aofsorular.com
TAR222U

SİYASAL DENGEDEN HALKIN EGEMENLİĞİNE

7. Ünite 20 Soru
S

Parlamento nedir? Açıklayınız.

Parlamento: Günümüzde yasama meclisi anlamına gelen parlamento, o dönemdeki Fransa’da, başta Paris olmak üzere birkaç büyük kentte bulunan yüksek yargı organına verilen addır. Parlamentolar, teorik olarak, kralın çıkardığı fermanları ve yasaları yargısal açıdan denetlemeye varan yetkilere sahiptiler. 

S

Montesquieu’ya göre yasakların çeşitli koşullarla ilişkisi nedir? Açıklayınız.

Montesquieu’nün deyişiyle, “yasalar, ülkenin fiziki yapısıyla, yani soğuk, sıcak ya da ılıman olan iklimiyle; toprağının niteliğiyle, konumuyla ve büyüklüğüyle; halklarının yaşam biçimiyle, yani çiftçi, avcı ya da çoban oluşlarıyla ilişkili olmalıdır; anayasasının tahammül edebileceği özgürlük derecesiyle; insanlarının dinleriyle, eğilimleriyle, zenginlikleriyle, sayılarıyla, ticaretiyle, töreleriyle, davranışlarıyla bağlantılı olmalıdır.”

S

Montesquieu, “fiziki (maddi) ve ahlaki (manevi) nedenler” olarak nitelendirdiği bu etkenlerin ile yasaları (yani yönetim biçimi) belirlemesi nedir? Açıklayınız.

Etkenlerin Yönetim Biçimini Belirlemesi: Ülkenin coğrafi boyutu olarak adlandırabileceğimiz etken söz konusu olduğunda, karşımıza şöyle bir tablo çıkar: Küçük bir ülkede cumhuriyet, orta boy bir ülkede monarşi, büyük bir ülkede de despotluk vardır. Ayrıca iklim kuramını kendine göre yorumlayan Montesquieu için, sıcak ülkelerin insanları köleliğe, soğuk ülkelerin insanları özgürlüğe yatkındır. Büyük iklim farklılıkları olan ve geniş düzlükleri bulunan yerlerde (yani Asya’da) despotik imparatorluklar ortaya çıkar. Din etkeni bağlamında ise Katoliklik monarşiye, Protestanlık cumhuriyete ve Müslümanlık despotluğa yol açmaktadır.

S

“Ulusun ruhu” kavramı nedir? Açıklayınız.

Ulusun Ruhu: Amerikalı antropogların bir ulusun kültürü dedikleri şeydir, yani belirli bir yaşam biçimi ile ortak ilişkilerdir. Zaman içinde topluluğu şekillendiren maddi ve manevi etkenlerin toplamının sonucu olan ulusun ruhu, yasaların, dolayısıyla yönetim biçiminin nedenidir.

S

“Bilimsel yasa” nedir? Açıklayınız.

Bilimsel Yasa: Althusser’e göre, Montesquieu’deki siyasal yasalar ile siyasal yapıların tarihsel mantığını açıklayan “doğa-ilke birliği” bilimsel yasasındaki ilkenin, yani ulusal ruhun belirleyici olması, Marksizmdeki üstyapı-altyapı ilişkisindeki altyapının, yani ekonominin belirleyiciliğini andırmaktadır.

S

Siyasal-hukuksal düzeydeki tarihsel olaylar, ne rastlantısal bir şekilde oluşmakta ne de insanların iradi ya da keyfi kararları sonucu meydana gelmektedir. Belirleyici olan (tüm koşullarca yaratılmış) ilkedir, yani ulusun ruhudur. Çeşitli nedenlerle zaman içinde ilkenin değişmesinin sonuçları nelerdir? Açıklayınız.

Bir ülkede toprağa dayalı ekonominin giderek ticaret, ardından da sanayi ağırlıklı hâle geldiğini ve yeni sınıfların belirdiğini ya da bir başka ülkede siyasal otoritenin katkısıyla barajların kurulması sonucunda hem iklimin değiştiğini hem toprakların verimliliğin arttığını, böylece ticaretin gelişip zenginleşmenin yaşandığını varsayalım. İşte, bu koşulların değişmesi, bu ülke halkının törelerinin, düşünce ve yaşam biçimlerinin, kısacası ulusal ruhunun da değişmesine neden olacaktır.

S

Montesquieu’ye göre “demokratik cumhuriyet” tanımı nedir?

Montesquieu’ye göre, “cumhuriyette halkın tümü egemen güce sahipse bu bir demokrasidir.”

S

Montesquieu’ye göre “aristokratik cumhuriyet” nedir?

Montesquieu’ye göre, egemen güç ,halkın bir bölümünün elindeyse buna aristokrasi denir.”

S

Montesquieu cumhuriyetteki erdem sözcüğü ile neyi ifade etmektedir?

Montesquieu’nün deyişiyle, “cumhuriyetteki erdem" sözcüğü ile vatan sevgisini, yani eşitlik sevgisini kastediyorum. Bu erdem ne ahlaki bir erdemdir ne de Hristiyanca bir erdem; doğrudan doğruya siyasal erdemdir.”

S

“Siyasal özgürlük” kavramı, cumhuriyet, demokrasi ve aristokrasi arasındaki ilişkiyi kısaca açıklayınız?

“Demokrasi ile aristokrasi, doğaları gereği kesinlikle özgür devletler değildir. Siyasal özgürlük, yalnızca ılımlı yönetimlerde vardır.”

S

Montesquieu’ya göre monarşi nedir? Açıklayınız.

Montesquieu’nün monarşi sözcüğüyle belirttiği yönetim biçimi, gerçekte aristokratik ya da feodal sıfatlarını hak eden bir monarşi türüdür. Doğası bakımından devleti belli ve değişmez temel yasalara bağlı olarak tek kişinin (monarkın) yönetmesidir, ilkesi bakımından onurun hüküm sürmesidir.

S

Despotluğun temel ilkesi nedir? Açıklayınız.

Tek kişinin yasa ve kural tanımayan keyfi yönetimi olarak tanımlanabilecek despotluğun ilkesi korkudur. Diğer yönetimler gibi despotluk da belli koşulların ürünü ise de Montesquieu onu kapkara bir tablo biçiminde sunar. Despotluk, akla, insan doğasına aykırıdır; tam anlamıyla bir yönetim biçimi bile değildir çünkü burada hiçbir yapı yoktur, ne siyasal ne de toplumsal. Devlet despotla özdeşleşmiştir. Monarşideki ara-erklerin bir benzerine despotlukta rastlamak mümkün değildir. Ancak din, bir temel yasa ayarında olup despotun iktidarı karşısında bir engel teşkil eder. Bununla birlikte, din de despotik bir niteliğe sahiptir: “Korkuya eklenen bir korkudur.” Bu nedenle, gerçekte despotik yönetimin hizmetindedir.

S

Montesquie’nin “güçler ayrılığı (ya da kuvvetler ayrılığı)” olarak bilinen sisteminde “yargı gücü” nedir? Açıklayınız.

Yargı gücü: Yurttaşlara hukuksal güvenceler sağlayan ve yasama ile yürütmeden bağımsız olan yargı gücü, siyasal özgürlüğün en önemli güvencesidir. Bu güç, halk tarafından seçilen yargıçlarca mahkemelerde kullanılır. Sürekli bir kuruma sahip olmaması ve yargıçların yasayı okumakla yetinmeleri nedeniyle, yargı, “sanki görünmez bir güçtür” ve toplumsal-siyasal bir güç niteliğine de sahip değildir.

S

Montesquie’nin “güçler ayrılığı (ya da kuvvetler ayrılığı)” olarak bilinen sisteminde “yasama gücü” nedir? Açıklayınız.

Yasama gücü: Bu güç iki meclistedir. Halk meclisi ya da İngiltere’deki adıyla Avam Kamarası, genel oy ilkesi doğrultusunda seçilen halkın temsilcilerinden oluşur. Temsilciler seçildikleri bölgeyi temsil ederler; dolayısıyla ulusal temsil anlayışı yadsınmıştır. Montesquieu, toplumsal ayrıcalıkları olan seçkinlerin siyasal düzeyde de ayrıcalıklı bir şekilde temsil edilmeleri gerektiğini ileri sürer ve böylece soylular meclisi ya da İngiltere’deki adıyla Lordlar Kamarası olan ikinci meclisi gündeme getirir. Gerçekte yasama gücü, Avam Kamarası’nın elindedir çünkü yasaları o yapar; üyeliklerin soydan geçtiği Lordlar Kamarası ise bazı konularda çıkarılmış yasaları veto edebilme yetkisine sahiptir sadece.

S

Montesquie’nin “güçler ayrılığı (ya da kuvvetler ayrılığı)” olarak bilinen sisteminde “yasama gücü”nde yer verdiği “genel oy” kavramı nedir? Açıklayınız.

Genel Oy: Montesquieu, genel oy ilkesini kabul etmekle birlikte, “kişisel iradelerini belirtemeyecek kadar aşağılık duruma düşmüş insanların” seçme hakkından yoksun bırakıldıklarını vurgular. Bu insanların tam olarak kimleri kapsadığı anlaşılmamaktadır. Örneğin, bir senyöre ya da bir patrona bağlı köylülerin, işçilerin ya da hizmetkârların bu kategoriye dahil edilip edilmedikleri belli değildir. Bu belirsizliğe karşın, cinsiyet ayrımcılığının çeşitli örneklerini veren Montesquieu’nün kadınları siyasal haklara sahip yurttaştan saymadığı çok açıktır.

S

Montesquie’nin “güçler ayrılığı (ya da kuvvetler ayrılığı)” olarak bilinen sisteminde “yürütme gücü” nedir? Açıklayınız.

Yürütme gücü: Yasaların uygulanması işlevinin en iyi biçimde yerine getirilebilmesi için bu güç, tek bir kişinin eline bırakılmalıdır. İngiltere Anayasası’nda bu kişi kraldır.

S

Güçler ayrılığı kuramında yer alan yasama ile yürütme arasındaki ilişkiyi açıklayınız?

Yasama, yürütme ve yargı gücü birbirinden tümüyle kopuk değildir; aralarında (denge-fren sisteminin işleyebilmesi için de) çeşitli ilişkiler vardır. Yasama ile yürütme arasındaki ilişkiler şöyle özetlenebilir:

  • Yasama organını toplanmaya çağırma ve oturumlarının süresini belirleme hakkı yürütme gücüne aittir. Buna karşılık yürütme gücü, yasa önerilerinde bile bulunamaz.
  • Yasama organının her yıl ordu ile devlet bütçesine ilişkin yasalar yapması gerektiğinden, yürütme onu yılda en az bir kez toplanmaya çağırmak zorundadır.
  • Yasama gücünün yapmaya hakkı olduğu yasalar, yürütme gücü tarafından engellenebilmelidir; yoksa meclis despotik bir güce dönüşür. Bu engellemenin anlamı, kralın veto hakkını kullanarak yasamanın alanına karışmasıdır.
  • Yasama organı, çıkardığı yasaların nasıl ve ne şekilde uygulandığını denetleme hakkına sahiptir. Hükûmette yer alan bakanlardan, danışmanlardan icraatları hakkında hesap sormak, gerekiyorsa bu kişileri yargılamak ve cezalandırmak yasama gücünün en temel görevlerinden biridir.
  • Ancak yasama gücünün bu denetimi, yürütmenin başı konumundaki kralı kapsamaz. Monarkın dokunulmazlık zırhına büründürülmesi, devletin özgürlüğü için bir zorunluluktur.
S

Montesquieu’e göre yasama ve yürütmenin, yargı ile ilişkisini açıklayınız?

Montesquieu, yasama ile yürütmenin yargı ile hiçbir ilişkilerinin bulunmadığını, kesinlikle yargının alanına karışamayacaklarını vurgular. Bununla birlikte, yasama organının üç istisnai durumda yargı işlevini yerine getirdiğini de belirtir:

  • Soyluların her konuda (örneğin, kendilerine isnat edilen en adi suçtan dolayı bile) yargılanmaları, bir mahkemeye dönüşen Lordlar Kamarası’nda yapılır.
  • Belli bir yasa gereğince mahkum olmuş kişilerin af­fedilmesi ya da cezalarının indirilmesi yetkisi Lordlar Kamarası’na aittir.
  • Bakanlar gibi yüksek devlet görevlilerinin görevleri nedeniyle yargılanması, yasama organı tarafından gerçekleştirilir. Bu durum, İngiliz Anayasası’ndaki impeachment kuralına denk düşmektedir.
S

İmpeachment kuralı nedir? Açıklayınız.

İmpeachment: Bir bakanın ya da bir yüksek devlet görevlisinin (savcı işlevini üstlenen) Avam Kamarası tarafından suçlanıp (yargıç görevini üstlenen) Lordlar Kamarası tarafından yargılanması kuralıdır.

S

“Özel mülkiyet” kavramı nedir? Açıklayınız.

Özel Mülkiyet: “Bir toprak parçasının etrafını çitle çevirip ‘Bu bana aittir’ diyebilen ve buna inanacak kadar saf insanlar bulan ilk insan uygar toplumun gerçek kurucusu oldu. Bu sınır kazıklarını söküp atacak ya da hendeği dolduracak, sonra da hemcinslerine ‘Bu sahtekâra kulak vermekten sakınınız! Meyvelerin herkese ait olduğunu, toprağın ise kimsenin olmadığını unutursanız, mahvolursunuz’ diye haykıracak olan adam insan türünü nice suçlardan, nice savaşlardan, nice cinayetlerden, nice yoksulluklardan ve nice korkunç olaylardan esirgemiş olurdu.”