve Sosyal Sigortalar
'Sosyal güvenlik' terim olarak ne anlama gelmektedir?
Sosyal güvenlik, doğal olarak kendisini oluşturan sosyal ve güvenlik kelimeleri ile çok ilgili bir anlama sahip olmakla birlikte bu iki kelimenin birlikte kulanımının yarattığı sinerji dolayısıyla çok daha geniş kapsamlı bir anlama sahiptir. Sosyal kelimesi, “bir topluluğa ait, toplumsal, toplum düzenine ilişkin” gibi anlamları yanında düşünce olarak, “birlik, eşitlik, dayanışma esasına dayanan bir zihniyeti ve iktisaden zayıf durumda olan ve korunması gereken grupları” ifade etmek için de kullanılır. Objektif olarak herhangi bir tehlikenin yokluğunu ifade eden güvenlik kelimesi subjektif olarak da tehlikelere karşı korunmuş olma, yani tehlikelerden uzak olma hâlini ifade eder.
Kelime anlamlarından hareket ederek bir tarif yapmak gerekirse sosyal güvenlik; toplumu oluşturan bütün fertlerin uğrayacakları tehlikelerin zararlarından kurtarılma garantisi demektir. Öte yandan sosyal güvenlik, insanoğlunun bütün insanlık tarihi boyunca tehlikenin zararlarından korunmak için geliştirdiği bi reysel ve toplumsal tedbirlerin bütününe verilen ortak adı da ifade etmektedir.
Dar anlamda sosyal güvenlik ne anlama gelmektedir?
Dar anlamda sosyal güvenlik; gelir transferinin toplumsal düzeyde gerçekleştirilmesine yönelik mekanizmaların ve bunları düzenleyen hukuk düzeninin bir gereği olarak ortaya çıkmıştır. Buna göre, hangi tehlikelerin, hangi zararlarının, nasıl ve ne miktarda/seviyede karşılanacağının belirlenmesi dar anlamda sosyal güvenlik tanımını gerekli kılmıştır. Bu çerçevede, insanların tanımlanmış sosyal risklerle (hastalık, iş kazaları, meslek hastalıkları, analık, yaşlılık, malullük, ölüm, işsizlik, aile gelirinin yetmezliği) karşılaşmaları hâlinde ortaya çıkan gelir kesilmesinin/azalmasının telafi edilmesi ve tedavi ihtiyacının karşılanması için ortaya çıkan gider artışlarının karşılanması anlamına gelmektedir. Sayılan bu tehlikeler ILO, tarafından belirlenen sosyal güvenlik risklerini oluşturmaktadır.
Geniş anlamda sosyal güvenlik ne anlama gelmektedir?
Geniş anlamda sosyal güvenlik; dar anlamdaki sosyal güvenliğin anlam ve kapsamını genişleterek, sebebi ne olursa olsun muhtaçlık ve yoksulluk yaratan her türlü duruma karşı korunma garantisi sağlanması anlamına gelmektedir. Bu anlamıyla sosyal güvenlik, sosyal politika ile anlam ve kapsam bakımından bütünleşmektedir. Dar anlamda sosyal güvenliğin kapsamına giren tehlikelere ilaveten aile, konut, şehirleşme, eğitim, meslek seçimi, istihdam, sağlık ve hijyen, iş sağlığı ve güvenliği, ülke içi yer değiştirme ve uluslararası göç gibi yoksulluk yaratma riski bulunan her durum geniş anlamda sosyal güvenliğin ilgi alanına girmektedir. Geniş anlamda sosyal güvenlik;
• Fertlere ve ailelerine ekonomik güvence sağlamak,
• “Önlemek, ödemekten ucuzdur” anlayışına uygun olarak sosyal güvenliği önleyici fonksiyonunu güçlendirmek,
• Kişiliğin serbestçe geliştirilmesi ve insan mutluluğunun artırılması, amaçlarını da kapsamına almış tedbirler bütünüdür. Bir başka açıdan değerlendirmek gerekirse, geniş anlamda sosyal güvenlik, ILO’nun insana yakışır iş amacını gerçekleştirme idealine daha yakın anlama sahiptir.
"İnsana yakışır iş" ne ifade etmektedir?
İnsanların çalışma hayatına yönelik bütün olumlu beklentilerinin (hak ettiği ücret ve çalışma süresi gibi) gerçekleştiği durumu ifade eder.
Tehlikeleri meydana getiren faktörler (sebepler) nelerdir?
Meydana getiren faktörler (sebepler) yani kaynağı bakımından tehlikeler dört ana grupta toplanır. Bunlar:
-
Fizyolojik tehlikeler: İnsan fizyolojisinin doğasından kaynaklanan ve insanların beden ve ruh bütünlüğüne yönelik zararlar veren hastalık, yaşlılık, analık ve ölüm gibi tehlikelerdir.
-
Tabii afetlerden kaynaklanan tehlikeler: Deprem, fırtına, su baskını, toprak kayması ve iklim değişikleri gibi insanların kontrol edemediği can ve mal kaybına yol açan tehlikelerdir.
-
Sosyo-ekonomik tehlikeler: İktisadi ve sosyal hayatın işleyişinde meydana gelen dalgalanmalara bağlı olarak ortaya çıkan krizlerin yarattığı işsizlik, işini işyerini kaybetme ile sosyal hayatın devamlılığına yönelik olumsuz gelişmelerin boşanma veya aile reisinin ölümüne bağlı olarak dul ve yetim kalma gibi sonuçları olan tehlikelerdir.
-
İnsanların sebep olduğu tehlikeler: İnsan bizzat kendisi için en büyük tehlikedir. Bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeden gasp, hırsızlık, öldürme, yaralama, sakat bırakma gibi sonuçlar yaratan insandan kaynaklanan her türlü fiziki şiddet bu gruba girer. Yukarıda sayılan bireysel zararların yanında savaşlar, insanoğlunun toplu olarak kendi cinsine yönelik en büyük tehlikeyi oluşturur.
Tehlikelerin yol açtığı zararlar nelerdir?
Tehlikeler, sosyal güvenlik ihtiyacı doğuran zararları bakımından da sınıflan dırılabilir. Buna göre tehlike meydana geldiği zaman:
- Çalışma gücünün kaybedilmesi,
- Gelir kesilmesine veya azalmasına,
- Gider artışına,
- Mal varlığının kaybedilmesine yönelik zararlar verebilir.
Tehlikeler; yarattığı zararların süresi dikkate alınarak nasıl sınıflandırılırlar?
Tehlikeler; yarattığı zararların süresi dikkate alınarak: Kısa vadeli ve uzun vadeli tehlikeler olarak da sınıflandırılır. Buna göre; hastalık, analık, işsizlik ve iş kazaları kısa vadeli sosyal güvenlik tehlikeleri; malullük, yaşlılık ve ölüm gibi tehlikeler ise uzun vadeli tehlikeler olarak tanımlanır.
Sosyal güvenlik teknikleri olarak bireysel teknikler ve toplu (kollektif) teknikler neleri kapsamaktadır?
Sosyal güvenlik teknikleri bireysel teknikler ve toplu (kollektif) teknikler olmak üzere ikiye ayrılır. Bireysel teknikler; fertlerin kendi irade ve istekleri ile kendi sosyal güvenliklerini sağlayacak tedbirleri almasıdır. Toplu teknikler ise toplum olarak bir arada yaşamanın ürünü olarak gelişen tekniklerdir. Toplu tekniklerin özünde karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma anlayışının yanı sıra iş, birliği esasına dayalı bir gelir transferi söz konusudur. Toplu tekniklerin özünde birlikte hareket etme bilinci vardır. İnsanların ve toplumların hangi teknikleri kullanarak sosyal güvenlik ihtiyaçlarını karşılayacağı iktisadi, sosyal, hukuki ve kültürel faktörlere bağlı olarak bir toplumdan diğerine ve insanlık tarihi içinde de bir dönemden diğerine değişir.
Geleneksel sosyal güvenlik yöntemlerini neler oluşturur?
Bireysel tasarruflar; aile içi yardımlaşma, tanıma bilme faktörüne bağlı sosyal yardımlar, dinî sosyal yardımlar ve kurumsallaşmış (teşkilatlı) sosyal yardımlar geleneksel yöntemleri oluşturur.
Aidiyet ne anlama gelmektedir?
Bir gruba, kuruluşa veya organizasyona mensup olmaktan kaynaklanan duygu. Bir arada olma, birlikte hareket etme, birbirinden haberdar olma ve paylaşma motiflerini çağrıştırır.
Modern sosyal güvenlik yöntemleri nelerdir?
Yeni toplumsal yapının ihtiyaç duyduğu sosyal güvenlik ihtiyacını karşılamak üzere iki temel yöntem geliştirilmiştir: Bunlar, sosyal sigorta yöntemi ve kamu sosyal güvenlik harcamalarıdır (Devletçe korunma yöntemi).
-
Sosyal sigorta yöntemi, sigortacılık tekniği esas alınarak geliştirilen bir yöntemdir ve esas olarak aynı nitelikteki tehlikelerin tehdit ettiği insanların, karşılaşacakları zararları eşitlemek amacıyla bir araya gelmeleri esasına dayanmaktadır. Primli rejimler olarak da adlandırılır. Sigorta tekniğinin özünü oluşturan riskin dağıtılması prensibine göre işler. Sigorta tekniğinin, devlet müdahalesi ile sanayi toplumunun sosyal güvenlik ihtiyacını karşılayacak şekilde yeniden düzenlenerek şekillenmiş hâlidir. Devlet tarafından kurulması, zorunlu katılım esası, katılanların ve işverenlerinin prim ödeyerek finansmana katılması, kendi kendine yardım ilkesinin hakim olması, özerk yönetime sahip olması, hakların ve yükümlülüklerin kanunla belirlenmiş olması temel özelliklerini oluşturur.
-
Devletçe korunma yöntemi: Sosyal sigortaların, sigorta tekniğini (külfet-nimet dengesini) esas alarak çalışması, herkesi sosyal güvenlik kapsamına alma hedefinin gerçekleştirilmesi bakımından idari ve teknik boşluklar bırakmaktadır. Boşluk, korunmasızlık, sosyal güvenlik garantisinden yoksunluk anlamına gelmektedir ve sosyal güvenliğin temel ve vazgeçilemez insan haklarından biri olarak kabul edilmesinden sonra bu boşlukları gi dermek sosyal devletin bir görevi olarak tarif edilmiştir. Devlet, çeşitli sebeplerle muhtaç duruma düşen vatandaşlarının sosyal güvenlik garantisini bir kamu görevi olarak, karşılıksız ve vergi gelirlerinden ayrılan payla karşılamaktadır. Bu amaçla yapılan her türlü harcama, “kamu sosyal güvenlik harcamaları” olarak adlandırılmakta, faydalananların herhangi bir prim veya vergi ödeme zorunluluğu bulunmadığı için “primsiz rejimler” olarak kabul edilmektedir.
"Orta sandıkları" nedir?
Orta Sandıkları: Teavün-Sosyal yardım sandıkları: Muhtaç duruma düşenlere mali destek vermek üzere genellikle aynı meslek veya sanayideki kişiler tarafından meydana getirilen primli sisteme göre işleyen yardımlaşma sandıklarıdır. Çalışma ilkeleri dikkate alındığı zaman, orta sandıklarını, sosyal sigortaların ilk örnekleri, öncüsü olarak kabul etmek yanlış olmayacaktır.
"Avanz vakıfları" nedir?
Avarız vakıfları: Osmanlı Devleti’nde köy ve mahallelerde, hâlkın ve özellikle muhtaçların bir takım temel gereksinimlerinin karşılanması için kurulan vakıflar. Özellikle belirtmek gerekir ki her vakıf (yol, köprü, ibadethane, okul vb. bina yapımı için oluşturulanlar gibi) sosyal güvenlik kurumu olarak değerlendirilemez.
"Külfet-Nimet dengesi" ne anlama gelmektedir?
Külfet-nimet dengesi: Sosyal sigorta kurumlarının işleyişinde sigorta tekniğinin hakim olduğunu vurgulamak üzere ödenen primlerle (külfet), sağlanan fayda (nimet) arasında bir ilişki ve denge bulunduğu gerçeğini ifade etmek için kullanılan yaygın bir terimdir.
Ülkemizde tamamlayıcı sosyal güvenlik kurumları hangileridir?
OYAK ve İLKSAN ülkemizdeki en yaygın tamamlayıcı sosyal güvenlik kurumlarıdır. OYAK, Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının, İLKSAN da Milli Eğitim Bakanlığı bünyesindeki ilkokul öğretmenlerinin yardımlaşma sandığıdır. Benzer amaçla oluşturulan, kamu kesiminde askerî personel dışındaki memurları kapsamına alan Memur Yardımlaşma Kurumu (MEYAK), 1971 yılında oluşturulmuş ancak başarılı olamamıştır. Nitekim, 1971-1982 arası dönemde çalışan memurlardan toplanan paraların iadesi ile 1982 yılında tasfiye edilmiştir.
Sosyal sigorta tekniği nasıl ortaya çıkmıştır?
Sosyal sigortalar, sanayi toplumunun değişen sosyal güvenlik ihtiyacına cevap vermek üzere geliştirilen sosyal güvenlik tekniğidir. Geleneksel sosyal güvenlik tekniklerinin; nüfusun ağırlıklı olarak şehirlerde yaşadığı, işgücünün % 80 ve daha fazlasının sanayi sektöründe işçi olarak çalıştığı, rekabet dolayısıyla işçi ücretlerinin çok düşük olduğu, çalışma hayatını düzenleyen ve çalışanları koruyan herhangi bir devlet müdahalesinin olmadığı, örgütlenmenin yasaklandığı veya engellendiği sanayi toplumunun sosyal güvenlik ihtiyacını karşılamaması sosyal sigorta tekniğini ortaya çıkarmıştır. Günümüz dünyasında sosyal güvenlik garantisi sağlamanın en etkin ve kapsamlı tekniğini oluşturan sosyal sigortalar, insanoğlunun sosyal hayatın problemlerini çözmek için geliştirdiği en etkin ve en geniş kapsamlı sosyal müessese hâline gelmiştir.
İlk sosyal sigortalar ne zaman ve kim tarafından kurulmuştur?
İlk sosyal sigortalar, 19. yüzyılın son çeyreğinde Almanya’da Otto Von Bismarck tarafından kurulmuştur ve çok zaman bütün bir sistemi ifade etmek için kurucusunun ismi ile Bismark Modeli olarak adlandırılır.
Sosyal sigortalar Bismarck tarafından nasıl kurulmuştur?
Sanayileşme düzeyi diğer Avrupa ülkelerinden daha yüksek olan, işçileşme oranı yüksek olduğu için sosyal sorunları daha şiddetli yaşayan ve güçlü sosyalist akımlara karşı rejimi koruma endişesi taşıyan Almanya, izlediği sosyal devlet politikaları ile bir yandan çalışma hayatının sorunlarını çözmek diğer yandan da devlete karşı olan hareketleri ortadan kaldırarak ülkenin bütünleşme çabalarını güçlendirmeye çalışmıştır. Bismark, 1880’li yıllarda gelirin yeniden dağılımını gerçekleştirmek için uyguladığı sosyal reformlar politikası kapsamında zayıf ve zor durumda olanların sosyal korumasının bir devlet görevi olduğunu açıklamıştır. Bu açıklamayı takiben iş kazalarında işveren sorumluluğu yerine sigortaların kurulmasını, koruma kapsamının genişletilmesini ve sigortanın devlet tarafından kurulmasını benimsemiştir. 1881 yılında başlayan çalışmalar, 1883 yılında hastalık ve 1884 yılında iş kazaları sigortalarının kurulması ile sonuçlanmıştır. Bu sigorta kollarını 1889’da yasalaşan malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının kuruluşu takip etmiştir.
Beveridge modeli hangi amaçla geliştirilmiştir?
Alman Bismark modeline karşı geliştirilen İngiliz sosyal güvenlik sistemi modeli olarak bilinir. İngiliz iktisatçı William Henry Beveridge tarafından geliştirilmiştir. Sistemin özünü, vergilerle finanse edilmesi, fertlere herhangi bir karşılık olmaksızın asgari seviyede koruma garantisi sağlanması oluşturmaktadır. Sağlık sistemi de yine vergilerle finanse edilen millî sağlık sigortası modeli ile oluşturulmuştur. Bütün sosyal güvenlik hizmetleri ülke çapında tek kurumla yürütülmektedir.
Sosyal sigortaların belirleyici özellikleri nelerdir?
Zorunluluk, sigortacılık, finansmana katılım, gelirin yeniden dağılımını sağlama ve özerk yönetim ilkeleri ile tarif edilen bu özellikler ana başlıkları ile şunlardır:
-
Sosyal sigortalar, devlet tarafından kurulan kamu sigorta programlarıdır. Taraflar arasındaki ilişkiler kamu hukuku çerçevesinde düzenlenir (kamu sigortası olma ilkesi).
-
Devlet sosyal sigortaların garantörüdür. Sistem finansman problemi ile karşılaştığı zaman açıklar devlet tarafından kapatılır (Devletin garantör olma ilkesi).
-
Sosyal sigortaların kapsamına girmek zorunludur. Sosyal sigorta Kanunu’nda tarifi yapılan kişiler zorunlu olarak sigortalı sayılırlar (zorunluluk ilkesi).
-
Sosyal sigortalar, ilgili tarafların ödediği primlerle finanse edilir. Sigortalıların yanı sıra işverenler ve bazı sigorta kolları için devlet de üçüncü taraf olarak sistemin finansmanına katılır (finansmana katılım ilkesi).
-
Sosyal sigortalar devlet tarafından kurulmasına rağmen, diğer kamu kurumlarından farklı olarak yönetimine sosyal taraflar da katılır (özerk yönetim ilkesi).
-
Sosyal sigortalarda ödenen primlerle sağlanan haklar arasında bir bağlantı vardır. Bu bağlantı, gelirin yeniden dağılımını sağlayacak şekilde bazı sigorta kollarında çok zayıf (hastalık gibi), bazı sigorta kollarında (yaşlılık gibi) ise güçlüdür (karşılık olma ilkesi).
Aktif ve pasif sigortalı olmak kimleri kapsıyor?
Sosyal sigortaların finansmana katkı ilkesi, çalışan ve gelir sahibi olanların kapsama alınmasını mümkün kılar. Bir ülkede işgücünü oluşturanlar sosyal sigortaların potansiyel üyelerini oluşturur. Sosyal sigortalar, çalışan ve prim ödeyenleri aktif sigortalı olarak, sigortalıların bakmakla yükümlü olduğu eş, çocuk ve anababalarını bağımlı nüfus olarak kapsamına alır. Benzer şekilde, sosyal sigorta kurumlarından gelir ve aylık alanlar da pasif sigortalı olarak koruma kapsamına alınırlar. Pasif sigortalılarla birlikte onların geçindirmekle yükümlü olduğu eş, çocuk ve anababaları da pasif sigortalı bağımlıları olarak koruma kapsamına alınır. Bu özellikle sağlık sigortası ve ölüm aylığı bağlanması bakımından belirleyicidir.
Sosyal sigortaların hangi nüfus kesimi ve çalışan grubundan başlayarak kimleri öncelikle kapsama alacaklarını hangi faktörler belirler?
Sosyal sigortaların hangi nüfus kesimi ve çalışan grubundan başlayarak kimleri öncelikle kapsama alacaklarını ihtiyaç, mali imkânlar, idari imkânlar ve baskı grubu faktörleri belirler:
İhtiyaç faktörü: Kendini tehlikelerin zararlarından korumada en zayıf ve güçsüz durumda olan grubun öncelikle kapsama alınmasını gerektirir. Buna göre sanayi sektöründe küçük işyerlerinde ve düşük ücretle çalışanlar öncelikle kapsama alınmalıdır.
Mali imkânlar (ödeme gücü) faktörü: Sosyal sigortalar kendi gelirlerini kendileri sağlayan kurumlar olduğu için sistemin gelir ayağını güçlendirmek için ödeme gücü yüksek olanlar öncelikle kapsama alınır. Buna göre, büyük işyerlerinde, sürekli ve yüksek gelire sahip olanlar prim ödeme güçleri yüksek olduğu için öncelikle kapsama alınırlar.
İdari imkânlar faktörü: Sosyal sigortaların sağlıklı işlemesi için özellikle uzun vadeli sigorta kolları bakımından sigortalıların çalışma gün sayıları ve ödedikleri primlerle ilgili olarak uzun dönemli, düzenli ve güvenilir kayıtlar tutulması gerektiğinden şehirlerde, büyük işyerlerinde ve sürekli statüde çalışanlar öncelikle kapsama alınır. Sosyal sigortaların idare olarak örgütlenme gücü yüksek olan yerler öncelikle kapsama alınır.
Baskı grubu (politik) faktör: Yukarıda sayılan objektif faktörlere karşı, siyasi iktidarın şekillenmesine göre bazı çalışan grupları örgütleri vasıtasıyla sosyal talepleri siyasi karar mekanizmalarına daha etkin şekilde iletebildik leri için öncelikle sosyal sigorta kapsamına alınırlar. Bu faktöre göre sendi kalı işçiler sendikasızlara göre daha önce kapsama alınırlar.
Mikro Sigortacılık nedir?
Mikro sigortacılık; çalışanların kendileri, çalıştıkları sektörler ve işyerlerine bağlı şartlardan dolayı sosyal sigorta prensiplerinin tamamen uygulanamadığı durumlarda bütün sigorta kolları yerine yalnızca bazı sigorta kolları bakımından kapsama alınmalarını ifade eder. Nitekim ülkemizde tarım sektöründe ücretle ve geçici olarak çalışanlar; çalışma gün sayısı, prim ödeme gücü ve gelir sürekliliği dikkate alınarak yalnızca iş kazaları ve meslek hastalıkları ile yaşlılık, malullük, ölüm ve genel sağlık sigortası bakımından sigortalı sayılmaktadırlar.
ILO, 102 sayılı Sözleşme’de kaç tane sosyal güvenlik tehlikesi saymıştır?
Sosyal güvenlik sistemleri bütün sosyal risklere karşı koruma garantisi sağlamalıdır. ILO, 102 sayılı Sözleşme’de 9 sosyal güvenlik tehlikesi saymıştır. Bunlar: Hastalık (tedavi edici hizmetler ve iş göremezlik geliri verilmesi iki ayrı sigorta kolu olarak düzenlenmiştir), iş kazaları ve meslek hastalıkları, analık, yaşlılık, malullük, ölüm, işsizlik ve aile gelirinin yetersizliği (aile ödenekleri) sigorta kollarıdır.
Sürekli kısmi veya tam gelir kimlere verilir?
Sosyal sigorta sistemleri iş kazaları ve meslek hastalıkları dolayısıyla çalışma gücünü kaybedenlere, bu kayıpları devam ettiği müddetçe aylık bağlarlar. Bağlanacak aylık miktarı ile sigortalının çalışma gücü kaybı arasında bir ilişki kurulur. Ülkemiz uygulamasından örnek vermek gerekirse; iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu meslekte kazanma gücünü en az % 10 kaybedene sürekli iş göremezlik geliri bağlanır. Ancak bu kayıp % 10 ile % 99 arasında ise kısmi, % 100 ise tam iş göremezlik geliri bağlanır.
Kronolojik emeklilik yaşı nasıl belirlenir?
Bir sosyal güvenlik sistemi bakımından ideal olan herkesin gerçekten yaşlanma yaşını ayrı ayrı tespit etmek ve o yaşta aylık bağlamaktır. Ancak, bu teknik olarak mümkün değildir. Yaşlılık sigortasının uygulanması bakımından da herkes için bir emeklilik yaşının belirlenmesi zorunlu olduğundan ülkenin ortalama hayat ümidi dikkate alınarak, insanlara belirli süre emekli olarak yaşamalarına imkân verecek bir yaş kronolojik yaş olarak belirlenir. Birçok ülkede 60’lı yaşlar kronolojik emekli yaşı olarak belirlenmiştir. Kadın ve erkek ayırımı yapılarak belirlenen bu yaş zaman içinde eşitlenme eğilimi göstermektedir.
Kimler bakmakla yükümlü olunan kişiler-hak sahipleri olarak tanımlanabilirler?
Bakmakla yükümlü olunan kişiler sosyal sigortalarda özellikle sağlık sigortası ve ölüm sigortası için önemli bir kavramdır, bağımlı
nüfus olarak da tarif edilir. Geçindirmekle yükümlü olunan kişiler olarak da adlandırılabilir. Bir ülkeden diğerine kapsamı değişmekle birlikte genellikle sigortalının eşi, çocukları ve ana-babası bakmakla yükümlü olunan kişiler olarak tarif edilir. Bu kişiler sigortalının sağlığında bakmakla yükümlü olunan kişiler statüsünde sağlık sigortasından faydalanırken öldüğü zaman da hak sahibi olarak ölüm aylığı bağlanan kişilerdir. Özellikle çocukların kimler olacağı, hangi yaş grubundakilerin bu kapsama alınacağı ülkelerin sosyal güvenlik anlayışını da yansıtır. Genel olarak 18 yaş (bazı ülkelerde 16); eğer çocuk eğitim görüyorsa bu yaşın 20-25 yaşına kadar uzatılması söz konusu olabilir. Ülkemizde yüksek öğrenim görenler için bu yaş 25 olarak belirlenmiştir.
Pasif istihdam politikası nedir?
İşsizliğin olumsuz sonuçlarını ortadan kaldırmaya yönelik politikalardır. Bir anlamda tehlikenin zararları ile mücadele aracıdır ve bu sebeple de bir sosyal güvenlik yöntemidir. İlk akla gelen ve en yaygın olanı işsiz kalan kişinin karşılaştığı gelir kesilmesini telafi etmek üzere işsiz kaldığı sürece işsizlik ödeneği verilmesidir. Pasif istihdam politikalarının amacı işsizliğin kişi ve toplum üzerinde yaratacağı olumsuz etkilerin (gasp ve hırsızlık başta olmak üzere
suç işleme eğiliminin artması, kötü alışkanlıklar edinme ve kendine, yakın çevresine ve diğer insanlara zarar vermesini önleme gibi) ortaya çıkışını engellemektir.