SİYASET SOSYOLOJİSİ

Buna göre, bireylerin toplumsal davranışlarındaki örüntüleri ve düzenlilikleri anlamaya çalışan toplumsal analizdeki kilit kavram, bireyleri bir arada tutan ve onlara toplumsal bir işlevsellik kazandıran yapılardır. Bu yaklaşıma Sosyoloji disiplininde yapısal işlevselcilik (structural functionalism) ismi verilmiştir.

Toplumsal sınıfların ortaya çıkışı, Marx’ın artık-değer adını verdiği kavram ile açıklanmaktadır.

Ancak, bu emek satın alma işlemiyle birlikte, Marx’ın yabancılaşma adını verdiği bir diğer süreç de ortaya çıkmakta ve işçi, kendi ürettiği ürünün sahibi olamayarak, hem emeğinden hem de ürününden uzaklaşmaktadır.

Marksist literatürde el konulan bu emek fazlasına artık-değer adı verilir ve toplumsal sınıflar artık-değere el koyan ve artık değerine el konulan iki karşıt grubunun varlığı ile ortaya çıkar.

Poulantzas’ta Devletin Birincil İşlevi: Toplumdaki sınıfsal eşitsizlikleri, hukukisiyasal eşitlikler hâlinde yeniden-üretmek.

Aktörün pratiği ve pratiğin tekrarı arasındaki bu ilişki, Giddens tarafından düşünümsellik olarak adlandırılır: Aktör, kendi pratiğini izledikçe ve onun farkına vardıkça, yapısal koşulları da anlamaya ve rasyonel biçimde çözümlemeye muktedir hâle gelir.

Bu yaklaşımların belki de en radikal olanı, 1960’ların ortalarından itibaren bilhassa Fransa’da ortaya çıkan ve amacını yapısalcılığın ötesine geçmek olarak belirleyen post-yapısalcılık (post-structuralism) olmuştur.

Yönetici azınlık, Mosca’nın terimleriyle toplumun siyasi sınıfıdır

Vilfredo Pareto, , tarihi bir seçkinler mezarlığına benzetir.

Mills’e Göre Toplumun Seçkinleri: Siyasetçiler + Özel Şirket Sahipleri + Askeriye

Sosyal bilimlerde "bir eylemin kaynağının ne olduğunu belirlemek amacıyla özelleşmiş tartışmaların tümü" Yapı - Aktör Sorunu olarak tanımlanır.

Genellikle "sözlü anlaşmalar ve teamüller olarak kabul edilen davranış kalıplarını" tanımlayan terim normdur.

Saussure'e göre dil, kendi kendini üreten ve konuşma/yazma kurallarını belirleyen yapıyı işaret ederken söz eylemi tanımlar.

Toplumsal analizin, bir insan vücudundaki hücrelerin, dokuların, organların, sistemlerin, vb. kendi aralarındaki ahengi anlamaya çalışan biyolojik analize benzer biçimde yapılabilmesi gerektiğini öne süren sosyolog, Parsons'tur.

Althusser’in tarihsel analizindeki ana aktör sınıflardır.

İşçinin, kendi ürettiği ürünün sahibi olamayarak, hem emeğinden hem de ürününden uzaklaşması Marksist terminolojide yabancılaşma olarak tanımlanır.

Devletin, vatandaşları eşitleme görevinin aslında sınıflar arası eşitsizliği örtmek için kullanılan bir örtü olduğu düşüncesi Poulantzas'a aittir.

Yapılaşma Teorisi, Giddens'e aittir.

Bir metinden çıkan anlamın, yapılar ve aktörler üzerinden yeniden-üretiminin izinin sürülmesi süreci Derrida'ya göre yapısökümdür.

Toplumu, yöneten azınlık ile yönetilen çoğunluk karşıtlığı üzerinden tanımlamaya çalışan yaklaşım, seçkinci yaklaşımdır.