Öncelikli Paradigmalar: Güçlendirme ve Ekolojik Sistem Teorileri
Uygulama teorileri olarak güçlendirme ve ekolojik sistem teorisinin bakış açıları nedir?
Güçlendirme, kişinin yetersizliklerine değil, potansiyeline ve yeteneklerine, sorunlara değil çözümlere odaklanan bir özelliğe sahiptir. Hem bireysel hem de toplumsal güç̧ ilişkilerinin dengelenmesiyle ilgilidir. Güç̧ farklılıklarının doğurduğu baskı ve engellerin kaldırılmasına odaklanır. Ekolojik sistem teorisi ise çevresi–içinde–kişi perspektifine göre tasarlanmıştır. Bu perspektifte, kişisel gibi gözüken sorunlar çevresel bağlamları içinde ele alınır. Ekolojik modele dayalı psikososyal müdahaleler birey, grup, aile ve toplum ölçeklerinin tümüne uygulanabilir. Kişisel dinamiklerle çevresel dinamiklerin karmaşık etkileşimi ile ilgilidir.
Güçlenmiş olmanın temel göstergeleri nelerdir?
Güçlenmiş olmanın temel göstergesinin yalnızca ruhsal/duygusal belirtilerin azalması, ihtiyaçların karşılanması, öz-yeterliliğin artması olmadığı, kişinin çevresindeki kaynakları kullanımının, yaşamıyla ilgili karar verme süreçlerinde rol alabilmesinin, sorunlarının yarattığı engeller karşısında saklı güçlerini harekete geçirmesinin ve bir bütün olarak süreçte kontrol sahibi olabilmesinin onun özgün güçlenme deneyiminin temel bileşenleri arasında olduğu söylenebilir.
Güçlendirme teorisine Albert Bandura’nın katkıları nelerdir?
Bandura güçlendirme teorisine öz-yeterlilik kavramsallaştırması ile katkı sağlamıştır. Bandura’ya göre güçlendirme, kişisel yeterliğin gelişmesi ile kazanılan ve ondan önemlisi sahip olmak için insanların engelleyici çevresel faktörleri ortadan kaldırıp olanakları kullanmaya yetkin hale gelmeleriyle bizatihi kendilerinin deneyimlediği bir süreçtir. Bandura çevrenin insan davranışlarını, insan davranışının da çevreyi etkilediğini sıklıkla vurgular. Dolayısıyla sorunların gerek değerlendirilmesinde gerekse müdahale sürecinde bireyler kadar onları kuşatan çevresel sistemin özenle dikkate alınmasına vurgu yapan sosyal hizmetin bilgi çatısı ile Bandura’nın öz-yeterlik tasarımı uyum içindedir.
Güçlendirme teorisinde savunuculuk nedir?
Savunuculuk, güçlendirmenin toplum ölçeğindeki uygulamasıdır. Bir kişinin, grubun ya da bir topluluğun sosyal haklarının ve refah hizmetlerine erişim kapasitesinin artırılması yönündeki aktif girişimlerdir. Birey üzerindeki toplumsal baskının ortadan kaldırılması, bireyin haklarının korunması ve geliştirilmesi için gerektiğinde sosyal hizmet uzmanlarının savunuculuk yapması temel bir sorumluluktur.
Güçlendirmenin sosyo-politik vurgusu nedir?
Güçlendirme teorisi sorun değil “çözüm odaklı teori” olma iddiasını taşır. Güçlendirme teorisine dayalı bakışa göre, her tekil ilişki güç farklılıklarına göre şekillenir. Yaş, toplumsal cinsiyet, renk, inanç, dil, sosyal statü, ekonomik konum ve benzeri değişkenler, gücün ve güçlünün belirleyicisidir. Sosyal hizmetin konusuna giren sorunlar da güç eşitsizliklerinden kaynaklanır. Güçlü olanın kendisinden daha az güçlü olan üzerinde meydana getirdiği baskı, sosyal sorunların yaratıcısıdır. Müdahalenin nihai amacı, güç eşitsizliklerini ortadan kaldırmak olmalıdır. Güçsüzleşen bireylerin güçlenmelerini “kolaylaştırmak” sosyal hizmet uzmanlarının ve diğer profesyonellerin temel sorumluluğudur.
Güçlendirme teorisinin kuramsal temelleri açısından Paulo Freire’nin çalışmasının önemi nedir?
Güçlendirme büyük ölçüde eğitimci Freire’nin eğitim felsefesinden beslenmiştir. Freire, 1972 yılında yazdığı “Ezinlenlerin Pedagojisi” adlı kitabında, kendi eleştirel bilinçlerini ve eşzamanlı eylemlerini geliştirerek baskı altındaki insanların nesneleştirilmesine ve insanlıktan uzaklaştırılmasını tersyüz eden özgürleştirici bir pedagojiye atıfta bulunur. Freire’ye göre, dezavantajlı ya da baskı altındaki bireylerin güçlenmeleri, sosyal eşitsizlik konusunda bilinçlenmelerine ve sosyal eşitliğin sağlanacağına ilişkin güven duygularının gelişmesine bağlıdır.
Sosyal hizmet disiplini bağlamında Barbara Solomon’un çalışmasının önemi nedir?
Solomon 1976 yılında yazdığı “Siyahi Güçlendirme: Ezilen Topluluklarla Sosyal Hizmet” kitabında güçlendirmeyi, ırkçılıkla mücadele eden siyahi gruplar, diğer azınlıklar ve “onlar adına” değil, “onlarla birlikte” hareket eden sosyal hizmet uzmanları için kuramsal ve felsefi bir bakış olarak yapılandırır. Bu çalışmanın ardından güçlendirme ve sosyal hizmet uygulaması arasındaki ilişkide yeni ufuklar açılmıştır. Güçlendirme yalnızca sosyal hizmet uygulamasının çeşitli alanlarına girmekle kalmamış, devasa teorileri ve sonuçları göstermek üzere de kullanılır olmuştur.
Güçlendirmenin ayırt edici özellikleri nelerdir?
Güçlendirmenin ayırt edici özelliklerden birincisi, güçlendirme psikolojik, toplumsal kültürel ve politik bağlamlarda var olan çok boyutlu bir yapıdır. İkincisi, güçlendirme birey, grup, aile ve toplum düzeylerinde görünür olmaktadır. Üçüncüsü, güçlendirme çevresel unsurlarla ilişkiler yoluyla gelişen bir süreçtir. Dördüncüsü, güçlendirme hem bir süreç hem de bir nihai sonuç olarak okunabilir. Süreç olarak güçlendirme, bağlama göre sürekli değişim gösteren dinamik bir kavramsal tasarımdır. Sonuç olarak güçlendirme ise belirli kriterlere göre ölçülen ve değerlendirilen bir değişkendir.
Güçlendirme pratiğinin temel unsurları nelerdir?
Güçlendirme uygulamasının temel unsurları; motivasyon ve becerinin artırılması, aktif katılım sağlanması, işbirliği inşa edilmesi, önleme sağlanması, mevzuattan yararlanılması, toplumsal bilinçlenmenin artırılması, öz-yeterliğin ve öz-güvenin geliştirilmesi, sosyal değişim için uygun eylemlerin keşfedilmesi, karşılıklı yardımın ve akran desteğinin geliştirilmesi, ortak aktivitelerde pratik destek sağlanması ve olayları çok boyutlu değerlendirmenin desteklenmesidir.
Birinci akım genel sistemler teorisinin doğuşu nasıl gerçekleşmiştir?
Birinci akım genel sistemler teorisinin doğuşu biyolog Ludwig von Bertalanffy tarafından gerçekleştirilir. Von Bertalanffy, sosyal ve biyolojik sistemlerin karmaşık etkileşimlerini açıklamada klasik ‘neden-sonuç’ yaklaşımlarından ziyade ‘sistemik’ yaklaşımın etkili olduğunu belirtir. Kendisi, ayrıca davranışçı ekolün öne sürdüğü; “insan davranışları etki–tepki mekanizmalarına dayalıdır, insanlar otomatik tepkiler veren canlılardır” var- sayımını açıkça reddetmiştir. Kişisel davranış, bağlama ve sistemik bağlantılara göre değişebilir.
Sistem teorisinde kullanılan teknik kavramlardan biri olan homeostazi nedir?
Homeostazi, bir biyolojik organizmanın değişen koşullara sürekli uyum sağlamak için iç koşullarında değişiklik yaparak yaşamını devam ettirmesi anlamına gelir. Homeostazi, bir denge durumudur ve sistemin istikrarını korumaya programlı olmasıdır. Birçok sistem kendisini sürekli homeostaz konumda tutmaya çalışır. Sosyal hizmet uzmanları insanların yaşam koşullarının korunması ve geliştirilmesi amacına karşılık olarak bu kavramı tercih ederler.
Sistem teorisinde kullanılan teknik kavramlardan biri olan entropi nedir?
Entropi, sistemin bozulmasıdır. Evrende her sistem sonludur ve zamanla çözülmeye ve bozulmaya başlar. Her sistemde, mevcut enerjinin tükenmesi, faaliyetlerin bozulması, dengenin yitirilmesi, karışıklık ve aksamaların belirmesi ve sonunda sistemin faaliyetlerinin durması yönünde potansiyeller vardır. Sosyal hizmet uzmanları vakalarının çevresel etkileşimlerinin onların genel sosyal işlevselliği üzerindeki etkilerini öngörmek zorundadırlar. Homeostazı sağlayacak müdahaleler entropinin önüne geçecektir.
Bir sistemin tipik işleyişinde geribildirimin rolü nedir?
Bir sistemin tipik işleyişinde sırasıyla girdi-işlem-çıktı-geribildirim vardır. Sistemin temel varsayımları arasında yer alan döngüsel nedensellik gibi, bir sistemin işleyişinde de bir döngü vardır. Geribildirimler her zaman bir sonraki girdiyi etkileme gücüne sahiptir. Geribildirimde önemli olan bir sistemin kendisini sürdürülebilmesi için bu bileşene muhtaç olmasıdır. Eğer geribildirim olmaz ise sistemin işleyişi aksayacak, entropiye doğru gidecektir.
Sistem teorisi, bir çalışma alanı olarak aile terapisine nasıl uyarlanmıştır?
Aile terapisinin kurucuları arasında yer alan sosyal hizmet uzmanı Virginia Satir, ailelerdeki sorunların hiçbirinin bireysel problemler olmadığını savunan aile sistemleri teorisinin öncülerinden olmuştur. Aile sistemi teorisyenleri ailede herkesin birbirine bağlı olduğunu, bir üyenin herhangi bir durumunun mutlaka her üyeyi etkilediğini varsaymışlardır. Ayrıca sorunların nedenleri ile uğraşmak asla gerekli ve yararlı görülmez. Aile sorunları doğrusal değil, döngüsel ele alınır. Sürece herkesin dahli sağlanır. Bireysel gibi gözüken sorunların sistemik çerçeveye taşınması çözüm yollarını artırır.
Sistem teorisinin uyarlandığı bir çalışma alanı olan yatılı bakım kuruluşlarının sistemik özellikleri nelerdir?
Çocuk, engelli, yaşlı vb. özel gereksinim gruplarına yönelik sosyal hizmet yatılı bakım kuruluşlarının sistemik özellikleri; belli ölçüde kapalı, normları ve sınırları belirli olan, riski asgari düzeye indirmeye çalışan, homeostazı korumaya programlı ve kendi kendini düzenleyen sistemler olmasıdır.
İkinci akım ekolojik sistem teorisi nasıl geliştirilmiştir?
İkinci akım ekolojik sistem teorisi, 1970’lerden itibaren gelişir ve genel sistemler teorisinin yerini almaya başlar. Özellikle sistem teorisinin bazı mekanistik terimlerini (homeostazi ve entropi gibi) kullanmak yerine parça–bütün arasındaki karşılıklı bağlantılara ve adaptasyona odaklanır. Rus asıllı gelişim psikoloğu Urie Bronfenbrenner’in geliştirdiği ekolojik sistemler teorisinden etkilenmiştir. Sosyal hizmet uygulamasına uyarlaması, Germain ve Gitterman tarafından 1980’lerde tasarlanan “sosyal hizmet uygulamasında yaşam modeli” ile yapılmıştır. Ekosistem perspektifi olarak da adlandırılmaktadır.
Sistematik sosyal hizmet uygulamasının yürütülmesinde hangi sistemler kullanılmaktadır?
Sistematik sosyal hizmet uygulamasının yürütülmesindeki sistemler;
- Müracaatçı sistemi: Kişi, aile, grup veya bir topluluk olabilir. Tanıtıcı özellikleri, davranış̧ ve tutumları, algıları ve ilişkileri dikkate alınır.
- Hedef sistemi: Müracaatçı sisteminden ilgili olanları seçimi yapılır. Müracaatçının kendisinin yanı sıra aile üyeleri, okul arkadaşları, akranları, iş arkadaşları, ilgili kuruluşlar ve diğer toplum üyeleri olabilir.
- Değişim sistemi: Sosyal hizmet uzmanları ve diğer çalışanlardır. Yöneticiler, meslek mensupları, yardımcı personel ve ilişkili diğer resmi yapılar olabilir.
- Eylem sistemi: Sorunu çözmek için birlikte çalışılan kişilerdir ve örgütsel yapılardır. Bu kişiler ve yapılar değişim sistemi içinden seçilmektedir.
Ekolojik değerlendirmelerde kullanılan görsel araçlar hangileridir?
Ekolojik değerlendirme, kişinin yaşamına ve mevcut sorununa etkide bulunan çevresel kaynakların belirlenmesini sağlar. ‘Eko-harita’ ve ‘genogram’ gibi görsel araçlar, ekolojik değerlendirmelerde sık kullanılmaktadır. Eko haritalar bir sınır dahilinde vaka sistemini etkileyen bağlantılı tüm bileşenlerin gösterildiği bir grafiktir. Genogramlar ise genelde aile sistemini ve ilişkilerin özelliklerini göstermek için kullanılmaktadır.
Birinci akım sistem teorisi hangi konularda eleştirilmektedir?
Birinci akım sistem teorisinin maruz kaldığı en yoğun eleştiri dilidir. Sistem teorisinde kullanılan dilin ‘insandışılaştırıcı’ bir çağrışım oluşturabildiği belirtilir. Teknik terimlerin çokluğu, insani etkileşimlerin belki fazlasıyla mekanistik olarak görüldüğü endişesini oluşturabilir. Sistem teorisine yönelik diğer eleştirisi ise, kişinin yakın çevre etkileşimlerinin ötesine geçmeyişidir. Geniş ölçekteki sistemler ve yapılar arası dinamikleri ve bunların hizmet alanları nasıl etkilediğini yeterince incelemediği belirtilmektedir.
Ekolojik sistem teorisinin sınırlılıkları nelerdir?
Ekolojik sistem teorisinin önemli bir sınırlılığı, –genel sistemler teorisi gibi– sosyal hizmet uzmanlarına resmin bütününe bakması yönünde genel bir yönlendirme yapmasıdır. Yapılandırılmış̧ ve daha küçük ölçekli teknikler içermemektedir. Bu nedenle müdahaleden çok müdahale öncesi öndeğerlendirme ve planlama aşamalarının yapılandırılmasında pratik değeri vardır.