17. YÜZYIL İNGİLİZ DEVRİMLERİ: MODERN DEVLETİN BİÇİMLENİŞİ
Kralların kutsal hakkı ne anlama gelmektedir?
Kralların Kutsal Hakkı: Kralların yönetme hakkının Tanrı’dan geldiği, bu nedenle kralların bu yeryüzünde hiç kimseye karşı sorumlu olmayıp sadece Tanrı’ya hesap verdiklerini savunan kuramdır.
Leviathan kitabının yazarı kimdir?
Thomas Hobbes’un egemen devletin simgesi olarak kullandığı bu sözcük, Kutsal Kitap’ın Eski Ahid bölümünde söz edilen çok güçlü ve büyük bir su canavarının adıdır Hobbes’un, özellikle Leviathan (1651) adlı kitabında yer alan siyasal kuramını oluştururken İngiltere’deki devrimden ve iç savaştan etkilendiği ve bu yüzden siyasal düzen kaygısı taşıyarak mutlak iktidarla bezenmiş otoriter bir devlet anlayışına ulaştığı çok açıktır.
Püritenlik kavramını tanımlayınız.
Püritenlik: XVII. yüzyılda İngiltere’de ortaya çıkan ve Anglikan Kilisesi’ni Katolikliğin kalıntılarından arındırmayı amaçlayan dinsel öğreti ve reform hareketidir. Yaşamın dinsel ve ahlaki ilkelere göre düzenlenmesini savunan Püritenliğin köktenci gruplarından biri, bugün Amerika Birleşik Devletleri’nde varlığını sürdüren Quaker mezhebidir.
Parlamento’nun Avam Kamarası kanadında yer alan ve başta Püritenlik olmak üzere Anglikan Kilisesi’nden bağımsız dinsel cemaatlerin üyesi olan burjuva temsilciler, kraldan ne tür isteklerde bulunmuştur?
Devrimin nedenleri olarak da okunabilecek bu istekler şöyle sıralanabilir: a/Hükûmetin baskıcı yönetim anlayışını terk etmesi; b/Kralın sürekli bir ordusunun olmaması; c/Ağır ve haksız vergilerin kaldırılması; d/Kralın ticaret ile sanayinin gelişmesini engelleyen düzenlemelerine son verilmesi; e/Krala bağlı Anglikan Kilisesi’nin üstünlüğünün kaldırılıp dinsel özgürlüğün sağlanması.
Hobbes'un ayrıştırıcı-birleştirici yöntemi ne anlama gelmektedir?
Hobbes, devletin ne olduğunun ve nasıl işlediğinin anlaşılabilmesi için “ayrıştırıcı-birleştirici” yöntemin kullanılması gerektiğini belirtir. Kendi deyişiyle “bir şeyi anlayabilmek için, onu oluşturan parçalardan hareket edilmelidir.” Daha açıkçası, bir saatin nasıl işlediğinin kavranabilmesi amacıyla gerçekleştirilen işlem devlete de uygulanmalıdır: Devlet parçalarına ayrıştırılmalı, bu parçaların eylemleri ile kendi aralarındaki ilişkiler incelenmeli, sonra da parçaların birleştirilmesiyle devlet yeniden kurulmalıdır.
Hobbes öldürebilme eşitliği ile neyi kastetmektedir?
Öldürebilme Eşitliği: Bedensel bakımdan en zayıf bir insan bile, aklını kullanıp hileye başvurarak uzaktan vuran bir silah yaparak ya da başkalarıyla birleşerek en güçlü olarak kabul edilen bir insanı öldürebilecek kadar güçlüdür. Kısacası doğal eşitlik, insanların birbirlerini öldürebilme eşitliğidir.
Hobbes'a göre ''commonwealth'' ne anlama gelmektedir?
Toplum sözleşmesi Leviathan’da şöyle tanımlanmaktadır: “Bu [sözleşme] oydaşmadan ya da uzlaşmadan fazla bir şeydir; herkes herkese, senin de hakkını ona bırakman ve onu bütün eylemlerinde benim yaptığım gibi yetkili kılman koşuluyla, kendimi yönetme hakkımı bu adama ya da bu kurula bırakıyorum ve onu yetkili kılıyorum, demişcesine, herkesin herkesle bir ve aynı kişide gerçekten birleşmesidir. Böylece tek bir kişide birleşmiş olan kalabalık, COMMONWEALTH [Devlet], Latince CİVİTAS olarak adlandırılır.
Hobbes'un bölünmezlik ilkesi ne anlama gelmektedir?
Hobbes'a göre egemen erk bölünmezdir. Bölünmezlik ilkesi, devlet erkinin farklı güçlere dağıtılmasının reddedilmesidir. Daha açıkçası, egemenliğin bölünmesinin, parçalanmasının anlamı, onu yok etmekten, yani doğa durumuna geri dönmekten başka bir şey değildir.
Hobbes yasama, yürütme ve yargı erkleri aracılığıyla egemene ne tür haklar atfetmektedir?
Egemenin, egemenliğinin özelliklerinden ötürü yasama hakkını elinde bulundurduğunu görmüştük. Bundan sonra gelen haklarının başında, yaptığı yasaların iyi bir biçimde uygulanmasını sağlamak (yani yürütme gücü) ve bu yasalarla ya da olaylarla ilgili olarak ortaya çıkabilecek bütün anlaşmazlıkları dinleyip karara bağlamak (yani yargı gücü) gelir. Savaşa ve barışa egemen karar verir. Danışmanlarını, bakanlarını, yüksek idarecilerini ve memurlarını seçmek ve gerektiğinde görevden almak yetkisine sahiptir. Ayrıca egemen, para basmak, vergi toplamak gibi kamu maliyesine ilişkin haklarla da donanmıştır. Tüm bu haklarını ya da yetkilerini görevlendirdiği kişiler eliyle kullanabilir. Toplumda soyluluk gibi paye ve unvanların dağıtılması yine egemenin tekelindedir.
Hobbes'a göre egemenin temel görevi ve sınırları nelerdir?
Egemen, yukarıda sıraladığımız mutlak hakları sayesinde görevlerini layıkıyla yerine getirebilmektedir. Görevleri tek bir cümlede özetlenebilir: “Halkın esenliği en yüce yasadır.” Aslında bu, egemenin temel görevidir ve devletin yaratılış amacını ifade etmektedir. Çünkü egemenin halkın esenliğini sağlaması, yalnızca güvenliği gerçekleştirip yaşamları koruması değil, ayrıca uyrukları için barış, özgürlük, adalet ve refahı içeren mutlu bir yaşam ortamı kurup sürdürmesidir. Egemenlik hakkını korumak da egemenin görevlerinden biridir ve bu görev aynı zamanda egemenin “sınırını” işaret eder.
Yönetim Üzerine İki İnceleme kitabının yazarı kimdir?
John Locke (1632-1704), tıpkı Thomas Hobbes gibi bir devrim dönemi düşünürüdür; yine onun gibi bir devrimden, yani 1688 Devrimi’nden etkilenerek siyasal kuramını ortaya koymuştur. 1690 yılında yayımlanan Yönetim Üzerine İki İnceleme adlı kitabında sergilediği devlet modeliyle, büyük ölçüde, devrimden sonra İngiltere’de kurulan siyasal yapıyı teorik olarak doğrulamayı amaçlamıştır.
1688 Devrimi'nin siyasal alandaki sonuçları nelerdir?
Parlamento, 1689’da “Haklar Yasası”nı kabul etti. Buna göre kralın yasaları yürürlükten kaldırma yetkisi elinden alındı, Parlamento’nun izni olmadan vergi ve asker toplaması engellendi, yargısız tutukluluk hâline son verildi ve başta ifade özgürlüğü olmak üzere bireysel haklar tanındı. Artık mutlak monarşi olasılığı tamamen ortadan kalkıp İngiltere anayasal (meşruti) monarşi hâline geldi. Bunun ardından, İngiltere’nin “modern demokrasinin beşiği” olarak nitelendirilmesine yol açacak olan süreç işlemeye başladı.
1688 Devrimi'nin dinsel alandaki sonuçları nelerdir?
Çatışmalara son veren istikrarlı bir dönem içine girildi. Anglikan Kilisesi’nin siyasal iktidar üstündeki gücü tümüyle kırıldı ve dinsel hoşgörü ile özgürlük taleplerini karşılamaya yönelik adımlar atıldı. Böylece dinsel çoğulculuk, (din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması anlamında) laiklik ve (gündelik yaşamın dinsel kurallardan soyutlanması anlamında) sekülerlik zihniyetinin toplumda yer etmesi için gerekli olan zemin oluşmaya başlamıştır.
Modern çağda proleterya kavramı ile ifade edilmek istenen kimlerdir?
Proletarya: Antik Roma’da çocuklarından (proles) başka bir serveti olmayan kişilerin oluşturduğu en alt sınıftır. Modern Çağ’da Karl Marx tarafından yeniden gündeme getirilen bu sözcük, kapitalist sınıf karşısında yer alan ve bir kapitale, yani herhangi bir üretim aracına sahip olmayan emekçiler sınıfı anlamına gelmektedir.
Düzleyiciler olarak bilinen siyasal hareketin amacı nedir?
Önderleri John Lilburne ile Richard Overton’un olduğu Düzleyicilerin ideali, ekonomide bir küçük üretici ütopyası, siyasette ise bir küçük burjuva demokrasisi olarak nitelendirilebilir.
Kazıcılar olarak bilinen siyasal hareketin özel mülkiyete bakışı nasıldır?
En önemli önderi Gerrard Winstanley olan ve mülksüzlerin çıkarlarını temsil eden Kazıcılar hareketi, topraklarından çıkarılmış bir kır proletaryası üyelerinin doğrudan eylemle bir tür tarımsal komünizme geçme çabasıydı. Kazıcılara göre toplumsal kötülüğün kaynağı, açgözlülük ve hırstan kaynaklanan özel mülkiyettir. Özel mülkiyet, insanların büyük çoğunluğunu yoksulluğa, köleliğe mahkûm etmekte ve düşmanlık ile savaşı körüklemektedir.
John Locke'un akılcılık kavramı neyi ifade etmektedir?
Akılcılık: Locke'a göre insanlar akla sahiptir. Doğa durumunda, akıllarını kullanarak doğal yasayı kavrayıp buna uygun bir yaşam sürerler. Yine akılcıl oldukları için göreceğimiz üzere, doğa durumunu terk edip bir sözleşmeyle devlet durumuna geçebileceklerdir.
John Locke'a göre doğal yasa ve doğal haklar ne anlama gelmektedir?
Doğal yasa gerçekte akıl yasasıdır. Doğa durumunda, tüm zamanlar ve yerler için geçerli olan evrensel ilkeler vardır. Bütün insanlara seslenen ve nasıl davranılması gerektiğini belirten bu ilkeler, Locke’un deyişiyle doğal yasadır. Akılla kavranan doğal yasa, insanların doğuştan sahip olduğu temel doğal hakların bulunduğunu ortaya koyar. Bunlar, “yaşam, özgürlükler ve mallara” sahip olma haklarıdır.
John Locke eşitlik kavramı ile neyi ifade etmektedir?
Eşitlik: Doğa durumundaki eşitlik, her insanın eşit bir biçimde akla sahip olması ve doğal haklarından yararlanması demektir. Bu bağlamda Locke, doğal yasanın her insana saldırgan kişi ya da kişileri “yargılama ve cezalandırma” hakkı tanımasının da eşitliği içerdiğini belirtir. Daha açıkçası, doğal yasaya karşı gelen ve başkalarının temel haklarını çiğneyen bir kişiyi, herkesin eşit olarak yargılama ve cezalandırma hakkı bulunmaktadır.
Locke'a göre özgürlüğün sınırı nedir?
Locke'a göre doğa durumundaki bu özgürlük, “başıboşluk” anlamına gelmez. Özgürlüğün sınırı doğal yasayla belirlenir: “Her insanın kendi kişiliğini ve mallarını kullanmada denetlenemez bir özgürlüğü olmasına karşın”, bu kullanımı engellemeyen herhangi bir kişiye zarar verme özgürlüğü yoktur.
Locke'a göre geniş ve dar anlamıyla mülkiyet ne anlama gelmektedir?
Locke’a göre biri geniş diğeri dar olan iki anlama sahiptir. Geniş anlamıyla mülkiyet, yaşamı, özgürlükleri ve malları ifade etmektedir. Dar anlamıyla mülkiyet ise sadece malları kapsamaktadır.
John Locke'a göre çoğunluk ilkesi ne anlama gelmektedir?
Çoğunluk İlkesi: Bir toplumda, bir toplulukta ya da bir mecliste çoğunluğun kararının geçerli olarak kabul edilmesidir. Locke’un deyişiyle “bir topluma katılmakla, çoğunluğa karar verme ve uygulama hakkını tanımak aynı şeydir.”
Güçler ayrımı kuramı kim tarafından ortaya atılmıştır ve anlama gelmektedir?
Güçler Ayrımı Kuramı'nın Montesquieu tarafından ortaya konduğu kabul edilir ve başta XVIII. yüzyıldaki Amerikan ve Fransız anayasaları olmak üzere tüm demokratik anayasalarda şu ya da bu şekilde yer bulur. Bu kuramın klasik biçimine göre yasama, yürütme ve yargı güçleri farklı kişilerden oluşan farklı organların ellerine bırakılmış ve aralarında bir denge-fren sistemi kurulmuştur.