Demokrasi Sendikacılık ve Siyaset
Demokrasi nedir
Demokrasi çoğulcu, kişi hak ve özgürlüklerine saygılı bir siyasal rejimdir. Eş deyişle demokratik yönetim biçimi, yalnızca çoğunluğun ihtiyaçlarını karşılayan yönetim değil, çoğulculuğu hedefleyen siyasal yaşam şeklidir.
Baskı gruplarının temsili demokrasilerde işlevi nedir?
Baskı gruplarının temsili demokrasi içinde yer alması siyasi pazarlığı, anlaşma ve uzlaşmayı kolaylaştırarak, siyasal gerginliği azaltmakta, çatışan çıkarların ve sorunların barışçıl bir şekilde çözümlenmesine yardımcı olmaktadır (Daver, 1972, s. 50). Bunun yanı sıra baskı grupları, siyasal sistemde seçim sistemi sonucunda temsil olunamayan grupları temsil etme işlevini yerine getirmekte ve toplumsal bütünleşmeye yardımcı olmaktadır (Aksoy, 2008, s. 77). Bu nedenle tüm baskı örgütleri gibi sendikalar demokrasinin ayrılmaz bir parçasını oluşturmaktadır.
Sendikalar ne zaman ortaya çıkmıştır?
Sendikalar Sanayi Devrimi ile doğmuştur ancak gelişmeleri, büyümeleri ve toplumda önem ve saygınlık kazanmaları demokrasi ile olmuştur.
Türkiye’de 12 Eylül 1980 tarihindeki askerî müdahale ile sendikacılık nasıl etkilenmiştir?
Türkiye'de 12 Eylül askerî müdahalesiyle, siyasal partilerin faaliyetleri durdurulduğu gibi sendikal faaliyetler de askıya alınmıştır. 1980-1983 yılları arasında Türk siyaseti açısından olduğu kadar Türk sendikal hareketi açısından da bir ara dönemden geçilmiştir. Bu dönemde birçok işçi sendikasının ve konfederasyonunun faaliyetleri durdurulmuş, tüm taşınır ve taşınmaz malları ile evrakları denetim altına alınmış, bazı sendika yöneticileri hakkında davalar açılmıştır. Ayrıca bu dönemde grev ve lokavt yasaklanmış; çıkarılan bir kanunla, yapılmış bulunan toplu iş sözleşmelerini yenileme görevi Yüksek Hakem Kurulu’na (YHK) verilmiştir. 1983 yılının sonuna kadar YHK, serbest toplu pazarlığın yerini almış ve süresi sona eren toplu iş sözleşmelerini gerekli değişiklikleri yaparak yeniden yürürlüğe sokmuştur.
Kısacası, Türkiye’de 1980-1983 yılları arasındaki dönemde demokrasiyle birlikte sendikal hareket de büyük bir kesintiye uğramıştır.
İngiltere'deki Chartizm Hareketinin sendika-demokrasi ilişkisi açısından önemi nedir?
Batı toplumlarında demokrasi, kapitalizmin doğal bir sonucu olarak kendiliğinden değil; kapitalist düzen içinde işçi hareketinin ve işçi hareketine dayalı siyasal mücadelenin sonucunda gelişmiştir. Örneğin, İngiltere’de 1837-1848 yılları arasında tüm vatandaşlara genel oy hakkının verilmesi, seçim bölgeleri arasında eşitlik sağlanması, milletvekili adaylığı için ödenen vergilerin kaldırılması, seçimlerde oylamaların gizli olarak yapılması için işçiler arasında Chartizm Hareketi olarak bilinen hareket yaygınlık kazanmıştır. İngiltere’de, 19. yy’ın son yarısında varlığını göstermiş olan Chartist hareket, bünyesinde küçük esnaf ve zanaatkarları da barındıran bir hareket olmakla birlikte, geniş kitle tabanı bakımından bir işçi hareketi niteliğiyle tarih sahnesindeki yerini almıştır. Chartistler, zamanla sendikaların bünyesinde varlığını sürdürecek olan örgütlü işçi hareketinin ilk ve önemli bir örneğini oluşturmuştur.
Fransa’da1848 devriminde de işçi hareketinin önemi nedir?
Fransa’da demokratikleşme açısından önemli dönüm noktalarından birini oluşturan 1848 devriminde de işçi hareketinin katkılarını çok açık bir biçimde gözlemlemek mümkündür. 1848 yılında krallığın devrilmesi ve cumhuriyetin yeniden ilanı ile sonuçlanan devrim hareketinin ortaya çıkardığı anayasa, bir yandan seçme-seçilme hakkını tüm yurttaşlar için genel ve eşit olarak güvence altına almış; diğer yandan, bugünkü çağdaş sosyal devlet anlayışının dayandığı bazı temel ilkeleri ilk defa hükme bağlamıştır. Gerek bu anayasanın gerekse bu anayasayı ortaya çıkaran devrim hareketinin gerisinde yatan belirleyici unsur ise Louis Blanc’ın öncülük ettiği Fransız işçi hareketi olmuştur.
Sendika içi demokrasi demektir?
Sendikaların yönetiminin, yapı ve işleyişlerinin ve üyelerini temsil işlevlerinin demokratik kurallara uygun olmasıdır.
Sendika içi demokrasinin dayandığı temel ilkeler nelerdir?
1. Sendikal çoğulculuk ilkesi
2. Sendikal katılımcılık ilkesi
3. Sendikal açıklık (şeffaflık) ilkesi
Oligarşinin Tunç Kanunu'nun temel varsayımları nelerdir?
Michels’in Oligarşinin Tunç Kanunu adındaki varsayımına göre, yapısı şeklen demokratik olan siyasi parti, dernek, kooperatif gibi tüm örgütlerde zamanla demokratik amaçlardan sapma ve belirli bir grubun veya liderin hâkimiyetine girme gibi oligarşik eğilimler görülmektedir. Üyelerin yönetime karşı kayıtsız kalmaları ve liderlerin profesyonel lider durumuna gelmeleriyle birlikte bürokratik bir yönetim şekli ortaya çıkmaktadır. Üyeler liderlerinin sunduğu önerileri pasif olarak evet-hayır şeklinde oylamaktan öteye geçemedikleri için, sendikaların izledikleri politikalar üyelerin istek ve menfaatlerini değil, liderlerinin istek ve menfaatlerini yansıtmaya başlamaktadır. Ayrıca Oligarşinin Tunç Kanunu’na göre, iktidar ve otoriteyi elinde tutan küçük bir lider grubu, zaman içinde otoritesini genişleterek sürekli olarak iktidarda kalma yolunu bulmaktadır.
Michels’e göre, seçilen sendika liderleri kısa sürede kendilerine özgü güçlü bir bürokrasi kurarak güçlerini giderek pekiştirmektedir. Kurumsallaşmış bir muhalefet olmadığı için, sendika yöneticilerinin sürekli bir şekilde liderlik mevkilerinde kalmaları âdeta bir kural hâline gelmektedir. Sendikalar bürokratikleştikçe üyelerin karar alma mekanizmasına katılımları güçleşmektedir. Üyeler hem bu katılımın gerektirdiği bilgiden yoksundur hem de karmaşık bir nitelik kazanan sendika işlevlerinin gereğince yerine getirilebilmesi için güçlü bir liderin varlığına ihtiyaç duymaktadır. Bir başka deyişle, sendikanın işverenlere ve karşıt ideolojilere karşı güçlü olabilmesi için gerektiğinde demokratik ilkelerden ödün vermesi doğal karşılanmaktadır ki bu tür eğilimler liderlerin iktidarlarını daha da güçlendirmektedir
Oligarşinin Tunç Kanunu yaklaşımını geliştiren düşünür kimdir?
Robert Michels
Sendikacılık-siyaset ilişkisi ne üzerinde kurulur?
Sendikacılık ve siyaset arasında, karşılıklı fayda yaklaşımı üzerine kurulu bir ilişki vardır. Siyasi partiler iktidara gelebilmek için veya iktidardayken icraatlarının başarıya ulaşabilmesi için büyük bir oy potansiyeline sahip olan işçilerin, dolayısıyla sendikaların desteğine ihtiyaç duymaktadır. Sendikalar ise toplu pazarlık amaçlarını aşan daha geniş kapsamlı toplumsal amaçlarını gerçekleştirebilmek için siyaset üzerinde baskı güçlerini kullanmaktadır.
Siyasi partiler neden sendikalara ilgi duyar?
Sendikalar, demokratik ülkelerde siyasi partiler gibi en önemli sivil toplum örgütlerinden birisidir. Her ne kadar bu iki örgütün kuruluş amaçları farklıysa da sendikaların toplumun sayısal olarak büyük bir kesimini oluşturan işçileri temsil rolünü üstlenmesi nedeniyle önemli bir oy potansiyeline sahip olması, iktidara gelme mücadelesi içindeki siyasi partilerin sendikalara ilgi duymasına neden olmaktadır.
Sendikaların siyasi partilerle ilişki kurma nedenleri nelerdir?
Sendikalar siyasi partilerle çeşitli ortamlarda, çeşitli nedenlerden ötürü doğrudan veya dolaylı ilişki içine girmektedir. Dünyadaki örneklere bakıldığında sendikaların siyasi partilerle ilişki kurmalarının temelinde mesleki-ekonomik ve ideolojik faktörlerin yattığı görülmektedir
Sendikaların siyasi partilerle mesleki-ekonomik nedenlerle ilişkisini neleri kapsar?
Çalışanların ekonomik ve mesleki hak ve çıkarları, geniş anlamda ülkenin makro ekonomik durumuna ve hükûmetlerin izledikleri ekonomi politikalarına bağlı olduğu için sendikalar, hedeflerine yalnızca toplu iş sözleşmesi akdetmekle veya grev yapmakla ulaşamamaktadır. Bir başka deyişle, sendikaların çalışanların hak ve çıkarlarını yalnızca işyeri düzeyinde savunması her zaman için yeterli olmamaktadır. Örneğin; sendikanın işverenle yaptığı toplu pazarlık ne kadar iyi ko şullarla sonuçlandırılmış olursa olsun, hükûmetin izlediği ekonomi politikaları enflasyonun düşürülmesinde yetersiz kalıyorsa akdedilen toplu iş sözleşmesinin işçilerin hak ve çıkarlarını tam anlamıyla koruduğunu söylemek mümkün olamayacaktır. Aynı şekilde yasama organının çıkaracağı bir kanun veya yürütme organının vereceği bir karar, sendikalara toplu iş sözleşmesiyle veya grev ile ulaşabileceklerinden daha fazlasını verebilmektedir. Bu nedenle sendikalar, üyelerinin ekonomik ve mesleki hak ve çıkarlarını geliştirebilmek amacıyla siyasal iktidarı yeni kanunlar çıkarmaya veya çalışanların aleyhine olan bazı kanunlarda kısmi değişiklik yapmaya, hatta bu kanunları tamamen ortadan kaldırmaya zorlayabilmektedir. Örneğin; sendikalar sosyal sigorta kurumlarının daha iyi hizmet vermesi, haftalık çalışma sürelerinin azaltılması, asgari ücret seviyesinin arttırılması, istihdam güvencesinin sağlanması gibi çalışanları doğrudan veya dolaylı bir şekilde ilgilendiren konularda siyasi partilere baskıda bulunabilmektedir (Mahiroğulları, 2000, ss. 112-113). Ayrıca özellikle kamu sektörünün ağırlıklı olduğu ekonomilerde işveren-devlet rolünün baskın olması sendikaların siyasetle daha yakından ilgilenmesine neden olmaktadır (Balcı, 1999, s. 232). Bu tür ekonomilerde özellikle seçim öncesi dönemlerde iktidardaki siyasi partinin veya partilerin oy kaygısı nedeniyle sendikalara önemli tavizlerde bulunduğu da görülmektedir.
Sendikaların siyasi partilerle ideolojik nedenlerle ilişki kurması neleri kapsar?
Sendikalar kimi zaman, aynı veya benzer ideolojileri ve görüşleri paylaştıkları siyasi partilerle organik düzeye varan boyutlarda doğrudan ilişki içine girmekte bu partilere maddi ve manevi bakımdan destek vermektedir. Özellikle 19. yy’ın sonları ve 20. yy’ın başlarında Kıta Avrupası’nda güçlenen Marksist ideoloji, bu görü şü paylaşan siyasi partilerle sendikalar arasında doğrudan ilişkilerin kurulmasına neden olmuştur. Marksizm, kapitalist sistemin ancak sendikalar vasıtasıyla yıkılarak sınıfsız bir toplum düzenine geçileceğini öngörmektedir. Bu nedenle, özellikle 20. yy’ın ilk yarısına kadar geçen dönemde sendikalar, birçok ülkede komünist ve sosyalist partilerin âdeta bir organı olarak faaliyet göstermiştir. Örneğin; Fransa’da Genel İş Konfederasyonu (CGT) ile Komünist Parti’nin, İspanya’da İşçiler Komisyonu (CC.OO) ile Komünist Parti’nin ve Portekiz’de Genel İşçiler Örgütü (UGT) ile Sosyalist Parti’nin ilişki içine girdikleri ve günümüzde de bu ilişkilerini sürdürdükleri görülmektedir. Sendikalar kimi ülkelerde Marksist ideolojilerin yanısıra milliyetçi ve dinsel ideolojilere de yakından ilgi göstermişler ve bu ideolojileri paylaşan siyasi partilerle ilişki içine girmişlerdir. Günümüzde de İsviçre’de Hristiyan Demokratik Halkın Partisi (CVP) ile doğrudan ilişki içinde olan Hristiyan Ulusal Sendika Konfederasyonu (CNG) ve Fransa’daki Hristiyan sendikacılık anlayışının temsilcisi olan Fransız Hristiyan İşçi Sendikaları Konfederasyonu (CFTC) gibi kimi örneklere rastlamak mümkündür. Kısacası ideolojik akımlar, sendikalar üzerinde 1980 öncesi dönemdeki etkinliklerini göstermemekle birlikte günümüzde de sendikaların siyasi partilerle ilişki kurmalarının nedenleri arasında yer almaktadır
Sendikaların siyasi faaliyetleri nelerdir?
Siyasi parti kurmak
Siyasi partileri finansal açıdan desteklemek
Siyasi partileri manevi açıdan desteklemek
Kitle iletişim araçlarının kullanarak kamuoyu oluşturmak
Sendika liderlerinin parlamentoya girmesi
İktidardaki partinin bir organı olarak faaliyette bulunmak
Sendikacılık-siyaset ilişkisi modeli olarak bağımsız model nedir?
Bağımsız modelde sendikalarla siyasi partiler arasında doğrudan ve organik bir ilişki mevcut değildir. Bir başka deyişle, sendikalar kendi taleplerini da temsil edecek parti kurmadıkları gibi bu amaçla herhangi bir partinin denetimi ve gözetimi altına da girmemektedir. Ancak sendikalar siyasi partilerle dolaylı bir takım ilişkiler geliştirebilmekte örneğin; parti programları kendi örgütsel çıkarlarına uygun olan siyasi partilerle düzenli ve sürekli olmayan ilişki içine girebilmektedir. Sendikalar geniş kapsamlı toplumsal amaçlar yerine, sadece üyelerinin hak ve çıkarlarını korumaya çalışmakta ve bu amaca ulaşmak için toplu pazarlık ve toplu iş sözleşmesi üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu modelin görüldüğü ülkelerde sendikalar, siyasi partilerle organik bir ilişkiye girmeden yalnızca üyeleri lehine sosyal ve ekonomik çıkarlar elde etmenin bir yolu olarak siyasi fonksiyonlarını kullanmaktadır.
Sendikacılık-siyaset ilişkisi bağlamında Ara bağımlı model ne demektir?
• Sendikalar ve siyasi partiler, bağımsızlıklarını koruyarak birbirlerini desteklemekte ve demokrasi, sosyal refah ve sosyal adalet gibi ortak bir amaca hizmet etmektedir.
• Sendikalar, siyasi partiler karşısında tarafsız kalmamaktadır. Sendikalar özellikle işçi, sosyalist veya sosyal demokrat parti gibi emek yanlısı partileri organik bir ilişkiye girerek veya organik bir ilişkiye girmeden, aleni yada dolaylı bir şekilde destekleyebilmektedir.
• Genellikle reformist sendikacılık anlayışı hakimdir. Örn: İngiltere, Norveç, İsveç, Türkiye (1980 öncesi)
Siyasi parti sendika ilişkisi bağlamında Bağımlı model ne demektir?
Sendikalar, siyasi partiler karşısında bağımsızlıklarını koruyamamaktadır.
• Sendikalar totaliter rejimin görüldüğü ülkelerde iktidardaki siyasi partiyle zorunlu olarak organik bir ilişkiye girmektedir. Örn: Çin, Küba, Suriye, Irak, Cezayir, Gana.
• Sendikalar demokratik parlamenter rejimin görüldüğü ülkelerde gönüllü olarak emek yanlısı bir partiyle organik ilişkiye girmektedir.
Örn: Fransız Genel İş Konfederasyonu (CGT) ve İtalyan Genel İş Konfederasyonu (CGIL).
• Sendikalar, organik bağlantı içinde oldukları siyasi partinin âdeta bir organı veya uzantısı olarak faaliyet göstermektedir.
• Genellikle Marksist (devrimci) sendikacılık anlayışı hakimdir
Siyasi partiler sendikacılık bağlamında Gönüllü bağımlı model ne demektir?
Demokratik parlamenter rejimli ülkelerde görülen gönüllü bağımlı modelde sendikalar, dar anlamda siyaset yapmakta ve aynı ideolojiyi veya ortak dünya görüşünü paylaştıkları siyasi partilerle bağımsızlıklarını koruma kaygısı taşımaksızın, gönüllü olarak organik ilişki içine girmektedir.
Bu modelin organik ilişkinin kurulduğu ara bağımlı modelden ayrılan en önemli noktası, sendikaların siyasi partiler karşısında bağımsızlıklarını korumamalarıdır. İtalya, Fransa gibi çoğulcu demokratik parlamenter rejimin görüldüğü ülkelerde sendikalar, zorlama olmaksızın, kendi istekleri doğrultusunda bir siyasi partiye bağımlı hâle gelmekte ve söz konusu partinin güdümü altına girmektedir. Eş deyişle sendikalar, gönüllü olarak bir siyasi partinin kontrolü altına girmekte ve koruyucusu olan bu siyasi partinin denetimi dışında tek başlarına bağımsız hareket edememekte ve bağımsız politika üretememektedir.
Gönüllü bağımlı model özellikle Fransa, İtalya, İspanya, Portekiz’in de içinde yer aldığı Latin Avrupa ülkelerinde ağırlıklı olarak görülmektedir. Nitekim Fransa’da Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT) Komünist Parti’yle ve İtalya’da 1990’lı yıllara kadar Genel İş Konfederasyonu’nun (CGIL) Komünist Parti’yle kurdukları ilişki gönüllü bağımlı modele örnek olarak verilebilir (Işıklı, 1995 (b), ss. 41-45 ve 49-54; Mahiroğulları, 2000, ss. 119-121; Slomp, 1998, ss. 20-21). Bu konfederasyonlar, Komünist Parti’nin çalışma hayatındaki birer temsilcisi olarak faaliyet göstermektedir.