Küresel Emperyalist Yarış (1871-1908)
XIX. Yüzyılda ortaya çıkan ve Avrupa'lı devletleri meşgul eden Doğu Sorunu nedir?
XIX. yüzyılın ikinci yarısından I. Dünya Savaşı’na kadar geçen dönemde Avrupa açısından potansiyel krizlerin kaynağı, temelinde Osmanlı İmparatorluğunun topraklarının geleceği ve paylaşılması anlamına gelen “Doğu Sorunu”ydu.
I. Üç İmparator Ligi kimler tarafından, ne zaman kurulmuştur?
Fransa ve Rusya’nın birbirlerine yaklaşmasıyla doğabilecek iki cepheli savaş durumundan kurtulmayı dış politikasının temeli yapan Bismarck, 1872’de Rusya’yı yanına alarak Almanya, Avusturya-Macaristan ve Rusya arasında I. Üç İmparator Ligi’ni kurdu.
I. Üç İmparator Ligi’nin önemli maddeleri nelerdir?
Avrupa’daki statüko kabul ediliyordu. Barış tehlikeye düşerse taraflar görüşmeler de bulunacaklardı. Balkanlar’da çıkacak herhangi bir güçlük beraber çözülecekti. İhtilalci ayaklanmalara karşı ortak tutum alınacaktı. Taraflar başka bir devletle ittifak yapmayacaklardı.
I. Üç İmparator Ligi neden dağılmıştır?
1875 yılında başlayan Balkan bunalımı sırasında Avusturya-Macaristan ile Rusya arasındaki çekişme yüzünden I. Üç İmparator Ligi dağılmıştır.
1879 Almanya Avusturya-Macaristan antlaşmasının maddeleri nelerdir?
Almanya ile Avusturya-Macaristan arasındaki ittifakın hükümleri ise şöyle özetlenebilir: Taraflardan birine Rusya saldırırsa, öteki taraf saldırıya uğrayan ülkeye yardım edecekti. Ancak, taraflardan biri Rusya’dan başka bir devletin (burada Fransa kastedilmekteydi) saldırısına uğrarsa öteki taraf yansız politika izleyecekti. Rusya bu saldırgan ülkeye yardım ettiği takdir de ise öteki taraf müttefikine yardım edecekti.
II. Üç İmparator Ligi ne zaman kimler arasında oluşturulmuştur?
Almanya, Avusturya-Macaristan ve Rusya arasında 1881’de II. Üç İmparator Ligi oluşturuldu.
II. Üç İmparator Ligi’nin önemli maddeleri nelerdir?
II. Üç İmparator Ligi’nin önemli maddeleri şunlardı: Taraflardan biri başka bir devletle savaşırsa, öteki ikisi yansız kalacaktı. Taraflar, Avusturya-Macaristan’ın Berlin Antlaşması ile Bosna-Hersek’te kazanmış olduğu haklara saygı göstereceklerdi. Boğazların kapalılığına saygı gösterilecekti ve Osmanlı Devleti’nin başka bir devlete Boğazlar’da üs vermesi önlenecekti.
Üçlü İttifak kimler arasında, ne zaman kurulmuştur?
Bismarck, II. Üç İmparator Ligi’ni kurduktan sonra, özellikle Afrika’da sömürgecilik peşinde olan ve bu amaçla Almanya gibi büyük bir devletin dostluğunu kazanmaya çalışan İtalya’yı da yanına almıştır. 1879 İttifakı ile müttefik durumunda olan Almanya ve Avusturya-Macaristan, 1882 yılında İtalya’yı da yanlarına alarak Üçlü İttifak’ı kurdular.
Üçlü İttifak’ın önemli maddeleri nelerdir?
Üçlü İttifak’ın önemli maddeleri şunlardı: Taraflar birbirlerine karşı olan ittifaklara girmeyeceklerdi. Tahrik edilmediği hâlde Fransa İtalya’ya saldırırsa, öteki iki müttefiki İtalya’ya yardım edeceklerdi. Taraflardan biri kendi tahriki olmaksızın iki veya daha fazla devletin saldırısına uğrarsa bütün müttefikler savaşa katılacaklardı.
Güvence Antlaşması kimler arasında, neden imzalanmıştır?
Avusturya-Macaristan ile Rusya aras›ndaki bağ kısa süre içinde yeniden koptu. Balkanlar’daki 1885-1886 bunalımları, bu iki ülkenin arasını bir kere daha bozdu. Bunun üzerine Bismarck, iki ülkeyi bir arada tutamayacağını anladığından, her biriyle ayrı ayrı bağlantı içinde olmaya karar verdi. Avusturya-Macaristan’la 1879’daki ikili ve 1882’deki üçlü ittifak bağına sahip olan Bismarck, Fransa’yla birleşmesinden korktuğu, bu nedenle özellikle yanında, başka bir ifadeyle Fransa’nın
uzağında tutmak istediği Rusya’yla 1887’de “Güvence Antlaşması”nı imzaladı.
Alman-Rus Güvence Antlaşması'nı şartları nelerdir?
Alman-Rus Güvence Antlaşması, taraflardan biri üçüncü bir devletle savaşa girerse, öteki tarafın yansız kalmasını; taraflardan birinin Fransa veya Avusturya-Macaristan’la yapacakları savaşta bu hükümlerin işlememesini öngörüyordu. Ayrıca, Boğazlar’ın kapalılığı kuralına uyulacak ve Almanya, Rusya’nın Balkanlar’daki haklarını tanıyacaktı.
II. Wilhelm ve Bismarck arasında ki temel düşünce farklılıkları nelerdir?
Bu çatışma, II. Wilhelm’in atak yaradılışından ileri geldiği kadar, birtakım temel görüş ayrılıklarına da dayanıyordu: II. Wilhelm’e göre, Almanya dikkatini Avrupa üzerinde toplayan statükocu politikasından vazgeçip “Dünya Politikası”na (Weltpolitik) yönelmeli ve sömürgeciliğe girişmeliydi. II. Wilhelm, Bismarck’ın Rusya’ya gereğinden fazla önem verdiğini de düşünüyordu. Öte yandan, II. Wilhelm ile Bismarck arasında iç politika konularında da anlaşmazlık vardı. Bismarck, gittikçe sanayileşen Almanya’da güçlenen işçi hareketinin partisi olan Sosyal Demokrat Parti’yi orduyu kullanmak suretiyle ezmek istiyordu. Muhafazakar bir politikacı olan Bismarck’a oranla yüksek ülküleri, dinamik ve ilerici nitelikte düşünceleri olan II. Wilhelm ise, yönetimine bir iç savaş ortamı içinde kan dökerek başlamak niyetinde değildi.
1894 Fransa-Rusya antlaşmasının şartları nelerdir?
Fransız-Rus İttifak›’na göre, Fransa Almanya’nın veya Almanya tarafından desteklenen İtalya’nın saldırısına uğrarsa Rusya Fransa’ya yardım edecekti; Rusya, Almanya’nın veya Almanya tarafından desteklenen Avusturya’nın saldırısına uğrarsa Fransa Rusya’ya yardım edecekti.
“Entente Cordiale” - “Samimi Antlaşma”nın şartları nelerdir?
İngiliz-Fransız Anlaşması’na göre; Fransa, o sırada iki ülke arasında bir kriz yaratan Fas’ın siyasi statüsünü değiştirmemek sözünü veriyordu. Buna karşılık İngiltere, Fransa’yı Fas’ta askerî, iktisadi ve mali iyileştirmeler yapmada serbest bırakıyordu. Aynı biçimde, İngiltere de Mısır’ın siyasi statüsünü değiştirmeyecekti. Buna karşılık Fransa, İngiltere’nin 1882’de işgal ettiği Mısır’dan çıkmasını istemekten vazgeçecekti. Anlaşma’nın gizli olan hükümlerine göre ise Fas ve Mısır’da bağımsızlık statüsünün sürdürülmesi imkânsızlaşırsa İngiltere ve Fransa’nın birbirlerinin girişimlerine engel olmamaları öngörülüyordu.
1907 İngiltere-Rusya anlaşmasının şartları nelerdir?
Bu anlaflmaya göre; İran üç bölgeye ayrılarak kuzeyi Rus, güneyi İngiliz üstünlüğüne bırakılacak, orta bölge ise tampon olacaktı. İngiltere ve Rusya, Tibet’in Çin’e bağlı olduğunu kabul ediyorlardı. Rusya Afganistan’la ilgisini kesecek ve bu devletle ilişkilerini İngiltere’nin aracılığıyla yürütecek, buna karşılık İngiltere de Afganistan’ı işgale veya ilhaka kalkışmayacaktı.
XIX. Yüzyıl ortalarında Afrika'daki Avrupalı hakimiyeti ne şekildedir?
XIX. yüzyıl ortalarında Afrika kıtasındaki sınırlı Avrupa kontrolü, kabaca şu şekildeydi: İngilizler, Güney Afrika ve Altın sahiline, Fransızlar Cezayir, Senegal ve Gabon’a, Hollandalılar Transvaal’a, Portekizliler Angola, Mozambik ve Gine’ye, İspanyollar ise Batı Sahra bölgesine yerleşmişlerdi. Kıtada bağımsız devlet olarak görülebilecek 3 devlet mevcuttu: Özgürlüğüne kavuşan Amerikalı siyahlar tarafından kurulan Liberya, Fas ve Habeşistan.
Berlin Konferansı sonrası Afrika nasıl paylaşılmıştır?
Berlin Konferansı’ndan sonra, Afrika topraklarının paylaşılması adeta uluslararası bir yarışa döndü. Başta İngiltere ve Fransa olmak üzere emperyalist güçler hızla Afrika topraklarını işgale başladılar. Bu yarışta en büyük payı İngiltere almış, Somali, Nijerya, Uganda ve Güney Afrika’yı ele geçirmiştir. Fransa ise, Tunus’u işgal ettikten sonra Büyük Sahra’nın güneyindeki Batı Afrika ülkelerini, daha güneyde Kongo’nun kuzeyini, doğuda Cibuti ve Magadaskar’ı işgal etmiştir. 1890’lara kadar sömürgeciliğe çok da sıcak bakmayan Almanya bile, Bismarck işbaşından ayrılıncaya kadar, Togo, Kamerun, Güneybatı Afrika ve Tanganika bölgesinde sömürge yönetimleri kurmuştur. Kongo’da geniş bir alanda sömürge yönetimi kuran Belçika ve Doğu Afrika’ya yerleşen İtalya bu ülkeleri takip etmiştir.
19. Yüzyılda Çin'in sömürülmesine karşı gelen Çin halkının tepkisi ne şekilde olmuştur?
Çin’in sömürgeleşme sürecine girişi, tahmin edilebileceği gibi Çin halkında bir tepkinin doğmasına neden oldu. Bu tepki, muhafazakâr geleneksel yapı ve anlayışın egemen olduğu taşrada doğdu ve gelişti. Kırdaki tepkiyi kullanan ve isyanı başlatmadan önce yavaş yavaş örgütlenen “Haklı Yumrukların Uyumu” (Avrupalıların verdiği isimle “Boksör” örgütü) adlı örgüt 1898 yılında harekete geçti. Çin Sarayı’nın gizli desteğini alan örgüt üyeleri, Batı emperyalizminin temsilcisi olarak
gördükleri Hıristiyan Çinlilere ve Misyonerlere saldırılarda bulunmaya başladılar. Saldırıların Çin yönetimi tarafından engellenmesi yönünde Batılı güçlerin diplomatik baskısının başlaması kaçınılmazdı. Batılıların uyarılarını dikkate almayan Saray, tam tersine hareket ederek isyancıları daha da kışkırtma yolunu seçti. Sonuçta,1900 yılında büyük bir isyan başladı. İsyanın büyümesi, Batılı güçleri harekete geçirdi ve Batılı askerî birlikler bazı Çin kalelerini ele geçirdiler. İmparatoriçe yabancı güçlere savaş ilan etti. Bu sırada, Pekin’deki Alman elçisi öldürüldü ve yabancı elçilikler kuşatıldı. Bunun üzerine Batılı güçler tarafından oluşturulan bir sefer kuvveti Pekin’e girerken, Rus ordusu da Mançurya’nın güneyini işgal etti. Şartların hızla aleyhine döndüğünü gören Saray, Avrupalı güçler tarafından dayatılan şartları kabul etmek zorunda kaldı. Buna göre, isyanda sorumluluğu olan yetkililer cezalandırılacak, büyük bir tazminat ödenecek ve kaleler ile garnizonlar yıkılacaktı. İsyan, hesapların tam tersine bir sonuç vermiş, Sarayın hâkimiyeti artacağına daha
da zayıflamıştır.
Meiji Restorasyonu Japonya'da ne tür etkiler yaratmıştır?
1868’de başlayan “Meiji Restorasyonu”na kadar Japon elitleri arasında Batı etkisine karşı gelenekçi tepkiler görüldüyse de Çin’deki isyanlar gibi olaylar hiç yaşanmadı. Sarayın, kontrolü tamamen ele geçirerek, feodal “shogun”lukları tasfiye etmesiyle başlayan Meiji Restorasyonu Japonya’nın topyekûn bir modernleşme modelini benimsemesini sağladı. Eğitimden, orduya; kültürden üretim yöntemlerine kadar tüm toplumsal alanlarda geleneksel yapı ve alışkanlıkların tasfiyesine dayanan bu politika, Japonya’nın birkaç on yıl içinde Avrupa ve Avrupa kolonileri dışındaki en modern ülke olmasını sağlayacaktı.
1904-1905 Rus-Japon Savaşının sonucu ne olmuştur?
1904-1905 Rus-Japon Savaşı sonrasında Rusya, Kore ve Güney Mançurya üzerindeki hak iddialarından vazgeçmek zorunda kalmış, söz konusu bölgelerin Japon nüfuz alanı içinde olduğunu kabul etmiştir. Bu düzenleme 1910’da Japonya’nın Kore’yi işgal ederek başlayacağı ana kıtadaki ilerlemesinin de çıkış noktasını oluşturmaktadır. Rusya’da 1905’te bir devrimin yaşanmasını da etkileyen bu savaşn asıl önemi, sömürge ya da sömürgeleşme sürecindeki halklara bir umut ışığı yakmasıdır. Çünkü bu savaşta yüzyıllar sonra ilk defa bir Batılı güç Batılı olmayan bir güç
tarafından yenilgiye uğratılmaktaydı. Birçok Batılı olmayan toplum modernleşmenin Batı emperyalizmine direnmenin tek yolu olduğunu anlamış, bu toplumlarda ulusal bilinç, milliyetçilik ve modernleşme yanlısı düşünceler güç kazanmıştır.