SORGULANAN DİNSEL İKTİDAR VE PRENS
Aforoz nedir?
Aforoz: Terim Yunanca kaynaklı olup sınırlamak, belirlemek, tanımlamak,
sürgün etmek, dışlamak gibi anlamlara gelmektedir. Afororozun İngilizce ve
Fransızca karşılığı ise excommunication, yani birini bir çevrenin dışında
bırakma ya da dışarı atmadır.
États Généraux kavramını açıklayınız.
États Généraux: Genel Tabakalar Meclisi olarak bu kurum başlangıçta iki
temel feodal tabakanın,soylular ile din adamlarının temsilcilerinden oluşuyordu.
İlk kez Güzel Philippe, 1302’de,ilk iki toplumsal tabakanın yanında (halkı ifade eden ama temsilcileri genellikle burjuvalar arasından seçilen) üçüncü tabakayı, yani tiers état’yı da toplantıya çağırdı.Böylece her üç tabaka temsilcilerinin genellikle ayrı oturumlarının olduğu États Généraux ortaya çıkmış oldu.
Kral-papa çatışmasının nedenleri nelerdi?
Kral-papa çatışması, özellikle kralın Kilise mülklerini vergilendirme ve din adamlarını yargılama yetkisi konusunda patlak vermişti. Fakat bu konuların ardındaki asıl sorun, ruhani iktidar ile dünyevi iktidar arasındaki sınırın nereden geçeceği sorunuydu.
Viterbolu Jacobus ,De regimine christiano (Hristiyan Yönetimi
Üzerine) adlı yapıtında hangi konu üzerinde durmuştur?
Plenitudo potestatis’i savunan bir diğer düşünür Viterbolu Jacobus’tur. Jacobus, 1301-1302 yılları arasında yazdığı De regimine christiano (Hristiyan Yönetimi
Üzerine) adlı yapıtında, Kilise’nin bu yeryüzündeki tek gerçek krallık, papanın da
tek gerçek kral olduğunu ileri sürer. Çünkü Kilise, evrensel bir boyuta ve üstün
bir işleve sahiptir. Bu nedenle tüm siyasal iktidarlar, her ne kadar doğal bir gereksinimin sonucuysalar da yetkinliğe yönelebilmek için Tanrı’nın yardımına, yani Kilise’ye muhtaçtırlar. Bunun anlamı, dünyevi alanın ruhani iktidarın her türlü müdahalesine açık olması demektir.
Parisli Jean’ın ortaya koyduğu düşünceleri açıklayınız.
Parisli Jean’ın ortaya koyduğu düşünceleri birkaç maddede özetlemek mümkündür.
• Kilise’nin başındaki papanın dünyevi iktidarlar ve mülkler üzerinde hakkının bulunduğunu İsa’ya dayandıran görüşler, kutsal yazılarla bağdaşmamaktadır.
• İmparatorun ya da kralın iktidarı Tanrı tarafından geliyorsa da burada bir
aracı vardır.
• Kilise’nin ruhani görevlerini yerine getirebilmek için dünyevi alanda sahip olduğu mal ve mülkleri, tabii ki kralın güvencesi altındadır.
• Papa, tıpkı kral gibi kendi yetki alanı içinde sınırlıdır.
• Papa ruhani konularda kraldan, kral da dünyevi konularda papadan üstündür
VII. Heinrich neden İtalya’ya bir sefer düzenledi?
Krallıklar ve papalık arasındaki çatışmalar sürerken VII. Heinrich, 1308’de Kutsal
Roma-Cermen İmparatorluğu’nu ele geçirdi ve birkaç yıl sonra, İtalya’ya bir sefer
düzenledi. Bu seferin amacı birbirleriyle sürekli savaş hâlinde olan İtalyan kent
devletlerine hakim olmak ve papanın elinden imparatorluk tacını giymekti
Dante’nin yazdığı De Monarchia adlı kitabında yer alan imparatorluk konusunda çözüme kavuşturulması gereken üç sorun nedir?
Dante siyasal düşünce bakımından önem taşıyan De Monarchia (Monarşi Üzerine) adlı bir kitap kaleme almıştı. Kitap, her ne kadar Monarşi Üzerine başlığını taşıyorsa da gerçekte evrensel monarşi, yani imparatorluk hakkındadır. Evrensel monarşi, yani imparatorluk konusunda çözüme kavuşturulması gereken üç sorun bulunmaktadır. Dante’nin deyişiyle bu sorunlar şunlardır: “Monarşi dünyevi düzen için gerekli midir? Monarşi Roma halkının meşru hakkı mıdır? Monarşinin otoritesi doğrudan Tanrı’dan mı yoksa Tanrı’nın bir temsilcisinden mi gelir?”
Dante insan yaşamındaki erekleri nasıl belirtmektedir?
Dante, insanın “biri dünyevi yaşamın mutluluğu, öteki ebedi yaşamın mutluluğu olmak üzere iki ayrı ereği bulunduğunu” belirtir.
Ockhamlı William’a göre devlet nasıl tanımlanır?
Ockhamlı William’a göre devlet, insanlar tarafından ve insanlar için yaratılmıştır.
Bu nedenle kendisini oluşturan insanların hakları ile özgürlüklerini korumakla
yükümlüdür. Bu anlamda en yetkin yönetim monarşidir ancak monarşi “iyi” sıfatını koruyabilmek için bu temel yükümlülüğünü hiç unutmamalıdır
Ockhamlı William'a göre monark ve din adamlarının ilişkisi nasıl olmalıdır?
İmparator da dahil olmak üzere herhangi bir monarkın devlet işlerini yürütürken günaha girmesi ya da despotizme kayması durumunda, papanın ya alt yöneticilerin (prenslerin, soyluların) aracılığıyla ya da doğrudan doğruya dünyevi alana karışması söz konusu olur.
Marsilius’a göre siyasal toplum nasıl olmalıdır?
Marsilius’a göre, insanların kendi gereksinimlerini karşılayarak yeterlilik içinde yaşamalarının yanı sıra, iyi yaşamalarını da mümkün kılan, yeterli yaşam için gerekli olan her şeyin üretilip mübadele edildiği, bu bakımdan tümüyle dünyevi olan mükemmel toplum olmalıdır.
Marsilius’un kuramında halkın vurgulanmasının ne tür işlevler ile ilgisi vardır?
Marsilius’un kuramında halkın bu kadar vurgulanması iki işlev üstlenmektedir: İlk olarak yasanın halktan kaynaklandırılıp yalnız bu dünyadaki insan işleriyle sınırlandırılmasıyla Kilise’nin yasama hakkı ortadan kaldırılmaktadır. İkinci
olarak prensin iktidarı hiçbir dinsel temele dayandırılmadan meşrulaştırılmaktadır.
Marsilius, Kilise ile devlet ilişkisini nasıl açıklar?
Marsilius, Kilise ile devleti birbirinden ayırmak yerine bunları kaynaştırmaya gider. Daha açıkçası, bu yeryüzünde ruhani bir toplum ve iktidar yoktur; tek toplum civitas’tır, tek iktidar ise ona içkin olan iktidardır ki bunlar da tümüyle dünyevidir. Bu saptamanın sonucu, din işleri ile Kilise’nin devletin boyunduruğu altına sokulmasıdır. Devletin her bakımdan Kilise’yi denetleyip düzenleme hakkı vardır. Böylece Padovalı Marsilius, papayı dünyevi iktidarın hükmü altına yerleştirmiştir
Rönesans ve Reform arasındaki farkı açıklayınız.
Rönesans ve Reform:“Reform” ve Rönesans”sözcükleri yalın olarak “yenidenliği”, bu anlamda bir “yenilenmeyi” içerir. Rönesans sözcüğü Latince “yeniden
doğmak” anlamındaki renasci sözcüğünden gelmektedir. Ancak Türkçeye Fransızca üzerinden -Renaissancegeldiği için, Fransızca okunuşuyla yerleşmiştir.
Reform, din alanında yeniden biçimlenmeyi, Rönesans ise, özellikle kültürel bir
varlık olarak insanın yeniden doğuşunu ifade etmektedir.
Gallikanizm kavramını açıklayınız.
Gallikanizm: Fransa’da,Papalık’ın dinsel alanda yetkilerini sınırlandıran, dünyevi iktidarını kabul etmeyen, kralın ve ona bağlı yöneticilerin Papalık buyruklarına uyma yükümlülüğünü ortadan kaldıran, Kilise’nin devlet işlerine karışamayacağını ama kralın gerektiği zaman Kilise’ye müdahale edebileceğini savunan,Fransa’ya özgü dinsel ve siyasal öğretilerin tümüne verilen addır.
Anglikan Kilisesini açıklayınız.
Anglikan Kilisesi:İngiltere’de krallık ile Papalık arasındaki mücadeleler sürecinde ortaya çıkan,başlangıçta Katolik dinine bağlı olmakla birlikte,Roma Kilisesi’ni reddederek Canterbury başpiskoposluğu çevresinde örgütlenen ulusal kiliseler birliğinin adıdır. Genel olarak Katoliklik ile Protestanlık arasında, bir tür reform geçirmiş Katoliklik olarak orta yolcu bir din anlayışına sahiptir. Bu nedenle de yer yer Katolikliğe, yer Protestanlığa yaklaşabilen,çok çeşitli türden esnek inançlara ama her hâlûkârda ulusal bir niteliğe sahiptir.
Karşı-reform sürecini açıklayınız.
Karşı-reform: Reformcu hareketi durdurmak için Katolik Kilisesi’nin, özellikle
Aziz İgnatius Loyola eliyle örgütlediği Cizvit (Jesuit) tarikatı nezdinde geçirdiği değişim süreci.Cizvitler papaya bağlılıktan asla taviz vermeden, rahat hareket edebilmek ve koşullara uyum sağlayabilmek için birörnek giysi ve korolu ayin gibi Katolik uygulamaları esnettiler. Cizvitlerin en önemli özelliği tarikat liderine ve papaya kesin bir teslimiyeti öngören örgütlenmeleri ile eğitime verdikleri önemdir. Cizvitler, Katolikliği yaygınlaştırmak için toplumun hem en altta yer alan fahişeler,gençler, hastalar, mahkumlar gibi kesimlerine, hem de en üst tabakadaki soylulara aynı anda yöneldiler. Bunun için de Reformcuların kullandığı araçları kullanmaktan çekinmediler.
Reform hareketini temsil eden 3 isim kimlerdir?
Reform hareketi dinde yenileşme ve zenginleşmeye paralel olarak üç ayrı dinsel
ve buna bağlı olarak üç ayrı toplumsal ve siyasal anlayışın taşıyıcısı olan, üç ayrı
isimle temsil edilebilir. Bu isimler, Reform ateşini yakan ve kesin bir biçimde dünyevi iktidarın yanında saf tutan Martin Luther, dinsel yenilenmeyi ezilenler lehine toplumsal ve siyasal bir yenilenmeye dönüştürmeye çalışan Thomas Münzer ve güçlenen yeni sınıfların çıkarlarıyla çelişmeyen yeni bir dindarlığın peşinde koşan Jean Calvin’dir.
Doksan Beş Tezini açıklayınız.
Doksan Beş Tez: Doksan Beş Tez, esasta iman konularını öne çıkaran maddelere
sahiptir. Bu maddeler,Roma Kilisesi’nin imanla ilgili konularda yetkisini yumuşak bir biçimde tartışma gündemine getirmekle birlikte, doğrudan bir karşı çıkış içermiyordu. Ancak bu tezlerin matbaa teknolojisi sayesinde hızla yayılması,Katolik Kilisesi’ne yöneltilen bu yumuşak itirazları radikalleştirdi ve yerel bir tartışma olmaktan çıkardı.
Endüljans Belgesi nedir?
Endüljans Belgesi: Katolik anlayışa göre, rahipler tarafından, herhangi bir karşılık beklemeksizin,inananlara verilen ve ilgilinin günahlarının affedildiğini gösteren belge. Belge,ilkesel olarak ücretsiz olsa da belge verilen kişilerin bunun karşılığında kiliseye bağışta bulunmasına bir engel olmadığından, giderek Kilise’nin belge ticaretine başladığı eleştirisi gündeme gelmiştir.
Zwingli’nin Cemaat Demokrasisini açıklayınız.
Zwingli’nin Cemaat Demokrasisi: Zwingli’ye göre, kutsal söz adına hiç kimse, hiçbir din adamı otoriteyi tekelleştiremez, ayrı bir otorite sahibi olamaz. Din adamlarının nasıl seçileceği,tapınma ritüelleri, disiplin ve öğretiyle ilgili tüm sorunlar,cemaatin oluşturduğu bir meclis tarafından kararlaştırılır. Ayrıca her biri
özerk dinsel cemaatlerin belli bir disipline gereksinimi olduğu da açıktır. Bu durumda cemaat düzeyinde tek yetkili olanlar, onu oluşturanlardır,yani halktır. O hâlde, dünyevi iktidar ya da prensin bu halkın kolektif iradesinin bir ifadesi olması gerekmektedir
Anabaptistler hangi tür yaşam ve inanç anlayışına inanmaktadırlar?
Anabaptistler: Sözcük anlamı, “vaftizsizler” anlamına gelse de yeniden vaftizciler”demek daha doğrudur.Çünkü Anabaptistler, vaftizin kendisine değil, bebekleri vaftiz ederek cemaate kabul eden Katolik biçimine karşı çıkıyorlardı. Bu nedenle inananlar topluluğuna katılan yetişkinleri yeniden vaftiz ediyorlardı. Anabaptistler Hristiyanlığın başlangıç dönemindeki eşitlikçi, cemaatçi saflığı yeniden diriltmek istiyorlardı. Bu nedenle küçük, kolektif hayat süren topluluklar olarak bugün daha çok ABD’de ve Kanada’da varlıklarını dışa kapalı bir biçimde sürdürmektedirler.
Calvinci yaklaşım için dünyevi başarı nasıl olmalıdır?
Calvinci yaklaşım için dünyevi başarı, yeniden başka dünyevi başarılar için sermaye hâline getirilmektedir. Artık kutsanan paranın kendisi değildir;sermaye olarak paradır. Böylece Tanrı para kılığında Calvin’in ellerinde yeniden biçimlenmektedir. O hâlde, Luther’in savladığı gibi, kurtuluş için imanla bu dünyadan uzaklaşmaya gerek yoktur. Kişi, bizzat Tanrı’nın bizi içine yerleştirdiği konum ve meslek dahilinde ödevini dünyada yerine getirmelidir. Böylece Calvin genç burjuvaziyi gerçek dindar olarak da kutsamaktadır
Makyavelizm kavramını açıklayınız.
Makyavelizm: İktidarı ele geçirmek ve sürdürmek için,yani amaç iktidar olmak
üzere, ahlaksal anlamı ve sonuçlarına bakmaksızın her tür aracın kullanılabileceğini,hatta kullanılması gerektiğini kabul eden, bundan ötürü de
iktidar mücadelelerinin ve genel olarak siyasetin ahlakla ilişkisini kesen yaklaşımlara verilen genel nitelemedir.
Sıfır Toplamlı İktidar kavramını açıklayınız.
Sıfır Toplamlı İktidar:Bu anlayışa göre, belli bir alanda bulunan iktidar miktarı hiç değişmez. Birinin bu miktardan aldığı pay ne kadar büyürse diğerlerine kalan paylar da o kadar küçülür ya da hiç kalmaz. Machiavelli bu anlayışı dünya ölçeğindeki iktidara ya da kendi deyişiyle virtù’ya uyarlar. Buna göre, dünya üzerinde varolan virtù miktarı,tek imparatorluk tarafından ele geçirilememişse de birçok ulus arasında paylaşılmış durumdadır. “İlk başta Frankların, Türklerin ve Mısır sultanının imparatorlukları ve bugün de Alman halklarının imparatorluğu pay alanlar arasındadır; bunlardan önce de büyük şeyler başarmış,Roma İmparatorluğu’nun Doğu’daki topraklarını fethetmiş olan şu ünlü Araplar vardı.
Machiavelli için Virtù ve Fortuna kavramı nasıl olmalıdır?
Virtù ve Fortuna: Türkçe’ye şans, yazgı ya da talih olarak çevrilebilecek olan fortuna,Machiavelli için insani şeylerin kayganlığını, belirsizliğini dile getirmektedir. İtalyanca’daki yaygın kullanımında erdem anlamına gelen virtù kavramına Machiavelli, “insanın (ya da halkın) yaratıcı enerjisini harekete geçiren yetenek ve beceri” anlamını yükler; ayrıca bu yeteneğin “güç, kurnazlık, yiğitlik,cesaret, azim, kararlılık” gibi özellikleri de içinde barındırdığını kabul eder.
Machiavelli’ye göre Cumhuriyetin Üstünlüğü nasıl olmalıdır?
Cumhuriyetin Üstünlüğü: Machiavelli’ye göre, “tek kişinin devleti kurması uygunsa da eğer yönetim yine tek bir kişinin ellerine bırakılırsa devletin ve yasalarının süresi çok kısa olur. Prensler yasalar koymak bakımından halklardan üstünseler de; halklar kurulmuş yapıları korumak bakımından
prenslerden öyle üstündürler ki yasamacılarının görkemine görkem katarlar
Machiavellinin ahlaksızlığa bakış açısı nasıldır?
Machiavelli’yi ahlaksızlığı savunmuş, ahlaki kötülüğün övgüsünü yapmış bir düşünür olarak nitelendirmek olanaksızdır. Ona göre,güç ve şiddet, hiçbir ahlaki değer taşımaz. Ama ne var ki siyasette son hükmü veren daima güçtür ya da gücü içeren virtù’dur; ahlakilik ise, hemen her zaman acizdir. Öyleyse, yapılması gereken şey, ahlak ile siyasetin birbirinden ayrı tutulması, daha doğrusu siyasetin ahlaki değerlerin hükmünden kurtarılmasıdır. İşte Makyavelizmi bir siyasal gerçekçilik olarak damgalayan da budur